Bir kaç sene önceydi.Festivalimiz var ya bizim Kültür ve Sanat Festivali..Onun için sanatçılar bulmak ve festival komitesine önermek bizim işlerimiz arasında..Bu gayeyle gazete de gördüğüm bir resim üzerine Kaş bölgesinden bir ressama mail attım.Dedim ki şu son yaptığınız sergi için bilgi alabilirmiyim.Bu kadarda sade bir dille yazmıştım ve amacımını da belirtmiştim..Aynı anda kendi işim için de kullanabileceğim bir bilgiydi bu.Bana bir mail geldi ki ömrü hayatım boyunca böyle bir şey görmedim.
Ressam, kendisinin çok değerli bir ressam olduğunu..PARASIZ hiç bir bilgi vermediğini, benim nasıl olupta haddimi bilmediğimi falan açıkça yazan bir mail göndermiş..En sonuna da gönder parasını vereyim bilgiyi demiş :)) Cümle aynen böyle bitiyor.
Normal şartlarda açık açık bu bilgi şu paraya dese kızmayacağım ama şu haddini bilmeme olayına acaip kızdım..İstediğim sadece sergisi hakkında bilgi.Ben de ona güzel bir mail döşendim.Yakın zamana kadar da duruyordu maillerimiz..Çünkü işle ilgili konularda arşiv yapmak bazen kurtarıcımız oluyor.Hatta Uzunbey istersen ben yazayım dedi.Ben de ne gerek var ben yeterince saygılı!! bir yaklaşım sergileyeceğimi söyleyerek yazdım ama kime o maili okutsam en az benim tepkim kadar tepki verdi.
Cevap yazdım tabi ki özür maili geldi ama mümkün değil bu yaklaşıma ve bu dile onu bağışlamam..Biz sizinle çalışamayız dedim ki eğer ben önerirsem festivale büyük bir ihtimalle benim ilgilenmem lazım.Yani ancak Uzunbey'e paslayabilirim o da almaz zaten.O benden daha sinnirli bu konuda.Adama "Dünya küçük" umarım bir daha karşılaşmayız gibi de bir son cümle yazdım.
Yaklaşık üç sene sonra bir gün büroda oturuyoruz.Çat kapı çok sevdiğimiz bir arkeolog abimiz girdi içeri.Adını söyledi yanındaki misafir adamın,ben hatırlamadım adından ama ne zamanki yaptığı serginin broşürünü gösterdi ki rengim gitmiş.Adam aynı adam ve benim büroda.Yanındaki insanın hatırı büyük.Yine de kendimi tanıştırdım ama çok kibar bir dille üç sene önce kendisine mail attığımı ama çok ilginç bir cevapla karşılaştığımı söyledim ki muhtemelen iş için büroya gelinmiş ama ben hayatta çalışmam onunla.Hatta getiren arkeolog arkadaşımız festival için de önerebileceğimi söyledi.İşi eski bürodayız ya Uzunbey aşağı gelmeden daha olmayacağını belli etmek ve sinir katsayımızı yükseltmemek adına rengimi belli ettim ki üstelemesin.Neyse Uzunbey'in müşterisi gitti ve ben iki arada bir derede ona bu ressamın kim olduğunu ve bu işin neden olmayacak gibi söylediğimi anlasın istedim.
Neyse biz Uzunbey'le sırıtmaktan konuşamıyoruz ama :))
Görüşme bitti, ikramlar yapıldı ama ressam benim duvarda Kaplumbağa Terbiyecisi ve diğer soğuk seramikleri , Van Gogh falan görünce ayıldı iyice..Çünkü bu işi buralarda severek yapan insanlar bulup derdini anlatmak zor zanaat.O bulmuş ama kendi şansını yemiş bir şekilde ..
Biz tabi ki arkeolog abimizin hatrını kırmamak adına gidip sanat evini, sergi yapılacak yeri kendi arabamla ve insanlarla tanıştırarak elimden geleni yaptım ama komite başkanına sunduğumda aynı tarihler kesinleşmediği için sergiye onay vermedi kendisi :)) Ben bir şey demedim.
Dönüp dua ettim sadece.Allahım sen büyüksün.. diye :)
Bu yazı neden şimdi; o zamanlar blog yazmıyordum bir, bugün bir terslik olmazsa Kaş'a ve Kalkan' a iş görüşmesine gideceğiz Uzunbey'le iki.
Resim : Gamze Aktan ...Bu konuyla hiç alakası yok resmin.Tamamen konu tatsız olunca güzel bir resimle süslemek istedim :)
İsmi: Çakırgöz
5 yorum:
Halk arasında"Allahın sopası yok" diye bir deyim vardır.tam da öyle olmuş bu:))
"Ver parasını, açalım sergiyi" diyeydin :))
bravo iyi yapmışsın.öyle çok varki bu tiplerden bir kurs bitirip ressam diye kartvizit bile bastırıyorlar .benimde başıma müzede devlet sergisi komisyonunda görevliyken bir olay gelmişti; adam refüze olan iğrenç resimleri için arayıp telefonda bana ağza alınmayacak laflar etti bende gel bakalım resmini geri alabiliyormusun dedim genel müd. yrd. ile geldi ben bayağı olay çıkarttım sonunda resmen bana yalvardılar ama içimi öyle bir boşalttımki, müdüre dönüp beni işten atın razıyım diyede diklenmiştim.
gerçektende sende konuşmak için para isteseydin:)
Döndürür, dolaştırır, karşına getirir işte böyle.. İlahi Adalet..
yaaa işte böyledir bu hayat, tatlı-tatsız tesedüflerle dolu:)) tam da elif şafak'ın baba ve piç'i ni yeni bitirmiş ve tesadüflere iyice inanmışken senin bu yazın da tuzu biberi oldu:)
Yorum Gönder