Salı, Kasım 24, 2020

Öğretmen babam..


Baba, babam..  Öğretmen babam.

Bu sensiz geçirdiğim ikinci 24 Kasım Öğretmenler Günü. Nasıl anlatsam bilemiyorum.. Seni her düşündüğümde  “bu da geçer yahu” deyişin aklımda. Bu sefer “bu da geçmiyor” baba.. Bu sızı hiç geçmiyor, ilk günkü gibi orda yaşıyor baba.


 Biliyor musun, ben senin her öğrencini gördüğümde gidip sarılasım geliyor, başını aynı senin omuzuna yaslayıp sarıldığım gibi. Geçen yeni bir eve taşındım, karşı apartmandaki kadın senin öğrencin çıktı, bana seni anlattı baba. Çarşıya her indiğimde bana İstanbul’a geldiğimde gezdirdiğin sokaklar, yeni keşfettiğin bir dükkan, yeni bir tat karşıma çıkıyor.. Sokakta ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Burada yaşadığımı görse ne kadar mutlu olurdu diyorum kendime. Biz seninle hayatı çok güzel paylaştık. Ben konuşmak istediğimde hep seni buldum, hayat hep böyle gidecek sandım. Gitmiyormuş onu öğrendim baba...  


Senden kalan her şeyi saklamak istiyor insan. Saklayamıyor doğal olarak ama gözlüklerini aynı çekmece de saklıyorum... 

Uzun müddet banyoya girince diş fırçanı aradı gözlerim, bir insan diş fırçasına bakıp mutlu olabilir mi ? Oluyormuş.

Mutfakta ben seviyorum diye aldığın  mavi renkli ceviz kıracağını kırılmasın diye kullanamıyorum ... 

Senden kalan giysilerden bir kaç parça ayırmıştım kendime, çok özlediğimde giyiyorum. 

Kitaplarını, eski resimlerini karıştırıyorum, program yaptığın notların elime geçiyor bazen. 

Senin sevdiğin insanları görmek artık beni de mutlu ediyor.. Babam olsa şimdi çok sevinirdi diyorum. 

Ben artık burdayım şimdi sen yoksun Baba...

Bazı insanlar öğretmek için doğarlar, sen de onlardan birisin. Yokluğun bile hayatı öğretici ; “ Öğretmenler Günün Kutlu Olsun “ baba.


Not: Annemin, erkek kardeşim Çağlar’ın ve eşi Arzu’nun, Teyzemin ve çocuklarının, halamın ve eşi Hasan Eniştemin ve tüm öğretmenlerin  öğretmenler günü kutlu olsun. 

#24kasımöğretmenlergünü #babam #annem #ailem

 

Cuma, Kasım 20, 2020

Özet.. 16. Yıl



Herşey bir kasım ayında kızkardeşimin bana zorla blog açmasıyla başladı. Allahtan zorla yazdım, zorla olmasa beni nasıl tutacaklarmış bilmiyorum. Blog bana o zamanlar yeni yerleştiğim Fethiye’de bir kaynak, blogcular ve okuyucular can yoldaşı oldu. İlk başlarda adlarımızı gizliyorduk, ben mesleğimden dolayı çok açık yazmadım adımı ama çok da saklamadım. Başlayalı 15 sene oldu. 16. Seneye giriyorum. Eskiden daha çok yazardık ama bir ara ayda bire bile düştü yazılarım ama hiç vazgeçmedim. 
Çok şey öğrendim, çok güzel insanlarla tanıştım, sorun da yaşadım. Projeler yaptık, birbirimizi mimledik, normal hayatımızda da tanıştık. Sonuçta blog benim vazgeçilmez bir parçam oldu bu 15 senede. Ona yazmak beni hep rahatlattı. Terapi gibiydi... Hala da öyle. Buraya yazmaktan, paylaşmaktan mutlu oluyorum ve elimden geldiği kadar devam ettirmeye çalışacağım. Bu 15 senede çok şey değişti. Artık Fethiye’de yaşamıyorum. Bir çocuk, iki köpüş oğul büyüttüm. Evliydim, artık bekarım. (İkinciye yazıyorum sayfaya, üç sene oldu ) 
Blogda çok merak edilen mesleğim gazetecilikti.. 16 sene kendi gazetemde çalıştım. Sonra iki sene iki marka firmada gayrimenkul danışmanlığı yaptım. İki sene önce yumurtalık kanseri oldum. Tedavi için yarı zamanlı İstanbul’a geldim. Ben gelip ameliyat oldum, aynı zamanda babamında kanser olduğunu öğrendik. Onu ne yazık ki 4 ayda kaybettik. Ben ilk savaşı yendim. Senesine kanserim nüksetti. Şimdi ikinci meydan savaşındayız. 11 ay 21 günde bir kemoterapi aldım. Şimdi ara kontroldeyim. Tedavim devam ediyor. Artık İstanbulluyum - yeniden - Yazmak hala bana iyi geliyor ve bloğumu seviyorum. İlerisi için benden bir şeyler kaldın istiyorum. Torunlarım okusun 😃
Sonuna kadar yazmaktan vazgeçmeyeceğim.


 
 

Perşembe, Kasım 19, 2020

Sonra...


 Sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız, tesadüfler bile bir araya getiremeyecek, sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.

#nazımhikmet