Perşembe, Temmuz 23, 2009

Zaman düşer ellerimden yere
Oradan tahtaboşa
Saatler çalışır izinsiz hep bir sonraya,
Resimler sarı güneşsizlikten, duygular değişir.
Dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına
Ve sen ben, değirmenlere karşı bile bile birer yitik
Savaşçı,
Akarız dereler gibi denizlere, belki de en güzeli böyle...

Uçurma uçar sözlüğümden, geri gelmeyecek bir kuş.
Yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş.
Zaman düşer ellerimden yere
Oradan tahtaboşa
Saatler çalışır izinsiz hep bir sonraya,
Ve sen ben, değirmenlere karşı bile bile birer yitik Savaşçı,
Akarız dereler gibi denizlere, belki de en güzeli böyle...

Sen ben, değirmenlere karşı bile bile birer yitik Savaşçı,
Akarız dereler gibi denizlere, belki de en güzeli böyle...


.. .. ..

Bu şarkıyı çok sevdim :) Şebnem Ferah'ı zaten çok severim.. Bazen canım sıkkın olduğunda arabadaysak ve Çağıl varsa ben söylemeden koyar cd yi ve bağıra çağıra Can Kırıklarını dinleriz.. Anlar benim canımın sıkıntısını ve derdime arkadaş olur..

Şarkı çok güzel ama şuraya takıldım ki en güzeli hep hayallerimiz olmasın.. En güzeli yaşadıklarımız olsun dileğim budur..

İki gündür evdeyim.. Yarın işe gideceğim ama alışverişe ve işleri halletmeye.. Bir terslik olmazsa cumartesi sabaha karşı yola çıkacağız İstanbul'a.. Uzunbey ve ben, Ares ve Çağıl kalıyor.Çağıl artık büyümüş ,gelmek istemiyor bizimle.. Ares pansiyonda kalacak.. Çünkü Çağıl biz yokken arkadaşlarıyla plan yapmış..İstanbul' a buradaki yakın arkadaşımızın düğünü için gidiyoruz.O da İstanbullu ve evlendiğinde bizde yanında olmak istiyoruz. Cumartesi akşamı Fenerbahçeden kalkan bir tekne de olacağız kısmet olursa.. Boğazda gezmeye çok ihtiyacım var zaten İstanbul'u çok özledim.. Annemleri de ..
O gece ve pazar annemde kalıp pazartesi dönmek planımız. Aslında iki aile, üç şöför gidecektik ama diğer aile yan çizince Uzunbey'le ben değişerek kullanacağız artık.

Burcu aradı öğle tatilinde, senelerdir alışıktık istediğimiz saatte görüşmeye..Böyle zor geldi, ben arayamıyorum onu meşguldür diye.. O beni arasada ilk fırsatta dönüyordum ben ona.. Akşam da uzun uzun konuşuyorduk.. Buna da alışacağız her şey bir otursun da..

Kendimize yol şarkıları yaparız böyle zamanlarda unutmadan bunu da ekleyeyim listeme :)

Çoğunlukla işte ve bazen de google dan resim ararken kullandığım bir çeviri sitesi var..Ben genelde bu adresi kullanıyorum.. http://www.cevir.be/ Bir kaç dili birbirine çevirebiliyorsunuz..

Çağıl ilk defa evde kalacak, annem bırak artık çocuğun yakasını dedi bana.. İyi de ben on yedi yaşındayken beni evde yalnız bırakmamıştın diyemedim.. En büyük çocuk benim ya, zorluklarla ben savaştım, ilk izinler hep zor oldu :) Gidince diyeceğim ama :)
Oysa kesinlikle yaramazlık yapmazdım ben evde yalnızken :P (Baba , sen anneme buradan okuduğunda söyleyebilirsin bunları anneme ) Burcu ve Çarliyi bıraktığını söyledi , laf karıştı ben söyleyemeden telefonu kapattık.
Asilikte Çağıl biraz bana benzese şimdi çok farklı olaylarla karşılaşıyor olurduk gerçi, Allahtan Dayı-Baba karışımı bu çocuk :)) Eve düşkün bir yapısı var :) Nerdeyse ben atlayıp gideceğim başka şehre okumaya, ne şanslı çocuksun sen diyorum ,yaşadığın yerde okuyabileceğin bölümü olan üniversite yok..! Şimdilik anlamıyor , eminim üniversitenin ikinci senesi hafta sonları eve uğramayacak, tatillerde gelecek evine..

Ve ancak kendi ebeveyn olduğunda anlayacak aslında ona ne kadar düşkün olduğumuzu.. Aynı bizim anladığımız gibi.. Bu aralar yine bana takık, her hareketim onu rahatsız ediyor ve bana laf söylüyor,ben zaten sessiz biri olmadığımdan ,sürekli atışıyoruz kumalar gibi.. Böyle olması da güzel, bazen onu kendi cümleleriyle sıkıştırıyorum :) Daha pişmeye var, olmamışsın diyorum.. Bazen de sinirlendiriyor beni benden demokratik olmamı istiyor ama kendi bana hiç demokrat yaklaşmıyor.. Bende uzunbey'e sığınıyorum ve o benim eşim o yapmak zorunda diyorum :) mesela yemek güzel değil nasıl yiyiyorsun bunu diyor.. Bir yandan da yemeği yiyiyor ama.. Ya da diyelim ki bir şey istedim yapma, dinleme onu diyor babasına.. Ben de sen yapmayabilirsin ama o yapmazsa ben ona kırılırım , hayat arkadaşım benim o diyorum.. Uzunbey aramızda kalıyor çok bilmiş ergenusla..

Şimdi yazıyı yazarken Uzunbey geldi, elinde bir kargo paketi , işe gelmiş bir kutu vişne bu :)) Hayat , bana Trakya' dan vişne göndermiş.. Ben allahın sevgili kuluyum işte böyle.. Ne zaman canım ne istese bir yoldan bana ulaşıyor.. Ne güzel bir şey bu :)) Çok teşekkür ederim Hayat :)
Ancak bu kadar sevinebilirdim ve tadı anneannemin bahçesindekinin aynı.. Çok teşekkürler canım...

Bir an önce kalkmalıyım aslında, daha çok işim var..

"Sen ben değirmenlere karşı..
Bile bile birer yitik savaşçı.. "

Bugün annemle babamın evlilik yıldönümü.. (1970) Kutlu olsun Canlarım :))

4 yorum:

Özlem dedi ki...

sesini duymak güzeldi:)
afiyet şeker olsun cnm .

Adsız dedi ki...

Ahhhh şimdi ağzımızın suyu akmazmı o vişneleri duyunca. Birde ergenliğim geldide aklıma annemle nasıl kavgalar ederdik, umarım bu evden giderim derdimde nasıl bir arkadaşız şimdi, hoş ben iş dolayısıyla evden çıktımda çok büyük konuşmuşum dönemedim yıllardır. İnsan o zamanlarında hiçbirşeyi anlayamıyor valla.
Nice evlilik yıldönümlerine.....

Gülen Tezer dedi ki...

Aman gidince de, eksik kalma :P

mesela yemek güzel değil nasıl yiyiyorsun bunu diyor.. Bir yandan da yemeği yiyiyor ama.. babam da yapardı bunu :)

Vişne maceramdan sonra bir daha vişne almak kısmet olmadı :( afiyet olsun sana..

hesperük dedi ki...

ooo tam yazının basında sözlerine bakarken parça çalmaya başladı.. :))
garip. ^+%&