Cumartesi, Temmuz 31, 2010

neresi açık adresin neresi yören..

Evdeyim, öğleden sonra dörtte Fethiye Kültür Merkezinde seminer ve kitap imza var, oraya gitmeyi düşünüyorum.

Çok sıcak. İnsanın canı evden çıkmak istemiyor. Ya deniz kenarında gölgede yatıp kitap okumalı insan ya da düşlere dalmalı :)

Bu mevsimde kaçmalı buralardan, kuzeye.. Diyeceksiniz ki her yer sıcak, böyle değil, en azından burası kadar değil.

Gezginler Kulübü yarışma açmış,çok güzel.. Bakmak isterseniz.

Birde bu var,sabahtan beri dinlediğim.. :)

Ekolojik Restorasyon

PROGRAM AKISI: 31 Temmuz: Açılış ve programın halka tanıtılması

Dünyadan Ekolojik Restorasyon örnekleri- Agustin Sepulveda'nın konuşması
Görsel malzemelerle ekolojik restorasyonu ve beş günlük kurs programının Fethiye halkına tanıtımı ve Emet Değirmenci’nin Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayınlanan Kadınlar Ekolojik Dönüşümde kitabının tanıtımı ve imza etkinliği.
Bu bölüm ücretsiz olup herkesin katılımına açıktır.

Kokteyl ve sergi:Dünyanın çeşitli yerlerinden ekolojik restorasyon örnekleri

Etkinlik yer ve zamanı: Fethiye Kültür Merkezi, öğleden sonra saat 16.00

Cuma, Temmuz 30, 2010

Bu su hiç durmaz.

2-3 gündür sürpriz misafirlerim var.Dayım,hollandadan bir arkadaşını ve kendi ailesini alıp geldi, güney turu yapıyorlarmış arabayla.Kendisi çok alem ve çılgın biridir :)) bizim ailenin en farklı kişisi..Kimse ona benzemez,o da kimseye. Devamlı yurtdışına gelip gittiğinden yollara alışık.Navigasyonu var, adını Fikriş koymuş, (anneannemin yeğeni, çok sevdiğimiz bir çeşit elinde büyüdük diyebilecekleri biri ve çok konuşmayı sever :)) Geldikleri araba hollandadan gelen arkadaşının arabası, hollanda plakalı..
Kendi arabasına da Şükriye diyor, o onu çok seviyormuş.Onu hiç mahcub etmemiş..Sorun çıkmazmış onunla giderken falan.. O da anneannemden çok önce kaybettiğimiz tüm akrabalarına evini açıp, bizi ana gibi kucaklayan Fikriş'in ablası. Ben çocukken vefat etti, ama hala unutulmayan ve adı geçtiğinde duygulandığımız teyzemiz.. Dayım onları anlatırken Şükriye Teyzenin kuzinede yaptığı Dızmanalar ve hatıralar gözümün önünde, resmi geçit yaptılar tek tek. Balkonda oturduk, Hollandadan arkadaşı ve o, hem babamın öğrencisi hem de memleketlimiz. Ben onların delikanlılık zamanlarını bildiğimden ortak konu çok.En çok da gençliğinde onların lise müdürleri olan babamı konuştuk. Uzunbey'e maceralar anlatıldı, Çağıl dedenin bu hikayelerini dinlerken mest oluyor.Gerçi şimdiki dedeyle bu anlatılanlar o kadar farklı ki ,evrim geçirmişi diyebiliriz. Onlar okulun en azılı çocukları, sigara içip bilardoya giden, haytalıktan okulu kıranlardan. Bende babamın öğrencisiydim bir zamanlar, anlattıkların hepsini yaşadım. Çok sert bir öğretmendi gerçekten. Bir kere eskilerden konuşurken neden öyle olduğunu bana şöyle izah etti. Lise Demirköy'e geç açılır. İlk öğrenciler ortaokuldan sonra ara verdiklerinden hepsinin kahve,içki ,sigara kültürü süper ve yaşları büyük.Babam zaten 23 yaşında, okula müdür olduğunda. Ben öyle olmasam onları sokaklardan okula alamazdım dedi, hak verdim.

Bodrumdan geldiklerinden yolda bana açıp sordular adresi, bende tarif ettim ve sokak numaralarımız var bizim. Yani her sokağın bir numarası var, 950.sokak gibi.. Navigasyonum var ben her yeri bulurum dedi.Hadi be dayı dedim,orası Avrupa burası Anadolu,buralarda kaybolursun dedim :)) Yok bu Fikriş her yeri tarif ediyor dedi. Neyse en son Çiftlikten aradı ki zaten Çalış'ta oturduğumdan taş çatlasa 20 dakikada gelmesi lazım.O arada ben soruyorum ama gelip seni girişten alayım mı diye,yok ben geleceğim diye istemiyor.. Pilav yapıyorum bir yandan bir ara bir baktım ki yarım saati geçmiş. Aradım -çoğunlukla adıyla hitap ediyorum, benim alışkanlığım zaten yaşa bakmam, 1956 doğumlu.. Esat ,nerde kaldın be kuzum, kayboldun sen sanırım :)))) Zorla nerede olduğunu sordum, etrafa bakıp söyledi,İlçe Kütüphanesi yazıyormuş :)) Merkezde, 4 km geçmiş bizi .Bu 2-3 gün boyunca böyle devam etti, oradan dönüşte de çıkıp anayoldan aldık.

Muğla yoluna yakınım ben, ve öyle bir mahalledeyim ki bu mahalle kurulurken burada krom çıkıyormuş Karagedikten, denizden yükleyip Avrupaya götürüyorlarmış. Zamanın madende çalışan Fransız mimarı çizmiş burayı, Paris gibi ortaya bir meydan, sonra o halkalar büyüyerek etrafa kocaman daireler şeklinde yayılıyorlar.. Yani meydandan bir sokağa girdiğinizde o sokak o kadar büyük bir daire ki yayan yürüdüğünüzde kaybolabilirsiniz, arabayla da dikkat etmeniz gerekir.Her sokakta bahçeli,havuzlu evler ,villalar var, eski taş evlerle yeni lüks villar içiçe. Yani hepsi birbirini andıran sokaklarla dolu. E yabancı olunca da eliyle koymuş gibi evi bulan zor oluyor..

Masa örtüsü yine annemden.. Eski oda takımından ben istediğim için yapmıştı...

Dayımın Fikrişi böyle işte, en yakın caddeyi yakalıyor ancak.Biz gidip alıyoruz zorla. Şimdi giderken de çevreyoluna yakın götürdüm, Antalya-Muğla karayolu, bana gelirken çok kolay ama ama giderken tek yön sokaklar olduğundan yine bir daire gitmesi lazım,anlatmak zor geldi,eşlik ettim.
Genelde balkonda oturduk ve sohbet ettik,onlar bir Ölüdeniz yaptılar, birde Faralya. Okul arkadaşları var orada,onun yerine gidip baktılar. Bende daha önceden görüşmüştüm onunla. Genelde buralarda ıskalamamaya çalışıyoruz böyle şeyleri.Geçen haftalarda Ersan, şimdi Esat, bu ara bol bol eski muhabbetleri yaptık,hoşuma gitti.
Kendime bir nescafe yaptım, balkonda içiyorum.Hafif bir esinti var, güneşin altına çıkılmaz bugün, birara Burcuyla konuştuk, Çağıl evde, beraberiz.
Balkondaki kaktüslerim.

Uzun zamandır kaktüs fotoğrafı koymamışım.
















Salı günü Saklıkente ve Tlos'a gittik iş için. Çağıl'da geldi, hepberaber yemek yedik, bir şeyler içtik ve akşam döndük.

Bu sefer farklı bir yere oturduk.
Pazartesi akşamı Kayaköy Sarnıç'ta Bülent Ortaçgil konserindeydim. Konser çok güzeldi,sesi iyi çıkıyor ve şarkıları keyif alarak yorumluyordu. Zaten severdim, daha da sevdim.

Kalabalıktı ve çoğu şarkıyı herkes mırıldandı..Geçen hafta buluşup yemek yediğimiz arkadaşlarımızda geldi son dakikada, bizde Ekin Abla ve Candanla gitmiştik konsere.
Benim çok sevdiğim ikinci sırada çıktı,Ortaçgilin dingin sesiyle dinlemek süperdi :) Ekşi'de de zaten anlatmışlar..
Bu hafta az yazı yazdığımdan geçen haftaki yemeği yazamadım ama ayrıca bir gün gidip görüntüleyeceğim çünkü misafirlerimizin yanında fotoğraf çekemedim.İşte geçen hafta gittiğimiz enfes yerin adresi.. İzela Restaurant- Günays Garden. Yemekleri için butik restaurantı, butik tatiller için evlerini tavsiye ediyorum.Bu kıyağımı unutmayın. Hani sevgiliyi alıp kaçılacak yerlerden :)
... ... ... ...
Ben insanlara kolay küsmem,kolayda gücenmem.Özellikle sevdiklerime karşı fazla müsamaha gösteririm.O çizgi kolay kolay taşmaz.Sadece taştığı zaman da kolay inmez aşağı.Bir çentik atarım oraya o çentikler çoğalırsa düşünmeye alırım ancak. Yani benim bir arkadaştan vazgeçmem ancak çok büyük hatalarla olur.Kolay kolay peşini bırakmam dostlarımın. Araya para işleri sokmam, beklentim yoktur.Yani ben ona bunu yaptım o da bana bunu bunu yapmalı diye.Yaparsa yapar,yapmazsa üstünde konuşmam da.
Kendim yetebildiğim herşeyi kendim yapmaktan hoşlanırım,bir başkasından beklemem. Yapmasını da istemem. Tüm gücüm kendi yettiğim kadardır ama sınırı yoktur, yani olayına göre sınırını ben belirlerim.Birilerinin beni yönlendirmesinden hoşlanmam, izin de vermem.Bu bir ültimatom değil, sadece hakkımda küçük bir bilgi :)
Benim "keşfetme isteğim kendimi anlatma isteğimden oldukça fazla aslında ama durum müsait olmayabiliyor bazen.

Pazar, Temmuz 25, 2010

Çoban Yıldızı

Bu sabah 4'te Uzunbey'i istanbula yolcu ettik Çağıl'la. Bir Dalaman yapıp geldik gün ağarmadan. Bu yüzden geç kalktık.Planlarımızda deniz kıyısına kahvaltıya gitmek var, bu saatte kahvaltıyı hele de pazar kahvaltısını atlamayalım dedik.Biraz da anne-oğul deniz keyfi yapacağız. Yarın Uzunbey dönecek, bugün başbaşayız.

İlacımı alıyorum, zaten saatin geldiğini ağrıdığından anlıyorum.Demek ki hala geçmemiş iltihabı.Normalde ağrım yok, dün evde biraz işlerimi bitirdim ki bugün keyif yapalım.

Ve bugün Çarli'nin doğumgünü .. Daha dün akşam konuştuk. Sınav konusunda en büyük yardımcımız o. Bize liste hazırladı,onun üstünde çalışıyoruz şimdi.

Ares sıcaklardan balkonu mesken yaptı.Allahtan bu sene biraz da rüzgar var ve arada esen tek yer benim balkonum sanırım.

Çarli buradayken onu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha farkettim. Yoğun iş temposu yüzünden telefon trafiğimiz onunla daha sınırlı. Ancak İstanbula gittiğimde ve canım sıkkın olduğunda daha çok görüşüyoruz.O konularda can simidimizdir. Gerçekten başka bir bakış açısı vardır ve rahatlatır insanı. Çağıl'da ona bazı huylarından ve dış görünüşten benzediğinden bazen bende ona sataşıyorum senin kızında bana benzeyecek diye :) Koyu kestane dalgalı saçlı, ısırmalık tombiş kolları ve inat mı inat yuvarlak suratlı bir kızı olsa kötü mü olur şimdi :)) İnatlığı kendini sevdirmekten hoşlanmadığından ve halasına benzediğinden :P
Yoksa annesi sarışın ,mavi gözlü babasıyla aynı meslekten biri.. Çarli de olsun be abla diye benim gönlümü alan, insanların üzülmesinden hoşlanmayan, ne zaman arasak bizi geri çevirmeyen ve herzaman aradığımız desteğini yanımızda bulduğumuz Çarli'miz ..

Çarlim, doğumgününü kutluyorum.Umarım en kısa zamanda görüşürüz, çocukluğunda hep çok merak ederdim hangi mesleği yapacağını, bence sen sana yakışan işi ve aileyi bulmuşsun. Nice yıllar ve güzel günler diliyorum eşinle ve bizimle :))
Tekrar Fethiye'ye bekliyorum..

Seni seviyorum...

Sen Teoman seversin..Bilirim. (Hüzünlü bir şarkı ama hüznü senin duyarlılığından,yaşamından değil! )

Cuma, Temmuz 23, 2010

sevgi anlaşmak değildir

Perşembe gecesi hastalandım. Tüm geceyi iltihaplanmış dişimin ağrısını tüm yüzümde ve dişlerimde hissederek sabahladım. Yüzüm şişmedi ama ağrıdan bir ara ne yapacağımı şaşırdım.Sabahleyin sızmışım. Diş doktoru arkadaşımdan antibiyotik ve ağrı kesici ismi aldım ,onlar iyi geldi.Tüm günü ağrım azalmış ama uyuklayarak geçirdim. Çağılda benimleydi,zaten hasta olduğumda o bana bakar genelde. Akşam yedide gözüm açıldı ancak.
Hem açılmak hemde karnımızı doyurmak için denizkenarına yemeğe gittik. Yanıklarda Denizyıldızı diye bir yer var. Yanıklar köprüsünden giriyorsunuz,deniz kenarında. Gündüz plaj ve yemek üzerine servis veriyor..Biraz daha uzak ama sessizlik aradığımızdan bize iyi geldi.Yemekleri de iyiydi.
Biraz hastalıktan biraz da başka şeylerden keyfim yok. Burası gündüz ve gece çok sıcak artık,klimayla zaten aram yok, açınca da rahatsız oluyorum. Akşam rahatsız etti soğuk. 15 temmuz -15 ağustos arası buralarda yaşam böyle. Kaçmak lazım, kaçamazsanız da eziyet gibi geliyor yaşamak. Hastayım,yaşıyorum...

Bugün yemekten dönüşte arabada dinledim, birde teoman söylemiş..

Çarşamba, Temmuz 21, 2010

yağmur olup yağsan sen üzerime..


Kabak Koyu
Canım fazla yazmak istemiyor, kimseyle uğraşacak keyfim yok, hatta bulaşanlar olursa pişman olur diye tabela asasım var.. Bu yüzden kısa kesiyorum.O gün Uzunbey'in eski arkadaşlarıyla eski Datça'da buluşma planlarımız suya yattığından uzunbeyin yoğun ısrarlarıyla ve çok yorgun olmama rağmen Kabak Koyu'na gittik. Orası hele de yürüyüş için yorgun gidilebilecek bir yer değil.Bunu anladığımızda çok geçti ama yediğimiz nefis yemekler yanımıza kar kaldı ve yürüyüşten sonra gerçekleştirdiğimiz köşkte uyku seansı nefisti.. Sonraki fotoğrafta göreceğiniz üzere karadut şarabı da uyku öncesi keyfimize keyif kattı.

Biz Faralya'nın son durağı olan Kabak Mahallesinde bulunan Olive Garden Cafe-Restauranta gittik.Arabayı orada bıraktık, kendimiz kaşındık ki aşağıya yürüyerek inelim ve dönelim diye düşündük,oysa yorgunsanız ve de belli bir disiplinde değilseniz ne işiniz var o tepelerde..? :P diye adamla dalga geçilir,hatta inilir,kesinlikle söylenerek çıkılır.Mesafeyi görünce bana hakvereceksiniz.. Macera düşkünü ve sporcu değilseniz kesinlikle aşağıya kadar arabayla inin derim.Girişte bir kapı var, herkesi içeri salmıyorlar,yolun tehlikesini kabul eden giriyormuş diye de uyarayım.Yürüyerek ise gayet güzel inebilirsiniz, yürüyüşçüleri engelleyecek bir durum yok.
Hatta yürüyün, gördüğünüz en güzel deniz manzaralarından birini izleyerek hem de..
Bu güzellikler bizim gittiğimiz yerde yediğimiz yemekler,her ikisi de nefisti,benim tabağımdaki kaşarlı ve mantarlı tavuk sarmayı uzunbeyle bölüştüğümüzden tabak pek iç açıcı durmuyor ama tadları nefisti.Diğer bir yemeği de yine bölüştük ki bu porsiyonların ne kadar doyurucu olduğunun resmidir. Güveçte köfte de güzeldi,ekmeği kendileri yapmıştı-artık ev yapımı ekmekler olmazsa sofra bana cazip gelmiyor da-
Yemekle soğuk bira,yemekten sonra da karadut şarabı sonra uyuduk işte köşkte,akşamüstü serinliğine kadar.
Yarı yoldan Kabak Koyu görüntüsü..
Kabak koyu

Özellikle kumu görünsün diye çektim bu pozu.

Ares bayıldı..

Koya inmeden az önceki görüntü..

Fotoğraf sırası tersten oldu yine..Sondan başa doğru bakacaksınız :))
Böyle yollardan indik, yürüyüş yolu izleri olduğundan kolayca kestirme yolu takip edebiliyorsunuz..
Havada yüzüyormuş izlenimi veren kayık.. Çok güzel bir deniz,etraf sessiz, ama çok sıcak.

Arada araba yolundan geçiyorsunuz,burası değil ama bir yerde yol o kadar dikti ki nasıl çıkacağız diye düşünmedim değil..Bu yüzden geri çıkarken az fotoğraf var, normal çekişli arabada geçmez sanırım o yollardan..

Kabak


Yukarıdan indiğimiz yollar,sadece havlularımız ve su şişelerimiz olmasına rağmen dönüşte kendi çantasının yanında benim sırt çantamı da uzunbey taşıdı çoğunlukla :))

Yürüyüş yolunda Olive Garden tabelası..
Olive Garden da ördekler..Dinlenmek için nefis bir yer.Yürüyüşten ve denizden yorgun gelip,duş alıp nefis yemekler yedik,uyuduk,çayımızı içtik ve gayet güzel de hesap ödedik.. Yediklerimiz bir gece önce yediğimiz yemeklerden kat be kat lezzetli idi.Dinlenmiş olarak eve döndük.

Bu mesafeden aşağı inip tekrar geri döndük.. Yorulduk ama güzeldi.

Bu bungolovlarda konaklayabiliyorsunuz.Şimdilik yüzme havuzları yok,seneye olacakmış, şimdiden bekliyorum,o zaman aşağı denize bile inmem ben. Yemeklerde cabası.

Tam kaybolmalık bir yer, yani beraber kaybolmak isteyenler için :)
Kabak Koyu yürümeyi sevenlere ve kampçılar için önemli, unutmayın .. Bizim gibi keyif yapmak isteyenler ve kaybolmak isteyenlere, birde güzel yemek yemek isteyenlere de kesinlikle Olive Garden diyorum..

Yukarıdaki Kabak Mahallesine giderken sağdan kamp yazılarını görünce biz yanlış sapmışız, bu yol aşağı Kabak Koyuna inen yolmuş, dönüp Kabak Mahallesinde son duraktan biraz aşağı inip arabayı olive gardena bıraktık biz.
Sonra yürüdük..Çok yorulduk, dinlendik ve akşam geç vakitte eve döndük.
Bugün çarşamba ve biraz sonra Ahmet Ümit'in kitap imza gününe gideceğim..Oradan da kayaya geçeceğiz..Burcuya doğumgünü hediyesi kitap imzalatacağım :) Kendime de ..
Sabahtan beri bunu dinliyorum.. Yağmur olup yağsan üzerime.. (Listede 2. sıradaki parça-asla-)

Salı, Temmuz 20, 2010

üstüme yıkıldı,dağ gibi hasret..

Gün batımında KAYAKÖY..
Bana az geldi ama herkes sormaya başladı hani yeni yazı diye :) Oysa son yazıdan bu yana günler nasıl geçti bilmiyorum.Bir yoğunluk bir yoğunluk anlatılacak gibi değil. Aradan seçip yazıyorum ortaya karışık ama esas yazı pazar günü yaptığımız Kabak yürüyüşüdür herhalde... Onu da bir sonraki yazıda yazabileceğim ancak.Bugün işteydim ve bütün gün bu yazıyı yazmaya çalıştım.Her zamankinden daha farklı geçiyor bu sene yaz günleri..Oldukça da sıcak, soğuk geçen günlere nisbet yaparcasına, gündüz dışarı çıkmak istemiyor insan.



Bu hafta misafirleri geçirdiğimizde cuma gecesi gittiğimiz Çin Restaurantı.. Hem çalışta hem de yemeklerini güzel.. Çin böreği benim ve Çağılın en sevdiklerinden.. Çin mantısı da güzeldi, belirteyim. Ana yemek içinde demir tava yedik ama fotoğrafı kötü çıkmış..Böreği ekstra istedik, paylaştık, hatta Çağıl ikinciyi istedi..


Ersan ve ailesi (teyzemin oğlu) geldiğinde çarşamba günü saat iki olmuştu. O gün evde yemek hazırladım ve Çalışta bir otelde kalan eşinin annesi , ablası ve oğlunu da bize alarak onları yolda karşıladım. Ersan çok önceden gelip Fethiye de tatil yaptığından son halini falan hiç bilmiyordu.
Bu yüzden hep nasıl büyüdüğünden ve değiştiğinden sık sık sözettik.
Her yer yanıp tutuşurken benim balkonum ve bahçem serindi, yemekten sonra da kıpırdamadık.Hem sohbet ettik hem de keyif yaptık biraz. Biz Ersan'la beraber büyüdük, o benden iki yaş büyük ve teyzemde öğretmen olduğundan genelde aynı ortamlara beraber girdik çıktık, bu İstanbulda da devam etti. O evlendiğinde teyzemlere yakın oturduğundan iş hariç yine aynı çevredeydik.Ta ki on sene önce biz buraya gelene kadar. Yine de her istanbul ziyaretimizde görüşürdük. Onlar da ani bir kararla geçen sene eşinin memleketi olan İzmit' e yerleştiler.Bu yüzden normalde çok sevinmeme rağmen onları her istanbula gittiğimde göremeyeceğim diye çok da üzüldüm. Neyse ki kışın gittiğimde Ersan İzmite uzaklığından dolayı çalıştığı özel okula daha yakın diye arada istanbulda kaldığından görüşme imkanımız oldu. Onunla görüştüm ama eşini de onun kadar severim ve onunla aynı şekilde görüşemediğimden çok özlemiştim.Bu ziyaret sayesinde hem çocuklarla hem de Güngör'le görüşme imkanımız oldu.
Çocuklarımız sanalda devamlı biraradalar, bu yüzden görmek hariç birbirimizden her daim haberimiz var ama gelmeleri hepimizi çok mutlu etti. Tabii ki onları otele gönderemezdim hatta gitselerde gidip alırdım.

Bu arada eşinin ailesini de otelde ağırlayıp oldukça iyi ilgilenen arkadaşlarıma da çok teşekkürler :)) buradan..

Bu kadar ayrıntılı anlatmamın bir sebebi onları çok sevmemizden ve de çok güzel zaman geçirip bizlere eski günleri hatırlatmalarından dolayı mutlu olmamızdır.Evimiz şenlendi, kalabalık bir aile olarak her yere iki araba gittik :)) ve en önemlisi Çağıl'ın sınavı açıklandığında birlikte kutladık :)) Ben yine de sonuçlar kesinleştiğinde paylaşacağım sizlerle,çünkü daha tercihler kısmındayız,puanı güzel ama sonuçlar belli değil.Sadece İstanbul olabiliyor diye müjde vermek isterim ama sanırım 2 tercihi olabilir dışarıdan, biri Ankara -iyi bir üniversite-belki biri de Eskişehir.. (Minimalist'in yanına :)

O gün akşama doğru Uzunbey telefon etti, biz Uzunbeyle tanıştığımızda benim ilk tanıştırdığım kişi aileden Ersan olduğundan onlarda iyi arkadaşlar. Hazırlık yapmamı ve hep beraber pikniğe gitmemizi önerdi. Onu işten alacaktık ama işleri bitmeyince o bizim olduğumuz koya geldi :))


Aksazlar da akşam saatlerinde girişi kapatmışlar , bu yüzden Letonya arkasındaki ilk koylardan olan Küçük Samanlık koyuna gittik. Adam başı 2 lira verip içeri giriyorsunuz. Biz köşklerde rahat oturamadığımızdan masalara geçtik,mangalımız ve her şeyimiz yanımızdaydı zaten. Günün geç saatlerine kadar orada piknik yaptık, denize girdik. Yoksa oradan da temin edebiliyorsunuz malzemeleri.Dönüşte ben otelde kalanları otele bıraktım, onlar Uzunbeyi takip edip eve gittiler. Geç saatlere kadar oturduk.. Sohbet ettik. Uzunbey bile geç yattı.. O geceden masa resmi hiç yok, hep onları çekmişim..Bu yüzden piknik görüntülerimiz yok.Kayaköy
Ertesi gün onlarla beraber yine otele uğrayıp diğer misafirleri alıp bu sefer Koca Çalıştaki Mutlu restauranta kahvaltıya gittik.Dünya çok küçük derler ya, onlar karı koca öğretmen. Güngörde eskiden özelde şimdi devlette çalışan bir öğretmen. Ersan hala özel de çalışıyor. Arabalardan indik, bir araba yanaştı otoparka 34 plaka ve içinden bir genç kız inip Ersan'a -aa öğretmenim, babam da sizi gördüğüne çok sevinecek falan dedi :)) bizde öğrenci velisi sandık.Meğerse Ersan'ın çalıştığı vakıf okulunun genel müdürü imiş :)) Bizle tanıştırdı, genel müdür çok hoş bir beydi, sekiz senedir her sene buraya gelirmiş, ailecek tatillerini burada geçirirlermiş, belki de Fethiyeyi bu kadar sevmesi hoşumuza gitti... Ailecek biraz sohbet ettik, biz kahvaltımızı ettik, ve deniz faslından sonra onlarla vedalaşıp Kayaköye geçtik.
KAYAKÖY

Kayaköydeki bir ağacın yaprak kenarında oluşan çiçeği..Çok ilginç geldi ve adını da bilemedik , ilk defa gördüğümüz bu ağacın..
Kayaköyde Bülent'in yerinde mola verdik. Sonra kendimizi taşlara vurup yukarıdaki küçük şapele doğru tırmandık. O kadar hoşumuza gitti ki akşam gün batımına kadar oralarda dolandık,tekrar bir deniz kaçamağı yaparız diye mayolarımızı dahi çıkaramadan hem de. Kayaköye gelen herkes gibi orayı çok sevdiler ve bende bildiğim oranda oranın özelliklerini anlattım.Şapele kadar çıkamadık ama ona çok yaklaşmışken dönmek zorunda kaldık diyebilirim.

O gün geç vakit eve döndük ve ertesi günü Bodruma erken gidecekleri için erken yattık. Gündüz yaptığımız kahve keyiflerinden fotoğraflar bunlar. O sabah LYS sonuçları açıklandığından Çağıl bize kahvaltı sonrası deniz keyfinde katıldı.

Sabah bir heyecan bir heyecan.. tv karşısında bekledik,bazen de balkonda..

Bu fotoğraflarda misafirler gelmeden önce Uzunbey, ben ve Ares tarafından yaptığımız yürüyüşten.. Oyuktepe koyları..


2. Karagözler..
Fethiye -Çalış


Karşıdan görüntü..

Geçen pazartesi ve salı işte yeni bir çalışmamız vardı,iki gün boyunca Kayadaydım.. Özellikle beşten sonra çıktım ki bürodan sıcakta insanın konuşacak hali kalmıyor, ilk gün yedibuçukta, ikinci akşam dokuzda döndüm. O saatten sonra Kipadan alışveriş yapıp eve geldim.çarşamba ve perşembe misafirlerleydim. Cuma günü de misafirlerim gittiği gibi işe geldim.Cuma sabahı erken kalkıp onlara krep yaptım, en ezineli beyaz peynirlisinden ve çilek reçellisinden, hatta çocuklar için çikolatalısından ve Bodruma uğurladım.O gece Çalışta Chinese Breeze'deydik.Cumartesi temizlik günümüzdü ve gece sevdiğim insanlarla, sevmediğim bir yere gitmek zorunda kaldım.Davetini geri çeviremeyeceğimiz biriydi, kaç senedir gitmediğim,sahibine uyuz olduğum bir yere gitmek zorunda kaldım,bilenler bilir,adını yazıp sinirlenmeyeceğim.. ama ,aması var işte, yemek tabağından daha yüksek ve yuvarlak kenarlı bir tabak düşünün,değişik bir şey yapalım uğruna herşeyi o tabakta servis yapan bir restaurant,yemekleri eh idare eder ama yaptığı bir çeşit yemek ( safranbolu kebabı mesela 37 lira) hiç haketmediği bir yere konuşlanmış olduğundan herkesin gidip yerinden etkilendiği bir yer, beach plaj diye havalara girmiş ama misafirimizin özellikle istediği Tortellini' sini menüden çıkarın hiç değilse dediği yer olarak en azından bizi tekrar davet etmeyeceğini umduğum yer olarak kalacak. ( Yazmayacaktım ama bilin ve kazıklanmayın buraya gelirseniz- Şat Restaurant-ÇALIŞ) -Orayı sevmediğim için fotoğraf yok-


Konuklarla muhabbetimiz çok iyi olduğundan gece güzel geçti, o ayrı :))

Pazar günümüzü ayrıca yazacağım çünkü fotoğrafları bu yazıya sığmaz, Kabak Koyu yürüyüş yazımı Likya Yolu gezginleri ve Kabak hayranları çok beğenecektir diye düşünüyorum :))

Bu hafta :
-21 temmuz saat 19.00 da Ahmet Ümit Fethiye Kültür Merkezinde Kitap İmza Günü var.
Ölüdeniz Belediyesi ve Natür Kitap Evi İşbirliğinde..
-26 temmuz da kayaköy sarnıçta Bülent Ortaçgil konseri var.Saat 21 .00 de.Giriş 30 lira.

Gelecek hafta:

Pastoral Vadi Ekolojik Restorasyon Kursu da bir yandan start almayı bekliyor.Eğer bir terslik olmazsa oralarda olacağım..İzlenimlerimi paylaşırım sonra sizinle..

... ... ... ...

Fethiye Pastoral Vadi
Ekolojik Restorasyon Kursu*
31 Temmuz-5 Ağustos

Latin ve Türkiyeli eğitmenlerle Pastoral Vadi'nin güzellikleri içinde doğanın ritimlerini içeren, eğlenceli oyunlar eşliğinde beş günlük yoğun bol uygulamalı doğayla uyumlu yaşam biçimi tasarım kursu.

Kurs ekolojik restorasyon, permakültür ve eko-turizm konusunda yıllarca değişik ülkelerden deneyimli Latin ve Türkiyeli eğitmenler Agustin Sepulveda ve Emet Değirmenci ile yapılacaktır.

Kurs sırasında ele alınacak ana başlıklar; Akdeniz bölgesindeki insan gereksinmeleri dikkate alınarak su, enerji, yasam alanı (ev/tesis) yiyecek ve ekonomi/eko-turizm olarak ele alınacaktır.

Kursun amacı nedir?
Akdeniz bölgesinin asıl geliri turizm olduğu dikkate alınırsa günümüzün küresel iklim krizi gerçeği sırasında gittikçe azalan kaynaklar, günden güne artan kuraklık, sel baskınları ve eko çeşitliliğin kaybolması, kirletilen doğa ve ekonomik olarak zorlanan insanları gündeme getirmiştir. Dolayısıyla hem var olan, hem de yeni kurulacak turizm işletmelerinin ekolojik, ekonomik ve sosyal olarak yeniden revize edilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu kursla bir taraftan yaşamınızı doğrudan etkileyen sorunlara çözüm bulurken diğer taraftan da ekolojik olarak kendine yeterli olmanın tadına ve doyumuna varacaksınız. Böylece bugünkü ekolojik ayak izinizi azaltabileceğiniz gibi aynı zamanda gelecek nesillerin yaşamına katkıda bulunacak bilgi ve beceriler edineceksiniz.

Kurs nasıl yürütülecek?
Kurs sırasında var olan bir/iki tesis pilot proje alanı olarak ele alınacaktır. Atıklarının değerlendirilip ekonomiye ve çevreye kazandırılmasından, suyu ve enerjisine kadar verimliliği, insanların etkinlikleri sırasında ürettikleri ve tükettikleriyle bilinçli ağlar geliştirmesi ve yerel ekonomi ve kültürün ekolojik ve toplumsal olarak restorasyonu dikkate alınacaktır.

Yaparak öğrenme önemli olduğundan mümkünse herkesin uygulamalarda aktif rol almasını bekliyoruz.

Kurs aynı zamanda her türden katılımcıya açık olup katılanlar öğrendikleri uygulama, bilgi ve becerileri, kendi yaşamlarında (ev, bahçe ya da çiftliklerinde) yaşama geçirebilecek şekilde dizayn edilmiştir. Eğitim sırasında olası çözümleri görebilmeniz için mümkün oldukça bolca görsel malzeme ve uygulamaya yer verilecektir.

Bu yoğun eğitim sırasında öğleden sonraları uygulamaya ayrılmıştır. Uygulama sırasında kursiyerler iki gruba ayrılarak iki değişik pilot proje alanında çalışacak ya da fiziksel durumları elverişli olmayanlar gözlem yapacaktır. Her günkü uygulama değişik konuları içermekle birlikte isteyenler beceri geliştirmek istedikleri alana göre uygulama yerini seçebilecektir. Uygulamalar sonunda yarım süre ile her iki grup bir araya gelip edindiği deneyim ve bilgileri geniş grupla paylaşacaktır.


Günlük program suresi: Yemek ve çay molaları dahil sabah 9 dan aksam 5 e kadar.

Akşam yemeğinden sonra sosyalleşmeye her günkü konuyla ilgili yuvarlak masa sohbeti ve eğlence!

Kursta interaktif öğrenme ortamı:
Ekolojik yaşam canlıların karşılıklı birbirini desteklemesi ve interaktif çabasını gerektiriyor. Kendi yaratıcı potansiyelinizi küçük katkılarla ortaya çıkarmaya ne dersiniz? Böylece bireysel ve toplumsal anlamda yaşamınızı ekolojik çeşitlilikle daha ahenkli hale getirebilirsiniz. Dolayısıyla kurs kaydı sırasında katkı koyabileceğiniz alanı bilmek isteriz. İsteğinize ve yeteneğinize göre bizden bazı öneriler:
- Kurs öncesi kendi isminizi doğal bir malzeme üzerine yazıp kolye halinde getirip takarsanız baştan birbirimizin adını daha kolay öğrenebiliriz
- Sabahları Yoga/Taichi göstererek grubun güne daha zinde başlamasına yardımcı olabilirsiniz
- Çaylar ve molalarda enstrümanınızla müzik yaparak ortama ahenk katabilirsiniz
- Ayrıca sizin sunacağınız başka önerileri de duymak isteriz....


PROGRAM AKISI:
31 Temmuz: Açılış ve programın halka tanıtılması
Dünyadan Ekolojik Restorasyon örnekleri- Agustin Sepulveda'nın konuşması
Görsel malzemelerle ekolojik restorasyonu ve yapacağımız beş günlük kurs programının Fethiye halkına tanıtımı ve Emet Değirmenci’nin Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayınlanan Kadınlar Ekoljik Dönüşümde kitabının tanıtımı ve imza etkinliği. Bu bölüm ücretsiz olup herkesin katılımına açıktır!


Kokteyl ve sergi:
Dünyanın çeşitli yerlerinden ekolojik restorasyon örnekleri

Etkinlik yer ve zamanı: Fethiye Kültür Merkezi, öğleden sonra saat 2-5 arası


Beş günlük eğitim sırasında ele alacağımız konular

Ağustos 1, 2010: Yeni kurulacak otel/tesisde dikkat edilmesi gereken noktalar ve var olan bir tesisi etüt etme
· Su kullanımı, enerji, verimliliği, atıkların yerinde dönüşümü, çevresiyle sosyal ekolojik ve ekonomik olarak uyumu
· Eko- turizm: Akdeniz de ve dünyada doğru ve yanlışlar
· Kırsal da agro turizm, kette bio /eco-otel' lerin çevre, ekonomi ve sosyal yapıyla uyumu.

Eko-turizmde ekonomi: Sosyal ve kültürel olarak kendine yeterli EKONOMİ yaratmak
Etik olarak çevresine sorumlu eko-turizm nasıl olmalı?
Sosyal ve kültürel zenginliklerin tanıtılmasındaki doğru ve yanlışlar
· Yerel üretim ve tüketime yönelik pazarlar ve bunların bölgesel, ulusal ve uluslararası ekonomiyle bağlantıları
· Dünyanın çeşitli ülkelerinden yöreye adapte edilebilecek örnekler

Uygulama:
Grup 1: Yeni kurulacak bir tesis
Grup 2: Var olan bir tesisin ekolojik/karbon ayak izini çıkarma

Agutos 2: SU tüketimi, sağlık, koruma ve geri dönüşümü:
· Arazi topografyasına göre suyu yer altında ve üstünde en verimli şekilde kullanma teknikleri
· Ekolojik sulama teknikleri
· Atık gri suyun geri kazanımı ve siyah suyun iyileştirilmesi
Uygulama:
Grup 1:Su hendeği ve su konturları yaratma
Grup 2:Gri suyu kullanarak yenebilir bitkilerle bir bahçe oluşturmak

Ağustos 3: Kendine yeterli YİYECEK üretimi için toprağı tanımak
Bitkiler, ağaçlar ve hayvanların projeye entegrasyonu
· Akdeniz iklimine uygun yenebilir yerel bitkileri tanıma
· Komşuyla paylaşılan yenebilir bitkilerden estetik çitler/sınırlar oluşturmak
· Atıkların dönüştürülmesi ve değişik yöntemlerle doğal gübre (kompost) yapma teknikleri
· Sivrisineklerle doğal mücadele yöntemleri

Uygulama:
Grup 1: İklim ve arazinin durumuna göre yenebilir bitkiler ve şifalı otlardan bir bahçe tasarımı
Grup 2: Toprağı biyolojik atıklarla zenginleştirmek: Atıklardan doğal gübre (kompost) yapma.

Ağustos 4 :Yerel malzemelerle doğaya ve iklime uygun sağlıklı YAŞAM ALANI oluşturmak:
· Pasif enerji kullanarak ekolojik ısıtma ve soğutma yöntemleri
· Akdeniz'e uygun geleneksel Türkiye mimarlığını tanımak ve Latin Amerika’dan öğrenmek
· Binanın izolasyonu ve manto lamada ve kullanılacak sağlıklı ve doğa dostu malzemeleri tanıma
Uygulama:
Dönüşümlü malzemeler (şişe, alüminyum kutu, araba lastiği vb malzemeleri mimaride estetik olarak kullanımı
Ağustos 5: ENERJİ ve enerji verimliliği
· Akdeniz’de güneş, rüzgar, hidrotermal ve biyo enerjinin ekolojik ve ekonomik olarak verimliliği
· Latin Amerika ve İskandinavya dan insani boyutta yenilenebilir örnekleri
· Enerji bilançosu çıkarıp alternatif önermek

Uygulama:
Grup 1: Çatıya günes paneli ya da rüzgar tribünü yerleştirme
Grup 2: Kompost yığınından duşta kullanılacak su için ısıtma sistemi kurma
Ağustos 6: Değerlemdirme ve kutlama: Bu bölümde halka açık olup ücretsizdir. Ancak kursa kayıt yaptıranların konaklama gideri kurs ücretleri içinde değerlendirilecektir.

Daha fazla bilgi ve kayıt için:
Pastoral Vadi:
http://www.pastoralvadi.com/eng/index_eng.html
Tel: Phone : +90 252 633 6627
"Ahmet Kizen" ,
*. Program permakültür ve eko-turizm uzmanı Emet Değirmenci tarafından hazırlanıp kurs Şilili eko restorasyon uzmanı Agustin Sepulveda işbirliğiyle yapılacaktır.
... ... ... ... ..
Bugün BURCU'NUN DOĞUMGÜNÜ.. Yine bir 20 temmuz ve yine uzaktayız. Daha güzel şeyler yazmak isterdim ama ellerimden dökülen kelimeler bunlar oldu. İyi ki doğdun Burcu, sana yaşgünü hediyesi olarak ben gelmek isterdim..
-Bana bakma aşırı sıcaklar sanırım beni böyle hüzünlü yapan, :) yaramadı herhalde.. Demek ki neymiş sadece sarı sarı yapraklar insanları hüzünlendirmezmiş..
not: 1 - Bu cümleden sonra eklemek istedim ki bazen içimden geçenleri yazamamışım bloğa.. Bazen başkaları ne düşünür diye dürüst olamamışım sanki. Daha sade ve daha umarsız yazmayı hayal ediyorum kendim için. İnsan hayatında sadeleşmeye gitmeli. Olabildiğince kendi içinde yapmalı bunu.Bugün farkettim ki başka insanlar bazen beni çok bağlıyor, ya da hep bir şeyler için hesap veriyor- vermeye zorlanıyorum. Yani başkası için hesap olmayabilir ama bana hesap gibi geliyor, ben başkalarına kendimi anlatmayı sevmiyorum.Beni olduğum gibi kabul etmeliler, başkaları için tutum değiştirmemeliyim.Sırf bunun için bile arşivimi herkese açık tutuyorum ben beş senedir oysa orada en saklılarım ,en gizlilerim var.Yani okurken bazen geçmişi, bunu niye buraya yazmışım ki gibi bir hisse kapılıyorum.Bazen çok kızmışım,hıncımı kelimelerden almışım. Bazen neye kızdığımı bile hatırlamadığım yazılar var, saçma geliyor şimdi ama yine de orada olmalarını seviyorum işte. Orada hasret var, özlem var, ayrılık var. Kısaca ben varım.
Başladığımdan beri başkaları için yazmadım ben. Burası yazarken benim rahatladığım bir yer.Kimse okumasaydı bile yazardım..
Ve bugün yine canım sıkıldı, bugün bir tanıdığımız bana Çağıl'ın dayısı (uzman rehber ya) tercihlerini yapacak sen niye araştırıyorsun ki dedi.. İyi de ben hala insanlara neden araştırdığımın hesabını vermek zorundamıyım..?Sadece o da değil ki.. Herkes bugün bana takmış gibi.. İyi de ben yanlış olabilirim ama bunu bana söylemek için herkes sözbirliği edince benim inat damarım daha çok tutuyor..Bırakacağım varsa da bu sefer bırakamıyorum. Hem bence bu işleri başkalarına bırakanlar o işleri önemsemeyenler, ben öyle olmak istemiyorum. Hoşuma gidiyor bunlara bakmak, keşke bazen davranışlarımıza da link verebilsek yazılarımızdaki gibi, neden böyle yapıyorsun diyor mesela,uzun uzun açıklama yerine link ver görsün neden öyle olduğunu.. Artık nerden verirsin linki bilmiyorum ama :P Yani neden böyle yaptığımın açıklamasını nasıl yapayım ki..? Sadece bunun için tek çocukla kaldım ben desem.. Onunla ilgilenmek bana keyif veriyor, onu düşünmek beni mutlu ediyor desem, hadi olmadı düşkünüm evet aklım onda olacak o okuldayken desem.. Benden uzak bir şehirde olmasına başkaları kadar kolay alışamayacağım desem. Gizli gizli onu özleyeceğim desem. yokken buraları bana dar gelecek desem.Manyak derece de dünya bir yana o bir yana desem anlarlar mı ki..?
Onu o kadar boğduğumu düşünmüyorum birde.Bunları düşündüğüm gibi uygulamıyorum ki , yani normalde yazdıklarım okuyunca abartı geliyor sanırım. Ya da dışarıdan bakarken nasıl görünüyor bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.Bizde böyle.
İşte böyle blog, kendimi sana anlattığım kolaylıkta başkalarına anlatamıyorum demek. Muhtemelen ben başaramıyorum. Bazen ortadan yok olasım geliyor, kimseyi aramadan, şu kaybolma hissi beni bu kadar çok rahatlatmasa, bazen bundan bile korkuyor oluyorum itiraf edeyim.
Canım sıkıldığında kaybolsam, bir daha ortaya çıkmasam. Kimseye hesap vermesem, kimseden de hesap sormasam ne güzel olurdu..!!
Geçen günkü piknikten güzel bir şarap vardı, kalkıp onu içeyim ben. Bu sıralar hatlarda tutukluk var, insanlarla bağlantım gidip gidip geliyor ...
5 gün evden çıkmasam ne güzel olur :)) beş gün kesmez ıssız bir adaya gitsem .. Ya da birileri beni rahat bıraksa.. ne güzel olur.
Saat: 4.56 yine asi gece kuşu modlarındayım. Burcum normal bir doğumgünü yazısı olmadı farkındayım ama yanında olsam bunları benden böyle dinleyeceğinden bugün piyango sana vurdu, sana anlatır gibi yazdım bende..Doğum günün kutlu olsun benim küçük kardeşim.Sanırım beni bu dünya da en çok dinleyen sensin. Blog bile senin kadar dinlememiştir beni..
Seni özledim.. Senle konuşmayı da.. Eski yazılardan birine link vereyim ve oradan tekrar hatırlatayım seni ne çok sevdiğimi..
Herkese "Hayırlı " günler dilerim..