Cumartesi, Eylül 30, 2006

Uzun süredir yürüyüş yapamadım ya..Yarın banyo için tamirata usta gelecek ..Eğer erken işi biterse yürüyüşe gitmek istiyorum..Ben aslında yalnız yürüyüş yapmaktan hiç hoşlanmam..Mutlaka yanımda biri olması lazım..Konuşmasak bile yanımda biri olursa mutlu oluyorum..Annem burdayken biz hep yürüyüşe çıkarız..Demirköyde de her akşam üstü yürüyüşe gittik, bol bol konuştuk..Bana ordan gelirken Anneannemin son zamanlarında ördüğü bebek hırkalarından verdi..Çağıl' ın çocuğu için iki tane kendime aldım..Biri erkek biri kız bebek için..Bir tane de Annem bizim yanımızda çalışan ustanın karısı hamileydi ona götür dedi..Getirdim ama Anneme söz vermesem onu da saklayacaktım..Benim için çok kıymetli çünkü. Her zaman en az üç tane çetik verirdi bana sağ iken..Bu sefer ördüğü son çetikleri hepimiz paylaştık.Ben onları kıyıpta kullanamam ki şimdi..Kış gelecek diye ödüm kopuyor..Ya da hepsini aynen öyle saklayayım diyorum..Çağıl için kenara koymuştum bir ara hatıra diye.. Eşarplarından da aldım ve mavi ev ayakkabıları (bir-iki defa kullanmış )var..Aslında kış gelince onları giymeyi düşünüyorum..Şimdi sıcak daha açık terlik giyiyoruz..Kışı bekliyorum.
Ordan gelince insan öldüğünde geriye ne bırakabilir diye düşünmeye başladım bazen..Tabiki en çok sevgisini sanırım..Çünkü sevgiyle orantılı olarak anılıyorsunuz.. ama yine de geride birşeyler kalmalı..Ben bir dönem kumaş boyamaya ve elsanatları kursuna gitmiştim..Evde yaptığım tablolarım var..Zamanında hemen hemen herkese birşeyler yapıp vermişim..Burada da çalışırken gittiğim ahşap boyama kursundan yine yetiştiğim kadar birşeyler yapmışım herkese..Demirköyde benim boyadığım ekmek tabağını kullandık hep..Zaten onun kullandığı tabaktı..Onun ördüklerini gördükçe bunları düşündüm hep. .
Bir dönem danimarkalı bir kadınla tanışmıştım..Evime geldiler, yeni gelin bu hanım.. ne konuşayım el sanatlarıyla aran nasıl dedim..Bizde yaşlı hanımlar uğraşıyor, annem falan dedi.. İyi.. Göründüğünden de kazmaymışsın dedim içimden..Canı sıkılırsa sıkılsın..Kocasıyla sohbet ettim..En azından iş konuştuk üçümüz( kocası Türktü)..Onlara da ne gittim ne de bir daha çağırdım..Halbuki bende bütün gün örgüyle şişle gezmiyorum.. Ama en azından bir işle ilgili konuşacak bir kaç kelimem hep vardır..Birde başkalarını küçümseyerek konuşan insanlardan rahatsız olurum ben..Her ortamın tarzını yakalamak gerekir..Yeri ve zamanına göre davranacaksın..Yer sofrasına da oturacaksın kokteylde de takılacaksın..Bir dönem Uzunbeyin çalıştığı şirketin genel müdürü çok sosyal tanınan ve bir vakıf kuran bir beydi..Yemeğe gittik zamanın Günay 'ı na..Huysuz Virjin çıkıyor aslında ama şirket yemeği olduğu için sahne almadı.. Neyse bir kere karşılaşmışız ama adam resmen beni tanıdı ve o zaman konuştuğumuz konunun devamı hakkında konuştuk..Anladım ki hayatın sırrı karşında ki insana kim olursa olsun saygı göstermek..İnsan ilişkileri her kapıyı açtığı gibi kapatabilir de..Ve o şirket beyefendinin çalıştığı dönemdeki başarısını hiçbir zaman yakalayamadı..Adları gizli tutuyorum doğal olarak..
Nerden nereye geldim yine muhabbet olarak..Bunlar benim bu gece kafamdan geçenlerin sadece bir kısmı..
Bu ara biraz kitap okumaya başladım yine..Kendime "Baba ve Piç"i aldım.. ve daha 3 tane kitap daha aldım..okudukça beğenip beğenmediğimi yazacağım..
Hıfzı Topuz..Başın Öne Eğilmesin..(Sabahattin Ali' nin romanı)
Hıfzı Topuz..Gazi ve Fikriye.. (14.basım)
Liliana Serafimova..Mustafa Kemal ve Miti Kovaçeva(Umutsuz bir aşkın öyküsü)

Bugün evdeydim..İşe gitmedim.Dolayısıyla bilgisayar evde olmadığı için ve akşama eve geleceği için akşamı beklemeden meraktan Biyoniği aradım.. http://biyonikkedi.blogspot.com Anlattıklarının aynısını bloğa da yazmış zaten..ama ona anlattığım bir olayı sizinle paylaşmak istedim..O zamanlar 5. sınıfa gidiyorum..Kimseden tokat yememişim..Babam o zamana kadar sadece elime yaramazlık yaptığımda(sebebi de onlardan habersiz evsahibinin gençkızıyla çeşmeye gidiyorum ve döndüğümde Babam diyor ki ya benim istediğim gibi davranırsın ya da bu evden gidersin ..Ben hiç birşey söylememişim ve küçük çantamı topladığım gibi evden gidiyorum demişim :)) hatırlamadığıma göre 5 yaşlarında olabilirim..) elime 2 kere vurmuş , Annemden zaten hiç bir şey görmedim..Neyse İstanbul Mimarsinan ilkokulunda(pretty ,sizin eve giderken eski bir bina vardı eski, şimdi yıkıldı orası işte) okuyorum.Annemde aynı okulda öğretmen..Çok iyi bir öğrenciydim ben..Sınıf öğretmenimiz derste ve biz ilkokulu ortaokullarla beraber aynı binada paylaşarak okuyoruz..O zaman ilkokullar ayrı ortaokullar ayrı..Birden diğer okulun öğretmeni sınıfa girdi ve sınıfta konuşmaya başladı bizim öğretmenle.. Aslında gürültü falan yapmadık..sadece çocuk benim saçımı çekti bende kendimi korudum.Bu bize misafir gelen öğretmen hemde bizim öğretmenimiz sınıfta iken gelip bize birer tokat attı..Ben öyle zamanlarda ağlamam..Ama çok gücüme gitti..Hem ilk defa dayak yiyiyorum hemde çok iyi bir öğrenci olduğum için utandım çok.Annem şikayet etmeyi düşündü ama okul arkadaşları kendi de öğretmen yakışık almaz diye vazgeçirdiler onu..O yani "Cemal Hoca" zaten bu şekilde ün yapmış kendine göre disiplinli bir öğretmendi.Bana göre ise hasta.. Sırf onun yüzünden günlerce psikolojik olarak kendimi kötü hissettim..Öğretmenlere ve okula karşı güvensizlik içinde kendimi toparlayamadım..Hala hayatta en sevmediğim şey dayaktır..ve hiçbir zamanda onu unutmadım..Hala sinirli erkeklere uyuz olurum ve sinir yapanların gösteriş yaptıklarını düşünürüm..Kendi yetersizliklerini (çünkü disiplinli olmaya çalıştıkları için durumdan her zaman hoşnutsuzdurlar) saklamaya çalıştıklarını düşünürüm.ve sinirli erkekler beni sinirlendirir uzak dururum.İşte hala bile nefretle hatırladığım bu tokat olayı haklı ya da haksız adamın yanına kar kaldığı için hala bile neden Annem şikayetçiolmadı diye düşündüğüm bir şey..O uyuzu nerde görsem sonra yüzüne bile bakmadım..Annemde ..Hatasını anladı ama onu hiç affetmedim ben. Zaten ortaokula B.çekmeceye Babamın olduğu okuluna başladım..ama orada okumamı isteselerdi ben gitmeyecektim zaten..Biyoniği arayıp vazgeçmediği için rahatladıktan sonra ona bunu anlattım..Evet bir gün geliyor unutuyorsun ama ne zaman sinirli birini görsem aklıma bu olay geliyor..Sinirleniyorum.

Perşembe, Eylül 28, 2006


Dün akşam yanlışlıkla blogdan kendi girişimi sildim..Bunu mail adresimi hiç kullanmadığım bir adresten kullandığım bir adresi yazmak üzere uğraşırken Uzunbeyin bana onu sil demesiyle bastığım bir tuşla becerdim..Çağıl da yatmıştı kaldıramadım..Uzunbey çok yorgundu ona da düzelt diyemedim..Yani akşamdan sabaha kendi bloğuma giremediğim gibi bütün bağlarım kopmuş göründüğünden Pretty msn de beni karşısında bulunca panikle sordu..Senin blog nerede diye?Bende bilsem söyleyeceğim ama bilmiyorum .Tek bilgim blog duruyor..ama ben giriş yapamıyorum..MSN de bana güldü ve yarın Çağıl düzeltir merak etme dediğinde rahatladım ancak..Düşünebiliyormusunuz bloğumu sildiğimi? Ben düşünemiyorum da.

Yukarıda gördüğünüz resim yeni yaptırdığım bahçe takımının koltuğu..Şilteleri için mavi çiçekli bir kumaş aradım ama burada bulamadım..Bende Denizli işi dokumalardan diktirdim..Dikilmeden kumaş yıkandı çünkü yıkandıkça çeken kumaşlar bunlar.Masa örtüsü de aynı kumaştan ama ben resim çektiğimde bu örtüsü vardı..Bu oturma grubunu balkonda kullanıyorum..Bahçede plastik oturma grubumuz var..Onların örtülerini de B.Çekmeceden almıştım ama eskidi..Şimdi onlara sadece migrostan şilte almayı düşünüyorum ..

Maviyi çok sevdiğim için genelde herşey maviyle kombin bu evde..Salonda kahverengi mobilya ve mavi renkli koltuklarımı yemek masasının şilteleri ve aksesuarlarla kombinledim..Mutfakların çoğu amerikan..Kapalı bir mutfak buralarda imkansız gibi birşey..Yabancılar buradan eşya alıyorlar ama bizler eşyalarımızı eski evlerimizden getirdiğimizden bu küçük evlere zor sığıyoruz..Burada şehir hayatından farklı bir rahatlık var hem giyimde hem de yaşayışta..Devamlı yazlıkta gibiyiz.İstediğin kadar uğraş bu havadan kurtulamıyorsun..

Bu sene hiç yürüyüş yapamadım..Hafta arası denize kaçamadım..Çok sıcak bir yazdı ve iş keyfi fazla olmayan kötü bir sezondu diyebilirim..Geçtiğimiz senelerde Türk müşteri almayan yerler bile nerdeyse duaya çıkacaktı..Bu sezon herkese dersler çıkmıştır umarım.

Sana sarı laleler aldım..Çiçek pazarından.. çalıyor şimdi..Dinleyin :))
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak
Sen benim hiçbir şeyimsin
ATTİLA İLHAN
Bu şiiri yazdım ama kulağımda daha çok müziği var..Ve kimseye ithaf etmeden...Sadece bu şarkıyı severim..Bana eskiyi hatırlatır..Resim: yeni açılan Göcek Tüneli..

Çarşamba, Eylül 27, 2006



Hala O' nun sevdiği şarkıları dinleyemiyorum..Ya da sevdiğini sandığım..Bu ne demek? Bu hala iyileşememişim demek..Bugün Annem Teyzemle ve yengelerimle İstanbul' dan Demirköy' e Anneannemin kırkı için gidecek..Gündüz evde duasını okutup akşama dönecekler.Dün o güzel haberi aldığımda herkese telefon açtım..Birden ona da açmak istedim..Bir an orda mı değil mi kafam basmadı..Yani elim telefona giderken emin olamadım yaşayıp yaşamadığına.. 0 288 681xxxx.Hatırladığım en eski telefon numarası..Manyetolu siyah telefon..Merdiven üstünde dururdu ve herkesin numarası kodlu birşekilde temiz bir defter sayfasında yazardı..Kilerde hep saklı çukulataları olurdu ve bademler..Teyzemin oğluyla heryeri karıştırır bademleri bulur, kırar ve yerdik..Aradığında bulamaz ve yediğimizi anladığında numaradan bize kızardı, karıştırdık diye..Ben olsam bende kızardım ..Bana hiç yediğim için kızmadı..Karıştırmalarda da suçlu bulmadı..Bilmiyorum ..yapmadı işte. Belki böylesi daha iyi..Yani böyle düşünmek..Yoksa insan kafayı yer herhalde..Yine de biraz kötü oldum..Ölüm böyle bir şey işte..İstediğin anda sevdiğini yanında bulamamak ona ulaşamamak..Bu aralar yazılarım böyle oluyor..Bir gün çok mutlu diğer gün acılı..Benim ruh halimde genelde böyle aslında..Normaldir aslında, hayat bu..

AslıBery yazmayacakmış..Aslında yazmalı..Bu kadar içten yazan kaç kişi var ki?Ben şahsen yazmak istediklerimin çok azını yazabiliyorum..Bu hem yapımdan hem de dünya halinden :) Bu doğruları yazmıyorum anlamına gelmemeli aslında..Sadece herşeyi yazamıyorum..Belki daha sonra, kimbilir !

Bu aralar çok çalıştık..Sekizden önce eve girmedim ve yemekler,davetler, dışarıda yemeler ya da dışarıdan getirmeler..Saat dokuzbuçukta diyetisyen randevum var.Muhtemelen kötü sonuçlarla çıkıcağım karşısına..Sadece tek bahanem var..Eskidüzene girdim yani çok çalışıp kendimi ihmal ettim..Bu kötü birşey.Sakın siz yapmayın..Hemen kontrolü kaybediyorsun..Sadece karar verdim ki gelecek günler böyle olmayacak..Çünkü kendine zaman ayıran ve önemseyen halimi daha çok sevdim :)

Çağılın servis problemini ancak okula iki kere gidince hallettik..Başka servise geçtiler..Okula gidip sadece müdürbeye (ona çıkmadan bu iş olmadı) herkes (şöförler)kurallara uymalı demek zorunda kaldım:) Öğretmen çocuğu olmanın ilk alışkanlığı kurallar hayatınızdan çıksa bile bu sefer siz kuralcı oluyorsunuz..Uymayanları uyarıyorsunuz..Onun haricinde şimdilik iyi bir okul..Öğretmenlere Çağıl alıştı..Dersi derste öğrenen bir çocuk olduğu için (bende öyleydim) öğretmenler çok iyi olmalı..Ters elektirik alınca ders pek iyi dinlenmiyor..Kendi okulumdan ve hayatımdan gördüğüm kadarıyla ve Çağılın eğitim yaşamından, sıradışı olmak gerekli..Bütün hatırladığım güzel şeyler hep sıradışı öğretmenlerimle ya da insanlarla ilgili..Yani hem hayatı hem de okulu öğrenebilir kılan herkes gibi davranmayan insanlar..Bunu farkettiğim günden beri normal biri olduğumu söyleyemem..Yani illa farklı davranıyorum demiyorum sadece farklı düşüncelerimi saklamıyorum kimseden..Herşeyde bu böyle..Yani işte ve hayatta..Birde kimseye gerçek olmayan duygularımı söylemiyorum..Yani ne hissediyorsam onu söylüyorum..Yalan yok.. Böyle hayat daha güzel..Gerçekler herzaman acı olmuyor!

Erken eve gelmek istiyorum..Hem Çağıl için hemde kendim için..Daha başaramadım.. Şimdilik derdim bu. Birde cumartesileri de çalışınca hafta arası verimli olmuyor. Evde kalınca da ev işi yapıyorum ama dinleniyorum da demek ki.. Bugün erken çıkmak istiyorum..

resim: Degas (Çocukluğumda çok güzel nikah şekerleri olurdu..Anneannemde vitrin de balerin şeklinde nikah şekeri vardı..bu resimleri gördüğümde bana onları hatırlatıyor sanırım ..Çünkü ne zaman Degas ' ın balerinli resimlerini görsem çocukluğum ve Anneannemin evi aklıma gelir)

Salı, Eylül 26, 2006

Haftasonu cumartesi çalıştığımız için pazar da hava bozuk olduğu için pek dışarı çıkmadan evde geçirdik günümüzü.Hatta elektrik olmadığı için evde bayağı bir can sıkıntısıyla oturduk.Sonunda bizde de hava bozmuştu.Gazetelerimi okuyup elektrik geldiğince tv izledim.Dinlenmeye çalıştım.(k) Bir ara sinemaya gidelim dedik ama elektrik problemi yüzünden vazgeçtik.
Bugün gece geç yattığım için Uzunbey 2.ye gelip beni geç vakit evden aldı..Çünkü Çağıl için 6.50 de sabahları kalkıyorum.Gerçi bu sabah kalktığımda Çağıl hazırlanmış ve alt katta çıkmaya hazır vaziyetteydi.Ama yine de erken kalkmak bazen zorluyor beni :)
Geçen hafta dahil oldukça yoğun bir iş haftası geçirdik..Bugün de daha cumartesiden sözleştiğimiz müşterilerimizle saat 2 ye kadar işleri bitirdik..Onları yolladığımız gibi Uzunbey ' le yemeğe çıktık..Ama yemeğe çıkmadan öyle bir haber aldım ki uzun süredir beklediğim çok güzel bir olaydı..Çok uğraşmıştım ama başarmıştım..İlk defa ben yaptım diyebileceğim bir şeydi :))
Öyle sevindim ki yemekten dönüşte tatlı aldım arkadaşlara büroda..Oruçsuz olanlar yedi, oruçlular eve götürdü..
Çıkışta Üzümlü diye bir köyümüz var bizim İngilizlerin çok sevdiği..Oradaki bir müşterimiz bu gece için bizi çağırmıştı yemeğe geçen haftadan..Gün içinde tekrar mail atınca yemeğe gittik Uzunbeyle..Hem güzel haberimizi kutlamış olduk hem de işimizi yaptık :))
Bugünkü haberi verdiğimde çok sevineceğini sandığım kişilere tek tek arayıp haberi söyledim..İnsanın arkadaşının senin için çığlık atması çok güzel bir olay :))
Ben çok şanslıyım ki kime söyledimse onların sevinci benim daha çok sevinmeme sebep oldu :))
Hayat seni çok seviyorum !!!

Cumartesi, Eylül 23, 2006

Atı alan Üsküdarı geçer mi? Geçip geçmediğini Mutfakta Zen ' in bloğundan http://mutfaktazen.blogspot.com okuyabilirsiniz..
Bu konuyla ilgili düşüncelerim de hala aynı :
Etik olmadan kazanılan paraya ve işe saygı göstermemizi nasıl beklersiniz!Dünyanın hangi markası olursa olsun insan emeğine saygı göstermeyen birşeye her yerde karşı olacağız tabiki.Bu şekilde para kazananlara HAYIR..Bunu dünya kuralı haline getirmeye çalışanlara tamamıyla HAYIR.
Cuma, 22 Eylül, 2006

Perşembe, Eylül 21, 2006

Bugün tekrar servis için okula gittim sabahtan..Geldikten sonra da büroda bir sakinlik hakimdi..Üst katta kimse olmadığı için üstteki bilgisayara geçtim..Normalde benim masam alt katta, üst katta Uzunbey ve bizim işin teknik kısmı olur biz alt katta- pazarlama ve karşılama kısmı diyelim- oluruz. Bugün sakin bir gündü..Mevsim değişimine girdiğimiz için arayan soran azdı..Hatta geleceğim deyip gelmeyen müşterilerim de oldu..Sıcak bir gün bugünde..Dün yağan sağnak yağmurdan sonra mevsimin değişmeye başladığını biz bile görüyoruz artık.Önümde küçük bir teras balkonumuz var..Hafif bir esinti geliyor yavaş yavaş..Esintileri öyle özledim ki anlatamam..Koca yaz kavrulduk..Hele ağustosta artık sabrım kalmamıştı ki biliyorsunuz İstanbula gitmek zorunda kaldım..Orada hele Demirköyde hep üşüyeceğim yerlerde oturdum..Hatta geceleri bahçe de otururken üstüne bir şeyler al diyen Annemleri bile üşümeyi özledim diyerek reddettim.Ama artık essin biraz burası da..Deniz havadan daha soğuk aslında buralarda..İstanbul da hava soğuk olduğu için deniz bize sıcak geliyor..Hele eylülde biz yabancılar biraz esinti bekliyoruz ama hala sıcak.
Yeni iş yerimiz dar geliyor..Hemde iki ayrı işyerimizi bir araya toplamayı düşünüyoruz ..Uzunbey arada koşuşturmaktan çoğunlukla işlerini yapamıyor..Aslında düzeni oturttuk sayılır ama yeni açılan büro bize küçük geliyor..Gelecek için de daha büyük bir yere geçmek istiyoruz zaten..Benim için biraz ters kalıyor ama sanırım bu şekilde daha rahat edebileceğiz.
Burcuyla uzun uzun telefonda konuştuk..Bu telefonlar olmasa halimiz nasıl olurdu bilmem..Tek kötü yanı sesini duyuyorsun ya hemen gidip yanına varmak istiyorsun..
Çağıl sınıf başkanı olmuş ve sınıfa giren öğretmenlerinden de hoşlanmış..Bu bir öğrenci için çok önemli biliyorum kendimden.Hatta iş yaparken bile ters elektirik aldığım biriyle çok zor çalışırım ben..Hep tetikte olmam gerekli..Böyle rahatsız olduğumu yazıyorum ama çok çalıştım böyle..Allaha şükür ki hiç bir iş sonsuza kadar sürmüyor :) Birde kendi bildiğimden kolay kolay dönmem..İnsanları elerim sık sık..Bana ters davranana aynı şekilde davranabilirim.İyi bir çalışma arkadaşı olduğumu iddia etmem. Ben yalnız çalışmayı severim.Gerekirse de bir müddet başka huysuzlara tahammül edebilirim..Yani benden başkalarına..ama çok çalışırım.Sabırlıyımdır ve sonradan açılırım, kolay vazgeçmem.Çabuk güvenmem.Bu da böyle iş güncesi oldu birden.Zor biriyim ama isteyerek değil yani beni zorlarsan hiçbir şekilde açılmam sadece iyi davranışlar beni kabuğumdan çıkarır..Yumuşak görünüp sert olduğumu söyler hep Uzunbey..Sanırım özel hayatta da böyleyim..Güzel mi ? Bence güzel..Çünkü benim hayata karşı kuarallarım var ve bunların fiyatı yok.Yani hiçbir karşılığı..Beni tanıyan biri bir şey için ne cevap vereceğimi ve sınırlarımı bilir bu da hayatımı kolaylaştırır..Yani beni tanıdığınızda ancak beni anlarsınız :) Tanımıyorsanız da tanıyana kadar surprizlerle karşılaşırsınız :))

Çarşamba, Eylül 20, 2006


Tekrar bulduğum eski bir arkadaştan..Hala aynı değişmemiş.Benim bütün arkadaşlarım çok yeteneklidir zaten :) http://karkatur.blogspot.com

Salı, Eylül 19, 2006



Okullar açıldı..Tatil bitti.Burada havalar hala çok sıcak olsa da yeni bir döneme girdik..Çağılı okula babasıyla beraber götürdük.Sınıfa girene kadar da bekledik.Bir sürü tanıdık kişi gördüm ve Çağılda bir kaç arkadaşıyla karşılaştı..Sonra biz işe döndük..Genelde sakin bir gündü.Hatta bir ara telefon bile çalmadı..Öğleden sonra eski tempomuza döndük..Bugün birileri için ev baktık..Yani ona yardımcı oldum da..250 den 500 e kadar ev bulduk..Tabiki ona uygun fiyatlı ev lazımdı..Sonra akşam kızlarla otururken konuştuğumuzda 600 e oturduklarını öğrendim..Halamın kızı Nişantaşında 600 e onun arkadaşı Kozyatağında 600 e oturuyorlardı..Bizde 600 e eşyalı bir evde oturabilirsin..Bu bir dublex ve bahçeli bir evde olabilir..Eğer şehrin nimetlerinden faydalanmak istiyorsan merkeze yakın evler bulmak zorundasın.Bütün gün şehirden yakınıp orada oturmaya devam edenlere de dayanamıyorum..Kızlarla daha çok Fethiye yi konuştuk ve işleri..Ben dublex bahçeli bir evde şimdilik ocağa kadar 400 e oturuyorum..İlk geldiğimizde kiralar o kadar ucuzdu ki ev almak aklımıza gelmedi..Ben Sinanoban da ilk geldiğimde şimdi oturduğum evin kirası kadar aidat ödüyordum.Aidat parasına bir küçük villa kiralayınca hiç ev alalım diye düşünmedik doğrusu.Şimdi ise Çalışta evler 200 binden başlıyor..Zaten ev yerimizi aldık..Şimdi bir tek ev yapmak kalıyor bize..Biz aslında buraları için merkeze biraz uzak olan bir semtte ev yapmayı düşünüyoruz.Ama orası o kadar doğal ki ben artık gidip bir apartmanda yaşayamam..İnsan rahata çabuk alışıyor..Yaz-kış demeden işten gelip kendimi bahçeye atmak kadar büyük bir lüksüm yok..Doğayı ve doğal olanı seviyorum..Fethiye de zaten doğayı sevmemek mümkün değil.Bugün çok güzel manzaralı evler gördüm.Eski mahallelerin çoğunda deniz manzarası var ama biz turistik ve sahili var diye Çalışı ayrıca seviyoruz.

Bu gece halamın kızı ve arkadaşıyla balkonda oturduk en sonunda ve şarap içtik.Uzunbeyin işi çıktı ve geç vakit bize katılabildi..Sanırım Fethiyeyi beğendiler..Şarap- peynir- kuruyemiş üçgeninde keyif yaptık.Konuştuk, anlattık biraz..Sonra vedalaşıp onları kaldıkları yere bıraktık..

Çağılın ilk gün izlenimleri iyi.Umarım hep böyle gider ama ben 2.günden bir servis sorumlusuna ziyarete gideceğim..Sanırım servis öförümüz sokağın başına kadar gelip sokağın içine girmek istemiyormuş..Bende istersen bizim sokağa hiç girme gibi bir teklif yapmaya karar verdim :))

Hatta mümkünse çocuğu öbür mahallede bırak ki fazla benzin yakmasın araba değil mi?

Cumartesi, Eylül 16, 2006



Bugün 9 da kalkıp Uzunbeyi ve Çağılı işe bırakıp otogara misafirleri karşılamaya gittim..Kızları alıp Kargı Plajına kahvaltıya götürdüm..Denize karşı hafif rüzgarlı bir masada kahvaltı edip , keyif yaptık önce..Sonra onları alıp kalacakları yere gittik..Gittiğimiz yer benim müşterim çıktı..Kendileri rezervasyon yaptıkları için sonradan öğrendim.Kızların bavullarını bırakıp üstlerini değiştirmelerini bekledim.Sonra onları alıp Kayaköye geze geze götürdüm..Önce kalenin yanından şehri seyrettik sonra da Kral mezarının yanından Kayaköye çıktık..Orda küçük kiliseyi ve biraz sokakları gezdikten sonra da Ölüdenize gitmek üzere bıraktım..Akşam mesajlaştık ve Ölüdenize bayıldıklarını yazmışlar..Yarın da 12 adalar tekne turuna gidecekler..Sonra da bir gün Saklıkente..Zaten 3 gün kalacaklar ama kısmetse bir akşam benim bahçede şarap içeceğiz beraber.

Geçen hafta diyetisyende tartıldığımda yarım kilo daha vermiştim.Yazmayı unutmuşum..Yani toplam 5 hafta da 4.5 kilo vermiş oldum.Hızlı vermek istemediğimden şimdilik diyet iyi gidiyor:) 3 aylık diyetimin 1 ayı böylece bitmiş oldu..Doğru yoldayım :) 2. bir 3 ay daha programa devam etmek istiyorum ben..Onun için sabırlı bir şekilde verdiğim kiloların kalıcı olmasını sağlamak istiyorum.

Çağıl küçük bir köpek almak istedi..Biz yoğun çalıştığımız için evde yalnız kalması bir köpeğe yapılacak en büyük haksızlık olacağı için ben izin vermedim ve bana çok bozuldu..Reis büyük bir köpekti ve veranda da ki kulubesinde yaşayabiliyordu..Küçük bir köpeği ancak evde besleyebilirsin ve ben eve köpek almak istemiyorum.Çünkü ancak 3 kişinin yaşadığı bir evi çekip çevirebiliyorum..Köpeğimiz olursa daha titiz iş yapmak gerekecek ve ev kokacak..Reis eve giren bir köpek değildi..Yani alt kata giriyordu ama kilimi vardı ve sadece onun üstüne oturup -gerçekten dışarı taşmadan-kalkmadan oturuyordu..Yatma saati gelince de tekrar kulubesine gidiyordu..Bu işi de bana kadar sarkıtan ve bu fikri ile oğlumla aramızı açan kişi de Uzunbeydir.Israr ettiği ve kötü davrandığı için Çağıla mı kızayım yoksa Uzunbeye mi şaşırdım.Şimdilik muhabbeti kapandı ama beni biraz yordu bu sabit fikirler.

Çok yakın görüştüğüm ve hayatının en zor zamanlarında ona destek olmaya çalıştığım bir arkadaşım, durup dururken beni arayıp sormamaya ve başkalarına davrandığı gibi bana davranmaya başladı..İyi de hayatında bana bu şekilde davranmasını gerektiren hiç bir davranışım olmadığı gibi hata yapsam bile ondaki kredimi bitirmem için ancak çok büyük bir hata yapmam lazımdı diye düşündüğümden peşini bırakmadım ilk zamanlar..Ama zamanla gördüm ki ben aramadan o beni arayıp sormuyor.Bu aramalar normal şekilde arayıp görüşelim tarzı şeyler değil ama 2 seneye yakın heryerde beraber olduğum bir arkadaşım..Kontürü olmadığı zamanlarda sık sık benim numaramı çaldırıp kendini aratan bir kişinin böyle ani bir dönüş yapıp hiç aramamasını hiç anlamıyorum..Kendini yakalayıp ,karşıma alıp sordum..Ben ne yaptım diye..Bana normal şartlarda söyleyebileceği bir şey olmadığını söyleyebilirim.Birşey söylemedi ve dertlerinin devam ettiğini söyledi..Yani benimle ilgili olmayan sorunları yüzünden beni arayamıyormuş..İyi de onu tanıdığımdan beri daha şiddetli kısımlarında bile ben hep ona destektim..O zaman beni arayabiliyordu da şimdi niye aramıyor..Ben ketum bir kişiyim..Yani şimdi öyle aklınıza geldiği gibi hakkında birşey duymuş olabilir gibi bir olasılık hayatta yapmayacağım bir şey..Hatta her durumda benden tek kelime duyamazsınız ..Ama ona o kadar kırıldım ki..Kendimi haftalarca çok kötü hissettim..Belki yanlış hissediyorum dedim ve zamana bıraktım belki düzelir diye..Aramızda tek bir kötü söz geçmedi..Bir gün ona telefon açtım ve nerdeysen yanına gelip konuşmak istiyorum dedim.Yanına gittim ve onu karşıma aldım..Ona hissettiklerimi anlattım.Bana sadece sorunlarım var dedi..Benle ilgili söyleyebildiği hiçbir şey yok..Her yolu denedim ve onu konuşturamadım.Sorun yok aramızda dedi ve ayrıldık o gün..Ama davranışları değişmedi..Yalnız ben değiştim..Ona bir hiç yüzünden beni bu kadar üzdüğü için kırıldım..Hemde çok kırıldım..Artık hiç bir şey eskisi gibi olmaz..O beni arasa da , ben onla konuşsamda , yine bir şey paylaşsakta bende kendini bitirdi..Bunun sonucunda kendimi kullanılmış hissettim..Zor zamanda herşeyine koştuğum bir kişi tarafından muhtemelen yerime konan başka insanlar yüzünden..Burayı okuyor mu bilmiyorum ..Bir zamanlar adresini vermiştim..Geçen gün bir yerde kalabalık toplandık ve ona sarıldım..Hiçte bir arkadaşın sıcaklığı geçmedi bana doğal olarakta bende bunu yansıtamadım ve aramızda görünmeyen bir şey hissettim..Son zamanlarda hissettiğim bir şey bu..En gücüme giden davranışı ise Anneannemi kaybettikten sonra bana telefon açıp başsağlığı diledi ama Demirköyden geldikten sonra bana gelip bir sarılıp sırtımı sıvazlamadı, ben yanındayım demedi..Oysa bunu yapmasını istediğim bir kaç kişiden biriydi..Gelmedi..Nasıl oldun bile demedi beni gördüğünde..Bitti

Resim: Kayaköy Ressam : Betül Aydıner

Cuma, Eylül 15, 2006

Kırkyama mavi bir yatakörtüsü aldım kendime..Ama daha hiç kullanmadım..Çünkü daha yeni aldığım etamin pike takımını kullandığım için onun üstüne sermek istemedi canım..
Bugün evi düzenlemek için evde kaldım..Daha tam olarak işlerim bitmedi..Bütün fazla eşyalarımı çıkarıp gerekli yerlere vermeye çalışıyorum..Geri dönüşüm için komşumun kapısının önünde kutu var..Kağıtları da artık atmıyorum ki 2 ay sonra onlarla şömine yakacağım.Bahçeye uzun süredir hiç emek vermedim..Bahçe benim olmaktan çıktı..Bu sene biraz ilgileneyim istiyorum artık..Yoğun çalışmaktan çok uzak kaldım 1-2 senedir..Hiç sevmediğim ve sonradan ekilen bir sürü bitki var.
Çarşamba günü Çatı Ressamlarıyla buluştum ve çok güzel bir gün geçirdim..Emekli öğretmen olan Sevil Hanımın doğumgününü de beraber kutladık herzaman yaptığımız gibi..Tekrar buluşmaya ve soğuk seramik çalışmaya karar verdik.
Yarın yoğun bir gün olacak..Mavi kuşla ilgili görevlerim var ve bir görüşmem.Aslında yazmak istediğim ama yazmak için vakit yaratamadığım son zamanlarda beni hayalkırıklığına uğratan bir arkadaşımla ilgili yazı yazacaktım ama çok uykum geldi..Daha fazla yazamayacağım.

Salı, Eylül 12, 2006


Çağıl bu sabah geldi..Babasıyla keyfimize diyecek yok..Kahvaltı ettiği için otobüste onu ancak öğle yemeğine götürebildik..O da sanırım özlemiş bizi..İkimize de ayrı ayrı sarıldı..Sabahleyin onu karşılamaya giderken Biyonik yanlışlıkla mesaj çekmiş..Bende cevap verdim..Hatta 2 kere en sonunda bana toplantıdayım ve beni rahat bırak lan ! diye bir mesaj çekince onu rahat bıraktım .Sanırım aynı mesajı Çağıla da çekmiş..Yandı gülüm keten helva :)) Belki de herkese ..

Cumartesi akşamı bir müşterimin düğününe gittim..Düğünde Türklerden çok yabancılar vardı..Gelinle damat Türklerdi..Etekle gelmiş bir İskoç bile vardı düğünde..Gelinle damadın boynuna altın ve para asmamız onlara çok değişik geldi..Onların ellerinde koca koca paketler vardı.Fazla durmadan kocişle beraber yemeğe gittik..Kayaköyde Yunan yemekleri yapan bir müşterimiz var: Poseıdon ..Zaten düğünde orada olduğundan biraz düğünde görünüp kaçtık..Ben İstanbuldayken yalnız geçirmek zorunda kaldığımız evliliğimizin 15. senesinin devriyesini (22 ağustos) karşılıklı şerefe yaptığımız biralarla kutladık :))

Mavikuşa link verdiğim için Mavi Kuş ve festival komitesinden arkadaşım Deniz Hanıma yakalanmıştım haziranda..Yani deşifre oldum..Bugün bana asortik hanım diye diye keyfini çıkardı yakalamanın..

Sunthıng' le karşılaştık..Saçlarına kızıl gölgeler attırmış ve yoğun şekilde düğün hazırlıkları yapıyormuş :))

Şimdi Biyonikten mesaj geldi..Herkese mesaj göndermiş :))

Cuma günü iş arkadaşımız cumartesi günü diş hekimi olan halamın kızı arkadaşıyla tatile geliyor Fethiyeye..Her iki grupta bende kalmayacak gerçi kızlara söyledim bende kalabilirsiniz diye..Sanırım bana rahatsızlık vermesinler diye kalmıyorlar..Israr etmiyorum ne de olsa bekarlar :)) Yalnız takılmak isteyecekler tabiki..

Dün akşam 14 aylık oğlu olan bir arkadaşımın ben yokken yeni bebeği de doğmuş ve onlara gittik..Küçücük ve çok tatlı 2 bebekle işini yürütmek zorunda..İnsanın kendi işi olunca da bebeği bırakmak zorunda kalıyor..Çalışan kadın olmak zor vesselam.Paylaşmak istedim..

Yarın kısmetse Çağıla okul kıyafeti almaya gideceğiz..Bugün otobüsten resmen bir delikanlı edasıyla indi ve bavulunu kendi aldı..Onu biraz daha büyümüş gördüm.Bu arada Anadolu Lisesini kazandığı için ona yeni bir genç odası alma sözümüz vardı..Gerçi o böyle şeyleri pek önemsemez ama yokken odasını taşıdık ve yerleştirdik..Özellikle gardolabını çok beğendi..

Yarın diyetisyen günüm..Öğlene doğru da Mavi Kuşta toplantım var..Öğleden sonra bizim Çatı Ressamları toplanacağız..Mevsimin dönüp yazın bittiğinin işaretidir bu..Malum yazın işten güçten ve tatilden toplanılmıyor.

Pazar, Eylül 10, 2006

Bugün Uzunbeyle önce pazara sonra Ölüdenize gittik..Neredeyse tüm araba plakaları yabancıydı..ve çok kalabalıktı..Yine de temmuzdaki gibi kalabalık değildi demek ki en ön sıradaki şezlonglarda yer bulduk..Deniz herzamankinden daha berraktı..Neredeyse derin yerlerde bile dibini görüyorduk..Plajda Türklerle evli yabancı gelinlerin yazdığı bir kitabı okudum..Ne zamandır bitirmeye fırsatım olmamıştı araya başka kitaplar aldığım için bitirememiştim..Bugün bitti..Bazı hikayelerde öyle ilginç cümleler vardı ki ara ara Uzunbeye de okudum..Birde bizi dumur eden bir olayı paylaşmak isterim..Şezlonlarda uzanmış güneşlenirken karşıki kayalardan denize atlayanları uyaran sayın ağbimiz megafonla saygılı ve güzel bir cümleyle başladığı anonsu kendi çapında oldukça samimi bitirerek bizi de bitirdi :))
- Kayalardan denize atlayan kişiler ! Ordan atlamak yasak! Sonra gafanız gırılır ha!
Aynı şahıs yarım saat sonra da kendine denizden söylenen kişilere "hiç kendinizi yormayın sizi duymuyorum" diye de cevap verdi !
Şimdi denizden geldik..Çağılın yokluğunda hiçbirşey keyif vermiyor..Onu ikimizde çok özledik ve hafataya kısmetse bir kere de onunla gitmeye karar verdik Ölüdenize..Biz genelde karşı kıyıda Lykıa World yanında ki bir kamp olan Kıdraktan denize girdiğimizden" Kumburnu" diye halk dilinde bilinen Ölüdenizin olduğu burundan girmek bizim için değişiklik oluyor..İkiside ücretli fakat Kıdrakta ağaç altında oturup mangal yapabiliyorsunuz..Ölüdenizde mangal yasak..
Cumartesi akşamı Lüleburgazda amcamı evlendirdik..Tabiki ben yeni geldiğim için tekrar gidemedim ama yerime Çağılı gönderdim..Ona bir yastıkta ömürboyu mutluluklar diliyorum..Çağıl yarın akşam yola çıkıyor..Saklı sabahı kısmetse Fethiyede olacak..Onu çok özledim..Hem uzak kaldığımız için üzülüyorum hemde orada dinlendiği için seviniyorum..Annemle Babamın ona ne kadar iyi baktıklarını da bildiğim için içten içe mutlu oluyorum..Çünkü Çağıl onların yanında büyüdü ve Fethiye de birbirimizden çok uzak kaldık..Hepimiz..Burcu da Lüleburgazda ve bana Çağılın ona ne kadar yardımcı olduğunu anlattı..Çocuğumun büyümesi çok hoşuma gitti..

Cuma, Eylül 08, 2006

Babamın bugün doğumgünü..O her zaman benim fırtınalarda koştuğum, ışığını her daim uzaklarda aradığım deniz fenerimdir..Bunu sanırım kendisi bilir..Çocukluğumdan beri aramızda hep ona güvendiğim, zaman zaman onu zorladığım ama herzaman bana destek olan bir ilişkimiz vardır..Hatta evlendiğimden beri de en iyi arkadaşlarımdan biridir..İşle ilgili kararlarda mutlaka karar verdikten sonra ona anlatırım..İzlenimleri benim için değerlidir..Ticaret yapmış biri değildir ama her olayla ilgili izlenimleri vardır ve ihtiyatlı insan ilişkileri huyum ondan geçmiştir..Gerçek duygularını belli etmeden ama kimseye zarar vermeden bir işi doğru yapıp yapmadığını sana söyler..Bunu ona anlatarak anlayabilirsin hangi yolda olduğunu..Eğer yanlış yolda isen bunu söyler..Eğer yanlış yaptı isen destektir ama yine söyler..Yanlış yapıp devam edersen de o an için tüm geri dönüş yollarını önüne serer.. Mükemmelliyetçidir..Takdir alırsın, senin için iyi ama İstanbul geneli için kaçıncısındır gibi enterasan karşılaştırma soruları vardır..Bir şeyi ele alırsa kolay kolay açık bırakmaz..Ona verdiğin bir iş kesinlikle sonuca ulaşır..Normalde disiplinli bir insandır ama en zor durumda en büyük destek yine ondan gelir..Çocuklarını çok sever bunu da hissettirir..İçki içme adabını bana öğreten odur ve hayatımda en çok sevdiğim olaylardan biri Babamla karşılıklı kutlamalar yapmaktır :) Herzaman hareketleri çok ölçülüdür..Saniye de sinirlenip saniyede sakinleşebilen ender insanlardandır..Annemi çok sever..Bunu da bize hissettirir..Yatılı okulda okuduğu için hiçbirimizi evden dışarı yollamama huyu bariz şekilde sınavlarda ortaya çıkmıştır..Herzaman evdeki huzura çok önem veren bir adam olduğu için bizi de öyle yetiştirmiştir..
Dedeliği de en az babalığı kadar başarılıdır..Hatta kendini aştığını da söyleyebilirim..Zor zaman insanıdır ve hiçbirzaman hatanı yüzüne çarpmaz..Sevmediği insanı hemen anlarsın..Bazen onun kadar demokratik olmayı istemişimdir..Düşüncelere saygı göstermesini bilir ve saygı gösterilmesini de ister..Sert bir kişilik olduğundan gösterirsin de..Okulda zamanında çok takıştık..Fakat zamanla ne yapmak istediğimizi anlayıp birbirimize izin verdik..İlk çocuk olarak bazen onları zorlasam da yolu açtığım için benden sonrakilerin daha rahat ettiğini düşünmüyor da değilim :)) İlk çocuğunun kız olmasını isteyen ve okulda masasının üstündeki camın altına Anneme adımı yazdırıp 70 lerde ultrason olmayan bir ortamda kız olmam için dua eden Babamı bu isteğinden dolayı kutluyorum :) ve bana kendi 10 yaşındayken öldüğü için annesinin adını ilk adım olarak veren babama teşekkür ediyorum ilk defa..
Hayatta ne yaparsam yapayım bana destek olduğunu bildiğim için ve herzaman doğru yolu gösterdiği için burdan ona teşekkür ediyorum..Hayata karşı o soğukkanlı tavrını hiç yitirmemen dileğiyle..Seni çok seviyorum Babacığım..Nice yıllara..

Çarşamba, Eylül 06, 2006



Şu an melissa kokularından bayılmak üzere yazımı yazıyorum..Bu akşam işten geldiğimizden beri zaten hiç içeri girmedik ..Melissalar öyle güzel kokuyordu ki yemeği içeride mi yiyelim diye daha Uzunbeye sormaya fırsat bulamadan veranda da ki masaya oturuverdi..Hatta yemek yedik, oturduk, ben bilgisayara geçtim o uyudu ..Bunları hep dışarıda yaptık..Dün evin üst katından çıkardığım kanepe hala veranda da duruyor..Onu ihtiyacı olan birine vereceğimden bekliyor..Arabanın arkasını boşalttığım gibi yükleyeceğim ve götüreceğim.Bu arada bizim dernekhttp://www.mavikus.org için de komşularım bayağı bir eşya verdi..Araba da şu an onlar var..Bagajı boşaltmadan koltuğu alamam..Bunun için de zaten arka koltukları yatırmam gerekli..Sanırım yakın bir gelecekte bu işleri halldip verandayı eski haline getirebileceğim..Bir bahçede olması gereken ilk bitki Melissa ..Hatta mümkünse bahçeye açtığınız camın önüne dikin..Akşamları ortalığa yaydığı kokudan memnun kalacaksınız..Bahçesi olmayanlarda büyük saksılarda ve balkonda yetiştirebilir sanırım..Çünkü çok büyük bir ağaç olmuyor..Ağaççık..Kokladığınızda ise iyi ki dikmişim hissi burnunuzdan tüm iliklerinize yayılacak..Benden söylemesi..

Bugün neredeyse 10 aydır görüşemediğim bir arkadaşıma kahveye gittim..Burada bazı kimseler senenin belli zamanlarını burada geri kalan kısımlarını genelde İstanbulda geçiriyorlar..Bu arkadaşım önce babasının rahatsızlığından sonra da kendi rahatsızlığından dolayı buraya gelememişti..Onu çok özlediğimi ona sarılınca bir kez daha anladım..Bazı insanlar benim için ilaç gibi uzun zaman onları görmeyince hastalandığımı hissediyorum..

Bugün diyetisyenle randevum vardı ve 1 kilo 100 gr daha vermişim..Yani toplamda 4 kilo vermiş bulunuyorum..Geçen haftaki fırında karides, bira ve simit kaçamağından sonra diyetisyenim beni bu listeye rağmen kilo verdiğim için kutladı..Bende tebrikleri hemen kabul ettim :)) Ne yani uzun sürede kalıcı zayıflayacağız demedik mi?

İstanbuldan geldiğimden beri işe gidiyorum..Hala çok sıcak olduğu için bürodan pek çıkmadan ve sakin sayılabilecek bir havada çalışıyorum..Rejime geldiğim gibi devam edebilmek için geçtiğimiz çarşamba diyetisyenime gittim..Bu hafta da aynı diyeti verdi..Yani daha önce yazdığım diyet..Böylece 2 haftayı tamamlamış olacağım..Demirköyde hamurişi çok yememe rağmen kilo almamışım..Vermemişimde..Nasıl becerdiysem yağlardan yakmışım..ama çok dikkat ettim..Tabiki özel diyet yemekleri kendime pişiremedim orada ama yine yağsız yemeye dikkat ettim..Sağolsun akrabalar ve eş-dost mutlaka yiyecek birşeyler getirdiği için mecburen bazen hamurişi yemek zorunda kaldım.
Bugün ben geleli bir hafta oluyor..Yani Annemlerden ve Çağıldan ayrılalı koca bir hafta..Yarın sabah diyetisyen randevum var..Yumurta yemeklerine geçeceğiz..Sadece pazar günü küçük bir kaçamak yapıp bira içtim..Çünkü o gün Uzunbeyle Akyaka' ya gitmiştik.(Yukarıdaki resim.) O güzel manzara da bir şey içmeden duramadım..O gün Akyaka Orman Kampına gittik Uzunbeyle.. Yemek yedik çamların altında ve denizi seyrettik bol bol..Ben akşam 9 ' a kadar plajda yatmak istiyorum demiştim ama 6 da sıkıldık ve yola koyulduk..Orası gayet sakin ve tam bizim ruh halimize göre manzarası bol bir yerdi..Önce yukarıdaki manzara eşliğinde yemek yedik .Sonra plaja nasıl inildiğini sorduk gelen garsona..Garson bizimle çok ilgilendi ve nereden geldiğimizi sordu..Plajda kenardaki yerlerde değilde iskeledeki şezlonglara yerleştik biz..Aynen müzik ve etrafımızdaki gençlerle bir an kendimi sosyetik bir yerde sandım :) Bol bol dergi okuduk ve güneşlendik..Ertesi gün herkes denizde olduğumuzu anlayacak kadar hem de..Genelde almaya çalıştığım çok güzel bir dergi var..Aylık Ev& Bahçe Dergisi..İçinde genelde bahçe çiçekleriyle ilgili bilgiler olan güzel bir dergi..ve Atlas dergisi..İkisinide denizin yanında ve üfül üfül rüzgar eserken okumak çok güzeldi..çok müzik olduğundan kitap okuyamadım bu sefer..Denizi şimdiye kadar girdiğim en soğuk denizdi ve bana çok ilginç geldi..Uzunbeyle iyice dinlendik ve geç vakit eve döndük.
2 gündür evdeyim..Yeni bir kaç parça eşya aldım ve yatak odalarımızın yerini değiştirdim..Daha aslında işim bitmedi ama yarın hem diyetisyen randevum var hem de işe gitmem gerekiyor..Mevsim dönüyor.Sıcak günler bitmeden bol bol denize girmek isterdim ama sanırım geçen senenin rekorunu kıramayacağım..
Çağıl' la konuşuyorum hergün..Bizim işte kullandığımız indirimli telefonumu gelirken ona bıraktım ..Babası ve benimle istediği kadar konuşabilsin diye..ve her özlediğimizde konuşabilelim diye..Çağılın keyfi yerinde ve gelmeye niyeti yok şimdilik..Ayın dokuzunda Lüleburgaz da Amcam evleniyor..Onun düğününe de gidip öyle gelecekmiş..Biz şimdiden onu çok özledik.Off daha bir hafta var gelmesine..O olmadığı zaman ev çok sessiz sedasız ve keyfi yok hiçbirşeyin..
Bir hafta nasıl geçecek bilmiyorum..Daha önce çağırsam gelir mi acaba?

Cumartesi, Eylül 02, 2006
























Yaşlarım..Benim yaşlarım.
İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu, ateşin yaktığını...Sevgisizliğin insanın canını acıttığını...Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor. Her şey ona çok büyük görünüyor: Ev, masa, anne, baba...10'una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir iştahla öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın evde, okulda kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına varıyor.
15'inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen yüzünden, değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor. Dış dünya kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini, şiirin her türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor. Yine de seviyor; ille seviyor, inadına seviyor.
20'sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor. Her şey ona küçük görünüyor: Ev, masa, anne, baba... "Dünya küçükmüş; büyük olan benim" efelenmeleri başlıyor. Lakin dünya bunu bilmiyor. O yüzden 20'ler çoğu zaman hayal kırıklıklarıyla geliyor.
25'inde ayaklar biraz yere değiyor. Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor. Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp grileşiyor. Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden vurularak evleniyor genelde...5 yıl önce uzak bir ülke olan "istikbal", daha yakına geliyor. "Bir denizde yangın çıkarma" hayali erteleniyor. "Dünya zor"laşıyor.
30'unda muhasebeye başlıyor insan: "Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam tanımıyorum" dönemi...Mevcut bilgilerin sorgu yeri...Kuşkunun beyliği...Tehlikeli yaşlar: "Bunun nesine hayran oldum ki ben" pişmanlıkları, "Hakkımı yediler" sızlanmaları, sırta saplanan hançerler, çelmeler, dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı...
35, yolun yarısı... Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir çadırda uyanmadan 20'sine gelenler için gecikmiş telafi çağları... Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak kabartılan yaşlar...Olgunluğun karasuları...
40'ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri yaşlanıp ölmeye başladığında bocalıyor insan...Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisini birden yeni sevda hayallerine...Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe çekilen karınlarla, kırmızı arabalarla çare aranıyor.
45'inde "istikbal" denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan...Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını öğreniyor. Eski dostlar, hatıralar kıymete biniyor. Didişmenin yerini sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini merhamet alıyor. "Keşke"ler "iyi ki"lerle, hırslar hazlarla yer değiştiriyor. Bu dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara sıra...
......... Can Dündar yazmış.. Resim: Monet



Yorumsuz..



Resimler:
www.guvercintrabzon.com sitesinden alınmıştır.