Cumartesi, Haziran 22, 2019

En güzel şiirlerin bile kuramadığı kafiyesin...


                                        

                                             https://youtu.be/fc4F_OrlZKY 

Pazar, Haziran 16, 2019

Sen hala kalbimin en güzel odasındasın.

Babamsız ilk babalar günüm. Ne kötü, hiç bir şeye bakamıyorum. Akşamdan beri çok ağladım. Babasızlık cam kesiği gibi. Kesiyor derinden kan sızıyor ama görünmüyor kanadığı. Çok zor. 
Onu çok sevdim. Onu çok sevdiğimi biliyordur umarım. 
Son hastalık halimiz...

O kadar çok özel zamanımız oldu ki hangi birini yazayım. Onun yeri asla dolmayacak bir sızı bu ve şu an çok zor geliyor. 

Çok güzel günlerimiz oldu ve ben hastayken o da hastaydı. Korkmayayım diye bana hiç gıkı çıkmadı. Hiç bizi üzmedi. Onu hiç yalnız bırakmadım - bırakmadık. İnsan hastalığına sevinir mi? Son günleri beraber geçirdiğimiz için kendi hastalığıma sevindim ben. 
Hayatta beni hiç yalnız hissettirmedi, her şeye karşı korudu. Kendimi korumayı öğretti. 
Babam...Beni her konuda savaşçı yetiştirdin ama sensizliğe alışık değilim. Çok zor geçecek bu koca Dünya sensiz.
Seni şimdiden o kadar çok özledim ki...
Babam, herşeyim, Babişkom...





Çarşamba, Haziran 12, 2019

Bakmayı bilen, kaktüse çiçek açtırıyor..

Bazen, kendine gelebilmek için başkalarından gitmen gerek der Bukowski, ve ekler “uzaklaşmak özgürlüktür” 


Pazar, Haziran 09, 2019

Bazen hayat seni alıp başka bir yere koyar.Ve der ki; Burdan devam et.!... *

 
Her ne kadar instagram küçük bloglar gibi olmuşsa da buradan kopmak mümkün değil. Bu fotoğraflardan bazılarını instagrama da koydum. Yine de buraya yazmak istiyorum.Bir ara bazılarınızı okudum ve takip ettim sadece.Yazmak için vakit yaratamadım. Özellikle sağlık sebepleri yüzünden uzaktayken.Fethiye' ya yerleşeli tam olarak 19 sene oldu.Sadece geçen kışı buradan uzakta geçirdim ve burayı seviyorum. İstanbul gerçekten bazen bıkkınlık verecek kadar başkalaşmış, başka bir şey olmuş. Yine de memleketim ve seviyorum ama oraya gelenler kendilerine çevirmiş.Basit,anlaşılmaz ve sıradan görünüyor her şey. Biz çocukken her şeye hayranlık duyardık. Dokunmaya korkardık.Bize ilginç gelene saygı gösterirdik.
Şimdi ise benim olmayan ölsün mantığı var. Ben kullanmıyorsam kimse kullanmasın.ben oturmuyorsam kimse oturmasın.Ben yaşamıyorsam kimse yaşamasın. Umarım bu seçimlerde "23 haziran " değişen başkanla beraber düzen de fikirlerde, İstanbul'da bir değişime girer. Ben ? Oyumu kullanmaya gideceğim buradan bir otobüs insanla...Parti kaldırıyor otobüsü... Seçimden sonra döneceğim.
Eski yazılar gibi olsun dedim ve çok resim koydum.Bunlar benim değişik senelerde edindiğim cd ler. Sadece yabancı ve klasik müzik olanlar.Çok sevdiklerim diyelim.Diğerleri arabada ve ofislerde kalmış,kaybetmişim.. 

Bugün bazılarını çaldım. Bazılarını ayırdım. 2. el satış sayfamız var, oraya koyacağım. İnstagramda. AsortikBahçe Bu ismi Burcu koydu. İnternet ismimi yani.. ama benim adımı başka ve alakası olmayan biri aldığı için ben AsortikBahçe demek zorunda kaldım. Gören şikayet etsin lütfen.Çünkü yazmama rağmen ismimi bırakmadı hayırsız. 


Kaktüslerim ben yokken çiçek açmış.
Ateş, ben yokken iyi idare etti. Ameliyata giderken bile hep onu düşündüm ne yapacak diye...

geldiğimde kaktüsler çiçek açmıştı...
#zakkum
#kaktüs
#fatmagül #hatmi

Kışın en çok yağmur yağarken açtığım tüllerden görünen yağmuru seyretmeyi özledim İstanbulda...
Bugün bu kitaba başladım: Haldun TANER Eski ve anılar dolu olması beni ikna etti...
Annem bunları niye çektin dedi.İnternette paylaşacağım dedim :)
Begonvil ve veranda.
Bugünkü cd ler.

Bunlar klasik müzik...Sevdiklerimi almıştım.

Bugün çaldım,çok güzel. Favorilerimden.

Bunlar saklanacak, çok güzel...

Bir ara tüm James Bond Filmlerini izlemiştim,seri olarak... Bunlarda müzikleri. 


Klasikler...

Bahçe halleri. En çok bahçede iş var. Az az başladım.

Bu hatmileri -Trakya'da Fatmagül. Anneannemin bahçesinden getirdiğim tohumlardan yetiştirdim. Annem ilk tohumları Demirköy'den toplamış.


Bu da Büykçekmeceden annemin Mum çiçeği.. Cins  adı Hoya. Çok güzel kokular salan bir çiçek.





Veranda manzaraları
Annem domates sosu yaptı ,gitmeden.Yağları koyup en son kapağı ben kapattım. Arabayla giderken kışın çekmeceye götüreceğim.



Bunlarda kullandığım ürünler... Çörekotu yağı, İngiliz Karbonatı,Pekmez, AgaveŞurubu, Propolis- Arı sütü-
Ateş' i her sabah ve her akşam gezdiriyorum. İkibin adımdan 4 bin adım.Annemin adım ölçeri ile hesapladık. Bol hareket etmemiz gerekiyor. Bir kaç gündr yüzemiyorum üşütmeyeyim diye...

Benim verandadan  Babadağ ve Mendos görüntüsü bir başka.

İyi bayramlar diye yazdığım ve salonumda çok sevdiğim  yağlıboya tablo.
Bahçede çok iş var. Sıcak olmayan zamanlarda çalışıyorum.Birkaç fidan dikti annem. Bende onları sulayıp, bakıyorum. Evde dinleniyorum.
İnternette ve blogda bana verdiğiniz umut ve destek için teşekkür ederim.Bu hstlık boyunca farkettim ki hayatta hep güel insanlar biriktirmişim.  İyi ki varsınız ve iyi ki varım :)

Buün en sevdiklerimden gidiyorsak sanırım bu ilk beşte... https://www.youtube.com/watch?
v=dkQW0v_fyLM

*Başlık : Cemal Süreya

Pazartesi, Haziran 03, 2019

Günaydınım, Narçiçeğim, Sevdiğim...


NAR ÇİÇEĞİ VE HİKAYESİ.....

Efsaneye göre Cihangir Hanlığı'nın genç Prensi Salim Şah, birgün raksını görüp hayran kaldığı, Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye aşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister. Kurallar ise farklı.. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi yasak, hele bir rakkase ile evlenemesi akıldan bile geçmemesi gereken bir düşüncedir.

Zamanla bu aşk yasağa rağmen büyür, iyice alevlenir. Bütün Hanlığı sarar Anarkali ile Salim Şahın aşkı ağızdan ağıza anlatılır. Bu hâl prensin babası olan Han Akbar tarafında ise büyük bir rahatsızlık yaratır. Aşıkların birbirini görmesi yasaklanır.

Ama ferman dinlemeyen gönül, burada da ferman dinlemez Aşıkların ilişkisi sürer gider. Aşk hükmünü sürdürür. Efsane aşk iyice dillenir. Civar hanlıklara da yayılır. Bununla başedemiyeceğini anlayan Akbar Han çareyi sevdalıları ayırmada bulur.

Çözüm çok zalimcedir. Güzel Rakkase Anarkali ibret için kentin ortasında yapılan, pencesi olmayan dört duvardan ibaret dar bir odaya hapsedilir. Arkasından giriş kapısı da duvarla örülüp kapatılır. Ölüme terkediştir bu..

Prens şaşkın ve çaresiz, bu aşkı efsaneleştiren şehir halkı ise ağlamaklıdır. Her gün gelip bu hücrenin önünde, Hanın insafa gelip güzel Anarkali'yi affetmesini bekler. Bir müddet sonra umutlar kesilir. Artık duvarlar yıkılsa da güzeller güzeli Anarkali'nın sağ çıkma ihtimali yoktur. Halk yavaş yavaş çekilir. Bekleme duvarının önü boşalır. Ama Aşk mecnunu prens ,maşukunun çevresindedir hep. Gönüldeki sevda ve sevilen ölmemiştir. Gözleri kapının örüldüğü duvarda sesiz bir tevekkül ile beklemededir.

Mevsimler geçer bahar olur, tabiat canlanır. Bir gün o taş duvarda da bir kıpırtı başlar. Prensin gözünü hiç ayırmadığı o duvarda güzel Anarkali'nın girdiği kapının taş örgüleri arasından ince zarif bir dal filizlenmiştir. Bunu duyan halk tekrar toplanmaya ve hergün bu hayat izini izlemeye başlar.

Günler geçtikce yeni dallar ,yeni filizler çıkar o taşın bağrından ve tüm dallar tomurcuklarla yüklüdür, çiçek açacaktır aşk.

Bir sabah duvarın önüne gelenler. Duvarın baştanbaşa kırmızı nar çiçekleriyle kaplı olduğunu görürler. Hayranlık veren bir güzellik vardır. Adeta Güzel Anarkali'nin tüm güzelliği narçiçeklerindedir. Bir gecede bütün narçiçekleri açmıştır. Mevsimler boyu orada aşkın umuduyla bekleyen prens ise duvara yaslanmış Narçiçekleri arasında mutlu bir ifade ile ruhunu teslim etmiştir.. Aşk çiçekleri açmış aşıkın kalbi ise Anarkali'nin güzelliğini seyrettiği o çiçeklerin ihtişamına dayanamamıştır. Sevdalarıyla birlikte maşukunun yanındadır artık. Rivayet şu ki; O güzelim ateş rengi nar çiçeklerinin çıkış yeri Güzeller Güzeli Anarkali nin aşk dolu kalbidir. Taşları delip sevdiğine kendini  göstermiştir...   

Foto...
Münevver Yörük

Not: Anarkali hint dilinde nar çiçeği demektir.

#Naftalin Kokulu Zamanlar 

Günaydınım  nar çiçeğim şarkısı bu efsaneden yola çıkılarak  yazılmış..
-Alıntı-
Herkese iyi bayramlar :) 
Bu yazı babama adanmıştır.