Cuma, Ocak 28, 2011

tut elimi..


Ben bütün sevdiğim şiirler bana yazılsın isterdim.. Özellikle çok sevdiklerim. Bu yüzdendir gördüğüm şiirleri buraya not etmem.Onlara sonradan dönüp bakmak için. Bazen eski yazılarıma bakıp o günlerde neler yaşamışım bakıyorum.Bazı günleri hiç hatırlamıyorum.Bazılarını da gülümseyerek okuyorum. Kendi kelimelerimden oldukça yabancı geliyorum kendime, bazen de kimsenin anlamadığı şifreler çözüyorum :)

Güzel yazanları kıskanıyorum. Hayatımda hiç olmadığı kadar hem de. Zaten genelde kıskançlıklarım bunlardır.Genellemelerle hiç tutmaz. Kişiye özeldir kıskançlıklarım.Pek de paylaşmam,paylaşıyorsam beni umutsuzluğa sürüklemesindendir.Aslında kurtulmak içindir,kendimi rahatlatmak ve yine karşımdakine güvenmek içinidir.

Fotoğraf benim bahçemden geçen senelerde çekmiştim, eskiler başını uzattı topraktan, yeni diktiklerimi de baharda göreceğiz artık ve yaşasın artık bende soğanlı bitkiler yetiştirebiliyorum.. :))

Son zamanlarda kıskandığım biri var ki uzun zamandır yazmak istiyordum sizde keşfedin diye ..Ya da hala keşfetmeyen varsa diye :))   Pek oradan bahsedilmesinden hoşlanmıyor ama ben kesinlikle paylaşmak istiyorum sizlerle. Kuytular

Bugün  sabahtan kahve günündeydik mavikuşlarla Berna'da,sonra da boğaziçi kafeye gittim arkadaşlarla..Eve döndüm, dinlendim ,hazırlık yaptım,uzun zamandır yapmadığım gündüz uykusuna yattım.
Havalar burada da yağışlı ve soğuk.Yılın en soğuk günleri bu zamanlar buraların.Yine de güzel,  yağmurda da güzel.Belki ben bu havalara alışık olduğumdan daha da güzel.


Ares büroda akşam olmasını beklerken :) 


Partide perşembe toplantıları öncesi..

Bu da tecavüz davasından...Kadınlar dayanışması-ayrıntılı yazısı sonra-
Fethiye CHP Kadın Kolları Burslar için Kırlent Sergisinin afişi..


Ve,
yarın misafirlerim geliyor,yoldalar..Evde bir bayram havası..  :))


Not: Yazıyı yazarken birde buna rastladım ; "seni sevdiğimi anlayacaksın, sevmediğim zaman."
pablo neruda

Perşembe, Ocak 27, 2011

Biraz değiştim...


 Biraz Değiştim

Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Değiştim,
Unutamadığım söz...lerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor, bir yanım seni;
Ben benimle savaşıyorum, seninle değil!
Sonucu, kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
Ne kazanabileni, ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!

Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim, bu iki arada bir derede duyguya alıştım,
Bir yanım bırak diyor, bir yanım hayır,
Kesin değil!

Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken, öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!

Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım…
Maziye hiç değil, an'a kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin aslında her şeyi anlatıyor oluşlarına…
Bir hayli kırıldım…
Beni ben kırdım oysa
İyi değil!

Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.

[ Can Yücel ]


Ben her şiirde tekrar tekrar keşfediyorum Can Yücel'i ve seviyorum.Bulunca kaçırmadım ve sizlerle paylaştım.
Dün gittiğim dava güzel geçti ama zamansızlıktan yeni yazı yok bu ara.Dün gece belediye bizim sektör çalışanlarına yemek verdi,ordaydık. Bugün kadın kollarında eğitim toplantım ve iş randevum var , akşama da Zehra ve eşi gelecekler şarap içmeye. Cuma sabahtan kızlarla buluşacağız,öğleden sonrada eve usta gelecek.Cuma akşamına kadar doluyum. Cumarteside özel misafirlerim var daha sonra paylaşacağım...

Gecekuşu hallerim sürüyor, uyku düzenim yok bu aralar.Ne var ki bu halimi çok seviyorum bana eski günleri hatırlatıyor.



Pazartesi, Ocak 24, 2011

Kim istemez mutlu olmayı,mutsuzluğa da var mısın..?

Hayat  beni son günlerde kırdı, hem de bir kaç yerden birden.İyileşmeye çalışıp dönüyorsam kaldığım yere  gücümden.İnsan bir yönden de kendinin ilacı,başkasına ihtiyacı olmadan toparlanmalı diye düşünüyorum.Kendi küllerimden yeniden doğmalıyım her zaman.
Duvar kağıdı işlerim bitti ama ancak 3 günde.Üç haftada birer günümü yedi. Tam bitti derken kağıt bitti ikinci gün. Kargoyla annemden istedik,aldı gönderdi. Neyseki sadece alt katı yaptık ama ben çok sıkıldım.Biz yapmadık, ben zaten anlamam o tarz işlerden ama Uzunbey yardım etti ustalara.Arkada görülen kısım kahverengi duvarkağıdı, eve farklı bir hava getirdi bence. Diğeride büyük desenli ve açık renk.Kombin yaptım onları kafama uygun başka bulamayınca öyle almıştım. Ateş yanan kısmın etrafıda taş kaplanan yer.Orası antalya taşı denen bence uyduruk bir renkte duruyordu ,öyle yarım bırakmışlar nedense.Gözüme battığından diğer hali,  bence idare eder şimdi.Alt kısım mermer zaten.Orası vardı.
Koşturmalı bir haftadan sonra ilk aklıma gelenlerle başlayalım isterseniz.

Bunu yazmadım ama Derin'den yılbaşı hediyesi bu oyuncak Ares'e.  Ares kendine geldiğini hemen nasıl anladı da aldı oynadı bilmiyorum. Çok akıllı zaten, her konuşulanı anlıyor artık.

Büroda başka bir arkadaşıyla keyif yaparken.Arkada Kayaköy İlköğretim Okulu Projesinin başkanı Nacibey çalışırken... Şu an büroda o eşyalar gitti deri koltuk aldı Uzunbey.Yani şekli değişti. Sağ tarafta gözüken camlı kısım Uzunbey'in odası.Arkadaki dartı ben çok severim, kendimize aldık ucu yapışkanlı büroda attırıveriyoruz arada :)

CHP Fethiye Kadın Kolları  olarak bir sergi açmaya karar verdik.El sanatlarıyla yapılmış bir çift kırlent yapacağız, onları sergide satacağız. Gelirini burslara kullanacağız. Basın duyurusunu yaptık şimdi kırlentleri bekliyoruz parti binasına.14 şubata kadar zaman verdik,19-20 şubatta sergimiz var Fethiye Kültür Merkezinde.Fotoğraftaki hanım kadın kolları başkanımız Ümit Hanım. Hani bizin festivalimiz var ya kültür ve sanat festivali, onun da başkanı.Daha öncede evini görüntülemiştim etamin ve goblen ustası. Kırlent Sergisi fikri onun zaten.
Geçen hafta ayrıca köy gezilerine de başladık, benim ilk köy gezimdi.Gerçi ben köylere sık gittiğimden çoğunu biliyorum ama bu şekilde de güzel oluyormuş.Bir kere çok sıcak karşılanıyorsunuz, insanlar size çalıştığınız için yakın davranıyor.
Burası Saklıkent civarında bir gözlemeci.
Bu gruptan birde Nalan Hanım var ki ondan da ayrıca bahsetmeyi tercih ediyorum. Nalan Hanım, Hale Hanım ve ben eğitim komitesinde ayrıca çalışıyoruz perşembe toplantıları için. Bunun için de kısa bir zamandır haftada bir özel buluşup çalışıyoruz.
Kediyle fare : P  Almış getirmiş bize bir fındık faresi, oynayıp duruyor onunla.Gözümün önünde oynamasından rahatsız oldum ben,ben kovuyorum o alıp geliyor, en sonunda kovaladım.Can çekişmesini izlemek istemedim farenin .Kedinin elinden alamadık çünkü.
Bunlarda adaçaylarımız.Bir kahvede mola verdik,çaylarımızı içtik.Sohbet ettik.Fethiye'ye gelipte içilmesi gereken çaylardan.Doğal bir ürün ,dağlardan toplanıp pazarlarda ve aktarlarda satılıyor.

Süper güzel bir gündü, kuzular çayırlarda otlarken bizde güneşin keyfini çıkardık.

Zehra'nın elinden kurtulmayan kuzu. Bu arkadaşımız kadın kollarındaki Zehra. Cafe Derin deki  Zehra değil :)
Hale'cim başlı başına bir olay benim için :) O bir ressam. O bir vatandaş, o bir duyarlı vatandaş hem de. Oturup seyretmeden kendince yorumlayan bir kadın.Ona  Kamer Genç'in dişisi diyebiliriz.Hem de benim diyen çok bilmiş kendine inanan! diyebileceğimiz herkesle diyaloğa girebilecek güçte.Ben ona on kaplan gücünde diyorum. Onunla ilgili -eviyle- daha önceden yazılarım var ama yayımlayamamıştım.Daha sonradan sizleri buluşturunca abartmadığımı anlayacaksınız.
Yanındaki köylünün kullandığı bir soba. Böyle değişik sobaları genelde sanayide tamircilerde  görmüştüm ben, burada da karşıma çıkıyor arada.
Bu da kereste kurutmak için özel yapım varilden soba.Bu soba yandıkça keresteler kullanılacak kıvama geliyor.Evin alt katında olduğundan yukarıyı da ısıttığına eminim.
 Geçen çarşamba  kadın kolları olarak köy gezilerindeydik, perşembe  Ankara'dan misafirlerimiz vardı partide. Mileltvekili seçimleri için ön araştırma durumlarını konuşmak için CHP Parti Meclis Üyesi Ercan Karakaş ve CHP Ankara Milletvekili Dr. Tekin Bingöl vardı. Biz eğitim toplantısının bir kısmını yaptık ama bu ziyaret ve görüşülenler önemliydi bizim için.
Bu mavi top yurtdışından.Adı polikarbonat gibi birşey olabilir ,bilmiyorum ama bunu bulaşık makinesine koyup bir daha parlatıcı ve tuz kullanmıyorsun.Topun ömrü sınırsız.Ömür boyu kullanılabiliyormuş,bir kere alınıyor. Bunu da Hanife'ye gittik mavikuşlarla kahve günü yaptık kendimize ,oradan öğrendim.
Bu kahve günümüz de Cafe Derin Zehra da var. Kendisi sadece süper pastalar yapmakla kalmayıp arada böyle şallar takıp bizi kıskandırıyor. Annesi örmüş,örneğini görmeniz için çektim.
Hanife'nin evi tam tahmin ettiğim gibi.Etamin dolu. Eşi de çok güzel ahşap işleri yapıyor hobiolarak.Evin aksesuarları genelde onun elinden çıkma.
Bu ahşap lambalık  onun eseri mesela.

Bu bankı da eşi yapmış.Etaminler aile yadigarı,çanta benim :) 
etamin yastıklar
Bu da keçe yapanlara örnek olsun.O gün hediye geldi Hanife'ye.
Masa kayınvalidesinden kalma ,oldukça eski ve sandalyeleri de eşi yapmış.
O bir kaktüsçü.
Bu iş Fatoşla başladı ama ben geçen yıldan kalan yazılardan olduğu için görüntüleyemedim.İlk fırsatta onunla devam edeceğim görüntülemeye.

Bu güzelliklerde Zehra'dan. Pazar günü mutfakta1inci bloğundan Özgen ve arkadaşı Özlem Zehra'ya geldiler.Zen'de ordaydı,zaten Zen'le Zehra yakın oturuyorlar,onları tanıştırdım,ben yokken arkadaşlık yapın dedim :) 
-Bu kısmı sonradan ekledim, Zen'i yazmamışım nedense..Oysa ben onları tanıştıralı bayağı oldu.
Tahinli çörek göründüğü kadar güzeldi de.
Bu cup kek gibi gözükse de o bir pastırmalı tuzlu kekti ve nefisti.
Ekler
Su sebilindeki örtüyü zehra dikmiş.Perdenin kumaşından.
Bu yastığı da o dikmiş ama birde bana ben dikiş bilmiyorum demişti, şaşırdım kaldım.

Geçtiğimiz haftanın gündemi bu kadar değildi tabii ki.Geçen haftalarda bir misafir ağırladık ya -başbakanımız -onunla ilgili bilgileri de hemen vereyim.
Bir kere Fethiye'nin neden tercih edildiğini söyleyeyim, Fethiye Muğla'da sağ partilerin oy alabileceği bir köy yapısı mevcut ve daha önce de yazdım 72 köyü var .Diğer ilçeleri arasında en yüksek tarımdan kazanan nufusa sahip.Kendisi bir milletvekili çıkarabilecek güçte olupta bu tarım-turizm birliğinden doğan kültür karmaşası yaşayan bir yer.Muğla CHP' nin kalesi Muğladaki 47 açılış için neden Fethiye işte bunun için.
20-25 bin kişi geldi dediler -ben gitmedim söyleyenlerin yalancısıyım-
  İki alanımız var, nedense daha küçük olanı tercih edilmiş,oysa en az otuzbinden fazla alacak bir pazaryerimiz var ve konuşma burada planlanmamış. O meydanda gelenler kuş gibi kalırdı çünkü Fethiyenin kışlık nufusu zaten 80-100 bin kişi. 
Sadece 4 bin polis gelmiş güvenlik için. Partililer köylere ücretsiz vasıta göndermişler herkes gelsin diye.
Akşam saatlerine kadar şehir içi trafik kesilmişti,işler bekledi,geceye sarktı bizim işler.Şimdi bunlar bahane mi diyeceksiniz kalabalık gözüküyordu işte tv de. Bir kere benim tanıdığım herkes ya pikniğe ya yaylaya gezmeye gitti.Şehir boştu,hava güzeldi meydan da hergün gördüklerimizde yoktu.Zaten oy çıkmayacağını bildiklerinden sanırım  il de yapılmayacakmış Fethiye. Gerisi boş.
... ... ...
Kayaköy İlköğretimle ilgili fotoğraflar  vardı ama yoruldum şimdi. O gün çok güzel geçti, proje hızla devam ediyor. Şubat tatilinde okulun boya badana işleri olacak.O gün en çok Zehra'nın eşi ve  Uzunbey çalıştı. Ares'te bizimleydi. Çevremden ne yapabiliriz diye soranlar oluyor,çok keyif alıyorum.Gelişmeleri paylaşacağım.
Cumartesi akşamı ev gezmesine gittik bir arkadaşımıza iyi geldi,
dün 2. el pazarı vardı Çalış'ın ben gitmedim hava çok yağmurluydu,saat ona kadar devam etmiş. Öğleden sonra da Zehra'ya gittik. Bugün işteyim,yazıyı bitirmeye çalışıyorum.
Cuma Berna'na da kahve günümüz var, cumartesi Hale hanımda toplanacağız.Ayrıntıları yazarım.

Ve sonra  19-20 şubatta Pamukkale gezimiz var, uygun fiyata turla gidiyoruz iki gün. Gezip,alışveriş yapıp, richmond pamukkalede kalıp pazar dönmeli bir tur bu.Termal ve gezi turu bu sefer.

Hayat herzaman güzel geçmiyor tabii ki ,aslında bunu yazıp yazmamayı düşündüm ama hayatın bu yüzü içinde birşeyler yapmak lazım.Bazı insanlar birilerine kötülük yapacak cesareti buluyorsa ona ders verecek cesareti de birileri bulmalı.
Konu dehşet, ama bir o kadar da sahip çıkılası. Çarşamba günü büyük bir dava var burada,İstanbuldan kadın dernekleri gelecek, bir tecavüz olayı.Sekiz adamın bir kadına tecavüzü. Burada böyle bir memlekette bazı adamlar bazı kötülükleri bir insana yapmayı kendilerinde hak görüyorsa bence yazılabilecek herşeyi de hak ediyorlardır. Sadece bunun için yazdım yoksa böyle cennet bir yerde bu konuda yazmak istediğim son şey inanın.
Bu dava birde burada ne olursa olsun peşine düşüleceğinin de ispatı bence.
26 Ocak çarşamba  saat 14.00 de mahkemede olacağım,en azından kapısında ,hayatımda ilk defa bir mahkemeye gideceğim,-umarım son olur- destek olmaya,buradan bir sürü kadın da benim gibi gidecek,bir şey söylemeyeceğiz ama sadece orada olup birilerinin belki olur ya utanmasını ,yaptıkları hatadan pişman olmasını bekleyeceğiz ve kanunlarında onlara gereken dersi vermesini...

Başlık Cemal Süreya'dan.

Pazartesi, Ocak 17, 2011

sırılsıklam yine kalp kirpiklerim

Bu gece günün yorgunluğu üstüne daha salonda uyumuşken saçma sapan bir rüya gördüm.Yorgunum çünkü bütün gün çalıştık Kayaköydeki okulda.Canım sıkkın çünkü istediğim bir şey de olmamış. Uzak kalmışım. Neyse rüyamda Ankara' lı bir eczacı kadın beni face'te ekliyor. Ben istemiyorum ama.Çünkü ona uyuz oluyorum :) İşin komik tarafı blogçular hariç Ankaradan sadece 3 kadın tanıyorum.Aralarında eczacı yok! Nerden taktıysam beni huzursuz etti ve uykumu kaçırdı.Zaten keyfim yok üstüne tuz biber ekti.Kalkıp Ares'i dışarı götürdüm. Şimdi de oturuyorum. Dışarıda gezerken ayışığına baktım. Beni rahatlattı nedense. Off birilerinin bana  güzel bir şeyler söylemesine ihtiyacım var ama neyin güzel neyin kötü olduğunu ayıredecek  durumda da değilim.  Issız bir yere kaçmak istiyorum...

Not : Yazının başlığı çakma, bir şiirden alıntı.

Cuma, Ocak 14, 2011

Bu akşam özel bir toplulukla yemekteydik Ecesarayda. Güzel bir geceydi, Uzunbey için özel bir geceydi ve güzel geçti. Anlatmak istediğim o değil aslında.Biz geleli on sene oluyor, geriye baktığımda bir sürü mücadele, bir dolu insan ve yaşanmış iyi kötü olaylar. Hayat ne kadar çabuk geçiyor derken gidenin aslında zaman değil, hayatımızdan gidenler olduğunu düşününce hüzünleniyor insan.Geldiğimde burada bu kadar yaşayabileceğim netliği önümde yoktu,çok sular aktı, çok kötü günlerim oldu ama  buralarda olmak, memleketinden uzaklarda olmak bir derece başa çıkabildiğim olaylar oldu. Ve çalışırken çok mutluyum burda. O zaman her fikir uzakta bana.Keyif alıyorum yaptıklarımdan.İçimden eve gitmek bile gelmiyor ve bir beklentim yok. Bazen kuru bir teşekkür ya da cümle arasına sıkıştırılmış üç beş kelime beni mutlu eden. Çoğaltan sevincimi.Bu gece de öyle bir geceydi aslında. Hoş şeyler duydum kendim hakkımda paylaşmak istedim gecenin bu saati :)

Dün gece (çarşamba gecesi)  Uzunbey Çağıl'ın  on beş gün sonra geleceğini söyledi.Birden o tarih o kadar uzak geldi ki bana anlatamam.Söyleme öyle dedim.Daha koskoca bir on beş gün var. Ben daha evin sessizliğine,geceleri onsuz olmaya alışamadım. Onun odası evin en üst katında. Ben oraya sadece banyoda çamaşır yıkamaya çıkıyorum.Odaya girmeden,etrafa bakmadan da aşağı iniyorum.(temizlik kısmı hariç,onu da bu aralar ben yapmıyorum) Hayatta en zor dayandığım nokta bu uzaklıklar. Alışacağımı da sanmıyorum.Bazen bekliyorum aşağı insin ahşap merdivenlerden gürültücü bir şekilde ama yok.Evim sessiz ve benim bu aralar tek keyfim skype ta onunla sohbet etmek.

Gündüz bir toplantıdan diğerine zor yetiştim. Sabah Çalış Karnavalı toplantısındaydım. Eyna bar-restaurantta ,çalışta. Karşımız deniz, bir masa dolusu insan gelecek 2. el pazarı ve etkinlikleri hesap ettik , hazırlık yaptık.Bir ara ondan da fotoğraf koyayım aslında. Toplantılarımızdan yani.Çalış Karnavalı'nın gönüllü gücünü görün diye. O da önemli benim için, bu sene 4. sünü yapacağız.

Oradan direk eğitim toplantılarına gittim, bugün Aile Hekimliği konusunu işledik.Güzel bir toplantıydı, bu yeni uygulamanın açıklarını konuş allah bitmedi. Bu uygulamanın buradan görüntüsüne dayanarak söyleyebilirim ki bu iş tutmaz arkadaşlar.Bunun gidişatı bir sağlık sektörü çalışanı olmasam bile net söyleyebilirim ki özel sigortalar ve özel hastaneler. Zaten halka bir kerede dayandıralamadığından kademe kademe geçişi sağlanacak. Bu iş tutmadı ne yapalım denip diğerlerinin yolu açılmaya çalışılıyor.

Öğleden sonra Ares'i alıp eve geçtim, biraz dinlendim ve akşama da Uzunbeyle yemekte buluştuk.

Cuma günü (yani bugün) pazar gününün hazırlıkları var, bir müşteri çalışması var, oraya gidip hazırlık yapmam gereken ve akşama da Cafe Derin'de yemekteyiz  bir terslik olmazsa :) Zehra ve ailesi kalabalık bir grup yeni yıla merhaba partisi yapacağız :)) 

Cumartesi haberlerden de görürsünüz büyük bir misafirimiz var, Recep Bey :) Forumlar ve face coşmuş ama bu coşma sandığınız gibi değil.Burası Muğla yani çoğunluğu tahmin edersiniz. Ben duygularımı buradan yazmayacağım ama gerçek izlenimlerimi paylaşacağım emin olun :)  ve insanların konuştuklarını.
Beklentim sizi il yapacağım oyunuzu bize verirseniz demesi. Klasik yaklaşım ama buranın gerçekten il olmaya ihtiyacı var o ayrı konu.Merkeze uzaklığı, tarım ve turizm merkezi olması ve nufus yoğunluğu açısından yapılan anketlerde Türkiye de üçüncü sırada il olması gereken ilçeydi.Sanırım anketide bu gezileri belirlemek adına yaptılar.Yani nerden yaklaşacakları iyi biliyorlar.Bu halkla ilişkilere gösterdikleri çabayı vatandaşın dertleri  için gösterseler herşey daha iyi olur diyeceğim ama amaç farklı.Bunu da hepimiz biliyoruz artık.
Ben il olmasını istiyorum,çünkü sınav merkezi olarak  hem açıköğretimde hem de üniversite sınavlarında köylerden Muğlaya sınava gitmek çok zor. (72 köyümüz var) Resmi dairelere giden de bir sürü insan. Tarım yapacak hal bırakmayıp, hayvancılık ve besiciliği tamamen ithalata teslim eden bir hükümete de  köylü nasıl davranır aslında merak ediyorum.Sırf bunu görmek üzere gidebilirim belki.Referandum öncesi patatesi elinde kalan ve satamayan patetes eken köylüler fikir değiştirip hayır kullanmıştı ama bu milletin gözünün ne zaman açılacağını görmek istiyorum sabırsızlıkla :)  O'nun içinde basında paylaşmasalarda Fethiye ilginç bir tecrübe olacaktır eminim :) Burası Fethiye !


Kayaköy İlköğretim için 22 metrelik yoldaki Migros önünden pazar günü saat 10.30 da ücretsiz servis kalkacak.

Ve bir etkinlikte pazar öğleden sonraya :

İŞÇİ PARTİSİ FETHİYE İLÇE BAŞKANLIĞI KONFERANS

KONU              ABD'NİN FÜZE KALKANI PROJESİ
KONUŞMACI    EROL BİLBİLİK ( EMEKLİ KURMAY BİNBAŞI)
TARİH            16 OCAK 2011 PAZAR
YER                FETHİYE KÜLTÜR MERKEZİ 
SAAT             16:00



Görüşmek üzere..

Perşembe, Ocak 13, 2011

sevmekten kim usanır


Bu sabah Çalış'ta yürüdük yine. Hava güzeldi hatta oturduk bir masaya.Genelde yürüyoruz ya eğer Ares oturmak isterse yani oralarda oynamak, gidip masanın yanında bekliyor bizi.Bizde vaktimiz varsa oturuyoruz yoksa biraz yürüyüp dönüyoruz. Bazen de bu sabah olduğu gibi ona tost ısmarladık, yedi.
Geçen haftalarda makinemi yanıma almadığımdan bu martıları çekememiştim bir türlü.Bu sabah özellikle aldım, aldım dediğimde arabadan yanıma aldım.Oradan doğru işe gidiyoruz genelde.
Chp kadın kolları eğitim toplantısında bu hafta konu "aile hekimliği soru ve sorunları" . Biz konu hakkında araştırma yaparken sizler içinde bir kaç not aldım paylaşmak istediğim.
Vatandaşın sağlık harcaması:        ( Nelere para ödüyoruz yani)
1- Vergi ödüyoruz.
2-Çalışan pirimi ödüyoruz.
3-Muayene katılım payı ödüyoruz.
4-İlaç katılım payı ödüyoruz.
5-Daha pahalı ilaç için eşdeğer ilaç farkı ödüyoruz.
7-Özel hastane katkı payı ödüyoruz. ( %30 muş %70 olmuş)
8-Trafik kazası kusurlu sağlık harcamasının tamamını ödüyoruz.(Bu harcama eskiden kusur yoksa ödeniyormuş.)
Şimdi yeni sistemde aile hekimleri 5.500- ile  8.000 lira arasında ödenek alacaklar.Bunların içinde boya ,badanadan tutun,hemşire  ücretleri, sağlık malzemeleri tedariği ve sağlık aletleri alımı da var. Yani birer özel klinik gibi düşünün.Hal böyle olunca parası olan ya da becerisine göre aletleri alabilen, parayı iyi idare edebilen aile hekimlerinin sağlık ocakları iyi durumda olacak, ama bu ticareti iyi yapamayan,hesabı kuvvetli olmayan ne yapacak bilmiyorum.Muhasebeci tutulacak ama bu iş koordinasyon işi muhasebe işi değil.Neyse diyelim ki muayene olan hasta sayısı çok bu yüzden muayene tarihi yakın bir zamanda veremiyor ve sevk istediniz bu yüzden.Eğer sağlık ocağı hasta sayısının % 10 undan fazla sevk verirse gönderen dr.un  maaşından kesiliyor. Siz beklemek zorundasınız, onların kontenjanı boşsa sizi gönderebiliyor,yoksa ceza alıyor.
Diyelim ki başka sağlık ocağına geçmek istiyorsunuz  o zaman katkı payını ödeyip ancak o sağlık ocağının hasta sayısı uygunsa geçebiliyorsunuz. Ya da ücretini ödeyip faydalanabiliyorsunuz. ( ultrason yok mesela sizin sağlık ocağınızda olana giderseniz ücret ödüyorsunuz) çünkü sizin aile hekiminiz bu olanağı kendi sağlık ocağına sağlayamamış.
Bu ödediğimiz kısımlarla yenilenen sistemde mesela Göcek' sağlık personeli 40 kişiden 2'ye düşürülmüş. Düşünün geçen hafta şikayet üzerine gece iğne yapacak biri bulunmadığından bu sayı yükseltilmiş. 
1.nolu  sağlık ocağında kişi sayısı 52 iken (düşünün kaç kişiye hizmet ettiklerini) 8 hekim 8 hemşireye düşmüş ki bu sağlık ocağının labarotuarı var ama şimdi çalışamıyor. Ne zaman çalışmaya başlar bilmiyorum. Tabii ki bu bir geçiş dönemidir ama var olan sistem iyileştirilmeye çalışılsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.Sonuçta aylık 243 lira aşağısında para kazanan halk parasız tedavi edilecek, onun üstünde kazananlar kademeli olarak  sağlık sistemleri için para ödeyecek. 243 lira kazanan biri ya da bu civarlarda bu sistemde nasıl bir tedavi görecek ?  Parası olmayan biri hasta sayısı çok olan  bir sağlık ocağında  tedavi göremezse ne yapacak..? Sıra beklemeye mecali kalacak mı..? Yoksa parasızlıktan başka yere gidemediğinden yine aynı şekilde hastane kapılarında ölecek mi..? Parası olana her kapı açık, olmayanın canı çıksın mı..?   Yine aynı şeyleri yaşacaksak neden sistem değiştiriyoruz.?   Yeni rant kapıları açılsın diye mi..? 

Birde kayaköy haberim var bu hafta. Kayaköy ilköğretim okulu bu sene mezun edeceği çocuklarla beraber seneye 4 öğrenci kalacağı için kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.Biz gönüllülerde bu okul kapanmasın gelecek seneye öğrenci olsun ve anasınıfı açılsın diye bir proje ürettik. Bu hafta pazar günü saat 10.30 da migros önünden muhtarlığa ait ücretsiz servis kalkacak ve pazar günü okulu temizlemeye başlayıp ,2. dönem resim atölyesi,İngilizce kursu,kütüphane, satranç alanı, yeni sınıflar gibi  hazırlıklarla okulu gelecek sene açık tutmayı hedefleyerek çalışacağız.Bu yüzden pazar günü saat 10.30 dan itibaren okulu temizliyor olacağız. Bu konuda gönüllü çalışabilecekleri bekliyoruz.
Diyelim ki okul açık kalamadı o zaman da orayı kültür merkezine çevirip,kurslar ve eğitimler,
sanat gösterileri düzenlenecek bir yere çevirebiliriz.Umarım okul olarak kalır :)

 Bu fotoğraflar Rana'nın dükkanından. Rana doğal taş ve takı satıyor, bende doğal taşlı  takılarımın hemen hemen hepsini ondan alıyorum.Bu rengarenk taçları görünce de çok hoşuma gitti, örnek olsun istedim taç çalışanlara.Bende severek kullanıyorum ama bunlardan değil,zaten dalgalı saçlı olduğumdan daha sade tasarımları tercih ediyorum.


Trendyol siparişim geldi ama para iadesi hala yapılmadı :( 

Daha önce de çok yazmak istedim ama ancak fırsat buldum. Uzun zamandır süren bir kampanya var 
Fikir Sahibi Damaklar ortaya çıkardı ama halkta sahiplendi.Hatta devlet büyükleri de ayrıntılı bilgi istedi ama en çok biz biliyoruz ki kadınlar sahiplenirse bu iş biter.Yani burada yazdığı üzere 24 cm'in altında bir lüferi, biz işletmelerimizde ya da tabaklarımızda istemiyoruz o tabakta o balıklar olmaz.Sarıkanat  ve çinekop gibi Lüfer yavrusu balıkları almıyoruz, satanları uyarıyoruz ve lokantalarda menülerde görünce tepki veriyoruz ki Lüfer yiyebilelim. Balık mevsiminde lütfen buna dikkat edelim.


Güzel bir tohum takası şenliği haberim var birde. Ah yakın olsaydı da gitseydim,çok isterdim.Belki kaçarım, kaçsam ne güzel olur :)) 


Seferihisar Belediyesi koordinatörlüğünde; 5 şubat 2011 günü saat 09.00 - 13.00 saatleri arasında İzmir Seferihisar kapalı pazar yerinde "yerel tohumlar yaşasın, sağlık, çevre, üretici, tüketici korunsun, yerel tohumunu getir, değişelim" etkinliğine tüm tarım ve tohum gönüllüleri davetlidir.


bilgi : aslı menekşe odabaş 0530 568 50 17

aodabas@seferihisar.bel.tr
www.seferihisar.bel.tr



Bu güzellik bana Zehra'dan hediye. Yeni yıl hediyem de diyebilirim aslında. Daha takmadım ama çok beğendiğimi söylebilirim. Teşekkür ederim :)  

Geçen pazar  kar görmeye Nif'e giderken kedi ve köpek pansiyonuna uğradık İncirköy yolunda.  Happy Holiday pet Club . Biz gittiğimizde misafir bir kedileri vardı ve klasik müzik eşliğinde sakin sakin oyalanıyordu odasında. 


Bu büyük kaktüsün yanında kahve içip sohbet ettik sahipleriyle.


Güneş enerjili motoruyla temizlenen havuz başında oturduk, Ares'te evin köpekleriyle koşturdu :) 


Ve nif ; görünen Çal Dağı. Aslında kar yer yer vardı ama hayatında ilk defa kar gören Derin için çok farketmedi.


Özellikle Uzunbey'le Derin kartopu oynadılar.


Kar çizmelerimizi ilk defa ayaklarımıza geçirdik. 


Böyle zamanlarda Fethiye'de yaşayanlar pikniğe giderler, her yer mangal yapıp eğlenen küçük gruplarla doluydu.
Mangallar yakılmıştı.

Ares karda :))


Bizde günü,  kavurması ve yoğurdu meşhur olan Kırkpınar Restaurantta bitirdik.

... ... ...

Akşamüstü işten çıktım, birkaç gündür ben gezdiriyorum eve döndüğümüzde Ares 'i. Elime telefonu alıp geziyoruz bizim eve yakın sokaklarda.Geç geldiğimde üşüyorum,güneş battığından soğuk oluyor ama hava iyiyse bende bir nefes almış oluyorum. Bir elimde telefon bazen konuşmak için birilerini arıyorum ve ne zamanki telefonlarıma çıkmıyorlar ya da duymuyorlar yıkılıyorum. Çünkü tam o zaman müsaitim ve onları özlemiş oluyorum. Sesini de duymayınca keyfim kaçıyor, sonra akşama aradığımda ya onların işi oluyor,  ya da ben geç vakit yatıyorum, onlar erken,  zamanımız uyuşmuyor.Geçen gece canım sıkıldı, bir kaç sabahtır da erken kalkmışım.Uyuyakalıp 23.00 ten  sonra uyandım.Tabii o zaman annem ikinci uykusunda ,burcu da saat onlarda yatıyor benim bildiğim. O saatten sonra kim aranır..? Birde kimse telefonu duymayınca merakta ettim. Önce burcuyu aradım,telefonu yatarken kapıyor, kapalıydı. Sonra annemi aradım, o hepten duymadı.Telefonu salona bırakıp uyumuş. Bende mecburi evi aradım. Herkes kalktı tabii ki.Çok geçte değildi ama birinden biriyle konuşmadan o telefon faslı kapanmazdı. Bende sabahlardım. Özür diledim  ama sesini duydum kapattım iki cümleyle, rahatladım.  Yoksa gece ondan sonra kimseyi aramam ben telefonlarıma çıkmasalarda... 
Sevdiklerini özleyenler anlar halimden.Sevmeyenler için yapabileceğim bir şey yok. Allah özletmesin diyorum sadece.

Bu gece şarkılar efkarlı... Nev'den geliyor.