Çarşamba, Ekim 31, 2007

Pazartesi-salı Dalaman yollarındaydım.İki önemli toplantı bitti havaalanında.Hatta salı öğleden sonra bir de FETAV da Çalış Karnavalı toplantımız vardı.Çalışta bu yaz orada oturan ya da çalışan kişilerden oluşan büyük bir komite ilk defa karnaval düzenliyor.Ben de katıldım tabii.Eksik olmam bilirsiniz böyle çalışmalardan.Yani iki güne 3 toplantı iki dil.İngilizce-Türkçe .Biraz karışık geçiyor böyle olunca.Anlayan anlamayana anlatıyor,herkes aynı derece de bilmediğinden.Akşama kadar hiç büroya girmeden eve döndüm.Gündüz bir kaçamak yapıp Şükran Teyze'ye uğradım.Hani ressam olan, hocamız, arkadaşım, idolum :)

Bu sabah geç çıktık, biraz dinlendik evde.Büroya geldim ki öğlende çekirdek kampanyası için Likya World'e gidilecekti.Sonradan anladım ki günleri karıştırmışım.Yarın basın toplantımız var,çekirdekleri teslim alacağız Likya World'den.Bakalım ne kadar toplamışlar...? Artık resimlerde paylaşırım sizlerle.Bu arada kasım sonunda bitecek kampanya.Katılmak isteyenler ya da broşür,afiş isteyenler http://www.mavikus.org/ sitesinden indirebilir A4 olarak.Çekirdekleri de Kamil Koç firmasıyla Fethiye Kamil Koç'a Mavi Kuş adına yollayabilir ücretsiz.Yani gönderilen kişi Mavi Kuş ...! olacak :))

Bu sabah Çağıl okula böcek götürmek üzere öğretmenine söz vermiş ama evde böcek bulamadık.Onun yerine örümcek yakaladım ben ama Çağıl kaçar o dedi mikroskopun altında. Ben de öğretmenin öldürür deyince götürmedi okula.Hiç bu yönü bana benzememiş çocuğumun, ben onları ilaç şişelerine doldurup okulda çocukları korkuturdum ilkokulda.Hala da severim örümcekleri, böceklerden de korkmam.Hatta bazı hayvanlardan da.

Yukarıda ki resim Göcek tarafından girdiğinizde Fethiye'nin görüntüsü..Muğla'dan falan dönerken genelde ne güzel memleket diye düşünürüm bu manzarayı görünce :)

Pazartesi, Ekim 29, 2007

Hepimiz Mehmet' iz...

YAŞASIN CUMHURİYET...

Pazar günü..

Dün sabahtan önce " car boot " a yani İngilizlerin bagaj satışı yaptıkları yere gittik Çalış'a.Ordan hastanede ziyarete gittik bir dostumuzu..Daha sonra pazara ve eve gidip havadan dolayı hemen yanımıza piknik malzemelerini alıp koya kaçtık.Bu koy gittiğimiz koy Kuleli değil ama yolda burası daha güzel durduğundan bu resmi seçtim :)


Kuleli koyu..Mangalı ve masayı onlar veriyorlar..(ücreti ayrı) Giriş 5 ytl. ama burada köşk denilen , serin olsun ve börtü böcek gelmesin diye yüksek ahşaptan yapılan yerlere oturalım dedik ama minderleri sardıkları için ve açmadıkları için oturamadık.Ben asortik(!) olduğumdan yere oturmuyorum ya masaya geçtik.Tek bir masaları varmış!! vermek istemediler hatta sataştıkta masaları da mı sardınız diye :P Neyse bir masa ve mangal geldi de neden sonra bizim keyfimiz geldi..
Kuleliden manzara..Karşıki dağlar Göcek yolu..

Bu yollar Fethiyelilerin Samanlık dediği koylardan oluşuyor.Ardarda büyüklü küçüklü bir sürü koy.Kuleli,büyük Samanlık,küçük Samanlık,Aksazlar en yakını..Daha var ama aklıma gelenler bunlar.Gördüğünüz manzaralar ise Fethiye Körfezi manzarası.Haritayı açıp baktığınızda ancak anlayabiliyorsunuz ne kadar kıvrımlı koylar olduğunu.

Karşı da gözüken Kızıl Ada..Hani şu balık lokantası olan.



Büyük resimdeki koy.


Fethiye Hillside yolu,arabadan çekim :)


Çalış Bagaj Satışı...








Satıştan aldığım dekorasyon kitabı, ve seramik vazo.Kitap 10 ytl, vazo 3 ytl.
Bu yumurtalıkta 3 ytl, Burcu daha doymadın mı yumurtalığa dedi ama bu çiğ yumurtalar için :)
Bu da saçımın son hali.Çikolata rengi oldu :) Ben bunları yazarken de burada deprem oldu.Yani yakınlarda en az 4.5 -5 ti diyebilirim.Muhtemelen Akdenizde.Yine olabileceğinden tetikte bekliyoruz şu an :) Burada İstanbul'dan farklı sistem var, önce öncüler geliyor.Sonra büyük deprem..
Biraz sonra son depremlerden bakacağım şiddetini.
(Denizli-Çameli 5.1 )

Cuma, Ekim 26, 2007



Bu eski Kalkan fotoğrafını http://www.kalkander.org/ adlı siteden aldım.Diğerini pazartesi ben bilmeden aynı yerden çektim.Yol aynı yol da ,zaman aynı zaman değil işte!



Geçen pazartesi çektiğim Kalkan resimlerinden..Ben bu havuzu beğendim.Aslında mahalle arasında havuz Türkiye'de pek kullanımlı bir şey değil,konu ,komşu ve kıptilerden fırsat kalmaz size..En azından salına salına öyle Bannu Nallkan gibi giremezsiniz.Fethiye'de benim oturduğum semtte apart ve oteller ile İngilizlerin oturduğu siteler ve villalar çoğunlukta olunca her yer havuz.Mesela çarşamba ve perşembe günleri evdeydim ben..Bahçedeyim bir ara gürültü kıyamet bir baktım karşı sitede temizliğe gelmiş kız, yanında en az on çocuk havuza dalmışlar..Site sakinleri yok ve havuz çocuk dolu.Hava da öyle ahım şahım değil..Bizim çocuklar olsa hasta olurlar o havada ama bunlar çeliklenmiş .


Kalkan görüntüsü yine.Hava yağmakla yağmamak arasında.Neyseki biz dönene kadar bekledi :)

Bu sefer Kalamar koyunda bir randevumuz vardı.Ben de ilk defa gittim.Evler yamaçta olduğundan tümü deniz manzaralı ama Kalkan Fethiye'nin yarısı kadardır herhalde ve çoğu sektör ya eksik ya da fiyatlar fahiş.Bu yüzden alışverişe Fethiye'ye geliyor bir kısmı..

Bu yumurtalıklar Burcu'nun bana aldıklarından çok önce alınmıştı ama bir türlü fırsat bulup yazamamıştım.El yapımı ve renkleri çok güzel..Hepsi mikrodalganın üzerinde duruyor.

İki gün evdeydim.Hem evi özlemişim hem de arada hazırlık yaptım.Perşembe akşamı daha önce gittiğimiz İngiliz arkadaşlarımızı eve yemeğe aldım.Tabii ki Türk yemekleri ağırlıktaydı.Mesela uzun süredir yapmadığım zeytinyağlı yaprak sarma.

Havuçlu sarı mercimek çorba( çok beğendiler ve yapımını sordular ilginç ki oysa ben onlara bizim tarhanadan yapacaktım ama bitirmişiz, yapamadım.Onlar da benim gibi içinde sanırım buğday olan tarhanadan yiyemiyorlarmış.Son dakika mercimek çorbasına karar verdim.

Bir gece önce yaptığım zeytinyağlı barbunya,Uzunbey yemeğe davetliydi bir bankadan , önce hepsini yiyemedik bende ertesi gece için de buzdolabında sakladım.Onu da tattılar.Barbunyanın cinsi çok zor pişenlerdendi ben bile zor yedim , beğenmedim yani.

Patates, bezelye, havuç, kornişon ve çok az mayonezi yoğurtla karıştırıp benim için uydurma bir salata yaptım yoğurtlu.Amerikan gibi gözüken ama tadı amerikana benzemeyen.

Dalyan Köfte yapmıştım değişik olsun dedim.Adını ve tarifini sordular.Çok beğendiler.
Az taze fasulye haşlayıp dalyan köfte ile servis ettim tabağın yanına.Her ikisi de bitirmişti.Paul acı sevmediğinden tüm yemekler çok az biberliydi.Zaten az tuzlu yemek yaparım ve az yağlı, bu yüzden sevdiler sanırım yemeklerini ki hepsini yediler.
Aslında zamanım kalmadı yanına arpa şehriye pilavı yapacaktım ama fırında ekşimikli-lorlu -börek yapmıştım onu servis ettim.

Tatlı olarak yalancı tavuk göğsü yaptım ona da bayıldılar.Bu tatlıyı ilk duyduklarında şoke olmuş Pat,onu da anlattı.Hatta bir sürü hikayeler anlattılar yurdum insanı ile ilgili :))
Çok güldüm bazı hikayelere..
....

Bugün işe öğlende gittim.Akşama kadar bürodaydım.Bize hoşgeldine gelen karşı evin sahiplerine gittik önceden haberli..Onlar bize geleli çok oldu ama araya Uzunbey'in hastalığı girince gidememiştik.
Yarın temizlik günü N.abla gelecek, ben işe gideceğim ve yarın saçımı boyatıp,manikür ve pedikür yaptırmam lazım.Pazartesi önemli bir toplantım var.

Pazar günü İngilizlerin Car Boot dedikleri evdeki fazla eşyalarını,-biblo,kitap gibi - sattıkları bir pazar açılıyor.Daha önce ramazandaydı kaçırdık ve bu ikincisi.Bu defa kaçırmak istemiyorum bir terslik olmazsa orada olacağım.

Çarşamba, Ekim 24, 2007

Çok güzel bir site için çok güzel bir mail aldım..önce hadi canım benim ne fikrim olabilir ki dedim ama maili tekrar okuyunca gerçekten fikrimi almak istediklerine emin oldum.

http://www.onlinemahzen.com/

Daha şimdiden fiyatların sitede ne kadar uygun olduğunu görmemek mümkün değil..! Meyveli şarapları yalvar yakar tanımadığım ve sevmediğim markalardan Ayvalıktan getirtmek ve içmek zorunda kalmayacağıma çok sevindim.Bu her gece şarap içiyoruz manasına gelmemeli ama insan içtiğinde de güzel içmek istiyor :))

İçelim güzelleşelim ...

...
Pazartesi süper Kalkan fotoğrafları çektim.Artık bir sonraki yazıya..

Bugün salı pazarımız vardı.Çok güzel plaj elbiseleri aldım :) Tanesi 5 ytl den. Tül ve perde de aldım,takınca resmini de çekeceğim.. Halkaları bile takılı 2 m tül 1 pencere için : 5 ytl perde de 5 ytl .Herşey bu kadar ucuz değil bunlar tek tekçi..Yani öyle derler ya,ellerinde kalan tek parçaları getirmiş satıyorlar :) Tek tekçi deyince aklıma Mahmutpaşa geldi birden.


Tül alırken adam beni azarladı,kadınlar tüllerle yolu kapamış bana laf söyledi..Ben de ona bak burda olay çıkar sen müşteri ile nasıl konuşuyorsun dedim.Ben İstanbulluyum biz öyle esnaftan azar yemeyen müşteriyiz dedim.Aysetun da kıkır kıkır güldü :)) Yani beraber gittik pazara..Kazıklanmadan alışveriş etmeye bayılıyorum da azarlayan esnafa tahammülüm yok :P
Ben İstanbuldan bile bu kadar kaliteli tül parçayı hiç bir yerden almamıştım.Bir ara gittiğim fabrika satış mağazalarını yazacaktım ya..Şimdi aklıma geldi .

Zaten çoğu tülcünün mağazalarda modelleri hep aynı ve zevkli gelmiyor hiç.Bir ikisine de ben uyuz oluyorum işle ilgili..(Bu kısmı anlarsınız siz) Yine de salon tüllerimi değiştirmedim koltuklarımı değiştirdiğimde değiştireceğim.En son Sinanobadayken yaptırmıştım bizim B.çekmece de ki eski komşu tülcüye..Çoçuğuyla aynı mahallenin çocuklarıyız ama çok samimi değiliz de tanıyoruz birbirimizi işte. Ben Sinanobaya taşındığımda gittim ve tüm eve tül yaptıracağım.Ben diyorum hepsi ayrı model çocuk bana diyor olmaz hepsini aynı model yapalım..Neyse çocuğu dinledim ve katlamalı,büzgü gibi duran ama yıkanıp çok rahat asılabilen krem rengi krinkıl (böyle yazılıyordu herhalde) yaptırdım..Çağılın odası ve mutfak hariç her oda aynı model ama zaten salon hariç diğerleri tek pencere..Sonra buraya geldim aranıyorum ne yapacağım diye..Bir taktım ki tüm tüller yeterli geldi ve tam boyunda..Yani çocuk benden öngörülü çıktı.İlk defa dinlediğime sevindim.O zamanın parasıyla oldukça yüklü bir para verdim ve tam ben tülü yaptırdım, Çatalca yolunda meşhur bir markanın fabrika satışını keşfettim.Yarı yarıya fiyatlar ama helal olsun ..İçime sindi ve senelerdir kullanıyorum bir şey olmadı..
Ben bir şeyi beğenirsem ve almazsam bir daha kolay kolay beğenip alamıyorum.Birde kilolu olma gibi bir dezavantajım var, aynı beden ve renk bulunca almak zorundayım yoksa bir daha bulamıyorum.
ama her şeyi yerinden almak gerekiyor ya İstanbul'da..Mesela inciyi Kapalıçarşıdan, saati tahtakale-saatçiler hanından sanırım 7 katlı ve tüm Türkiye'ye saatler ordan dağılıyor- , gözlüğü Doğubanktan-2. kattan,aslında beyaz eşya diye bilinir ama gözlüklerin ana dağıtımcıları ordadır- büyük miktarda çatal bıçak,işletmeler için Mercan'dan, mesela Ceylan'ın satış mağazası Beylikdüzündeydi,senelerce ordan aldım Çağıl'a kıyafet,en sevdiklerimden biri de Pelit o da Kıraç'ta fabrika satışı var..Mağaza, aynı zamanda pastaları da eve teslim edilebiliyor,Çağıl'ın doğumgünü pastalarını da hep ordan aldım.Büyük beden Kom mayoları da Yenibosna'dan alırdım..Araba da sorun olmayınca 2 parça için harcayacağın paraya 10 parça alıyorsun.Hem de kalitelisini ucuza..ama ayakkabı, çanta ve kıyafet konusunda takıntılı markalarım ve dükkanlarım var ki değişmez..Mesela Fatoş Triko İncirli..
Bunları niye yazdım..Bir malı kaça aldığımız önemli değil bence yakışması ve yakıştırması önemli.Çok gezdim evlerde ,günlerde, çok yedim içtim arkadaşlarla ama kapıyı açtığınızda gördüğünüz iki sıcak göz kadar etkileyici bakışları ne en pahalı kıyafeti giymiş insanlarda ne de o çok etkilendiğimiz markalarda görebildim..Geçmişten kalan ve hatırladığım en güzel anlarım hep sohbetlerimizin en koyu anlarıyla kahkahalarıydı.Hala da bir insana ilk baktığımda aradığım ilk şey Rolex saati değil sıcak bakışlarıdır.Hem inanın ki arkadaşlarla gezerken onun çok pahalı eşyalar kullanması ya da kullanmaması attığınız kahkahaların kalitesini değiştirmiyor..Gerçekten.


Yazı sanki havada kalmış burda diye ekleme yapıyorum.Dün pazarda uzun süredir olmadığı kadar bir dostla eğlendim,gezdim ve alışveriş yaptım.Onunla olduğumda kendimi çok rahat hissediyorum.Çünkü o sizi yargılamaz,her şeyi paylaşır ve bildiklerini kimseye bazen size bile belli etmez :)
Aysetun, çok iyi bir arkadaştır.Ne garip ki bizi tanıştıran arkadaşlarımızla şimdi o kadar samimi görüşmüyoruz ama onlara her zaman dua ediyorum bana böyle birini kazandırdıkları için.Kocası da iyidir, zor zaman dostudur onlar karı-koca..En çok karısının kocasına Mü ! demesini severim..O arasıra bizim de Mü'müz olur, şımarırız bile..Mü bize insan yokluğunda gelip çok yardım etmiştir işte..Karısı da bana aileden biri gibi davranır hep..Yani onlar benim ablamla abim gibidir .. Ben severim , siz de bilin istedim :)
Biz hep güzel şeylerimizi önce birbirimize anlatırız, bu da güzel bir şeydir...
Nescafe içmeyi ve yanına pasta yemeği çok severiz ve çok dertleşiriz..Aysetun aslında asker çocuğu çok yer gezmiş ama Edirne' li..En son Ankara'dan geldiklerinden ben onlara Ankara'lı gibi davranırım -06- :) Biz 'de uzun süre 34 plakayla gezdik buralarda..Bizi tanıştıranlar uzun süredir buralı olduklarından 48. İlk zamanlarda bütün muhabbetler ve sataşmalar bunun üstüne dönerdi :) Biz üç araba her hafta sonu bir başka koyda eğlendik yaklaşık 2- 3 sene..Sonradan tahammül edilemez olduğumuzdan ! 3. araba ayrıldı aramızdan. . Vefalı bir insanım yanlış anlamayın sadece bazen gücüme gider bu şekilde terkedilmek..Hala da elimden ne gelirse yaparım onlar için ama içimi de acıtır bu şekilde davranışlar.

Aslında bazen burada yaşadıklarımı ileride yazsam diye geçiriyorum içimden..Burada büyüdüm ben.Otuzumdan sonra. Belki emekli olunca yazarım eğer Çağıl bizim işimizi devam ettirmezse tabii.Yoksa küçük yer hemen kimlikler çıkıyor meydana..

İşte böyle..Yalnız değilim buralarda. Annem geldiğinde gezeriz beraber, ne güzel insanlar var çevrende der.Aslında ikinci hayatlar yani sonradan bir yere yerleşmek en çok buna yarıyor.Seçiyorsun çevrendekileri.İşine yaramayanları eliyorsun ve bazen de koca bir şamar yiyiyorsun hayattan.Onu da anlatayım size .. Aysetun'la yaşadığımız bir hayat dersini..O bu tarz insanlara daha alışkın ama ben işin içinden çıkamadım önce sonra anladım ki insanın içinde bunlar..Yaşadığı yerle alakası yok.Adını direk yazmıyorum çünkü fazla tanıyanı yok buralarda ama belli de olmaz...Muhtemelen de gitti C.. Benim arkadaşım,sonra ikimizin de arkadaşı oldu.Bu arada Aysetun'lara kiracı oldu ama Allahtan benim yüzümden değil..Onunda burada yaşayan bir arkadaşı var, o da bize onu tanıştırdı.

Biz her hafta perşembe öğlenleri buluşup yemeğe gidiyoruz kışın 4 kadın.Politika,kitap,iş ,güç konuşuyoruz.Onlarda çocuk yok ama biri bekar biri de beraber yaşadığı biri var.Bunlar içkiyi çok seviyorlar, Aysetun içki içmez, beni biliyorsunuz zaten..Bu cümleyi niye yazdım çünkü bunlar abartanlardan bazen gündüzden başlayan kadınlardan..Ben onlara herşeyde yardımcı oluyorum ama..Karşılık beklemeden.Faydalı kişilerle tanıştırıyorum ve ne iş yapacaklarına karar vermeye çalışıyoruz.

Sonra birden davranış değişikliğine gidiyor bu C. Sık aramamaya başlıyor önce,ben zaten çok yoğunum ve ancak zaman ayırabildiğimde beraber olduğumuzdan anlamıyorum ..ama Aysetun bir iş var bunda diyor..Sonra biz şimdi bir kaç iş dalını birden yapıyoruz..Yani bir isim altında yaptığımız bir sürü iş var birbirine bağlı.Yakın bir arkadaşımdan telefon geliyor :
-senin bana tanıştırdığın C var ya
- evet..
-Yanında bir yabancı kişi senin şu dalında rakip bir iş için onu bana getirdi..
-İyi de bu iş için görmesi gereken ilk kişi benim aslında.Yani o işi burada tek ben yapıyorum benimle tanıştırması gerek! Tamam yanlış başlamış olmalı ama benim arkadaşım onu bana getirir..Bütün Fethiye dolaşılıyor, o işte çalışıp çalışmadığını bilmiyorum ama benim beklentim çalışsa bile önce beni ziyaret eder, ben bu işi yapıyorum der.Ben de ona rakipte olsa yardım ederim.Ettim, şimdiye kadar gelen her sektörde yaptım bunu.Yapmadı diyen tek kişi bulamazsınız ama Fethiye bitiyor ne o kişi ne de onu gezdiren bana gelmiyor.İnsan olarak yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam.Ben bu insanı evime, işime ve çevreme soktum.Karşılık beklemeden.Sadece İstanbul'dan geldiği için ve Uzunbey'le aynı sektörde çalıştığı için.Benim ilk başlarda burada yaşadığım yalnızlığı burada yaşamasın istedim.Hayatı kolay olsun istedim ama en büyük darbeyi de ben yedim manevi yönden..

Maddi yönden ise Aysetun yedi..Köpek aldıkları için diğer eve çıkmak istediler o ev bahçeli bir evdi çünkü.Şehir içinde apartmanda oturuyorlar..Bunlar çıkarmak istedikleri için evin çeşitli yerlerinde bilerek ve isteyerek kırıp döküp evi bırakıp gittiler..Ev tadilattan geçti ki onlar girmeden yeni yapılmıştı içi..Bahçeye Mü ile beraber döşedikleri nazar boncuğunu bile söküp almışlar giderken..Sanırım mesaj verdiler..ama mesajı aldık artık insanları hayatımıza alırken iki kere düşünüp alıyoruz sayelerinde.

İş konusunda ne oldu? Döndüler ,dolaştılar ve bir iki çalışma yapıp maddi sebeplerden bırakıp gitti işi o adam..Buralarda bazen denk geliyoruz adamla..Sanırım C pazarlamada çalışacaktı..Yapamadı.Burası kolay bir pazar değil.Sanırım burdaki insanlar insanın yüzüne bakınca içini okuduklarından bir iş çıkaramadılar :) Yapsalarda beni etkileyecek konumda değiller zaten.Devam etseydi de zaten piyasanın en iyileri zaten benim müşterim o ancak 2.kalite firmaları alırdı yine işim etkilenmezdi benim.Hatta bana gelseydi belki tutunacak bile vakti olurdu ama o bana hiç gelmedi..Yüzü tutmadı sanırım.Ben de hiç aramadım.Gittiğine de sevindim.İnsan olarak böyle vefasızlıkları gördüğümde nedense içim acır ve gözlerimdeki ışıltı bir an için kaybolur benim.

Pazartesi, Ekim 22, 2007

ÇANAKKALE DUY SESİMİZİ...

Annem Çanakkale'ye gitti Burcu'ya.. Bugün tam Kalkan'a çıkacağız Uzunbey'le Burcu aradı kesinlikle bloğa bak dedi..Ben de gider ayak açtım ki ne göreyim ...?

Mutfakcamı Burcu coşmuş :)) Artık nasıl hakkından gelmeli bir düşünmem lazım..Tüm önerilere açığım.Bu bir küçük kızkardeş sendromudur aslında blog dünyasının tüm büyük çocuklarını, hatta ablaları ve küçükkızkardeş zulmünden bıkan tüm bloggerları öç almaya davet ediyorum efenim...

Önerilerinize ve görüşlerinize açığım :))

Resim : Kaynağı bilinmemekle beraber dükkanın ismine bakarsanız konuyla ne kadar alakalı olduğunu görürsünüz :))

Not1: Sen bittin küçük kız kardeş..!
Not2 :Üç gün boyunca çocukluk anılarını tefrika mı etsem acaba ..? Ancak biter de :) Yok yok buldum genç kızlık anıları olsun :) Roman yazmak lazım enişteeeeeeeeeeeeeee
Bir kaç sene önceydi.Festivalimiz var ya bizim Kültür ve Sanat Festivali..Onun için sanatçılar bulmak ve festival komitesine önermek bizim işlerimiz arasında..Bu gayeyle gazete de gördüğüm bir resim üzerine Kaş bölgesinden bir ressama mail attım.Dedim ki şu son yaptığınız sergi için bilgi alabilirmiyim.Bu kadarda sade bir dille yazmıştım ve amacımını da belirtmiştim..Aynı anda kendi işim için de kullanabileceğim bir bilgiydi bu.Bana bir mail geldi ki ömrü hayatım boyunca böyle bir şey görmedim.

Ressam, kendisinin çok değerli bir ressam olduğunu..PARASIZ hiç bir bilgi vermediğini, benim nasıl olupta haddimi bilmediğimi falan açıkça yazan bir mail göndermiş..En sonuna da gönder parasını vereyim bilgiyi demiş :)) Cümle aynen böyle bitiyor.

Normal şartlarda açık açık bu bilgi şu paraya dese kızmayacağım ama şu haddini bilmeme olayına acaip kızdım..İstediğim sadece sergisi hakkında bilgi.Ben de ona güzel bir mail döşendim.Yakın zamana kadar da duruyordu maillerimiz..Çünkü işle ilgili konularda arşiv yapmak bazen kurtarıcımız oluyor.Hatta Uzunbey istersen ben yazayım dedi.Ben de ne gerek var ben yeterince saygılı!! bir yaklaşım sergileyeceğimi söyleyerek yazdım ama kime o maili okutsam en az benim tepkim kadar tepki verdi.

Cevap yazdım tabi ki özür maili geldi ama mümkün değil bu yaklaşıma ve bu dile onu bağışlamam..Biz sizinle çalışamayız dedim ki eğer ben önerirsem festivale büyük bir ihtimalle benim ilgilenmem lazım.Yani ancak Uzunbey'e paslayabilirim o da almaz zaten.O benden daha sinnirli bu konuda.Adama "Dünya küçük" umarım bir daha karşılaşmayız gibi de bir son cümle yazdım.

Yaklaşık üç sene sonra bir gün büroda oturuyoruz.Çat kapı çok sevdiğimiz bir arkeolog abimiz girdi içeri.Adını söyledi yanındaki misafir adamın,ben hatırlamadım adından ama ne zamanki yaptığı serginin broşürünü gösterdi ki rengim gitmiş.Adam aynı adam ve benim büroda.Yanındaki insanın hatırı büyük.Yine de kendimi tanıştırdım ama çok kibar bir dille üç sene önce kendisine mail attığımı ama çok ilginç bir cevapla karşılaştığımı söyledim ki muhtemelen iş için büroya gelinmiş ama ben hayatta çalışmam onunla.Hatta getiren arkeolog arkadaşımız festival için de önerebileceğimi söyledi.İşi eski bürodayız ya Uzunbey aşağı gelmeden daha olmayacağını belli etmek ve sinir katsayımızı yükseltmemek adına rengimi belli ettim ki üstelemesin.Neyse Uzunbey'in müşterisi gitti ve ben iki arada bir derede ona bu ressamın kim olduğunu ve bu işin neden olmayacak gibi söylediğimi anlasın istedim.

Neyse biz Uzunbey'le sırıtmaktan konuşamıyoruz ama :))

Görüşme bitti, ikramlar yapıldı ama ressam benim duvarda Kaplumbağa Terbiyecisi ve diğer soğuk seramikleri , Van Gogh falan görünce ayıldı iyice..Çünkü bu işi buralarda severek yapan insanlar bulup derdini anlatmak zor zanaat.O bulmuş ama kendi şansını yemiş bir şekilde ..
Biz tabi ki arkeolog abimizin hatrını kırmamak adına gidip sanat evini, sergi yapılacak yeri kendi arabamla ve insanlarla tanıştırarak elimden geleni yaptım ama komite başkanına sunduğumda aynı tarihler kesinleşmediği için sergiye onay vermedi kendisi :)) Ben bir şey demedim.
Dönüp dua ettim sadece.Allahım sen büyüksün.. diye :)

Bu yazı neden şimdi; o zamanlar blog yazmıyordum bir, bugün bir terslik olmazsa Kaş'a ve Kalkan' a iş görüşmesine gideceğiz Uzunbey'le iki.

Resim : Gamze Aktan ...Bu konuyla hiç alakası yok resmin.Tamamen konu tatsız olunca güzel bir resimle süslemek istedim :)
İsmi: Çakırgöz

Cumartesi, Ekim 20, 2007

Ölüdeniz Hava Oyunları

Heyecan duymak isteyen herkes Babadağ'dan (1967 m) atlamalı bence..Bunları yeni buldum ve şimdi Ölüdeniz Hava Oyunları var Fethiye'de. Bir izleyin ve artık dünya çapında kalite olan Türk firmalarının da olduğunu görün.Çoğunluğunu tanıyorum ve gerçekten bu işi iyi yapıyorlar.

İZLEYİN VE GÖRÜN..

Kesinlikle müziği açın :)

Perşembe, Ekim 18, 2007

Yeni Büro..

Burası yani bu tablo :) Fethiye Kültür Merkezi önünde bu öğleden sonra çekildi.Öyle güzel görünüyordu ki resim sergisi vardı ,dışarı çıkıp çekip girdim tekrar.

Büronun balkonundan Babadağ görüntüsü..

Uzunbey'in odası..

Benim yerim..


Masamın yakından görünüşü..Plaketler ve ödüller kapalı yakın plandan görmeyesiniz diye :)

Masanın sağ tarafındaki kütüphanem..Atatürk resmi daha sonra arka duvara geçecek..Çünkü çok güzel yağlı boya bir tablom var.Çerçeveletene kadar diğer duvarda "Kaplumbağa Terbiyecisi" olduğundan yanına Atatürk'ü asmadım.

Çok sevdiğim üç özel insandan üç hediye :)



Mutfağımız..


Kapıdan ilk giriş..Tam karşıda en köşede benim masam var..Kapıdan her gireni görmek için :)

Kapıya en yakın müştrti Temsilcisi arkadaşın masası..

Sigara içmeyenlerin duman tüttürme odası :) Balkonumuz...

Girişte yine Fethiye ve Kaş'ın depremöncesi fotoğrafları..





Konuyla alakasız ama Arzu ile Çarli'nin ev hediyesi...Mudo tabaklar..

Not: Burcu ve Çarli yüzünden yeni büronun resimlerini sizde görmüş oldunuz..Aslında iyi de oldu.

İlk resimde karşıda görülen yer Letonya tatil köyü :) Koylar büklüm büklüm uzandığından sanki karşı kıyı gibi değil mi? Resim dün çekildi.

Aslında depomuz ve çok güzel bir tuvaletimiz var..Resimleri çekmeye fırsatım olmadı.

Uzunbey modern eşyaları ben daha doğal eşyaları sevdiğimden tarzımız farklı.Bu konuda kendimizi kasmıyoruz ve herkes kendi sevdiği gibi yaşıyor. Eski berjeri ve kanepemizi atmadım..Onları da yeni büroda kullandım.Benim olduğum yer aslında bir salon ve odadan oluşturduğumuz bayağı büyük bir alan.Yeni gelenler ne kadar ferah diyor.Duvarlarda saten boya ve açık renk.Bundan başka Uzunbey'in odası büyük bir odaya bakıyor ve orası teknik elemanların! çalıştığı bir oda. -resimlerim belki :) - yani 80-85 m2 gibi bir yer. 1.kat ve daha bina yeni bitmek üzere..İlk oturanlar biziz :) Masalarımızı diğer büro için yaptırmıştık.Onun için değiştirmedik. Biz geldiğimizde ofis mobilyası bile yoktu buralarda..Ne garip değil mi oysa 900 otel vardı ben geldiğimde Fethiye'ye 2000 de..

Pazartesi, Ekim 15, 2007

Sevgili Oğlum... (15 Ekim 1992 -perşembe)

Ben hayatımın en güzel zamanlarını onu büyütürken yaşadım.O benim her zaman can yoldaşım oldu.Bazen herkesten fazla o anladı beni..Hala da o anlar ama işine gelmez :)
Vedalaşmayı, sevdiği birinin şikayet edilmesini , iş yaptırılmasını sevmez.
Sataşmayı, istediği gibi hareket etmeyi sever ve bilgisayara bayılır.

Son zamanlarda farkettim ki kızlarla dolaşmayı da çok seviyor..Babasının fiziğini benim yapımı almış,yani babası gibi uzun benim gibi iri..Zaten yakışıklı bir delikanlı olacağını biliyordum ama o özel zamanların adamı :) Ne demek bu! Hiç beklemediğiniz zamanlarda sizi etkileyen insanlar vardır ya o, işte onlardan biri..Çocukken de durduk yerde yeni bir şeyler üretirdi..İşte o kadar iyi bir takipçidir ki bazen bizim işimizi o takip eder , bazen de kimsenin görmediği şeyleri o bulur :) Bazen de bizi uyarır..Evet normalde bizim onu uyarmamız gerekir ama hayatsal durumlarda o bizi uyarır bu da benim çok hoşuma gider..Yani bize sahip çıkması..Çünkü gerekmediği zamanlarda onun fazla bir hareketini görmezsiniz ama en kafanızın karıştığı durumlarda müdahale eder.Bazen onun çok iyi bir adam olacağını düşünürüm çünkü o heyecanlanmaz..Sakindir ve kendine güvenir..

Sıkı bir Sünger Bob'çudur :)) Sünger Bob seven kızları da sever ...Ben de onu severim.Evet hala ısırarak ya da sarılarak..O benim dünya da yaptığım en güzel şeydir..

Nasılını anlamadığım normalde yapmak istemediği ama bir şekilde çok iyi işler yapabildiği bir tekniği var..O da kendine münhasır olduğundan ve biraz keyifçi olduğundan bu yönüyle başa çıkabildiğimizde şeker gibi bir çocuk olduğundan, iyi bir insan olduğundan ve hayattaki tek çocuğum olduğundan taptığım ...Altın gibi bir kalbi olduğundan ve duygu sömürüsü yaptığınızda kadınlara aldandığından (arasıra denerim de) zor bir hayatı olacağına inandığım bir o kadar da hassas yapıda olduğundan kendini saklayan kişiliğine rağmen ve kesinlikle hayatta yönetici olursa mutlu olacağından emin olduğum bir delikanlım var ..Adı da Çağıl.

ÇAĞIL , SEN BENİM HERŞEYİMSİN..

Bugün onu doğurma günüm :)) Sabah 10.30 da Merter Vatan 'da.. 4 kilo 100 gr ve 52 cm boyunda bile gözüme ufak gelen .. Yedi aylık yürüyüp sonra vazgeçen , sonra yine bir yaşında yürümeye karar veren..Daha küçük yaşta bazı şeylerle başedebilen, iki yaşında heceleri 0kuyabilen, "cimini" diye parmağına çizdiği iki göz bir ağız çizgisiyle sohbet eden her zaman akıllı ve başarılı oğluşum..İyi ki doğdun :)

Resim: Dün gezmeye çıktığımızda Yörük Müzesinde çektim bu fotoğrafı ..Şortlu son yaz demlerinden..Evet hava burda çok güzeldi :)

Facebook...

Gülse Birsel in Sabah ta çıkan son yazısı : Arkadaşlığın çivisi çıktı! En yakın arkadaşlarımdan biriyle telefonda konuştum geçen gün. 19 yaşından beri tanışıyoruz. Haftada bir iki kez mutlaka görüşürdük. Aynı dönem New York’da yaşadık. Sonra yıllarca beraber çalıştık. Birbirimize bütün sırlarımızı anlattık. Dehşet içinde şunu fark ettik: O en yakın arkadaşımla üç yıldır görüşmüyoruz! Küs müyüz? Yooo, hiç alakası yok. Üç yıldır görüşemediğimizden ve ne kadar özlediğimizden yakınıyoruz. Aslında iletişimimiz tam, belki o yüzden ihtiyaç duymuyoruz! Zira haftada bir, olmadı iki haftada bir, uzun telefon konuşmaları yapıyor, şundan bundan, hayattan, modadan, işten güçten bahsediyor, ikimizi de ilgilendiren bir haber aldığımızda da birbirimize mesaj atıyoruz. Ama arkadaşım, bu zaman zarfında 20 kilo almış, saçını değiştirmiş, hatta yaşlanmış olabilir! Görmedim kendisini! İki yıl önce yeni bir eve taşındı, henüz gidemedim. İnternetten bir hediye sipariş ederek adresine göndermeyi düşünüyorum! Evinin fotoğraflarını çekip mesaj atmayı teklif etti, telefonum eski model olduğu için muvaffak olamadık!

En yakın arkadaşlarımdan bir başkası… Üniversitede birlikte okuduk, New York’da aynı evde oturduk. Şu anda ise evlerimiz birbirinden yaklaşık 800 metre uzakta. Bir yıldır yüz yüze görüşemedik! Ama müthiş sıcak bir chat ilişkimiz var! Haftada birkaç gün, yarım saati geçen uzun yazışmalar yapıyor, birbirimize sırıtan suratlar, dansözler, animasyon karakterleri yolluyor, şirinlikler yapıyoruz. Arkadaşımın kızı büyümüş, yuvaya başlamış. Chat yaparken yolladığı fotoğraflardan takip ediyorum! O da beni kızına televizyondan gösteriyormuş, “Bak Gülse teyze, tanıdın mı?” diye! Bir başka üniversiteden sınıf arkadaşım yan apartmanda oturuyor. Daha doğrusu öyle olduğunu söyledi. Taşınalı bir buçuk yıl olmuş, ama henüz görüşemedik! E-posta trafiğimiz var. SMS’le de haberleşiyoruz bazen!

‘Facebook’, son günlerde insanların dolaşıp eski arkadaşlarını buldukları, tanıdıklara rastladıkları, yeni insanlarla da tanıştıkları yeni ve çok popüler bir yer! Kafe değil! Bar, kültür merkezi, ne bileyim dernek salonu filan hiç değil. ‘Facebook’, internet sitesi, bilenler biliyor. İnsanlar isimleri, e-posta adresleri ve resimleriyle girip bakınıyorlar. Sosyalleşiyorlar, muhabbet ediyor, hatta birbirlerine sanal kahve, içki filan ikram ediyorlar! Ve ifadelerine göre çok eğleniyorlar!ÇAY PARTİLERİ UNUTULDU MU?Arkadaşlığın çivisi çıkmıştır arkadaşlar! Eskiden evlerde yemek filan yerdik hani. Hatta partiler verirdik. Birbirinin evinde kalma gecelerine filan ne oldu en son? Randevular verip, akşamüstü çayları yapılırdı bir zamanlar! Arkadaş grupları olurdu hatırladığım kadarıyla, bir kişi bir program ortaya atardı, yarım saat sonra 20 kişi orada olurdu! İletişim araçları, henüz 20, hatta 15 yıl önce, “Nerede, nasıl ve ne zaman buluşulup görüşüleceğinin,” tespit edilmesine yarayan teknolojik gelişmelerdi! Arkadaşlığın ta kendisi haline gelmemişlerdi yani! İletişim patladı, bütün arkadaşlarım ’sanal arkadaş’ oldu kardeşim!

Benim üniversitede yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği kız, Papua Yeni Gine’ye taşınsa, onun isim ve şifresini birisi keşfedip kullansa, iki üç yıl, muhabbet ettiğimiz insanın başkası olduğunu hiç hissetmeyebilirim! Hayır SMS’lerde, sanal ortamlarda filan sohbet de hafiften sanallaşıyor! Bir yüzeysellik, bir bilgi alışverişi çabası, “N’aptın, n’ettin, öptüm, güle güle,” bitti! Sadece ifadeler ve kelimeler kısalıp, sesli harfler yok olup, anlatımlar özete geçip sıkıcılaşmakla kalmıyor. Dedikodular ağdalanmıyor, gülme krizleri geçirilmiyor, birbirinin omzunda tabiatıyla ağlanamıyor! Tatsız, tuzsuz, baharatsız bir “Evet hayattayım, bak ne güzel iletiştik yine, hadi grşrz…” durumu.

................

Bu yazıyı Aysetun göndermiş maille..Yazıyı okuyunca aynı durumda kaldığımızı ne yazık ki farkettim arkadaşım..Bu hafta ilk fırsatta kahve içmeye davet edeceğim seni :)) Yüzyüze...

Haftasonu her yerde gördüğüm facebook yazılarından sonra onu kullanmamaya karar verdiğim an bir arkadaşımdan davet aldım..Yine kullanmayacağım.Çünkü zaten benim gerçek adımı ve soyadımı googla yazdığınızda her iki haliyle de beni bulmak olası :)) Yani kızlık soyadımla da..Bu yüzden şimdilik kullanmamaya karar verdim..
Yazı için teşekkür ederim Aysetun :)) Gerçek arkadaşım benim.

Cuma, Ekim 12, 2007

Bayram Kutlaması

İşte size mütevazi bayram kutlamamız..Sabah 11.5 ta kalkabildiğim için yorgunluktan kahvaltıda bayramlaştık ama olmadı..Sonra Çağıl'ı ve Uzunbey' i balkona çağırıp gerçek bayram kutlamasına davet ettim..Burgaz süper bu konuda ama ben naneli' yi değil de acıbadem likörünü çok beğenmiştim bir ara..(berna' da denemiştim ) Yine de nane likörüyle aynen çocukluğumdaki gibi hissettim :)) -Uzunbey başka çeşidini bulamamış migrosta-
Uzunbey çiçekliği kenara çek istersen dedi ama bence o herşeyden daha kıymetli..Anneannemin süt kabı o..Vuruk tarafı gelmiş ama başka yeri yok kötü gözüken.Olsa da kaldırmam zaten.Bence balkondaki en kıymetli şey o :))

Resimler çektim, hatta üçümüzü bir arada ..Nasıl becerdim..Çünkü kadraja en yakın ben gözüküyorum :) Doğal resimler bunlar.Öyle pozluk değil.Bunları daha çok seviyorum.Gerçi ölünce kimse duvarına asamaz bunları ama şimdiki gelinler zaten duvara kaynana resmi asmıyorlar değil mi ama ..? Amannn assalar bir türlü asmasalar bir türlü..Kimse kimseye yaranamıyor zaten bu dünya da..Çok içaçıcı bir bayram yazısı olmadı ama ne yapalım..Annemleri aradım ancak saat 1 de ulaşabildim..Şirincedeymişler..Bana Karadut almışlar..Çarli söylemiştir kesin dedim..Ne o telefonda kameramı var..Çarlinin seçtiğini gördün ! Burcu da Karadut Şarabı istedi dedi :))
Böyle büyüklerden uzak bayramları sevmiyorum..Eskiden bütün büyüklerini kaybetmiş bir arkadaşım vardı ..Anlamazdım bazen cümlelerini..Şimdi daha manalı geliyor bazı şeyler.Böyle uzak olunca ve arayacak az büyük kaldıkça bayramlar daha bir keyifsiz..Uzunbey'e gelecek bayram İstanbul'a gidelim dedim.Boğazında yumru ile bayram geçirmek zor geliyor bana.Tabi ki 2. cümleyi söylemedim.Bende bir anneyim ve yuvamda huzursuz bir eş ve çocuk barındırmak istemiyorum doğal olarak .Onun için size yazdım..(aramızda yani)

Burcu ile konuştuk, bende şimdi Lüleburgazı, Beykent'i , Fatih'i, Silivri'yi ve eğer bulursam annemin teyze kızı Sabiha Teyze yi arayacağım yani Demirköy'ü..Ha bir de Boyalık'ı..Orada bir komşum vardı bir zamanlar..Siz bilmezsiniz oraları..Denk gelirse anlatırım hikayesini..Ben size hiç yazlık hikayesi anlatmadım ..Denk getiremedim belki..Ya da hatırlamak bazen özlem duygularımı çok kabarttığından komşularımı da anlatmadım.Halt etmiş İstanbulda komşuluk olmaz diyenler..Her semtte müthiş hikayelerim var benim.Eğer komşunuz yoksa dönüp kendinize bir bakın derim.Belki de siz soğuk nevalenin tekisinizdir.(Gerçekten bayram yazısı olmaktan çıkıyor bu satırlar..Bitiriyorum artık korkmayın.)


Burcu'nun yolladığı yumurtalıklar :) Canım kıyamamış bana da almış ve kargo ile yollamış düğün elbisemle..Onu banyoda çıkarıp bıraktığımı yazmışmıydım..?
Bu arada geçtiğimiz haftalarda Depo'ya gittik ya Antalya'ya Çarli ile Arzu'nun aldığı mudo'dan tabakları gördüm..Daha da büyüklerini de..En güzellerini seçmişler bana..Denk gelince onları da çekeceğim.Böyle şeyler önemli benim için aslında çok kıymetli ama her seferinde yazamıyorum,aklıma gelmiyor saçma sapan şeylerin arasından..
Bu komşuların bamya sandıkları hani o bir parmak büyüklüğünde çelikten yetişen Pamuk Ağacım.Artık çiçek açtı..Arka balkonun önünde..Adını bilen varsa paylaşsın lütfen.Buradaki eski komşumda gördüm ve hasta oldum ben bu ağaca..Hem arkada hem de önde var mutfak camının önünde..Alta eski resmini de koydum göresiniz diye..Nerden nereye..



Gazel'in bloğuna yazdığımdan kimse okuyamamıştır diye tekrar yazayım dedim.Son günlerde adım Cesur..Hani şu Avrupa Yakasındaki..Aynen onun gibi saniyede konuştuğumuzu unutup tekrar soruyorum ya da hatırlamıyorum.Bir yerde okumuştum normalmiş aslında..Yani geçici bir dönem benimki de ..Biliyorum çünkü sonra geçiyor :)

Şu kızdıklarım yazısına ek yazacaktım ama buraya yazıyorum..Şimdi zor geldi o yazıya yazmak..En fazla sinir olduğum aslında kraldan fazla kralcılar..Yani olayı başkası yaşar ama onlar sahiplenir..Hatta yaşayanlar üstüne sünger çeker, bunlar ikide bir su yüzüne çıkarır.Benden kinci benden sorgulayıcı yoktur hayatta ama eğer biri -olayın üstüne konuşmak istemeyen gerçek kişi bunun üstüne gitmezse ben olayı sorgulamam hatta müdahale ederim düzeltmek için-bunları unutmak istiyorsa da olayın peşini bırakırım..Nokta

Çarşamba, Ekim 10, 2007

Bugün telefonlarımız kesildi ama yeni büroda elektrik yok..Yine de yarın sabahtan taşınacağız.Bayram sonunda Tedaş'tan müdürbey tatilden erken dönerse elektrik belki bağlanır..Bizde bayram zamanı ancak büroya yerleşiriz dedik.Aslında benim planlarım farklıydı ama ne yazık ki bu bayram planlar değişti.Annemler Çarli ve Arzu ile beraber Pamukkale-Kuşadası turuna çıkıyorlar..Çok çalıştıklarından fazla zaman geçiremiyorlardı aslında iyi olmuş..

Ben de Uzunbey'le termal ya da kaplıca gibi bir yere kaçarız iki gün diye düşünmüştüm ama gidemeyeceğiz.Neyse hayırlısıyla artık bizde kendimizi yeni büroya atmış oluruz da elektrik ve telefonlarımız da en kısa zamanda bağlanır.Herşey bir anda olmuyor ne yapalım.
Bugün en az üj bej kere büroya inip çıktık.Eşye götürdük kırılacakları falan.Çok yorulunca çok acıkıyorum ben..Dönüşte bir ara çarşıya uğrayıp yemek yiyeyim dedim ama etraf aynen İstanbul gibi.Trafik felaket.Paspatur 'da bir arkadaşımın hediyelik eşya dükkanı var.."Rana " diye..Ona uğradım bir nefeslik, dönüşte de Cezayir Usta'ya gittim.O da yer değiştirmiş..Sonra bir tur daha yeni büroya..Uzunbey artık iyileşti..Dr. ziyaretimiz pazartesi son buldu.Aslında çok ayrıntılı yazmak istemiyorum.Zor bir dönemdi.Artık araba kullanmasına izin veriyorum :)

Bugün sanayi de tabelacıya gittik.Uzunbey çok güzel birşey çizdi..Arkasından ışıklı falan..mühendis olacak adammış aslında yine de o birrrrrrrrrr hesap adamı..İktisat mezunu neyse..Büronun şeklini de o çizdi aslında..Yani biz salonu ve planı değiştirdik biraz.. Planlı ,programlı işlerde çok beceriklidir eşim diye söylemiyorum.Benimde insan ilişkilerim kuvvetlidir ve çok inatçıyımdır ya..Asıldığım bir işten kolay vazgeçmem.Başkalarından da pek etkilenmem.Bildiğimi okurum.Yani beni ancak iyi konuşarak ikna edebilirsiniz..Başka türlü olacağı varsa bile olmaz.Niye bunları yazıyorum.Çünkü hayatım boyunca inatlaştığım ya da bırakmak istemediğim hiçbir şeyi bırakmadım ben.Vazgeçtim ve bitti.Özellikle iş konusunda bazen neden farklı olduğumuz sorgulanıyor da farkımız karakterimiz..Başka bir numaramız yok.Bunu burdan belirteyim dedim.Hani merak eden varsa :P


Çağıl bugün sınıf arkadaşlarıyla iftara gitti bize yakın açılan bir yere..Yani eski büroya..Hayal Sinemasına yakın. Anka Bistro..Çokta memnun kalmışlar.Çok eğlendik her ay bir yere gitmeye karar verdik dedi.Ben de bazen öğlen yemeklerine oraya gidiyorum.Aslında paket servis konusunda iyiler.Neyse normalde adresleri var ama nette bulamadım google dan bakınca.Bunu sahibine söylemem lazım.Bir şeyler yapsın.

Aslında yazacak kafamda bir sürü konu var ama gücüm yok.Gözlerim şimdiden kapanıyor.Geçen gece Uzunbey'i iftara çağırmışlar.Hem de süper manzaralı bir otel..Tüm Fethiye ayaklar altında..Bende beni de ayrıca çağırmadıkları için ve Uzunbey'in kankası daveti haber verdiği için ona bulaşıp durdum..Gidene kadar.Hem yorgundum hem de öyle erkek erkeğe eskiden benim müşterim olan müşteriyle güzel manzaralı bir yere gitmesine özendim.Bir saat sonra döndü ve bana çok özendin herhalde bak anlatayım dedi...Gittiklerinde çok kalabalık olduğundan ve manzaralı kısımda yabancılar ve otel müşterileri yemeğe oturduklarından açık otopark kısmında masalar hazırlanmış iftara..Gelen yiyip kalkıyormuş zaten..Ve sıkı durun..Burada adet kalabalık topluluğa tepsi içinde yemek getirip sofrabaşındaki kişilere çatal-kaşık dağıtıp yemeği öyle servis yapmak..Yani on kişi çorbaya kaşık sallıyor,diğer yemeklerde tabakta..Yani çeşit bol ama herkes aynı kasedeki yemekten almak zorunda..Şimdi onlar becerirde Uzunbey aynı tabaktan kimseyle yemez.Ne yaptın dedim..? Herkes çorbaya başladığında ben bir sonraki yemeği kaşıkladım dedi :) İyi taktik.Ben de köy düğünlerinde öyle yapıyorum hep :) Karını bırakıp gidince böyle olur işte deyip evli kadın mesajımı da araya sokuşturup görevi tamamladım :)


Herkese İYİ BAYRAMLAR dileyip, en güzel dakikalarını beraber geçirmelerini temenni ediyorum:))











Salı, Ekim 09, 2007

Sanem beni sobelemiş..En kızdığın 5 şey nedir diye..Ben de ona bütün gün kızdıklarımı yazıyorum zaten dedim ama yine de hala anlatamadıklarım vardır diye yazıyorum.

En kızdığım 5 şey :

1- Çok açık konuşmama rağmen insanların hala anlamadıkları konuyu tekrar ettirerek bana zaman kaybı yaşatması ve kendi tarzlarında demogoji yapmaları.

2-Araba kullanırken çok biliyorum edalarında kural hatası yapanlar..
Mesela ben yokuş yukarı çıkıyorum sağ şeritte minübüs var ve duruyor .Mecburen solundan gidiyorum..Zaten yolun solundan gitmek zorundayım sağa dönüş yok ve yokuş yukarı çıkıyorum.Oysa ki yukarıdan gelen için işaret olmasına rağmen üstüme gelip,yolu tıkayıp hala bana el kol hareketi yapan saçı demode fönlü hanım gibi kafayla ramazan günü "gittir git " işaretini hakeden kural bilmez ,kendini iyi şöför sanan küçük kasaba şöförleri.. (1- Yukarıdan geldiği için bana yol vermek zorunda 2- Trafik levhası da ona bunu söylüyor! )
Bir de bunların erkek versiyonları var ki karşı köylüsü arsayı sattığında araba almıştır bu da babasına ama senin bir tane erkek evladın var,bana para ver bende kendime şahin alacağım yoksa elaleme ayıp olur bir araba alamadı çocuğuna diyenler ki..Burada da şahin efsanesini trafikte yaşatanlar..(Renkleri ya beyazdır ya da iğrenç renkler nedense)

3-Bu dediğim tarz yolları yapan kaldırım mühendislerine ki bu yolu Fethiye'de herkes bilir..Cami önündeki Ölüdeniz minübüslerinin kalktığı yokuş yukarı ve sadece sola dönüşü olan yola, yukarıdan aşağı dönüş verilmiştir..Yani her aşağı dönen araba karşıdan sola dönen başka bir arabayla burun buruna gelir !!

4-Herşeyin parasını soran insanlar..

5-Bloglarda yazılan yazıların anafikri ya da temasını anlamayıp en küçük bir kelimesine takıp kendi kültürünü eleveren yorumlar yazıp hesap soranlar.
Her yazıya yorum yazmaya gerek görüp saçmalayanlar..
Blog olayını küçümseyerek olaya yaklaşanlar.
.......
Bu listeden daha bende çok var ama bu biraz insanlara haksızlık olur..Yine de çok sakin görünüp anında sinirlenebilen ve kızdığında kolay sakinleşmeyen bir yapıyla bu dünya da benim işim zor diye düşünmüyorda değilim :)

Teşekkür ederim Sanem..
Ben de uzun zamandır Mutfakcamı Burcu'yu sobelemedim :)) O kendini anlatmayı sevmez aslında ama o anlatmazsa ben yazarım kızdığı 5 şeyi :))