Cuma, Haziran 25, 2010

Beni sana hapsettin,dönülmez uzaklarda..

AKYAKA 2. Bölüm

Akyaka bu olmalı, yani bende uyandırdığı bu fotoğraf. Bu kadar güzel serinlik veren bir akarsu hatta kaynak, onun etrafı güzel evlerle çevrili küçük bir yerleşim yeri.Ben sevdim.Hatta habersiz Uzunbeyle bir yerlere kaçmak istesem sanırım oraya kaçardım,(eski Datça dışında)yakın aynı zamanda..


Belediyesi iyi çalışmıyor, yani benim derdimde bu işte. Böyle güzel bir beldeye başkan olacağım ve hala orada haziranın ortasında yapılmamış yollar, toplanmamış çöpler olacak, mümkün değil.Ben çok düzenli biri değilim ama çevremi temiz tutarım. Tutmayanlara da ceza yazarım. Bu güzellik herkes kirletsin diye değil. Otoparkı deniz ve kanalın birleştiği yerde, o evlere böyle otopark,birde üstüne para veriyorsunuz girmek için, çünkü şehir merkezi arabaların parkedeceği gibi düzenli ve planlı değil. Koruma altında bir yer orası biliyorum ama bu kadar mı çarşı görüntüsü sakil olur.Eski ve köhne dükkanlar var merkezde.Otoparkı ve motorların kalktığı yere giden yollar daha yapılmamış.Plaj kenarında tarz cafeler ve güzel müzikler yapan yerler var, orayı da ancak gece keşfedebildik.

3 gece bu ev manzarasında uyuduk :)) Odamız denize bakmıyordu tatilde ama bundan rahatsızlık duymadım desem yalan olmaz.

Akyaka konduğunda yapışan sivrisineklere sahip, yalnız bizim kaldığımız tarafı dağlardan gelen esintiden sanırım hiç sivrisineği olmayan bir yerdi.Zaten açıklık olduğundan esintili ve serindi ama diğer yerlerde özellikle plaj tarafında kesin sivrisinek problemi vardır.Yürürken yoldan döndük anlayın yani..
Fethiyede nisan ayında sinekler larva iken ilaçlanıyor, sanki bu işi ya savsaklıyorlar ya da önemsemiyorlar gibi geldi.Bir başkanın bence ilk işi çevre olmalı, hele böyle estetiği yüksek bir yerde turizm ve çevre ilk uğraşılacak konular olmalı..


İlk gün gittik, havuza girdik hemen, akşam üstüde Ahmetbeylerin kızı Beril o gün sınava girmişti Muğlada..Onlarla buluştuk Akyakada bizim kaldığımız Yeşil Apartta.
Berilde bize katıldı, havuz keyfi yaptık biraz, onlarda Azmak Turuna çıkmışlar. Tavsiye ettiler.Daha sonra hep beraber NadirUstanın yerine gittik. Çok keyifli bir yemekti, bu fotoğrafla aşağıdakini ve ördekleri de Beril çekti ve daha bir sürü fotoğraf..



Japon gülü.




Ördekler.



Cumartesi biz Akyakadayken Muğlayı sular seller götürmüş, yine de pazar günü hava çok güzeldi ve yollar kalabalıktı. Muğla çok kalabalıktı çünkü tüm Muğla ve ilçelerindeki öğrenciler sınava oraya gelmişti.



Biz sabah erkenden babamın telefonuyla uyandık, çağıl kahvaltı etmez normal günlerde, ama uzunbey hepimizi muğlada kahvaltıya götürdü. Oradan Kötekli denilen muğlanın girişindeki semte gittik,üniversite kampüsü orada.Kampüste park edecek yer yoktu.Çağıl giderayak siz gidin ben tek başıma gideceğim gibi saçma sapan isteklerde bulunduysa da onu kapıya uzak olan arabadan tek başına arkadaşlarının yanına gönderip sınava giriş saati civarında (saat 10) kapıya gidip kolaçan edip bir terslik olmadığını gördüğümüzden ki -bunu ben isterim her zaman.Son dakika bir şey eksik ya da girişte bir problem olursa diye.

Oradan çıkıp muğla da parka gittik, yanımızda uzunbeyin bilgisayarı olduğundan ben interneti olan bir cafe ararken gidip internetsiz bir yere oturduk. Çocukların heyecan duymasına şaşmamak lazım, benim bile karnıma ağrılar girdi.İyi ki annem yanımızdaydı, konuşup rahatlattı beni. Uzunbey duygularımı yüzümden okuduğundan beni rahatlatmak için birşeyler ısmarlayıp durdu gazete okurken, hadi gel alışverişe götüreyim seni dedi.Kalktık ve yolumuzun üstündeki tekzene gittik. Sınav çıkış saatini zor bekledim.. Çıkışa gidip ayakta bekledim diğer velilerle..Uzunbeyde yanıma geldi biraz sonra.Erken çıkma diye tembih ediyoruz ya, bayağı bir gelen oldu benimki ortada yok. Oysa o üç kere okumuş bütün bölümleri :) neyse geldi,yüzünden belli olmuyor ,zaten başkalarının yanında yorum yapmaz. Neyse siz arabaya gidin ben arkadaşlarımı bekleyeceğim dedi. Oysa benim için çıkması yeterli.Annemin yanına arabaya döndük. Ne zor işler bunlar böyle,allah çok çocuklu ailelere kolaylık versin. Karnımdaki ağrılar gitti ve kendimi tebrik ettim kendi isteğimle çok çocuk yapmadığım için.Ben zaten endişeli biriyim bu konularda sanki sınava ben girdim,bana ne oluyorsa..Ona da çaktırmamak için kendimi kastım sanırım.
Bana bazen tek çocuk olduğundan böyle hissediyorsun diyorlar,hayır ben aynı telaşları kardeşlerim içinde hissettim ya da bizim çocuklar içinde hissediyorum..

Sınavdan çıkıp Akyakaya döndük hemen.Çarşıya çıktık, her yer balık ekmekçi. Tam mahalle görüntüsü,eli yüzü düzgün bir yer bulamadık çarşıda.Daha o zamanda sahili bilmediğimizden de bir tane seçtik oturduk.Menü istedik ama menüleri bile bulamadılar :P Neyse ben midye tava ve kalamar yedim.İstediklerimizi yanlış getirdiler, bir şekilde doğrusunu bulduk. Hava çok sıcaktı ve biz yorgunduk, oradan havuza gittik aparta.Gitmeden Azmak turu yaptık birde.



Azmak turu veya tekne turu.İki çeşit tur var orada.Biri tatlı suda diğeri denizde.Biz pazar günü tekne turuna gidelim dedik ama Çağıl gitmek istemediğinden gidemedik. Azmak serin ve yer yer sekiz metre derinlikte,ha bire tekneler gelip gidiyor.Yolda karşılaşıyorsun, restaurantların ,apartların önünden geçiyorsun.


Teknenin dibinde cam yok mu dedim, tekneci çocuk benle dalga geçti,burda öyle tekne ne arasın diye :) Çocuğa çaktırmadan uzunbey bana dudaklarıyla Asortik Krep diye fısıldadı, bende görmemezlikten geldim..Ne yapalım yani böyle tur yapıyorsan teknenin dibininde cam olması lazım değil mi..? Dibine değil ama etrafa bakarak gezdik Azmak'ı..


Genel görüntü bu, suyun üstünde Akyaka evleri..


Tekneden görüntü.


Azmak kenarında tekneler bağlı, gece de çok serindi.




Su çok berraktı, akvaryum denilen kısımda balıkları saydık.


İşte böyle bir evin olmalı.. İskele hazır, hergün sevdiğinle birlikte balık tut, ya da o tutsun sen seyret :) kitap oku, laf yarıştır,kafasını şişir. Ha şarap içmeyi de unutmamak lazım bu manzarada..

Bir başka iskele .. Bu sefer ki beach club tarzında..


Azmak suyu soğuk olur..

Tekneden Yeşil apart manzarası.. Karşıdaki yeşil çatılı apartta kaldık biz.

Apartın herşeyi güzeldi aslında, temizdi, iki odası vardı, havuzu sakindi, sinek yoktu,klimalıydı ama hem apart yapıyorsun hem de çatal bıçağı eksik tutuyorsun..Odada yemek yapsaydık ve yeseydik memnun kalmazdık ,mutfak eşyaları kısmı eksikti.Madem dört kişiye kiraya veriyorsun o zaman dört kişilik malzemen olacak o odada.. Yemek işini dışarıda hallettiğimizden sorun olmadı bizde ama ilk girildiğinde kontrol edip istenmeli bence.


Azmak kıyısında sıra sıra restaurantlar vardı.









Aparttan çarşıya giderken Azmak üstünde bir köprü var. Bu köprüden geçip Gökova körfezinde denize girebiliyorsunuz ama şezlong ve şemsiye olmadığını söylediklerinden biz tercih etmedik. Azmakta tekne turu yapan teknelerde bu köprünün ayağından kalkıyor.Kişi başı 3 lira. Teknelerin dibinde cam yok :))


Tekne kalkış yeri Otoparkın önü.

Aparttan genel görüntü.


Yeşil apart.




Havuz başı keyifleri..
Pareosuz çıkmam havuza veya denize,birde kitapsız..Deniz kıyafetlerim ayrıdır, bu sene değişik modelde bir plaj kıyafeti aldım boyundan geçmeli..



İskeleden akşam görüntüsü.. Görünen kısım plajı,belediyenin ,halka açık ama dipdibe. Cankurtaranı mevcut,giriş ücretli değil sanırım şezlong ve şemsiyeler ücretli. Yemek yerlerinin önüde gece piyasa yapılan yeri.İskeleden gündüz tekne turları var,kişibaşı 25 lira falandı galiba..Sol taraf kamp ,sağ taraf ise bizim kaldığımız Azmak tarafı.


Şimdi yazdıklarımı özellikle çadırcılar ve kampçılar okusun.. Akyaka Orman Kampına girdik yemek yemeğe ve gezmeye..Daha önce yine bir Muğla dönüşü girmiştik uzunbeyle,yemek yemiştik. Bu sefer denize de bakalım, ben derin yerlerde girmeyi seviyorum orman kampı ya güzel bir yer buluruz diye girdik.Neyse her tarafını gezdik,hem de arabasız.. Küçük koylara ve gizli küçük taş koylarına kadar girdik.
(Bu yazıyı bitiremeyeceğim korkarım :P )

Çadırlar ve karavanlar mevcuttu, birde bungolovlar.. Bungolovların gecesi 200 dediler-6-8 kişi kalabilirmiş ama o evlere en son dışarıdan bakımı herhalde 1970 lerde yaptılar.Türk filmlerinden çıkma taş merdivenler, bahçeler eski stil, merdivenler eski ve basamak araları çok yüksek.Evlerin arasından hangi koya (burada koy küçücük taş çatlasa 15-20 kişinin aynı anda betonda durabileceği denize doğru,kayalara yapılmış beton zemin diyebiliriz.

Başka oturacak bir yer yok, annem olmasa hadi diyelim ki betonda oturduk havlu üstünde ama biz deniz keyfine gidiyoruz,şezlong falan ,nasıl duralım saatlerce beton zeminde.Benim bildiğim orman kampı demek zevkli ahşap malzeme ya da bakımlı alan demek,çöpler masaların etrafında, üstünde, ahh fotoğraf makinemi arabada unutmuşum,yoksa aynen görüntüleyecektim sizler için.Ben eskiden İğneada da çocukken böyle izci çadırlarında kalırdım, okulda kamp yapardık.Bir an geçmişe döndüm, o ne yıllanmışlık, bir tabela bile yok etrafta,dönüp dolaşıp insanlar birbirine sorup öyle aşağıya iniyor.Deniz kenarındaki beton zemin zaten çatlamış, bütün koylara inmeniz mümkün değil, hoş inseniz de adam gibi durabileceğiniz tek koy vardı.O da aynı şartlarda.


Ahşap masalar eskilikten yıkılmak üzere, bizim gibi sağlıklı ve gürbüz :) 4 kişi aynı anda otursa kesin yere yıkılacak.
Çadırların görüntüleri süper ama duşlar nuh nebiden kalma.. Uzunbey bana bu duşlar ellili senelerde İstanbulun eski evlerinde vardı dedi :P Nerden biliyorsa..! (Çeşmenin yanında meydan sayılan bir yerde deniz sonrası duşlarından bahsediyorum.O da tüm kampta nedense bir tane gördük dolaşırken..) Yemek restaurantı iyi ama yavaştı, marketleri de oldukça dolgun ama markete verilen önem etrafa verilmemiş nedense. Hoş ben nedenini şöyle saptadım,yanlışsa Yücelenler söylesin.(işleten firma)Şimdi bu firmanın hemen bu orman kampı yanında çok güzel bir otelleri var turistle dolu. Rakip olmasın diye bu kamplar devletten kiralanıyor, (ilişkilerden bahsetmiyorum ) oteller dolu, kamplardaki 4 liralık çadır ücreti peşinde kim koşar..? Bakım da yapılmıyor, olan bizim gibi insanlara oluyor. Ne ka ekmek o ka köfte hesabı.. Çadır ve kamp işletiliyor mu işletiliyor,nasıl işletildiği kimin umrunda,ya da ne kadar hizmet verildiği..

Aynı şey Likya world'ün yanındaki Kıdrakta yaşıyoruz, birileri kiralıyor devletten, sonra 3-5 masa, halk giriyor mu giriyor ama hizmet kalitesi sıfır. İnanmayan gitsin baksın, karşıma öyle dikilsin.

Bu konuda samimi olan varsa da düzeltir, çağırır, bizde buradan yayınlarız artık öyle değil diye..

Neyse biz ızgara yedik,güzeldi allahtan.

Çayımızı da içtik denize doğru..


Çadır yerleri..


Bu çadır da ise çiçeklerden tutun bir evde ne görebiliyorsanız herşey vardı :)


Biz kamptan çıkıp hemen yanındaki Apple Beach'te şezlonglara attık kendimizi.. Giriş ücretsiz,şezlong ve şemsiye ücretli.Geçen sene keşfetmiştik orayı .Karşı kısım belediye plajı.

Bu kısımda iskelesi..

Son gece yemeğe giderken önünden geçtiğimiz begonvilli bir ev.
Deniz yer yer soğuk, özellikle kıyısı, açıldıkça sıcak oluyor ama geçen seneye göre daha sıcak geldi bana.
Kırmızı Mutfak
Denizden çıkıp ,üstümüzü değiştirip dışarı yemeğe çıktık.İyi ki de çıkmışız.Yoksa böyle bir yeri keşfedemezdik.Hepimiz bayıldık.


İstanbullu bir aile.. Yer temiz,yemekler nefis görünüyor, tatları da nefisti. Çarşıdan Azmak tarafına doğru diasa nın karşısında diyeyim,sora sora bulursunuz. Biz arabayla aparta dönerken bir gece önce görmüştük, içerisi İngiliz doluydu ama kapısında İnegöl köfte yazınca ilgimizi çekti, çünkü İngilizler pek yerel köfte yemez buralarda, başka özellikleri de olmalı diye düşündük.
Uzunbey arada böyle yerler keşfetmekte ustadır zaten :)
Köfteci hem de çok güzel zeytinyağlıları olan bir yer.Görüntülerden anlamışsınızdır zaten. Ortaya karışık tabak aldık.Birde inegöl köfte.


Servisi de genç bir hanım yapıyor,ailenin kızı sanırım..Önce mutfağa gidip soğukları görüp seçiyorsunuz, biz seçemedik :) Bu üstekine soğukların başındaki hanım ben ona "Çingene Pilavı" diyorum dedi. İçinde ne görürseniz ondan.


İnegöl köfte ,şimdiye kadar yediklerimin en güzeliydi.. Şekli yassı sadece dediler,kendileri yapıyormuş.O gece nefis bir yemekten kalkıp odalarımıza gittik.

Sabah kalktığımız gibi yola çıktık.Yörük Efe de çorba içerek kahvaltımızı ettik. Oradan sizlerle aslında çok önceden paylaşmak istediğim ama nisan ayındaki yoğunlukta yazamadığım bir yere uğrayarak eve döndük. Burasını sanırım fotoğraflar anlatır size..




Dalaman Kavşağından Dalamana tam ters istikametteki yola sapıyorsunuz.Köfteci Efe(burası da çevre yolu üzerinde yemek yemek için ideal bir yerdir,giderken orada yedik) yanından içeri doğru yaklaşık 15-20 dakika bazen köy içinden bazen ıssız yollardan ama asfalt bir yoldan geçerek gidilen, bir vaha diyebilirim. O yollardan sonra karşınıza böyle bir yer çıkacağını tahmin edemiyorsunuz doğal olarak.

Şimdiye kadar gördüğüm en güzel nilüferli havuzu gördüm orada..

Bakmaya doyamadım.Bu yüzden çektiğim bütün fotoğrafları koyuyorum.


Bilen birisi yapmış peyzajı hatta iyi bilen birisi ,kim olduğunu bulamadım ama yakalarsam bir gün soracağım.Havuzda kocaman kocaman koiler vardı.



Sazlıkların sarktığı yer barı..Suyun içinden havuzu seyredebiliyorsunuz..

İki havuz var, birinin yanında bar var. İki girişe sahip , menüsünde de herşey mevcut.Biz balık da yedik daha önce, çok güzeldi ve fiyatları da makul.

Galaların arkasında nilüfer havuzu var.Bitkiler biraz uzamış oysa havuz görüntüsü enfesti özellikle o masada oturunca.
Son zamanlar ..

-O günden beri annemi yolcu ettik, bugün çalıştım, evde temizlik yapıldı, geçen hafta gitmeden saçlarımı boyattım, Çarli vardı o zaman ve kayaköyle ölüdenize de gittik o gün.

-Bu akşam yine Akyaka yolcusuyuz, cumartesi edebiyat sınavımız var, Muğla da aynı yerde sınavdayız. Sınavdan sonra döneceğiz.
-Son zamanlarda kendimle savaşım var, bu çok zor bir şey ve yorucu..

-Etrafta çalan müziklere dikkat ettim, Akyaka da ve yolda her yerde Candan Erçetin çalıyordu, son cd si ama ben genelde eda berkerden bu şarkıyı dinliyorum.
-Dün gece Bihter'e içim acıdı..Behlül çok kötüydü hele o mezarbaşındaki sahne çekilmese daha iyi olurmuş.
-Meyvelitepe yazmış, satın aldığımız ürünlerin etiketlerinde mutlaka GDO'suz gıda içeriyordur maddesine bakalım diye.Güzel bir yazı,okumanızı tavsiye ediyorum.Hepimiz uygularsak bir çok şeyi değiştirebiliriz gibi geliyor..
-Hayırlısıyla şu sınavı atlatıp gelelim istiyorum artık.Tam bir senedir dershanelerde ve streslerdeyiz.Umarım çocuğumun istediği yer olur.Güzel haberleri vermek üzere şimdilik görüşmek üzere diyorum..

11 yorum:

Meyvelitepe dedi ki...

Bu işe harcanan zaman, gayret, masraf yetmezmiş gibi stresi hepsini bastırıyor. Dilerim sınav sonuçları sizi çok sevindirir. Gezdiğiniz yerler, fotoğraflar çok davetkar:)

Yazıya link verdiğiniz için çok teşekkürler, ne de olsa birlikten kuvvet doğar.

Sevgiler
Jale

ASLI dedi ki...

Sevgili Asortikcim;

Kesinlikle Akyaka bir fırsatını bulup gitmeliyim. Cennet köşelerden birisi, resimleri de görünce karar verdim.

Sevgilerimle

cenebaz dedi ki...

Çağıl'ın gönlünce olsun sınav sonucu inşallah. O karın ağrılarını iyi bilirim:)

Nedret dedi ki...

Gözünü sevdiğimin memleketi.:))

Asortik Krep dedi ki...

Jale Hanım, yazı ve fikir süperdi bence,destek vermesem olmazdı :)

Aslı,profilin neden kapalı merak ediyorum,bu yüzden sana cevap yazarken samimi olamıyorum üzgünüm..
Git bence de:)

Çenebaz, ikincisi daha az karın ağrılıydı, neyse bitti gitti artık,bir rahatladık ki sorma..

Neduk, sevilesi bir yer, güzel gerçekten :))

ASLI dedi ki...

Sevgili Asortik;

Artık blog yazmıyorum, ama sizleri takip ediyorum. Sadece size yorum yazarken hesabımı kullanıyorum. Blogumu açmamı tavsiye ettiler, iş yoğunluğumda hem köşe yazarlığı hem blog birlikte yürütemem diye açmıyorum.

Sevgiler

Asortik Krep dedi ki...

Aslı, açıklaman için teşekkür ederim :)

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

azmak çayı muhteşem, teknelerin tabanının cam olması fikrine bayıldım :))

İbrahim dedi ki...

mrb hocam, ben yeşil aparrta kalacam bu yaz haziran ayında, ama hiç gitmediğim için, sadece netten bakabildiğim kadar bakıp ve arastırdım, tabii görüp gitmek daha farklıdır eminim, yeşil apart hakkında biraz bilgi verirseniz sevinirim, nasıl bi yer merkeze uzakmı vs falan işte...

Asortik Krep dedi ki...

İbrahim, yeşil apart bence oralarda kalınabilecek yerlerden biri.Hem aile olarak işletiyorlar hem de iyi insanlar.Birde akyakanın kamp tarafı-diğer taraf- geceleri sivrisinek sorunu olan bir yer ama biz yeşil apartta bunu yaşamadık.Yani akyakanın dağdan esintisi olan yeşil apart tarafında kalmanızı tavsiye ederim.
Merkeze arabayı bırakıp yürüdük geceleri,yani uzak bir mesafe değil ve azmak kenarından yürüyebiliyorsunuz.Bence memnun kalırsınız, onlara da demiştim biraz daha web sitesine bilgi koymalılar :))

İyi tatiller diliyorum.Bizim için özel bir zamandı,biz sevdik umarım sizde seversiniz.Sadece Ares'le bizi kabul etmediler,bende köpeğimden ayrı tatil yapmak istemiyorum artık.Bundan sonra köpekle tercih edebileceğim yerlerde kalmaya karar verdim.

İbrahim dedi ki...

Öncelikle cvp verdiğiniz çok tşk ederim, ben 1 ay önce yeşil aparttan rez. yaptırdım, şuna dikkat ettim, çoğu otel ve apart otellerin, içerik resimleri var mutfak yatak odası vs resimler, hiç gitmiyen bi insan için bence çok önemlidir, umarım farkederler bunu ve hallederler, çok güzel bi yer gerçektende umarım gidince umdugumuz gibi olur, eğer ölmezsem tatilden gelirken buraya 3-5 cümle yorumumu tekrar yazarım :)
bilgileriniz için tekrar tsk ederim, hoçkalın iyi tatiller :)