Alfred Lambart'ın 1931 tarihli resmi Juliet, Daughter of Richard H. Fox of Surrey
Anlatacaklarım pek içaçıcı değil. Bu yüzden resim güzel olsun dedim. Dün ilk kemoterapiye girdim. Ortak salonda yaklaşık on koltuk var, hepsi dolmadı. Beraber girdiklerimiz geldi, ilacını gayet güzel aldı ve gitti.Bende ilaç alerjisi oluştu, kötü bir kriz geçirdim önce , kıpkırmızı oldum ve nefes alamadım. Belimde, göğsümde sanırım ayaklarımda bir baskı oluştu, parmağımı kımıltadamıyorum. Hemşirehanım başka bir hastaya ilaç takıyordu. Sadece nefes alamıyorum dedim. Anında dönüp müdahale etti, oksijen maskesi taktı, ilaca iğne yaptı, damarımdan bir şeyler verdi. Oksijeni aldıkça nefesim biraz düzeldi. Yavaş yavaş sakinledim. Dinlendim. Bir müddet sonra takmak zorundayız ki ilaç bitsin. Zaten 4 saat sürüyor. Tekrar taktık, oksijen maskesine devam , arada hafif ekşınlar olmuyor değil. Diğerleri bittikçe gitti. Kimsede çıt yok. Ben salonda kapalı gişe oynuyorum. Her dakika endişe. Normalde soğukkanlı biriyim. Vücudum hassas demek ki , ilaç alerjim olduğunu bilmiyordum. Sadece iki gün üstüste yumurta yemem , yumurtaya alerjim vardı.iyi oldukça sakinleşmek için cebe bakıyorum. Annem dışarıda. İçeriden çıkan bir hasta kadın, sabahleyin sırada annemi gördüğünden tutup ona sizin yakınınız kriz geçirdi, ilaca alerjisi çıktı demiş. Tabii ki yakınları içeri almıyorlar. Annemi dışarıda düşünebiliyor musunuz ? Ben biraz sakinleşince cepten annemin bizim aile grubuna bunu yazdığını gördüm. Tuvalete gitmek isteyince refakatçınız gelsin mi diyorlar. Tuvalete gidebilir miyim deyince, annemi içeri aldılar. Onunla gittik. Ayakta ve iyi olduğumu gördü, konuştuk, çıktı. Bir müddet sonra tek ilaç torbası kaldığında uyku gibi bir ağırlık bastırmaya başladı. Uyuyunca anında hem rüya görmeye başlıyorum hem de iyi nefes alamadığımı farkettim. Bunu yaklaşık 3-4 kere yaşadım. Uykuya direndim. Sonrasında dayanamamışım.Bayılmışım.. Meğer o uyku değil baygınlıkmış.
Kendime geldiğimde önünde beş kişi bana sesleniyordu. Yine ara verdik. Hayatımda ilk defa bayıldım. Narkoz etkisi hariç. Neden olduğunu bilmiyorum. Sormak da istemedim. Çünkü tansiyonum kendime geldiğinde zaten 8/5 gibi birşeydi. Bir müddet sonra saat 11.00 randevulu hasta amcayla ben kaldığından ve sanırım tansiyonum düştüğünden annemi içeri aldılar. Tansiyondan sonra oksijen maskesini hiç çıkarmadım. En azından o kısmı iyi geçti. Saat 9.00 dan 16.00 ya kadar ekşınlı bir kemoterapi geçirmiş oldum. Çıktığımda savaştan çıkmış asker gibiydim. Yorgunluğum yüzümden okunuyordu, aynada yüzüme baktım. Beğenmedim ki daha saçım, kaşım falan dökülmedi. Yaklaşık 1.5 haftasonra dökülebilirmiş. Dökülmeyedebilir de diyorlar. Çektiğin bürokratik koşturmalar, ağrı, sızı yanında bunlar hiç bir şey. Takmıyorum, peruk takabilir, saçımı kazıtabilirim. Sonra çıktık, Burcu ile Fehmi beni eve getirdiler. Evde halam geldi Lüleburgaz’dan onunla kalıyoruz. Çok yorgundum, üç posta uyudum. Grup arkadaşlarıma ortak mesaj çektim. Telefon açmamaya çalıştım. Dinleniyorum. Kemoterapi yan etkileri genelde 2. Gün ve 3. Gün çıkarmış. Çıkmayabilirmişte. Çıkmasın diyorum. Evdeyim, dinlenmeye çalışıyorum.
Dün hikaye sadece benim hikayem olmayacak yazmalıydım aslında. Ben İstanbul’a tedaviye geldiğimde ameliyat sonrası dr a gittik kontrole. Annem bu aşamalarda sağolsun hep yanımda. Benim Prof Dr um hem iyi bir ameliyat yaptı- içimden çıkan yaklaşık 4 litrelik tümörü patlatmadan aldı, ve beni karşısına oturtup ameliyat öncesi tüm aşamaları anlatıp, hem sakinleştirdi, hem de her hafta kontrole çağırıp dikişlerimi iyice geçirene kadar ilgilendi. (Beylikdüzü Medilife Hastanesi Rehat Faikoğlu) Eli de çok hafif , onun sayesinde jinekolog muayenesine korkmadan girdim, ona güvendim ki bu hasta Dr olayında çok önemli. Yine böyle bir kontrolde bende böyle anlatınca uzun zamandır sıkıntı yaşayan annem ona danışmak için bir soru sordu, oda geç muayene edeyim dedi. Annemin sıkıntısı deri üstünde, bikini bölgesinde. Daha bakmasıyla bu kesinlikle kanser onu almamız gerek demesi bir oldu. Meğer annemin önemsemediği siğil cilt kanseri çıktı. Faik Bey ertesi gün yaptığı operasyonla onu aldı. Annemin tedavisi devam edecek ama önce sen bir kemoterapi ye başla ben sonra dedi. Dr çok oyalanmamak şartıyla olabilir dedi. Bu aşamalar devam ederken babam sarılık oldu. Aile hekimine gittik. Kan tahlili kötü çıktı ve babamı hemen bir araştırma hastanesine sevkettiler. Benim Dr um Çapa Onkoloji Klinik Şefi Prof. Dr.Sezai Vatansever, aynı zamanda İç hastalıkları Uzmanı,bu yüzden babamı da ona götürdük. Tahliller ve tetkikler sonucu Babamda da pankreas tümörü çıktı.Babam 13 eylülden bu yana hastanede, tahlil değerleri yüzünden ve şeker, yüksek tansiyon gibi hastalıkları yüzünden hemen ameliyat olamadı. Çapa’daki cerrahi yapmadı.Bizde şu an hastane değiştirdik Hasekide yatıyor. Annem babamla kalıyor, iki gece de bir kardeşim Çağlar’la yer değiştiriyorlar. Burcu onları asiste ediyor. gündüz ya da haftasonları, beni burda yalnız bırakmıyor, ben halamla kalıyorum. Çağıl Ankara’ya askere gitti, bugün ben kemoterapide , babam ameliyat tetkiklerinde, Çağıl’da birliğine teslim oldu. Hayatım bu ara bir Türk filmi ekşınlığında geçiyor yani. Şimdilik iyiyim, evdeyim, ara ara sızı hissediyorum. Tedavide ısırgan otu, alkol, bitki çayları,kan portakalı, greyfurt ve nar yasak şu an. Geri kalan her şey az ve sık aralıklarla yenebilirmiş. Ha birde kemoterapi sonrası bol sıvı alımı dendi. Bende sık sık içmeye çalışıyorum. Bu gecelik bu kadar.