Pazar, Aralık 31, 2006

Cumartesi, Aralık 30, 2006

Dün sözleştiğimiz saatten 10 dakika önce otogardaydım ama otobüs erken geldiğinden 5- 10 dakika bekletmişim Tijen Hanımı..Seni gördüğümde tanırım demiştim tanıdım da ama birden gözden kaybettim..Sonra otobüs yazıhanesine Antalya arabasının gelip gelmediğini sorarken evet bir an gördüğüm oymuş demek ki dedim ..Dışarı çıktığımda sanırım beni aramak için cebini açıyordu :)) Tijen Hanım diye seslendim ve karşılaştık..Bavulunun bir tanesini elinden alıp onu arabaya götürdüm..
Aslında şehrin içinde ve deniz kenarında bir yerde oturmak isterdim onunla ama hem 3-4 gün Fethiye' de olacağından oraları nasılsa gezeceğini düşünüp daha sakin bir yerde konuşuruz diye daha önceden geleceğimizi haber verdiğim bir yere götürdüm..Burası Fethiye ve yemekleri konusunda yemek yiyebileceğimiz ender yerlerden biri ve hem de çarşıda bir yerde oturduğumuza çevreye selam verip konuşmaktan ben rahat edemiyorum böyle özel konuklarla..
Gideceği yer benim daha önceden anlattığım Ahmet Kizen' in yeri olan Pastoral Vadi..
Nasılsa oraya gideriz diye ben beş çayı için Tijen' i ( birbirimize adımızla hitap etmeye karar verdik konuşurken ) Kargı' da Yörük Müzesine götürdüm..Hem rahat rahat sohbet ettik hem de müzeyi gezdirdim ona.. Oranın sahibesi Aysun Hanımın yaptığı güzellikleri yedik..Tijen Hanım ara ara not aldı..Sohbet ettik ve en sonunda Ahmet Kizen' in bizi aramasıyla kalacağı yere yani Pastoral Vadiye gitmeye karar verdik..Kargı ve Yanıklar zaten birbirinin bitmesiyle başlayan köyler..Gerçi Pastoral Vadi' ye gitmek için özellikle araba gerektiğinden Tijen Hanımı ben karşılamaya talip olmuştum :)
Bugün hazırlık yapıyorum yarın ki gezimiz için ..Onlar da bugün organik zeytin yağı yapımıyla uğraşacaklar..Biz akşamdan vedalaştık ama Tijen Hanımı yine Fethiye' de görmek istiyorum..Özel olarakta gezmeye gelmesini..ve benim rehberliğimde gezmesini..Şimdilik onu dostlara emanet ettim :)) Aslında böyle şeyler anlatılmaz ama bu platformda aile gibi olduk artık..O bana Antalya' dan çok güzel üstünde Bağaça yazan damlasakızlı tabak büyüklüğünde bir kurabiye getirmiş..Akşam bayıldık yerken..Birde kelebek formlu kocaman bir ataç :)) Bende ona buraya özgü değişik bir el dokuması olan " Dastar" denen ve buradaki Üzümlü köyünde dokunduğu için Üzümlü Dastarı olarak bilinen el dokuması bir örtü hediye ettim..Kargı' ya giderken Portakal Bahçesini de gösterdim tabii ki :)) ve havanın kararması yüzünden inip toplayamayacağımızı düşündüğüm için bir poşet portakal hediye ettim :)) ( Bu kısımda Burcuyla ilgili bir sıkıntım var..Onu buralara kadar getirip portakal Bahçesine götürmediğimden çok üzgünüm ama inan ki pişmanlık listelerimde ilk sıralarda Burcucum ..Yine de şöyle bir sözüm var kendime, ev yaptığım zaman ilk misafirimin sen olmasını istiyorum.. ve beni affetmeni bekliyorum..Bazen çok isteyipte gerçekten beceremediğimiz şeyler oluyor ne kadar uğraşsakta :((
Bugün bavul hazırlıyorum yarın sabahtan da yola çıkıyoruz kısmetse ..Resim çektim ama gerçekten ikimizin de kollarının omuzumuzda ve bizi aynen gösteren resimleri burdan yayınlayacağımızı düşünmüyorsunuzdur herhalde :)) Bizi linklere girip oralarda hayal edin lütfen..Fethiye' den sevgilerimle ...

Resim: Koca Çalış Plajımız ..
Not: Begonyalı balkon resimleri yayınlamıştım bir zamanlar evet o gerçekten benim evimin balkonu :))

Çarşamba, Aralık 27, 2006

Size çok güzel bir haberim var..Cuma günü kısmetse müthiş bir blogger'la buluşuyorum Fethiye 'de..Bekliyorum kendisi yazsın diye..Buluşmanın ayrıntıları ve müthiş blogger yazısı cumartesiye :))

Salı, Aralık 26, 2006

Renkler
hepimize ayrı ayrı elbiseler bulmuş sağolsun..Onun hatırına bir kereliğine onun seçtiği elbiseyi giyerdim ama esas beğendiğim ve giyebileceğim tarz kıyafetler bunlar..En üstteki model son zamanlarda en beğendiğim modellerden ..
Mavi benim favori rengim..Dekorasyondan giyime en çok sevdiğim renk.. Tarz olarakta modern buldum..
Aslında bu renk kıyafet sevmem ben..Ama modeli ve kumaşı o kadar güzeldi ki dayanamadım araya aldım..
Tabii ki favori renk siyah..Hem de kolay kolay modası geçmez..Ağırlıkla tercih edebilirim.
Son zamanlardaki kahverengi hastalığım için birebir..
Bu resimdeki siyah kıyafet..Duruşu bile bir başka güzel siyahın..Asil
Son resim son model ..Elbisenin kesimi nefis rengi fena değil..Değerlendirilebilir.
Kesinlikle tercih sırasında değiller..Genelde sevdiğim ve giymek istediğim modeller..Sadece sırtı açık modeller eksik..Onlar olmazsa olmaz.
Özel istek üzerine size Demirköy ' de kar resmi :)) Çarli ... Canım bu resim senin için ..Meri crismıs :))
Biz çocukken Demirköy' de develi dediğimiz yüksek ve büyük kızaklarda karda kayardık..Istırancalar soğuk olur ve buz tutardı her yer..Yollar kapanırdı Karaman Bayırında..Pınarhisar' dan sonra son köy olan Yenice'den itibaren sağ sol orman yoludur ve aynen etraf bu görüntülerle doludur..Yolda kalan herkese insanlar yardım eder..Onun için ben karda arabada kaya kaya gitmekten korkmam ..Her işin bir tekniği vardır ve çok karda eğer arabayla kalkmak zorsa ikinci vitese takarsın vitesi ve kaymadan kalkarsın ... Bu da hanım sürücülere kıyağım olsun :)
İstanbul' da kar hikayelerim ise aynen şöyle..Mimarsinan denen Büyükçekmeceye bağlı bir köyde oturuyoruz o zamanlar..Önümüzde buğday tarlası var..Biz köyün yazlıklarının olduğu kısımdayız zaten ama yaz kış oturan 3-5 aileden biriyiz..Demirel Sinanobanın temelini o yıl atmış..-Ne garip yıllar sonra orada oturacağım ama o zamanlar aklımın ucundan bile geçmiyor henüz..10 yaşındayım-Nasıl kar ve soğuk var anlatamam..Elektrik direkleri yıkıldı fırtınadan ve biz o sene 15 gün elektriksiz kaldık İstanbulda bu köyde ..Okullar tatil tabii..Bir o kışı hatırlarım çok soğuk bir de lise 1 ya da 2 deyken E-5 yolunun kardan kapanması..Beylikdüzü Avcılar arası ..Yani o kadarcık yol 3 gün kapalı kalıyor..Bu dediğim 86-87 kışı ..
Buraya taşındıktan sonra bir gün İstanbula gittim kar vardı ve hala lapa lapa yağıyordu..Akşam trafiğinde Beylikdüzünde arabaların çokluğunda yollar kapanacak kadar boş kalmadığı için yollar ancak sabaha karşı kapandı.
İşte size bir kar resminin bana hatırlattıkları .

Resmin üstüne tıklayarak büyük halde seyretmeniz tavsiye edilir :))

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Yeni yıl ruhuna uygun olsun diye bu ara hep bu tarz resimler kullanmaya karar verdim..Eskiden yani biz çocukken yeni yıl zamanı hep kar yağsın isterdik..Hatta Burcu ile Çarli küçükken yine bir yılbaşı gününe kadar İstanbul 'da bir damla kar yağmadı..Bütün gün sabah kalkıp kar yağmasını bekledik..Ne yazık ki son günde kar yağmadan sona eriyordu ki.. Birden lapa lapa kar yağmaya başladı..Hepimiz ne kadar çok sevinmiştik..Burada havalar çok soğumadığı için ve 35 yılda bir kar yağdığı için kar görmeye ve ya oynamaya dağlara çıkılıyor..Bende çok özlediğimi söyleyemem ama bazen tek özlediğim lapa lapa yağan karı gece karanlıkta sıcak bir apartman dairesinin, tülü çekilmiş penceresinden, elektrik direğinin aydınlattığı loşluktan yağan haliyle seyretmek.. Çok uzun bir cümle oldu farkındayım ama tam tanımıyla işte bunu yapmayı özledim..Yani siz şu son günlerin çok soğuk İstanbulundan sıcak memleket özlemi çekerken ben burada lapa lapa yağan karı seyretmeyi özledim..Özledim işte..Belki de seyretmek istediğim ya da olmak istediğim durum bu..Birde şimdi aklıma geldi..Hani yürüyorsundur İstanbulda sokakta..Birden kar başlar yavaştan aslında o saate kadar geç kalmamış insanlar bile yavaştan bir acele etmeye başlar..Hareketler hızlanır, hem konuşulur hem de tezgahlar müşteriye huzursuzluk vermeden toparlanır..Kuyruklarda soğuktan hareketlenen insan sayısı çoğalır ve hızlı hızlı eve yetişmeye çalışırsınız..Herkes gibi..İşte burda her şey var ama bunlar yok..Özlediğim belki de bu kalabalık..Bilmiyorum işte..Bir şeyler özledim ama aklımın ucuna geliveren düşünce burada dilimin ucuna gelmiyor bir türlü..İşte ben bu düşünceler içinde sıcak kahvemi yudumlayarak yarın muhtemelen gündüz vakti bir deniz kenarı cafesinde havanın bu çok güzel olan Akdeniz şehrinde keyfine varıyor olacağım..Puslu dağların zirvesinde belki de İstanbuldaki bir sokaktaki manzarayı düşünmekten yorgun bakışlarımla bir parça simit attığım denizdeki balıkları seyrederken ve kahvemi yudumlarken yavaş yavaş..

X mas


Yeni yılı bu gece Almanlar kutluyor sanırım yarın gece de İngilizler..Burdaki bar ve restaurantlarda yabancılar için yapılan eğlenceler var ve gündüzden başlıyorlar eğlenmeye..Bazı komşular balkonlarını süslemiş..Bizde yarın akşam Üzümlü' ye davetliyiz ama gidip gitmeyeceğimizi bilmiyorum..Bizim yeni yıl partimiz bu sene kısmetse Antalya' da olacak..Ben inanış olarak değil ama eğlence olarak genelde yılbaşında dışarıda eğlenmeyi seviyorum..Hele burada..Bir sene boyunca yapmadığımız taşkınlıkları yapıyoruz o gece..O da kalabalıkla güzel oluyor..Bu sene Kemer' de bir otele gidiyoruz..Hem yılbaşını hem de bayramı orda geçireceğiz..Eğlence kısmı arkadaşsız da güzel olacak mı bilmem..Çünkü biz genelde çok içsekte kafayı bulamadığımız için küfelik arkadaşları biz eve bırakıyoruz..
Şimdi Çağıl okuyunca hemen atlayacak ne o hava mı atıyorsun tatile gidiyorsun diye..Cumartesi günü yemeğe gittik Kargı'ya deniz kenarındaki yere..Çok güzel gün batımı fotoğrafları çektim..Hemen benimle dalga geçmeye başladı..Ne yani şimdi deniz kenarında oturduk, balık yedik bunlar da fotoğraflarımı diye yazacaksın diye..İyi de ne yazayım..Ya da hava atmamaya çalışarak yazsak ne yazabiliriz..Birde bunları yazmak hava atmak mı oluyor? Ben burayı bir paylaşma platformu olarak görüyorum..Ya da yazdıklarım bence o kadar içten ki yani sizlerle paylaştıklarım bana hava atmaya çalıştığımı düşüneceksiniz gibi duygular hissettirmiyor..En azından yazarken ben öyle düşünmüyorum..Bazen buraya yazdıklarımı okuyorum eski yazılarımı ve bunları iyi ki yazmışım ve geride birşeyler bırakmışım diye düşünüyorum..İnsan zamanla yaşadıklarını unutuyor çünkü..

Çağıl gibi düşünenler vardır belki de yine de ben içimden nasıl geçiyorsa öyle yazacağım..Bazı yazdıklarım yaşadıklarımdan eksik bile..Gerek deşifre olduğumdan gerekse küçük bir yerde yaşadığımdan zaten her duygumu ve her yaptığımı burada sizlerle paylaşamıyorum..Yine de geleceğe dair buradaki hayatımı anlatabileceğim bir nokta burası..Bu ortamın olmaması fikri bile beni rahatsız ediyor artık..Seviyorum yazmayı..Hepte sevdim..Eskiden şiirler yazardım çok eskiden ve şiir yazan çok arkadaşım vardı..Bunlar iyi şiirlerdi de..Bazılarını paylaşmak istiyorum zaman zaman..Yani iyi arkadaşlarımın iyi şiirlerini..
Her zaman yazmak beni rahatlatmıştır..Ben çok üzgün ve sinirli olduğum zamanda yazarım..Ve yazıyla her duygumu ve düşüncemi çok rahat anlatabilirim..Bu ortamı bozan ya da bir şekilde engelleyen birilerine de çok hoş gözle baktığımı da söyleyemeyeceğim.

Cumartesi günü ilk defa uzun zamandır Çağıl'la aynı zamanda evdeydik..Ben işe gitmedim, o da evde olmanın keyfini çıkardık beraber..Sonra Uzunbey aradı ve sizi deniz kıyısına yemeğe götüreyim hem de biraz konuşuruz dedi..Vermemiz gereken bazı kararlar var yine..Netleşince sizle paylaşacağım..Neyse biz yemeğe gittik ama etrafta tanıdıklarımız olunca bizim rahat rahat konuşmamız pek gerçekleşmiyor..Onun için tatile dışarı gidiyoruz zaten..Hava öyle güzel ki ! Yine de muşambalarla çevrilmiş ve iç kısımda ama yine denize bakan bir tarafta yemeğimizi yedik..Sonra ben fotoğraf çekmek için dışarı çıktım..Kot ceketimi üstüme almadan tabi..Orada otururken bir kaç müşteri ve tanıdık gördük ve sohbet ettik..Oradan çıktığımızda hava kararmıştı ve küçük bir işimiz vardı..Onu konuşmak için Yörük Müzesine gittik çay içmeye..Yine orada dostlar ve tanıdıklar gördüğümüz için bayağı oturduk..Çok güzel sıcak bir mekandı ve ben yine üşümediğim için kot ceketimi çıkardım..Geç gelip yattık hemen ama sabah kalktığımda sol omuzumun tutulmasından kıpırdayamıyordum bile..Halbuki bugün portakal toplayıp Annemlere ve Burcuya göndermemiz gerekiyordu..(ve Çarliye..Bak unutmadım seni :)) Ağlana sızlana kahvaltıyı hazırladım ama rafa bile uzanınca soluğum kesiliyor..Neyse öğlene kadar bir şekilde oturdum ve öğlende Çağıl'a birşeyler almak için önce alışverişe çıktık sonra da portakal toplamaya gittik..Geldiğimizde de mangal yapıp veranda da sıcak şaraplarımızı içtik..Bugün hava çok güzeldi ama artık kışın geldiğini de unutmamak lazım..Sabahları ve akşamları serin oluyor! Dikkat etmek gerekiyor üşütmemek için..Zaten bizi de burada bu havalar mahvediyor :))

Cumartesi, Aralık 23, 2006

avakado salatası

Avakado: İçerdiği yağ asitleri ve vitaminler sayesinde bu koyu yeşil meyve, çok değerli besinler listesinde yer almaktadır. Dıştan kullanımda, bol miktarda içerdiği A vitamini, hücrelerin yenilenmesini destekler ve üst deride kepeklenmeyi nasırlaşmayı önler. B vitamini kompleksi, hücre metabolizmasını çok olumlu etkiler.Avakado Salatası Avokadonun etken maddeleri, deriyi kurumaktan korur ve özellikle, duyarlı, kuru, yıpranmış ve yaşlanmış derileri iyileştirir ve güçlendirir.
Zaman zaman ne kadar faydalı olduğunu okuyupta bir türlü damak tadımıza uygun şeklini bulamamıştık bu meyvenin..Pazar pazarından 4 tane aldım ve geçen gün kahvaltıya gittiğimiz Yörük müzesinde yediğimiz kahvaltılık tarifini yaptım ama kendi uyarlamam ile..Yani avakadoları soyup, içindeki çekirdekleri çıkarıp mutfak robotuna attım.İçine sarmısak, zeytinyağı,1.5 limon suyunu, karabiber ve kimyonu az tuz ile bir güzel karıştırdım..Sonra kızarmış ekmek dilimleriyle bu akşam oturmaya gelen arkadaşlara ikram ettim..Daha önce de kendimize akşam yemeğine çıkardım.Öyle hoşumuza gitti ki bu haliyle anlatamam..İster meze, ister salata, isterseniz d kahvaltılık olarak günün her saati ikram edebilirsiniz..

Cuma, Aralık 22, 2006

Bugün evdeyim..Dün öğleden sonra Dalaman 'a gidip geldiğim için ve günlerdir hareketli günler geçirdiğim için artık bugün yataktan çıkamadım ve Uzunbey beni evde bıraktı bugün :)
Önce Burcu ile uzun uzun telefonda konuştuk..Sonra kalktım kahvaltı ettim ve dün öğlenden beri girmediğim bloğa girip , maillerimi okuyayım istedim..
Bugün biraz iş, biraz keyif, biraz bahçe derken akşama güzel yemekler yapıp yemek istiyorum..Daha bir şey yapmaya fırsat bulamadan öğlen oldu bile..Aslında fırsat bulursam portakal reçeli yapmak istiyorum ..Ben portakal reçelini kabuklarıyla yapıyorum.. Ancak soyup yediğimiz portakal kabuklarından kurabiye ve keklere koymak için şekerleme yapmak istiyorum..Evde çok zaman geçiremediğimden pek ev yapımı şeyler hazırlayamıyorum ama yapmaya yapmaya geçen gün yaptığım pancar turşusunu da az tuzlu yapmışım..Daha doğrusu turşudan çok konserve gibi olmuş..Bende onları kornişonların arasına attım ve aynı suda biraz bekletince bir şeye benzediler ..Boş kavanozlarımı atmadım..Onlara reçel yapıp koymak istiyorum..Sonra da Burcuya ve Çarliye götüreceğim sözüm var :))
Aslında ileride Portakal Bahçesine yapacağım evde bir tane kendime seramik atölyesi yapmayı düşünüyorum ya..Bir de böyle ev yapımı reçel ve ürünler içinde küçük bir kiler yapıp kavanoz kavanoz bir şeyler yapmayı düşünüyorum..
Ben aslında güzel yemek yaparım..Daha doğrusu bu olayın genlerden gelen bir beceri olduğunu düşünüyorum ve kendimi bu konuda şanslı insanlardan buluyorum..Mesela Burcu' da çok güzel pastalar yapar, Annem öyle becerikli bir kadındır ki ben çocukken pastahanesi olmayan Demirköy'de yani yetmişli yılların sonunda bana doğumgünü hediyesi 3 katlı pastalar yapıp 50-60 kişi ağırlamış insandır..Anneannem ve Babaannemin yemeklerini artık anlatmayacağım..Ben evlenene kadar mutfağa çok fazla girmedim aslında sadece pilav ve makarna yapmak için arasıra girerdim çünkü bulaşık yıkamayı ve mutfağı toplamayı pek sevmem..Ben yemek ve ikram yapacağım biri de benim arkamı toplayacak..O zamanlar daha çok evin temizliğinden ve her türlü dış işiyle ilgilenirdim ama misafir gelmiş Annem yokken ya da evde birileri açmış problem olmazdı benim için.Sonra evlendiğimde sadece pilav ve makarna yapan biri için yemeğe düşkün ama kilo almayan bir eşe sahip olmak zordu aslında..Önce yemek kitaplarına dadandım ve sonra yemek programlarına.Yemek yapmak eğer düzgün bir tarifin varsa çok kolaydı aslında..Uzun süre gerek misafir olayında gerek ikramlarda ve evde çoğu kişiyi şaşırttı..Biraz da asortik tipliyiz ya..Evi çekip çevireceğin kimsenin aklına gelmiyor tabi :))
Benim tariflerimi topladığım bir kitabım var..Genelde oraya yazarım ikramları ya da değişik yemekleri..Bu aralar sanırım birşeyler yapmayı özledim..Ve uzun süredir mutfağımdaki eşyalarımı yenilemedim..Evlilikler eskidikçe eşyalar yıpranıyor..Burada alışveriş içinde uygun yerler bulamayınca kendimi mutfaktan soğumuş buldum..Gerçi yeni bir ev yapmadan eşyalarımı yenilemeyi düşünmüyorum..Kadınlar için ev ne kadar önemli bir kez daha farkına vardım bu aralar.Bu kadar lafın arkasından aslında paylaşmak istediğim Çağıl'ın benim gibi mutfağı becerebilen bir annenin yemeklerini beğenmemesi..Aramızda bir espri vardır genelde ben yemek yendikten sonra eline sağlık denmesinden hoşlanırım o da eline sağlık iğrenç olmuş der ve evimize yeni gelen biri varsa o an ya da yeni tanıştığımız biri gözlerini pörtletir birden..Bu benim oğlumun sebze sevmemesinden ve daha çok akşamları yaptığım mantar ve patlıcanlı yemeklerden, değişik salatalardan sonra söylenir ama söylenir hep..Ben artık alıştığım için etkilenmem ve kabul ederim ki dışarıda yenen her yemek benim iğrenç yemeklerimden bin kat daha güzeldir..Okulda çıkan 200 kişiye yapılan yemekler bile :))
Bugün evdeyim ama ne tv de seyredilecek güzel bir program var ne de canım iş yapmak istiyor..Biraz bahçeye çıkıp çiçeklere mi baksam.Güneş bu kadar güzel aydınlatırken aslında eve kapanmakta zor geliyor .

Salı, Aralık 19, 2006

yazının altına ekleme yaptım !! ...))


Konusu takvim olan bir yazıya neden bu resmi koydum bilmiyorum..Belki Demirköy' e çok benzettiğimden..Kaynağını bulsam iddia bile edebilirim Demirköy diye..Bir ara bu resmi eski bilgisayarımda duvar kağıdı olarak kullanıyordum ben..Sonra bilgisayarım değişti ve izini kaybettim.Bulduğumda eski bir dostu görmüş gibi oldum :)
Şu an İnce Saz grubunun "Mazi gönlümde bir yaradır" albümünden " Bir çapkına yangınım" şarkısını dinliyorum hem de yazı yazıyorum masamda..Bu şarkı hani Sev Kardeşim dizisinde lokantada kızın yalnız kaldığında söylediği şarkı işte..Şarkı- türkü olayları bende bazen takıntı yapabiliyor..Bir ara İki Ailede'ki evin babasının İclal Aydın' a söylediği şarkıya takmıştım..Gerçi hala takığım..Yani dinlemek bana özel keyif veriyor..Bir ara da biliyorsunuz ki blog müziğimi çok seviyordum..Hosttan kaynaklanan bir nedenle çıkarmak zorunda kaldım..
Şimdi gelelim takvim olayına bu sabah Yonca'yı okurken aklıma geldi ki biz geçen sene Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali Komitesi hiç böyle yaprak yaprak kopartılabilen Atatürk takvimi olmadığını farkettik..Her türlüsü vardı ve bunlarda hep daha çok dini bilgiler içeren anektodlar oluyordu..Bizde her kafadan bir ses çıkarken oluşturduğumuz bir toplantıda birden aklımıza bu fikir düştü..Öyle bir takvim yapalım ki her yeri Atatürk koksun dedik :)) İçinde hep şimdiki önemli olaylar ya da geçmişte devletimiz için önemli olan olaylar geçsin dedik..Sanatçıları koyalım mesela dedik..Türkan Şoray gibi yada önemli şairlerden dizeler koyalım dedik..Hoşumuza giden ve güncel isimler sözlüğümüz olsun hani kız adı Münevver erkek adı Şuayip olan eski isimler olmasın dedik..İsmi Münevver ve Şuayip olanlardan özür diliyorum şahsi bir olay değil..Genel bir yakınma ! )Böylece bütün kız ve erkek isimleri son dönem Türkçe isimlerden oluştu..Hatta komite başkanımız Ümit Hanım bize jest yaptı ve herkesin doğum günü tarihlerini alarak o günlere kız ve erkek isimleri olarak bizim adlarımızı yazdı..Bir yaz sonu toplantısıydı ve Annemle beraber katılmak zorunda kaldık..Çünkü mutlaka gel denildi toplantıya bende misafirim var dedim..Ümit Hanımda onu da getir dedi ve gerçekten çok güzel bir toplantı oldu :))
Bol bol Fethiye ve Ölüdeniz manzaralı resimler koyduk,ne okuyalım, bunları biliyormusunuz, imsak vakitleri, günün önemi, ne pişirelim, çocuğunuzun burcu gibi geleneksel takvim yazıları da koyduk..Sonra bunu yani Atatürk Takvimini ünlü yazarlara ve basına gönderdik..Büyük bir miktarı da satıldı..Bu sene de sanırım Ölüdeniz Belediyesinden ve ya Mavi Kuş Derneğinden temin edilebilecek..İlk takvim ilk göz ağrımız olduğu için yapraklarını koparmaya kıyamadım ve hala büromda asılı..Doğumgünümde ve Uzunbeyin doğumgününde hatta Çağıl'ın ve Annemin doğumgününde isimlerimiz yazılı olan takvim..Üstünde Atatürk resmi olan takvim.Benim en sevdiğim takvim.Biz şehirde otururken sadece cep takvimi ya da bilemediniz mutfakta, şirin, küçük bir takvim asardım eve..Buraya geldim ki her işyerinde boy boy takvimler hatta bir odada birden fazla..Sonra anladım ki getiren insanların gönül koymaması için asılıyor onlar duvara..Görüntü kirliliğide yaratsa bana çok içten bir davranış geldi bu yaptıkları..Kim getirirse getirsin ne kalitede olursa olsun bu insanlar arkadaşlarını belki de ahbaplarını kırmamak için hepsini asıyorlardı..Ben genelde Atatürk olanları tercih ediyorum ve masamda köşeli ve manzaralı takvimler kullanıyorum..Genelde sigorta şirketimden gelen masa takvimim ( bu takvim arasında genelde beğendiğim, gördüğüm ünlü kişilerin deyişleri ya da atasözleri yer alır )ve promosyon gelen cep takvimim dışında geçen sene sadece Çanakkale Geçilmez takvimim vardı büroda holde :))
Ajandamı Uzunbey hediye etti..Çok güzel ve kaliteli kırmızı ciltli bir ajanda..Kendine de değişik boyutta yine kırmızı almış..Eski ajandalarım ve masa takvimlerim işe başladığımdan beri arşivimin en eski parçalarıdır..Başka da özel yazı olarak arşivim olmaz..Çünkü kafamdaki fikirleri ben izin vermeden başkasının okumasından hoşlanmam ben..Çocukluğumdan beri masamda ve dolabımda benden izinsiz gezen eller olmasından ve eşyalarımın izinsiz kullanılmasından nefret ederim..Hatta kendime göre bir düzenim vardır ve birisinin karıştırıp karıştırmadığını kendime göre koyduğum düzenden dolayı anlarım..Allaha şükür ki uzun süredir beraber çalıştığım genç iş arkadaşlarım huyuma göre olduğundan pek problem yaşamıyoruz..Ben yokken masamın ve bilgisayarımın kullanılmasından da rahatsız olurum..Kendim kullanıyorsam birinin eşyasını da minumum seviyede rahatsızlık vermeye çalışırım..
Bugün pazara gittim burada..Pek sık gitmiyorum alacaklarım vardı..Gözüm hep Çekmece pazarındaki tezgahları aradı..Burada eksik olan şu güzelim mutfak eşyaları satan tezgahlar..Hatta doğru düzgün mutfak gereçleri satan bir dükkanda yok..Küçük bir Paşabahçemiz vardı..Son zamanlarda o da kapamış..Bir kaç tane dükkan var çok büyük ama çok eski model kaldıkları için aradığımı bulamıyorum buralarda..Antalya' ya tatile gittiğimizde orada gezmeyi düşünüyorum artık..Bilen birileri varsa bana adres verebilir mi? Ben sadece Migrostaydı sanırım Boyner mağazasını biliyorum orada..Bu arada Kurban Bayramında Antalya Kemer'deyiz..İyi bir otelde yer ayarladık dinleneceğiz sonra da Uzunbey bizi Antalya da gezdirecek biraz :) Ben Antalya'yı çok seviyorum şehir olduğu için..Geceleri ışıklar yandığında ve kalabalık gözüktüğü için seviyorum bu kenti.. :))
Bir gün Fethiye' de büyük bir şehir olacak, biz istesekte istemesekte ..Gidişat ona benziyor.

Günün sözü:
Dostunun düşmanıyla ahbaplık edersen , dostunu da kaybedersin! Yunan Atasözü.. (Yunanlı hayatı görmüş gerçekten! Halbuki zaman kimin eli kimin cebinde belli değil zamanı :)

Ek:1
Bu arada bana enteresan gelen bir olayı paylaşmak istiyorum..Dedim ya benim yaşıtlarımda adaşım az bulunur..Genelde küçük çocuklarda ve en büyüğü 20 li yaşlarda olmak üzere adaşlarım var benim..Bir tane istisna ve tanınan biri de var..Neyse Uzunbeye uzun zamandır bir mail geliyor bir iskoç Hanımdan iş sebebiyle..Mailin nedense belirli yerlerinde benim adım yazıyor..O da bir anlam veremiyor ingilizce yazılmış mailde benim adımın -ki tamamen Türkçe bir isim -çıkmasına..Sonra telefonda konuşurlarken kadının adıyla benim adımın aynı olduğu gerçeğine varıyoruz biz :)) Bu arkadaş dün büroya geldi ve ikimiz sonunda tanıştık..Kendi adının harflerinin benim adımın harflerine benzediğinden dolayı bu ismi aldığını söyledi ve beni aydınlattı..Efendim adını kimse anlamadığı için böyle bir isim koymuşmuş..- Bence tamamen hikaye, kendi adım olduğu için söylemiyorum içinde ğ geçen bir ismin neresi kolay söylenir ki hele buralarda ! - Kadın benden büyük ve çok konuşan biri olduğundan dün bizi çok yordu..Uzunbey yemekte bula bula benim adımımı bulmuş bu diyerek yakındığım için bana çok güldü..Hikaye bu kadar..
Kadın çok konuşuyordu..
Büroda kafamızı şişirdi..
İskoçlar hep çok zor anlayan tipler mi acaba ?

Pazartesi, Aralık 18, 2006

Bu da sana kapak olsun Mehmedali !!

Cumadan beri doğru düzgün nete giremedim bu hafta..Cumartesi günü aynen size yazdığım gibi üst katı serfloor döşettik..Bir güzel oldu sormayın :) ama öyle yorulduk ki anlatamam.. Pazar günü de Portakal Bahçesine gittik portakal toplamaya..Çalış pazarına çıktık Uzunbeyle..Uzun süre önce yazmıştım portakallar olduğunda huzurevine götüreceğim diye..Uzunbeyle beraber Şükran Teyzeye portakal götürdük..Onlar bu portakallardan reçel yapıp huzurevi yararına satıyorlar..Bizde oradan elma marmeladı aldık..Şükran Teyze taş hediye etti bize boyadıklarından :))
Biz bunları yaparken sevgili oğlumuz Çağıl evde son model bilgisayarında keyif ve biraz da iş yapmaktaydı..Nasıl desem yüksek programlı bir bilgisayar aldık kendilerine ..Yani işlemcisi hızlı bi şi :)) Ne portakalları ne de gezmeyi gördü gözü hafta sonu..Bizde kıyamadık..Doğduğundan beri evde bilgisayar var ama ilk defa makine onun için alındı..Yani bu kadar gelişmişi :))
Sonra onu da alıp pazara gittik ve gözleme yedik hep beraber..Sabah kahvaltısı için gideriz genelde ama dünden yorgun olunca kahvaltıyı evde , öğle yemeğini de pazarda yedik..
Akşamüstü huzurevinden döndüğümüzde de yan komşum olan Hatice Teyzeme uğradım..Genelde fotoğraflarda görülen yuvarlak duvarlı evin sahibesidir kendileri..Komşularıma da portakal götürdükten sonra eve girip yemek yaptım..Akşam da gazete okudum tv. seyrettim..
Bu arada biraz dedikodu faslı yapmak istiyorum..Akşam haberlerinde genelde haftasonu özetleri geçilir ya..Bende yorgun olduğum için erkenden uyumuştum ve Okan Bayülgenin programını seyretmedim..Özet gösterirken MehmetAli Erbil' in bir kadın izleyici tarafından dumur edilmesi olayını gösterdi..Olay şu : Bir kadın izleyici Okan'ın programına bağlanır..Okan herzaman ki gibi konuğa yönlendirir izleyiciyi..
Konuk yani burda Mehmedali devreye giriyor ve soruyor;
-Üstünüzde ne var?
Kadın izleyici doğal olarak 1- 2 saniye susuyor..Bende olsam konservatuar mezunu bir tiyatrocudan böyle zırtapoz bir şey beklemezdim açıkçası..Bu kişi sulu bir sunucu bile olsa ..
Sonra canım aslanım, kınalı kuzum toparlanıp hemen haddini bildiriyor bu haddini bilmeze..
-Sizin eşinizin üzerinde ne varrr ?
Vallahi genç kadın izleyici seni yanaklarından öpüyorum ve içimin yağları eridi sevinçten diyorum..Ben bu tiyatrocu olan ama işini medya maymunluğu kıvamında götüren beyi izlemem..Çıktığında kanal değiştiririm..Ekran karşısında ki ite kopuğa espri yapacağım diye evden programa katılan bir kıza ve ya kadına bu şekilde yaklaşan yurdum medya maymunlarına bu da kapak olsun.. Hiç bu kadar keyiflenmemiştim uzun zamandır..Yeni nesil geliyor hem de gümbürdeye gümbürdeye..Bir daha sulu zırtlak şakaları yurdum kızına yapmaya kalkışan bunu hatırlasın..Ey bu cümleyi Mehmedaliye söyleyen genç arkadaşım..Böyle yaşlı ve kendini hala 25 lik delikanlı gibi gören tüm çöplük horozlarına ağzının payını verdin ya..Sağolasın :))
Bugün cumartesiden kalan işlerimizi yarı toparladık..Bilgisayarları yeniden elden geçirdik ve bağladık..Öğleden sonra 3 'e kadar oturamadım aslında bilgisayara çünkü internetimiz yoktu..Gelen giden de fazla olunca toparlanmak akşamı buldu..Yarın mutfak, teras ve ortalıkta kalan son eşyalar yerine yerleşecek ..Umarım bu işleri yapıp derlenip toparlanırız artık..Çünkü benim pilim bitti.

Resim : Şovalye Adası Fethiye.. Ben resmin üst sol tarafındaki yeşil kısma doğru bir yerde oturuyorum :))

Perşembe, Aralık 14, 2006

Link yine Aysetun' dan..Çevre için aslında çok önemli ama hangimiz bu kadar duyarlıyız ki..
Zehirli maddeler kullanmadan evde Temizlik ...

Çarşamba, Aralık 13, 2006

Yaşasın resimlerime kavuştum :)) cümlesiyle bu yazıya başlamak istedim..Çünkü ben alışkanlıklarına çok bağlı biriyim..Bir şeyi nasıl yapmaya alıştıysam o şekilde götürmek isterim..Yeni mekanlar ve yeni tarzlar beni huzursuz eder alışıncaya kadar..Bunu genelde insanlara belli etmem ama senelerce aynı alışkanlıklarımı uygulamaktan mutluluk duyarım .Onun için çoğu insana tekdüze gelen hayat ayrıntıları beni sıkmaz.

Büroda uzun süredir değiştirmek istediğimiz üst katın yer döşemesini en sonunda serfloor yaptırmaya karar verdik.Bu cumartesi önce yerler kaplanacak ve açıkta kalan bir kaç parça dağınıklığımıza da bir dolap yaptıracağız.Daha derli toplu bir ofisimiz olacak ve daha rahat edeceğiz.

Esnemekten bir hal oldum bugün..Normalde kalktığım bir saatte kalktım ama akşam bilgisayarı büroda unuttuğumuz için erkenden ofise gelip internete daldık Uzunbeyle..Akşam herkes bir boşluktaydı ev de bilgisayar yok diye..Sabahleyin Uzunbey daha bana erken çıkalım mı dediğinde ben fırladım ve büroya erken gidip bilgisayara oturalım teklifimi yaptım :) Önce su böreği yedik sonra da geldik oturduk bilgisayarlara ..İnsanın internet bağımlılığı işte böyle bir şey..Gerçi biz evlendiğimizden beri evde bilgisayarımız vardı ve o işinden dolayı bense ilk zamanlarda oyundan dolayı çok sık kullandığım için diğer evlerdeki bağımlılık problemleri bizi pek üzmez..Ben Uzunbey işten gelip bilgisayara oturduğundan alışkınım böyle durumlara..O da buraya taşındığımızdan beri akşamları benim bilgisayar karşısında sevdiğim insanlarla konuşmama alışkın..Birbirimize anlayışımız zaten bilgisayarı ve interneti işle ilgili çok sık kullanmamızdan ve doğru kullanmamızdan..Bu noktada dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var ki bazı insanlar bilgisayardan ya da internetten konuşulan ya da yapılan işleri çok güvenilir bulmuyorlar hala..Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımdan sabah programı yapan bir ünlünün özel mail adresini buldum ve kendisine mail atarak festivalimize (Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali) katılmasını rica ettim..Kendisi buraya zaten her sene dalışa geldiğini söyledi bende dalış yapan bir müşterimi aradım ve festival için sponsor olup olamayacağını sordum..Bir kere internetten tanıdığımı söyleyince bana garip bakan müşterimin aslında onunla kanka olduğunu duyunca ben daha fazla şaşırdım ama sanki internetten adam bulmak çok garip bir olaymış gibi de yaklaştı..İyi de şeker şey ben bunu eşimin yanında ve bağıra bağıra söylüyorum sana..Gizli saklı bir yerden ona ulaşsam bunu nasıl bu kadar rahat söyleyebilirim. Artı bence insanların herkesi kendi gibi (mi?) görmesi gerekiyor ..İnternet, çapkınlık, sanal hovardalık, gizli
alışkanlıklar araştırma yeri değil sadece..Ya da internetteki her insan bunu düşünerek bu ortama girmez bence ama etrafta ve gazetelerde çıkan haberler genelde bu pozisyonda olduğundan sanki bir çeşit mimleniyorsunuz..Rahatsız olduğum beni öyle biri sanmaları değil çünkü beni tanıyan birinin zaten bu şekilde düşünebileceğini sanmıyorum..Rahatsız olduğum insanların olaya genel bakışı..Biz interneti her daim kullanan insanlar aslında bu bizim diğer insanlara çaktırmadan vereceğimiz bir mesaj olmalı aslında..Birisine çocuğumuzun çok internete girdiğini şikayet ettiğimizde aslında bunun kontrol edilebileceğini de söylememiz lazım..Ya da iş hayatında nasıl doğru kullanabiliriz gibi seminerler düzenlenmesi lazım..Yeni kullanıcıların bu sanal alemde daha bilinçli olmaları gerektiğini de belirtmek lazım..Çoğumuz yaşadık hala da yaşıyoruz ve ne yazık ki kendini bu dünyada sütten çıkmış ak kaşık gösterip sağı solu tehtit eden insanlarımız var ! Bu da beni üzüyor..En azından bunlara son veremiyorsakta diğer insanların daha az zarar görmesini istiyorum ben.Etrafımda sanal dünyada da olsa kötülükler yaşansın istemiyorum..
Bu konu çok uzun aslında ama benim öğle yemeğine çıkmam gerekiyor :)

Pazartesi, Aralık 11, 2006

Dünden beri bloğa resim koyamadığımdan yazıda yazamadım..Resimsiz yazı yazamam ben..Yani anla halimi blog kardeş..Hadi beni uğraştırmadan resim koymama izin ver !
Tamam anladık ki hala resim koymama izin yok o zaman bende link koyayım .. Bak koyuyorum linki.Hala vazgeçme şansın var..İşte size cumartesi gittiğimiz Kayaköydeki rock bar Muşambar
Böyle resim falan koyamayınca lafa ortadan başladım ama iyi ki perşembe dinlenmişim..Çünkü cuma ve cumartesi çok yoğun günler geçirdim..
Cuma günü nefes alamadan sabah girdiğimiz bürodan akşam çıktık ancak..Annemle ve Burcuyla konuşurum ben her gün , Çarliylede sık sık..Annemi akşam ararsam Babamla da konuşmak içindir :) O gün ne Annem için ne de Burcu için telefonu elime alabildim..Eve giderken arabada konuştum ki zaman kazanayım kendim için..yemek yapıp yıkılmaya kanepeye.Yemekten sonra zor dayandım Hatırla Sevgili bittiği gibi uyumuşum da..
Cumartesi günü sabah 10 da Çağılın okulunda veli toplantısındaydım..Benim gibi renkli bir çocukum var benim :) Gerçi sınıf başkanı ama Çağıl da kim diye sormadıklarına göre yeterince tanınıyor galiba.Yalnız Uzunbey' in fiziğinde olduğundan bu ince ve uzun çocuğun velisi olacağım akıllara zor geliyor..Aslında kısa boylu değilim ben..Hatta kilolu olduğum için ve kemiklerim iri daha uzun gösteriyorum.Yüzü benim gibi yuvarlak ve kumral olduğundan kurtarıyoruz biraz. Neyse saat 10 dan 2.30 a kadar oralarda toplantıdaydık..Biyoloji öğretmeni hariç hepsiyle görüştük..Saat 2 de bir açılışa davetliydim, kaçırdım.Genelde düşüncem şu ki çocuğumuzda bizim gibi vizyonu bize benzeyen insanlarla arası iyi, olmayanlar ki Allaha şükür az ve iletişim bozuk..Bu kadar senede burada az gördüğüm öğretmen tarzından görmeye başladık nihayet..Yani bizim öğretmenlerimiz gibi..Yani modern..Şimdi bana kızmayın öğretmen arkadaşlar ama biz öğrenciyken Türkçeyi kötü kullanan öğretmenlerimizi biraz kıro bulurduk.İsterseniz şımarıklık deyin buna..Bu şiveli konuşanlar kötü öğretmenler demiyorum ama kendilerini ispat edene kadar bayağı bir uğraştırırdık onları. Hele bu öğretmenler Türkçe dersimize geliyorsa..Yine de öğretmenler konusunda ne kadar şanslı olduğumu zamanla anladım ben..İlk baleye gittiğimizde orta 1 öğrencisiydim ben ve daha sonra Mavi Tuna balesinde o seyrettiğim danseden başbalerin bizim dans hocamız olmuştu bir dönem..Burada yanlış anlaşılma olmasın sakın balerin değilim ben..Nerede ve nasıl dans dersi gördüğümde bana kalsın lütfen..
İçlerinden yine dumur eden biri çıktı beni..Kim olduğunu şimdilik yazmayacağım :) Adamın bu iletişimle benim gibilerin çocuğuna ulaşması çok zor..Ancak evinde öyle bir yakını olan bu adamın derdinden anlar..Neyse bir şekilde çocuğu çalıştıracağız artık..
Genelde yaklaşımları iyi buldum..Asarım keserim tarzı yaklaşımlar tüylerimi diken diken ettiğinden uyuz oluyorum ve bol bol kıpırdanıyorum sırada..Ya da ters bir şey söyleyip kendimi tutamadan dikkat çekiyorum..
Sınıf hocasının deyimiyle eğer Çağıl planlı ve programlı çalışırsa kesinlikle iyi bir yeri kazanır yoksa Çukurova gibi bir üniversiteyi kazanır dedi..Bu noktada Çağılında dikkatini çekmek istiyorum ki ondan beklentiler zaten kazanması yönünde..Şimdi aynı Babam gibi konuşacağım ama o isterse iyi bir yeri kazanacak ya da herhangi bir yere gidecek! Ne yazık ki daha böyle ilk seneden bu çocuklara yüklenmeye başladık.Güya ilk sene sınav konusu yoktu.İlk veli toplantısının ilk konusu da buydu.Yazık bu çocuklara yahu.
Ordan çıkıp şu para ödemeyen uyuz müşteriye gittim önce..Misafiri varmış bir saat sonra gel dedi..İşte biz böylşe sonradan görmelerle de çalışmak zorundayız..Gerçi bu o gün bir daha gitmeyeyim diye yapılan bir numaraydı ama ben yemedim..Uzunbeyle yemeğe gittik..Yemekte bu uyuz müşterinin parayı daha az vermek için yaptığı ucuz numaralardan olduğunu düşündüğümüz için Uzunbey bende geleyim mi dedi..Ben sen gelme bu seferden sonra zaten artık senin gitmen gerekecek çünkü ben biraz hırpalıyacağım bu uyuzu dedim. Böyle durumlarda en son giden kişi değişir bizde..Fazla sinirimizi zıplatmayalım artık diye..Bir nevi iyi polis, kötü polis numarası gibi..Neyse bu zat-ı muhtereme gittim..İlk defa ortalık sakin..Bakalım bu sefer ne numara bulacak diye düşünürken..Bana bir posta iş için anlaştığımız fiyatın yarısını yaptığımız işin iki katı için söyleyerek ben bu parayı ödemem dedi..Bende ödeyeceksin dedim..En son hatırladığım ben ayakta ve sinirli bir şekilde konuşurken bunun masada kıpırdayamadan oturması ve benim ona ahlaki bir konuşma yapmamla başlayan ve ne yani sana hediye miedeceğimi sanıyorsun tarzı bir konuşmayla bu sinirli konuşmayı bitirmem oldu..Bana toplamda 200 ytl indirip fatura kesersem bu parayı ödeyeceğini söyledi..Bende hem borcunun tamamını ödemiyorsun hem de fatura istiyorsun bune ciddiyetsizlik istemiyorum senin paranı deyip dükkandan çıkmam falan..Benden sonra Uzunbey gitti doğal olarak ziyarete..Siz gelseydiniz böyle olmazdı diyerek meşhur müşteri geyiklerinden birini yapmış..AYI ..(evet dayanamadım google dan bu kelime için gelebilecek olmalarına karşın ..Kullandım işte) Biz bütün bu numaraları biliyoruz..Kime kimi şikayet ediyorsun..Bu işyeri benim..Hem ben ne seni ne de paranı istiyorum o an..Uzunbey bir şekilde uzlaşmış ama bir daha ağzıyla kuş tutsa benim firmama giremez o..Böyle küçük yerde çalışmanın en kötü yanı işte bu..O uyuzun iyi bir markayı temsil etmesi yarın öbür gün benim kesinlikle ne iş için ne de alışveriş için ona gitmeme sebep olamayacak..Bitti.
Öğleden sonra büroda tam gaz çalışmaya devam ettik ama akşam yorgun bir şekilde işten çıktık..Çağıl ' ı eve bırakıp Kaya' da yeni açılan Muşambar' a gidecektik..Sonra Çağıl'ın aç olmasından önce onunla yemek yiyelim sonra beraber bara gidelim dedik..Direk Kaya' ya gidip İstanbul Apartta yemek yedik..Barın tam karşısında olmasından dolayı biz daha yemek yerken canlı müzik başladı..Şarkıları söyleyen Gülay, Selçuğun eşi barı ikisi işletiyorlar..Karmylassos diye bir otelin içi burası..Yani dış bahçesi..Kaya o kadar doğal bir yer ki zaten resimlerden nasıl bir ortamda oladuğumuzu anlayacaksınız.Muşambar gerçekten ahşaptan yapılmış içinde şömine falan olan bir yerin etrafının muşambaların burada sera kapatmak için kullanılan kalınından kapatılmış çok sıcak ortamı olan bir yer..Biz gittiğimizde bayağı kalabalıktı ve gerçekten bu tarz müzik dinleyenler tarafından doldurulmuştu..Bizde oturduk ve bazen Selçukla bazen Gülayla bazen orada müzik dinlemeye gelmiş başka tanıdıklarımızla sohbet edip müzik dinledik.Çağıl bira içti..Bizde :) Sonra benim birama da sulandı..Ortam biraz daha samimileşmeye başlayınca biz kalktık..ama çok keyifli bir ortamı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim..ve tekrar her hafta çarşamba ve cumartesi akşamları yapılacak bu canlı müzik akşamlarına gitmeye çalışacağım..Ben işte Fethiyenin bu yanlarını çok seviyorum..Doğal ortamlarda tanıdığın insanlarla oldukça keyifli zamanlar geçirebiliyorsun..Kimse pozlarda değil kimse de marka takıntısı yok ( herkes spor giyimli ve oldukça rahat durumlarda ) ve ölçüsünde..
Sabah geldiğimde başladığım yazıyı bu saat oldu hala bitiremedim.Bugün gayet renkli simalarımızoldu burada :)) Yazıyı göndermeden kopyalayayım da unutmayayım diye de içimden tekrar ediyorum bu arada..Her türlü arızaya karşı..
Pazar günü evden çıkmadım..İyi de yaptım.Yemek yaptım, kısır yaptım, oturduk yedik ve akşamüstü deuyuduk 4 saat.Sonra ben oturdum gece 4 e kadar..Bloğa resim koyamadım ve yazamadım yazımı.İşte bu kadar haftasonu özetim..Bu hafta yoğun bir hafta olacak..Hazır sessizlik hakimken biraz blog okuyup dinleneyim..

Perşembe, Aralık 07, 2006


Şu an evdeyim.Elimde çay fincanı keyif yapıyorum ama balkonu yeni sildim viledayla.İş yaptım ve keyif çayı molası verdim kendime..Sonra da ev işlerine devam..İşte biz böyle kendi işi olanlar bazen canımız istemediğinde ya da hava böyle çok güzelse evde kalarak işe gitmeyebiliyoruz :) Dışarı çıkmamın sebebi ise havanın çok güzel olması..İçeride giydiğim hırkayı dışarıda çıkarıp biraz da güneşlendim aslında..Çiçeklerimi suladım..
...
Burcuyu aradım uzun uzun konuşmak için ama dışarıda arkadaşındaymış..Önce kahvaltı yaptım çayla, sonra kahveyle devam ettim keyfe..Biraz ortalığı toparladım biraz yiyecek bir şeyler hazırladım sonraya..Saat 4'ten sonra oğluşum gelecek.Bu arada Çağıl gözlük takmaya başladı..Herşey gibi gözlükte yakıştı ona..Resimlerini dayısıyla teyzesine gönderdim hemen :) Büyüyor bu yaşlarda çocuk daha zor aslında..Yani ne çocuk ne yetişkin.Delikanlı diyelim ya da.
...
Kasım ayında buraya gelişimiz 6 senesini doldurdu..Zaman hem zor geçti hem de kolay..Nasıl oluyor o derseniz öyle işte..Hasretlikler ve işler zor geçiyor..Sanki daha dün gelmiş gibiyim bir yandan da..Şu altı yılda İstanbuldaki kadar olmasa da bayağı bir insan tanıdım burada..Aslında burada sosyal hayatta insan simaları hep aynıdır biraz bunun için de herkesi tanıyor gibiyim..Fethiye bana aslında arkadaşlıkların ne kadar önemli bir şey olduğunu tekrar hatırlattı.Ya da yıllarca bizim İstanbulda farketmediğimiz, dışarıdan gelme insanların yeni bir yere alışma durumunu diyelim..Gurbetlikte zormuş ..Özlemden insanın burnunun direği sızlarmışta haberimiz olmamış şimdiye kadar.Yani ben bu ve bu durumları 6 senedir dolu dolu yaşadım..Dayanamam zaten sık sık sevdiklerimi görmezsem..
...
Ne zaman evde kalsam telefonlarım çalar sık sık..Çalışırken problem olmuyor ama böyle kendime zaman ayırdığımda öyle bir telefon gelir ve evden çıkmak zorunda kalırım..Ya da mutlaka özel bir durum çıkar..Telefonumu da kapatamıyorum çünkü müşterilerimiz alışkın bize ceplerden ulaşmaya..Genellikle dışarıda olduğumuzdan problemleri böyle çözeriz ya da iletişim kurarız telefonla..
...
Cumartesi günleri kalıyorum aslında evde ama bu hafta Çağıl'ın okulunda veli toplantısı var..Sonra da bir müşteri görüşmesi..Adam ille cumartesileri randevu veriyor..Çoğunluğunu erteleyebiliyorum pazartesiye ama bu gıcık ve para alması zor müşterilerden biri..İşi bitti ama parayı sallayıp duruyor..İstediğim gibi bir görüşme olmazsa kavga bile edebilirim.Böyle müşteriler bizim işin en zor kısmıdır ve bir daha ağzıyla kuş tutsa onunla çalışmam ben..Parayı alayımda kurtulayım en iyisi..
...
Bugün sabahtan da başka bir arkadaşım var buradan giden o aradı..Evini bırakmıştı o evi taşımaya gelecekmiş ve vedalaşmaya..Uzun bir zaman görüşemeyeceği bilerek bir arkadaştan ayrılmak çok zor..İyi, tatlı günlerimiz oldu paylaştığımız ve onu çok özleyeceğim.Bu akşam eve gideceğim yanına..Onun için işleri önceden toparlamam lazım..Bugünlük kısa kaçamak günüm de böylece son saatlere kadar planlandı işte.

















.

Çarşamba, Aralık 06, 2006



'Marmara kıyısındaki sıcak, toz toprak içinde, eciş bücüş yollu ikinci sınıf kıyı kasabası Mudanya'da, Batı ile Doğu karşı karşıya geldiler. İsmet Paşa'yla görüşecek Müttefik generallerini taşıyan İngiliz sancak gemisi "Iron Duke"ın kül rengi öldürücü kulelerine rağmen, Batılılar buraya barış dilenmeye geliyordu; yoksa barış istemeye, ya da şartlarını dikte ettirmeye değil... Bu görüşmeler, Avrupa'nın Asya üzerindeki egemenliğinin sonunu gösteriyor. Çünkü Mustafa Kemal, herkesin bildiği gibi Yunanlıları silip süpürmüştü.'
Ernest Hemingway
Amerikalı Romancı, Yazar, 1922



Bir yerde gördüm de hoşuma gitti :) Alttaki resimlerde ünlü yazarın evinden.
Bazen en beklemediğiniz zamanda en büyük desteği görürsünüz ya birinden..İşte bu sefer de bu destek bana eşimden geldi..Bir olay anlatmıştım ya olmayan..Üzüldüğümü anlayınca ikinci bir hamle yaptı..Bu hamle sonucu bu olay olur ya da olmaz ama benim aklımda kalan hep onun kendi çok istemediği halde sırf ben üzüldüğüm için bu konuda ısrarcı olması..
Teşekkür ederim hayat..Bana yanılmadığımı bir kez daha ispatladığın için :)

Resim : Renoır

Pazartesi, Aralık 04, 2006

Bu benim bahçeye dikmek istediğim ve köklü denediğim tutmayan Pamuk ağacı çiçeği..Bu çiçeği ilk burada gördüm.Aslında kolay tutan bir ağaçmış ama ben nedense çok istediğim için belki de bir türlü tutturamadım..Çiçeği yan komşumun bahçesinden görüntüledim..
Haftasonu hiçbir şey yapmadan sadece dinlendim..Cumartesi ve pazar dışarı çıkmadan geçirdim..Pazar akşam üstü arkadaşlar telefon ettiler .Bizde Uzunbeyle onlara oturmaya gittik..
Bugün sonucunu beklediğim ama olumsuz sonuçlanan bir olayımız vardı..Aslında çok istiyordum ama olmadı..İşin mükemmeliyetinden değil ama bu aralar gerekli bir ihtiyaçtı bizim için..Olmadığına aslında çok üzülmedim ama buruldum diyelim.
Burda bana değişik gelen ama buraya özgü bitkiler oldukları için herkesin çok sevmediği kaktüslerden bolca var.Bu mavi renk hem benim favorim hem de bu tarz saksıları ben çok seviyorum..Uzun süredir bahçeyle çok ilgilenemedim zaten..Bu gidişte İstanbuldan kendime bahçe makası aldım..Sanki burda yokmuş gibi ama oradan getirdiklerim daha sağlam çıkıyor.
Bugün fazla yoğun değildi.Bilgisayar başında kah müşterilerle ilgilendim kah telefon geldi..Öğlen yemeğini ise kültür merkezinin köşesindeki tostçudan hallettik..Akşamüstü eve erken döndüm.Milföy börek ve poğaça yaptım peynirli..Çağılla oturup yedik..Sonra da yemeği yalnız yedik..Uzunbey arkadaşıyla yemeğe gitti..
Bahçede güller çok hoş görünüyordu..Dayanamadım resmini çektim eve geldiğimde..biraz önce de iki aileyi seyrediyordum ..hem yazıyorum hem seyrediyorum..Bu akşam ki bölümde çok güzeldi doğrusu..Aynı hevesle seyrettiğim bir de Hatırla Sevgili var..Avrupa Yakasını anlatmıyorum çünkü o eskidi artık..Binbir Geceyi de seyretmeyi istiyorum ama bir türlü denk getiremedim.
Salon camına dizdiğim kaktüsler..Değişik ciste gördükçe toplamaya çalışıyorum ama yakında pencerelerde yer kalmayacak..Mutfak camında sakız sardunyalı saksılar durduğu için kaktüslere yer yok..

Çağıl' ın yatak odası..Yatak örtüsünü yeni almıştım..Şu örgü battaniyelerden..Sanırım o da sevdi..Yatakucunda tv si, bir çalışma masası ile mavi bir koltuk var birde odada..O istanbuldayken alıp sürpriz yapmıştık ona..Sanırım beğendi de..Bu akşam muzırlığı üstündeydi en sonunda kızdırdı beni çıktı odasına..
Aslında kafamda yazmak istediğim bir sürü şey var..Ne anlatabildim ne de yazabildim..Ama şöyle söyleyeyim, gezmek, görmek, okumak bir yere kadar, kendini yetiştirmekte, önce insan olmak gerek..Nerden mi çıktı bu..Aslında konuşacak çok şey var da bir türlü kafamdaki kıvamı bulamıyor..

Cuma, Aralık 01, 2006


Geçtiğimiz günlerde kutladığımız Öğretmenler günü var ya işte ben İstanbul' a annemle babama kendimi öğretmenler günü hediyesi olarak götürdüm :))
Ben hele böyle özel günlerde onlardan ayrı kaldığım zaman çok üzgün olduğumdan ve uzun süredir annemin sesinin telefonda bana iyi gelmemesinden yola çıkarak bir gün iş dönüşü uzunbeye sordum arabada burcu bu haftasonu istanbula gidiyormuş beni de gönderirmisin dedim :) O da ama bayramda gidemeyiz o zaman dedi..Bayramda gitmesekte olur ben şimdi gitmek istiyorum deyince uzunbey bana bilet aldı..Burcunun iş görüşmesi için istanbula gitmesi ve annemleri çok özlemek sebep oldu ve ben perşembe akşamı yola çıktım buradan Ulusoyla..Neden adını yazıyorum çünkü daha sonra adı çok geçecekte onun için..Ben o gün aslında Dalamana Havalimanına gittim bir iş için..Bavullarımda arabada .Son dakikada yetişirsem direk otobüse binerim diye..Ben aslında uçağa bindim ..Fena da geçmedi yolculuğum ama korkum var işte , çok mecbur kalmadıkça binmiyorum..Neyse Ulusoy buradan Denizli üzerinden gidiyor,aslında daha uzatıyor yolu ama biraz daha rahat diye o firmayı tercih ediyorum da bu sefer giderken host olacak çatlak arkadaş beni biraz gerdi..Ne servisi servis ne de davranışlar kibar ayrıca sadece müzik dinleyerek gidebildiğim bu yolculukta daha Hendek' te kulaklıkları topladı..Bende sebebini sordum ona siz Küçükyalı' da inmeyecekmisiniz dedi..Hayır ben Merter' de ineceğim dedim..Burası Hendek yani Adapazarı daha Küçükyalıya bile 2 saat var diyerek kulaklığımı geri aldım..Bu saçları dik olup çağı yakaladığını sanan ama çağın uzaktan yakından alakası olmayan hostu yanımdaki güzel kız dolayısıyla her geçişinde kıza bakıp geçtiğinden ben huzursuz ve uyuz oldum..Kız zaten manken..Anadolulu bir manken olması böyle zırtapoz tiplere takılmasına sebep değil ki..Şu erkeklerin yanlış kadına çengel atması olayına da gıcık oluyorum..Bu host arkadaş havada çift takla atsa bu kız onla gezmez..Nitekim bakmadı bile olan benim sinirime oldu.Birde kahvenin kremasını döktüm diye bana çok sert bakmaya çalıştı benim ona olan uyuz bakışımdan sonra bir şey diyemedi..Halbuki gerçekten otobüs sallandığı için dökmüştüm ben o kremayı..Gıcıklıktan olsa kahveyi yere dökerdim :) Bu otobüsün tek iyi yanı hızlı gittik İstanbula..Yoksa 2-3 kere gece olduğu için yerleşim yerlerindeki ışıkları önemsemeyip kırmızı ışıkta geçmeleri mi işe yaradı bilemiyorum..En azından diğer markalardaki gibi herkes uyuyunca sigara içmedi şöför camı açıp.Birde adapazarı civarında Ulusoy tesisinde neredeyse 10 dakika ihtiyaç molası verdiler..Güzelim çayım yarım kaldı..Tostumuzu da arabada yedik, sucuklar koktu ama ne yapalım onlarda öyle erkenden toplamasalardı bizi, tuvalete bile gidemedik.Merter' e geldiğimde annem arabayla karşıladı beni..Oradan doğruca eve gittik.Annem,Babam ve Burcularla çok güzel bir kahvaltı yaptık balkonda..Annem daha sonra okula döndü ve Teyzem, Teyzemin gelini ama bizim canımız Ginger geldi..Balkonda oturduk..Onlar çıktılar bizde Burcuyla sahile indik..Daha önce geldiğimde çoğunlukla Demirköy' de kaldığım için sahile inememiştim..Çok özlemişim..Ne de olsa çocukluğum geçti oralarda :) gitmeyince özlüyorum..Bu resimde Burcuyla akşamüstü yaptığımız bu gezintide Büyükçekmece koyunun Sinanoba 'da günbatımı görüntüsü..
O gün Burcuyla Öğretmen evine kadar yürüdük,konuştuk,dertleştik, Atahanın saçını kestirmek için çıkan Babamla sahilde buluştuk ve onu alıp eve döndük..Yemek yedik beraber ve Çarli geldi bize..Aynen benim size yazdığım gibi Çarli, Burcu ve ben balkonda sohbet ettik..Annemler Öğretmenler günü yemeği için Gürpınar (Anarşa) Öğretmenler Gecesine katıldılar..Akılları evde olduğu için çok geç olmadan geldiler ve hep beraber oturduk..İlk günümüzü kanepede uyuyakalarak noktaladım :) İkinci gün cumartesi olduğu için Annem evdeydi..Önce çok güzel bir kahvaltı ettik..Sonra Beykent'te ki hayattaki tek Teyzem olan yani ölmeyen değil Annemin tek ablası Leyla Teyzeme gittik kahveye..Kendisi emekli öğretmen ve ben Fethiye' ye gitmeden önce çok yakın oturduğumuz için çok iyi görüştüğüm buralarda bazen onunla dertleşmelerimizi aradığım çok güzel zamanlar geçirdiğimiz biri..Birde bize gerçekten teyzelik yapmış biri..Keşke bende onun gibi bir teyze olabilsem.Orada kuzen ve yine öğretmen olan oğlu ve yine emekli öğretmen olan eniştemle görüştük, sohbet ettik..Teyzemin komşusu bize fal baktı :) Ben genelde fal baktırmam ama baktırdığım falların hepsi çıkar :)) Ş.Teyze ne gördüyse konu benim gündemimde zaten..ama çaktırmıyorum..Neyse çok istediğim bir şey var o olacakmış tabi bu çok hoşuma gitti ve bende onların fotoğraflarını çektim..Kuzene yollayacağım onları sonra :) Bu öğretmen olan kuzenle biz beraber büyüdük aramız iki yaş..Birde ablası var bende ona abla derim..Burcuyla Çarli doğmadan önce ben onlarla kardeşlik yaptım..Sonra bu kuzenin öğretmen olan eşi var ya dün beni ziyarete gelen Ginger biz onu da çok sevdik ve Annemle komşu oturdular geçen seneye kadar..Yani geçmişlerimiz ortak ama ben buraya geldiğimden beri böyle ancak ziyarete gittiğimde görüşebiliyoruz :( Bu resim Burcuyla yürüyüş yaptığımız gün Albatros dediğimiz sahilin en güzel köşelerinden biri..2. resim ise dönüş yolunda Fethiye'ye gelmeden Akdağların eteğinde otobüsten çekilmiştir :)


O gün Teyzemden çıkıp bir çeşit sosyetik pazar haline gelen ve sahilde olduğu için Anneme çok yakın olan cumartesi pazarına gittik hep beraber..Annem daha sonra hastalanacağı için sanırım güçsüz kalıp Atahanı alıp gitti..Biz Burcuyla bayağı bir gezdik ama eskiye oranla fazla bir şey almadan çıktık pazardan..Akşam Annemlerin bu sefer Büyükçekmece Belediyesinin Öğretmenler gecesine katılması gerektiğinden hazırlanıp gitmelerinden önce bizim çok sevdiğimiz bir kız arkadaşımız (!) geldi..Bizde Annemin üst kat komşusu olan ve yine iyi anlaştığımız G. yi eve çağırmıştık..Balkonda diyorum hep çünkü Burcu sigara içtiği için balkonda oturmak zorunda kalıyoruz..Hem Annemler hem de Atahan olduğunda salonda sigara içmek yasak..Ben zaten sigara kullanmam..Bizim evde sadece Burcu sigara içer..Kızkıza partimiz yediğimiz pasta ve keklerle Annemler gelene kadar devam etti. Sonra biz Burcuyla gelen misafirimizi şöyle karşı kıyıya kadar uğurladık..Evine bıraktık ve geldik arabayla..O gece resimler çektim tabi ki..Bu arada Uzunbey bana İstanbula gitmeden çok güzel bir fotoğraf makinesi aldı..Bu gördüğünüz resimler onunla çekildi..o geceyi de öyle bitirdik ve yattık.
Pazar sabahı kahvaltıya Burcu' nun eltisi ve kayınvalidesi bize geldiler..Önce kahvaltı edildi sonra da Migrosa gezmeye gittik beraber ama Annem hastalandı ve evde kaldı..Akşamüstüde beraber bir şeyler yiyip onları geçirmeye kalmadan Çarli geldi eşiyle..Evet Çarlimiz evli ve şimdiye kadar bundan bahsedip bahsetmediğimi hatırlamıyorum..Yani biz iki süper görümceyiz Burcuyla :)) Onlar geldiğinde biz misafirlerimizi geçiriyorduk ve harika bir yemeğe oturduk beraber..Bu arada Çarli ve eşi de dershanede rehber öğretmenler..Bize çok güzel 2 şarap getirmişler..Babam, Çarli, Çarli'nin eşi A.,Annem ve Burcu hep beraber yemeğe devam ettik.Şaraplardan biraya geçtik ve balkonda geceyi bitirdik.Şaraplar çok güzeldi ama ertesi gün Burcuyla iş görüşmesine gideceğimiz için ikinci şarabı içmedik.Bu arada ben prenses olduğum için Annem beni en rahat olan yerde kendi yataklarında yatırdı..Bunu kimsede inkar edemez :)) Son gecede ben Annemle yattım, oh canıma değsin :)))

Sabah göya erkenden yola çıkacaktık ama gerek Atahanın kalmak istememesi gerek benim giyinme olayım biraz uzun sürdü çıkmamız..Yine de 9 da Merter' de olan görüşmeye Çekmeceden 7.30 da çıktık.Adım adım gittiğimiz için bir ara saate bir baktım ki dokuza onüç var ve biz yenibosnadan şirinevlere doğru yavaşça ilerliyoruz..Ben götürdüğüm için sorumluluk duygum ağır bastı ve benim yüzümden geç kalıyor diye sağ şeride geçtim..Biraz slalom biraz da şansımız yaver gitti ve Merterden Güngören sanayiye giden anayolda olan GreenPark oteldeki görüşmeye tam dokuzda kapıdan girdik..Herne kadar kendimle helikopter aile diye dalga geçtimse de gitmeden -helikopter aile; çocuklarını ve yakınlarını iş görüşmesine götüren aile tipi -Burcu salona girip bana mesaj çekene kadarda bekledim bir kaç dakika..Sonra özgürkız Asortik olarak kapıdan çıkıp arabaya bindim ve Fethiye de bozulan kameramı İncirli de Annemin arayıp bulduğu servise bırakmak için E-5 in altından İncirliye geçtim..Bendeniz efendim evlenmeden önce çok Bakırköylerde gezdiğim için ve evlendikten sonra da Bahçelievlerde oturduğum için oraları çok iyi bilirim söylemesi ayıp..Önce kamerayı bıraktım servise sonra da arabayı parkettiğim Boyneri gezeyim dedim ama eski halinden eser bulamadım..Ordan çıkıp benim favori alışveriş yerim olan Fatoş Trikoya girdim ki bayıldım ordakilere..Neyse ordan çıktım saat daha 11 ve Burcu mesaj çekmiş bir den önce sınav bitmeyecek diye..Tabi ki en eski göz ağrım carusele gittim..Hem arabayı park edecek garanti bir yer hem de İstanbulda yaşarken sık gittiğim bir yerdi..Hatta ben dershaneye giderken bizim dershanenin servisi şimdiki caruselin yerinde olan eski VİTA fabrikasından kalkardı.Yani o kadar eskiyim Bakırköyde artık düşünün :))
Aslında fazla gezmedim sadece kendime M&S dan bir şapka ve eldiven ve Hotiçten de bot ve çanta aldım takım ve Burcu telefon açtı ben birde çıkacağım diye..Ordan arabaya atladığım gibi yine trafiğe fazla dalmadan Yenimahalleden Osmaniye yaptım ve yine E-5 in altından otele çıktım..Burcuyu aldım ve Çarli bizi dershanesine davet ettiği için yola çıktık.İkimizde Mc donalds'a gitmek istediğimiz için en yakın nerede diye düşünürken aklıma Florya daki geldi yolun üstünde..Ama karşı yönde kaldı ve biz Beşyoldan Florya sapağından girip tam binanın önüne çıktık :)
Burcuyla çok güzel menüler yiyip fotoğraf çektik :) Ordan Çarlinin dershanesinin olduğu semte gittik..Onunla ev yemekleri ve börekleri yapan bir yerde biz kahvelerimizi ve tiramisularımızı yerken o öğlen yemeği niyetine börekleri yedi :))
Çarliyi dershaneye bırakıp Burcuyla Bahaus' a girdik..Ben kesinlikle İstanbula geldiğimde ziyaret ederim orayı..Akşamüstü saat beş olmuştu ve Annem artık isterseniz eve gelin diye telefon açmıştı ki bilet almadığımı hatırladım birden..Bu yüzden Burcuyu bırakıp aşağıya bilet almaya gittim ve dönüş biletimi hüzünlü bir şekilde salı akşamına aldım.O gece Babamla balkonda Çarlinin getirdiği şarabı içip keyif yaptık ve uyuduk..Ertesi gün Annemde çok hasta olduğundan okula gidemedi ve ben Burcuyu Babamla beraber Silivriye bırakıp geldim..Salı gününe kadar çok güzel olan hava o gün sertleşti ve birden çok soğuk oldu..Burcunun otobüsünü beklerken yanıma paltomu almadığım için şapkamı ve şalımı kot montuma sarmaladım durdum..Burcuyu bırakıp eve döndük ve akşama kadar evde Annem, Babam ve ben hem konuştuk hem dinlendik ve sohbet ettik.Akşam 7.30 da Ulusoyun Çekmece şubesinden servise bindirdiler beni..Çarli ve eşi bana sürpriz yaparak geçirmeye dershaneden yetiştiler ve sanki onları birbirlerine emanet ediyormuşum gibi ilk kez ağlamadan otobüse bindim..
....


Otobüste ara ara uyumuşum molaya kadar..ve son sürpriz bana Merterde Ulusoyun otobüsüne binerken gördüğüm host çocuk oldu..Aynı otobüs aynı host! Allahım beni deniyormusun dedim kendime..Bu seferde Denizli il sınırına girerken yani Denizliye 55 km kala kulaklığı aldı..Yine yanıma çağırıp Fethiye yolcusu olduğumu ve o kulaklığı bana vermesini söyledim.Çalındığı için böyle bir uygulama yapıyorlarmış! Herkese potansiyel hırsız gibi davranamayacağını söyleyerek ikna ettim onu..ve kulaklığı Fethiye otogarına girmeden 5 metre önce bıraktım elimdem :)))

........
İyi ki özlediğimde gitmişim onları görmeye..Atahan çok tatlıydı ve Biz Silivride otobüsü beklerken oyun oynarken Babama sarıldı..Sonra kıyamadı geldi bana da sarıldı ve öldürdü orda beni..

Çarşamba, Kasım 29, 2006


Geldim..Çok güzel günler geçirdim.En ayrıntısına kadar da anlatacağım..Hem de resimlerle..Bugün halletmem gereken işlerim var..Yazılar akşama :))

Resim: Fethiye..Aşıklar yolundan şehrin genel görünüşü..

Çarşamba, Kasım 22, 2006


Annemlere gidiyorum arkadaşlar..Hem Burcu' nun iş görüşmesinde Çekmece de olmasından dolayı onları da göreyim diye hem de Çarli' yi, Annemi ve Babamı çok özledim bayrama kadar sabredemeyeceğimden dolayı..Daha önce Uzunbeyle beraber bayramda İstanbul' a gitmeye karar vermiştim ama tatilde başka yere gitmeyi düşündüğümüzden ve bayramdan sonrayı bekleyemeyeceğim için bir sürpriz yapıp gitmeye karar verdim..Herkes çok şaşırdı ve bende onları görene kadar inanamıyorum gideceğime..Yarın yoğun bir gün olacak bir ara Dalaman yapıp geleceğim belki son dakikada yetişebileceğimden bavullarım yanımda olacak..Yarın gece yollardayım yani..Burcu perşembeden gidiyor ..kendi deyimiyle yer kapacakmış :) Çağıl babasıyla kalacak..Okulu ve sınavları var çünkü..Blog bir kaç gün kapalı..Mail adresimi Çağıl kontrol edeceğinden oradan bana ulaşabilirsiniz..
asortikkrep@hotmail.com
Muhtemelen yarın nete zor girerim..Şimdiden allahaısmarladık :)
Asortikkrep İstanbul yolunda...Ay inanmıyorum :)))

Resim: Mimarsinan dolaylarından Büyükçekmece sahil görüntüsü..Muhtemelen ay'ın altında bir yerlerde olan Babamların evinden cuma akşamı bu görüntünün yaklaşık başka bir versiyonunu Burcuyla ve Çarliyle karşı sahilden seyrediyor olabiliriz :))

KONGOYA GİTMEK İSTEYEN VAR MI ?


Şimdiye kadar böyle bir resim ve yazı benim bloğumda görmemiştiniz ama dayanamadım ve yayınlıyorum arkadaşlar..Geçtiğimiz temmuzda olan ve arşivleri ararken bulduğum bir haber..Kongo' da çalışan bir adam araçtan inip kısa bir uyku çekmek istiyor. Sonrasında da ortadan kayboluyor ve sonra bulunan bu oluyor..


Haber: Adnan Eren www.buyukhaber.com

Salı, Kasım 21, 2006

Günün sözü :)


Bir kızılderili atasözü “Bir insanı anlamak istiyorsan, gökte üç ay eskiyene kadar onun ayakkabılarıyla dolaşmalısın” der.

Pazartesi, Kasım 20, 2006


Son zamanlarda keşfettiğim bir fotoğraf atölyesi.Yukarıdaki fotoğraf benim en sevdiklerimden biri.
....
http://www.muammeryanmaz.com
Muammer Yanmaz Fotoğraf Atölyesi'nin 14. Donemi 25 Kasim 2006'da basliyor !!!

Onkayit icin..

Atolye Cumartesi gunleri 10.00-12.00 saatlerinde olmak uzere toplam 8 hafta surecektir.
Katilimcilar, '40 Haramiler' adi altinda atölye sonrasinda ortak calismalara devam edeceklerdir.
Fotografa yeni baslayacak olan veya fotograf bilgisini gelistirmek isteyen herkese açıktır.
8 haftalik kurs bedeli 250 YTL'dir.


1. Hafta: Makina (Digital / Analog) ve yardimci araclar
2. Hafta: Isik bilgisi, kompozisyon
3. Hafta: Uygulamali cekim, degerlendirme
4. Hafta: Siyah-Beyaz karanlikoda
5. Hafta: Reklam fotografciligi, studyo makinalari ve isik bilgisi
6. Hafta: Dis cekim
7. Hafta Dia gosterisi hazirlama, degerlendirme
8. Hafta: Portfolyo, fotograf projesi danismanligi

Adres: 19 Mayis Cad. No:32 Meric Onku Is Hani Kat:2 D:9 Sisli - Istanbul

Tel: 0212 266 66 74
0212 266 66 75

LOSEV, 65 YAS UZERINDEKI GENCLER VE DEGERLI COCUKLAR basligi ile yayinladigi basin bulteninde, "Lutfen 10 Kasim 2006 ile 1 Nisan 2007 tarihleri arasinda salatalik, domates, patlican, biber, seftali, karpuz, erik, muz gibi yaz SEBZE ve MEYVELERI yemeyiniz" ibaresini kullanarak onemli bir beslenme sorununa dikkat cekiyor.
--------------------
LOSEV tarafindan yapilan basin aciklamasi su ifadelerle devam etmekte;
"Cunku bu tarihler arasinda satin alacaginiz bu gidalarin hicbiri dogal ortamlarda, tarlalarda, gunes isiginda ve dogal gubrelerle yetistirilmiyorlar ya nasil yetistiriliyorlar; Naylon ortu ve benzeri kaplamalarin altindaki seralarda Sicak ortam saglamak icin yakilan kaloriferlerle büyümesi icin asiri miktarda kullanilan hormonlarla Boceklerden korunmak icin asiri miktarda kullanilan tarim ilaclariyla yetistiriliyorlar. Cabuk bozulmasin, raftaki omru uzun olsun diye de erkenden toplanip sandiklaniyor ve size sunuluyor. Vitamin ve mineralleri de eksiliyor. Tum bu dogal olmayan kosullarda yetisen sebze ve meyveler kanser riskini %70 artirmaktadir. Isin en aci tarafi hamile bir anne dogal olmayan, sera urunu bu meyve ve sebzeleri mevsiminde yemedigi zaman aldigi bu hormonlar ve tarim ilaclari dogrudan anne karnindaki bebegine de gecmektedir. Yine emziren annelerden, anne sutu ile bu tarim ilaclarinin bebegine gectigi bir cok bilimsel arastirmalarda gosterilmistir. Hem kansorejen hem de pahali olan bu meyve ve sebzeler yerine kisin yetisen ve vitamin, minerallerden zengin olan ispanak, pirasa, karnibahar, yerelmasi, elma, portakal, mandalina gibi kis sebze ve meyveleri tercih ediniz. Bu sekilde hem saglikli olursunuz hem de kanserden korunursunuz.
Biz ciddi, guvenilir bir sivil toplum orgutu olarak sizleri kanserden korumak istiyoruz. Tek amacimiz budur."
---------
Teşekkürler Aysetun :)
Resim: Paul Cezanne ..Natürmort

Fıkra Aysetundan..Sağolsun bazen çok güzel şeyler gönderir bana..
....
Profesör konferans salonuna gelmiş.Ön sırada oturan bir seyis dışında baska kimse yokmuş. Sunuşunu aktarma konusunda bocalamış ve seyise sormuş:

-Buradaki tek kişi sizsiniz. Size gore konuşmalı mı, yoksa konuşmamalımıyım?"

Seyis cevap vermiş:

-"Hocam ben basit bir insanim, bu konulardan cok fazla anlamam.

Fakat ahira gelseydim ve bütün atlarin kaçıp bir tanesinin kaldiğını görseydim, yine de onu beslerdim."

Bu sözlerden pek etkilenen Profesör konferansa baslamış. iki saatin uzerinde konusmus durmus. Konferanstan sonra kendini mutlu hissetmis.
Dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylayacağını düşünerek:

-"Konuşmayi nasıl buldun?" diye sormuş.
Seyis cevap vermis: "Hocam sana daha once basit bir adam oldugumu ve bu konulardan pek anlamadigimi soylemiştim. Gene de eger ahıra gelip biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım."
...

Kalbim ve duygularım bu gece bu resimdeki kadar karışık..Nedenini size anlatmak istemediğim ama bazen insanların hayatla yaşadıkları gönül kırıklıkları vardır ya bu işte öyle bir şey..Bunun eşle, çoluk çocukla bir ilişkisi yok şu an.Bu sadece gönlümün en ince çizgilerinin dayanamadığı ve istediği bir şey karşısında olmayan şeylerle ilgili..Aslında bunu biriktiren ve çoğaltan da hayat..
Dün evde geleneksel cumartesi temizliğimi yaptım ve bugün kahvaltıya Yörük müzesine gittik ..Uzun süredir gidememiştik..Sohbet edip, gazetelerimizi okuduktan sonra eve döndük ve ufak bir işimizi hallettikten sonra yemek yedik erkenden..Daha sonra benim canım birşeyler içmek istedi..Babamlar bayramda Kapadokya gezisinden çok güzel bir şarap almışlar..Geçen gün bana kargo gönderirken Annem onu da göndermiş..Bende kimseyle paylaşmaya kıyamadığım için bu gece içeyim dedim..Çok güzel bir şaraptı..Babam kulakların çınlasın..Keşke sen geldiğinde beraber içseydik..Turasan 2003 Kapodokya..Kim yaptıysa ellerine sağlık :) Bu gecenin en güzel şeyi buydu..Şarabı benim içtiğimi Uzunbey' e sadece bir kadeh verdiğimi söylememe gerek varmı bilmem..Bu gece Star'da ki Alaturka pop star yarışması da ne güzeldi..İçtim ağladım ağladım içtim.

Bu aralar buralardan iyice sıkıldım..Bayramda Uzunbey İstanbul' a gidebileceğini söylediği için ben şimdi gidemiyorum..Beraber gitmeye karar verdik..Şafak 41

Resim: Burhan Doğançay..Eğer yanlış hatırlamıyorsam NY Metropolitan Müzesinde tek Türk sanatçısı olarak bizi temsil etmekte..Bu kurdela serisinin mavi zeminlisi (değişik kompozisyonlusu) şu an sergilenen eserler arasında..

Cuma, Kasım 17, 2006


Çok hoş bir konu değil ama Aysetun bana bir mail göndermiş sizlerle de paylaşmak istedim..Konu daha yakın yaşanmış olunca..
...
Cocuk tacizi konusu Turkiye'de de tartisilmaya basladi. Gecenlerde yayinlanan bir haber bir beni o kadar uzdu ki, haber hakkinda yorum bile yapamadim. Konusunu acamadim. Cocuk tacizi konussunun sadece basin malzemesi olmaktan cikarilip gerekli tedbirlerin alinmasini umit ediyorum. Zira basimizi kuma gommenin kimseye faydasi yok. Bu kotulukler sadece kimsesizlerin basina gelmiyor. Ote yandan cocuk tacizi meselesinin daha dikkatli ele alindi diye sevinelim mi yoksa bu vak'alarin ulkemizde de yasandigina uzulelim mi bilemiyorum. Savcilarimizin ve hakimlerimizin son zamanlarda meydana gelen olaylarda verecekleri kararlar ileride bircok cocugun yasamini degistirebilecek. Aslinda kirsal kesimdeki evlendirme yasina bakildiginda cocuk tacizi ulkemizin aci bir gercegi, ancak porno endustrisine yeni kaynak yaratmaya merak bazi kisilerin ulkemizde turemeye baslamasi olasiligi kalbimin daha da sIkismasina sebebiyet veriyor. Mevzuatimiz ne yazik ki bu tarz suclari yeterince cezalandiramiyor. Internet ise bu tur suclari islemeye meyilli insanlar icin ilham kaynagi oluyor. Yakin zamanda egitim kurumlarinda bile suca meyilli insanlarin calistigini uzuntu ve korku ile ogreniyoruz.

Bir sure once okudugum yabanci bir dergiden esinlenerek ufak bir bilgi notu hazirladim. Onu sizinle paylasmak istiyorum. Ayrica kimsesiz cocuklarin korunmasi cocuk esirgeme yuvalarinin islahi ve destek verilmesi ile ilgili yapilabilecekler konusunda fikirleri olan arkadaslardan benimle paylasmalarini rica ediyorum.

Kucuk cocuklari tacizden korumak adina yapilmasi gerekenler:
1. Bebeklerinizi ve cocuklarinizi asla aileden bile olsalar (dede, amca vs..), tanimadiginiz insanlarla veya kendiniz kadar guvenmediginiz insanlarla yalniz birakmayiniz. Cogu vak'anin yabancilar degil tanidik kisiler sebebiyle yasandigi gozlemlenmistir.
2. Cocuklarinizi peryodik olarak muayene edin. Mesela banyodan sonra, giyinirken, bebekler icin alt degistirirken vs.
3. Cocuklarinizi asagidaki ozellikleri sergileyen insanlardan uzak tutun:
- yasitlariyla fazla gorusmeme
- normal bir yetiskinden daha fazla cocuklarla ilgilenme, arkadaslik etme
- cocuksu davranislar sergileme
- cocuklugunda tacize maruz kalma
4. Cocuklarinizi cok dikkat cekici sekilde veya yetiskin gibi veya uzerinde ismi yer alacak sekilde giydirmeyin. (Ismiyle seslenilip guven unsuru yaratilmasini engellemek amaciyla..)
5. Cocuklarinizin gittikleri yuva veya okulda dersliklerin koridordan gorunebilecek sekilde pencereleri olmasina dikkat edin. Soyunma odalarinda ve tuvaletlerde yalniz birakilmadiklarina emin olun.
6. Cocugunuz belirli bir mekana veya yere gitmek istemiyorsa veya bir kisiyi hic sevmiyor ve kesinlikle gormek istemiyorsa kesinlikle zorlamayin, yumusak bir sekilde konusup nedenlerini anlamaya calisin. Soru sorarken urkutmeyin. Cocukta suclaniyor hissi yaratmayin.
7. Cocuklarinizi bakiciya birakiyorsaniz arada sirada habersiz erken eve gelip baskin yapin. Kamera her zaman faydali bir arac.

8. Doktor veya ozel ogretmen bile olsa bir yetiskin ile yalniz birakmayiniz. Cocugun yaninda mutlaka en az iki kisi olmali. (Haksiz suclamalara maruz kalmamak adina sozkonusu kisinin de tercih etmesi gereken bir uygulama).
9. Cocugunuzun resimlerini internette hicbir sekilde yayinlamayin. bircok kisinin internet resimlerininden yola cikarak cocuklari takinti haline getirdigi gozlemlenmistir. Cocugunuzun tek basina internete girmesine izin vermek icin bulug cagindan cikmasini bekleyin. Evde internet baglantisi olan bilgisayarin ortak alanda durmasini saglayip, cocugun kendisini bilgisayar ile izole etmesi engelleyin. Bilgisayarin browserina gerekli cocuk kilitlerini uygulayin. Cocugunuza interneti nasil faydali kullanabilecegini ogretin.
10. Cocuk ciplakligini kullanarak reklam yapan markalarin urunlerini almayin.
11. Cocuklarinizi izleyin, dinleyin, size hislerini anlatmasi icin firsatlar yaratin, iletisimi kesinlikle koparmayin.
Ulkemizdeki bu tur vak'alarda genellikle failler 24-40 yas arasi ve genellikle magdur cocuktan birkac yas buyuk cocuklar, diger cocuklar ve bulug cagindaki cocuklar olmustur.
Bu bilgiler saygin hukuk ve cocuk egitimi kaynaklarindan derlemedir.
...

Perşembe, Kasım 16, 2006


Şükran Akannaç : 1928 İstanbul doğumlu..Çamlıca Kız Lisesi ve Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş.İller Bankasında teknik ressam olarak çalışmış.Palyaço ve Çınar Ağacı adında şiir kitapları yayınlanmış.Varlık Yaynevinde düzeltmenlik yapmış.Tanju Okan ' a 1970 yılında Altın Plak kazandıran "Hasret" şarkısının söz yazarı.1998 de babasının memleketi olan Fethiye' ye gelerek aile köklerini bulmaya çalışırken burayı çok severek kalmış.Şiir ve resim çalışmalarına burada devam etmiş biridir.Modern ve soyut stilde resim çalışmaları yapar ve kendine ait bir resim tekniği olan Soğuk Seramik tekniğini bizlere öğrettiği Fethiye Kaymakamlığının çatısında olduğu için Çatı Ressamları adını verdiği bir atölyesi vardır.Yukarıdaki resim onun helezon adını verdiği teknik desenli resimlerinden biridir.Bir çeşit imzası gibidir..Genelde bütün soyut resimlerinde büyüklü küçüklü helezonlarına rastlarsınız.

Aslında eski bir resmi ama "Çakıl' ın Gizemi" sergisi çalışmalarımızda deniz kıyısından topladığımız taşları soğuk seramik çalışmalarınında nasıl kullanılacağını bize gösterdiği ve sergide satılan eseridir.

Yine kendi fikri olan pizza tepsilerini yaldızlı soba boyasıyla boyayarak üstüne yine Çalış'tan topladığımız çakıllarla yapıştırarak boyanmış, ferforje ayak yaptırılarak sehpa işlevine kavuştutulmuş taş boyamalar.


Helezonlardan bir çeşitleme..Yaptığı resimler satıldığı için şu an FETAV' a bağışladıklarından hariç Huzurevi için yaptığı yeni resimleri de orada bulabilirsiniz.Ayrıca küçük bir atölyeside var Huzurevinde..Ara ara huzurevi sakinleriyle ortak sergilere de katılıyor. Son yaptıkları iş havuçlardan reçel yapıp huzurevi yararına satmaktı :)

Hangi bir özelliğini anlatmam lazım burada bilemiyorum..O kadar çok nitelikli ve entellektüel biri ki..Aynı anda hem politik bir sohbet hem de günlük bir muhabbet yapabileceğiniz gibi sanatın her yönünü konuşabilir, her konuda dertleşebilirsiniz..Herkese yetişir..Kesinlikle çok zekidir..Söylediğiniz bir cümle anında değerlendirilip hızlı bir şekilde cevaplandırılır.Okuduğu kitaplara yetişmek çok zordur..Sevdiği kitaplarden biri Da Vinci Şifresiydi..Önce o okudu..Sonra hepimize okuttu..Aşırı derecede bir Cumhuriyet kadınıdır..Atatürkçü Düşünce Derneği üyesidir.Özgürlüğüne çok düşkündür..Bir atölye de oturuyoruz.Canım Kapalıçarşıda ki Şark kahvesine gidip oralarda gezmek istiyor dedi..Bizde olur bir gün gideriz dedik..Ama herkesin kendine göre bağlantıları var ve kimsenin ona ayak uyduramayacağını görünce ben yarın akşam gideceğim falan dedi..Biz vazgeçirmeye çalıştık ve konu kapandı..Ertesi akşam, otobüsler buradan 21.00 de yola çıkiyor bilet alıp İstanbul otobüsüne binmiş o gün sabah Kadıköy'de inmiş..Karşıya geçmiş..Eminönünden geze geze Kapalıçarşıya girmiş..Şark kahvesinde kahvesini içmiş..Orada ki çalışanlara ben kahve içmek için Fethiye' den geldim demiş ama kendi anlatımıyla oradakiler onu çatlak sanmışlar :)) Yine geze geze geri dönüp Kadıöy'den akşam 21.00 arabasına binip Fethiye' ye dönmüştü.Bizde bir daha bir şey yapacağım dediğinde onu vazgeçirmeye çalışmadık çünkü aklına ne koyarsa yapar benim canım arkadaşım..Arkadaşım diyorum çünkü her ne kadar Şükran Teyze desekte o benim ve onu tanıyan herkesin arkadaşıdır..

Bu resmi Uzunbeyle bana hediye etti çünkü biz arı gibi çalışkan insanlarmışız..

Resimde Şükran Teyze' yi Fethiye de salı günü çıkan yeni kitabı "Yaşamı Duyumsadığımız Oranda Varız" imza gününde çektiğim son haliyle görüyoruz.

Hayatımın bu Fethiye devresinde Şükran Teyze'yi diğer bazı arkadaşlarım gibi buradaki şansım olarak görüyorum..İyi ki seni tanımışım Şükran Teyze :))