Cuma, Mayıs 16, 2014

K'ÖMÜR YARASI


Uzun ama olayı çok net özetliyor...Lütfen okuyunuz.

Ar damarı çatladı mı orada felaketin ardı arkası kesilmez olur. Yıllar boyunca eğitim aldığım, dönem dönem yaşadığım, felsefemi şekillendirdiğim Uzakdoğu'da en korkulan "kaza"dır ar damarı çatlaması. Hep duyarsınız birilerinin ağzından "loosing face is worse than death" (mahcup duruma düşmek ölümden beterdir) diye. O kadar korkulur ki, Çin'de bu ceza 7 kuşak cezasından ağırdı bir zaman. Senden sonra 7 kuşak utancını taşırdı yani. Bu durumda tabii ki ölüm, utanç kadar ürkütücü olmazdı.

Ar damarı çatlamaya görsün, orada akıl almaz bir zenginlik ve güç ve tuhaf şekilde onu takip eden felaketler silsilesi vardır. Roma böyle çökmüştür, Orta Çağ böyle karanlığa gömülmüştür, Sanayi Devrimini takip eden yozlaşmanın sonunda iki büyük dünya savaşı böyle çıkmıştır; hatta dini mitolojik hikaye Sodom ve Gomere bile bu yüzden yıkılmıştır.

Ben elimden geldiği ve dilim döndüğünce yaşadığımız son acıları izah etmeye çalışayım: Soma'daki felaket, bir ar damarı çatlamasıdır. Bu damardaki çatlak sonucunda oluşan zehirli sızıntı bir yangın başlatmış ve tertemiz yüzlerce kardeşimizi aramızdan almıştır. Ülkemin ormanlarının katledilmesiyle, çiftçinin, madencinin, işçinin insanlık dışı bir yaşama mahkum edilmesiyle, çocuklarımızın düzgün eğitimden mahrum bırakılıp zihinlerinin karanlığa gömülmesiyle, insanların algıları çarpıtılarak felakete sebep olacak gerçekleri görmelerinin engellenmesiyle, gökdelen dikecek paranın hayat kurtaracak paradan çalınma yoluyla kazanılmasıyla, karanlığa oy veren bir kitlenin kendi zalimlerine aşık olmalarının sağlanmasıyla, 700 bin dolarlık saatler, ayakkabı kutularında paralar, öldürülen gencecik fidanlarla ar damarının çatladığı defalarca görülmüş ancak geliyorum diye bağıran bir depreme, bir sele, bir felakete karşı önlem alınamamıştır. Takdir-i ilahi değildir bu, bir Yüce İrade böyle olsun dememiştir, yalnızca ar damarı çatlamasının sebep olduğu doğal bir felakettir bu. Kalp krizinin benzeridir, bir bilinç krizidir.

Bu sebeple Gezi'den tutun da madenlerde hayatını yitirmiş kardeşlerimiz için sorumlulara karşı yapılan barışçıl protestolar bu kadar şiddetle bastırılmaya çalışılmaktadır. Ar damarı sapasağlam insanlar, ar damarı çatlamış sorumlulara bir zamanlar sağlam bir ar damarları olduğunu anımsattığı için. Biliyorum ki içinde bulundukları ağır gaflet uykusundan kurtulsalar ar damarlarınını onarmak için o madende, hem de zehirli gazın içinde elleriyle kardeşlerini arar, bulamazlarsa da o karanlıkta uykuya dalarlardı. Dünya bunun her zaman böyle olduğunu gördü: Fukushima'da, Kore'de, Tayland'da, İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da... Hatta Kobe depreminde halka Yakuza, mafya ekmek dağıttı.

Nedir eksik olan bizde? Galiba ar damarı çatlamış olanların daha fazla sayıda ar damarı çatlamamış olan insan görmeleri gerekiyor. Ar damarı çatlamış bu insanlar bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz, bizim topraklarımızda doğdu, bizim kültürümüzle biçimlendiler. Nerede hata yaptık? Sanırım kendimizi sorgulama zamanımız geldi de geçti bile. Daha büyük felaketlerle yüzleşmeden önce kendimizle hesaplaşmaya bir an önce başlamalı, bir an önce bu karanlığı dağıtmalı ve bundan sonraki olası felaketleri durdurmalıyız.

Artık felaket olmadan şefkat duymayı, acı başlamadan yardım etmeyi, cehaletle savaşmayı, durup dinlenmeden yumuşak bir dille hoşgörü üzerinde yükselen bir anlayışla hakikati anlatmayı, paylaşmayı ve kardeş olmayı, çocuklarımıza ve kardeşlerimize ilk olarak erdemi, şefkati, cömertliği öğretmeli ve bu eğitimi her şeyin önüne koymalıyız.
Cem Şen.
Not: kapak resmi değiştirdim,sanırım bu daha uygun oldu.

6 yorum:

Selen dedi ki...

Güzel bir yazıymış ama bu ar damarı çatlamış insanlara bir şekilde ulaşıp yardımcı olunabileceğine inanmıyorum. Bir insanda merhamet, şefkat, adalet duygusu yoksa yoktur, bunları kimseye sonradan öğretemezsiniz. Vicdanı ve sevgi dolu bir kalbi olmayana bunları dışarıdan veremezsiniz. O insanın hamurunda iyilik yoksa konuşarak, anlatarak, öğretmeye çalışarak onları iyiye ve doğruya yönlendirmenin mümkün olduğunu sanmıyorum maalesef.

Bizim en büyük sorunumuz organize olamamak bence. Bir de tabii Kur'an-ı Kerim'in Türkçesini, anlayarak okumamak. O zaman kimse din sömürüsü yapamazdı. Dinin en temel kavramları böyle ayaklar altına alınıp her türlü rezilliğe kılıf olarak kullanılmazdı.

Adsız dedi ki...

ar damarı;trakyada çok kullanılan vede çok önemli görülen bir tabirdir.))gördüğüm kadarı ile;çokk kimsede de kalmamış((

Unknown dedi ki...

Biz turk milleti guya cok vicdanli, cok yardimsever, cok insan canlisi, cok cok cok... Belki daha ne guzel sozler soylenir bazen bizler icin, ama maalesef bunlarin hepsi ( olaylar ve kisiler ) gosteriyor ki sadece lafta...
Benim gibi dusunen insanlarda varmis diyerek buyuk bir umut isigi ile yazinizi okudum. Ellerinize ve yureginize saglik... Insallah hepimiz ayni noktada bulusuruz. Bunu dilemekten baska care yok galiba. Selen hanimin yorumuna da tamamiyle katiliyorum. renkliimutfak

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Bütün sistemleri reddedip, yurtseverliğimle nihilistliğimin çatıştığı bir süreçten geçiyorum.

kış güneşi dedi ki...

çok doğru sözler

Oglak Kizlari dedi ki...

Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Sabah gazetesi alıyorum, onlarda kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Kötü olan da bu. Oturup şu işi halletsek, şöyle elbirliği ile bu vatanımızı layık olduğu yerlere çıkartsak, yoksa ne onlar ne biz layık değilmiyiz.

Offff of.

Dertli anne