Harika bir bağbozumu geçirdik Kırklareli Şenliklerinde. Pazar günü Camlija Bağbozumu vardı Çamlıca' nın bağında. Annemler Yayla parkında kaldılar, biz Fehmi, (Burcunun eşi ), Levent, Solmaz Teyze ve Nilsu ile beraber gittik. Daha doğrusu Necdet Abi ( Kırklarelindeki kuzenimin eşi), bağlara danışmanlık yaptığı için herkesi tanıyor ve daha önceki senelerde komitede çalıştığı için aktif olarak şenliklerde gönüllü çalışıyor. Onun sayesinde bizde bir kaç yıldır İstanbul'dan kalkıp şenliklere özel olarak katılıyoruz.
Bağbozumu halk oyunları grubu dansı ile başladı. Klasik müzikle ara ara devam etti. En hoşuma giden bağda çalışan
emektar kadın işçilerle kasap oynayan bu güzel kızlardı. Bağlarda kadın işçi çok ve çok çalışkanlar, aynı zamanda sık sık eğitimlere katılıp işlerinde ustalaşıyorlarda.
Fehmiyle oturduğumuz yerden seyrettik. Gidip bağdan ( oturduğumuz yerin hemen arkası) üzüm topladı herkes. Benim enerjim ancak bağa gitmeye yetti. Fazla kımıldamadım, enerjim tükenmesin diye 🙃
Bu üzümün özelliği çam kozalağını andırmasıymış. Bağın sahibi Mustafa Çamlıca küçük bir sunumla bağın özelliğini anlattı hemen.
Emekçi bağ işçileri kadın çalışanlar, en çok onlar haketti bence eğlenmeyi..
Hep beraber bir foto çekilelim dedik 🙂 Benim saçlar yeni yeni uzadı.Şimdi kıvrılma evresinde olduğundan biraz şekilsiz, böyle apaçi gibi geziyorum bu aralar.
Bağın güzelliği...
Üzümleri toplarken, hemen orda tattık, kalın kabuklu, nasıl tadı güzel, anlatamam. E o üzümden yapılan şarapta harika oluyor işte. Ben ertesi günü PET çektireceğim için şarap tadımı yapamadım, Fehmi daha sonra içeriz, sen üzülme dedi.
Kırklareli' ne hep gidip blogcu Beyhan Hanımla ayaküstü görüşüyorduk. Bu sefer özel olarak cam boncuk atölyesine ziyarete gittik.
Atölyeyi görüntüledim. Bizi şımartıp, hepimize dilek bilekliği hediye etti. Benimki kırmızı, diğeri mutfakcamı burcunun. İlk gittiğimde benim yazımı görüp kuzenime siz asortik krep' in nesi oluyorsunuz demiş. Kuzenim Belgin Abla' nın haberi bile yoktu blogdan, sakladığımdan değil, söylemeye fırsat olmamıştı. Ondan sonra her görüştüğümüzde bir türlü atölyeye gidememiştik. Bu sefer uğradık.
Buluşmuşken blog pozu vermezsek olmaz.
Çocukken en sevdiğim, atlıkarınca..
Çok güzel standlar vardı ama ben çoğunu gezemedim. Fazla ayakta kalamıyorum çünkü bu ara.
Bir yoğurt yemişiz buranın en meşhur köftecisinde, anlatamam.
Dedem Lüleburgaz' dan, annemle babam da Demirköy' den her Kırklareline gittiğinde buraya giderlermiş. O yüzden mi bilmiyorum ama bana göre en iyisi o. Kırklareli gurme şehri. Sadece süt ve süt ürünleri değil, köfte ve kahvaltı için, hardaliye
ve peynir, et, kıvırcık denilen koyun cinsi, şarap tadımı ve bağlar için özel olarak gidilmeli bence.
Lüleburgazdaki doğal gaz kuleleri. Bu yüzden yabancılar yatırım için arsa toplayıp duruyorlar Trakya' dan.
Burcu, kuzenim Belgin Abla ve annem..
Belgin Ablamın çok güzel otantik elbiseler sattığı bir dükkanı var çarşıda. O gün gezmekten fırsat bulamadık çekmeye, ilk gidişimde çekeceğim..
Bizi yayla meydanında beklediler onlar. Orası şenliklerin merkezi ve standlar orada kuruluyor. Aslında 2. ve 3. Gün etkinlikler daha çok seminer ve yarışmalar halinde ama Burcu cumartesi çalışınca bize de pazar günkülere katılmak kaldı. Bu yılda şenlikler çok güzeldi. Her sene katılamayacağım diye endişeleniyorum. Bu yüzden her sene bizim katılımcı kadro çoğalmaya başladı sayemde..