Cuma, Temmuz 30, 2010

Bu su hiç durmaz.

2-3 gündür sürpriz misafirlerim var.Dayım,hollandadan bir arkadaşını ve kendi ailesini alıp geldi, güney turu yapıyorlarmış arabayla.Kendisi çok alem ve çılgın biridir :)) bizim ailenin en farklı kişisi..Kimse ona benzemez,o da kimseye. Devamlı yurtdışına gelip gittiğinden yollara alışık.Navigasyonu var, adını Fikriş koymuş, (anneannemin yeğeni, çok sevdiğimiz bir çeşit elinde büyüdük diyebilecekleri biri ve çok konuşmayı sever :)) Geldikleri araba hollandadan gelen arkadaşının arabası, hollanda plakalı..
Kendi arabasına da Şükriye diyor, o onu çok seviyormuş.Onu hiç mahcub etmemiş..Sorun çıkmazmış onunla giderken falan.. O da anneannemden çok önce kaybettiğimiz tüm akrabalarına evini açıp, bizi ana gibi kucaklayan Fikriş'in ablası. Ben çocukken vefat etti, ama hala unutulmayan ve adı geçtiğinde duygulandığımız teyzemiz.. Dayım onları anlatırken Şükriye Teyzenin kuzinede yaptığı Dızmanalar ve hatıralar gözümün önünde, resmi geçit yaptılar tek tek. Balkonda oturduk, Hollandadan arkadaşı ve o, hem babamın öğrencisi hem de memleketlimiz. Ben onların delikanlılık zamanlarını bildiğimden ortak konu çok.En çok da gençliğinde onların lise müdürleri olan babamı konuştuk. Uzunbey'e maceralar anlatıldı, Çağıl dedenin bu hikayelerini dinlerken mest oluyor.Gerçi şimdiki dedeyle bu anlatılanlar o kadar farklı ki ,evrim geçirmişi diyebiliriz. Onlar okulun en azılı çocukları, sigara içip bilardoya giden, haytalıktan okulu kıranlardan. Bende babamın öğrencisiydim bir zamanlar, anlattıkların hepsini yaşadım. Çok sert bir öğretmendi gerçekten. Bir kere eskilerden konuşurken neden öyle olduğunu bana şöyle izah etti. Lise Demirköy'e geç açılır. İlk öğrenciler ortaokuldan sonra ara verdiklerinden hepsinin kahve,içki ,sigara kültürü süper ve yaşları büyük.Babam zaten 23 yaşında, okula müdür olduğunda. Ben öyle olmasam onları sokaklardan okula alamazdım dedi, hak verdim.

Bodrumdan geldiklerinden yolda bana açıp sordular adresi, bende tarif ettim ve sokak numaralarımız var bizim. Yani her sokağın bir numarası var, 950.sokak gibi.. Navigasyonum var ben her yeri bulurum dedi.Hadi be dayı dedim,orası Avrupa burası Anadolu,buralarda kaybolursun dedim :)) Yok bu Fikriş her yeri tarif ediyor dedi. Neyse en son Çiftlikten aradı ki zaten Çalış'ta oturduğumdan taş çatlasa 20 dakikada gelmesi lazım.O arada ben soruyorum ama gelip seni girişten alayım mı diye,yok ben geleceğim diye istemiyor.. Pilav yapıyorum bir yandan bir ara bir baktım ki yarım saati geçmiş. Aradım -çoğunlukla adıyla hitap ediyorum, benim alışkanlığım zaten yaşa bakmam, 1956 doğumlu.. Esat ,nerde kaldın be kuzum, kayboldun sen sanırım :)))) Zorla nerede olduğunu sordum, etrafa bakıp söyledi,İlçe Kütüphanesi yazıyormuş :)) Merkezde, 4 km geçmiş bizi .Bu 2-3 gün boyunca böyle devam etti, oradan dönüşte de çıkıp anayoldan aldık.

Muğla yoluna yakınım ben, ve öyle bir mahalledeyim ki bu mahalle kurulurken burada krom çıkıyormuş Karagedikten, denizden yükleyip Avrupaya götürüyorlarmış. Zamanın madende çalışan Fransız mimarı çizmiş burayı, Paris gibi ortaya bir meydan, sonra o halkalar büyüyerek etrafa kocaman daireler şeklinde yayılıyorlar.. Yani meydandan bir sokağa girdiğinizde o sokak o kadar büyük bir daire ki yayan yürüdüğünüzde kaybolabilirsiniz, arabayla da dikkat etmeniz gerekir.Her sokakta bahçeli,havuzlu evler ,villalar var, eski taş evlerle yeni lüks villar içiçe. Yani hepsi birbirini andıran sokaklarla dolu. E yabancı olunca da eliyle koymuş gibi evi bulan zor oluyor..

Masa örtüsü yine annemden.. Eski oda takımından ben istediğim için yapmıştı...

Dayımın Fikrişi böyle işte, en yakın caddeyi yakalıyor ancak.Biz gidip alıyoruz zorla. Şimdi giderken de çevreyoluna yakın götürdüm, Antalya-Muğla karayolu, bana gelirken çok kolay ama ama giderken tek yön sokaklar olduğundan yine bir daire gitmesi lazım,anlatmak zor geldi,eşlik ettim.
Genelde balkonda oturduk ve sohbet ettik,onlar bir Ölüdeniz yaptılar, birde Faralya. Okul arkadaşları var orada,onun yerine gidip baktılar. Bende daha önceden görüşmüştüm onunla. Genelde buralarda ıskalamamaya çalışıyoruz böyle şeyleri.Geçen haftalarda Ersan, şimdi Esat, bu ara bol bol eski muhabbetleri yaptık,hoşuma gitti.
Kendime bir nescafe yaptım, balkonda içiyorum.Hafif bir esinti var, güneşin altına çıkılmaz bugün, birara Burcuyla konuştuk, Çağıl evde, beraberiz.
Balkondaki kaktüslerim.

Uzun zamandır kaktüs fotoğrafı koymamışım.
















Salı günü Saklıkente ve Tlos'a gittik iş için. Çağıl'da geldi, hepberaber yemek yedik, bir şeyler içtik ve akşam döndük.

Bu sefer farklı bir yere oturduk.
Pazartesi akşamı Kayaköy Sarnıç'ta Bülent Ortaçgil konserindeydim. Konser çok güzeldi,sesi iyi çıkıyor ve şarkıları keyif alarak yorumluyordu. Zaten severdim, daha da sevdim.

Kalabalıktı ve çoğu şarkıyı herkes mırıldandı..Geçen hafta buluşup yemek yediğimiz arkadaşlarımızda geldi son dakikada, bizde Ekin Abla ve Candanla gitmiştik konsere.
Benim çok sevdiğim ikinci sırada çıktı,Ortaçgilin dingin sesiyle dinlemek süperdi :) Ekşi'de de zaten anlatmışlar..
Bu hafta az yazı yazdığımdan geçen haftaki yemeği yazamadım ama ayrıca bir gün gidip görüntüleyeceğim çünkü misafirlerimizin yanında fotoğraf çekemedim.İşte geçen hafta gittiğimiz enfes yerin adresi.. İzela Restaurant- Günays Garden. Yemekleri için butik restaurantı, butik tatiller için evlerini tavsiye ediyorum.Bu kıyağımı unutmayın. Hani sevgiliyi alıp kaçılacak yerlerden :)
... ... ... ...
Ben insanlara kolay küsmem,kolayda gücenmem.Özellikle sevdiklerime karşı fazla müsamaha gösteririm.O çizgi kolay kolay taşmaz.Sadece taştığı zaman da kolay inmez aşağı.Bir çentik atarım oraya o çentikler çoğalırsa düşünmeye alırım ancak. Yani benim bir arkadaştan vazgeçmem ancak çok büyük hatalarla olur.Kolay kolay peşini bırakmam dostlarımın. Araya para işleri sokmam, beklentim yoktur.Yani ben ona bunu yaptım o da bana bunu bunu yapmalı diye.Yaparsa yapar,yapmazsa üstünde konuşmam da.
Kendim yetebildiğim herşeyi kendim yapmaktan hoşlanırım,bir başkasından beklemem. Yapmasını da istemem. Tüm gücüm kendi yettiğim kadardır ama sınırı yoktur, yani olayına göre sınırını ben belirlerim.Birilerinin beni yönlendirmesinden hoşlanmam, izin de vermem.Bu bir ültimatom değil, sadece hakkımda küçük bir bilgi :)
Benim "keşfetme isteğim kendimi anlatma isteğimden oldukça fazla aslında ama durum müsait olmayabiliyor bazen.

10 yorum:

Hülya dedi ki...

Zevkle okudum yazıyı, cok guzel olmus.Resimlerde ayrı guzel!

özlem dedi ki...

biraz yorgun ve bitkin halde okumak iyi geldi hele resimlerde bakarken gittiğimiz yerleri kendi yazından okumak ayrı bir zevk hemde hatırlamak hoştu.
pazartesi öğlen vakti döndük fethiyeden, güzel ve unutulmaz her günü dopdolu geçen bir tatildi bizim için.seni göremesekten sesini ilk gün duymak güzeldi.
özlem;

(not:öyle çok unutkanım ki bu aralar kendi sitemin şifresini unutacak kadar hemde:)

Asortik Krep dedi ki...

Hülya, teşekkürler..

Özlem, balayında olduğunuzdan senin aramanı bekledim şeker :))

Adsız dedi ki...

Bakıp bakıp duruyordum yeni yazı var mı diye:O)

Adsız dedi ki...

bu yazı senin için ister yayınlarsın ister çağıla anlatırsın ister sadece okur silersin. Zengin ruh dünyama 'inanılmaz' katkılar yapan esat'ın bir macerası.
Anneannem 'nur içinde yatsın' oğlum git kaldır dayını dedi. hemen yandaki eve geçtim o zaman eskisi duruyordu yanda da dayımınki vardı. Esat her zamanki gibi eve gelmemiş. Döndüm yok dedim gelmemiş. allah allah dedi ama esat işte gelmemiş kimbilir nerede. Oradan da gazete almaya gittim. biliyorsun ilk otobüsün geliş saatinde gelirdi gazete .arkadaşlarla karşılaştım yolda. geçmiş olsun dediler hayırdır dedim esat abi kaza yapmış dediler ne kazası nerede dedim arabayı gördük parkın orada bankete düşmüş. ağaçlığa girmiş. bir koşu parkın oraya. Araba orada tamam 2 - 2,5 metre aşağıda incir ağacı altında sık çalılığın içinde. biraz maddi hasar var (toros vardı hatırlar mısın bilmem ama o araba için hiç denilecek kadar tampon falan işte bir de lastik patlamış) ama esat yok piyasada gören bilen yok. insanlar yukarıdan bakıyorlar cık cık cık yapıp kafa sallayıp gidiyorlar. aklım çıktı bir kaç dakika bende baktım sonra atladım aşağıya bir de ön tarafına bakayım dedim hani kan falan var mı durum nedir dayıma bir şey olmuş mu girdim çalıların içine sık çalılık işte.
adam akşamdan pilot. virajı alama çalıların arasına uç. incir ağacına çarp. durunca o kafayla da yatır ön koltuğu geriye sonra da uyu. harbiden uyuyor adam ya . dışarıdan sadece araba gözüktüğü için kimse de içinde biri var mı yok mu diye bakmamış. Esatın arabası işte normaldir demişler. Uyandırana kadar aklım çıkmıştı. küçüktüm hem de o zaman. manyak uyanınca da pow diye bağırıp korkutmuştu beni. Pow ne ya pow ne. ölümüsün diri misin töbe allahım aklım çıkmış benim orada. o hala yatağında uyuyor anneannem peşine saldı beni zannediyormuş. hala der nasıl altına yaptırtmıştım diye. ne altıma lan üzerine yapıyordum az daha aklım çıktı ya. Kaza yapmış araba içinde uyuya kalmışsın kimse farketmemiş. boş araba diye gidiyorsun adam çıkıyor içinden. dürtüyorsun o anda kalbin güm güm adam pow diyor ya....

Kiraz Limanı dedi ki...

Yazdıklarınızı okurken,danel örtülerin sandık kokusu ,eski evlerin ahşap kokusu denizden gelen tuz kokusu hepsi geldi burnuma..Hatırlamak duygusu koku almakla başlarmış..Birden hatırladım o harika cumartesi öğleden sonralarını,babannemin yamacında uyuya kaldığım günleri,güneş dışarda yakarken biz içerde çay ve kek eşliğinde sohbet ettiğimiz bana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen tüm o anları..Özledim hem de çok özledim geri gelmeyecek günleri...

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

Anı süpermiş,çok da güzel anlatmışsın ve ben ilk defa duydum bu hikayeyi. benim aklımdaki yine o torosun camlarına sıkışmış olan ağaç dalları... kapının önüne park etmiş dayım ama gece artık ormanın içinden nasıl geldiyse bütün camlarda koca koca ağaç dalları:O)

Asortik Krep dedi ki...

İlk adsız Burcum :))
Yeni yazı yazmak için ancak müsait olmam gerekiyor,bu yüzden bekletiyorum.Bazen de işte resimleri koyup yazıyı sonra yazıyorum.

İkinci Adsız Çarli,ah o hikayelerden bizledede kaç tane var,bir bilsen :)) Paylaşım için sağol :)Yayınladım , çünkü bunların yazılı bir şekilde kayda geçmesi lazım.Bir gün bizden birileri okusun diye..

Yurdanur, yazdıklarınıza baktım da ortak çok konumuz var gibi konuşulacak :)) Hoşgeldiniz..

Burcum, sen yazınca ben hatırlayabildim ancak, en az 5-10 yazı yazılır hatıralarıyla :)

Adsız dedi ki...

Merhaba,
Sevdikleriniz ile ilgili kendinizi ne güzel ifade etmişsiniz. Bende aynı şekilde yaşaaya özen gösteriyorum ama sizin kadar hoşgürülü olamıyorum. Bir de düzgün ifade etsem düşüncelerimi:)
Hatice

Asortik Krep dedi ki...

Sevgili Hatice, yirmi yaşındayken kendime bir söz verdim.Hayatta zor durumda da kalsam kendime ve başkalarına yalan söylemeyeceğim diye.Bu yüzden başımın belaya gireceğini de bilsem duygularımı net şekilde paylaşmaya çalışıyorum.Yani bir şeyi yapmak istemiyorsam ve yapmak zorundaysam yapıyorum ama bunu istemeden yaptığımı saklamıyorum gibi..İnanmıyorsam yapmıyorum birde :))neden yapmadığımı da söylüyorum ama..
Hoşgörü olarak nitelendirdiklerinizde, sevdiğime kızamıyorum.. Yani bir şekilde affediyorum.Sınırı yok mu..? Var ama çıtası yüksek.
Yalnız bir kere hayatımdan çıkardığımda bir daha geri gelmesi çok zor.
Dürüst olduğunuzda insanlar sizi daha net algılayacak,tavsiye ederim.Üstünüze daha az gelecekler.