Pazar, Kasım 11, 2007

İğneada Longozu






Bugün size uzun zamandır yazmak istediğim ama bir türlü vakit bulamadığım İğneada hakkında sonunda yazmak zorunda kaldım.





İğneada annemin memleketi olan ve sık sık bahsettiğim Demirköy'e bağlı çok şirin ve küçük bir yerdir.Doğallık konusunda her yerden güzel gelir bana, çocukluğumun her yazı da orada geçmiştir.Demirköy'de bazı kişiler yazın ev kiralar ve 3 ayı orada geçirirdi.O kadar küçük bir yerdi ki herkes birbirini tanır kimin nerden geldiği bilinir ve kamp ve çadır tatillerinin vazgeçilmez yerlerinden biri olduğu için yazın her yer çadır dolardı.İzci kampları da vardı eskiden.Şimdi var mıdır bilmem. Biz bazen okulda, bazen yazlıkta, bazen de izci çadırlarında, okulun bahçesinde kalırdık.O zamanlar okulun karşısında kavaklar vardı uzun uzun.Onların altından hafif meyilli bir yerden aşağıya inerek plaja giderdik.Plaj hayatımda başka hiç bir yerde görmediğim kadar geniş ve uzundur. O zamanlar geceleri sadece kadınlı-erkekli gittiğimiz kahve vardı hemen yakında çarşıda.Başka da bir eğlencesi o kahveden bir sağa bir de sola giden yolda çekirdek çitleyip yürümekti. En fazla izcilerin eğlencesimiydi yoksa biz mi yakardık bilmem, okul bahçesinde ateş yakılıp etrafında oturduğumuz zaman eğlenirdim ben denize girmek haricinde.





Daha sonraları babamın tayini İstanbul' a onun memlektine çıkınca yazları da uzak kaldım oradan ama hep orayı özledim,hep oranın kumunu aradım gittiğim her yerde.





Uzunbey'le evlendikten sonra Anneannem ve Dedem için senede bir kere giderdik Demirköy'e.Bizim yaz-kış tek zevkimiz gittiğimizde İğneada' ya da gitmektir.Uzunbey son zamanlarını biraz betonlaşmış bulsa da İğneadaya gitmek herzaman en büyük keyiflerden biri olmuştur benim için.



Son gittiğimde de Anneannemi kaybettiğimiz zamandı..On dört ay oldu yani.





Bugün kahvaltı edip gazeteleri elime aldığımda Vatan gazetesinin Pazar ekinde gördüm o yazıyı.Yazıyı internette aramama rağmen bulamadığımdan yazı hakkında küçük bir özet verip, bu konularla ilgili sizlere link vereceğim.Biraz geleceğe yeşillik kalmasını isteyen , çevreye duyarlı biriyseniz bu yazıları okuyun.Okuyun ki büyük sorunlar için nasıl doğayı gözden çıkarabiliyor bazı insanlar görün.Tarafsa tarafım evet ben bu konuda. Bir dokunulmayan doğal alan İğneada kalmıştı.Şimdi orayı da kendi çöplüklerine benzetmeye çalışıyorlar.








Haber şöyle :





20 günlük su için İğneada'yı batıracaklar..





Altın için Kaz Dağlarını gözden çıkaran zihniyet, şimdi de İstanbul'un sadece 20 günlük su ihtiyacı için Trakya'nın incisiİğneada'ya göz dikti.Longoz Ormanları olarak bilinen doğa harikası alanlar; İSKİ, çimento fabrikası ,taş ocakları ve barajla gelecek talanın tehdidi altında.Türkiye'de ki 500 kuş türünün 219 'u bu bölgede yaşıyor.



-Longoz : Longoz nedir?
Dünyada çok az sayıda bulunan longozlar, çevre açısından büyük değere sahip. Tabanı çeşitli ağaç ve bitki türleri ile kaplı olan, temiz ve doğal göl ve sulak alanlara longoz deniliyor.

Orhan Uyanık (İğneada Doğal Eko Sistemi Koruma Bölgesel Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı) ise yazıda şöyle tarif ediyor : "Derelerin denize döküldüğü yerlerde yoğun ormanlar vardır.Dere ağızları,yağışların azaldığı mevsimlerde denizden gelen dalgaların taşıdığı kumla kapanır.Böyle olunca da dere suları geriye döner ve orman tabanına yayılır.İşte ; bir çok ağaç çeşidinin bulunduğu bu ormanlara da Longoz yani subasar ormanı denir."

İğneada longozu bildiğim kadarıyla Türkiyenin en büyüğü.İkincisi Sakarya Acarlar Longozu.

İğneada' Longozunda...
544
çeşit bitki.Bunlardan 11 'i dünya üzerinde yok olmak üzere.. 3 tür bitki ise endemik.Yani Dünya da sadece İğneada longozunda yaşıyor.
46
tür memeli, 17 tür sürüngen barınıyor.
İçindeki göllerde 28 tür balık yaşıyor.
Türkiye' de 500 'e yakın kuş türü var. Bunun 219 çeşidi burada yaşıyor.
Avrupa'da Polonya dışında sadece İğneada 'da longoz bulunuyor.Bu kadar da az bulunan ve önemli bir longoz.Öyle ki İğneada'da ki 2500 dönümle Avrupanın en büyük longoz ormanları için Dünya Bankası ve Küresel Çevre Fonu 8.2 milyon dolar hibe etti ve 4 bölgeyle birlikte İğneadayı "Mutlak Koruma Alanı " ilan etti.

Şimdi bunlar gazetede İğneadalı çevreci Orhan Uyanık'ın verdiği bilgilerden ama benim size söylemek istediğim..Biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz, kabaca bu dünyanın dengesini sağlayan ekosistem bu hayvan ve bitki türlerinin yokolmasıyla beraber zamanla dengesini kaybediyor.Bu çevreye verilen zararlar çoğaldıkça, herkesin ağzına almak istemediği o son belirtilere doğru- ki bunun arıların yok olmasıyla başlayacağı söyleniyor - süreç hızlanıyor.Ne kadar çok ağaç kesilirse, ne kadar çok bitki ve hayvan yok edilirse bu süreç o kadar fazla hızlanacak.Küresel ısınma moda olan bir deyim haline geldi, her yerde kullanılıyor.Nedense Türkiye'de bu çok önemli iki kelime magazin gibi çabuk tüketilmeye başlandı.Sizle paylaşmak istediğim bir başka bürokrat geyiği de kesilen ağaçların yeniren yenisi dilkilecek :P yenisi yetişinceye kadar bu doğa ne olacak..? Orada yaşayan hayvanlar, bitkiler ne olacak.Faunası, florası bozulmayacak mı oranın..?

Fauna :Jeolojik bir dönemle ya da yöreyle ilgili, insanlar dışındaki hayvanların tümünün yaşamı.

FLORA :
Bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yaşamı.


















link 1

link4

İğneada Doğal Eko Sistemi Koruma Bölgesel Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Orhan Uyanık.Orhan Uyanık hayatını ve İğneada'ya ve Longoz Ormanlarına adamış biri.İğneada doğumlu ve orada yaşıyor.

Resimler : Resimlerin hepsi İğneada resimleridir.İstanbul'a sadece 3 saat mesafedeki bu ortamın değişmemesi için ne yapmalı acaba diye düşünüyorum. .Düşünüyorum..Düşünüyorum.

10 yorum:

Punto dedi ki...

Desenize o güzelim İğneada da tehdit alanına girdi. Dayımlarla kalkan balığına çıktığımızda uğrak yerimizdi İğneada limanı. Salaş bir iskelesi vardı. Yazlıklar yapılmamıştı. Doğal güzelliği görülmeğe değerdi. O derenin ne kadar suyu olur ki.

Charm dedi ki...

Offff off... Ne yapmak lazım bilemiyorum... :(

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

pazar günü haberi okuynca ben de aynı şeyleri hissettim. Ne yapabiliriz kurtamak için?

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Resmen dolaştırıyorsun insanı biliyor musun?
Alıp götürüyorsun,şahane rehberlik yapıyorsun."Bak burada bu da var ,gel şimdi şurada en meşhur şeyi yiyelim.Buradan fotoğraf çekmelisin"diye belleklerimize kazıyarak.
Çok mutlu oluyorum ben seninle böyle gezerken.
Orhan abiye selamlarımı ilet.Çok nazik bir beydi,çok ilgilenmişti bizimle:)Sanal gezimizde yani:)

sofi dedi ki...

Dünden beri ne yazacağımı bilemedim, insaf, el insaf diyorum ve kendimi çaresiz hissediyorum en kötüsüde bu...

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

http://www.gazetetrakya.com/haberler-oku.asp?HID=8113&is_kategori=

http://www.kesfetmekicinbak.com/gundem/05832/

Suyu adam gibi kullansak bunlara gerek kalmayacak.
20günlük suyuda "gökten gelmiş ve hiççç bitmeyecek gibi "kullanırsak ne yaparsan yap aynı kötü sonuç!

Kendi kendimizin sonunu getiriyoruz.Gezmeyecem seninle bir daha Asortik:(Ben manzaralara takıldım kaldım,su istemiyorum.Hoyratça sarfedeceğim su için nereyide delsek,deşsek demek,istemiyorum!

Asortik Krep dedi ki...

Biyo,linkler için teşekkürler..
Eğer yolun düşerse ya da bir gün seni düşürsem o yollara bayılacaksın bilirim :))
Hem Demirköy'de Dedemin evi duruyor ve teyzeminde yazlık olarak kullandığı bir evi var :)
Gerçi ben evdeki hatıralardan eve giremiyorum daha ama ada da misafir ederiz seni artık :))
Bir manyetik alan hikayesi vardır bilirmisin..? Orası da Demirköy yolundadır.Araba geri geri boş viteste yokuş yukarı çıkar..Bir gün yazayım..

La Madame Chapeau dedi ki...

Maalesef, zamanında "büyük" ve uzun vadeli düşünmeyenler, "küçük" çözümler/hesaplar uğruna "büyük" değerleri feda edebiliyorlar.

"Küçük" insanlardan "devlet adamı" gibi düşünmemeyi beklemeyi öğrendik, fakat ne yazık ki "devlet adamları" da hanidir olması gerektiği gibi "düşünmüyorlar".

:)

Manyetik alan öyküsünü televizyonda bir programda izlemiştim. Ve anlattığın gibi ne güzel bir coğrafyaydı o yolun aşağısında ve yukarısında kalan alanlar...

:)

Bazen "taraf" olmak gerekiyor...

Sevgiler...

Asortik Krep dedi ki...

Her yorumu gördüğüm gibi cevap yazdığımdan ancak şimdi farkettim üstteki yorumları cevaplamadığımı :)

Üzgünüm, bu aralar herşey koşturmaca..Kafam karışık aslında ,toparlama ve toparlanmak konusunda..

Punto Amca, İğneada Kalkanı üstüne balık yok hala :) O zamanalardan kalma zaten benim büyük balık sevgim.

Charm, paylaşabilirsin o da yeter :) Sağol buralarda olduğun için.

Yonca, paylaşıp ,duyurabilir ve herkesin duymasını sağlayabiliriz.

Biyo, Orhan Ağbi'yi ne yazık ki en son gördüğümde çocuktum.Hayal meyal hatırlıyorum..Görünce söylerim :)

Sofi, bugün İğneada yarın bir başka yer.Benim isyanım hep geçici çözümler aranmasına.

Bal, tarafım,taraf olmak lazım yoksa kimse önemsemiyor.Sağol.

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

İğneada'yı senin kaleminden okumak güzeldi ama böyle bir şey sebebiyle okumak kötüydü. Pazar günü ben de Sabah gazetesinde okudum aynı tarz bir yazıyı. Üzüldüm. İğneada'nın hep bize kalmasını hiç keşfedilmemesini istiyordum hep, o masum güzelliğinin bozulmaması için ama çoktan ele geçirilmiş bile:O(