Cuma, Temmuz 31, 2009

üç vakte kadar :)

Düğün yazısını yazdığım akşam 21 sene sonra lise arkadaşımla Fethiye'de buluştuk. Çarşamba akşamıydı.Zaten bugünde kendisi yurtdışına gidecek,eşi kalacaktı.. Orada yaşayan bir ailenin çocuğuydu ve okulu yatılı okuyordu. En son Çağıl bebekti annemlerin telefonundan ulaşıp bana allahaısmarladık ben artık yurtdışına gidiyorum demişti.. Facebook sayesinde arkadaşlar bulmuşlar onu, o kadar sevindim ki..En sevdiğim arkadaşlarımdandı ve izini kaybetmiştim. Neyse o gece eşi ve çocuklarıyla oturduk, sohbet ettik, hasret gidermeye çalıştık.Eşinin ailesinin Ovacık'ta yazlığı varmış ve her sene yazlığa geliyorlarmış.. Akrabalarım taşınmış gibi oldum :))


Aynı gün gündüz bir randevum vardı, öğleden sonra eve gelip ikramlar yaptım.. Dünde evde yattım.

Bugün sabahtan gidip pazar günkü kahvaltımız için davetiye verdik Berna ile.. Sonra Zen'e uğradım biraz, beraber kahve içtik.Çok değişik şeyler çıkıyor fincanda.. Hatırladığım mesela bisikletli biri vardı geçen hafta(bu galiba manikürde içtiğim kahveydi :) , ben olamam çok istiyorum ama bisikletimin lastiği inik , gezmek mümkün değil.. Zaten bisiklete baktım zor yolculuk, eh onu da geçen hafta sonu yaptık :)) Gerçi benimki bisiklete binen biri.. Farklı anlamı olmalı(bilen varsa söylesin lütfen :) 8 rakamı çıkmıştı Zen' dekinde ,yanında da harfler falan o daha netliğe ulaşmadı.. (baktım : 8 rakamı bir yakınınızla tartışma demiş) geçti gitti, tartışmış olabiliriz ,hatırlamıyorum.. Bu hafta da yine balıklar ve kocaman evliya gibi bir şey çıktı son dakika da farkettik.Beni koruduğuna inandığım bir şey bu :) Bir de ördek :) Anlamını bilmiyorum.. (Yine baktım :ÖRDEK: Sizi çok etkileyecek olan birisi ile kısa sürede tanışacaksınız. Kalp: Kocaman bir kalp çıktı..Kalp.. birini aşırı sevmek) İşte böyle oyalanıyoruz kendimizce.. Buradan okuyan ya da beni biraz tanıyan biri hemen sana kahve yapayım diyor :) Güzel bir şey bu, ben yalnız kahve içmeyi sevmem zaten. İçerim ama kimseyi bulamazsam yanıma ya da çok bunalmışsam..Bana göre yanında biri olmalı keyif için .. Birde benim fallarım çıkıyor hep :)


Pazar günü Çalış' ta Tıkıntı Beach Cafe 'deyiz.. Mavi Kuşlar kahvaltı için toplanacağız.. Akşamına da pazar pazarının karşısında yeni açılan Roka Restauranta davetliyiz Uzunbey'le.. Yarın kuaföre gitmeyi düşünüyorum saçımı boyatmak için. Birde alışveriş yapacağım bir kaç ihtiyacım var.

Bugün Zen' den aradı Uzunbey, sıkıldım, işimi de bitirdim, hadi yemeğe gidelim dedi. Kayaköy Oba'ya gittik..Biralarımızı içtik, karnımızı doyurduk geldik..Şimdi yatak odasında klimayı açıp yazı yazıyorum..


"İnsan ya hayrandır sana, ya düşman.Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan... "
Nazım Hikmet RAN

Nerden çıktı şimdi bu derseniz, görünce dayanamadım.. Çok güzel değil mi..?
Bunu da Efsa 'da gördüm..O yazmış sanırım..Muhteşem :)
Bunu da aydınlıktan korkan yetişkinlere ithaf ediyorum.. Onlardan etrafta çok var.

Bu konuda Berceste için yazmak istiyorum ama çok hakim olduğum bir konu değil,yine de söylemek istediğim başkalarının bebekleri iri benimki küçük,yok senin bebeğin daha yürümedi mi..? benimki daha önce konuştu gibi karşılaştırmaların kralını yapan ve bu konulara takık Türk annelerine ne oldu..? Bebeklerle ilgilenmek sadece fiziksel yapısı ve alışverişiyle sınırlı değil.. Biberonların sağlıklı olup olmadığı da en az bir araba markası kadar önemli bir konu bence.. Ne kadar çok anne ve kadın bu konuyu irdelerse o kadar çok netice alınabilecek bir konuda sizlerden ricam hiç değilse bu konuyu okuyup, bloglarınızdan duyurmak için link vermeniz. O markayı kullanmıyor olabilirsiniz ama bu diğer ürünlerde başınıza gelmeyecek diye garanti değil. Paranın aldığı en garantili ürünleri kullanmak herkesin hakkı diye düşünüyorum. Lütfen bu konuda bloglarınızda yazılar yazın,yazamıyorsanız da link verin.. Herkesin haberi olmasını sağlayabilirsek bir adım ileri götürebiliriz gibi bu savaşı.. Neden çocuklarımız avrupa standartlarında kaliteli ürünleri kullanmasın ki..? Özellikle de buna daha çok para harcıyorsak!

Not: (Eylül için özel ): Osman Bey için başın sağ olsun..Allah gani gani rahmet eylesin.Yeni haberim oldu. Çok sevilen bir insandı.. Uzunbey tanıyormuş,ben bir türlü hatırlayamıyorum..

Çarşamba, Temmuz 29, 2009

İstanbul Yazısı

Biz sırf Fevzi için aslında yola çıktık.Tabii ki ailelerimizi de ziyaret ettik ama asıl sebep böyle mutlu bir günde arkadaşımızı yalnız bırakmamaktı. Fenerbahçe Limanından kalkan bir tekne de kutladık evliliği.. Ismarlasam ya da yazsam bu kadar denk olurmuydu bilmem. Düşünün göl gibi etrafı ışıklarla çevrili bir boğaz, kıpırtısız bir deniz, denize vuran manzaralar ve canlı müzik. Tüm gece bir gelinle damada ve İstanbul'a baktım.Teknedeki tüm davetliler onların yakınlarıydı.Çok hoş bir hava vardı ve mutluluk dalga dalga yayıldı. Geceyle ilgili ayrıntıları ve boğazın gece manzarasını unutmam mümkün değil.Yukarıda köprü ışıkları ve altında gelinle damat. Çok güzel bir geceydi :)

İstanbul yolculuğunun özeti sanırım yol kısmı olur. Zamanın büyük bir bölümünü yolda geçirdik çünkü. Aslında iki aile gideceğimizden yolda çok yorulmayız diye düşünüp arabayla planlamıştık. Oysa diğer arkadaşlar vazgeçince planladığımız gibi gitmek zorunda kaldık.Otobüsle ya da uçakla gitsek daha iyi olurmuş yorgunluğu için ama Uzunbey'le konuşa konuşa, dağ bayır geze geze aslında keyifli bir yolculuk oldu..


Dakika bir gol bir, sabah 4.30 da kapıya çıktık ki lastik patlamış :)) Akşamdan lastikleri şişirtmişler ve sanırım zaten patlaktı. Şişirtince içindeki çivi oynamış ve sabaha kadar inmiş,yoksa akşamdan kontrol edilen lastik neden insin ki..? Sabah sabah lastik değişitirdi Uzunbey ,Çağıl' da yardım etti babasına.. Sonra o eve girdi bizde yola çıktık ama yedek lastiğimiz patlak bir şekilde.. Planımız Balıkesir-Yenikapı feribotuna binmek olduğundan Denizli üzerinden değişik bir yol izledik. Yalnız gece uyuyamadığımız için yolda iki saaatte bir direksiyonu değişip uyuduk.. Karşıdan geliş çok kalabalıktı, hesaplarımıza göre İstanbul'a erken varıp, annemlere Büyükçekmeceye gidip, üstümüzü değiştirip oradan teknenin kalkacağı Fenerbahçe Limanına gitmek fikrindeydik.Yolda annemlerle konuşmamız ve bizimde yoldaki durumumuza göre aslında 1 saat için Büyükçekmeceye gideceğimizi farkettik. Böylece yolda plan değiştirip Balıkesirden Bursa istikametine döndük. Yalovanın merkezinden kalkan hızlı feribotla karşıya Pendik' e geçip oradan limana gitmeye karar verdik.Çünkü düğün yemeğinin yapılacağı tekne 8.00 de kıyıdan kalkacaktı..

Öğlen civarı yolda Bursa civarında Varan tesislerinde Uzunbey'le girip İskender kebap yedik. Uzunbey'in baba tarafı Bursa'dan olduğundan otogarın karşısındaki eski dükkandan beri gittiği ve bildiği bir yer. Ben her Bursa'ya gidişimizde çok istememe rağmen bir türlü uğrayamamıştık. Bu sefer atlamadık , o şıra ben kola söyledim. Sonradan aklım başıma geldi ve bende şıra istedim. Zaten şırayı çok severim.Yazın Vefa taraflarına gittiğimizde boza yerine girer şıra içerdik Uzunbey'le.. Resim çekmek serbest mi diye izin alıp Uzunbey'den yemeği ve şırayı çektim. Bize çok hoş davrandılar,özel olarak ilgilendiler diyebilirim.. Çok nezih ve çok güzel bir yerdi( susurluk yakınlarında ) Otantik dekorasyona bayıldım, marka çalışmaları ve görüntüden,yemeğin tadından tam not. Şıradan iki katı :) Turizmin içinden biri olarak bu tarz değerleri ön plana çıkartmamız gerektiğini düşünüyorum.. Fethiye'de ki küçük İngiltere havasındaki yemek yerleri keşke bunu farkedebilse ..

Resim iznini Uzunbey'den aldım. Çünkü eskiden çok resim çektiğimden kızardı,artık alıştı sanırım :) Artık rahatsız olmadığı gibi yola çıkıpta resim çekmeyince ona bir garip geliyormuş.. Hatta fotoğraf makinasını çıkarınca yaşasın! gibi nidalar atıp beni kutladı bile..Ben de bir eş olarak onun bu fotoğraf isteğini seve seve uyguladım :) Elimden makina düşmedi..

İskender nefisti, İstanbulda yediğim gibiydi..Bu tadı uzun zamandır hiçbir yerde bulamamıştım.

Yalova merkezden Pendik içine kalkan hızlı feribotla karşıya geçtik.Karşıda görülen kıyılar Pendik.
(arabayla geçiş+ şöför 55 tl -bir yolcu 5 lira)

Çanakkale de motorla beş dakikalığına bile karşıya geçsek iner deniz havası alırım ben.Uzunbey benim ısrarıma dayanamayıp benimle geldi, yukarıdan etrafı seyrettik. Bunlar yeni model hızlı feribotlar ya üst tarafta koltuklar ve camlar farklıydı.Camların farklılığı şöyle o kadar kir içindeki etraf gözükmüyor.İstanbul zihniyetine yeni ne yaparsan yap,kir pas içinde yolculuk etmek zorundasın. Adamların doğası bu. Hızlı feribotun adı Re.cep Tay.yip Er.doğandı birde.

Pendik'te inip direk Fevzinin ailesinin evine Maltepe'ye gittik. Onlar resim çektirmeye gitmişler.Orada dinlenip oturduk biraz ve üstümüzü değiştirdik. Sonra hep beraber yola çıktık.Bir ara onları kaybettik ,biz bu arada pek karşıya giden tipler değiliz..Yani ben Avrupa yakasını çok iyi bilirim ama Anadoluyu bilmem.Tek bildiğim yer Bağdat Caddesi.. Neyse zar zor yolu bulduk,her yer tek yön ya.. Fenerbahçe limanına vardık da otoparklar ağzına kadar dolu,yer bulamıyoruz,arabada bilgisayar ve eşyalarımız var , buna rağmen yolda boşyer bulsak bırakacağız ama yok.Yarım saat tekneyi gördüğümüz halde çıkamadık,sonra ben Deniz restaurantın önünde bir vale' ye laf attım arabadan,o da tamam bırakın dedi de kurtulduk dönüp dolaşmaktan.Tekne bir saat rötarla kalktı, biz koşa koşa yetiştik ama ne yetişmek anlatamam. Benim üstümde simli siyah bir elbise, ayaklarımda iki bantlı topuklu ayakkabı, elimde gece çantam ve bırakmaya kıyamadığım için el çantam :)) Allahtan şık bir şey. Üstümde yine geceye uygun şık bir siyah ceket,akşam tekne serin olabilir dediler,oysa hava çok güzeldi hiç giymeden indim tekneden..

Tekneden manzara nefis.. Ortaköy camii mi istersiniz,ışıl ışıl Boğaz köprüsü mü..? Boğaz kıyısında olan bütün eğlence yerlerinin önünden geçtik, Kuruçeşme arena da sanırım Funda Arar'ın konseri vardı :) Sesinden tanıdım.. Reina, Çırağan, her iki köprünün altından ve her iki kıyıyı yavaş yavaş dolaştık.. Arada dalga geliyor hafifçe sallanıyoruz sonra yemeğe devam..Canlı müzikte iki sanatçı vardı gitar çalan ve söyleyen.. Çoğu yeri çekemedim,çünkü karanlıkta ancak tripod la çekmek lazım..Oysa biz hem sallanıyoruz hem de karanlıkta yol alıyoruz. Teknenin her yanı balonlarla süslenmişti. Ben ara ara gelinle damadı ara ara da manzarayı çektim :)

İlk çıktığımızda manzaradan nefesim kesildi. Ben çocukken tekneyle kıyıları denizden dolaşmıştım ama gece bu kadar güzel olduğunu unutmuşum İstanbul'un.


Boğaz Köprüsü gece..

Ara ara sahile çok yaklaştık, Çırağanda bir metreden geçtik,çok komikti :) Aynen gözgöze geldik ordakilerle orada da düğün vardı :)

Rumeli Hisarı, gece ne kadar güzel öyle.. Gözümü alamadım.


Arada kaptan çok kıyıya yaklaştığımızda durdu ben de bunu fırsat bilip makineyle hemen resim çektim.Bu resimler onlardan , seyir halindeyken ışıklar kayıyor çünkü..

Görüntüye bakarmısınız :)) İstanbul'un ne kadar güzel bir şehir olduğunu unutanlara bu resimler. Kim nederse desin bence Türkiye' nin en güzel şehri kendileridir :))
Gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı.. ve kısmet olursa bu turu tekrar yapmak isterim o kadar güzeldi.. Muhteşem bir geceydi :)
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ayağı..

Bu köprününde altından geçip ileriden döndük, bu sefer karşı kıyıdan yavaş yavaş ilerledik.

Resimler çekemediklerimin sadece bir kısmı ve etrafı seyretmekten gelin damadı seyretmeye az vakit harcadık gibi bir şey.

Bizim masanın arkasında damadın kuzenleri vardı çoğu bekardı, o masa bütün gece şarkıcıya eşlik edip çok eğlendi :) Yemekte balık vardı ve yalnız gitmezdi, rakı içtik..


Işıklandırmalar ve yansımalar tüm güzelliğiyle önümüzdeydi..

Çoğu yeri çıkardım çıkaramadıklarımı da seyrettim.

O gece doğru düzgün resmini çekemediğim yer kızkulesiydi :) Hiç tekne durmadan yanından geçtik ama bu görüntüsü bile ne kadar renkli. O gece 12 ye kadar dolaştık.Sonra tekneden inip yola koyulduk. Annemlere vardığımızda saat 2.5 olmuştu. Sabah 4.30 da başlayan günümüz gece 2.30 da Büyükçekmece de bitti ancak. Annem kapıda bekliyordu,Uzunbey selamlaşmadan sonra yattı,çünkü gelirken o arabayı kullandı ben uyudum. Ben, annem ve babam vişne likörü içip yattık :) Bir çeşit gelişimizi kutlamaydı :)

Ertesi gün bir günümüz vardı ve potansiyel olarak hepsini aynı gün görmemiz gerektiğinden ayrıca akşam için hazırlık yapmamız gerektiğinden Uzunbey kendi ailesini ziyarete gitti. Bize de Teyzem geldi oturduk, daha sonra Atahan'ın geleceğini öğrendik ve hem ona hem Çarli'ye pasta almak için Avcılardaki Koska'ya gittik. Giderken Beylikdüzünde arabadan bu fotoğrafı çektim ki bir dönem Sinanoba' dan önce iki apartman arasından gözüken apartmanın yedinci katında oturdum ben. Sonra oradan Sinanobaya geçtik.

Asortikkrep anne ve asortik krep baba :)) Ben nadir olarak geçtiğim arka koltuktan görüntüledim onları :)

Annemin balkonundan sukulent ve çiçek resimleri..

Paşa kılıcında bir tavşan :)
Kaktüsler Fethiye'den..



Annemin kapalı balkonu cam sera gibi maşallah :)

Bu mavi seramik fincandaki kaktüsü bu kış anneme vermiştim ama o kırık yerden yukarı uzamış. Benim kaktüslerden çok büyümüş :)


Balkondaki Yılan kaktüsü ..

Adını bilemediğim iki çiçek..

Bu çiçekten iki defa Fethiye'ye getirdim ama orası sıcak kaldığı için bir türlü tutmadı.
kaktüs

Balkon rafındaki çiçekler..


Şimdiye kadar olanlar annemin çiçeklerinin bir kısmıydı.. Aşağıdakiler de babamın çalışma odasındakilerden..
Bunlar babama verdiğimde küçücük birer çelikti.. Babam öyle güzel bakmış ki hepsi büyümüştü,ben de çektim.


Atahan'ın doğumgünü pastası :)

Çarli'nin doğumgünü pastası ..O gece güle oynaya pastalarımız kestik,bol dedikodu yaptık ve birer içki içip yattık :)

Annemin yaptığı pano.. O gece Çarli gittiği gibi sahil pazarına çıktık ve annemin toparlamasıyla eve dönebildim :) Bana bıraksa sabaha kadar alışveriş yapardım ve erken kalkacağımız için duş alıp yattım.

Pazartesi sabahı 4.30 da kaltık, Yalova-Bursa üzerinden Denizlide alışveriş için durmak harici yola çıktık.Uzun bir yoldu ama akşam sekize yetiştik..

Giderken hızlı feribottan çekilmiş resimler..



Feribotta ısmarlanmış demli bir çay :)


Orhaneli Termik Santrali.. Güzelliğin ortasında ki diken:)


Dönüşte Çameli-Fethiye yaptık ama yol çok sık bozuk olduğundan keyifsiz bir yoldu.

Çok uykum geldi,yanlış bir yere basmadan yolluyorum yazıyı,eksik varsa sonra tamamlayacağım..