Pazartesi, Aralık 30, 2019

Eğer hasta olmak istemiyorsan..

Brezilyalı bir doktora ait bu yazıyı mutlaka okuyun ve hatta her gün yeniden okuyun..
Eğer hasta olmak istemiyorsan :
Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!
Karar Vermelisin..
* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
Olduğundan Farklı Yaşama.
* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.
Kabullen.
* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.
Çözümler Bul.
* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
Güven.
* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
Hayatı Üzgün Yaşama.
* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. “İyi mizah bizi doktorun elinden korur”.
* Mutluluk sağlık ve terapidir.
Dr. Dráuzio Varella

Çarşamba, Aralık 25, 2019

#Kanalİstanbul

Yeni yerleşenler bilmez, çok eski de değil... Bir zamanlar apartmanlarda yaşayacağım diye İstanbul’da biz çocukken o güzelim bahçeli evleri müteahhitlere kat karşılığı verip yüksek yüksek evlere geçti bazı insanlar. Şimdi lüks yerde yaşıyorum diye sevinenler bir karış parka hasret kalıyor ya da başka şehirlere göçtü yeşil seven insanlar. Gençler bilmeyebilir ama biz şahidiz. Daha ölmedik. Forumlarda, Facebook’ larda, sosyal medya da anlatırız, anlatacağız. Mesela ben çocukken Çatalca’da topatan kavunu vardı, hani nerde? Büyükçekmece’de domates tarlaları vardı .. Nerde şimdi.. ? Söyleyince kıymeti bilinmiyor ama illa yaşayınca anlaşılacaksa, soruyorum.. Artık yerel tohum peşinde koşuyoruz, üç karış yeşil toprakla mutlu olmaya çalışıyoruz. Kendinizden pay biçin.. Torununuza yüksek yüksek kuleler mi bırakmak istiyorsunuz yoksa doğal yeşil bahçeler mi? Bir şehir düşünün kime doğa desem herkes güneye, memleketine göçmekten, yerleşmekten bahsediyor. İnsan zaten zor yaşadığı bir yeri neden daha zorlaştıracak çözümler arar ki ? Bu kadar bilim insanı yanılıyor olamaz. Yanıldığını bile farzetsek kanal bittiğinde bu şehirde nasıl bir yaşam olabileceğini düşünemiyor muyuz ?
Biz İstanbul’da ağaçlara çıkabilen son çocuklardık. Bizim torunlarımız yeşil gören son çocuklar olabilir.

                                 #Kanalİstanbul için itiraz dilekçesini kullanmalıyız.

E- mail atabiliriz ya da elden verebiliriz.
 M

Bu dilekçe örneği ile.. 
İSTANBUL VALİLİĞİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ’NE
İSTANBUL

İTİRAZ EDEN
Adı-Soyadı:
T.C. Kimlik No:
Adresi:

KONU
İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün web sayfasında 23.12.2019 tarihinde halkın görüş ve önerilerine açıldığı duyurulan, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler], Denizden Alan Kazanımı, Dip Taraması ve Beton Santralleri Dâhil) ile ilgili olarak hazırlanan ve İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunarak nihai şekli verilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporuna karşı itirazlarımın sunulması, ÇED Olumsuz Kararı verilmesi talebidir.
İTİRAZLARIM
İstanbul İli, Küçükçekmece Gölü - Sazlıdere Barajı - Terkos Gölü doğusunu takip eden güzergâhta yaklaşık 45 km uzunlukta, 20,75 m derinlikte ve 275 m genişlikte bir Kanal açılması için hazırlanan projeye ilişkin ÇED Raporuna aşağıda belirttiğim nedenlerle itiraz ediyorum.
Kanal İstanbul Projesi,
1- İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanları yok olacaktır,
2- İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı yok olacaktır,
3- Doğal yaşam alanları ve ekosistem bozulacaktır,
4- Doğal ve arkeolojik sit alanları, tabiat parkları, milli parklar vb. koruma alanları yok olacaktır,
5- Sadece İstanbul’da değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için bölgede tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecektir,
6- ÇED Raporuna göre 1.155.668.000 m3 olan kazı materyalinin taşınmasıyla bozulan ekosistem halkın sağlığını tehdit edecektir,
7- Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini artıracaktır.
ÇED Raporu, projenin olumsuz çevresel etkilerini bertaraf edecek değerlendirmeler içermemektedir, yukarıda açıklanan sakıncalara dair kaygılarımı gidermekten uzaktır ve bilimsel yeterliliği konusunda şüphe uyandırmaktadır. Bu Rapor ile Projenin hayata geçirilmesi, Çevre Kanunu’nun 3. Maddesinde idareye yüklenen görevlere aykırılık oluşturmaktadır.
Anayasa’nın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
Buna göre Anayasa’da, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir.
Kanal İstanbul doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, bir başka deyişle çevre ve halk sağlığını bozacak bir proje olduğundan “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”mın ihlal edilmesini kabul etmiyorum.  Anayasal yetkilerimi kullanarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 11. maddesinin 4. fıkrası çerçevesinde ÇED Raporuna itiraz ediyor, proje için ÇED Olumsuz Kararı verilmesini talep ediyorum.

Ad-Soyadı
İmza

Kanal İstanbul için resimdeki dilekçe örneğini istanbul@csb.gov.tr ve cevrevesehircilikbakanligi@hs01.kep.tr adreslerine mail atabilirsiniz. Ya da www.cimer.gov.tr internet adresine dilekçenizle başvurabilirsiniz. 
0 216 6874400
0 312 4101981  telefonlardan bu konuyla ilgili arayabilir, 
0 216 6874406 
0 312 4192192  ilgili dairelere on gün içinde  fax çekebilirsiniz.

Tüm Türkiye için geçerli olduğunu hatırlatarak

Cuma, Kasım 15, 2019

boş sokaklar



Bugün bir şey farkettim ki “ denize inen sokaklar boşmuş” , bozkır bozkırlığını yapmış, dolunay gerçek değilmiş, her şey yalanmış...  Asi gece kuşu boşuna yanmış.
  -Geçen gün yazmışım,saklı kalmasın. -


Kanser günlüğü..

4. kemoterapiyi aldım. Dinlendim.dün dışarı çıktım. İlk dışarı çıkınca ayakları titriyor insanın.Boru değil kemoteropi ağrısı bu. Artık böyle yazacağım.Çünkü anlamayan bir güruh var ortada. Sizi 6 saniye dinliyor, ya cümlenizi tamamlamaya çalışıyor, ya da siz söyledikten iki saniye sonra aynı olayı soruyor. İnsanlar mı değişti ? Biz ne zaman bu kadar çekilmeyen insanlar olduk? Her şey görüntü.Görüntü var ses yok.Bir dönem bloglarda temizlenme yazıları okuyordum.Şunu hayatımdan çıkardım, bunu çıkardım. Facebook' umu temizledim falan. Ermiş onlar bence.Bu kadar öngörülü olduklarını tahmin etmiyordum.

Bu dönem 70 yaş insan-kadın - erkek  yaş grubunun arasına düştüm. Allahım, birbirini kıskanmalar, arkadan iş çevirmeler, sidik yarışı, bir anaokulu halleri... Şimdi önlemleri alıp temizliklere,uzaklaşmalara ancak başlayabildim. WhatShap gruplarına hasbelkader düşmüşüm. Toplanıp birbirlerine haber vermeden yakın arkadaş ! grubu ile buluşup, sonra ektikleri kişiler görsün diye bunu grupta paylaşan insanlardan  bahsediyorum. Evet, doğru okudunuz. Kandırıp,resim çekilip sonra da aman doğaçlama oldu bu diye buluşanlardan. Sonra doymayıp, bir ertesi gün tekrar başka yerde buluşup resim çekilmeler. Bunları size yazıyorum, çünkü huyumu biliyorum.Gidip gruba yazıp Dr bu ne? diye bağırasım geliyor. Ben kanser tedavisi görüyorum. Beklentim hiç değilse motivsyonumu bozma.. Bize uygun gördükleri davranış bu. Bilmem anlatabildim mi? Ha buluşup buluşmamaları umrumda değil.. Zaten gitmek istemiyorum ama benim takıntım da bu insan davranışları.Bunları birbirlerine yapmalarına dayanamıyorum.Bana yapması şart değil ve bunlar arkadaş ya da biz öyle sanıyoruz.Neyse temizlik başladı.Herkes hakettiğini yaşar. Ben çok adil olmakla tanınan biriyim :) Ölene kadar ismime leke sürdürmeyeceğim.

Hazır dedikodu yapmışken, instagrama bunu yazamam diye buraya yazayım dedim. Çok mecbur kalırsam alıp karşıma kendilerine soracağım ama bugünkü dersimiz insan davranışları. İstanbul' dan Fethiye' ye geçiyorum. Ayrıca blogları herkes okumuyor şu an ve rahat yazmayı özlemişim.
Şimdi Fethiye'deki köylü komşu dedikodusu bu. Mayısta gittim.Kanseri yenmişim, süt alıyorum ondan. Evin etrafına ot dikerek pazarda satan biri bu. Eskiden evliyken eski eşim,pazara kadar arabasıyla onu bırakırmış,iyilik yaparmış yani,  ben gayrimenkul işi yaptığımdan belirli saatlerde evden çıkmıyorum.Fethiye zaten sıcak, sabah daha geç çıkıyorum falan. Tabii artık işine yaramıyorum ya beni pek sevmiyor. Zaten döndüğüme de çok sevinmiş gibi gelmedi, kalkmış bana kanserken bile güzelsin dedi ... Ha ha ha :))) Kahkaha atasım var. Gülünce bu kadın niye güldü diye bakan bir insan güruhu da olduğu için kahkaha atmadım ama oha oldum yani. Saçın yoksa sana bakmaya korkan bir kitleden bahsediyorum. Bakışlarından ben korkuyorum, kanserden değil. Ölümden korkmuyorum, yaşamak istediklerimi yaşamadan gitmekten korkuyorum.

Bundan sonra bloğu kanser günlüğü yapacağım. Etrafa söyleyemediklerimi buraya yazacağım. Aynı takma isimlerle yazdığımız günlerde ki gibi. Ey blog sen ne günler gördün be !  2005 Kasımından beri yazıyorum. 14 yıl olmuş. Ne güzel olmuş da yazmışım.Daha çok dertleşmişim. Hayatımı anlatmışım. Kendime kodladığım, ancak ben okuyunca anlayacağım bir dili de var, itiraf ediyorum.Yani blog içinde blog.

Eski günlerle ilgili itiraflara gelirsek de. Son bir kez yazıyorum. Bir daha da yazmayacağım. Hani ileride bir şey olursa... Ben yanlış insan sevmişim, sahiplemişim, mutlu olmaya çalışmışım.Bunu bu hastalığı yaşarken anladım. Kanser bir yandan da hayatı temizlemek demek, yanlışlarını farketmek, geçmişin sorgulamasını yapmak. Dönüp yanlışlarını düzeltmek için belki çok zorlu bir şans..Adına ne derseniz deyin. Evli iken hasta olsaydım, çoktan ölmüştüm. Bu hastalık zayıflık kaldırmıyor bunu anladım.Sevgide, ilgide, kişilikte, hayatın her alanında.

Hayata dönüp baktığımda en güzel taraf çocuğum. Sonra ailem. Gerisi boş.Bunları yaşamda karşınıza gelmeden birde ben yazmak istedim. Yani tüm zenginliğiniz kişiliğiniz ve aileniz.Onları içinizde besleyin.Gerisi boş.

Cumartesi, Eylül 07, 2019

Kanser değil biz güçlüyüz


Biliyorsunuz ki geçen kış kanseri bir kere yendim. Şimdi ne yazık ki karnımdaki lenflerde tekrar nüksetmiş. Bu yüzden bugün ilk kemoterapi seansıma girdim. 6 kür tekrar kemoterapi göreceğim. Sonra da tekrar ameliyat.Tedavi yüzünden Fethiye’ye de gidemiyorum. Şimdi İstanbul’da yaşıyorum. Tam kendimi iyi hissederken, toparlanmışken, zor gelmedi değil. Şoke olduk, itiraf ediyorum. Birde o kadar iyi gözüküyorum ki hastanede hasta nerede diyorlar 😃 Nazara geliyorum.. Yine de vazgeçmedim, moralimi bozmadım. Direnmeye devam ediyorum. Zaten moralle yenilen bir hastalık olsaydı, çoktan yenmiştim. Ara ara buradan  yine yazmaya çalışacağım. Yalnız iletişimi kaybettiğim bir kaç arkadaşım var, son durumdan haberdar edemediğim. Görünce burdan  bana yazmalarını istiyorum. Ya da telefondan direk arasınlar. Twitter olur, Facebook olur, instagram olur. Bir şekilde bana ulaşsınlar.
Bol bol geziyorum, kitap okumaya döndüm. Etkinlik, gezi, çarşı pazar atlamıyorum. Parti işleri devam, ölene kadar çalışacağım :)
Asi gece kuşu modunda dolanıyorum. O hastalıksız, tek derdim özlem ve ayrılık olan günleri özledim. Fotoğraflarımı ilk defa bu kadar net paylaştım. Kendimi inadına iyi hissediyorum. Yine de siz güzel düşünceler ve enerjiler gönderirseniz sevinirim. Daha yaşanacak çok şey var, hayalimdekileri yapacak zamana ihtiyacım var...  #kanserdeğilbizgüçlüyüz.

Asortik Krep
Not: Fotoğraflar geçen haftadan. Tam da saçım uzamışken. Ayvalık ve Sokakağzı (Assos) tan. (Maşallah diyelim lütfen)   :)

Cumartesi, Haziran 22, 2019

En güzel şiirlerin bile kuramadığı kafiyesin...


                                        

                                             https://youtu.be/fc4F_OrlZKY 

Pazar, Haziran 16, 2019

Sen hala kalbimin en güzel odasındasın.

Babamsız ilk babalar günüm. Ne kötü, hiç bir şeye bakamıyorum. Akşamdan beri çok ağladım. Babasızlık cam kesiği gibi. Kesiyor derinden kan sızıyor ama görünmüyor kanadığı. Çok zor. 
Onu çok sevdim. Onu çok sevdiğimi biliyordur umarım. 
Son hastalık halimiz...

O kadar çok özel zamanımız oldu ki hangi birini yazayım. Onun yeri asla dolmayacak bir sızı bu ve şu an çok zor geliyor. 

Çok güzel günlerimiz oldu ve ben hastayken o da hastaydı. Korkmayayım diye bana hiç gıkı çıkmadı. Hiç bizi üzmedi. Onu hiç yalnız bırakmadım - bırakmadık. İnsan hastalığına sevinir mi? Son günleri beraber geçirdiğimiz için kendi hastalığıma sevindim ben. 
Hayatta beni hiç yalnız hissettirmedi, her şeye karşı korudu. Kendimi korumayı öğretti. 
Babam...Beni her konuda savaşçı yetiştirdin ama sensizliğe alışık değilim. Çok zor geçecek bu koca Dünya sensiz.
Seni şimdiden o kadar çok özledim ki...
Babam, herşeyim, Babişkom...





Çarşamba, Haziran 12, 2019

Bakmayı bilen, kaktüse çiçek açtırıyor..

Bazen, kendine gelebilmek için başkalarından gitmen gerek der Bukowski, ve ekler “uzaklaşmak özgürlüktür” 


Pazar, Haziran 09, 2019

Bazen hayat seni alıp başka bir yere koyar.Ve der ki; Burdan devam et.!... *

 
Her ne kadar instagram küçük bloglar gibi olmuşsa da buradan kopmak mümkün değil. Bu fotoğraflardan bazılarını instagrama da koydum. Yine de buraya yazmak istiyorum.Bir ara bazılarınızı okudum ve takip ettim sadece.Yazmak için vakit yaratamadım. Özellikle sağlık sebepleri yüzünden uzaktayken.Fethiye' ya yerleşeli tam olarak 19 sene oldu.Sadece geçen kışı buradan uzakta geçirdim ve burayı seviyorum. İstanbul gerçekten bazen bıkkınlık verecek kadar başkalaşmış, başka bir şey olmuş. Yine de memleketim ve seviyorum ama oraya gelenler kendilerine çevirmiş.Basit,anlaşılmaz ve sıradan görünüyor her şey. Biz çocukken her şeye hayranlık duyardık. Dokunmaya korkardık.Bize ilginç gelene saygı gösterirdik.
Şimdi ise benim olmayan ölsün mantığı var. Ben kullanmıyorsam kimse kullanmasın.ben oturmuyorsam kimse oturmasın.Ben yaşamıyorsam kimse yaşamasın. Umarım bu seçimlerde "23 haziran " değişen başkanla beraber düzen de fikirlerde, İstanbul'da bir değişime girer. Ben ? Oyumu kullanmaya gideceğim buradan bir otobüs insanla...Parti kaldırıyor otobüsü... Seçimden sonra döneceğim.
Eski yazılar gibi olsun dedim ve çok resim koydum.Bunlar benim değişik senelerde edindiğim cd ler. Sadece yabancı ve klasik müzik olanlar.Çok sevdiklerim diyelim.Diğerleri arabada ve ofislerde kalmış,kaybetmişim.. 

Bugün bazılarını çaldım. Bazılarını ayırdım. 2. el satış sayfamız var, oraya koyacağım. İnstagramda. AsortikBahçe Bu ismi Burcu koydu. İnternet ismimi yani.. ama benim adımı başka ve alakası olmayan biri aldığı için ben AsortikBahçe demek zorunda kaldım. Gören şikayet etsin lütfen.Çünkü yazmama rağmen ismimi bırakmadı hayırsız. 


Kaktüslerim ben yokken çiçek açmış.
Ateş, ben yokken iyi idare etti. Ameliyata giderken bile hep onu düşündüm ne yapacak diye...

geldiğimde kaktüsler çiçek açmıştı...
#zakkum
#kaktüs
#fatmagül #hatmi

Kışın en çok yağmur yağarken açtığım tüllerden görünen yağmuru seyretmeyi özledim İstanbulda...
Bugün bu kitaba başladım: Haldun TANER Eski ve anılar dolu olması beni ikna etti...
Annem bunları niye çektin dedi.İnternette paylaşacağım dedim :)
Begonvil ve veranda.
Bugünkü cd ler.

Bunlar klasik müzik...Sevdiklerimi almıştım.

Bugün çaldım,çok güzel. Favorilerimden.

Bunlar saklanacak, çok güzel...

Bir ara tüm James Bond Filmlerini izlemiştim,seri olarak... Bunlarda müzikleri. 


Klasikler...

Bahçe halleri. En çok bahçede iş var. Az az başladım.

Bu hatmileri -Trakya'da Fatmagül. Anneannemin bahçesinden getirdiğim tohumlardan yetiştirdim. Annem ilk tohumları Demirköy'den toplamış.


Bu da Büykçekmeceden annemin Mum çiçeği.. Cins  adı Hoya. Çok güzel kokular salan bir çiçek.





Veranda manzaraları
Annem domates sosu yaptı ,gitmeden.Yağları koyup en son kapağı ben kapattım. Arabayla giderken kışın çekmeceye götüreceğim.



Bunlarda kullandığım ürünler... Çörekotu yağı, İngiliz Karbonatı,Pekmez, AgaveŞurubu, Propolis- Arı sütü-
Ateş' i her sabah ve her akşam gezdiriyorum. İkibin adımdan 4 bin adım.Annemin adım ölçeri ile hesapladık. Bol hareket etmemiz gerekiyor. Bir kaç gündr yüzemiyorum üşütmeyeyim diye...

Benim verandadan  Babadağ ve Mendos görüntüsü bir başka.

İyi bayramlar diye yazdığım ve salonumda çok sevdiğim  yağlıboya tablo.
Bahçede çok iş var. Sıcak olmayan zamanlarda çalışıyorum.Birkaç fidan dikti annem. Bende onları sulayıp, bakıyorum. Evde dinleniyorum.
İnternette ve blogda bana verdiğiniz umut ve destek için teşekkür ederim.Bu hstlık boyunca farkettim ki hayatta hep güel insanlar biriktirmişim.  İyi ki varsınız ve iyi ki varım :)

Buün en sevdiklerimden gidiyorsak sanırım bu ilk beşte... https://www.youtube.com/watch?
v=dkQW0v_fyLM

*Başlık : Cemal Süreya

Pazartesi, Haziran 03, 2019

Günaydınım, Narçiçeğim, Sevdiğim...


NAR ÇİÇEĞİ VE HİKAYESİ.....

Efsaneye göre Cihangir Hanlığı'nın genç Prensi Salim Şah, birgün raksını görüp hayran kaldığı, Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye aşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister. Kurallar ise farklı.. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi yasak, hele bir rakkase ile evlenemesi akıldan bile geçmemesi gereken bir düşüncedir.

Zamanla bu aşk yasağa rağmen büyür, iyice alevlenir. Bütün Hanlığı sarar Anarkali ile Salim Şahın aşkı ağızdan ağıza anlatılır. Bu hâl prensin babası olan Han Akbar tarafında ise büyük bir rahatsızlık yaratır. Aşıkların birbirini görmesi yasaklanır.

Ama ferman dinlemeyen gönül, burada da ferman dinlemez Aşıkların ilişkisi sürer gider. Aşk hükmünü sürdürür. Efsane aşk iyice dillenir. Civar hanlıklara da yayılır. Bununla başedemiyeceğini anlayan Akbar Han çareyi sevdalıları ayırmada bulur.

Çözüm çok zalimcedir. Güzel Rakkase Anarkali ibret için kentin ortasında yapılan, pencesi olmayan dört duvardan ibaret dar bir odaya hapsedilir. Arkasından giriş kapısı da duvarla örülüp kapatılır. Ölüme terkediştir bu..

Prens şaşkın ve çaresiz, bu aşkı efsaneleştiren şehir halkı ise ağlamaklıdır. Her gün gelip bu hücrenin önünde, Hanın insafa gelip güzel Anarkali'yi affetmesini bekler. Bir müddet sonra umutlar kesilir. Artık duvarlar yıkılsa da güzeller güzeli Anarkali'nın sağ çıkma ihtimali yoktur. Halk yavaş yavaş çekilir. Bekleme duvarının önü boşalır. Ama Aşk mecnunu prens ,maşukunun çevresindedir hep. Gönüldeki sevda ve sevilen ölmemiştir. Gözleri kapının örüldüğü duvarda sesiz bir tevekkül ile beklemededir.

Mevsimler geçer bahar olur, tabiat canlanır. Bir gün o taş duvarda da bir kıpırtı başlar. Prensin gözünü hiç ayırmadığı o duvarda güzel Anarkali'nın girdiği kapının taş örgüleri arasından ince zarif bir dal filizlenmiştir. Bunu duyan halk tekrar toplanmaya ve hergün bu hayat izini izlemeye başlar.

Günler geçtikce yeni dallar ,yeni filizler çıkar o taşın bağrından ve tüm dallar tomurcuklarla yüklüdür, çiçek açacaktır aşk.

Bir sabah duvarın önüne gelenler. Duvarın baştanbaşa kırmızı nar çiçekleriyle kaplı olduğunu görürler. Hayranlık veren bir güzellik vardır. Adeta Güzel Anarkali'nin tüm güzelliği narçiçeklerindedir. Bir gecede bütün narçiçekleri açmıştır. Mevsimler boyu orada aşkın umuduyla bekleyen prens ise duvara yaslanmış Narçiçekleri arasında mutlu bir ifade ile ruhunu teslim etmiştir.. Aşk çiçekleri açmış aşıkın kalbi ise Anarkali'nin güzelliğini seyrettiği o çiçeklerin ihtişamına dayanamamıştır. Sevdalarıyla birlikte maşukunun yanındadır artık. Rivayet şu ki; O güzelim ateş rengi nar çiçeklerinin çıkış yeri Güzeller Güzeli Anarkali nin aşk dolu kalbidir. Taşları delip sevdiğine kendini  göstermiştir...   

Foto...
Münevver Yörük

Not: Anarkali hint dilinde nar çiçeği demektir.

#Naftalin Kokulu Zamanlar 

Günaydınım  nar çiçeğim şarkısı bu efsaneden yola çıkılarak  yazılmış..
-Alıntı-
Herkese iyi bayramlar :) 
Bu yazı babama adanmıştır. 

Perşembe, Mayıs 16, 2019

Yaban Asması - Clematis



Senelerdir bahçemde bir Clematis açtıramadım  ne yazık ki. O kadar eskiden beri olsun istemişim ki evim değişmiş, bahçem değişmiş, hayatım değişmiş ama bir clematis (yaban asması) sahibi olamamışım :(



Çarşamba, Mayıs 15, 2019

Günü yaşamak...


On ay sonunda Fethiyedeyim.Evimi, köpeğimi buraları çok özlemişim. Ateş beni görünce , bana zarar vermeden atladı, zıpladı. Beraberce sevindik. Artık köpek resimlerine bakamıyordum  o derece özlemiştim onu. 
Çiçeklerim fena durumda değil. İdare etmişler. Bazıları çok büyümüş, kaktüs olmasalar nasıl olurdu bilmem. 



Hep hayatta yılanlara rastlayacak halim yok. Bu sefer bahçede küçük bir su yılanı buldum. Faraşla  evin karşısındaki alana gönderdim :) Düşmesin diye resim çekemedim. Düşürmekten korktum. Çok tatlıydı 😊 Dayımı çağırıp ona sordum. Su yılanı dedi. Yoksa ben ayırtedebilecek kadar bilmiyorum. Her canlının küçüğü güzel diyeceğim..


Buraya annem ve dayımla geldim. Bugün ancak akşamüstü girip dutların tadına bakabildik. Ağaç yıkılıyor. İnsanın bahçesinin olması çok güzel bir şey. İstanbul’dayken en çok bahçemde oturmayı özledim. Hele hava güzelken. 


Tedavi sırasında ve şimdi genelde çok limon yemeğe çalışıyorum. Limonlu çay içiyorum. Suya da limon sıkmaya ve ara sıra şekersiz limonata yapıp içine İngiliz karbonatı atıyorum. Vücudun ph oranı için. Umarım faydası oluyordur. Limon çok faydalı ama nereyi okusam karşıma limon çıktı. O yüzden bazen kalın kabuklu limonları yiyiyorum. 

Saçlar için de en çok çörekotu yağını öneriyorum. Ben kemoterapi bitimi her gün 3-4 damla bir  kaşık pekmezin içine damlatıp yedim. Çok faydası olduğuna inanıyorum.



Uy
Bahçede meyveler  büyümeye başlamış.Yavaş yavaş evi ve bahçeyi toparlamaya başladık.Bugün daha rüya gibiydi, evime döndüğüme inanamadım.  Yaşamak güzelşey, bu yüzden küçük sorunlara takılmadan yaşamak lazım hayatı. Etrafımda salak şeylere üzülenleri gördükçe içimden bazen müdahale etmek geliyor. Uğraştığın şeyin hiç önemi yok aslında demek. Günü yaşamak gerek. O yüzden günü yaşayın. Günü yaşayacak insanlarınız olsun etrafınızda. Sizi bırakmayacak ve size değer verecek. Diğerlerini silin. 
Onlar sadece kendilerini düşünür çünkü. Sadece kendi çıkarlarını...