Çarşamba, Haziran 27, 2007

" Leonardo da Vinci 'Son Akşam Yemeği' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı... İyi'yi İsa'nın bedeninde, Kötü'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı... Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi.

Aradan 3 yıl geçti. 'Son Akşam Yemeği' neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı... Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı. Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu...
Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü.

Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi: 'Ben bu resmi daha önce gördüm...'
'Ne zaman?' diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı.
'Üç yıl önce' dedi adam.. 'Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti...'

İyi ve Kötü'nün yüzü aynıdır... Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır..."

Paulo Coelho

Uzun süredir resimle ilgili bir yazı olmamıştı..Maille gelince paylaşayım dedim..Gerçi bu felsefe yazısı mı olmuş resim yazısı mı artık belli değil..

Pazartesi, Haziran 25, 2007


Çok güzeldi..Burcu ve Atahan'la beraber olmak, denize girmek, fıs fıs konuşmak, Annemle ve Babamla Atahan'ı seyretmek, festivalden dolayı koşturmak, Burcu' nun bana bakıp gülümsemesi, Atahan'ın teyzecim diye sarılması, bugün benim doğumgünüm deyip bir şeyler istemesi, denizde beyaz bir balık gibi yüzmesi,Çağıl'ın arkasında Çağıl Abi diye gezmesi, sorular sorması, hep uyum içinde bize eşlik etmesi, evde en çok sevdiği yer olan merdivende oturup etrafa bakması, Uzunbey' den çekinmesi, denizde ve havuzda neşelenmesi, 50 faktörlü güneş kremine rağmen pembeleşmesi, denizden eve gitmek istememesi, Ölüdenize bayılması,Ölüdenizde ölüler mi var demesi, j' lere c demesi, celibon recim gibi..Ne yerse yesin recimdeyim demesi, çok tatlı olması ..Her şey kısa bir zamanda yaşandı ve bitti..Doyamadan sayılı günler geçti.



Mutfakcamı Burcu (resimdeki :) da en az oğlu kadar çok tatlıdır..Ya da benim kardeşim olduğu için ben çok severim :)) Aslında çok konuşmaz..Yalnızlığı sever.Ben fırsat buldukça Annemle, Babamla, Burcuyla bol bol sohbet ettim..Bazen onlar denizdeydi biz Annemle oturduk bazen hep beraber denize girdik..Havuz içinse eski evin yanındaki aparta gittik..Sahibi arkadaşım olduğundan istediğimiz zaman girebiliyoruz..Fethiye 'de pansiyonların bile havuzu olduğundan pek sıkıntı çekilmez bu konuda.

Pek oturmadık evde çünkü festival vardı ve görevli olduğumuzdan devamlı bir Ölüdeniz-Fethiye trafiği yaşandı durdu ..

Burcuyla Okay Temiz konserine gittik Annemle Babam yorgun olduğu için Atahan'la kaldı.Okay Temiz bizim misafirimiz olduğu için 3 gün Uzunbey'le ben ilgilendik..Çok tatlı biri, böyle insanların yaşı yok ve gerçek bir sanatçı..Ablası ve oğlu ile beraber misafirimizdi..Onu çok sevdik :)) Resimler çektirdik..Aşağı da ki resimde onun arkasında gördüğünüz afişi imzalattık ve büroma asmaya karar verdim ..Afişi de biz hazırlamıştık zaten :))

Metin Uca gösterisine Annem,Burcu, Atahan ve biz gittik..Babam akşamları çıkmak istemedi pek..Güzeldi ve ona da Burcuyla ikimiz kitap imzalattık.Onur Akın konseri vardı aynı gece onu da dinledik..Annem pek özgün müzik sevmez, artık idare etti o gece..

Dün Burcu' yu geçirdik ve Gemiler koyuna gittik beraber..Dolu dolu günler geçirdik, bir gece Fethiye' de sahilde gezdik, festivale gittik, gündüz çok sıcaktı ama benim ev serin olduğundan çok sıkılmadan idare ettik.. Şimdi Burcuyla konuştum Çanakkaleden..Annemlerde bizde..Büroda yazımı yazıp annemlerle denize gideceğim beşten sonra..Gündüz çok sıcak olduğundan Annemler akşamüstü denize gitmeye karar verdiler..Zaten ben bile karardım kaç gündür denizdeydik,işe de gitmedim geçen hafta.Bu hafta yarım zamanlı işi takip edip hem de Annemlerle zaman geçireceğim..



Atahan havuzda...





Çalış'ta benim arkadaşımın evinin önünde hem denizin içinin taşsız olması sebebiyle sevdiğim bir yer var..Denize oraya gidiyoruz özel yerler hariç..Geçtiğimiz yıllar hep gittiğimden artık orası bana alışkanlık geliyor ve başka yerlerde keyif almıyorum bu kadar..Eğer özel bir yere gitmezsem benim gözde yerim Çalış Plajı..




Atahan'ın simitli görüntüsü var resimde..Karşıda Samanlı Koyları..Biraz solda Şovalye Adası..Karşımızda Kızıl Ada..Umurunda mı dünya!





Fethiye'ye gezmeye indiğimiz bir akşam Annemle sık gittiğimiz bir yer olan Cafe Oley' de Burcu' ile Hurmalı Kek yedik..Burcu da çok beğendi, kahveleri de nefistir..Sohbet edip Paspatur' da etrafı seyrettik..



Ovacık'ta yaşayan İngilizlerin kurduğu Türk Halk Oyunları Grubu.. Ölüdeniz Sanatevinde verilen halk oyunları kursunda Türk halk danslarını öğrendiler Ersin Bey'den (komitemizden biri) ve festivalde de sergilediler bize..





Sırbistan Halk Dansları grubu..Misafir olarak ağırladık bu sene..







Festivalin son gecesi Yeni Türkü misafirimizdi..Konserde elektrik kesildi ama yine de gençliğimin şarkılarını dinlemek güzeldi..Ben Mavi Kuş standında ve festival standında oturdum son gece..Uzunbey ve Çağıl' da yanımdaydı..Sonra önümden Sunthıng ve ailesi geçti..Selamlaştık..



İlk aklıma gelenleri paylaştım bu yazıda..Ara ara yazarım yine..Annemler burada, deniz ve sohbet keyiflerine devam :))

Pazartesi, Haziran 18, 2007

Hepsi o kadar iyiydi ki ben ayırmadan yayınladım..Gelen mailden..

Bir bilgeye sormuslar:"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim," diye cevap vermis.
Soruyu soranlar sasirmislar:"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?
O da nereden çikti? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da söyle cevap vermis: "Dostlarim, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittigimde, benim ölçümü yeniden alir. Ama ötekiler öyle degildir.Bir kez benim hakkimda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep ayni gözle görürler.

...

Bir bilgeye sormuslar:
- Bir insanin zekasini nereden anlarsiniz?
- Konusmasindan.
- Ya hiç konusmazsa?
- O kadar akilli insan yoktur ki!..
...

Bir bilgeye nasil bu kadar dogru kararlar alabildigini sormuslar,
"Deneyim" demis. O deneyimi nasil kazandin, diye sormuslar
"Hatalarimla" demis.
...

Bir bilgeye sormuslar: Efendim caniniz ne istiyor?
Bilge cevaplamis:Canim hiçbir sey istememeyi istiyor.. ve devam etmis.. Bu ruh halinin adı gönül yorgunlugudur..
...

Bir bilgeye " Nasil insan oluruz?" diye sormuslar ya."Üç adım atlama" gibi bir cevap vermis bilge kisi:
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düsünmemen gelir,
Insanliga attigin ilk adim budur... Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildigin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya baslarsin.
Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasinda bir fark hissetmeyecek hale geldigin zaman insan olursun.
...

Bilgeye sormuslar dünya da en güzel sey ne diye?
´Sevmek´ demis...
Peki sonra? demisler...
´Sevilmek´ demis...Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor? demisler...O da demis ki insan sevdigine sevildiginden daha çok emindir...
Öncelikle Babalar Gününü babam buraya gelecek diye telefonda kutladım..Hatta aradığımda yoldaydım çünküüü biz Uzunbey ve Çağılla dün İzmir' e gittik.Şaşırdınız değil mi? İşlerden dolayı cumartesi gidemeyince pazar sabahı 5.5 ta yola çıktık..Yaklaşık 9.30 da İzmir gişelerindeydik..10 da da fuarda..Elimde koca bir izmir haritası araba içinde güzel bir kadın gördüyseniz şöyle pembe kıyafetli o bendim işte :)) Giderken çoğunlukla ben kullandım arabayı Uzunbey dinlendi ve İzmire yaklaşırken ona devrettim direksiyonu çünkü co-pilotluk yapmam gerekiyordu..Gerçi benim umduğumdan daha küçük bir şehir İzmir..Bir yere giderken genellikle bloglardaki bilgilerden yola çıkarak şehrin ucundaki İkea gibi :) Konak'ı ve Kültür Parkı bulmak zor olmadı..İkea da ise otobana girdik korkusuyla biraz zor diyebileceğimiz 10 dakikalık bir arama sonucu ulaştık..Ege Üniversitesi arkası dediklerinden arkasını bulmak için biraz tartıştık bile ama ikimizde sonuçta aynı yola çıkan bir yola sapmışız sonradan farkettik :)
Şimdi en aşağıdaki resimden anlayacağınız üzere şehre girişi beğenmedim..O ne öyle bina yığını...(İstanbulluya bak!! hele Fethiyeli olmuş hemen :)) Sonra birşey soracağım ..orta resimdeki Fuara giderken ki Agora tabelası o eski evlerin arasındaki köhne semteki tabelaları soruyorum Agora(eski zaman çarşısı) yazan ..Onlar bu resimdeki yere mi gidiyorlardı..Bilseydim gidip bir dolaşırdım..Çok enteresan geldi de..



Neyse kaldığımız yerden anlatmaya devam edelim..Ben sadece tatillerde dışarı çıkmış biri olarak tabi ki İzmir 'i pek gezmemiştim..Sadece Çeşme, Bodrum ve Çanakkaleye giderken geçmişliğim vardır..Uzunbey iş icabı bensiz bir gün gelip gitmişti..Böylece sabahın 10 unda fuar kapısına dayandık ama içeri almadılar..11.de başlıyormuş ziyaret..Bizde kültür parkta bir çay bahçesi bulduk ve sabah çayımızı orada içtik..Kahvaltımızı Muğla'ya giderken yol üstünde Yörük Ali diye bir yer var orada çorba içerek yapmıştık..Bunu yazıyorum çünkü Fethiye- Muğla yol arası yemek yeri için tüyo olsun buraları gezmeye gelenlere..Sonra 11.00 de fuara girdik..Saat 2 ye gelirken çıktık..Çıkarken ben gideceğimizi bilmiyorum ama Uzunbey İkea 'yı sordu..Bornova yolunu takip edin dediler..Ben de çok bilmiş blogcu edasıyla şehrin ucundaymış dedim :)) Nerede okudum bilmem ..Şehrin ucu bizim İstanbul gibi bir şehir ucu değilmiş en azından, rahatladım..Daha önce de yazdığım gibi biraz uğraşarak bulduk yolumuzu ve saat 5 e kadar dolaştık,alışveriş yaptık.Uzunbey ilk defa gezdiğinden pek beğenmedi..Çağıl yemek kısmına bayıldı..Ben köfte, Çağıl köfte ve tavuk ,Uzunbey ' de somon yedi..Ben salata onlar tiramisu aldı..Bende biraz tırtıkladım.Ben kahve de içtim çünkü arabada en çok kahve sayıkladım hep..Alışkınım ya sabah nescafe içmeye ..
Saat 5 te tekrar İzmirden yola çıktık..Aslında cumartesi gidip bir gece kalmayı düşünüyorduk ya pazartesi iş günü olduğundan döndük..Yolda iyi bir yer bulursak gireriz yemeğe dedik..iş yüzünden gideceğimiz belli olmasına rağmen bloglara bakıp o civarda ne yenir ne içilir bakmadığıma kızdım..Çünkü normal şartlarda akşam onlarda Fethiye de olacağımızdan aç kalmamak için mutlaka yemeğe girmemiz gerekiyordu..
Giderken kokulardan olsa gerek Çine' den geçerken illa bir köfte salonuna girelim diye düşündük..Karnımız aç ya 3 saatte İkea da dolaştık..Gezmeden yemek yemiştik..Bizim gibi yemekçi bir aile için çok aç gezdik zaten :)
Arabayı ben kullanıyordum.. Çine de 3-4 köftecinin yanyana olduğunu giderken görmüş Uzunbey hadi oraya girelim dedi..Şimdi öyle enteresan ki arabayla geçiyorsun ve doğru yere girmen lazım..Hiç de bilmiyorsun oraları..Neyse buralarda içgüdümüzü dinleyerek ortada olan ama reklam panosu ( !) daha zevkli olan bir yere yanaştım ben..Bir önceki arabaya yer gösteren tiplerden hoşlanmadım ve bana daha sempatik gelen bir adamın gösterdiği yere girdim..
" Mehmet Zengin' in yeri " imiş orası..Çine 'ninde köftesi meşhurmuş öğrendik böylece..Çöp şişi de güzeldi ama ben bir Rumelili olarak köfte olursa yatıya giderim ama güzel olacak!
Güzeldi hem de ucuzdu..Bu yemeği turistik bir yerde yesek 50 ytl öderdik biz sadece 22 ytl ödedik..Gerçi bizim yemek canavarı sadece tek porsiyon yedi..Normalde çift porsiyon yer Çağıl..Böylece 4 kişilik yemek yemiş gibi öderiz..Pidesi köfte kadar güzeldi tekrar o tarafa gidersek mutlaka Çine ' de köfte yiyeceğiz diye de karar verdik.
Çine 'den sonra arabayı Uzunbey' e devredip Fethiye'ye gidene kadar şarkılar dinleyip ,sohbet ettik..Evde fuardan aldıklarımıza göz gezdirip gerekli olanları ayırdık..Yolda çoğunlukla ben araba kullandığım için mesajlarımı farketmemişim..Öyle alıştım ki Deli Kedi'nin güzel mesajlarına yine Babalar Günü mesajında döktürmüş..Şimdi yazımı yazıp mesajına güzel bir cevap yazmalıyım ve Burcu ' lar için mutfak alışverişi yapmalıyım..Bu geceden de güzel yemekler yapmalıyım ki son zamanlarda hep dışarıda yediğimiz yemekler yüzünden kendimi affettirmeliyim evdekileri de..

4.Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali perşembe gecesi başlıyor..Yarın 12 de toplantımız var..Annemlerde yarın sabah burada olacak..Onlarla kahvaltı edip Burcu gelirse toplantıya beraber gitmeyi düşünüyorum .Sadece ayrıntıları konuşacağımız bir toplantı olacağı için fazla kalmam zaten :) Annemlerle ve Burcuyla beraber festival yapacağız..Aslında geceleri orada olmamız gerekiyor..İlk gece Okay Temiz konseri var..Bizim Uzunbey' le konuğumuz..Onun haricinde başka sorumluluğum yok bu sene..Burcu içinde her sene festivalde keşke burda olsa ve yazarlarla görüşse diye düşünürdüm..Özellikle Sunay Akın gösterisi için üzülürdüm..Bu sene kısmetse beraber seyrederiz artık..Yukarıdaki resim Ölüdeniz deki pankartlardan..

Bu sene Metin Uca konuğumuz..Hem de kitap imzalayacak!

Bu resim genelde az bilinen Ovacık resmi..Buraya ingilizler ilk geldiğinde buraları keçilerin dolaştığı bir köymüş..Şimdi ise ingilizlerin evleriyle dolu, pahalı bir semt.


İşte size bir 16 haziran günü bomboş sokaklarıyla bir Ölüdeniz manzarası...Yerli arabalar bile yok! Turist deseniz hak getire..



Artık Ölüdeniz yolu 3 şeritli..Eskisi gibi ağır bir taşıt arkasında sıkışıp kalmadan yukarı çıkabiliyorsunuz..Yani yolumuz bitti..Tatile gelebilirsiniz :))

Bu resim Figen için.. Ben mutfak için geometrik desenli bir halı istemiştim ama bulamayınca mutfak dolaplarına uygun bu halıyı aldım..Çünkü açık renk halılar benim gibi biri için 2 günlüktür :) Çok yıkamayayım diye olabildiğince kullanışlı bir renk olsun dedim.Altı yapışıyor ,kaymıyor ama sanırım makinada yıkamam..Aslında 30 derece de yıkanabilir dediler..
Bu arada Figencim, ben Deniz Hanımı sık sık görüyorum burada ve seni görmüş gibi oluyorum :)) Zaten Meryem(yakın akraban :) ) de var..Seni de bekliyoruz artık :)

4. ÖLÜDENİZ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ PROGRAMI
1.GÜN – 21 HAZİRAN PERŞEMBE
16:00 - 16:30 Babadağ’dan paraşütle kostümlü atlama
16:30 - 17:00 Belceğiz plajına paraşütlerin inişi ve açılış kokteyli
16:00 - 17.00 Zümrete Bahar TUĞLU- Arp sanatçısı
Belkıs Ece Erkal TEK – Obua sanatçısı – eşliğinde
Opera sanatçısı Ziya HUMAR’dan Dünya halk şarkıları
Yer : Belceğiz Plajı
19:15 – 1945 Festival Kortejinin yürüyüşü – ( Çiftlik Otel...Konser alanı)
19:20 - 19:25 Hisarönü merkezde motorcuların gösterisi
20:00 - 20:20 İngilizlerden oluşan Türk halk oyunları ekibinin gösterisi
4 oyun
20:30 – 21:00 Ramazan KIVRAK ve Yörük Yarenleri
21:00 – 21:10 Ölüdenizli çocukların “ keçi” konulu skeci
21:30 – 23:00 Hafız Rıza YAĞIZ konseri
Yer : Hisarönü – Pazaryeri
21.00 – 21.30 Sırbistan Halk Oyunları
Yer : Belceğiz Plajı
21.30 – 23.00 Okay TEMİZ konseri
Yer : Belceğiz Plajı
2.GÜN – 22 HAZİRAN CUMA
17.00 – 18.00- Yılmaz ODABAŞI Şiir Dinletisi
Yer : Ölüdeniz Sanatevi
18.00 – 19.00- Kitap İmza ve Söyleşi
Sunay AKIN-Yılmaz ODABAŞI-Yusuf HAYALOĞLU
Yer : Ölüdeniz Sanatevi
20.00 – 21.00- İngilizlerden oluşan Türk Halk oyunları ekibinin gösterisi 4 oyun
Yer : Belceğiz Plajı
21.00 – 22.00- Sunay AKIN Gösterisi
Yer : Hisarönü – Pazaryeri
22.10 – 23.30- Barış AKARSU konseri
Yer : Hisarönü – Pazaryeri

3.GÜN – 23 HAZİRAN CUMARTESİ
16:30 - 17:00 Etnoğrafya müzesinin açılışı –Ölüdeniz Sanatevi
17:00- 18:00 Demirtaş CEYHUN Söyleşisi “Edebiyat ve Laisizm”
Yer : Ölüdeniz Sanatevi
18:00 - 19.00 Kitap imza ve söyleşi
Metin UCA-Ahmet ÜMİT-Demirtaş CEYHUN
Yer : Ölüdeniz Sanatevi
21:00 – 22:30 Metin UCA “Türküm,Doğruyum,Konuşkanım”Gösterisi
Yer : Hisarönü – Pazaryeri
22.30 – 24.00 Onur AKIN Konseri
Yer : Hisarönü – Pazaryeri

4.GÜN – 24 HAZİRAN PAZAR
18:30 - 19.30 Cezmi ERSÖZ Kitap imza ve söyleşi
Yer : Ölüdeniz Sanatevi
21:00 – 21:30 Sırbistan Halk Oyunları
Yer : Belceğiz Plajı
21.35 – 21.50 Ödül Töreni – Slayt Gösterisi
Yer : Hisarönü – Pazaryeri
21.50 – 24.00 Yeni TÜRKÜ Konseri
Yer : Hisarönü – Pazaryeri

Uluslararası Ölüdeniz Plaj Hentbol Turnuvası da 21 Haziran’da başlayıp 27 Haziran’da son bulacaktır.
http://www.oludenizbeachhandball.com/
Festival süresince açık olan sergiler;
*Çini sergisi
*Fethiye Ressamlar Derneği-Resim Sergisi
*Etnoğrafya Müzesi




Perşembe, Haziran 14, 2007

Pazartesiden beri büro ve dış işlerle ilgili koşturdum durdum..ama biraz sıcaklar bastığından bu koşturma çok koşturma anlamında algılanmamalı..salı günü FKM de ebru sergisi açılışı vardı ama gidemedim..son dakika iş çıktı.Çağıl' a yatak aldım..sadece yatak ama ..çünkü geçtiğimiz sene OKS yi kazandığı için onun odasını değiştirmiştim..böyle şeylerle hiç ilgilenmez zaten o..eskiymiş yeniymiş takmaz..tek çocuk ya aslında onun rahatsız olacağı zamana kalmaz bir de..ben zamanı gelmeden Babamıza rica ederim ve alırız,yaparız,değiştiririz..Neyi nasıl yaşadığını ya da nasıl bir aileye sahip olduğunu ancak bizim gibi evlenince ya da başka aileler tanıyınca, birey olunca anlayacak.Neyse odası yeniydi ama gardolabı üst kata çıkmadı merdivenlerden..çünkü parça parça takılanlardan değil..onu misafir yatak odasına aldık..benim nevresimler için kullandığım başka bir dolabı da oraya koyduk..oğluş çatı katında yaşıyor ya..Tüm kat emrine amade..Büyük bir banyosu da var..Yalnız şimdilik kapısı yok..Merdivenlerden çıktığında onun katına çıkıyorsun..Kışa oraya duvar ve kapı yapacağız ama kocaman bir kliması var..yazın sıcağına kışın soğuğuna dayanan..Şu haliyle bile rahat ettiği ,sevdiği bir yer oldu orası..Aslında yeni takımla yeni yatak aldık ama tek kişilik bir yatak açığa çıktığından yeni aldığım yatağı Çağıl a verdim..Onun geçtiğimiz seneden beri kullandığı yatağı misafir odasına koydum..Bir odamız sadece misafir yatak odası..Bir de çok küçük bir odamız vardı..sadece bilgisayar masası konulabilecek ya da ütü odası olabilecek..Bu odaya da o fazla kalan tek kişilik yatakla bir gardolap koyup ikinci bir misafir odası yaptık..Zaten başka da bir şey sığmadı..Böylece bir eksiği daha gidermiş olduk..


Biz burada sadece eve kendimizi attığımızdan ancak eksikleri tamamlıyoruz işten-güçten ve parasal durumlardan.Çünkü almak için eşya almak istemiyorum ,hoşuma gidenleri almak istiyorum..ve fazla eşyam olsun istemiyorum çünkü yeterince fazlalığım oldu artık 16 senedir..Bazı eşyalarım eskidi..Gerçi ben daha önce Sinanoba daki eve çıkarken değişitirmiştim ama zaten buraya geleli 7 sene oldu..Yine de şu teflon denilen kumaşlar modaydı ya iyi ki onlardan almışım koltuk takımlarımı..Şömineden kaçan ateş parçaları halıya falan sıçradı zamanla ve koltuk kenarları başka bir kumaş olsaydı kesin ısıya dayanamazdı..Burada salonlar küçük ve ısınmak için de koltukları şömineye yaklaştırmak zorunda kalıyorsun aslında..


Havalar aslında hem sıcak hem de değil..Bu sene gerçekten iklimde bir değişiklik var! Akşamları balkon kapısı açık yatamıyorsun..Askılı kıyafetler giydiğimizden akşam kapı açık uyumuşum salonda ve üstüm buz gibi oldu..Kollarımı ovuşturarak yukarı çıktım..Demir kapı ve sineklik var ya balkonda kilitleyip kapı açık oturuyorum salonda..Yukarı ki odanında kapısı açıktı ve resmen üşüdüm bir 13 haziran akşamı Fethiye de..Çok ilginç!

Dün de mutfağa ve hole halı ve yolluk alayım dedim..Halıcılar da doğru düzgün aynı desende halı ve yolluk bulamadım..Mutfak için olanacağından da gidip en pahalısından şu yıkanamayan halılardan almamak için çamaşır makinasında yıkanan değişik yeni çıkan türde bir şeyler aldım.Adını bilmiyorum sonra resmini çekerim size..Modern desenleri olsun istedim ve açık renk olmasın..Çok zor buldum.Amerikan mutfak olduğundan evlerimiz salonda otururken aynı anda hem mutfağı hem de holu gördüğünden aynı desen olsun dedim..Hem de beğenmezsem yukarıdaki hole ve misafir yatak odasına koyarım diye aynı model aldım.Salona daha hiç bir şey almadım..Bu evde sadece yatak odası aldım kendime yeni..Yatak odası için halıda beğendim ama şimdi daha eskilerle idare edip çok acil ihtiyaçlarımı tamamlamak istiyorum.


Şu sıralar canımı sıkan biri var..Yakınlarımda..Ahbaplık durumlarından kurtulamıyorum da..Sıkıntıdan kendimi dün gezmeye vurdum..Önce Fetav' a gittim..Yemeğe gittik Dilek Hanım ve Kadriye Hanım.Sonra Yunus Nadi İlköğretimin resim sergisine gittik..hem Deniz Hanımın kızı da orada onu da görürüm dedim ama telefonlardan konuşamadık.Oradan FiG (Fethiye Uluslararası Grup) la beraber kadın misafir evi (sığınma evine)ne gittik.Kitap götürdü FİG ..Burada yaşayan yabancıların oluşturduğu ve ikinci el satış yaparak topladıkları paralarla okullara kitap alan ve ihtiyacı olan fakir insanlara FETAV yardımıyla destek olan bir gönüllü grubu olduğundan oranın kütüphanesine de kitap bağışı yapmışlardı..Onları götürdük ve ihtiyaçlarını öğrendik..Çünkü belediye yapıyı yaptı ama bağışlarla da içini döşedi.Yalnız devletten ödenekler 2008 de çıkacağından şu an tüm ihtiyaçları karşılanamıyor..Sadece barınıyorlar oysaki 4 bebek ve iki tane de sekiz aylık hamile kadın var..20 kişi ikamet ediyor şu an..Bunlardan biri 14 yaşında ve bebeği var..Genelde şehir dışından kadınlar ve bizden örgü örmek için ip, bebek için bez ve takı yapmak için malzeme istediler..FİG in temmuzda kermesi var orada onlara da masa açacağız..Yaptıklarını satacağız..

Oradan çıkıp Şükran Teyze ninde aralarında misafir olduğu Ressamlar Derneğini ziyaret ettik Dilek Hanımla FİG den ayrılıp..Bu sene Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivalinde onlar sergi açacaklar..

Daha sığınma evine giderken Uzunbey aradı..Muhasebicimize uğramış..Ailece de görüşüyoruz..Uzun süredir görüşmedik demiş..O zaman size gelelim demiş Ahmet Bey ve Talin...O da gelin demiş :) Evin hanımı o ya sanki o ağırlayacak..Gerçi çok işim yoktu ama bana sormadan evet demesine kızıyorum aslında..ve çok tembihledim.Misafir ağırlamayı çok seviyorum ama eve ancak saat 6.30 da gidebildim ve kendimi huzursuz hissediyorum bir şey yapamazsam..Gerçi 12 ye kadar balkonda oturup bira içtik ve sohbet ettik..Yaptığım peynirli börek ve lokumlu milföyden yedik :)

Bugün Talinle çarşıda bir müşterime gideceğiz ve birşeyler bakacağız beraber..Yarın da yardımcı bir kadın gelecek ev için..Temizlik günü yani..

Salı, Haziran 12, 2007


Annem, Babam, Atahan ve Burcu Fethiye' ye geliyor..!! Zamanı muhtemelen gelecek hafta ve sevinçle onları bekliyorum..Daha fazla dayanamadım ve sizlerle de paylaşayım dedim..


Evin restorasyondan önceki hali..
Şimdi Bayramiç ' te müze olarak halka açık.





Resimler: Çanakkale Bayramiç eşrafından Hadımzadelerin Konağı.. Burası babamın babaannesinin evi aynı zamanda.

Pazartesi, Haziran 11, 2007

-Bunu yazarken ben insan olarak utanıyorum ama yapanlar ve kanun uygulayıcılar utanmıyor -yargıtayın son kararı...

Cuma, Haziran 08, 2007

Bu yazıda turizm üztüne..Yılmaz Özdil yine döktürmüş...

SABAH YAZARI YILMAZ ÖZDİL, TURİZM SEKTÖRÜNE ALTERNATİF BİR BAKIŞ YAPTI: Durizm...
Turist. Adı üstünde, orayı burayı "tur"layan insan... Bize gelenler ise, "dur"ist...
Çünkü bir yere gittikleri yok. Uçakla gelip, "her şey dahil" otele yerleşiyorlar, bir kuruş ekstra para harcamadan, sabahın köründen gecenin kör karanlığına kadar tıkınıyor, kulaklarından fışkıracak kadar içiyor, 7 günde 4 kilo alıyor ve gidiyorlar.
Memlekette "tur"larken gördükleri tek yer, havaalanı ile otel arasındaki güzergâh. Kim ne derse desin, "her şey dahil" sistemi, dünyanın en güzel ülkesini "bedava"ya satmaktır...
Siz bakmayın "turizm patladı" palavrasına...
Esnaf kan ağlıyor. Evet, oteller hıncahınç dolu... Ama Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Çeşme, Antalya çarşıları sinek avlıyor...
Paranın "babasını" yabancı tur şirketleri ve yabancı uçak şirketleri kazanıyor. "Bizim" bildiğimiz otellerin çoğunun işletmecisi "Alman..."
Peki "yabancı" ülkelerde durum böyle değil mi? Değil...
Elalem oteli sadece "yatak" olarak satıyor. "Her şey dahil" saçmalığı yok.
Turist, çarşıya iniyor, taksiye biniyor, restorana oturuyor, hediyelik falan alıyor. Yani, o ülkeye para bırakıyor. Biz ise, bir yatak parasına "her şeyi" bedavaya veriyoruz... Bu mudur patlama? Deniyor ki, "10 milyon turist geliyor...
" Kardeşim, turist sayısı maharet değil...
O turistin kaç para bıraktığı önemli...
İşte size çarpıcı bir örnek: Paris'teki Eyfel Kulesi'ne yılda kaç kişi çıkıyor biliyor musunuz?
6 milyon kişi... Evet, 6 milyon...
Adam bir tane demir yığını yapmış, 6 milyon kişi para ödeyip, çıkıyor.
Sen, dünyanın en güzel coğrafyasını, binlerce kilometre uzunluğundaki koyları plajları açmışsın, 10 milyon kişi geliyor.
Bu mudur çok?
Diyecekler ki, "istihdam oluyor..."
Yalan...

Animatörler Rus. Aşçılar Alman.
Resepsiyon Rus ve Alman.
Kim Türk? Bahçıvan, garson, kat hizmetlisi...
Onlar da geçici işçi...
3 ay çalıştırıyor, yaz bitince kapının önüne koyuyorlar. Bu mudur istihdam?
Ve, beni çok yaralayan bir örnek...
Marmaris'te kaldığım tesisin kendine ait bir koyu vardı.
Cennetten bir fotoğraf adeta, bakmaya kıyamıyorsun...
Koyun ortasında "duba" var. Yüzüyorsun, üzerine çıkıp dinleniyorsun.
Merak edip baktım: Avusturya malı...
Bizim 3 tarafımız denizlerle çevrili, Ege, Akdeniz, Karadeniz.
Kendimize ait denizimiz var, Marmara. Avusturya'da deniz yok.
Adam duba yapıp, bize satmış... Duba dediğin, içi boş plastik bidon.
Kenarında da 4 basamaklı bir merdiven var, alt tarafı...
İçi boş bidon yapamıyorsun, sonra "turizmden para kazanıyorum" diyorsun.
Para kazandığını düşünüyorsan gerçekten eğer, gel bir test yapalım:
Elini yumruk yap, "şeytan kulağına kurşun" der gibi, kafana vur...
Boş bidon sesini duyuyor musun?

.....
Teşekkürler Aysetun...
Bugün yeni yazı yok çünkü Dalaman' a davetliyim :)

Yaman Törüner Milliyet' te yazmış...

Servet edinmenin kurallarıRichard Templer'ın birkaç gün önce piyasaya çıkan yeni kitabının adı "The Rules of Wealth (Servetin Kuralları)". Templer'ın şimdiye kadar yazdığı tüm kitaplar uluslararası en çok satan (best seller) kitaplar arasına girdi. Templer bu kitabında, sadece para kazanmanın değil, parayı harcamanın da bir sanat olduğunu söylüyor ve bu konulardaki altın kurallarını açıklıyor. Kitabın amacı, sadece parasal zenginlik sağlamak değil, para sayesinde daha mutlu olabilmenin yollarını göstermek.Kitaptaki önemli vurguları şöyle özetleyebiliriz:
Sadece para kazanmak değil, devamlılığını sağlamak, para harcamayı ve yeni yatırım yapmayı bilmek de önemlidir.
Sadece zengin olmak değil, meşru yoldan zengin olmak, adınızın hatırlanacağı kalıcı bir şeyler üretmek, servetin bir bölümünü topluma geri verebilmek de gereklidir.
Önce, kendiniz için servetin ne olduğunun tanımını yapmalısınız. Hedefinizi koymalı, hedefe nasıl varabileceğinizi planlamalısınız. En önemlisi, hedefiniz hakkında kimseye bir şey söylememelisiniz.
Zengin olmak için uğraş vermek gerekir. Çoğu insanın zengin olmak için bir planı vardır ama planı olanların büyük çoğunluğu tembeldir.
Para bizim düşmanımız değil, hayatı kolaylaştırmanın bir aracıdır. Mutlu olmak için harcanır. Para parayı çeker, zengin gittikçe daha zengin olur. Ama dikkatli olun, para kazanma uğruna sıhhatinizi kaybetmeye başladıysanız, muhtemelen tuttuğunuz yol, istediğiniz para kazanma yolu değildir.
Bir malın fiyatı ile değeri arasındaki farkı bilmeyen, para kazanamaz.
Başkalarını kıskanmayınız. Ancak, onlardan çok şey öğrenebileceğinizi de göz ardı etmeyiniz.
İşe başlamadan önce, nerede olduğunuzu iyi bilmelisiniz. İlk olarak mevcut finansal yapınızdaki bozuklukları düzeltin. Hangi seviyede bir risk alabileceğinize karar verin.
Güvenmeyeceğiniz kimselerle iş yapmaya kalkmayın.
Para kazanmak için hayatınızın hiçbir evresinde geç kalmış sayılmazsınız. Ama, tasarruf etme alışkanlığı genç yaşlarda başlar.
Pazarlık tekniklerini iyi öğrenmeli; fırsatlara açık olmalısınız.
Kararlarınızı hemen verebilmelisiniz.
Her zaman kazancınızdan azını harcamalısınız. Gerçekten gerekmedikçe ve geri ödemek için çok iyi bir planınız yoksa, borç almamalısınız. Ancak, bir şeyi kiralamak yerine satın almak, çoğu zaman daha kârlıdır.
Hiç kimse karşılığında bir şey almadan size bir şey vermez. Her zaman daha fazlasını almak üzere bir şeyler vermeye hazır olunuz.
Satış bir sanattır ve satışı sizin için başkaları yaparlar.
Profesyonelleri kullanın ama onların sizi kullanmasına izin vermeyin.
Mali bir bilgi istiyorsanız, bu bilgiyi mutlaka para ödeyerek alın. Bilgi kaynağınız diğer zenginlere de bilgi sağlayan bir kurum olmalıdır.Bu konuya devam edeceğim.

Çarşamba, Haziran 06, 2007

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.Küçük bir sahil kasabasına,bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…
Hayatından memnun olan yok.Kiminle konuşsam aynı şey…Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ‘’yanına almak istediği üç şey'’ falan yok.

Bir kendisi.
Bu yeter zaten.Herşeyi, herkesi götürdün demektir.Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.
Böyle gidiyor işte.Bir yanımız ‘’kalk gidelim'’,öbür yanımız "otur'’ diyor.
‘’Otur'’ diyen kazanıyor.O yan kalabalık zira.İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal, ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.Değil bu şehirden gitmek,iki sokak öteye taşınamıyorum.Alıp götürsem gelmez ki.. .
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
‘’Sırtında yumurta küfesi olmak'’ diye bir deyim vardır ;evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.Ölüm var zira.Ölüme inat tutunmak lazım.İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar. Ama az.Sadece kaymak tabakası.Hepimiz kaçabilsek…Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.Gün içinde mesela…Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 09.00, akşam 18.00.
Sonra başka mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedelibu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.
Ne saçma.
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam amaher bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun… İstemek de güzel.

Can Yücel

...
Şiir sevmeyenler için ..
Bahçe ile ilgili yazılarda genelde sıkıştığımda baktığım ve bu konularda bilgili arkadaşlarımında kullandığı bir siteyi sizinle paylaşmak istiyorum..www.agaclar.net

Başka bir bahçe ve çiçek sitesi ise..www.humeyraozdamar.net

Pazartesi, Haziran 04, 2007



Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür..

Çin Atasözü
Dip not : Çarli bugün kendi işiyle ilgili tv ye çıkacak..Saat 18.30 da..Şimdi diyeceksiniz ki hangi kanalda onu da siz bulun..yaklaşık bir saat sürüyor program..Daha önce de Arzu çıktığından biliyorum..Yani eşi..Eğitimle ilgili bir program bu..Ben tv karşısında olmaya çalışacağım o saatte.
Cuma sabahından beri yatılı misafirim var..Bizim gibi çalışan insanlar için yatılı misafir lüks sayılsa da, zor olsa da yine de keyif almaya çalışıyoruz..Daha önceleri çok yazmıştım aslında..Burada oturdukları zaman sık sık gidip gelmiştik..Sonra Kıbrısa yerleştiler..Çünkü eşi Kıbrıslı idi..Mark aslında çok güzel Türkçe konuşur, Türk' e de benzer.3 gündür de misafirimiz ama iş sebebiyle burada..
Dışarıdan Türkiye ye sadece turist olarak gelmiyor yabancılar..İngiltereden genç bir karı-koca dişlerini yaptırmak için 4 günlüğüne geldiler Fethiye ye..O da onların tercümanı olarak..Bugün de hep beraber önce sadece Markla 1881 ' e Koca Çalış a kahvaltıya gittik..Daha sonra otelleri de Çalışta olduğundan onları da alıp Kıdrak' a denize gittik..Giderken karınları açtı çünkü bir gece önce içmeye gittikleri için geç kalktılar önce Kayaköy' de gözleme ya da buradaki adıyla saç böreği yediler .Daha sonra ver elini Kıdrak..Böylece deniz sezonunu açtık ama hava sıcak olmasına rağmen serin esen bir rüzgar vardı..Belki bu sebeple belki de açıköğretim sınavları yüzünden ortalık sakindi..Deniz ise buzgibi..Aslında böyle zamanlarda Ölüdenize gitmek lazım ama Kıdrak ' ı çok sevdiğimiz için oraya gittik.Kumsalın ortalarından bir yerden denize girdik..Girdik diyorsam da Çağıl la ben girdim.Uzunbey böyle soğuk denize giremez..Aslında ben de girmiyordum ama voleybol oynadığımız için terden sırılsıklam olunca ve kumlara dalınca Çağıl la kendimizi buz gibi denize attık terli terli..File ve top görünce oynamadan edemedik :)

Resimde solda gördüğünüz iskele Ölüdeniz Lykia World ' ün iskelesi..Resimde Kıdrak koyu ..

Sonra denizden çıkıp akşamüstü yine Kayaköy e bu sefer kendin pişir kendin yecilerden ama burdaki adıyla kebapçılardan biri olan Cinbal ' e gittik.Güzelce karnımızı doyurup, ingilizleri otele bırakıp eve geldik ve sırasıyla duş alıp günü noktaladık..

Dün kuaför günümdü..Saçlarımı yine çikolata kahvesine boyatıp, manikür ,pedikür ve parafin olaylarını da aradan çıkararak yaza hazırlandım.Sevil kuaförde herzaman gittiğim kuaför ayrıldı ama yerine İstanbul dan genç biri gelmiş..İlk defa o boyadığı için saçımın rengini tehlikeye atmamak adına çikolata boyattım.Daha sonra gidip belki uçlarına gölge attırmayı düşünüyorum 1-2 ton açığına..Yine karakafa oldum ama ben bu karakafalığı seviyorum :))

Kuaförden sonra büroya gelip çalıştık.Sonra da eve gelip yemek yedik..Mark akşamları İngilizlerle yemek yediğinden pazar gününü beraber geçirme planları yaptık yukarıda yazdığım gibi..Zaten yarın akşamüstü de gidiyor.

Turizm ne kadar sakin gidiyor bir bilseniz..Ortalıkta bir turizm merkezi için o kadar az turist var ki! Aslında yukarıda yazdığım gibi sağlık turizmi ya da alternatif turizm çeşitleri denenmeli ve teşvik edilmeli..Cuma akşamı Hisarönünde gezdim..Türkiyenin 3. büyük bar ve restaurant merkezi olan Hisarönü sinek avlıyordu..Umarım haziran ve diğer aylarda turizm için tehlikeli olabilecek savaş gibi durumlar olmaz..Zaten kış kötü geçti buralarda bir de yaz kötü giderse esnafın halini düşünemiyorum bile..

Şu an saat 4.36..Duştan sonra hemen uyuduğum için şimdi uykum kaçtı.Rüyamda Lütfiye Babaanne dediğim ölmeden önce çocuğu olmadığı için yaşlanınca bizimle yaşayan babamın teyzesini gördüm..Onu severdim ve genelde rüyalarımda onun yaşadığı Çatalca da ki rum evini görürüm genelde..Bu sefer sarı bir takside ve önde oturuyordu..Hayır olsun deyip sadece kayda geçiyorum buradan..Belki de rahmet istemiştir..

Bugün Kaya ya giderken ki dönemeçli, kenarları uçurumlu dağ yolları bunlar..Uzunbey araba kullanırken önde bir motor vardı..Öyle yavaş gidiyor ki arkamızda da Markların araba olduğundan takip mesafemizi bozduğundan Uzunbey sollamaya karar verdi..Genelde arabayı kim kullanırsa diğeri karışmaz..Çünkü ikimizde uzun zamandır araba kullanıyoruz.Ben ona geçme dedim..O da geçmedi..Tam biz tekrar arkasına girdik bir motor son hızla yanımızdan geçti..Eğer biz solluyor olsaydık zaten dar olan yoldan bize çarpmamak için kendini yoldan atmak zorunda kalacaktı..Artık uçuruma mı yoksa ağaç altlarına mı bilmem..Bazen antenlerim açılıyor ve içimden gelen sesi dinlemek iyi oluyor :)

Cuma, Haziran 01, 2007

Ankara

Ankara 'ya ilk yedi yaşındayken gitmiştim..Bir dolu yerini de gezdim..Sonra da 90 larda bir günlüğüne Uzunbeyle gittik.İşimizi görüp dönmüştük..Nasıl değiştiğini, büyük ama bir o kadar da düzenli bir şehir olduğunu anlattılar hep arkadaşlar..Orada çocukluk arkadaşım var çok sevdiğim.Bloglardan arkadaşlarım var, Ankara deyince aklıma ilk gelen.. bir fırsat bulduğumda da gezmek istediğim bir kent var orada..Şimdi sizi çok güzel eski Ankara resimleriyle başbaşa bırakıyorum..Ankaralılara ve Ankara dakilere..Sevgilerle














Dip not: Tavsiyeleriniz üzre www.sikayetvar.com a bir şikayet yazısı yazdım.Bugün Turkcell den gelen bilgi üzerine cep numaramın kapatıldığını öğrendim.Kendi kayıtlarında Turkcell numaram olan arkadaşlarıma en kısa zamanda mesajla yeni numaramı bildireceğim.Bir şekilde mesaj gelmeyenler yeni numaram için bana mail atabilirler. asortikkrep1@gmail.com
Merak edenler için rumuzum Akrep36 yani AsortikKREP..A.KREP 36 sı ise yaşım :))