Çarşamba, Temmuz 15, 2009

Bu sabah Uzunbey kaç gündür sulanmayan bahçeyi sulamaya başladı.Böyle zamanlarda vaktimizin yettiğince sadece kendi evimizin çevresini değil, tulumbadan gelen suyu bahçenin belirli bölgelerine götüren vanaları da açarız ve o bölgeleri de sularız ki bahçıvan gelene kadar oralarıda susuzluktan kurumasın.. Normal şartlarda sitede 8 eviz ve bu işi yapan bir biz bir de İngiliz komşumuz var ki onu daha önce küstürdüklerinden diğerlerinin bahçesine su vermez. Bahçe dediğim ortak alan aslında ama herkes bir şekilde kendi evinin çevresiyle ilgili. Zaten biz köşe kaldığımızdan en büyük bahçe bizde sayılır.. Birde ben en ufak cm2 yi değerlendirdiğimden en büyük bahçe bende gözüküyor :)) Ya da göze batıyor diyelim..
Bu sabah yatıyorum daha, bahçeden Uzunbey'in sesi ve bir kadın sesi geliyor, bağrışma yok ama seslerini duyuyorum. Kadına kulak verdiğimi de söyleyemem doğrusu, sataştıysa herkes ağzının payını almalı benim görüşüme göre. Çünkü o zaman dersini vermezseniz daha büyük saldırgınlıklarla devam eder. Gerçi ben yine de sohbet ettiklerini sandım o ayrı :)


Normalde bahçıvan 2-3 günde bir suladığını söylüyor ama 2 gündür ben görmedim.. Zaten pazar günü de gelmedi, en az 3 gündür susuz bu bahçe. Bir şekilde saksıların içi ıslaktı ama toprak çatlamış kuruluktan.. Neyse Uzunbey bahçe işlerinden anlar birde tutup ıslak saksı çiçeklerini sulayacak değil.. Karşı evin sahibi ki devamlı evinde yaşamıyor, ve direk bu tarafı sulamayın çiçekleri çürütüyorsunuz demiş :)) Eşimde ben bahçıvan değilim benimle böyle konuşamazsınız demiş.. Özür bekliyorum çünkü toprak kupkuru ve onun bahçesini sulamaya çalışıyorum diye anlatıyor bana.. Özür ne kelime benimle nasıl böyle konuşursunuz demiş komşumuz :) Yaşı büyükmüş onun.. Gülüyorum çünkü Uzunbey 'in söylediklerini duydum, kötü bir şey yok içinde :)) Kadın komşumuz şu cır cır konuşan tiplerden ve bir konuştu mu karşısında laf alabilmeniz için nefes alması gerekiyor.. Zaten direk onun söylediklerini dinlememem bu yüzden. Ben ki hızlı konuşanları çok iyi anlarım :))



Neyse ben kalktığımda Uzunbey içeri girmişti ve banyoda hazırlanıyordu.. Bana bir daha onların bahçeye elimi sürmem dedi. Haklı. Daha önce de eşi ilk geldiğinde bahçeyi sularken bize bahçıvan muamelesi yapıp karışmıştı. Bu dünya da bazıları kendilerini belli bir statüye sokuyorlar anlıyorum ama statü bile davranışta gizlidir arkadaşlar..

İnsan kendini anlatmadan davranışıyla saygınlık kazanmalı.Bazı insanlar çevrelerinde mütevazi kişilik görmeyince mütevaziliği de unutuyor sanırım.Nerden biliyorum.Çünkü büyük şehirlerde bu insanlardan çok var. Biz öyle insanlardan kaçtık. Herkes gibi olmaya çalışan, çevresi ne alıyorsa onu alan, neye gidiyorsa oraya giden, bir kullandığını başkası değiştiriyor diye değiştiren, aynı bıçkıdan çıkmış davranışlara önem veren, kafasını çevirdiği tüm yoksullukları anında unutan ve bütün gün kendi olanaklarını anlatan..
Genelde tüm tanıştığım insanlara bakarım ben, neyi ön planda tutuyor, yani diyelim ki benim onaylamadığım bir tutumda yine saygı gösteririm ama kendi keşfettiğim yönleriyle insanları yüceltmeyi severim. Kendi kendimi kutlarım yeni , takdire şayan birini keşfettiğimde.. Benim fikirlerime uymazsa yine görüşürüm ya da bu benim sınırlarımı zorlamadıkça karışmam, yorum da yapmam ama bir de güzel ve örnek alınacak birini buluğumda bu benim mutluluğum olur.Konuşmak isterim devamlı ve ondan alabileceğim olumlu ne varsa almak için yapışırım resmen.
Bu konularda yazdıklarımı burada desteksiz attığımı da düşünmeyin.Biri hakkında konuşuyorsam ya düşüncelerimi net olarak yüzüne belirtmişimdir ya da şu anda gelse belirtebilecek medeni cesaretim vardır diye de yazmak isterim. Mesela sabahki komşumuza ilk tanıştığımız sene , benim bahçemle ilgili bir yürüyüş yolu düşündüğümü söylediğimde bana ne gerek var atlarsın işte oradan buraya gibi bir şey söylemişti.. Ben de onlar gibi bahçeyi balkondan seyretmediğimi ,sulama ve çiçekler için bahçeye sık indiğimi belirtmiştim ve bunu açıksözlülük olarak algıladığını belirtti. Oysa ben, en az sizin kadar bunun farkındayım ama bazı öngörüler yaşla ilgili değildir uygulamayla ilgilidir dersi vermiştim kendimce. Ha birde bahçe uzmanı her ikisi de ama beş dakika bahçede görmedim kendilerini.. Uzmanlıklarından etkilenmeme sebeplerimden biri de buydu aslında. 3 seneden beri yaptığı tek iş bir sardunyayı en görünen ve ayakaltına dikmekle ilintili bir uzmanlıktı bu. Arada benim balkonumun önünde bulunan kaya bahçesine kendi sevdiği çiçekleri diktirmeye çalışmak gibi bir alışkanlıkları da var ki sinirden bayağı söylenmiştim.. Neyse bu kadar dedikodu yeter. Herkes sınırını bilmeli. Özellikle de bahçe konusunda hassasım. Çiçeğime böceğime karışılmasından çok hoşlanmam.

Bu yazının anafikri kaktüsler aslında..
Kaktüslerin gelişme dönemleri mart-ağustos ayları arasında.. Bu yüzden eğer gübre verecekseniz bu dönemi seçmelisiniz. Ben bazen sıvı gübre kullanıyorum. Bu ara kullanmadığımı farkettim ve migros gibi marketlerden bulabileceğiniz kolaylıkta olduğundan ilk gidişimde almayı düşünüyorum.
Yazın eğer mümkünse sabah erken su vermelisiniz. Toprağı çok geçirgen olmalı ve su tutmamalı. Seramik kaplarda olduklarından çok kuru buldukça su verdiğimden şimdilik bir problemi yok gözüküyor kaktüslerimin.


Sıcak günlerde üzerlerine su püskürtülmesi gereklidir diye yazdım ama uyguluyormuyum..Hayır..! Bence bu eksikliği gidermeli ..
Kışın soğuk bölgedeki kaktüslere hiç su verilmemesi de doğru bir uygulama. Özellikle kış uykusuna yatmış kaktüsler kendi bünyelerindeki suyla idare edecekleri için buna ihtiyaçları da yok.
En uygun sulama suyu yağmur suyudur. Bu yüzden yağmur yağdığında dışarıdaki kaktüslerim ıslanıyor diye endişe etmeyin ve altında su birikmesini önlediğiniz takdirde zaten toprağına bakarak sulayacağınız için de bir problem olmaz.



Dikkat etmeniz gereken bir başka olay ise kaktüsün zamanla tozlanmasıyla ışık alışını kaybetmesidir. Bu yüzden ya bir fırça yardımıyla üstünden zaman zaman tozlar alınmalı ya da yazın çok erken saatlerde hortumla yıkanması gereklidir.



Kışın 3 ay hiç su vermediğiniz takdirde yazın kaktüsünüz çiçek açacaktır. Sonbaharda yavaş yavaş suyu keseceksiniz ve kaktüsünüzün kış uykusuna girmesini sağlayacaksınız.



Kaktüslerin başlıca düşmanı ise kırmızı örümceklerdir. Bunun için ilaç kullanmanız gerekli.Gördüğünüz takdirde ilaçla müdahale etmelisiniz. İhtiyacınız olduğunda zirai ilaç firmalarına kırmızı örümcek için ilaç demeniz yeterli,onlar size yardımcı olacaktır.Yoksa en yakın peyzajcılara soracaksınız.


Bugün işyerindeyim.. Klimalar devamlı açık artık. Aslında Gülderen denize çağırdı ama iki gündür işe gelmediğimden gitmek istemedim. Çağıl bilgisar ve internet cafesi olan bir arkadaşımızın yanında çalışıyor. Sabahtan da dershaneye gidiyor.



Geçen günkü misafirimiz bey mantık ve matematik sorularını sormayı çok seven biriydi. Daha sabahtan ben bugün Çağıl'a bir sürü soru soracağım dedi. Çağıl sesini çıkarmadı ama yeterli cevapları vereceğinden adım gibi eminim :)) O gün de ilk tanıştılar,normalde uzun zamandır işten tanıdığımız biri.. Kahvaltıda bol bol soru sordu.. Soru yanlış şekilde betimlenmediği her soruşta Çağıl mantıklı bir cevap verdi, veremezse en yakın cevabı verdi . Bazen daha doğru yaklaşımlar yarattı falan. Gelenler Ankara'dan, bu soruyu bilirsen seni ben ağırlayacağım, matematiksel zekan var baban seni özel üniversiteye göndersin , çıktığında yanıma alacağım falan diyor :)) Bunun üstüne bende diyorum ki üniversiteye giderken sizde kalsın :P yeter :))

http://www.kaktusrehberi.com/ kaktüslerle ilgili bilgiler bu siteden..

Aslında yazmayı çok isteyip de yazamadığım bir gün bugün. İçimden kelimeler katar katar geçiyor ama ben bir türlü bu treni yakalayamıyorum gibi bir histeyim. İsteksizlik pek sık yaşadığım bir duygu değil ama bir şey yapmayı isteyip de yapamamak insanı bilemiyor ve durgunluğa itiyor.
Kim kendinle ilgilen dese dinlemeyin onu :) Kendimle ilgilenmek istemiyorum ben. İstediğimle ilgilenmek istiyorum ve onu izlemek. Yani neyi takip etmek istiyorsam onu takip etmek. Başkalarının yön veremeyeceği bir nehirim. Debisine ve yönüne kendi karar veren. Veremediği noktada bölünen ama böyle yaşamayı seçen.Her seçim kendi kararım çünkü.Başkalarına bırakmayı sevmediğim.Bunlar bana eziyet gelmiyor hiç bir zaman. Bence bunu seyretmeli etrafımdakiler. Yapacakları bir şey yok.Kendi dinginliğinde hayat devam ediyor. Asla yaşadıklarım bir ceza değil.Ceza olamayacak kadar güzeller çünkü. Ben böyle hissediyorum.
Bazen çok karmaşık gibi duruyor biliyorum. Asla karmaşık değil oysa benim gözümde. Hepsinin yeri ayrı.Tıpkı bir bahçedeki çiçekler gibi. Suyu ve güneşi sevenler ayrı, gölgeyi sevenler ayrı. Hepsinin kendi bölgelerinde değeri var ve hepsini ayrı turuyorum. Bu bahçede yavaş yavaş yürümek bana keyif veriyor,dışarıdan çok zor görünse de.
Oysa hayat tıpkı kaktüsler gibi dışarıdan baktığında dikenli olabilir ama benim gözümde o dikenleri tutmasını bilirsen eline batmadan sevebilirsin, kucaklayabilirsin bile.İzin verirse meyvesini toplarsın bir Frenk inciri gibi.
Kaktüsleri sevmemin nedenlerinden biri bu sanırım , izin verdiği ölçüde yaklaşabiliyorsun. Sevmek için zamana ihtiyacın var ve zamanla keşfediyorsun. Bir kere sevdin mi de vazgeçemiyorsun.
Bırakmalı aslında insan kendini doğaya, çoğu ihtiyacını ordan karşılamalı..Şefkat mi istiyorsun bir ağaca sarılmalısın.. Her mevsim sana açık kolları. Sonbaharda salıncak bağlayıp kollarına sallanmalısın. Kışın gövdesi seni soğuk rüzgarlardan korumalı. Baharda aynen yeşermeli seninde içinde umutlar yaprakları gibi, yazında farkettim ki en sıcak günler de bile ağaç altında serin esiyor rüzgarlar. Birde bahçeli bir evim olsun orada yaşamalıyım diyen insanları anlıyorum ben. Bundan güzel paylaşım olur mu ki başkalarıyla.Doğa sizi hiç bir zaman geri çevirmez ve bir ağaca dertleştiğinizde gidip bir başkasına anlatmaz. Bazen dalgalara fısıldarsınız dertlerinizi, aynı benim yaptığım gibi.
Bazen kafam karışık dursa da en az resmini yeni tamamlamış bir ressam gibi çizdiğim tabloya bakıyorum.. Evet ufak tefek düzeltmeler var ama o benim.Tüm sınırlarıyla ve betimlemeleriyle. Her renk, her dokunuş ve her hissiyle, sonuna kadar benim. Kim ne derse desin, bana zarar vermeyecek boyutta onu tuttuğum sürece, bazen olumsuz düşünceler beni yıpratsa da , bana zarar verse de içimdeki resim sevdasını yaşamak adına bile buna değer. Değmediğini hiç düşünmedim ki !
Resimler internetten..

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Kaktüsler öyle güzellerki,bayıldım.Komşun için ne diyeceğimi bilemiyorum.Salı günki yazın ve tabii ki çiçeklerde harikaydı.Ziyafet için teşekkür ederim.zen

Back to Black dedi ki...

komşun gözümü korkuttu. böyle insanlardan apartmandan taşınıp müstakil bir eve geçince kurtulunur sanıyordum... ne yazık ki etraf ben artık her şey aştım nirvananın en tepesindeyim basit halktan uzak durayım diyen insancıklarla dolu. her neyse ama evin muhteşem:)))

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

kaktüsleri daha mı çok sevmeye başladım ne?

hayal dedi ki...

O sizin komşu var ya sizin komşu, geçenlerde biz balkona demir yaptırırken (zemin kattayız) kendi balkonuna bizim demire basarak hırsız tırmanır diye demirciye engel olmaya da çalışmıştı. Bunlar her yerde. Nasıl kaçacağız ki? Komşusuz da olmaz ki..

Adsız dedi ki...

Yorum yazanlar komşudan ötesini okumamışlar, bu çok belli.

Çok uzun zamandır okuyorum sizi.

Bende uyandırdığı his şu:
Hiç büyük, ağır imtihanlardan geçmemişsiniz.
Hayat hep yumuşak,hafif hafif darbelerle okşamış sadece.

Bunları "bir de öyle acılar, sıkıntılar yaşa da göreyim seni" anlamında söylemiyorum.

O zaman değişik davranacağınızı zannetmiyorum çünkü.

...Büyük sınavlar da onu kaldırabilecek olana gelir, içine dönmeyi, içindekini bulmayı öğretir.
Ve siz de bu kapasite var......

diyeyim, burada bitireyim. Konu derin ve uzun.:)))

Asortik Krep dedi ki...

Zen, resimler kendim için aslında ama sizlerde beğenince çok hoşuma gidiyor..

Backto black, insanlarla beraber yaşamanın gerekleri bunlar.Ben kasmıyorum bence onlar beni dert etsin.Kimse için keyfimi bozmayacağım..Zaten düşüncem bizim orada keyif yapmamızdan fesatlanıyorlar gibi bir durum var.Bazı insanlar için eş,dost,tanıdık olmak gerekmiyor durupdururken de fesatlanıp rahatsız ediyorlar çevreyi..Bana laf söyleyen yok,sataşan o günkü nemasını alır nasıl olsa :)selam verip geçiyoruz,uzunbey artık selam da vermez onlara :) hayal kırıklığına uğradı ya.. Kendileri kaşındı, iyi bir komşu kaybettiler..

Fikrimin ince gülü, sev tabii ki bambaşka bir dünya onların ki :))

Hayal, ben 10 yaşından beri apartmanların çeşitli katlarında oturdum :)) Annemler alt katları severdi, Uzunbey üst katları seviyor.. Beylikdüzünde otururken 52 haneli bir apartmanda yaşadım..inan ki gazino kadrosu gibi bu yaşam, üvertüründen tut,astsolistine kadar her şey var ve boşluk da kalmıyor,biri giderse yerine başka memleketli biri geliyor.. Her tür hikayem var apartman yaşantısı hakkında :)

Adsız, yazdıkların hoş ve güzel ama yazanın uydurukta olsa bir adı olsaydı daha ciddiye alacağımı belirtmeden de geçemeyeceğim..uzun süredir beni okuyorsun o zaman beni çok iyi tanıdığını sanıyorsun :)..! Hayır,ancak yüzyüze tanıştığımızda bunu iddia edebileceğini düşünüyorum yine de.. Yazdıklarını sevdim. Ordan öyle gözüküyorsa ,öyle hissediyorsan canın sağolsun..
Oysa kendime sakladığım ne hikayelerim var benim de.Burada paylaşmaya uygun görmediğim..Sadece dertlendiğimde aklıma gelen. Hala endişelendiklerim.. Sana bunları anlatabilmem için daha beş sene blog yazmam gerekli:) Bence bana vereceğin mesajlar bununla sınırlı değil,uzun zamandır okuyupta niye bu yazımda kendini belli ettin..? Bu yazımda seni tetikleyen ne oldu..? Ben de bunları merak eden bir tipim işte. Hayatın sillesini yememiş,(sana göre) bana göre de yemesin diye gözünü dört açan, arkadaşlarını buna göre seçmeye çalışan,herzaman kontrollü gitmeye çalışan,geleceği düşünerek hareket eden, aslında içi delicesine coşkun ama hep kendini dizginleyen biriyim..İnan ki kafamdakilerin yarısını buraya yazsam hakkımda düşüncelerin çok farklı olurdu..Yazmadıklarımı işte ancak yüzümden ve gönlümden okuyabilirsin..İddia ettiğim beni yazılarımdan yeterince tanıyamazsın lafı da bu işte.
Sevgiler ve sen hep yaz böyle.Sen dedim adsız olmandan kaynaklanan bir durum bu.Birde derin ve uzun konuları severim :)

Asortik Krep dedi ki...

Adsız, ben kim olduğunu tahmin ettim :) Bir oğlun var ve kedileri seviyorsun..Eğer yanlışsam bana cevap ver, kurduğun cümlelerden tahminde bulunduğumu ama neye dayandırdığımı sana yazacağım söz :)

Asortik Krep dedi ki...

% 95 emindim zaten..
Çok belirginsin :)
Şu cümlenden anladım..

"...Büyük sınavlar da onu kaldırabilecek olana gelir, içine dönmeyi, içindekini bulmayı öğretir.
Ve siz de bu kapasite var......"
Bu ışığı yaktı,bu da pekiştirdi..

"Konu derin ve uzun.:)))"

Adsız dedi ki...

Sesimi çıkarmak için beni tetikleyen şey yorumları okumamdı ki genelde okumuyorum.
"Güzel yazı"nın bütünü ile okunduğunu bil istedim.
Ve evet o satırları yazarken beni bileceğini tahmin ettim.:)
Sayacın da muhtemelen geldiğim şehri gösteriyordur zaten.

Şüphesiz seni yakınen tanımakla "içinin zenginliğini" daha iyi görürüm.
Ama senin gibi samimi, dürüst, maskesiz blog yazan kimseleri de bayağı tanıyabildiğimize inanıyorum ben.
Hani "bir insanı tanımak için onunla yola git" diye özdeyişimiz vardır ya.
Bloglar da, iç dünyalarımıza bir yolculuk gibi.:)
Not: Hayatın sillesini yememiş demedim. Yumuşak,hafif hafif darbeler dedim.:))
Benim kasdettiklerim kaçınılmakla kurtululanlar değil, geldi mi kendi gelenler.
İsmim: Paticikli yağmur olsun.:))

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Aman lütfen yanlış anlama olmasın.
Demek istediğim temenni babın da değil, “hayat sizi seviyor” anlamında idi.

http://www.hakikat.com/nur/tsvf/ictsv.html

Asortik krep, lütfen, rica etsem
keşke bu linkte bütünü ile yüklü olan kitabı bir kerecik okusanız…

Hiç olmazsa 6 ve 12 ve 21. bölümleri.

Sevgilerimle ve:

HOŞÇAKALIN.