Pazartesi, Eylül 29, 2014

Eylül’dü. Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin..*

                             
Çok ara verince zor yazı yazılıyormuş gerçekten. Gerçi ben yazmak istedim de bu sefer yorgunluktan yazamadım.Taşındım yani fiili olarak ama  kırılacaklar,özel eşyalar ,o, bu ,şu derken bayağı bir eşya evde kaldı.En çok onlar yordu,yoruyor.. Taşınmayı düşünmediğin bir zamanda taşınınca insan böyle oluyormuş demek.İki günde toplanamayacağımı  anlamıştım :))  Bir de kendi evin faktörü, özel depolama alanı gibiydi ev, kendimden nefret ettim. Eşya bağımlılığım var benim.Bunu çok üzülerek söylüyorum. O hediye getirmiş, bunun anısı var,onu annem verdi,bunu teyzem getirdi derken , hazırlanırken bir baktım ki hiç işime yaramayacak bir sürü eşya. Birde ayırıp evden gönderdiklerimiz var, uzun süredir alırken iki kere düşünüyorum, her gördüğümü almıyorum falan.Dolap bile getirmedim bu eve.Ancak çok lazım olanlarını,dolap olunca da dolduruyoruz hemen içlerini. Zaten yeni eşya almıyorum çok beğenmeden ya da ihtiyacım olmadan.Nokta atışı seviyorum artık.Mesela sadece yeni kitaplıklar alacağım bu eve.Başka eşyaya ihtiyacım yok.Yine de bir sürü gereksiz eşyam var, varmış , kendimi onları atmaya hazırlıyorum.Annemle telefonda konuşurken ben firavunlar gibi ölünce kendime bir oda yaptıracağım,onlarla gömülmek istiyorum dedim, telefonda, güldü :)) Hala ayıklıyorum,yani yerleşirken, arada kaçanlar olmuş...

 Kitaplarımın ve çiçeklerimin hemen hepsini getirmeye çalıştım.Kitaplarım tamamlandı da çiçeklerimin daha yarısı geldi.Bahçe müstakil bu sefer.Öyle olunca bahçe işleri bayağı bir zamanımızı aldı.Ağaç diktik ki bu evin en güzel tarafı buydu bence :)) Fazla değil sanırım sekiz-on tane kadar. Sekizi arkaya, limon ve bir mandalina  ön bahçeye. Dört tane asma, asma için demir çardak yaptık.Güller, saksıya alabildiğimiz çiçek ve ağaçcıklarımız. Az sardunya, bol kaktüs ve sevdiğimiz diğer saksı çiçeklerimizi getirdik şimdilik. Burası açıklık bir alan, bu yüzden çok güneş alıyor, bir kaç kaktüsüm ilk geldiğinde dumura uğrayıp bozuldu.Çok gölge bir bahçeden direk gün ışığı bayağı bir haşladı çiçeklerimi. Ben taşındığımda ki sanırım ayın yirmisi idi, hava çok sıcaktı.Bu yüzden hemen veranda yapımına başlandı ama ancak görüşmeler sürdüğünden daha yapılamadı.Önce veranda sonra da kış bahçesine çevrileceğinden işi uzun ama gerekli.Çünkü mutfağım ve salonum o alana baktığından güneşte oturulmuyor.Hem de salonun güneşini biraz olsun kesecek. Kışın sıcak olur ama yazın bunaltıcı olabilir diyor herkes.Ben geldiğimden beri rahatsız olmadım. Sadece biraz aydınlık. O evi gölge diye seviyordum bunu da aydınlık diye seviyorum :))

Ares ...
Artık iki köpek annesi oldum ya, zormuş iki köpeğin sorumluluğu, Ateş adı gibi .. Ares'in oğlu olmasına rağmen huyu pek benzemiyor.Zibidi bir çocuk :) Yine de başka köpeklere göre uslu olabilirde, biz Ares'e göre değerlendirdiğimizden bize çok yaramaz geliyor. Ares çok iyi bir baba oldu. Ares olmasa öbürünü zor zaptederdik zaten.İyi bir örnek olduğundan diğerini de sakinleştiriyor. (Maşallah)

Begonvil kullandık çoğu yerde,çünkü yaprakları pek dökülmüyor etrafa.Resimlerden göreceğiniz üzere etrafımzı çok kalabalık değil.Çünkü biz artık köylü olduk :)) Büyükşehire geçtiğimiz için artık mahalle diyoruz ama burası Çalış'a göre bir köy.Bu taraflarda daha çok bahçeli evler, villalar olan bir mahalle.7-8 km Fethiye'ye.. Muğla yolunda.


Ateş büyüyor...Çağıl gelmeden çok büyümesini istemesekte resimlerinden bile belli büyüdüğü..

Bunlar on gün öncesinin resimleri.Şimdi o bölge ağaçlar ekilmiş halde, hatta Uzunbey sebze bahçesi de yaptı.Ben... Daha bahçeye çıkacak zaman bulamadım ne yazık ki.. Eve yerleşemedim daha.İş, parti, toplantı derken gün içinde bir kere çıkınca eve girmem akşamı buluyor.Bu yüzden daha tüm kutular açılmadı,zaten dolap eksiğimiz olduğundan bazı eşyalar dolap bekleyecek açılmak için.

Evin bu sarı rengi değişti, kese kağıdı rengi oldu.Bu rengi beğenmediğimizden biz boya aldık,müteahhit de boyattı sarı olan kısımları.Yeni resimleri eklerim,şimdi evimiz daha karakterli gözüküyor.Verandanın yapılacağı alan burası.
Öndeki yeşil bitki çıktı, yediveren limon o kısımda tek kaldı,önünde güller var ve duvarlarımız beyaza boyandı.Kedi, komşu kızı ama biz taşındığımızdan beri bizim kızımız oldu, Ares ve Ateş'le de anlaşınca gece yatıya bile bizde kalmaya başladı. Dolayısıyla adını değiştirip bizim kızımız yaptık kendisini,pek şikayetçi olduğunu söyleyemeyeceğim.. Adı " Erika" oldu :))
Erika ve Ateş...
Bu hafta bir de kedi oğlumuz oldu. Sokakta kimsesiz kalınca sanırım bir buçuk aylık  ya da daha küçük bir yavru kedi de bizi buldu.Onun adı da  "Ponçik " oldu. Dört çocuklu bir anne oluverdim bir haftada... Ponçik ve diğerlerinin resimleri İnstagram'da adım soyadımla kayıtlı hesabımda :)) Evin başka resimleri de. Facebook ve İnstagram aynı isimle gitsin dedim. Blog kendine münhasır.. :)
Evimin karşısı sağda gördüğünüz orman manzarası.Evin yan tarafında açıklık dediğim manzaranın bir kısmı bu.Alabildiğine yeşil yani.. Bu evde geç yatıp,erken kalkıyoruz. Genelde sık acıkıyoruz,bol oksijenden olduğunu düşünüyorum.Ormandan çıkan eşek arıları bizim evin terasına yuva yapmayı seviyorlar, bunun için yapabileceğiniz bir öneri varsa memnun olurum.Gerçi arı alerjimiz yok ama yine de arı alerjisi olan arkadaşlarımız geliyor sık sık. Bizim ev dahil üç tane aynı modelde birbirinin bahçesine komşu müstakil evdeyiz. Önceden bir tanesi satılmış, onlar Fransa 'da yaşıyorlar,senede bir ay geliyorlarmış şimdilik,ikinci olarak biz aldık, biz alınca da diğerini bir tanıdığımız aldı, bize komşu geldi :)

Bu traktör Fethiye'de 1946 yılında ilk alınan traktörmüş,Kipa da sergileniyordu, bende çektim.
Kaktüslerimi getirdikçe yerleştiriyorum.


Bahçeye yayılmaya başladık, beş sene sonrasını merak ediyorum :))



Demirleri yaptırdık, bazıları veranda için söküldü bu ara..Begonviller dikildi. Saksıdaki defne ağacı. Arada mandalinalar var,ve melisa diktim özellikle.Evdekinden çelik yapıp getirdim. En güzel kokulu bitki bence Akdeniz'de melisalar.

Güneşi yedikçe bazı kaktüsler süper oldu,bazıları bozuldu.Evin arkasında ve etrafımızda ara ara büyük seralar var.Satıldıkça bahçeli evler ve villalar yapılıp İngilizlere ve Türklere satıyorlar.Bu bölgede yerleşim  genelde böyle.

Yeni resimler ve yeni haberler daha sonra. Yazmayı özlemişim... :) Bundan sonra bol bahçe ve yeşil çevre resimleriyle beraberiz.

*Başlık:
eylül’dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm
bir zaman 
en çok sesini aradım.
gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
gözlerini sildi zaman..
dedim ya... eylül’dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya.

Cumartesi, Eylül 13, 2014

"Issız tepelerde güneşe bakıp saati tahmin etsem; Haberim olmasa hiç perşembeden, pazartesiden…" *

 
Yazmama rekorumu kırdım sanırım.Üç gün sonra neredeyse bir ay olacakmış.Bu yüzden hemen bir yazı girmek istedim.Ben iyiyim, yoğunluktan ve taşınma sebebiyle yazı yazamadım. Bir kaç karar vermemiz gerekiyordu, sanırım bizim için en doğru kararları verdik Uzunbey'le. Yeni bir eve geçiyoruz.Daha sakin,hep istediğimiz tarza bir geçiş belki.. Şimdilik  daha şehrin uzağında ve doğayla iç içe. Yeni bir  başlangıç gibi, belki de ihtiyacımız vardı :)  Bilmiyorum, birden oldu.Yeni eve ve sıfır bahçeye hep beraber taşınacağız yani.. Köpeklerimiz ve çiçeklerimizle.. Sonra da oğlumuz bizi ziyaret edecek kısmetse.. Ona hazırlanıyoruz aslında.O geldiğinde hazır olmak istiyoruz. Bütün yaz yoktu, işe girdiğinden gelemedi.
 Kitaplarla ilgili bu güzel bloğu hala keşfetmediyseniz,lütfen keşfedin.. Ben de yorumlardan bir kitap kazandım :)

 Daha önceden Leylak Dalından hediye gelen bu kaktüslerde büromda hala asılı...

 Buraya Osmanlı kahvecisi açıldı.Antalya menşeliymiş.Fatoş'la arada gidip kahvelerini deniyoruz. Ben sade içtiğim için sanırım sadece normal ve damla sakızlısını seviyorum.
 
 Bunlarda kahve bloğu için aslında...  http://fincandakimucize.blogspot.com.tr/2014/09/gozlerin-gokyuzunde-bir-dolunay.html#comment-form  Ben yazdım bu sefer.
 Osmanlı Kahvesi.
 Aksazlar' da piknik yaptık bir ara...
 Karagözler Mahallesi..
 Aksazlar Koyu.

 Ares
 Çay keyfimi hiç bir şeye değişmem.
 Arkadaşımızın Ovacıktaki evi.

 Kabak koyu kahvesi... Olive garden.
 Olive Garden..
 Kayaköy Art Cafe...



 Ressam arkadaşımız çalıştırıyor orayı.
 Hem ev hem cafe.Bazen resim sergileri de oluyor.


Burası Dalya Life...Daha öncede yazmıştım sanırım.Arada gidip yemek yiyip,dinleniyoruz.
 Ölüdenize geldiyseniz de kesinlikle Sun City'nin plajına gitmelisiniz diyorum.
Sun City plajı - Ölüdenizin içinde.

Bu da benim balkonda son kahve keyfim... Umarım gelecek hafta yeni yazılar yazabilirim.

Bu arada Gülsen Hanımın son kitabı çıkmış.. TIK..  

*Başlık : Turgut Uyar.