Bu aralar özellikle Çağıl gittiğinden beri değişim içerisindeyim. Herşey bana sıkıntı.Arşivimi kaldırıp atasım geliyor. Blogdan soğumakla soğumamak arasında kaldım sıkıştım.Hayır yazmaktan vazgeçmek değil, özellikle çok yazmak istiyorum ama kafamdakilerle yazdıklarım bağdaşmıyor gibi geliyor.Yabancı gibi okuyorum bazı yazılarımı.Yıllar beni değiştirdi sanırım. Bu benim 925. yazım :) Yazdıkça hayat buluyormuşum gibi geliyor.Hayat değişikliğimi yazılarıma da yansıtmaya karar verdim :)
Kendime gizli bir başka blog mu açsam bilemedim.
Evde de büyük bir değişime girdim.Hayatımı daha sadeleştirme yolundayım.İstanbuldan Uzunbey'le alışveriş yaptık. Salonun şöminesine taş aldık sonunda.Birde duvar kağıdı. Daha önce de şeklini değiştirmiştim.Masa ve sandalyeleri de. Bir öncesi - sonrası yapacağım ilerleyen günlerde. Çok olan aksesuarları kaldırdım. Çok sevdiklerim ortada, birde kıyamadıklarım.Gittikçe de temizlemeyi düşünüyorum.Hatta yeni almayı.Sevsem de bazılarını eleyeceğim.Hele kıyafetlerimi bayağı bir elden geçirmeye başladım.Büyük bir değişim içindeyim.Bu halimi sevdim.Temizliğe devam edeceğim :))
İstanbul'u zor bıraktım bu sefer.Çağıl orda diye olabilir. Olmayabilir de. Akdenizi seviyorum ama İstanbulda tüm sevdiklerim.Bu sefer zordu işte. Bu saatlerde dökülüyor tüm sözcükler benden.Daha önceki saatlerde kıvrandım yazmak için olmadı.Gece yarısı canlanıyor içimdeki duygular..Asi gece kuşu olmayı seviyorum ben. Bütün gün elimde bilgisayar blog okudum.Yazamadım yeni yazı.Uzunbey bugün erken geldi ama çok yorulmuşuz. Dün çalıştık, gece Kubilay filminin galası vardı burada Hayal Sinemasında oraya davetliydik.
İstanbul güzel geçti aslında. Ya da çok özledim bana öyle geldi.Hiçbirşey beni mutlu etmiyor gibi de geliyor bazen. Depresyonda mıyım.Hayır hatta hiç bu kadar kendimde olmamıştım.
İstanbul hazırlıkları hem uzun hem yorucuydu. Evden annemlere gidecek çok eşya ve hediyeler vardı, onları ayıkladım, hazırladım.Birde son gece dinlenmem gerekiyordu ki yolda araba kullanayım. Bu yüzden akşam 11 sularına kadar işimi bitirdim, erken yattım. O gün Ares'i de veterinere bıraktık, biz gelene kadar pansiyonda kaldı.Aslında hırpalanmasın diye götürmedik ama gelince pişman oldum.Her şeyle ilgilene kadar onunla da ilgilenirdik diye düşündüm. Bizi özlemiş. Yolda Uzunbey kullandı arabayı . Afyonda ben aldım, Bilecek'e kadar gittik.Uzunbey kıyamadı bana o kullandı yine İstanbula kadar ama tam köprüye geldik acaip bir trafik.Adım adım gittik Büyükçekmeceye.
Akşam herkes bizi bekliyordu.Çağıl bizimle geldiğinden yolda yurda uğradık. Oda arkadaşıyla tanıştık.Zaten dört kişiler, diğer ikisi memleketteydi. Tam on iki saatte geldik.
İlk günler geldiğime inanamadan geçiriyorum zamanı.Ev kalabalıktı ve bundan ayrıca keyif aldığımı da belirtmek isterim.Çocukluğumuz gibiydi, kalabalık ve çok sesli sofralar :)
Foto: Yeni GS stadı.
Biz çarşambayı yolda geçirdik, perşembe kayınvalidemdeydik, cuma annemlerde geçti, cumartesi sabah kahvaltıdan sonra önce görümceme oradan da Kavacık'a geçtik.Uzunbey'in eski iş arkadaşı ve eşi çok yakın arkadaşlarımız.Onlarda kaldık bir gece. Çok güzel evleri ve bahçeleri var, fotoğraflardan İstanbul olduğunu anlayamazsınız o kadar yeşil, o kadar sakin :)
Dönüşte Çağıl'ın okulunun önünden geçtik.
Ataköy eski kısımdan..Çocukluğumda dershane servisimiz oradan geçerdi,tüm ara sokaklarını ezberlemiştim.
Pazar akşamı sahile gittik.Teyzemin oğlu benim lise arkadaşımla iyi arkadaş,eşleri de öyle.Balık tutmaya sahile gitmişler. Bizde Çağıl'ı götürmeye gittik ama kaldık orda.Zaten teyzemin kızıyla eşide oradaydı, sonra hep beraber teyzemin kızına gittik. Yemek yapıp yedik ,tam olarak 18 kişiydik çoluk çocuk :) Allahtan ev büyük ,problem olmadı. Herkes işin bir tarafından tuttu.Genede erkekler çalıştı mutfakta ,biz seyrettik.Eniştemiz çok güzel yemek yapıyor, tecrübe etmiş olduk. Hepsi müzikçiydi :)) Canlı müzikte dinledik,değmeyin keyfimize. Teyze kızım, oğlu, eşi zaten müzikçi, enişte de bir ara müzik yapmış. O gece öğrendik. Her iki çiftin çocukları zaten konservatuarda yarım zamanlı okuyorlar. Önce kendileri çaldı, sonra da çocuklara çaldırdılar birşeyler.. Söylediler, söyledik :) Ben yorumcu değilim, sesimde güzel değil ama geçmişten gelen bir müzik kültürüm var kimseye söylemediğim. Repertuarım geniştir.Ben yine de fazla söylemedim ama çok keyif aldık.
O gün Yeşilköy pazarına gidemedim, şansım yaver gitmedi,ertelemek zorunda kaldım.Burcuyla migros çarşıya gittik.
Teyzemin oğlu eşiyle canlı müzik yaparken...Yazın bana gelen misafirlerim, zaten başka teyzem yok,halamın çocukları var,diş hekimi ve mühendis İstanbulda. Birde Amcam var Trakya da bir belediye de mimar :) Başka hala ve amca çocuklarımda var :)
Annemin yeni kırkyama çalışması bir yatak örtüsü. Bana hediye etti :)) Bende fırsatı kaçırmadım.
Yine yukarıda ilk İstanbula girişte güvenlik şeridi ihlali yapan " kendini akıllı sanan aptallar"ı görmektesiniz..
Migros alışveriş merkezi kaçamağı, burcuyla kahve keyfi.
Annemin kaktüsü çiçek açmış :)
Annemle Bakırköyde buluştuk,o kursa gitti, ben yaklaşık 5 saat gezdim ama pek bir şey beğenemedim.İki triko aldım sadece Carousel 'den. Burcu bana sen yaşlanmışsın dedi, belki de haklı, ben oraları hallaç pamuğu gibi attırırdım eskiden. Canım alışveriş bile istemeyince içim sıkıldı.
Bir alışveriş hatıram var ki bunu yazmadan olmaz. Carousel' den çıkıp karşı mağazaya girdim. Capacity...
Senelerdir çantamda çakı taşırım ben. Günün her saati yollarda ,arabayla geç vakit döndüğümden taşırım birazda. Bazen etkinliklerde lazım olur ya da arabada yemek yerken,yürüyüşte falan. En son çakım babamın hediyesi, kaç senedir nerelere girdim , kapılardan geçtim hiçbir çantamda görünmezdi kontrolde, o gün capacity girişinde güvenlik görevlisi gördü, aldı benden içeri girerken.Şimdi düşünün kü asortik bir hatun ve çantasında gayet etkili bir çakı :)) Delikanlı şaşırdı ama belli etmedi, ama aldı benden.Ona işim gereği dışarıda olduğumdan taşıdığımı söyledim ama adam nereden bilsin Fethiye durumlarını.Yani aslında Fethiye benim gördüğüm en güvenli yerlerdendir ama eski bir İstanbullu olarak ben onu yanımda taşırım diyemedim :))Mesleğimi söyleyip açıklama yaptım. İçeri girdim ama aklım babamın hediyesi olan çakıda, adımı sordu ama etiket koyarken görmedim,oysa koymuş.Bu sefer o oradan ayrılırsa çakıyı nasıl alabileceğimi bilemediğimden içeri girdiğim gibi çıktım ve kapıda görevliye sizin yüzünüzden gezemedim,benim gibi bir müşteriyi kaçırıyorsunuz demeyi de ihmal etmedim. Babamın hediyesini size emanet bırakmaktansa çarşıyı gezmeyeceğimi söyleyip çıktım.Eminim adam beni unutulmayanlar listesinde iyi bir yere oturtmuştur :))
Sahte timsah derisi çantamla - çevreciyim ya gerçeğini kullanmıyorum- çakı süper bir ironi olmuştu aslında :P
Birde öğlende yemek yedim meydana yakın.Yalnız.
-Yalnız yemek yemeyi sevmiyorum bu arada.
Kavacık'taki bahçeden, dekorasyon fikirleri.Emine süper bir bahçıvan aslında.Bunu kendi okusa hayır değilim diyecektir ama rakamlarla ve insanlarla bu kadar meşgul bir insan ancak bu bahçede dinleniyordur gerçekten.
Katmerli küpe
Masa tenisi de vardı ama bilardoyu koymak için kaldırmışlar.Bu arada ben fena oynamam, yani biraz oynarım masa tenisi.Teyzemin oğlu öğretmişti eskiden, yazları bize gelirlerdi, bizde kışın haftasonları onlara giderdik Fındıkzadeye eskiden.
Hava biraz serindi ve Uzunbey hastalanmak üzere olduğundan keyfi yoktu bu yüzden kahvaltımızı içeride etmek zorunda kaldık.Yazın da bir kaç derece serin oluyormuş şehirden buraları. Gerçekten de başka bir aleme gelmiş gibiydik, Emine buna rağmen Fethiyeye gelebilirim diye beni şaşırtmaya devam ediyor.. Evin önü ve arkası ormandı bu arada belirteyim :)
Beykoz Anadolu Lisesi
Evin oğlu bu okulda değil ama iyi bir sporcu ve çocuklarımızın tekrar görüşmesinden ve anlaşmasından ayrıca mutluluk duyduğumuzu da belirteyim.Tolga Çağıl'dan bir kaç yaş küçük ama eski arkadaşlarımız olduğundan ve başka arkadaşlarından daha sık görüştüğümüzden çocukluğunu da biliyoruz. İki yakışıklı bilgisayara takılıp ,gece de şöyle bir acarkent yaptılar. Bir ara bende kaybolmak istedim onlarla ama olmadı :P
Yolda çektiğim boğaz manzarası.
Emine hem bahçeye hem de hayvanlara bakabilecek beceride çalışan bir kadın.Hayran olmamak elde değil. Tabii ki eşi yardımcı oluyor ama kadın için bahçeli ev yine de zor.
Horoz Denizli horozu .Özel olarak getirtilmiş :)
Banyo penceresi ormana açılıyor :))
Yer örtücüler..Kaktüslerde vardı ama azdı, daha sonra Emineye çelik göndermeyi düşünüyorum.Ondaki çeşitleri gördüm, olmayanlardan birşeyler hazırlayacağım.
Balkon.
Dönüş yolunda .. Afyona kadar Uzunbey , Afyon -Fethiye arasını da ben geldim ama insan etrafı boş olunca sıkılıyor. Hem de iğrenç bir yağmur vardı biz çıkarken.Bütün bayram boyunca yağmayan yağmur bizim döneceğimiz gün patladı.Sabah beşte yola çıkıp akşam beşte eve geldik.
İstanbul'da bu sefer hoşuma gitmeyen şey Beykent'te çocuğuyla para dilenen tiplerdi. Büyükçekmece Belediyesi Zabıtaları bu işe bir el atmalı. Tam ışıklarda arabaya yapışan tipler,onlar oraları sararsa kurtulması zor olur. Dallanıp budaklanmadan bir el atmak lazım. Onun dışında istanbul daha bir şehir olmuş ,daha lüks mekanlar ama insanların tipleri daha bir bozulmuş geldi,Türkçeleri de.
Kavacık'tan dönerken İke'dan alışveriş yaptık,Çağıl'da vardı, iyi oldu ama biz şömine taşlarını ve duvar kağıtlarını Beylikdüzü Bauhaus'tan aldık. Bu arada carrefour, medya markt gibi mağazaları, koçtaş gibi marketleri de gezdiğimi belirteyim. Çağıl'ın vizeleri başladığından son günlerde okul ve çekmece arasında geldi gitti.
Bayramda teyzemlere de uğradık Beykent'e.Çarliyle işlerden az görüşebildik, Burcuyla az yalnız kalabildik, ve evde kim içki içiyorsa ona takılıp içki içtiğimi de yazmam lazım.
İlk defa şarap üstüne bira cilaladım, rakı üstüne de bir gece cila yaptım galiba..
Aslında çok içki içmiyorum ama yazılarda hep çok içiyormuşum gibi gözüküyor. Normalde ölçülü içmeyi seviyorum. Gittiğim gibi osmanlı tulumbası aldım birde burda bilmediklerinden yapan yok daha.
Annem çok güzel yemekler pişirdi :) Babama vişne likörünü götürdüm. Gece kalkıp balkondan karanlığı seyrettim ve bir kaç gece küçük dayımla içki içerken balkonda şarkılardan fal tuttuk ikimize..
Birde ben bu şarkılardan şikayetçiyim tam unutmak istediğimde karşıma olmadık yerlerde çıkıp olmadık düşünceleri çakıyorlar kafama. Araba da ve bazen sohbet ederken.En çok sevdiğim joy fm' i dinledim sık sık arabada.Buralarda yok. - yetkililerine sesleniyorum,akdenizde sizin gibi radyo çok iş yapar- yine de siz bilirsiniz.gelirseniz tüm gün sizi dinlerim yoksa Alem fm' i ve Nihat Sırdar ı dinlemeye devam ederim.Geri kalan zamanlarda da cd. den Ferhat Göçer.
Not: Blogculardan bir ricam var. Jivago bir öğretmene link vermişti, okuluna destek isteyen bir öğretmen. Aslında çoğu destek yerine ulaşmış ama yılbaşına kadar bloglarınızdan link ya da bilgi verebilirmisiniz..?
Mesela böyle bir yazıyı kendi yazınızın ardına ekleyip, başkaları da görsün istemezmisiniz..? Hadi en azından bloglardan link verip destek olalım sevgili BERRİN ÖĞRETMENİMİZE ...
Ben ayrıca kitap da göndereceğim o başka.
"İdealist öğretmen Berrin hanım eliyle yapılacak kırtasiye, kitap ve kıyafet yardımları için, yılbaşına
kadar katkılarınızı bekliyoruz dostlar."
kadar katkılarınızı bekliyoruz dostlar."
ADRES:
Berrin Öğretmenin mektubu :
"Aydınlığın şövalyeleri neredesiniz?
Yıllardır batıda değişik ve güzel şehirlerde ...çalıştım hem de iyi koşullarda. İster istemez kıyaslama yapıyorum. Burada 3.haftasındayız okulun. Kılık-kıyafet kontrolü sırasında ayakkabıları farklı renkte birkaç öğrenciyi ayırmıştık. Teneffüste bir kız öğrenci yanıma geldi ayrılan bir arkadaşı için. Sessizce kulağıma “hocam, … arkadaşımız 12 kardeş, ailesinin durumu iyi değil, söyleyemiyor utanıyor” dedi sustum. 9.sınıf öğrencilerinden biri (üstelik ufacık bir şey daha) eski bir eşofman üstüyle gelip gidiyor okula. Fakirliği okunuyor yüzünden, duruşundan.
Bir aya kalmaz kar yağarmış buralara. "Ne yapmalıyım bu çocuk için? Bugün 11.sınıf öğrencilerinden biri üzgündü. Nedenini sordum, "ailemin parası yok hocam beni okuldan alacaklar" dedi. Zehir gibi kafası var. Seneye mezun olacak oysa. Kalacak yer bulmalı ama nasıl? Kız öğrencilerin sayısı az, çünkü okutmuyorlar. Çarşıda kadın-kız pek görülmüyor, ancak memur bayanları görebiliyorsunuz. Öğrenci çok, sıra az. Gelen öğretmenler en fazla 1,5 yıl kalıp gidiyorlar. Sınıfta konuşuyoruz, bir örnek verdim: Van’ a gittiğinizde…"Hocam Van’a gitmeyenler var daha" dediler. Sordum, sınıfın yarısı ilçeden dışarısını görmemiş daha. Gidenler de çalışmak için bir inşaatta veya akraba yanında. Gezmek fiilini çekemez bu çocuklar. Sinema-tiyatro, alışveriş merkezi, kafeterya, çay bahçesi, flört nedir bilmiyorlar.
Ülkemin 40 yıl öncesine ışınlanmışım sanki. Ya da bir köşeden Şener Şen çıkıverecekmiş gibi, bir Türk filminin içine düşmüşüm adeta.Evimi taşırken kitap kolilerinden yakınan taşımacılara kızan ben, okuldaki kütüphaneyi görünce ürperdim. Bomboş! Bu gençlerin bilinç kazanması, kendilerini tanıması, hayallerine kavuşmak için yol-yordam öğrenmeleri gerekiyor oysa. Yokluk ve yoksulluktan kurtulmaları, cahil kalmamaları gerekiyor. YGS-LYS kitapları olsa kütüphanede soru çözümü yaparlar, üniversiteye bir adım daha yaklaşırlar.
Okuduğu bir roman karakteri belki onun hayatında dönüm noktası olacak, belki çözdüğü bir üniversite hazırlık kitabı onun bir bilim insanı olmasını sağlayacak ya da okuduğu kitaplar hayatının tek zenginliği olarak kalacak ama kendi çocuklarını özellikle de kızlarını okula göndermesini sağlayacak.Üzerime umutsuzluk çökmeye başladı, yakında yağacak olan kar gibi…"
Yarın pazar, bu sabah kahvaltımızı balkonda ettik, bahçedeki limondan kopardığım limonu sıktım domates doğradığım kaba, çayımın içine de limon parçası attım.İçim limon yemiş ekşiliğinde ama yine de hayattan zevk almaya çalışıyorum. Aslında bir terslik yok sanırım ters olan benim hayata... :)
18 yorum:
Çok teşekkür ederim, sağol!
Ayrıca bloğunuzda içim açılıyor.:)
Ailece iyi pazarlar dilerim.
Ne kadar zenginsin sen sevgili asortik krep.. Ben senin kadar donanımlı fikren zengin, zevki tam gelişmiş ve de aklı başında çok az insan gördüm.. hatta görmedim!! özellikle şu blok dünyasında.. Tek olarak şiirde veya el sanatlarında ya da eğiten paylaşılan yazılarda mükemmel olanlar mevcut.. ama böylesine insanı tam tekmil doyuran sayfalar ne yazık ki yok..
bu nedenle sana önce pır pır eden yüreğimin teşekkürlerini sunayım..
Yazına başlarken, sanki evime konan gizli bir kameradan beni seyretmişsin gibi geldi.. bir farkla ki ben bu halet-i ruhiyeyi (!) iki kere yaşadım.. birincisinde oğlum üniversiteyi kazandığında.... gittiğinde!!! ikincisi, evlendiğinde.... yine GİTTİĞİNDE!!! :)))
Tüm evi, evin eşyalarını, kulanılanları değiştirmiştim yetmemişti evden taşınmıştım.. Sonra şehirden taşındım !!!! ama baktım ki ben yine hep aynı değişiklikleri yapma isteği taşıyorum..
Yani demem o ki sevgili güzel kadın, (bu arada o profildeki resmine hayrandım ben umarım unutmadın..) bir gün beni çok çok uzun uzuuuuun hatırlayacaksın!!!
Bu bir kavşaktır insan hayatında, pek insan demeyeyim kadın yani anne hayatında... BU KONUDA, kadını insandan üstün tuttuğumdan da olabilir bu düşüncem, erkeği pek insan grubuna sokmadığımdan da olabilir... İSTİSNALAR KAİDEYİ BOZMAZ!!!! ayrıca erkekseniz, tek tek gelin :))))))
Bitanem güzel asortik krepim kendimi seninle eski bir sedirin üstünde bağdaş kurmuş dantelli perdesi olan bir pencere önünde sohbet edip dertleşirken düşüyorum şu an..
Bir de acizane bir hatırlatma.. O içindeki değişim isteğine, sende başlayan dürtülere iyi kulak ver. Ben, yazılmak istenen bir kitabın (romanın) tepinen ayak seslerini duydum çünki..
Sevgilerimle..
sana yazdığım sayfalar dolusu yorum,yayınla butonuna bastığım an silindi.. bu sadece sana yazdığım
5.yorumda başıma gelen bir olay.. tesdüfün de puştu olabiliyor demek ki.. :)))
inşallah silinmemiştir demekten başta bir şey yapamam zaten eğer bu da gönderilemezse o zaman demek ki benim yorumlarıma engel konmuş diye düşünmem gerekecek..
sevgilerimle..
SEVGİLİ ASORTİK KREP, ANNENİNİZİN KIRK YAMA ÇALIŞMASINDA KULLANDIĞI RENKLER NE KADAR GÜZEL.. SAYENİZDE TÜM İSTANBUL'DAN BİR NEFES ALMIŞ OLDUM.. NE GÜZEL FOTOĞRAFLAR... EVLADINIZLA DA DOYA DOYA VAKİT GEÇİRMENİZE ÇOK SEVİNDİM SATIRLARINIZDAN DÖKÜLÜYORDU HASRETİNİZ... GERİ DÖNMENİZE SEVİNDİM.. GÜZEL YAZILARINIZI ÖZLEMİŞTİM...
Jivago, ben bir şey yapmadım ki :) Sizde sağolun,siz yazmasanız haberimiz olmazdı.
Sevgili Hasret Senfonileri, beni iyice göklere çıkartmışsınız ,çokçok gurur duydum.Sizin gibi biri tarafından bu şekilde övülmek çok güzel bir duygu.Ben yorumlarınızın kaybolmadığına daha çok sevindim ama ..Kaybolsa bu güzellikleri okuyamazdım.
Değişik ilgi alanlarım var,ancak hepsini takip edersem hayattan birşey alabiliyorum diyelim kısaca :))
Umarım dediğin gibidir diyorum kitap konusu. İnan çok isterim becerebilsem keşke.
Değişim konusunda yazdıkların o kadar doğru ki..Çocuk eğitiyor bir yandan insanı..Demek ki annelerimizin tecrübeleri çok çocuktan..Onları geçmemiz mümkün değil :))Öğretmen birde benim ki..Binlercesini yetiştirmiş :)
Resim konusunu üzgünüm hatırlayamadım..Rica etsem bana hatırlatabilirmisiniz..? :)
Çok çok sevgilerimle..Her yorumunuz bir hayat dersi gibi...Çok teşekkürler :)
Hep birşeyler eksik kalıyor fi mi İstanbultan uzakta? Hele şimdi Çağıl da burada. Yakında gelmeyin buralara??? Bir dahaki sefere beni de ara lütfen;))
Asortikcim ben de aynı ruh halindeyim oğlum askere gittiğinden beri, seni anlayabiliyorum.
İstanbul'un trafiğini ne güzel özetlemişsin, eşime de okudum resim altını.
Berrin öğretmenden ben de bir mail ile haberdar oldum, tanıdığım herkese ilettim maili. Sonra aradım kendisini, Miami'den bile arayan oldu dedi, mutlu olmuş. Mailimi alan bir çevirmen de kendisine anılarını kitap yapmasını tavsiye etti.
Ne hoş bunlar di mi?
Sevgilerimle.
Sevgili Emine,hasret pek dayanıklı olduğum bir konu değil ne yazık ki :)) Dökülüyorum böyle.Neyse dayanabiliyorsanız bana o da b ir şeydir :))
Kirpikteki Gözyaşı, gelince ararım o zaman :)) da nasıl olacak bilemiyorum :))
Birde bizim oralara tekrar dönmemiz biraz zor,Uzunbey buralardan çok memnun.Ben kendi tercihimi burdan belirtmeyeyim şimdi :P
Sevgili Serpil, Uzunbey askerdeyken bende yine böyleydim :) Biz evliyken gitti askere. Allah kavuştursun sizi de ..İnternetin nelere çare olabildiğini ben kendi gözlerimle gördüm ve yaşadım, çok seviniyorum böyle şeyleri duyunca.
bu yazının başındaki yarım elma gibi mi deseeeeem???? nazla göz süzen edalı gelin gibi mi deseeeeeem....???yaramaz çocuğun muzip gülüşü mü deseeeeeee???
Bunu geçen yıllarda veya sadece geçen yıl görüp sana bunun hakkında bir yorum yaptığımı hatırladım zira.. böylece aynı yazıya 3 yorum yaparak hem seni mahcup etmiş!! hem de kendi rekorumu kırmış oldum !!! :)))
Sevgili Hasret Senfonileri, bu fotoğrafı daha önce kullandığıma ancak yazıyı gönderdikten sonra emin olabildim.Kendi değişimimle ilgili bir yazıya başka kapak resmi olmayacağına inanarak :)
Yorumların için ve beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim. :))
görüşmek kısmet olmadı seni çok özledim ama yaza az kaldı topu topu 8 ay sonra yeniden fethiyedeyim.Çağıl ın yanında olmaması seni değiştirdi bundan eminim ama sen güçlü kadınsın sadece bundan sonra daha sık istanbula gideceksin hepsi bu :) ben de daha çok Fethiye ye gideceğim hepsi bu :)
hepsi bu diye kendimi kandırıyorum belki ama geçicide olsa işe yarıyo...
Annenin kırk yama örtüsüne bayıldım çok maharetli zevkli hatunsunuz ana kız :) öpüyorum seni kucak dolusu sevgiler...
Black, görüşemediğimize üzüldüm ben, bir şekilde görüşürüz diyordum.Hatta planlar değiştiğinde seni göreceğim diye sevindim.Neyse ben istanbula fazla gidemem işlerden, böyle idare edeceğiz artık.
Sen İstanbul' u özlüyorsun be Asortik...
Sanki Çağıl buralara geleli, bu özlem daha bir arttı gibi geldi.
tabiki link veririz ne demek... hangi biriyle ilgii yazsam biran duraladım :)) ama en çok ilgimi çekenler ve merak ettiklerim; şu önce sonra çalışman :)) insana bazen böyle oluyor ve gittikçe de daha çok sadeleşmek istiyor.Annenin yamalı yatak örtüsü gerçekten çok hoş görünüyordu bir de arkadaşının bahçeye açılan banyo penceresine bayıldım :))) sevgiler.
Hayatının en özel dönemine girmişsin Asortik....
Bu resminede bayılıyorum, sanki karşımdaymışsın gibi.
Çocuk gibi, ne desem bilemedim bak şimdi :))
Mini,malist, en kısa zamanda döşeteceğim,taş ustası bakıyorum burada.Sadeleşmeyi sevdim.Link için teşekkürler şimdiden.
Aysetun, ben seni özledim. Karşında olmak isterdim doğrusu.Bir gün kaçacağım olmazsa :) Bu fotoğrafımı seviyorum :) son halime çok yakın.
Berrin öğretmenime bende ulaştım.yapabilecek pek bir şey bana kalmamış..yinede bir yılbaşı hediyesi bir şeyler buluruz diye düşünüyorum.eylül
BESTE demiş ki;
sen sıkılıyorum demissin ama ben yazini okuyup o kadar rahatliyorum ki, yumusak yumusak, agir cekim guzel bir hayat, huzurlu, cicekler, ogluslar, kisaca seviyorum uslubunu:) ama insan bazen yarattigi imaja sıkışıyor o zaman gizli blog imdada yetisebilir.sevgiler
beste tarafından kalp kırılsa da sever hakkında saat: 20:48
Bestenin naneleri yazmış, bir şekilde böyle yayımlamak zorunda kaldım.
Sevgili Beste, gizli mizli bu bile zor geliyor, ilk defa yazmaktan sıkıldım gerçekten bu ara.
Yorum Gönder