Perşembe, Temmuz 25, 2013

Ne çok ağladım ben bir damla yaş dökmeden*

Bu resmi çok sevdim...
Bu akşam kitap atölyemiz var, onunla ilgili bir blog hazırlamaya başladım.Fatoş istedi ve diğer arkadaşlara da sürpriz olacak.Her on beş günde bir kitap atölyesini iple çekiyorum, benim için süper bir dinlenme yöntemi.Eskisi kadar çok okuyamıyorsam da-çok eski günlerde ki kadar- okuma hızımı arttırdım bu sayede. Bunda  biraz sakinleyen işler de zemin hazırladı.Kitap okumak güzel şey... Kaktüsler kadar güzel :)  Bahçeyle ilgili yeniden yazmaya karar verdim.Yine özel bahçe ve kaktüs yazıları yazacağım bloğa. Bu aralar Anka Kuşu gibiyim,küllerimden doğmaya çalışıyorum kaçıncıya...
*Başlık: Özdemir Asaf


Pazartesi, Temmuz 15, 2013

Söylenemiyor çok şey,susmadan.*

Balkondayım, hava gündüzleri çok sıcak,gece de biraz serinleyince kendimizi balkona atıyoruz.An itibarıyla üç  İngiliz kadın son ses şarkı söyleyerek sokaktan geçiyorlar :)) Yanlarında da yine İngiliz bir erkek.Saat 00.21. 14 temmuz. Kızların kafalar kıyak.
Şarkı söyleye söyleye uzaklaştılar... (MIRILDANMIYORLAR BAĞIRIYORLAR :))
Günlerdir fotoğraf makinemi alıp yanıma yazıya hazırlanmaya çalıştım ama olmadı.Uyuyakaldım çoğu gece.Yazmak istedim ama yazamadım.Bugün resim yüklemeye çalışırken olayın vehametini algıladım ki çok resim var,çok zaman geçti,köprü altından çok su aktı,Dünya değişti,biz değiştik. (deyip cumartesi gecesi yazmaya ara vermişim.) Kaldığı yerden pazartesi -15 temmuz- saat 06.43 Balkondayım.Henüz serin.İlk geldiğimizde, yerleşmek için daha yukarıları seçen arkadaşlarımıza neden buraya gelmiyorsunuz diyordum.Onlarda yazın çok sıcak oluyor, Ege daha serin diyorlardı.O zamanlar çok çalıştığımızdan ne demek istediklerini anlıyordum ama çok önemsemiyordum açıkçası. Şimdi de çalışıyoruz,eskisi kadar asla değil bence :)) ama şimdi daha sıcak ve daha rahatsız edici geliyor. Sebebini eskiye oranla kışın az yağan yağmura ve su kaynaklarını sorumsuzca harcamaya bağlıyorum.İlk geldiğimizde kışın günlerce yağmur yağar, karlar haziranın ortasına kadar erimezdi. Oysa şimdi mayısta neredeyse kar kalmıyor ve üç gün üst üste yağmur yağmıyor.Biz geleli 13. sene dolacak bu kış.Bir yerli olabilmek için uzun, başka bir yerli sayılmak için kısa bir zaman gibi değil mi..?  
Bu haziranın ilk günlerine ait bir resim, başka yazılarda bu tarz güncel resimler bulacaksınız.O kadar zaman geçince paylaşılacak anlar çoğaldı, ya kaldığımız yerden devam edecektik ya da herhangi bir yerden başlayacaktık ki o zaman arada kopukluk yaşıyorum ve birbirine bağlayamadığım için rahat yazamıyorum.Yazdığım süre içinde bir kaç defa bu şekilde yoğunluktan olayları atlamak zorunda kaldım.Yani bir ayda 10 yazı yazabileceksem çoğunlukla 4 yazı yazdım.Bu da bende kayıt altına alamadığım anlar, geçip giden anılar niyetine iz bıraktı.Çok yazmak isteyipte yazamadığım anlar birikti :)) Rahatsızlık veriyor tabii ki.. Düşünün ki 2005'ten beri yazıyorum.Benim için önemli, bir çoğunu okuyup ben bunları ne zaman yaşadım diyebiliyorsun.Tamamıyla aklından çıkıyor,kızmışım mesela,bazen neye kızdığımı bile hatırlamıyorum :)) Deşarj olmuşum, dökülmüşüm,rahatlamışım, bu bana yetiyor.İlk geldiğim zamanlarda -2000 lerin başında- aslında yazsaydım kitap olurdu sanırım.Ben kızkardeşim Burcu yüzünden 2005 te başladım.Zorla bana sayfa açtı.Bu kadar yazabileceğimi sanırım tahmin etmiyordu..Birbirimize yazdığımız uzun mektuplardan esinlendiğini düşünüyorum.Mektupları da hala saklıyorum. 
Geçelim yazamadığımız durumlara.. Bir kere kesinlikle haber anlamında-hala da- facebooktan  ve twitter dan herşeyi takip ettik.İyi ki varsın internet.Blogcuları bu konuda tembel buluyorum,biraz da çekindiklerini düşünüyorum aslında. Bence bloglarda en az facebook ve twitter kadar faal kullanılabilirdi.. Ben facebookta  beni takip edenleri haber manyağı yaptım,buradan özür diliyorum.Paylaşım yapmazsak olmuyor,resmen herşeyi oradan takip ettik.Uzunbey bazen yine mi paylaşım demese rekorda kırardım ama Çağıl ve Uzunbey sataşmalarla arada beni durdurdu.Bunun aslında iyi bir şey  olduğunu benden alıp paylaşan arkadaşlarımdan anladım, ben gündemi paylaşırken  kendimi kaybetmişim ama birebirde takip etmişim. Birde iyi ve farklı kanallar kullanıyorum, her tarz bilgiyi de okudum, normalde filmlerde seyredemediğim şiddet! görüntülerinin  canlılarını videolarda izledim, değişik ve güzel şarkıları dinledim,yaratıcı mizaha şapka çıkardım. Doksanlı çocuklara taptım :) 

Geceleri bilgisayar başında oturup,gündüzleri çalıştım.Bu yüzden Gezi Parkı'nın  ilk günleri benim için çok yorucu geçti.Aylık gittiğimiz turlar vardı, bu sene bütün kış yaptık.Burada yaşayan yabancılar ve Türkler için- bir grup gibi diyelim-  karışık alternatif  turlardı bunlar.Mayıs ayının sonunda doğayı seven , kamp yapan,balık tutan, yürüyüş yapan insanların katıldığı günübirlik turumuz Girdev Gölü Balık tutma ve yürüyüş gezisi oldukça güzel geçti.Kalabalık bir grup gittik.Aşağıda buna ait resimlerle anlatacağım,nefis bir gündü.Daha sonra da diğer gezimizin resimlerini bulacaksınız.

Önce Girdev Yaylası ve Gölü ile ilgili bilgi.
Ares turun maskotu her zamanki gibi.Yalnız biz Girdev Kampa gittiğimizden kampta serbest bıraktık onu.Göle ya da yaylaya evcil köpekle gitmek risk olabilir, sürülerde beslenen çoban köpekleri tehlikeli olabilir evcil hayvanınız için.
Ares, Uzunbey'in peşinde gezdi durdu bütün gün. Havlama huyu olmadığından bir yere gittiğimizde zaten sorun olmuyor, tek derdi bize yakın olmak, bir köpek gibi değilde insan gibi yanımızda olsun yeter. Biz yemek yerken masanın altında duruyor.Masanın altı müsait değilse,mesela ayak koymak için yerler var ya ,o zamanda yanımızda yatıyor, uzağa bağlarsan bir tek havlar,yoksa masanın altında köpek olduğunu bilmeden oturabilirsiniz.Bir gece Hisarönünde bir restaurantta  4 saat yattı masanın altında.Böyle yazınca zorla yatırdık sanmayın,sıkılınca kalkıyoruz demek istedim.Onunla gezince öyle.O çünkü evin küçük bir ferdi.Burada yabancıların çoğunun bir hayvanı olduğundan herkes alışık.Bazen bizden daha çok tanınıyor.O sosyal bir köpek  :)
Gözlemeler,kahveler, bir Ramazan Günü için uygun kaçmayabilir biliyorum ama gezinin önemli kısımları da yemekler oluyor her zaman.
Uzunbey balık tutanlara bakmaya gidiyor..Kampın arkası özel balık tutma sahası... Profesyonel balık turları, balıkçılar,kampçılar,  kuş gözlemi için Girdev Gölü en tercih edilen yerlerden Fethiye'de. Her yıl doksandan fazla kuş türüne evsahipliği yapıyor.
Elektirik yok,cep telefonu çekmiyor :))
Kampın balık alanından görüntüsü..
keçi
Süsen (görüntüdeki çiçek)
Ares kampın doğal yüzme havuzunda su içiyor..Yolun 2 saate yakın sürdüğünü ve gölün etrafında antik şehir kalıntıları -her ne kadar giderek azalsada- olduğunu yazmadan bitirmek istemedim.
Bu resimlerde  hemen Girdev Gölü akabinde yaptığımız eco-day gezimizden.

Güne Yanıklar da Huzur Sofrası adı verilen güzel bir kahvaltı yerinde başladık.Bildiğiniz köy kahvaltısı... ama gerçeği.Onun yanında hemen çilek tarlasında çilek topladık, ki yemek sonrası çilek reçeli yapabilmek için.
Tarla çok güzeldi, herkes eline sepetleri alıp topladı,onları ödeyip bir yan tarafta olan ve günün etkinliğini yapacağımız Pastoral Vadi'ye geçtik.
Ares buralarda koşturmaktan büyük keyif aldı.
Huzur sofrasında balık da yiyebiliyorsunuz.
Burası Pastoral Vadi..
Yemek kursumuz burada..Aslında ilk düşündüğümüz yabancılar için İmam Bayıldı yapmak, bunun için de buradan patlıcan toplamaktı.Patlıcanlar olmayınca imam bayıldıyı " kabak bayıldıya" çevirdik :)) Daha doğrusu peynirli kabak yemeği oldu.Kabaklar tabii ki bahçeden kursa katılacak olan kişiler tarafından toplandı. Mutfakta İngilizce-Türkçe (her ikisinden de misafirlerimiz vardı) anlatıldı. Kuzinelerin üstüne yapılan yemekler kondu.
pastoral vadi - yanıklar
O arada bitkisel çaylar, kahveler içildi.
Türk kahvesi içmeden gün bitmez.
Yemekler pişti,yenildi,reçeller yapıldı,yanımıza verildi.
Etraflıca gezildi..
Konaklamalar için bungolovlar.
Kerpiç salon,toplantılar için.
Benim sevdiğim bir köşe..O kadar kalabalık yürüyorduk ki  ayrıca bir gün gidip o köşede oturmak istedim.
Uzunbey'in sevdiği oğlak..

Soğan çiçeği..
Taş konaklar..

Balkon keyfi.
Bunlarda köşk'ler..  Oturmak,yatmak,yemek yemek için kullanılan, börtü böcek girmesin diye yüksek tutulan dinlenme yerleri.
Pastoral Vadi gibi yerlerde hem çalışıp hem tatil yapmak istiyorsanız... TATUTA

*başlık: Özdemir Asaf

Not: Yazıyı yazdım,bir saattir müzik bakıyorum.Nedense hep eskileri seviyorum derken dört yaşında farsça söyleyen küçük bir çocuğun şarkısına denk geldim.Ben Farsça pek sevmem-sevmezdim yani eskiden - şimdi seviyorum ve arada bulursam doğu ezgileri dinliyorum. Şarkı Şahsenem'den..Yüreğim meskendir aşka.
Daha önce Farsça ile tanıştığım şarkıcı ise.. Marjan Vahdat. Yazmıştım,eski bir yazım. Ekşi  Sözlükte bu şarkı için "unutulup tekrar hatırlandığında mutlu edendir" yazılmış.Bence de.