Çarşamba, Mart 29, 2006

Annem geliyor :))

Kelebeğim yolda..İstanbul' dan bu akşam otobüse bindi..Kısmetse yarın 10.da Annemi otogardan karşılayacağım :)) Bir kaç gün anaokulunu bırakıp geliyor bizi görmek için..Hem yoğunluktan hem de Çağıl' dan dolayı ben gidemeyince o gelmeye karar verdi..Aslında biz bu planı ocakta bana geldiğinde yapmıştık..Ben gidemezsem o gelecekti..Ama ben Babamı, Çarli' yi ve Burcuyu da çok özledim..Şimdilik Annemle idare edeceğim..
Bugün güneş tutulmasını başından sonuna kadar buradan takip ettim..Bizde Antalya kadar karanlık değildi ama güneşin ışıkları bayağı kesilecek şekilde karanlık bastı..Rüzgar çıktı ve hava soğudu..İlginç bir olaydı..Son seyrettiğim güneş tutulması şu meşhur deprem öncesi İstanbuldaydı ve ben carusel ' de alışveriş yapıyordum..Güneş tutuluyor dediklerinde Bigburgerin teras katından izlemiştim..Aklıma o gün geldi ve birden geçmişi hatırladım yine..Gelecek günlerin ne getireceği hiç belli olmuyor şu insan hayatında..
Burcu beni sobelemiş -"Çocuklarınız mı adapte oldu size siz mi onlara" demiş..Biz Çağılla ikimiz de birbirimize adapte olduk sanırım..Çünkü yedi yaşına kadar ona ben baktım..O zamanlar çalışmıyordum ve hayatımın o devresinde herşeyi onunla paylaştım..Çok güzeldi yine olsa yine yaparım :))
Uyku düzeni konusunda kurallarım vardı ve uyardı çok problem yaşadığımı söyleyemem..Ama ben onu zorla uykuya yatırmazdım gündüzleri çünkü çocukken nefret ederdim beni yatırıyorlar diye..Yemek yemek istemezdi ve zayıftı ..Genelde pantolon ceket giyer, pantolon askısı kullanırdı zayıflıktan..Çok uyumlu bir çocuktu o zamanlar..Onu her yere götürdüm ben..Tüyaptaki kitap fuarından altın gününe..Alışveriş merkezlerinden yürüyüşlere..Hatta beraber babasını askere bile götürdük bir zaman.Bitince de beraber gidip aldık :)) Eşim şansımıza kısa dönem kura çekti ve 8 ay Çağılla yalnız yaşadık biz..Sağlık problemleri gibi çok zor günler paylaştık,bir çok ilki beraber yaşadık ve ben ona herzaman seni bir başka sevgiyle paylaşmamak için başka çocuk yapmadım derdim ve o hala inanmaz.Alışverişe giderdik... onu çalmasınlar diye soyunma kabinine alırdım yanıma..3.5 yaşında (dikkatinizi çekerim) anne o yakıştı bu yakışmadı diye fikir verirdi bana :) Bir gün araba kullanıyorum ama oldukça acemiyim..Yine ikimiz yola çıktık..Kontrol panelinde lamba yanıyor ben farketmemişim..Beni uyardı ve bir baktım el freni hafif çekik kalmış.Lamba onun için yanıyor..Öyle zamanlarda öyle şeyleri görür ki hata yapmanızı önler..Bazen çok büyüdüğü için artık hayatı eskisi gibi paylaşamadığımızı düşünürken bir baktım ki blog dünyasında öğretmenim olmuş..Rolleri değişmişiz..Beklediğim bir olaydı ama bu kadar çabuk büyüyeceğini düşünmemiştim..Sizle paylaşmak istediğim şey..Bir gün Annemin bana dediği gibi " lütfen çocuklarınızla beraber olmanın keyfini sonuna kadar yaşayın onlar büyümeden.."

Salı, Mart 28, 2006

İşte benim ileride sahip olmak istediğim kapı bu..Taş bir ev ve sarmaşıklardan görünmeyen bir kapı..Önümüzdeki günler izin geldiği gibi inşaata başlayacağız portakal bahçesinde..Amerika da yaşayan birilerinin bloğunda görmüştüm inşaatı görüntülemiş..Bende ara ara görüntülemeyi düşünüyorum..Hem inşaat olmasa bile o kadar güzel bir yer ki orası, görmenizi istiyorum..Bazen orayı yazarken portakal bahçesi resimlerine bakıyorum temsilen koymak için ama ne mümkün hiç bir yere benzemiyor..Reise motor çarptığı gün en son ordaydık yani 8 gün önce..İlginç ağaçlar aldık kendimize dikmek için..Zaten ağaç dolu olduğu için çok az dikebiliyoruz..Şedoks böyle mi yazılıyor bilmiyorum..Öyle söylüyorlar..Greyfurttan hallice bir meyve..ama bayağı büyük..Mandalinadan küçük ve onun renginde bir meyve ama kabuklarıyla yeniyor adını bilmiyorum ..ve kivi..Kivi bir erkek ve bir dişi dikilirmiş ve dalları asma gibi mutlaka T çubuklara sardırılırmış..Bir tane zeytin..Bir erik, bir kayısı, avakado ve meyvesiz bir ağaç, manolya hep özendiğim..Evi yapmak için ortada iyi büyümemiş bir tane portakal ağacı var onunla beraber sadece 3 tane ağaç keserek evi yapabiliyoruz..Benim son zamanlarda en çok istediğim şey inşaata başlayabilmek..Aslında inşaat bitmeden çiçek almamaya karar vermiştim ama Dalaman da orman fidanlığından geçerken satılanları görünce dayanamadım..Atatürk çiçeği,Japon gülü,paşa bıyığı,mor salkım ki resimdeki evi saran sarmaşık,melisa buranın mis kokan bitkilerinden -mutlaka her bahçede olması gereken ya da her pencere önünde..çünkü akşamları o minicik çiçeklerden müthiş bir koku etrafı sarar sarhoş olursunuz..ve cimbom sarmaşığı 3-4 tane de begonvil şimdilik..Daha sonra mutlaka çiçek açan bitkiler ve çiçekler dikilecek evin etrafına..Ve gül..Sarmaşığından yediverenine..Bu evdeki bahçede de çoğu çiçeği ben yetiştirdim..O zaman işe biraz ara vermiştik..Bahçe yeniydi..Sonra yeni bir iş kurunca yoğunluktan bahçeye uğrayamaz oldum..Yani eskisi gibi. Çünkü bahçe oldukça zaman alan bir iş..Ben sebzeden hiç anlamam hatta Uzunbey dalga geçer benle sık sık..Pazara çıkmayı da sevmem..Buraya geldiğimizde bir çeşit terapi gibi gelen çiçeklere merak saldım..Sağolsun çiçeğe meraklı da bir komşum var..Ben istemeden bir sürü çiçek getirip bıraktı bana..Bende onları diktim..Zamanla bir karıştan diktiğim meyve fidanlarının meyvelerini bile yedik..Yaklaşık 15 ağaç dikmişimdir buraya ve çevreye..Bahçemde fazla büyük değil,evin eni kadar.. Sitenin ilk evi olunca köşede bayağı bir boşluk kalıyor..Biz bu boşluğu oraya masa koyarak ,mangalda ve yazın gece oturarak ağaçlar altında keyfini çıkarıyoruz..Balkonda da kaktüslerim var seramikler içinde..Ama en sevdiğim çiçeklerden biri de sardunyalar..Her rengi olmazsa özeniyorum onlara ve sakız sarmaşığı ile ceylan sardunyayı da çok seviyorum..Sardunyaların yapraklarını kopardığında ki koku bana Babaannemin eski rum evini hatırlatıyor..Büyük teras balkonunda çocukken oynadığım ve sararmış yapraklarını kopararak kendime arkadaş saydığım sardunyaları..

Pazartesi, Mart 27, 2006

Kargı Plajı..


Dün yine kahvaltıya Kargı Plajındaki yere gittik..Önce 2 aileydik..Daha sonra bir aile daha bize katıldı..
Kahvaltı dediysem saat 11 den sonra..Çünkü Reisin huysuzluğu yüzünden gecelerdir sabaha kadar en az 4 kere uyanıyoruz..Tuvalete çıkarıyoruz kucağımızda..Onu tuvalete çıkarmak önce balkon ve bahçe kapısını açıp karşıdaki yeşilliğe bırakmak demek, bekliyoruz önce tuvaletini yapsın hatta ben elimle bacağını hafif yukarı doğru kaldırmak zorunda kalıyorum yoksa alçıyı ıslatıyor..Sonra aynı şekilde tekrar içeri taşınıyoruz..Kapımızı kitleyip yatıyoruz bir daha ki sefere..Bazen beni istemiyor Uzunbeyi uyandırıyor..Anlayacağınız küçük bir çocuk gibi oldu..Ama günlerdir bizim uykulara da olanlar oldu..Artık dün gece dışarı balkona çıkardık ama ara ara 3 kere de kalktık..Neyse bu böyle giderek azalacak sanırım..en son gece kalkmalarını 10 sene önce yaşamış biri olarak zor geliyor tabii bana birinin çişini yaptırmak..
11-12 civarında gittiğimiz yerden yeni gelenlerinde birşeyler yemesiyle saat 5 te kalktık..Bir ara deniz kıyısı yürüyüşleri yaptık.. Kargı resmi aradımsa da bloğa koymak için bulamadım..Bir daha geldiğimde ben çekeceğim..Çünkü kahvaltısı hem çok güzel hem de deniz kenarı olduğu için ruhun manzaraya doyuyor..Onun için sık sık geliyoruz..Burası koruma altında olduğu için şimdilik yapılaşma yok..Caretta carettalar hep Dalyanla anıldığı için burada ki carettaların pek adı duyulmuyor..Ama bizim de Çalış plajı ve onun devamı olan bu Kargı plajında yumurtlayan kaplumbağalarımız var..(bu arada caretta caretta lar sadece doğdukları yerde çiftleşebiliyorlar ve doğurabiliyorlar..Yani buradan doğup giden carettalar daha sonra tekrar dönmüş oluyorlar..)Kargı plajının koruma altına alınmasındaki diğer sebeplerden biri de kuş ve sulak alan canlılarına sahip olması..Resmi koyamadım ama şöyle bir yer düşünün gözünüzün görebildiği bir alan içerisinde geniş bir kumsal( ki taş ve kumdan oluşan taşlık şeklinde)hafif bir eğimle yaklaşık 2-3 km sonunda denize çıkıntı yapmış..Onun arkası tamamıyla ağaçlık ..Bu ağaçlığın tam arkası ve 500 m mesafede kalabalık yeni yapılmış villalardan oluşan bir site..Yeni bitmiş ama alan sulak olduğu için şimdiden yan yatmış :) evler..Biz kumsalın başlangıcında bir kır lokantası diyelim ordayız..İşte burayı sevmemdeki en büyük neden bu..Nereye gitsen o kadar çok doğal güzelliği var ki hem doğanın içindesin bir yandan da şehirdesin..Benim oturduğum yer olan Çalış' ta bir yandan balkonda oturup bir yandan kurbağa vyaklamalarını dinleyebilirsiniz her ne kadar artık bir villa cenneti de olsa burası bizim gibi E5 trafiğinin sesiyle büyümüş biri olarak sazlıkların arasında oturmak sabahları kuş cıvıltılarıyla uyanmak güzel oluyor.Bu arada burda sazlıklara kargı deniyor..Bunu da belirtmeden geçmeyeyim dedim :)Ayrıca Kargı diye birde köy var ki o işte benim portakal bahçemin olduğu, evimi yapacağım yer :))
Gündüzleri yazın o kadar sıcak olur ki bu kurbağa ve kuş cıvıltıları sadece sabah ve akşam duyulur..Yani şöyle sabahleyin kapınızı açtığınızda bir sıcaklık sizi yalarsa bilin ki o gün çok sıcak olacaktır..Onun için buralarda bizler yani Akdenizliler (işime gelince hemen buralı olurum ben :)))....)yazın gölgeden şaşmayız..Sıcakta yürümeyiz hatta sıcaktan gece denize gireriz..Turistler ise benim arabayla gittiğim 800 m lik deniz yolunu hatta daha fazlasını her gün bikinileriyle yanarak yürürler..İşte burada birinin dışarıdan geldiğini biz öyle anlarız..Siz kaban giyiyorsunuzdur onlar t'shırt..Kimse birbirini yadırgamaz ama hele baharda aynı anda her türlü giyimi görebilirsiniz..

Cuma, Mart 24, 2006

Kültür mirası..


( Kayaköy - Levissi.. Kilise )
2-3 gündür sabahları ve akşamları klimayı açmıyoruz..Bu demek ki bahar geldi..Bir yandan baharın gelmesine sevindiğim gibi bir o kadar da endişeleniyorum sıcaklar gelecek diye..Mayıstan sonra gündüz yürüyüş yapmak ve dışarıda oturmak problem oluyor..Buranın en güzel zamanları baharları ve kışları..Hele 15 temmuz - 15 ağustos arası bir ay gezmeye gitmek lazım..Gerçekten dayanılmaz şekilde sıcak oluyor..Bizim işlerimiz yazın daha yoğunlaştığı için sıcakta olsa çıkıyoruz..Neyse anlatmak istediğim zaten bu değil..Biz kışın zaten yağmur yağmıyorsa üşümeden dışarıda dolaşabiliyoruz..
Reis dün alçısını yeniletmeye gitti akşamüstü..Veteriner alçının son halini beğenmeyince Uzunbey ve Çağıl onu götürdüler.Yine sesini çıkarmadan durmuş.Bu sefer bayağı sarıp sarmalanmış ayağını yere değdirmeyecek pozisyona sokulmuş..Alçı açıldığında dikişler kontrol edilmiş..Herşey yolunda gözüküyormuş.Tek problem artık iğne yerine antibiyotiğini ağızdan alması gerekiyor..ve Reis bey yemeklerin içine ezip kattığım ilacını hangi yemeğine değdiyse yemeden durmayı başarabiliyor..
Sugibinin son yazılarını okurken yolda karşılaştığı insanları anlatması bir şekilde gözümün önünde canlandı ve eski günler aklıma geldi..Öğrenciyken günde 4 saatimi yolda geçirirdim ben..Burada son zamanlarda arabayı eşim aldığı için genelde minübüsle işe gidiyorum..Oturduğum ev genelde yabancıların oturduğu bir semtte...Bazen ara duraktan bindiğim için hele salı günleri(büyük bir pazarımız var o gün) tüm araba ağzına kadar yabancı dolu oluyor..Kimi ingilizce, kimi türkçe olarak inmek istedikleri yeri söylüyor..Bazılarının arkadaşları kesinlikle türk ..Bunu "müsait yer" demesinden anlıyorsun..Yabancı ama biraz türkçe bilenler "dur lütfen" deyip ayağa kalkıyorlar..İyice yabancılar ya da turistler isteklerini direk ingilizce söylüyorlar..Aralarında bazıları da var ki türkçeyi bilip konuşmayanlar..Ya çekiniyorlar ya da durbakalım bu türk bizim hakkımızda ne diyor diye rengini belli etmeyenler..Normalde baktığınızda bu düşüncelere bozuluyorsunuz ama alışverişte ya da normal yaşantıda onların iyi niyetini ya da yabancılığını kullanmaya kalkan o kadar çok insan var ki bazen siz bile çileden çıkıyorsunuz..Bizim siteyi bir ara bana Almanya dan bol bol çiçekler taşıyan bir Alman komşum, ( bu çiçeklerin akibetini başka bir yazımda anlatırım artık),onların arkadaşı 2 alman aile,ingiliz bir aile ve kadın ingiliz erkek türk olan bir aile şeklinde geriye kalan 3 evle biz türkler oluşturuyorduk.Hayatımızı genelde onlarla paylaşıyoruz..Çocukları türk okullarında okuyanlar da var..Bazen bizim bile keşfetmediğimiz yerel dükkanlarda onları görünce aslında bizim bile bilmediğimiz kültürleri hiç tanıtamadığımızı düşünüyorum..Onları çeken tabiki ülkemizin onların ülkelerine göre daha ucuz olması ama en büyük nedenlerinden birisi de ya da benim tanıdıklarımın çoğu..Değişik kültürler tanıma amaçlı geliyorlar..Bir tane arkadaşım var Joan ..Yine arkadaşım olan başka bir türk ailenin anadolu lisesinde okuyan kızına destek oluyor..Yani cuma akşamları beraber yemek yiyip oyun oynuyorlar..Genelde bir akşam yemeği bedeli olan bu buluşmalardan birinde Joanı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına götürdük..Gece meydanda bizimle eğlendi, gezdi,dolaştı..Bizim etkinliğimizde bize arkadaş oldu..Bazen çeşitli etkinliklerde beraber olduğumuzda benim en rahatsız olduğum eski kiliselerdeki buluşmalarda(bazen kokteyl ya da özel günler düzenleniyor buralarda)özellikle yıpratılmış duvar resimleri..Sökülen tahrip edilen ibadet yerleri..Şimdi turizm açısından en önemli ve kültürel değerleri oluşturan yerler yani..Keşke zamanında cami yapılsaymış ya da birşekilde koruma altına alınsaymış diye düşünüyorum..Çünkü ülkemizde öyle zenginlikler varki hala bazıları ya toprakaltında ya da kontrolsüz bir biçimde açıkta..Yani istediğiniz gibi gidip tahrip edebilirsiniz..Buralarda bu konularda yazmak istediğim çok şey var.. Zamanla bunları sizlerle paylaşmak istiyorum..Gerçek turizmin kültür ve çevre turizmi olduğuna inanan biri olarak.

Çarşamba, Mart 22, 2006

Renoır (çiçek)..


Bugün Reis daha iyi.Toparlanmaya başladı..
Huzurevinde Şükran Teyzenin resim sergisi açılışı var ve ben gitmek zorundayım..Daha sonra da yeni kurduğumuz derneğin toplantısı var..İlk defa yalnız kalacak..Çağıl 4 te geleceği için 3-4 saat balkonda kalacak..Balkon dediysem üstü tamamen kapalı büyük bir veranda..Kulübeside burda zaten..Yere kilimini serip yiyeceklerini yanına bırakacağım..Komşumda göz kulak olacak..Zaten artık hava güzel olduğu için herkes dışarıda..Önemli olan merdivenlere yaklaşmaması..Kapısını kapatacağım için dışarı çıkamayacaktır..Çünkü balkon yerden 3-4 basamak yüksek..Eskiden balkon kapısını kendi burnuyla açardı ama bugün kapıyı bağlayacağım için öyle bir şansı olmayacak..Reis' in ameliyatı boyunca arayan ve yorum yazan arkadaşlara teşekkür ederim..Oğluş iyileşme yolunda :)

Pazar, Mart 19, 2006

Reis..




Bu bizim şimdiye kadar pek bahsetmeye zaman bulamadığımız köpeğimiz Reis..Daha doğrusu bu resmin aynısı..Bir sürü resmi var ama hepsi diğer bilgisayarda..Buraya geçirmeye zaman bulamadım..Çünkü hem canım sıkkın hem de uğraşacak zamanım yok..Kısaca anlatmaya çalışacağım..Reis bugün bizimle portakal bahçesine ağaç dikmeye gelmişti..Her pazar olduğu gibi yanımızdaydı..Bir ara bahçe telinin altından yola çıktığını gördüm..Daha sonra da geçen motorlardan biri ona çarptı..Pır pır dediğimiz kalitesiz ama hızlı giden motorlar var burada..10-15 çocuk asfaltta hız yapıyorlardı ve bizim tatlı Reis'imize çarptılar..Daha doğrusu bir motorsiklet çarptı..Çocuklar yere düştü ama birşeyleri yok.Reis' in bacağı kırılmış..Biz çocuklara bir şey olmadığını gördüğümüz gibi Reis' i kaptık ve veterinere götürdük..Şansımıza herzaman ona bakan veteriner burada değil..Başka bir yere götürdük..İşten dolayı hepsini tanıyoruz zaten..Film çekildi..Yarın kendi veterineri geliyor ve öğleden sonra ameliyat olacak Reis..Şimdi halının üstüne herzmanki gibi serdiğim kiliminde yatıyor..Ağrıkesici iğne yapıldı..Sesini çıkarmadan yatıyor öyle gözümün önünde..Aslında balkonda kulübesi var..Normal zamanda orada yatıyor ama bu gece ne olur ne olmaz acil bir durum olur diye içeri aldık..Zaten bizde alt katta sabahlayıp yanında olmak istiyoruz..Öyle akıllı ve tatlı ki ona yardım ediyoruz diye film çekilirken bile sesini çıkarmadı..Onun büyüklüğünde bir köpeğin narkozsuz film çekilemeyeceği söyleyen veteriner bile şaşırdı..Şimdi yarın için dua ediyorum..Ameliyatı güzel geçsin ve ayağa kalksın diye..Reis umarım bir an önce iyileşirsin..

Cumartesi, Mart 18, 2006

Çanakkale Kahramanları..


....
Yarımadanın en dar ve en tehlikeli noktası olan Arıburnu cephesinin gerisinde bizim 19. tümenimiz ihtiyatta bulunuyordu.Bunun komutanı genç yarbay Mustafa Kemal idi.Karaya çıkarmayı ve arz ettiği tehlikeyi hissedince kendiliğinden harekete geçti.Tümenin düşmanın eline geçmesi çok tehlikeli bir durum doğuracak olan Kocaçimen tepesi istikametine sevk etti. Bizzat kendisi 57. Alayın başında bu tepenin en şiddetli noktasına yaklaştığı zaman Anzak kolordularının öncüleri tepeye ulaşmışlardı.Kısa bir müddet boğazın en dar noktasını seyredebildiler.Sonra 57. alayın şiddetli bir taaruzuyla geri atıldılar.Çıktıkları sahile sürüldüler ve deniz filosunun himayesine tutunabildiler.Bu hareketiyle Genç Mustafa Kemal boğazı 1. defa kurtarmış oldu.Ya 57. Alay?57. Alay başka türlü bir Alaydı.57. Alaydan Gök kubbeye baki kalan bir hoş sedaydı.57.Alay Çanakkale harbinde tamamen şehit oldu...
...
Tüm Çanakkale Kahramanlarına..Nur İçinde Yatın..

Cuma, Mart 17, 2006


Bu benim Çatı da yaptığım soğuk seramik ..Şu an çerçeveli bir halde büromda asılı..Başka yaptığım soğuk seramikler de var..İlk yaptığımı yine kendime sakladım..Bu üç numara..2 numaralı olan Babama babalar günü hediyesi gitti..Daha sonra Anneme hem eve hem de anaokuluna hediye götürdüm ama Annem ikisini de eve astı..Gözünün önünde dursunmuş..Bu ara yine biraz çalışmaya başladım..Hediye götürmek için 2 tane daha çalışıyorum..Burcu herkese yaptın hani bana diyor :) Burcu ya özel bir şey çalışacağım onun branşıyla ilgili..Burcu nedense hep ev hikayelerini anlatıyor..ama o bir üniversite öğrencisi :)) Sonra da bir tane Çarliye yaparım artık..Önümüzdeki hafta Şükran Teyze huzurevindeki yaşlılarla beraber bir sergi düzenledi..Haftaya çarşamba ordayız kısmetse ve Annemin daha ilk görüşte istediği Şükran Teyzenin boyadığı gemi motifli tabağı Anneme alacağm..Çünkü Annem almamı istedi ..Çünkü onlar huzureviyararına satılacaklar..İşte bizim Şükran Teyzemiz böyle biridir..Gittiği yerlere bambaşka bir hayat verir :))
Bugün H.nin arkadaşı geldi Ankaradan illa beni tanıştırmak istedi..Aslında evdeydim bugün ama atladım gittim..Sahilde çay içip simit yedik ve sohbet ettik.3-4 gün burda olduğu için tanışmaya gittim.Çünkü ben cumartesi günleri önemli bir işim olmazsa çalışmam ve pazar günü ailecek tatil yaparız..Uzunbeyin tek evde olduğu gün olduğu için de programı ona bırakırım..O da genelde dışarı çıkmak ister..Burada dışarı demek gerçekten dışarı anlamına geldiği için biz hafta sonları hava güzelse deniz kenarında oluruz..Mangallarımız kapıp ki uzun zamandır hazır yapılan yerlere takıldık..o koy senin bu koy benim dolaşırız.
Uzun süredir şarap içmediğimi farkettim..Annemleri ve Burcularıda özlediğimi..İstanbula gitmediğimi..Vitrin gezmediğimi..Alışveriş yapmadığımı (şöyle doğru düzgün) Özledim işte..Ne yapayım...

Çarşamba, Mart 15, 2006

ehliyet-ruhsat lütfen..

Pazartesiden beri oldukça yoğun bir ortamdaydım..Sezonumuz açılmak üzere..Hazırlıklar başlıyor..Doğal olarak bizim işler de hızlandı..Bu arada bizim haziranda yaptığımız kültür ve sanat festivalimizin hazırlıkları da tam gaz gidiyor..
Sadece festival hazırlıkları bizim komiteye yetmeyince birde dayanışma derneği kuralım dedik..Burada başka derneklerde var ama bizim amacımızda olan yok..
Bugün erkenden Uzunbeyle büroya gittim..Çünkü onun devlet kapısında bir işi vardı ve büroda benim kalmam gerekiyordu.Son zamanlarda bende daha çok büroya takılıyorum çünkü ya onu ya da beni orda bulmak istiyor gelenler..O yokken öğlene kadar en az 12-13 kişi ve durumla uğraştım..Öğlen olduğunda bana akşam olmuş gibiydi.Bizim büro 2 katlı üst kat Uzunbeyin alt kat benim alanım..Ama o yokken 2 katı turlayıp durdum bugün..Büroda bizden başka insanlarda var ama iş bizim işimiz olunca herşey bize bakıyor..Öğlen Uzunbey bir yemeği hakettiğimi düşünüp beni yemeğe götürdü..Bir daha büroya dönemedim zaten..Günün geri kalanında dışarıda ki işlerimi yaptım ve 2 saat Çatıya atölyeye bile takıldım H. ile..6.30 du Uzunbey aradı hadi diye..Yarımsaat izin istedim çünkü hem deşarj olmaya ihtiyacım vardı hem de kaç oldu bir seramiğe 3 kere boya vuruyorum yarısı bitmeden telefon geliyor bırakıyorum ama başlarken kuruduğu için silbaştan yapıyorum..Bugün bir kere de bitirmek istedim ama bu seferde acele olduğu için sanki güzel olmadı gibi bir his var içimde..Tabii kurumadan belli olmaz..Yarın bakarız artık..Bu arada telefon açtığında ne yapıyorsun diye Uzunbeye deşarj oluyorum dedim ya çok hoşuna gitmiş..Eve geldiğinde de sık sık tekrarladı benim cümlemi :)
Atölyeden çıktım hava kararmıştı ama hava çok yumuşaktı..Tam gezme havası vardı, o kadar yorgundum ki kendimi arabaya zor attım..Bu arada uzun süredir işlerden dolayı araba onda..Hem yazın buradaki yoğunluktan hem de park problemi olduğundan Uzunbey sonunda motor ehliyeti almaya karar verdi..Daha önce motor kullandı ama kontroller çoğalınca ehliyetsiz diye kaç kere sıfır aldığı motorunu satmıştı.Bu ne demek arabama artık kavuşuyorum demek :))
not : resim Dali' den..

Pazartesi, Mart 13, 2006

pazar kahvaltısı..




Bu pazar cumartesi gecesi yemeğe misafir ağırladığım için yorgundum ve genelde yaptığımız üzere dışarıda kahvaltı etmek üzere arkadaşlarla buluştuk.Bir tepenin yamacında kurulmuş otantik bir mekanda gayet güzel bir kahvaltı ettik, sohbet ettik, gazetemizi okuduk ve Çağılın dershane saatinde onu minübüse bindirdik..Giderken bizim portakal bahçesinden de geçtik ve güzel bir pazar geçirdik..Buranın böyle ilginç yerleri olmasa ne yapardık zaten bilmem..

Perşembe, Mart 09, 2006

Taksim- İstanbul... Benim hatırladığım en eski Taksim kocaman bir ekranın bir binanın üstünde reklam panosu gibi ama yayın yapan bir tv gibi göründüğüydü..ve ben çocukken İstiklal caddesi trafiğe açıktı..
Şimdi Esra Akkaya ropörtajını izledim..Bence gerçek suçlu kocası ve Sanem Çelik..Bu saatten sonra ben oturup bir daha aliye izlemem..İzleyemem..O kadar uyuz oldum bu işe yani.Her türlü pislik var..Bir yanda hala kendini sevdiği sandığı bir eşle hayatını geçiren ve aldatılan bir kadın..Defalarca beni aldatıyormusun lafına yok öyle birşey diyen bir erkek..Ama bir yandan da iki kadını idare etme durumu..Sanem Çelik ise hem karısını seninle aldatan evli bir adamın evine git, misafir ol, evli olduğunu bile bile olaya devam et -bazen erkekler evli olduklarını saklıyor ama bu çok açık-adamın karısını beraber tatile yolla, sonra da otur milletin gözü önünde öpüş..E daha ne olsun artık..Sonra da hala özel hayatım de..Yüzsüzlüğün böylesi..Anlamadığım hala basında çıkıp konuşmaya yüz buluyorlar ve kadın programlarında eşi de suçlu diyebiliyor insanlar..Evli olduğun adama inanmak ne zamandır suç oldu..Toplumun b u anlayışı zaten hala kadınları suçlu duruma düşüren..Erkektir yapar..Yok öyle birşey..Aldatmak kadar bu mantığı güden insanların anlayışıda bir çeşit aldatmadır..Kendini aldatma.

Salı, Mart 07, 2006

Bugün yeni arkadaşlarımdan biriyle dışarıdaydık..İş için beraber gezdik..Ona yardımcı olmaya çalışıyorum..Bir ara genç bir hanım peşimden adımla seslendi.. Asortik hanım diye döndüm selam verdim..Herkes beni tanır buralarda.. Size teşekkür ederim tam biz umudumuzu kesip dönecekken bize bu işi bulmamız için gerekli olan fikri verdiniz dedi..Sayenizde burdayım ve mutluyum dedi..Ne güzel.. Çok sevindim..Benim sayemde mutlu olan insanlarla ben daha mutlu oluyorum..İyi ki bu işi yapıyorum..Başka bir işte bu kadar mutlu ve mesut olamazdım herhal :))
Yukarıda ki resim biz küçükken pazar sabahları saat 10.00 da başlayan aile filmleri vardı ya ..Bana onları hatırlattı..Ne garip artık pazar sabahları bu saatlerde hep magazin ve ya çocuk programları var..Bir kişininde aklına o eski güzel filmlerden koymak gelmiyor mu ..Ben, olsa seyrederim halen o tür filmleri :)
Havalar ısınmaya başladı buralarda.Pazargününü deniz kenarında iyi bir kahvaltı ederek ve yürüyüşle geçirdik..Döndüğümüzde saat 4 tü..Güzel geçmiş bir haftasonu işe mutlu ve güzel başlamamızı da sağlıyor..
Görüşmek üzere..

Pazartesi, Mart 06, 2006

Bugün ANNEMİN DOĞUMGÜNÜ :))

Sakın geçen yıllar hüzünlendirmesin seni!Aksine yaşadığın ve bize yaşattığın tüm mutluluklar adına gurur duymalısın ve gülümsemelisin hayata…İyi ki varsın! Her şey seninle anlamlı…İyi ki doğdun ANNEM ve nice mutlu yıllara..SENİ SEVİYORUM..
O bir öğretmen..
O bir balık burcu..
O eşsiz bir anne..
O bir iyi arkadaş..
O bir anneanne..
O herzaman anlayışlı..
O bir yumuşak kalp ve herzaman sevgi dolu...

Cumartesi, Mart 04, 2006

Çanakkale içinde ..

Anneciğim ve Babacığım Çanakkale' ye hoşgeldiniz :)

İstanbul İstanbul olalı...2. bölüm


Barbaros Bulvarı 2. bölüm..Havadan görünüş..Buraya nereden geldik..Herkesin öğrencilik hatıraları vardır.Ben eşim öğrenciyken onunla tanıştım..Yani ben öğrenci değilken o Barbaros Bulvarında fink atıyordu diye yazmam lazım değil mi? Hayır yazmıyorum ..Çünkü o zamanda bu zamanda daha çok onun kızlarla gezdiğini değil de onunla benim gezemediğimi sorun yapardım ben..Yani benim en çok istediğim şey onunla aynı okulda ya da bölümde olmaktı-kesinlikle aynı sınıfta değil çünkü dikkatim dağılırdı-O zamanlar Yıldız da okuduğu için hafta içi tek boş günü olan çarşambaları buluşurduk biz..Hafta sonu da ingilizce kursunda. Zaten orda tanışmıştık..Onun yüzünden ikimizde ingilizceyi iyi öğrenemedik zaten :) Hayatımızda ingilizcenin çok daha büyük anlamları var ama onu zamanla açıklamayı düşünüyorum..Neyse.. İşte o zamanlar fırsat buldukça ama bu fırsat nedense çok az olduğu için onu ve okul arkadaşlarını bir keç kere ziyaret edebilmiştim..Ve aynı okulda olma hayalim nedense gerçekleşemedi bir türlü..Çünkü ben sırf onun yüzünden ona yakın bir okulu İstanbul için yakın bir mesafe sayılmasına rağmen kazandığımda o çoktan iş hayatına atılmıştı..Bizim durumlar ancak seneler sonra denkleşti..Çünkü o üniversite de iken ben lise de..O mezunken ben okulda, o çalışırken ben evkadını olmak zorunda kaldım..Ya da hayat bizi bir türlü aynı ortama sokmadı bir türlü..En sonunda o gerçek işine ara verip benimle beraber bir iş kurdu..Ve o zamandan bu zamana beraber çalışıyoruz..İlk girdiği iş kendi mesleği olan menkul dünyasında olduğu için ve genelde o zamanlar gayrettepe -mecidiyeköy civarında çalıştığı için benim de o civarlarda bilmediğim sokak gezmediğim yer kalmadı tabikii..Çünkü hem bekarken hem de evliyken çıktığımız öğle yemekleri bizde alışkanlık yapmıştı :) Böylece biz beşiktaş-taksim-zincirlikuyu üçgeninde dolandık durduk..Ta ki askere gidene kadar..Askerlik erkekleri değiştiriyor..Kim ne derse desin ben bunu düşünür bunu söylerim..O zamana kadar uğruna herşeyi göze aldığı mesleğine ara vermek istediğini söyleyene kadar onun bu mesleği bırakabileceğini hiç düşünmemiştim aslında..İlk işle ilgili büyük kriz zamanı bir kere konuşmuştuk aslında Akdenize yerleşme hayalini..Ben olabilir emekli olunca neden olmasın gibi birşey söyledim sanırım ya da şimdi hatırlamadığım ama demek ki ona moral veren şeylerdi bunlar..Sonra ben çok çalışmak istediğim için beraber iş yapmaya karar verdik..O da mesleğine ara verecek bana yardım edecek sonra işine geri dönecekti..Gerek ülkenin durumu gerek deprem durumları bizim planlarımızda bayağı büyük değişiklikler yaptı ve biz başladığımız işten kendimiz dahil bütün olasılıklardan dolayı başarısız olduk..Hayal kırıklığımızı gidermek için de köklü bir değişiklik yapmayı uygun gördük..Artık bir şekilde hayatımızı değiştirecektik ve aslında kimsenin kolay kolay göze alamayacağı bir şekilde yeni bir hayata başladık..Ben hayatımda ilk defa 28 yaşında o da kendi işimde çalışmaya başlamış biri olarak atlayıp eşimin bir şekilde 4-5 gün gelip kaldığı bir Akdeniz kasabasına çalışmaya yine kendi işimizi açmaya geldik..Buraya kadar olan hikayemiz işte bu..Bundan sonra ki evreler hayatımın bu ilk yarısı kadar kolay geçmedi tabiki..Bu konuyla ilgili belki ileride bir kitapta yazabilirim..8 sene yazlık-kışlık ve evkadınlığı hikayelerim aslında en az çalışma hayatım kadar renkli..Onları da bir ara yeri geldikçe irdeleriz artık :)

Perşembe, Mart 02, 2006

İstanbul İstanbul olalı...

Barbaros Bulvarı ...Ordan bakınca manzara hep müthişti zaten ama bu halini hiç görmemiştim.