Pazar, Mart 09, 2008

Zor Anlar..


Mehmet YASIN : (Dün Aysetun'dan gelen çok güzel bir maildi bu..Yazı Mehmet Yasin'den ama resimler google ve flickr'dan..Ben seçtim..Yani ben olsam bunları çekerdim :))

Zor anlarda yazdiklarim...
Bir yurtici, bir yurtdisi. Bir yanda dondurucu soguklar, diger yanda erken gelmis baharin terleten sicagi.
Sonunda olan oldu, vucudum isyan bayragini cekti. Butun eklemlerimi agritti, atesimi cikartti, beni pacavraya cevirip yere serdi. Halbuki grip asisi olmustum. Hal boyle olunca gezileri erteledim. Hasta yatagimda yillardan beri tuttugum gezi notlarina goz attim. O gezileri yeniden yasadim. Size genellikle gezilerimin hos anlarini anlatirim, damagimda kalan tatlardan bahsederim.
Aldigim notlarin hepsini sizinle paylasmam. Cok ozellerini kendime saklarim. Zor anlarda yazdiklarimi baskalarinin okumasini istemem. Bazen korkularimi itiraf etmekten cekinirim, foyalarimin ortaya dokulmesinden urkerim. Bu hafta size not defterimden bazi secmeler sunacagim. O anda yasadigim heyecanlarin, korkularin, pismanliklarin etkisiyle kurdugum cumleleri sizlerle paylasacagim. Satirlarin arasinda gecen kaba saba kelimeler icin affiniza siginirim. Hepsi o anlarin kelimeleriydi, ayiklamak istemedim.

Uzun yolculuk ALASKA
Bu kulubeye varmak icin bu kadar zahmete deger miydi? Susitna Nehri ustunde, 4 metrelik kayigin icinde tam 13 saat yolculuk yaptim. Her tarafim uyustu. Tam geldik diye sevinirken hevesim kursagimda kaldi. Yari bataklik bir ormanda iki saat daha yuruduk. Bir yandan rutubet bir yandan sivrisinek ordusu. Kulubenin onune geldigimde yorgunluktan olecegimi sandim. Ne elektrik, ne telefon var. Terden kurtulabilmek icin, sobanin ustunde su kaynatiyorum. Bakalim uc gunu nasil gecirecegim?

Nehrin ustunde
SAYGON-VIETNAM

Bu belayi basima ben sardim. Neymis efendim, Saygon Nehrinde fotograf cekecekmisim! Her taraf bok kokuyor. Burnuma kolonyali mendilleri tikadim ama nafile, kokuyu onleyemiyorum. Nehir kiyisindaki derme catma evlerde inanilmaz bir yoksulluk ve pislik var. Adamin biri oturmus, nehre bagirsaklarini bosaltiyor. Bir yandan da bize el salliyor. Bir kadin biraz ileride bulasıklarini yikiyor. Hepimiz yoksullugu ve pisligi en guzel goruntuleme yarisindayiz. Sesimi cikarmiyorum. Cunku bunu ben istedim. Midem altust oldu. Agzima aci sular geliyor... Suya dussem "bok yoluna gitti Niyazi" olurum.


ATACAMA COLU-SILI
Nurinin horultusundan uyuyamiyorum. Keske tek kisilik cadirda kalsaydim. O kadar giyinmeme ragmen soguk kemiklerime isliyor. Uyku tulumunun icinde tir tir titriyorum. Yarin sabah gunesle birlikte yine cehennem gibi sicak olacak. Aksam olunca da kutup sogugu bastiracak. Bu isi farkina daha ne kadar dayanabilecegim?.. Niye buradayim?.. Bu pislige, toza, dumana niye katlaniyorum? Boylesine bir maceraya bir daha tovbe. Acaba sag salim Turkiye ye donebilecek miyim?







Bulutlara giden tren
ARJANTIN

Arjantin-Sili arasinda, And Daglarinda 5 bin 300 metrede duruyoruz. Nefes almakta zorlaniyorum. Kameramani revire kaldirdilar. Kusmaktan olecekti. Kolumu bile kipirdatmak istemiyorum. Cevrede oylesine guzel manzaralar var ki, makineyi elime alip fotograf cekmeye useniyorum. Dalip dalip gidiyorum. Hafiften basim zonkluyor. Dagcilarin isi epey zormus. Trenin adi cok romantik ama yolculugu zor. Bulutlarda yasam pek cazip degil. Icki icmememiz konusunda uyarmislardi. Polonyali grubun bu uyariya pek aldirdigi yok. Kopek gibi votka iciyorlar. Bir an once asagiya insek... Biraz daha bu yukseklikte kalirsak kusanlar kervanina ben de katilacagim...


Aclarin kampinda
SOMALI

Acik hava bile kokuyor. Olum kokusu bu mu acaba? Hepsi bir deri bir kemik. Gozlerinin icine giren sinekleri kovacak mecalleri bile yok. Her seyi elleriyle yiyorlar. Ikramlarini geri cevirmeye utaniyorum. Yersem mutlaka olurum. Caktirmadan bir baskasina veriyorum. Ama yamuk yumuk masrapada sunduklari, devesutu-cay karisimini geri ceviremiyorum. Onu da icmesem acliktan onlara benzeyecegim. 20 gunde tam 7 kilo vermisim. Kamp sokaklarinda can cekisenleri gorunce, hemen gozumu kapatiyorum. Bu dehset verici goruntulerin, hafizama kazinip yasamim boyunca beni rahatsiz etmesini istemiyorum. Not alacak o kadar cok sey var ki... Icimden hicbir sey yazmak gelmiyor. Bundan boyle cope yemek artigi atmayacagim. Sadece bizim gazetenin artiklariyla burada yuzlerce kisi doyar.

Teknede
KUZEY BUZ DENIZI

Kusmak rahatlatiyor insani. Icimde bir sey kalmadi. Aci yesil sular geliyor agzimdan. Tekne batarsa notlarimi kimse okuyamayacak. Balikcilik kim, ben kim? En iyisi kayikta istavrit avi. O da lodosun esmedigi, carsaf gibi bir denizde... Bakalim bu tekneyi nasil anlatacagim? Allah kahretsin ki yine kusacagim... Boylesine hic korkmamistim. Simsiyah deniz, koca koca dalgalar. Bazen gezgin olmaktan sıkılıyorum. Olumden korkmak, korkaklik mi acaba? Teknenin yemekleri de bok gibi. Balik yemekten gina geldi... Bir tencere dolusu makarnayi ozledim...


PEKIN-CIN
Resmen kayboldum. Bu notlari unlu meydanin bir kosesinde, kaldirimin ustunde yaziyorum. Otelime nasil gidecegimi bilmiyorum. Yoldan cevirdigim taksiler, otelin uluslararasi soylenisini anlamiyor. Ne yapacagimi sasirdim. Birazdan karanlik bastiracak. Allah bin kere kahretsin beni. Otelden cikarken ustunde Cince adres yazili karti almayi unuttum. Bakalim isin icinden nasil cikacagim?.. (Otelde devam) Tam umidimi kesmistim ki, bir Batiliya rastladim. Pekin Universitesinde hocalik yapan bir Almanmis. Cevirdigimiz taksinin soforune otelimin Cince adini soyledi de buraya donebildim. Yoksa sabaha kadar meydanda oturacaktim.


Kivrim kivrim yilanlar
DA NANG-VIETNAM

Lokantanin girisindeki tursu kavanozlarinda kivrim kivrim duran yilanlari gorunce midem kalkti. Yilan tursusuymus bunlar. Insallah garip bir seyler ismarlamam. Kimse Ingilizce bilmiyor, yemeklerin adinin yazildigi dosya kagidinda ise bir tek Latin harfi yok. Ne yiyecegimi bilmiyorum. Sabahtan beri agzima tek lokma girmedi. Acliktan oluyorum... Bu kadarina da dayanamam. Kedi kadar iki fare mutfaga daldi. Artik olsem de burada duramam. Artik sorunsuz gezilerin zamani geldi. Canim not tutmak da istemiyor.


Yagmur Ormanlari BELIZE
Bu cadirin icinde olmeden sabahi edebilirsem ne mutlu bana. Yemin ediyorum ki bu son olacak. Bundan boyle kimse beni, cadirda kalacagim geziler icin zorlayamaz. Cadirin ici cehennem gibi sicak. Bocek korkusundan her tarafi sıkı sıkıya kapattim... Oylesine cisim geldi ki patlamak uzereyim. Disari cikamam. Yilanlarin hisirtisi yani basimda duyuluyor. Gece yarisi bu ormanda yarim metre bile yuruyemem. Imdaaat olmek uzereyim... Sabah ne zaman olacak? Yaziyi yazarken butun bu korkularimdan bahsedecek miyim acaba? Yoksa yine korkusuz bir kahraman mi olacagim?

5 yorum:

Aysetun dedi ki...

Sevgili arkadaşım yazıyı beğendiğine sevindim.Bulutlara giden trene kesinlikle binmeliyim diye düşünüyorum.Öptüm.

uykucu dedi ki...

hiç benlik değilmiş sevmem böyle maceraları!! yazarada bayıldım yani nefret ede ede gezip tozuyor oralarda,o yılan turşusuna iğrençmiş...

Kirpikteki Gözyaşı dedi ki...

Ben hiçbirini yapamazdım herhalde:)) Çok güzel bir yazı oldu. ÇOk sağol Asortik:))) Öptüm:)

Asortik Krep dedi ki...

Aysetun,sen cesur kadınsın,bilirim.Az mı macera atlattık beraber :) En azından 7 metrelik tekne turumuzu anlatsam millet bizi cesaretimizden dolayı tebrik eder ;P

Figen, ben mini buzdolabında içeçcek olmayan otele bile gıcık olurken zaten işim olmaz öyle yerlerde :) ama okumak güzel.Ne emeklerle yazılıyor yazılar görün istedim..

Kirpikteki gözyaşı, ben de çok beğendim yazarın cesaretini :)

yalnızlar kraliçesi dedi ki...

böyle ülkeleri gitmek cesaret ister valla.. Hindistan ı görmek istiyorum ama çok pismiş ve de yoksul, tırsıyorum gitmekten, hastalık kapmaktan.. gezen kişi çok cesaretliymiş..