Çarşamba, Eylül 30, 2009

özledim, yorgunum, canım keyif yapmak istiyor..

Kaç gündür yazmamışım. Aslında yazmak istedim ama olmadı. Blog bana ben bloğa bakıyorum . Yoğunluğumu ve yorgunluğumu yazmak istiyorum aslında. Şimdi normalde günde 4-5 defa büroya girip çıktığım bir işim var.Gönüllü çalıştığım bir derneğim çoğu zaman kendi işlerim ile gitmek zorunda olduğum yerler. Çalışıyorum, geziyorum da.. Ev ve işlerini saymıyorum,uzun zamandır yardımcım yok, işleri kendim yapıyorum. Güvenmediğim için herkesi evime sokamıyorum ama artık birini bulmam gerekli çünkü çok yoruldum.. Daha doğrusu yoruluyorum. Birde yetişemiyorum bu ara.. ve insanlar beni hep sosyal olaylarda ve dışarıda gördüklerinden hep geziyorum sanıyorlar. Oysa ben işlerimi aksatmıyorum, aksattığım sadece evdeki işler o da bazen.. İşimi gezsem de ,tozsam da yapıyorum..Mesela bu yazıdan sonra işimle ilgili bir yazı yazmam gerek. Yazıp yatacağım.Sabahta yedide kalkıyorum.Bu senenin geçen seneden farkı işten daha erken çıkıp evde Çağıl'ı karşılamaya gidiyorum saat 4.30 civarı.. Poğaçalar, tartlar,börekler yapıp çay demliyorum ,çay bana , süt ya da meyve suyu Çağıl'a oluyor :) Pazartesi -salı geç çıkıyor, ilk hafta olduğundan daha haftanın diğer günleri ne yapacağı belli değil..Yani her gün çıkışta dershane yapabilir , çıktığı gibi de benim alıp eve gitmem gerekebilir.. Allahtan dershane bize yakın, yürüyerek de gidebilir bürodan. Olabildiğince istediği düzeni sağlamaya çalışıyoruz bu sene.
Söylemek istediğim beni gezip tozarken görenler,ben bana düşen görevleri bir şekilde yapıyorum.. İşimde gidilmesi gereken bir yer varsa bir başka yere gitmeden arada oraya da gidip görüşmemi yapıyorum .. Of neyse sıkıldım..Yani ben işimi severek yapıyorsam ve bundan keyif almaya çalışıyorsam bu çalışmıyorum anlamına gelmemeli.. İşimi çok seviyorum ve her gün isteyerek ve severek gidiyorum.

Kapak resmi dün gittiğimiz bir dükkandan..Uzunbey'le alışveriş yaptık :)

En son ne yazmışım, (yazdığım son yazı) unuttum bile.. Dönüp bir baktım, hatırlamaya çalışarak devam edeceğim. Ben size yazana kadar arada çok hoş bir geceye tanıklık yaptım. Geoffrey Davidson geçtiğimiz yıl yazdığım bir yazıda uzun uzun anlattığım bir sanatçıydı..

Yakın arkadaşları onu bu sene anmak için özel bir gece düzenlemişler ve Antalya'dan Konservatuardan Yaylı Sazlar Grubu küçük bir konser için davet edilmiş, İngiltereden ağbisi ve ailesi de çağrılmıştı. Bir zamanlar yaşadığı ev müze yapılmak için hazırlanıyor ve eserleri orada sergilenecek.

Ben o gece Ekin Ablayla beraber gittim, Ekin Abla Geoffrey'in iyi arkadaşıydı. O gece onun için okuduğu İngilizce şiir ortamda duygusal anların oluşmasına yetti. Çok hoş bir geceydi, ortam güzeldi, bir ara ekrandan İstanbulda yaptığı sergilerin görüntülerini de izledik. Beraber onu konuşup anıları yadettik.
İlginç olan Türk arkadaşlarının bir gün önce Ölüdeniz camiinde onun için mevlüt okutmasıydı..


O gece kullanılan mekan aslında Geoffrey'nin evinin yan komşularıydı ama ısrarla gecenin kendi evlerinde düzenlenmesini istemişlerdi. Balerin bir arkadaşı onun için doğaçlama dansetti ve gece onbir sularında biz kalktık.

Çalış Plajı sabah yürüyüşü zamanı..Arada kaçamak yapıyoruz Uzunbey ve Ares'le.

Fotoğraflarım genelde hep aynı açıdan sanırım.Bunu açıyı daha önce güzel bir kış sabahında çekmiştim. Bitkiler olmayan bir açıydı .
Bombay Corner diye güzel bir Hint restaurantı var Çalışta.Geçen gün orada 2. el satışları yapıldı FIG (Fethiye Uluslararası Grup) için satışlardan komisyon verdiler ve satamadıklarını oraya bağışladılar. Ayda bir ya da iki ayda bir tekrar edeceklermiş.

Biz geçen hafta Kayaköy'e kaçtık bir ara.Çağıl 'da yanımızdaydı ve yemek yedik,bazı müşterilerimize uğradık,biraz yürüyüş yaptık.. Bu da dönüşten, sağda Likya Mezarları ve Fethiye ovası.

Burası da Levissi şarap evinin mahzeni.. Kendimi fotoğrafı çekerken darı ambarında bir tavuk olarak betimledim ve Uzunbeyle gülüştük.. :)

Kayaköyden bir çiçek, ne olduğunu bilen var mı..? (Kapari olabilir mi..?)

Yazıyı yazarken buna benzer bir fotoğrafım olduğunu da hatırladım.. Yine de güzel ama.

Çok keyifli bir yazı olmadı farkındayım, yazı yazmadığım zaman huzursuz oluyorum.Yazmak bana iyi geliyor.
Yarın Roka Restaurantta Çalış Karnaval toplantım var. Perşembe Zen' e gidebilirim masaja, cuma da belki Kaş'a..
Ayrıca geçen pazar car boot yaptık Çalışta ve pazartesi Kaş'a gittik Uzunbey'le.Çok güzel fotoğraflar çektim. Neden yorgun olduğum açıkça belli oluyor sanırım.. Biraz evde kalmaya ihtiyacım var ama insanın kendi patronu olması istediği zaman bunu yapabileceğine delalet değil. Hele bu aralar işe gitmeme gibi bir lüksüm olamaz.
Nasıl dinleneceğim ben..?
Not: 1-4 Ekim arası Fethiye Kuş Gözlem Günleri var.. Etkinlikler Çalış ve Girdev Yaylasında.

Cuma, Eylül 25, 2009

bayram seyran o da geçti..

Geleneksel balkon bayram kutlamamız.. Benim yaptığım vişne likörüyle hem de. Uzunbey'in benim için aldığı votka takımında..
Bu seneki likörün alkolü azdı bizde votkayla seyrelttik biraz içmeden :) Değişik kavanozlarda yaptığımdan geçen seneki ölçüden farklı olmuş. Vişneleri buzluğa attım, diğerlerinden 3-4 tane kalmıştı,onları da yedim. Sanırım tarçını ve karanfili biraz fazla kaçırıyorum, hafif şekerli oluyor tadı.Babamlara yaptığımı annem çok beğenmiş bu yüzden.Kadınlar daha hafif seviyor genelde.. Ben her tür severim duruma göre.

Örtü daha önceden annemin bize hediye getirdiği Safranbolu örtülerinden, kenarına el dokuma
fisto koydurmuştum.Bu da ayrı güzel duruyor bence. ( Özlem -Trakya'daki Özlem :) birde Ankaralı Özlem'im var,Nil'in annesi.. Özlemcim (Trakyalı olan) sana gelirken ben getireceğim merak etme :))

Hani öpesim gelen o güzel kirpikler var ya işte onlar.. O tarçın renkli kirpiklere dayanamıyorum, bir gün yapışıp öpebilirim.. Ares artık o kadar bizden biri ki son baktırdığım kahve falında dahil her fincanda çıkıyor :) Bu arada çok ilginç şeylerde çıkıyor ama paylaşmak istemiyorum ;)



Bayramda aslında eve kapandık, sebebi artık oğlumuz ÖSS ye hazırlandığı için düzenli bir şekilde çalışmak istemesiyle ilgili.Çok yazmak istemiyorum bu konuda da ama onu yalnız bırakıp bir yere gitmek istemedim. Ekin ablaya, Şükran Teyze'ye ki evde yoktu, Hatice Teyzeye gittik, Zen' e eve uğradık,tatlıları ve dolmaları (en sevdiğim zeytişnyağlı dolmaalrdan hem de) götürdük, bundan sonra her bayram ordayım :) Gülderen'i evde bulamadık .. Herkes bu civarda olduğundan aynı mahallede gezdik diyebilirim. Yaşça küçük olduğumuzdan bu bayramda da kimse bize gelmedi.. Ben de Çağıl rahatsız olmasın diye rahat hareket edemedim.Gelecek sene kısmetse Şeker Bayramında herkesi evde toplayacağım ..
Yürüyüşe gittik bir sabah, Ares ve Uzunbey'le.Koca Çalış' a arabayı çekip herzaman yürüdüğümüz ama sonuna kadar gitmediğimiz yolda. Ares orada denize girdi, koşturdu, inanamadı yürüyüşe o kadar çok zaman ayırmaya..

Balkonda ki Aşkın Gözyaşı ..Bu bir sukulent. Bayramı balkonda geçirdik diyebilirim,yağmur yağarken bile balkonda yemek yedik,mangal yaptık,çay içtik,dergi okuduk.Tv' yi hemen hemen hiç açmadık.Zaten ses gitmesin diye de işime geldi.Balkonda sohbet edip keyif yaptık.
Balkonda yeni aldığımız koltuk takımı deforme olunca geri verdim.. Eski koltukları tekrar kullanıma açtım. Aslında yaz başı aldığım altı sandalyemiz var bambu onları kullanacağım. Eski koltukları da üst balkona çıkaracağım.. Şimdilik eskilerleyiz. Onları seviyorum zaten, balkonda ya bambu ya da ferforje seviyorum aslında.
Ferforje koltuklar bahçede bu yaz bir kere oturmadan geçti.Balkon bahçeye zaman bırakmadı,benimde bahçe keyfine pek zamanım kalmadı aslında.
Bayramın son günü Günlüklü Koyundaydık.Sığla Port'ta. Bayramdan sonra da girişleri ücretsiz yaptılar..
Elif Şafak'ın Aşk' ını okumaya başladım. Kitap genel olarak güzel ama ben herkesin aksine kişisel betimlemeleri zayıf buldum,bir türlü o eski yılları ve Konya'yı hayalimde canlandıramadığımdan sanki bir sahne var ve anaokulu piyesi gibi kişiler girip bir şeyler okuyup çıkıyor gibi geliyor. Düşünce güzel ama ben her hikayeden kopuyorum bir Amerika,bir Konya derken hangisi hangisiydi ,ha tamam bunlar geçmişte karşılaştılar ama neden böyle oldu derken kitaptan da kopuyorum.Kitabın daha beğendiğim yönü kadının Amerika yaşantısı, Rumi hakkında çok ayrıntılı bir bilgi yok, sanki reklam gibi geldi ya da ben o bölüme daha gelmedim. Şimdilik herhangi bir etkilenmişliğim yok.
Esas konuşmak istediğim başka bir kitap aslında, ona bir yazı ayırmak isterdim ama okuyamadım.Yani kitap beni o kadar sıktı ki okumaya katlanamadım diyelim. Hayatımda çok az kitabı yarım bıraktım, sayıyla bir ya da ikidir. Neyse konuşmak istediğim kitap "Tanrının Doğumgünü" , daha doğrusu okuyan birinden istediğim tavsiye, kitabı nasıl bulduğunuz, ben okuyamadım.. Neden okuyamadığımı beğenip beğenmeyenlere göre sonra yazacağım.. Ayrıntılı olarak ama önce fikir edinmek istiyorum ki acaba ben önyargılımıyım ya da daha hazır mı değildim bu kitabı okumaya.
Lütfen bu konuda okuyanlar fikir beyan edebilirler mi acaba..?
Bayram olduğundan deniz kıyısı boştu, bizde sabahları olabildiğince özgür gezdik oralarda.Öğlene doğru turistler otellerden çıkıp plaja indi.

Kargı plajına giden yol. Sol taraf kanal, kanalda balık tutanlar olur genelde. Biz kafamıza estiği yere kadar yürüyüp dönüyoruz,arabalar az geçtiğinden Ares için iyi oluyor. Çoğu yerde toprak yol.

Plaj aslında koruma altında ama bence onu orayı işleten Kargı muhtarlığından da korumak gerekli.. Çünkü genelde biz bu plaja gidiyoruz,kapıda köyde tarlası olmayanlardan :) giriş ücreti alınır. Orası sakin olduğundan Ares'i serbest bırakıp rahatça denize girebiliyoruz,uzun bir kumsal bu.Karataş plajı da diyorlar. Plajda girişte Deli Dumrul parası ödersiniz ama muhtarlık sadece parayı alır, plajın her yeri çöp içindedir.Bu sezon değişik zamanlarda gittim oraya bir kere bile çöplerin toplandığını ve temizlendiğini plajın görmedim.Kumları elemekten bahsetmiyorum.Deniz ne getirmişse
aynen plajda, ya da piknikçiler ne bırakmışsa aynen orada.Hiç de temizlendiğini görmedim. Girişte ufak bir kır lokantası var, nedense ! nedenini biliyorum aslında - çok pahalı - bir türlü işletemiyorlar orayı. Kır lokantası dediğin yer çıkma masalarla üstüne oturduğunda kırılacak sandalyelerden oluşan ama yemeğe sanki şarap evi fiyatları ödediğin bir yer olduğundan bir türlü tutmuyor.En son kahvaltı yeriydi o zaman iyi iş yapıyordu, ondan beri bir açılıyor bir kapanıyor. Bu kadar özensiz bir yere de burada yaşayan İngilizler dahil kimse uğramıyor.Bu kafayla giderse pislikten carettalar daha sonra da bizim gibi doğayı seven insanlar terkedecek oraları. Zaten millet aç kurtlar gibi tepesinde benim bildiğim, çok güzel ve özel korumada ya, herkesin ağzının sulandığı büyük bir alan. Yakında hükümete yakın birileri kapar orayı, ben de size yazarım ama geç olur.. Kargı muhtarlığı elindeki plajın kıymetini bilmeli aslında o sahip çıkmazsa yakında köylünün ücretsiz denize girebileceği bir plajı olmayacak.
Muhtarla da tanıştık bir toplantıda, ilk gördüğümde bunları ona da söyleyeceğim, burada dedikodu yapmıyorum emin olun.

Kargı plajının tepeden görüntüsü.. Sol taraf Koca Çalış,şu an resimde yok, sağ taraf plaj.Diğer tepenin ardı girişi ücretli kısım. 2 km uzunluğunda vardır sanırım plaj.Akmaz denilen ormanlık bir alana bağlanıyor ileride. Günlük ağaçlarıyla harika bir soğuk suyun geçtiği çok hoş yerler var oralarda. Tam karşısı gördüğünüz üzere ada manzaralarıyla dolu.


Ares patisi :))


Avon birara böyle katlanan çantalardan veriyordu. Ben de bir kenarda duruyordu,aradım buldum, artık alışverişlerimde bunu kullanıyorum. Torba alsam bile en az derece de kullanmaya gayret ediyorum.

Karagözlerde bir evin bahçe girişi, genelde her evin bahçesinde var begonvillerden ve bazen de apartmanlarda sarılı..Her yerde duruşu farklı, güzel çiçek. Bu resim sizler için :)


Bu bir mimarın ofisinden, sanırım kendi yapmış, fikir olsun diye koydum. Satılık,2. el dükkanlarından birinde gördüm.

Likya World, tepeden görünüm.. Bayram öncesi dağ köylerine Orman İşletmenin arabasıyla yardım götürdük Berna ile,dönüşte yeni açılan yoldan geldik.Müdürbey sağolsun bize destek verdi hatta fikir ondan çıktı.Bizde ikiletmedik :) Arifeden bir gün önce gittik.Yorucu ama güzel bir gündü,üç köye gittik.
Bu da daha yakın plan..

Resimleri tersten yüklediğimden dönüş yolu öne geldi. Burası Faralya yolu.
Soldaki ağacın altı Kelebekler Vadisi, sağ yol Ölüdenize gidiyor,sol yol Faralya'ya,biz Kirme yolundan iniyoruz.

Karaağaç-Ölüdeniz yolu yeni açıldı,biz daha önce de yolculuk yaptığımızdan oradan döndük.
Yol ancak 4x4 ve altı yüksek arabalar için uygun şimdilik. Bu fotoğraf güzel kısımlardan birinde çekilmiştir.

Likya Yolu baba'ları.. Yürüyüş yollarında üst üste dizilmiş taşlardan oluşan babalar yolun doğru olduğuna ait işaretlerdir. Karaağaç yolu.

Benim daha önce de sık sık gittiğim Karaağaç çok küçük bir köy ama güzel bir köy. Muhtarı orada oturmadığından yardımı meclis üyelerinden birine bıraktık, yolda kovanlar ve mis gibi çam kokusu vardı. Berna için çam balı aldık,ben de sık sık köylüden petek bal alırım oradan.. Balı güzeldir.

Karaağaç yolunda sık göreceğiniz güzellikler bunlar :) Devlet desteklemese de keçiler yöre insanının vazgeçebileceği hayvanlar değil.


Karağaç Likya Yolu üzerinde olduğundan yürüyüşlerde kamplar hariç doğada konaklamanız gerekir. Duş ve organik yiyecekler,tuvalet gibi ihtiyaçlar için bu kampları kullanmanız yerinde olur.Kamplardan biri Karaağaçtaki Blacktree, yüzme havuzu bile var, sessiz sakin hani büyükşehirlerden kaçmak istediğinizde, sizi kimselerin bulmasını istemiyorsanız burayı önerebilirim. Ya da ortadan kaybolmak istiyorsanız buraya gelebilirsiniz,kitap yazdırır bir havası vardır.
Karaağaç'ta evlerde su bile yok, köydeki çeşmeden şimdi evlere yeni su borusu döşeniyor ,yani su yeni bağlanacak. Dağınık bir köy, iki mahallesi var.. Çocuklar taşımalı öğretimle uzak bir köye gidiyorlar, cami yok. Kahve bile yok. Büyük asırlık bir çınar var,onun altında oturuyorlar bazen.

Su gördüm ve giremedim ya, hasta oldum o gün :)

Berna bana konu mankenliği yaptı :) sağolsun.

Bunlar Likya yolu tabelaları, yürüyenler bu tabelalara göre yön buluyorlar. Beyaz-kırmızı çizgi halinde yol işaretleri ve babalar var kaybolurlarsa da köylüler var :)

Burası Alınca, Kabak Koyundan çıktığınızda ormanda yürüdüğünüzden ya Karaağaç'tan ya da Alınca'dan çıkıyorsunuz. Buranın manzarası alabildiğine Akdeniz.Gelecekte Kalkan olabilir, şimdilik koruma altında ve sit alanı. İleride siti kalkabilir çünkü tarihi eser siti değil. Fotoğraf arabadan çekildiğinden kötü, inip zaman kaybetmek istemedim.
O perşembe biz, Eşen yolundan önce Dodurga(Sidyma)ya gittik, orası da Likya Yolu üzerinde bir dağ köyü.Likya Yolu üzerinde olması önemli çünkü gelen geçen yürüyüşçüler olduğundan köye hareket sağlıyor, yoksa haftada bir merkeze minübüs kalkan köylerden. Köyün camii var,okulu taşımalı öğretim.Bölge halkının çocukları Gölbentteki büyük okula gidiyorlar çoğunlukla.Orada su yok, çamaşır makinesi olan 8 ev varmış.( hidroforla çalışabiliyor ancak) Yardım paketlerinden birini oraya bıraktık. Paket dediysem masa büyüklüğünde bir çuval,dört çuval arabanın bagajını doldurdu zaten.
Oradan Boğaziçi köyü muhtarına gitik ama o G mahallesi denilen denizden Yediburunlar mevkiinin üstünde kalan bir mahallede oturuyor. Üstteki fotoğraf o mahalleden aşağı inerken çekildi. Zeytinlikler içinde bir taş ev. O köyde su var, okul taşımalı, yolu süper manzaralı ama yürüyüş için yokuş yukarı zor yürünen bir rotada. Oraya iki çuval bıraktık çünkü Avlan mahallesi denilen ve av mevsimi avlanılan bölgede bir mahallesi, o taraflara göre büyük bir köyü (Boğaziçi) ve G Mahallesi o köye bağlı olduğundan 2 çuval, ve bir tane de Karaağaç köyüne bıraktık.Karağaçtan da yeni açılan yoldan döndük. O yol geldiğimiz yolun yaklaşık yarı km sine eşit ama şimdilik asfalt olmadığından zor bir yol.
Burası daha önce de blogda yer alan bir yer aslında ama her gördüğümde tekrar tekrar fotoğrafını çekmek geliyor içimden :) G mahallesi yolu.. Ev boş ve aslında burası sit alanı.. Sanırım şu an kaçak zaten. Mahkemelik de olabilir.
Sağda görünen koylar Kabak Koyu ve Kelebekler vadisi Ölüdeniz falan.. Hava açıkken görüntü daha net.
Bayram öncesi çok yoğun geçti, bayramda yukarıda anlattığım gibi, yürüdük, yüzdük, kitap okuduk, dinlendik,gezmeye gittik. Bayramda çok keyifli değildim ama dün keyfim yerine geldi :)
Bugünün şarkısı : Yükset Sadakat tan .. BEN SENİ ARAYAMAM
Not: Finasbank post cihazı insanları soymak için sanırım.İşyerindeki makinayı değiştirdik,çünkü aylık 90 lira ödemesi var. Her ay 45 lira makina bedeli 45 lira da hesap işletim ücreti ödüyorduk.
Değiştirdik dolayısıyla aylık bin liranın altına 15 lira ödenecek şimdi garantiden. İki banka arasında bu kadar fark olur mu..? Nerden ne kaparsak mantığı beni öldürüyor bazen.
Birde uzun vadeli ev kredisi olanlara hatırlatma..! Kredi oranları değişti ya sizde bankalardan kredi oranlarınızı düzenleyip düşük oranlı kredi alıp,eskisini kapatabilirsiniz.. Dosya parası ödeyip yapıyorsunuz bu işlemi,aynı banka ya da farklı banka olabiliyor. Biz yeni kredi çekip eskisini kapattık,kazancımız 15 .000 lira.Aklınızda olsun. Bunu da nedense reklamlarla hatırlatmıyor bankalar! ..
Birde yarın Çalış Karnavalının ilk car boot (2. el pazarı ) zamanı yarın kısmet olursa Çalış'ta yız..

Çarşamba, Eylül 23, 2009

Kimi sevsem sensin..

Kimi sevsem sensin..

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor


kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum.

Attila İlhan

Pazar, Eylül 20, 2009

Venedik- İstanbul

" İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin çalışınca oluyor logosunun son örneği...2010 Avrupa başkenti seçilen İstanbula Venedik tarzı bir imaj getirmesi çok akıllıca bir düşünce..."
(Gruptan gelen bir mail bu)

Ben mail olarak bile yaşanan can kaybından yazmaya ve insanlara bu maili atmaya utanıyorum bu şehri yönetenler yarın öbür gün yine oy sandıklarında yarışacak hatta sandıktan çıkacaklar..! İSTANBUL 2009 -Tahminen Selimpaşa ..
Böyle zihniyetlerle bayram bize bir gün, fazla değil.. İyi bayramlar.

Cumartesi, Eylül 19, 2009

Şeker bayramınız kutlu olsun , iyi bayramlar :)



Bayramda kendi yaptığım vişne likörümü açıp yanında çikolatalarla bayramı geleneksel balkon kutlaması şeklinde düşünüyorum.. Belki buralarda hava güzelse denize gidebilirim (şu an gök gürlüyor ama yağmur yok) ya da Uzunbey bana surpriz de yapabilirmiş..Oğluş kendine odası hariç bir de çalışma odası yaptı.Küçük bir odamız vardı,kütüphaneme el koydu, oraya kendi kitaplarını indirdi.. Bir de masa koyduk, siz kendinize planlar yapın beni rahat bırakın diyor. Annemlerden ve İstanbuldan uzakta bayram geçirmek bana bayram gibi değil de tatil gibi geliyor.. Alışveriş yapıp eve geldim ve şimdi bayram için şekerpare yapacağım ..

Bayramın 1. günü kendim için : Aşkım Bahardı

Bayramın 2. günü sizin için : Benim Gözüm Sende

Bayramın 3. günü herkes için : Dudaklarından Arzu

İYİ BAYRAMLAR :)


Bloğuma giremediğim saatlerde kaydına ulaşamadığım ve yerini tespit edemediğim bir kayıt var..Dünya da nerde olduğu belli değil,tam 17 saat bloğum açık kalmış..Sayacı olanlar bakabilir mi onlarda da bu tarz bir kayıt var mı..?



Magnify User (Asortik Krep'in Blogu)
19th September 2009 02:00:24
VISITOR ANALYSIS
Referrer No referring link
Host Name .
IP Address 74.63.89.202 [Label IP Address]
Country Anonymous Proxy
Region
City
ISP Fdcservers.net
Returning Visits 0
Visit Length 17 hours 55 mins 43 secs
VISITOR SYSTEM SPECS
Browser IE 8.0
Operating System WinXP
Resolution Unknown
Javascript Disabled

Navigation Path
Date Time Type WebPage
17th September 2009 17:23:15 Page View No referring link
18th September 2009 11:18:58 Page View No referring link
Bloggersa tamam, sadece merak ediyorum ..Birde bloggersa neden merkezi belli değil ki..? Ve bu yapılanmadan önce hangimiz bilgilendirildik..! Çoğu kişinin haberi yok böyle bir çalışmadan, haberi olanlar yazsın lütfen..Yani haber verilip verilmediğini yazsın.

Perşembe, Eylül 17, 2009

Kelebek Kanatlarını Çırptığı Andan İtibaren

Bugün yardım götürdük dağ köylerine Orman İşletmenin arabasıyla.. Yoruldum ama bir o kadar da mutlu olduk. Resimleri ve yazısı daha sonra.

Son günler koşturmaca geçiyor.Dün manikür pediküre gittim, kahve içtim, fal baktık.. Hiç haber yoktu, daha doğrusu fincanda ben bir şey göremedim..Sessizlikte canımı sıkar benim..

Devin bana mail atmış, bana uğra diye,özledim zaten bir adım ötemde ama uzun süredir gidemedim.En yakın fırsatta uğrayacağım.

Bayramda buralardayım.Hava böyle olursa denize gideceğim..

Keyfim yok, yazımdan da anlamışsınızdır ..

Kelebek kanatlarına yazılan harfler vardı bir ara maillerde dolaşan, ben yanlışlıkla silmiştim.. Tekrar bulamıyorum ve o kelebek kanatlarındaki harflerden istiyorum. Gören, bilen varsa bana yollasın lütfen.

Bloglarımızla gerçekten oynuyorlarsa haber alma ve iletişim hakkımıza engel oluyorlar.Bence bu diğer suçlardan daha büyük suçtur. Blogları rahat bırakın..!

Günün Şarkısı: Duydum ki unutmuşsun..

Salı, Eylül 15, 2009

Sevmekten kim usanır..

Geçen cumartesi Göcek'e gideceğimizi yazmıştım.Ben yanlış anlamışım ,randevuyu alan Uzunbey Köyceğiz demiş ben Göcek anlamışım :)) Bende şu saatte orada olmalıyım diye söylediğinde buradan 15-20 dakikada gittiğimiz Göcek için neden bu kadar acele ediyor diye düşünmüştüm. Orada fotoğraf makinamın pilinin şarjı bittiğinden Çağıl' ın cep telefonuyla çektik fotoğrafları.. Sen şarjı yedeklememişsin, yanına pil almamışsın hatta makinanın kartını evde bilgisayarda unutmuşsun muhabbetiyle dalga geçtiler benle.Kartı arabada kullandığımız müzik kartıyla hallettik derken makina kabul etmedi, zaten pillerde bitik, cep telefonuna kaldık. Yine de resimsiz kalmadık ve Çağıl bilgisayarda masa üstüne koydu fotoğrafları..

Burası Köyceğiz, o kadar küçük bir yer ki aradığınız caddeyi sorduğunuzda kimi arıyorsunuz diye soruyorlar..Bizde şu caddede Karen diye bir İngiliz dedik.. Fırından dönün soldan 4. ev diye tarif ettiler :) İşimizi çabuk halledip evin önünden gözüken suya doğru yürüdük ve sahile şöyle bir baktık Köyceğizde.. Çok sakin ve o gün ara ara yağışlı olduğundan etrafta pek kimse yoktu.

Gölün görüntüsü sakin ve hafif esintiliydi, kendimi BüyükÇekmece de hissettim bir an..


Bu da sokaklardan bir görüntü.. Eski bahçeli evleri ile aslında bize hoş gelen bir hali vardı..
Dönüşte Dalaman'da Köfteci Efe'de yemek yedik ve beni eve bırakıp işe gitti bizimkiler..

Pazar günü geç kalkıp çok güzel bir kahvaltıdan sonra Koca Çalış'a Ares'i yürüyüşe götürdük.. O koştu, biz yürüdük..


Bu toprak araba yolunda yürüyoruz genelde.. Sağ tarafta büyük bir site var ve bu yol sakin oluyor ..


Yolun kenarındaki siteden görüntü..


Çalış Baba 'nın türbesi yazıyor ama bence uydurma bir isim bu. Kaydı yok hiçbir yerde.


Yolun yarısını yürüyüp döndük ve deniz kıyısında ben deniz kabuğu ve yengeç parçaları topladım,onlar gezdi..


Sonra Çağıl ve Ares'i evde bırakıp Üzümlü'ye arkadaşlarımıza yemeğe gittik. Bu aile İngiliz Hanım ve Türk Bey'den oluşan yaşları bizden büyük ama sevdiğimiz bir aile.. Daha öncede kaktüslere düşkün evin hanımının kaktüslerini çekmiştim .. Bu sene büyümüşler, bunda kaktüslerin limonlukta yaşamasının da faydası çok.


Karışık kokteyl saksı..


En soldaki dışında diğerleri çelikten yetişmiş..


Balkondan dağ manzarası.


Bahçede değişik meyve ağaçları , değişik tarzda asmalar ve güller vardı.


Yine bir kokteyl saksı.



Geçen seneye göre bitkiler daha bir büyümüş ve bahçe güzelleşmiş geldi.


Damla sulama ile sulama işini çözmüşler.Normalde bir günde suladıkları bahçeyi 2-3 saatte bitiriyorlarmış şimdi. Zeytin ve iğde gibi ağaçlar ve değişik tarzda biberler vardı bahçede.


Böğürtlenleri unutmak mümkün değil.. Üzümlü Fethiye'ye göre yayla olduğundan daha böğürtlen mevsimi bitmemiş..

Bahçenin değişik köşelerinde evin beyinin ilgi alanına giren asmalar var. Buradan topladıkları üzümlerle kendileri içmek üzere evde şarap yapıyor ve misafirlere ikram ediyorlar. Onlara benim de ne kadar çok evde şarap yapmayı istediğimi ve fırsat bulduğumda şarap yaparken çıraklık yapmak istediğimi anlattım..Emekli olunca da evde yapmaktan bahsettim.. Çok hoşlarına gitti ve sen emekli olduğunda biz burada olmayız herhalde dediler.. Benim kadar kızları olduğundan sanırım bu cümle.. (Gözlüklerimi çıkardığımda çok genç görünüyorum aslında Minimalist bile bana gözlüksüz fotoğraf koy bloğa, çok farklısın dedi :)) ama ben gözlüklü halimi daha çok seviyorum.. Yani sözün özü beni genç bulduklarından bu çok çalışma meselesi..Ben o kadar uzun çalışmayı düşünmüyorum belki bu umduğunuzdan daha yakın olabilir dedim, gülüştük..

Oturduğumuz ve yemek yediğimiz balkon.

İzin isteyip bahçenin resimlerini çektim, o arada içeride herşey hazırlanmıştı zaten.. İngiliz-Türk karışık bir muhabbette oturduk ve yukarıdaki fotoğraftaki yemekleri yedik..


Mercan çiçekleri evin önünde muhteşem güzellikte görünüyorlardı.


Geçen sene bu zamanlarda hava güzel olduğundan havuz keyfi de yapılmıştı.O gün kimse havuza yanaşmadı, oysa ben soğuk suları sevdiğimden tek başıma keyif yapabilirmişim :))


Evin iki tane köpeği olduğundan havuzbaşına bu sene demir kapı yapmışlar, köpeklerden biri aklına estiğinde girip yüzüyormuş :)


Gelelim ev yapımı şaraplara.. Geçen sene bir öküzgözü içmiştik nefisti bu seneki biraz genç geldi bana .. Bu yüzden diğerinden devam ettik.. Harikaydılar ,evin beyine evde şarap yapımıyla ilgili bir site var çok güzel, onu önerdim ve bütün gece şaraplar konusunda sohbet edip durduk.Bu muhabbet devam ederken yeni tanıştığımız bir İngiliz Hanımın Türk arkadaşı ünlü bir şarap markasının temsilcisi çıktı :)
Çok keyifli bir geceydi..
Mutfağa girip çıktıkça bulaşıkları makinaya yerleştirdim bir yandan .Evin sahibesine yardımcı olmaya çalıştım.Onbeş kişilik bir sofra hazırlamak bile yormuştur muhtemelen.. En azından bir kısmına yardımcı olmak istedim..



Arada hoş ayrıntılar içeren yerleri de çektim :) Oldukça güzel geçen bir yemeğin ardından tatlı faslı ve dalından toplanan meyvelerle geceyi tamamladık..



Bu biberler bana Meyvelitepe'nin gönderdiği ve kendi yetiştirdiği çok acı biberler olup adları Thai Biberi :))
Ben ona nasıl yemesi gerektiği hakkında tavsiye de bulununca illa sen dene diye bana gönderilen biberler.. Thai Biberlerinin acılık değeri 100.000 . (Normal acı biberler 4000 derece ) Nasıl bir şey demeyin, link verdiğim yazıyı okuyun ve benim etrafta acı sevenlere uygulayacağım denemeleri takip edin derim :))
Teşekkürler Meyveli Tepe biberler için :)
... ... ... ...


Süreyya Operası 28 eylülde perdelerini açıyor.. Etkinlikler başlıyor.İlk etkinlik 4 el piyano Konseri.. Ufuk-Bahar Dördüncü. İstanbuldakiler haberiniz olsun..


... ... ... ...


10 ekimde bir terslik olmazsa bizde turla Likya Şarapçılığın bağbozumuna gidiyoruz Antalya Elmalı'ya :))

... ... ...

Bu aralar market alışverişi konusunda bizde buralarda insanları uyarmaya ve çanta konusunda bilgilendirme çalışmaları yapmaya başladık.. Migros % 100 geri dönüşümlü poşetlere geçmiş bile.. Umarım diğerlerine de örnek olur bu durum. Çantam yanımda olmasa da olabildiğince az poşet almaya çalışıyorum. Bu arada annem bana Kırkyama dan alışveriş çantası yapmaya söz verdi, sanırım yakında gelir bana. Bende sizin için görüntülerim.

Hatırlatmak istediğim bir nokta var ki çöp ayrımı çevrenizde uygulanmasa bile siz çöplerinizi ayrım yaparak atarsanız en azından onları toplayan insanlar tarafından geri dönüşümünü sağlarsınız..

Günün şarkısı : Teoman Alpay'dan. Sevmekten kim usanır..
Bir arkadaşım bana hep hüzünlü şarkılar seçiyorsun demişti ama onları çok seviyorum, Türk Sanat Müziğinin yerini de hiç bir şey tutmuyor..