Pazartesi, Haziran 29, 2009

HER ŞEY SENDE GİZLİ


Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.


Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin ...

Can Yücel

Resim: Garden of Eden..

Pazar, Haziran 28, 2009

Ooo ha oldum..

Birileri kendine gelse iyi olur. Bu ne şimdi.Tarafsız medya mı..?
Kendini o kadar haklı görüyor ki dakikalarca ! ( kendi kelimesiyle saniyelerce baktığı bir yer hakkında bu kadar ahkam kesebiliyor. )


Ben de sizin yazınızı sizin deyiminizle dakikalarca inceledim Nur Çintay, "o ha oldum.." Bu tarz bir yazıya daha uygun bir yaklaşım bulamadım ne yazık ki.



... ... ...
Bugün gelen bir mailden..
"Sevgili kardeslerim,Bu gun oglen yemeginde BBC nin "Hard Talk" adli programinda Alman ic isleri konusuyordu.Mulakat yapan spiker su sualleri sordu.Turkiye yi niye iceri almiyorsunuz?Sizin istediklerinizin hepsini yerine getirdiler.Obama bile sizlere gelip Turkiyeyi birliginize alin dedi.Alman bakanin cevabi:Onlar Avrupali degil.Hic bir sekilde Avrupa birligine giremezler.Onlari dost tutup her turlu yardimi yapariz ama AB nin icine almayiz.Topraklarinin bir kismi Avrupada diyorsunuz Rusyanin yarisi Avrupada onlar bile Turkiyeden once gelir ki bu imkansizdir.Adamin tum Turklere mesaji "Havada bulut sen bunu unut" oldu.Sevgili kardeslerim siz bu haberi hala AB ye girecegiz diye yalaklananlara yollayin.Selam, "
yorumsuz diyorum , sadece paylaşıyorum..

Cumartesi, Haziran 27, 2009

karmaşık..

Yorgunum ama dün söyleşi güzel geçti, oradan yukarı çıkıp festival alanında geceyi bitirdik.Uzunbey almaya geldi bizi Çağıl'la.. Standlarda durdum ama pek çalıştığım söylenemez.. Bol bol çay içip gelen gidenle sohbet ettim.

Kendimi kırlara atıp aynen böyle yatasım var. Ruhum başka yerlerde geziyor..Kendimi işe ne kadar versemde ruhumu gezmekten alıkoyamıyorum.

Evdeyim,öğleden sonra büroya geçeceğim, akşamda çıktığım gibi festival alanına gideceğim..

Bir şeyin beklentisi içindeyim ama bunun ne olduğunu kendimde bilmiyorum.Sanıyorum ruh halim en güzel böyle anlatılır.. Sanki her an bir şey gelecekmiş gibi .. Belki her zaman sakladığım yerde olmadığından bu düşünce, bilmiyorum ki.. Kendimi bu halde çok sevdiğimi söyleyemem.. Benim için çok zor oluyor .

Babam bilgisayar kursuna gidiyordu, kursu bitirmiş ve sınavdan yüz almış :) Tebrik ediyorum buradan ve gidince balkonda içip kutlarız diye mesaj gönderdim ayrıca..

Annemin sesi telefonda daha bir hüzünlü mü geliyor yoksa ben mi çok özledim bana mı öyle geliyor bilmiyorum.. Gencim daha çalışmak istiyorum ama bu havalar beni mahfediyor.. Aklım kumlara yatıp sere serpe güneşlenip kitap okumak isterken başka işler peşinde koşmak motivasyonumu mu düşürdü..Eskiden ben böyle değildim.. Değiştim sanırım. Büyümek buysa ben almayayım. Daha önümde hayata dair bir takım engeller var,bu yaşta emeklilik hayali kurmak bana göre değil. Ben hem çalışmalıyım hem de keyif yapmalıyım.Şimdiye kadar ki düsturum bu oldu benim.Oysa çıkıp dağlarda manzara seyredesim ,bisikletle ağaçlar altında turlayasım, her koyda denize giresim varken yapmak zorunda olduklarımı nasıl yapacağım bilmiyorum.

Çok uzun zamandır dalgalara fısıldamayınca böyle oldu, en son ne zaman deniz kenarında kahve içtim bilmiyorum.İşte böyle, keyfini çıkarmadığın zaman hayatın, hayatta senden böyle intikam alıyor demek ki.. Ben teslim oluyorum bu günlük, savaşacak gücüm kalmadı.

Cuma, Haziran 26, 2009

Festival Günleri 1

Dün 5.30 dan sonra Hisarönünde festival alanındaydık Mavikuşlarla.. Standlarımızı kurduk,çay ve su sattık, ikinci el kıyafet birde, diğer standlarla ilgilendim ben, (komitedeyim ya) resim çektim,gelenlerle konuştum falan. Gece 12 .00 civarıydı Uzunbey beni almaya geldi, onun işi ancak bitmiş ,Çağıl da bugün sınavı var diye ders çalıştı gece.Yoksa her seneki gibi maile orada olurduk biz. Süslemeler ve organizasyon yine Pera'dan..
Konuk yazarlarımızdan Zeynep Oral bizim standımızı ziyarete geldi bir ara. Arkadaşlarla hemen fotoğraf çektik.O da alışveriş yaptı. Uzunbey'in arkadaşı hani tatilde olan , bizi ziyarete geldi. Beraber oturduk standların orada. Vedalaştık bugün gidiyorlarmış İstanbula. (Eflatunlu sarışın Zeynep Hanım, diğer güzeller bizim Mavi Kuşlar..)


Standların tam karşısı sahne.Oturduğumuz yerden hem izliyoruz hem de satışa devam ediyoruz.Akşam tüm sandalyeler doldu. Bu gece çok kalabalık olur çünkü Sunay Akın gecesi.. Gündüz kitap imza günü var aşağıda Behiç Ak ve Akgün Akova ile.. Saat altıda orada olacağım.. Daha sonra yukarıya geçerim.Bütün gece standların orada oturup satış yapıyoruz.Daha sonra da o satıştan elde ettiğimiz rakamı bağışlıyoruz.
Biraz sonra otogara gidip Behiç Ak ile misafirini karşılayacağım.. Ölüdenize gidip oteline bırakacağım dinlensin.. Daha sonra tekrar Fethiyeye dönüp Kültür Merkezinde kitap imza günü ve söyleşiye katılacak..
Bugün böyle yoğun geçer, hava Hisarönünde daha serin oluyor,akşam şallarla oturduk, burası için serin bir haziran akşamıydı..
Gündüz işte gece festivaldeyim bu aralar..
Not: Bu arada

Çarşamba, Haziran 24, 2009

Arsız kadının tekiyim...
Makyajımı yapmadan sokağa çıkmamak,
Saçlarımı her zaman bakımlı tutmak,
Ahım gitmiş vahım kalmışken bile kendimi kadın gibi hissetmek istiyorum.

Tırnaklarım her zaman kırmızı ojeli, dudaklarımda nar kırmızısı rujum,
En şişko halimde bile kot giymek istiyorum.

Arkadaşlarımla komşuculuk oynamak istiyorum.
Kahkaham yeri göğü inleten, ağzımın kenarındaki çizgiler artık gülmekten ve konuşmaktan iyice belirginleşmişken bile mimikleri abartılı, eli kolu hiç durmayan bir kadın olmak istiyorum.

Mitinglere elimde bastonum, kolumda torunum katılmak,
Eşin dostun yardımıyla pankart açmak,
Yağmur altında bacak ağrıları içinde kıvranarak konser izlemek istiyorum.

Kar yağınca torunlarımı çağırıp düşüp kalçamı kırmadan karla oynaşabilmek için,
"Koşun kar getirin, kartopu atalım evi batıralım, sonra temizlersiniz!" demek istiyorum.

En yakın arkadaşımın aldığı güzelim dut ağacımın altında,
dizlerimizde kareli battaniyelerimiz,
Fonda U2,
Elimizde en sevdiğimiz ve bir türlü vakit bulup okuyamadığımız kitaplar,
Sehpamızda rakı, meze ve balıklar,
Gözlerimizde burnumuzun ucuna düşmüş kırmızı kemik gözlüklerimizle,
İki sayfa okuyup kıkırdayarak dedikodu yapmak,

Hayatı kutlamak,
Erkekleri çekiştirmek,
Yakalanınca da kızaran yanaklarımızdan makas alınmasını istiyorum.

Camları kalınlaşmış gözlüklerimle,
hala kendi arabamı kullanmak,
hatalı sollama yapan yaramazlara camı açıp el kol hareketleriyle kızmak istiyorum.

Torunlarımın aşk hikayelerini dinlerken, onlara acayip fikirler vermek istiyorum.
Onların en afacan sırdaşı ben olayım istiyorum.

Kendi yaramazlıklarımı anlatıp anlatıp "Siz de yapın çok eğlenceli, anne babanız kızarsa bana yollayın!" diyerek onları şımartmak istiyorum.
O yaşımda erik ağacının tepesine çıkıp erik toplamak istiyorum!
Çağlayı tuza banıp yemekten dilim her bahar yara olsun istiyorum!
Arkadaşlarıma en olmadık şakaları yapıp, çocuklarımı utandırmak istiyorum.
Ellerim titrediğinde klavyede rahatça yazabilmek için, Apple' a mektup yazıp her bir klavye tuşunu kafam kadar yapmalarını talep eden, ilk Türk kadını olmak istiyorum.

Gece vakti dalgalı denize girip boğulacak olduğum için zar zor kurtarılıp kocamdan azar işitmek,
Gecenin köründe uyanıp "Uykum kaçtı, midemde gaz var kalk yürüyüşe gidelim!" deyip uykusunu böldüğüm için, şap şup öpülmek istiyorum.

En pörsük halimde bile bana baktığında hayat arkadaşım,
Kendimi her halimde güzel hissettiren o afacan aşık gülüşünü görmek,
Anında yaramazca gözlerim dolu bir cevap vermek istiyorum.
En geç yaşımda, bugünkü kadar aşık olmaya devam etmek istiyorum.

Büyüyünce ben,
Hala küçücük bir çocuk gibi,
İçimden geldiği gibi yaşamak istiyorum.
... ... ...

"mailden gelen bir güzellikti bu " ufak tefek ayrıntılar dışında aynen katılıyorum.. Anonim bir yazı, bilen varsa yazarını bildirsin lütfen..

Not: Bu maili gönderdiğim erkek arkadaşlarımdan biri bana "Ben bunun "Arsız adamın tekiyim" versiyonunu merak ediyorum. Nasıl olurdu acaba? Elbetteki "kart zampara"ya kaçmadan aynı ince mizah ve sevimlilikle olması koşuluyla..." diye bir cevap yazmış.. O yazınca bende merak ettim aslında.. :)

yaşamak ne güzel şey..

Salı, Haziran 23, 2009

Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali Programı



FESTİVAL PROGRAMI

24 HAZİRAN- Çarşamba

Açılış Korteji

Saat:18:30 – Belceğiz Plajı

Saat: 19:30 – Ovacık Girişi /Araçlarla Hisarönü’ne Hareket

Saat: 20:00 – Hisarönü Pazaryeri- Çiftlik Motel

Saat: 20:30 - Bülent Göncü- Yeşim Koç (Resim) - Sevgi Çekiç (Resim-Heykel)Sergi Açılışı

Saat: 21:00 - Hisarönü Karnavalı

Yer: Hisarönü Merkez

Çeşitli animasyon,eğlence,müzik grupları,ücretsiz yiyecek içecek standları


25 HAZİRAN-Perşembe

Saat: 18:00- Ömer Karayumak - Zeynep Oral Söyleşisi

Salim Şengil’in Fethiye öykülerinden oluşan “Es be Süleyman es” kitabının tanıtım kokteyli


Yer: Ölüdeniz Sanatevi



Saat: 21:00- Ölüdeniz İlköğretim Okulu -Halk Oyunları gösterisi

Yer: Hisarönü Pazaryeri



Saat: 21.30 Ramazan Kıvrak ve ekibi

Yer: Hisarönü-Pazaryeri



Saat: 22:00 Ahmet Günday –Ahmet Erarslan- Bayram Salman – Türk Halk Müziği Konseri
Yer: Hisarönü-Pazaryeri


26 HAZİRAN-Cuma


Saat: 18:00 Akgün Akova / Behiç Ak / Sunay Akın Kitap İmza ve Söyleşi

Yer: Fethiye Kültür Merkezi Önü

(Benim görevli olduğum yer ve mekan-konuk sanatçım Behiç Ak)


Saat: 21:00 Sunay Akın –Tek Kişilik Gösteri

Yer: Hisarönü-Pazaryeri

Saat : 22.00 Nurettin Rençber Konseri
Yer: Hisarönü- Pazaryeri


27 HAZİRAN-Cumartesi


Saat : 18 .00 Canan Tan –Kitap İmza ve Söyleşi
Yer: Fethiye Kültür Merkezi Önü

Saat : 21.00 Akgün Akova – Tek Kişilik Gösteri
Yer: Hisarönü-Pazaryeri


Saat: 22.00 Serhat Raşa Konseri
Yer: Hisarönü-Pazaryeri

28 HAZİRAN-Pazar


Saat: 18:00 Alev Coşkun / Erol Mütercimler Kitap İmza ve Söyleşi
Yer: Fethiye Kültür Merkezi Önü


Saat: 21:30-22:00 Hediye Çekilişleri /Yer. Hisarönü-Pazar Yeri
Saat. :22: 00 Zekai Tunca Konseri /Yer:Hisarönü-Pazaryeri

Festival boyunca “ Bülent Göncü- Yeşim Koç- Sevgi Çekiç ” in resim sergileri 24 haziran-28 haziran tarihleri arasında Hisarönü merkezde açık olacaktır.*Onur konuklarımız Ayten Gökçer- Fikri Sağlar- Serap Sağlar festival boyunca bizlerle olacaktır.
... ... ...

Yılın Keçi'si Dündar oldu

Ölüdeniz Belediyesi Kültür Sanat Festivali Komitesi gazeteci Uğur Dündar'ı 2009 yılının keçisi seçti.
26 Mayıs 2009

Bu yıl 6.sı yapılacak olan Ölüdeniz Kültür ve sanat Festivali, 24-28 Haziran 2009 tarihinde Ölüdeniz'de yapılacak. Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yer aldığı festivalde geleneksel olarak her yıl yılın keçisi belirleniyor. 5 yıldır belirlenen yılın keçisi ödülüne bu yıl Uğur Dündar layık görüldü. Özel bir televizyon programında sunuculuk yapan Müjde Ar, Çiğdem Anad, Pınar Kür ve Aysun Kayacı gibi keçi adayları ile yarışan Dündar, festival komitesinin kararı ile 2009 yılının keçisi ilan edildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz, duruşundan ödün vermeyen ve insanlara örnek olan kişilerin yılın keçisi seçildiğini açıkladı. Uğur Dündar'ın da dürüst gazeteciliği, onurlu çizgisi olduğunu ve işini en iyi yapan kişi olarak bu yılın keçisi seçildiğini anlatan Yılmaz, Dündar'a ödülünün festival sürecinde verileceğini ifade etti.
Ölüdeniz Belediyesi Kültür Sanat Festivali komitesi daha önce de işadamı Sinan Aygün, Gazeteci İlhan Selçuk, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı (ÇYDD) Türkan Saylan ve Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'e bu unvanı vermişti.



... ... ...


Normal şartlarda hemen her gece standlarda ve konser alanında oluyoruz.. Gündüz programa göre Ölüdeniz-Fethiye yapıyoruz..Etkinlikler ücretsiz ve herkese açık..

kaçak

Çağıl bugün aç karnına soğuk su içmiş, eve geldiğimizden beri kötü ve ne yese istifra etti.Yarın da sınavı var, bu saatte bile hala kendini toparlayamadı.Bu kadar kötü olabileceğine ihtimal vermedik ama düzelmedi bir türlü. Uykum geldi ama yatamıyorum.Canım sıkkın,yarın işim var ve moralim bozuk..Akşam akşam bir de bunu dinledim..Sezen'e tapıyorum.
... ... ...

Biz sabahladık bu gece. Dörtten sonra 2 saat sızmışım. Altıda acile gittik, zaten eve çok yakın.. Serum ve ilaç verdiler.. 2.5 saat kaldık orda. Acildeki nöbetçi dr. karşı komşumuzdu.Ares'in her gün oynamaya gittiği bahçe. Çağıl onu görünce biraz rahatladı.. Eve döndük, daha iyi ve en azından şu an midesi bulanmıyor ve kusmuyor. Bugün sınava ben götürüp getireceğim.Evdeyiz.Perşembe ve cuma yine sınavımız var.
Şimdi farkettim ki günlerdir hazır sütlü tatlı alıp vakitli vakitsiz buzdolabından yiyiyorlar baba-oğul.. Dün eve geldiğimizde boş mideye soğuk sütlü tatlıyı indirince hastalandı sanırım, sadece sudan bu kadar kötü olamaz ne yedi diye düşününce şimdi aklıma geldi. Birde hastanede tansiyonu düşüp bayıldı, allahtan kolundan tutuyordum hemen yakaladım, diğer tarafta da serumu taşıyan hemşire vardı. İlaç verilen iğne yeri de takılınca üstü ve t'shırt ü kan oldu.. Neyse şimdi iyiyiz.Uyuyor, sınav öğleden sonra..
Herşeyin başı sağlık.

Pazartesi, Haziran 22, 2009

kırkpınar - kiraz - nif - arpacık

Hayatımın merkezi ve benim küçük Aşkım :) Çağıl .. Bize komik bir şeyler anlatırken kendi de eğleniyor, anlattığından fazla onun bu halini seyretmeyi seviyorum. Fotoğrafı ben çektim. Mekan : Kırkpınar Yer : Nif Fethiye'nin en güzel yaylalarından ..

Biz bugün sabahtan çok erken uyanmayalım diye Uzunbey Ares'i denize götürmüş. . Gittiler ama ben yatamadım,aslında yatakta keyif yapıp yarı uykulu yatmayı bazen seviyorum böyle tatil zamanlarında ama nedense uyuyamadım. Gürültü yapmama adına aynı kattaki odada ütü yaptım onlar gelene kadar.

Sonra balkonda kahvaltı hazırladım ve denizden geldiklerinde keyifli bir kahvaltı yaptık hep beraber.Biz, Uzunbey ve Ares'le bahçeye çıkıp küçük düzenlemeler yaptık.Çağıl evde ders çalıştı.Zayıflarımız var ve sınavlar salı günü başlıyor. Daha sonra iyice yorulunca meyve yedik içeri geçip, soğuk bir şeyler içtik. Bilgisayara oturup keyif yaptık. Ben babamı daha geceden arayıp kutlamıştım.. Gece ona yazı yazdığımı hatırlatıp tekrar telefonla kutladım..Biraz da muhabbet ettik. Sonra müzik ekledim yazıya..Tam onu dinlerken uykum geldi ve kanepeye uzandım.. Balkon kapısı açık, inceden hafif bir esinti var (haziran ya eser şimdi, temmuz ve ağustosta balkon kapısını açamayacağımız zamanlar olacak) Benim kanepem kocaman bir köşe kanepe.. İkimiz de bahçenin yorgunluğu üzerine bir köşede yattık.Yatmadan ben Kırkpınar'a (diğer adı da Kırkmahar) gidip yemek yiyelim diye sayıklıyordum en son hatırladığım..

Biz aslında mayısta gittik ama ben o yoğunlukta yazamadım.. Burada göreceğiniz dış resimler mayıstan.. Yemek resimleri ise bugünkü gezimizden.

Kırkpınar Nif yaylasında 13 senelik bir restaurant. Buranın meşhur yerlerinden. Fethiye'ye 40 km. Üzümlü'den gidiliyor ve yolu asfalt.


Nif-Arpacık (Nif eski ismi ,Arpacık yeni ama eski ismi daha çok sevildiğinden Nif kullanılıyor çoğu zaman.) Yemyeşil ve kirazı meşhur bir yer burası.Havası çok temiz ve doğasına bayıldık biz Uzunbey'le. Bu yüzden ben uyurken Uzunbey, Talin ve Ahmet Bey'le msn de konuşup anlaşmış.Beni uyandırdığında onlar hazırlanmıştı bile.. Ben de hemen giyinip çıktım.Hep beraber arabaya atlayıp gittik Kırkpınar'a.


İlk gittiğimizde küçük bir yürüyüşte yapmıştık, rüzgar sedir ağaçlarıyla resmen müzik yapıyordu ve kiraz ağaçlarının altında yemek yerken ben üstüme paşminamı almak zorunda kaldım.

Ağaçların görüntüsü mü daha güzeldi yoksa Nif'teki kuş cıvıltılarımı karar veremedik o gün.

Bu gördüğünüz yolda yürüdük Uzunbey'le ve en yakın zamanda Çağıl'la gelelim diye düşündük o gün.

Ares yürüyüşe bayıldı.. Oynayıp durdu etrafımızda.


Ben her zamanki gibi bol bol resim çektim.

Ares bana poz verdi :)

Sedir ağaçları , görüntüleri bile yeter ki bir de fısıldamalarını duysaydınız ne yapardınız bilmem..

Ares bulduğu biraz akan su da bile oynadı o gün..

Dönüş yolu üzerinde bir ara durup fotoğraf çektim.Burası Üzümlü de yapımı iptal edilen çimento fabrikasından arta kalanlar. Ağaçları kesilen bölgeyi farketmemek mümkün mü..?
Bulunduğum rakımdan direk karşısı Akdeniz.. Bana yakın olan ilk görüntüler Fethiye, ikincisi ise Hisarönü..

Bu seferki gidişimizde kirazlar olduğundan Nif'e urayıp kiraz aldık kendimize..Uzun zamandır bu kadar güzel kiraz görmemiştim. Sapları uzun olan kirazlar tercih sebebi imiş. Yani koyu renk ve uzun saplı alacaksınız kirazları seçerken pazarda :) Bu da günün tüyosu..

Tandır

Kırkpınar'ın tandırı meşhur, eti de çok güzeldi..Ben çocukluğumda yediğim etlere benzetmiştim tadını ilk gittiğimde.Bu gidişimde köfteleri beğendim.. Pazar günü çok kalabalık oluyor doğal olarak ve servis elemanı da biraz beni sinir ettiğinden bu sefer ağzımın tadı yoktu diyelim..Birde yeni rakı vardı ama ben Burgaz yaş üzüm rakısını tercih ederdim.. Ekmeklerini kendileri yapıyor, çok güzeldi, bizim pitalar gibiydi..Onlar ne diyor bilemedim birden. Birde yoğurtları kıvamlı ve nefisti.. Her iki gidişimde de fiks güzellikleriydi diyebilirim.

Etraf kiraz ağaçlarıyla dolu.Üst dallar yıkılıyor.. Alt dallardakilerin daha 10 güne ihtiyacı varmış olmak için. Sahipleri çok iyi insanlar,herkes onları çok seviyor. Çocukluğum kiraz ve erik ağaçlarında geçtiğinden kendimi ara ara Demirköy'de düşünmedim de değil.. Ağaçlar 13-15 senelik olduğu gibi 50 yıllık olanları da vardı aralarında.. Çevre tepe ise sedir ağaçlarıyla çevrili..
(İnternet siteleri yapım aşamasında olduğundan link veremedim..)
Biz en son çay faslını da bitirip kalktık.Öyle bir yerdeyiz ki cep telefonlarının hiçbiri çekmiyordu.Yoldan Gülderen'i aradık, kahve için ona uğrayıp uğrayamayacağımızı sorup gelin dediği için doğru eve girmeden onun balkonuna gittik.Türk kahvelerimizi orada içtik,bu arada Uzunbey'in eski iş arkadaşı Fethiye'ye tatile geldiğinden o aradı ve Uzunbey bir yarım saat onlara hoşgeldine gitti.. Bizde biraz sohbet ettik.Benim becerikli arkadaşım örgülerden saksılık yapmış ve pencerelerine asmıştı.. Sizin için görüntüledim..Şal gibi örüp bağlıyorum dedi nasıl olduğunu sorduğumuzda..

Ordan kalkıp eve döndük artık.. Bir hafta sonunu daha böyle geçirdik işte.
Bu resmin bugünle alakası yok. Burası geçen hafta kaçıp bira içtiğimiz Koca Çalış sahili..Sun set garden beach club.Arada kaçıyoruz.
Biz geçtiğimiz cuma ve ondan önceki pazartesi günü de Uzunbey' in lise arkadaşı ve ailesiyle buluştuk.. Çok tatlı bir kadın arkadaşı var, onu Faceboktan bulmuştu geçensene.. Bu sene de hem gündüz hem de gece buluşup görüştük ailesiyle.. Bu aralar tanıdık -ahbap trafiğimiz yoğun.
Yarın işteyim, Çağıl dershanede olacak, onun sınavları bu hafta çoğunlukla bizim de festivalimiz başlıyor ve dört gün-gece görevli olacağız.. 30 una kadar bir hızlı bir tempoya başlıyoruz bu hafta.. Daha sonra temmuzda Çağıl'ın üniversite hazırlık kursları başlayacak..
Herkese iyi haftalar diliyorum :)

Pazar, Haziran 21, 2009

Biliyorum Ordasın ..

Biliyorum okuyorsun yazdıklarımızı, biliyorum ki iyi bir babasın, biliyorum ki insan olarak da farklısın.. Keşke daha yakın mesafelerde olabilseydik ama biliyorum ki ordasın..Yanımdasın :)

Senden daha öğrenecek çok şeyim var, dilerim hep orda olursun ..
Babalar Günün Kutlu Olsun :)

Resim: Renoır

Müzik : Öncelikle Babam için ve tüm babalar için :)

Cumartesi, Haziran 20, 2009

Biyonikkedi..

Biyocan en sonunda yazdı.. O soyut resim sevdiğinden bu resmi onun için seçtim..Umarım beğenir :) ve yazılarını daha sık aralıklarla yazar...

Çarşamba, Haziran 17, 2009

bende saklı

Siz istediniz madem bundan sonra gördüğünüz ve göreceğiniz güzelliklerin sorumluluğu bana ait değil.. Fethiye zaten güzel bir memleket, e bende gördüğüm kadarıyla tüm güzellikleri sizinle paylaşmaya devam edeceğim :)) Burcu bile dün, yok resimsiz olmazmış diye dert yanıyor,olur kuzum ben sizi resimsiz bırakırmıyım.. En yakınından geçen gün balkonda yazı yazarken çektiğim fotoğraf.Kahve molası.Hani hafif esintili bir gündü diye yazdığım.Bu arada Uzunbey bana alan aldı ve artık yine istediğim kadar resim koyabileceğim :)
Bu çiçek Demirköy'den getirdiğim yılbaşı çiçeğim..Sabiha Teyzenin verdiği..

Ares artık su kuşu :)) Yalnız bir bebek gibi biz denize girdiğimiz an bize yapışıyor,biz yokken girmiyor.Sanırım büyüyünce vazgeçecek bu tavırlarından.. Denize girmek Ares'in yanında benim için biraz zor,ilk benimle girdiği için (suya ben alıştırdım)bana bir yapışıyor ve o bana dokunmayan Ares suda benim kabusum oluyor.Acıtmadan ama biraz sıkı ısırmalar, bana yapışmalar,tırnaklarıyla pençe atmalar.Boynuma atlamalar,her türlü yaramazlığı suda bana yapıyor. Onun yanında girmemle çıkmam bir oluyor ve daha beni suda gördüğü gibi bana atlıyor.Normalde ben sığ suda yüzemem ve açılırım ama o nerde görse oraya geldiğinden şimdilik onunla denize gittiğimizde bir bebeğim varmış gibi suya bir girip çıkıyorum ve onunla oynuyorum. Bu resimler tatilden önceki haftadan..Gemiler Koyu-Kayaköy.Umarım çabuk alışır denize..

Islak Ares.. Su kuşu, ben denize sopa atıyorum o da gidip getiriyor..

Geçen gün Uzunbeyle deniz kenarına bira içmeye kaçtık,arkadaşlarımızı da çağırdık.Aman Allahım,bütün gün büroda bizimle kapalı kaldı ya , biraz özgürlük bulduğunda bizi beş dakika oturtmadı sahilde..Oysa armut koltuklarda yayılıp bira içiyorduk denize bakarken..Gün batımını denizde yaptık ama plajda yapmadığı kalmadı..Ter içinde kaldım o gece ve akabinde Rahşan'la buluştuk. (cumartesi akşamı)

Başkalarını rahatsız etmemek adına genelde insanlardan biraz daha uzak bölgelerde giriyoruz denize..


Deniz böylesine güzel :) Gemiler Koyu-Kayaköy (Gönül Hanım su sizi bekliyor diyebilirim :))


Bu koyda su sporları da mevcut.


Bizim katlanan koltuklarımız .. Üçümüze bir ,birde katlanan uzun şezlongumuz var,onu da kim kaparsa.. Bunları yemek yerken de kullandığımızdan 3 tane taşıyoruz.. Bazen duruma göre katlanan masamızı da alıyoruz yanımıza.Mangal yapacaksak kesinlikle alıyoruz çünkü ahşap masaları boş bulmak her zaman mümkün olmuyor.Ben yerde oturupta yemek yiyebilecek biri olmadığımdan yani bana keyifli gelmiyor , böyle rahat ediyorum.. (Asortik yanım)

Gemiler Koyu manzarası..Arkada Babadağ (1969 m ) Önde St.Nicholas Adası..

Genelde Ölüdeniz tekne turu durağı olduğundan yoğun bir tekne trafiği vardır oranın.

Koyda teknelerde demirli..

Şemsiyesi ve şezlongu olmayanlar için..Girişi ücretli.Minübüslerle gelinebilir.

Burası da bu pazar gittiğimiz Kıdrak. Bence Fethiyenin Ölüdenizden sonra gidilebilecek en güzel yeri. Ancak özel araçla gidebilirsiniz.. Girişi Orman İşletme tarafından işletildiğinden araba başı 6 lira. Ölüdeniz Likya World Tatil Köyü ile yanyana.Bu sefer Ahmet Bey ve Talinle mangal yapmaya gittik, önümüzde aşağıda gördüğünüz üzere kilimlerini serilip yayılan aileler oluyor genelde.. Yerlisi çok geliyor ama idare ediyoruz.Genelde çok kalabalık ve gürültülü oluyorlar. Biz şezlong ve masa götürdüğümüzden rahat ediyoruz ama bank masa bulmak bir dert orada.. Böyle uzaktan denizin nasıl göründüğüne bakmayın denizi çok güzeldir,bazen dalgalı olur ve ben Karadeniz gibi dalgalı denizleri sevdiğim için oraya bayılırım.Turkuaz renginde ve derindir.Yine de çocuklarla gidilebilir..Plajı çok geniştir, şezlong ve şemsiye kiralama lüksünüz yok yalnız, götürmek zorundasınız.


Pazartesi günü tüm gün Çağıl FKM de görevliydi.Onların okulun sanat gecesinin teknik sorumlusuydu..Gece sonunda Müdürü özel teşekkür etti kendisine , benim de çok hoşuma gitti :)
Onu Uğur Dershanesine yazdırdık bu sene.Müdürü ve rehber öğretmeni İzmir'den gelmiş, iyi olmuş,daha önceki vizyonu ve durumu hiçte markaya yakışır tarzda değildi.. Bu sene zayıf gelen derslerimiz var, Çağıl temmuza kadar onlarla uğraşacak.Temmuzda da oss için dershaneye başlayacak.Umarım önümüzdeki sene istediğimiz gibi olur ve hayırlısıyla güzel bir bölüm kazanır..

Çarli sık sık tv ye çıkıyor, ben işte olduğumdan seyredemiyordum.Geçtiğimiz pazartesi yine çıkınca sabah seyredebildim en sonunda.. OSS ile ilgili rehber uzman olarak soruları cevapladı ve bende resmini çektim.Özledim ya bir an karşımdaymış gibi geldi :)


Dün Ölüdeniz Kültür Festivali için toplantıya gittik. Her zamanki gibi ikramlıydı.. Hem yemek yiyip hem de işlerimizi yapıyoruz böyle toplantılarda. Genelde keyifli geçer ve bu sene 6. sını hemen hemen aynı ekiple yapacağız. 4 gün boyunca görevli olduğumuzdan aslında işimizle ilgili zor geçiyor ama burada insanların belki de hayat boyu hiç karşılaşamayacağı insanları getirmiş oluyoruz.. Üstelik ücretsiz ve en güzel gösterileriyle ya da yazarlarla söyleşiler izliyoruz. Yukarıdaki tablo daha önceden yaptıklarını koyduğum Ümit Hanımın etamin tablosu.. Bürosunda asılı..
Bugün evdeyim Çağıl'la.Çağıl ders çalışıyor, ben de yazıyı bitirmeye çalışıyorum. Aslında yazacak çok şeyim var ama ne yazık ki hepsini sizinle paylaşmam mümkün değil.Bazıları kendime saklı . . Yüzyüze görüşürsek bir gün belki anlatabilirim :)
Not: Biyocan'la konuştum, iyi ve herzamanki gibi güzel geliyordu sesi.Bir problemi yok sadece vakitsizlikten nete girememiş.Okulda seminerlerdeydi, kendisi de açıklama yapacak sanırım bloğunda..

Pazar, Haziran 14, 2009

Buluşma :)

Ben bu akşam Collyergiller ile beraberdim.. Mina resimlerden çok daha tatlı, uyumadığı için huysuzluk yaptığını söylediler bu yüzden sıkıştıramadım ama Rahşan'la kendimizi zor aldık muhabbetten.. Mina tam bir İngi-laz :)) Yüzünde meleklerde olan aydınlık bir görüntü vardı. İnsanda hayranlık uyandırıyor.
Tabii ki eşiyle de tanıştım, hatta rahat konuşabilelim diye Mina'yı odasına götürdüğü için buradan tekrar teşekkür ediyorum.Her ikisi de çok sıcakkanlı insanlar, ne kadar şanslıyım ki bu blog dünyasından tanıdığım insanların hepsiyle süper anlaştığım ve uyum sağladığım bir ilişkim oldu.İstanbul'a gitmem için Rahşan beni özellikle davet etti, artık ailemi görmek haricinde Rahşan'la buluşmak gibi de bir amacım var İstanbul'a gidince (kısmet olursa) ..
Birde bana sıcakkanlısın diyenler var ,gördüm ki Rahşan benden çok daha sıcak kanlı..Onunla tanışmak bir bahar akşamı gibi, yormuyor ve hafif hafif insanın içine işliyor..
Rahşan, (eşi ve Mina) hayatlarımız çok kısa bir dönem kesişti ama umarım bu kesişmeleri çok daha uzun yıllar gerçekleştirebilecek şansımız olur :))
Son dönemde karşılaştığım tüm prensesler aklımı başımdan aldı aslında.Önce Duru şimdi Mina,bu yaz görüşemedik ama tatil resimlerinden sevdiğim Nil.. İnsanın görünce etrafımda bana yapılan bir kızın olsun baskısına hak vermemek elinde değil.. (Umarım bu yazıyı Uzunbey okumaz :P En çok da o diyor..Bir de Dilek Hanım..Yaşgünümde ve özel günlerde benden dilekleri buymuş :)) Bana benzeyen bir kız çocuğu..
Biyocan,bu arada Rahşan senin yazılarını çok özlemiş,lütfen duy sesimizi bende seni çok özledim.. ama öyle hortumlu hikayelerle dönme sakın aramıza.. Normal hikayelerinle bekliyoruz ,gözlerimiz yollarda ..

Perşembe, Haziran 11, 2009

İçmeler -Datça gezisi


Bu hafta geldiğimden beri evde kalmayı düşündüm ama salı günü resim sergisinin açılışı vardı ,çarşamba işim vardı, bir türlü evde kalıp işimi halledemedim.Bugün (perşembe)yazmam gereken önemli bir yazı vardı, böyle zamanlarda konsantre olmam gerek ama işte bunu yapamayacağımdan evde kaldım..
Hemen hemen saat 2 ye kadar çalıştım,bitmedi ama yarın bitiririm sanırım.(cuma) Akşam üstüne kadar çalıştım.Başka işlere dalmadım ki bırakmayayım,sonra da kalkıp evi süpürdüm ve yemek hazırladım bizimkilere..Bizim eve giriş saatimiz değişik.Ya yediye doğru gelip dokuzda çıkıyoruz, ya da oyalanıp,dışarıda yiyip gece onbirde geliyoruz.Bazen ben geliyorum, ya da her ikimizde onbire oyalanıyoruz. Bütün yaz böyle gidiyor. Ben gelsem Uzunbey yok.İş olduğu için her ikimizde şikayet etmiyoruz tabii ki, keyfimize göre takılıyoruz.Ne kadar keyifli olabilirse o kadar artık.

Marmaris tatilimizle ilgili resimleri Flickr.da sayfama yükledim.Hikayeler burada ,resimler orada..Önce yazdıklarımı okuyup sonra resimlere bakabilirsiniz.Çünkü resim kotam dolu.Parayla satın alayım dedim , ucuz ama eğer bir sene diyelim ki alış sekteye uğradı o zaman satın aldığın sene fotoğrafları kayboluyormuş..Bu riske giremem dedim.. ve kendime şimdilik böyle bir yol çizdim.
Tatil görüntülerimiz aslında Dalaman'da "Köfteci Efe" den başlıyor.Biz saat 10 da yola çıkabildik Fethiyeden..Uzunbey eve gelip beni aldı sabahki işleri halledince.. Eve uğrayıp Dalamana gitmek 11 i buldu böylece.. Çevre yolunun kenarında köfte ve çöp şiş yenilebilen güzel bir mekan burası,bizde her yolumuz o taraf düştüğünde gidiyoruz..Çağılda seviyor..İlk molayı orada verdik.
Daha sonra doğru İçmelere gittik.Marmaris İçmeler deki otel odamızın güzel deniz manzarası vardı, geceleri de her yerden müzik sesleri geliyordu ama saat 12 ye kadar.Turizm memleketinde yaşayıp başka bir turizm yerine gidince ister istemez insan karşılaştırıyor. İçmeler gayet düzenli ve güzel geldi bize. Plajın son kısmına doğru bahçeli villalardan oluşan bir site var,onun arkasındaki bir oteldeydik ve ilk gün denize gittik. Yatmaya alışık olmadığımızdan o gün deniz kenarında sıkıldık diyebilirim. Yalnız bu sitenin önündeki şezlonglardaki görevli gençler aynı bizim sosyetik plaj külüplerindeki gibi hem saygılı hem de görevlerini süper yapan tiplerdi.Daha plajın başından bizi karşıladılar, adımızı öğrendikten sonra uzunbey'e devamlı "Uzun"bey diye hitap ettiler. Servis yaparken de çok hızlıydılar ve servis muhteşemdi. Plajda Türkler azınlıkta, yabancılar çoğunluktaydı.. ve üstsüzler sere serpe yatıyorlardı.Genelde yaşı büyük hatunlar olduğundan görüntü çok hoş değildi :)

Deniz güzel değildi ama çocuklu anneler tercih edebilirler, çok sığ ve kumdan sahili vardı..ama eğlence güzeldi ve hanutçuluk yok denecek kadar azdı..

İlk gün yatmak bizi sıkınca ertesi sabah Datça'ya gitmeye karar verdik.Çağıl pek gelmek istemese de kahvaltıdan sonra yola çıktık. İçmelerden datçaya orman içinden virajlı bir yol var,ordan ana yola çıkıp datçaya gittik.Yollar ilk defa geçtiğimiz yollar olduğundan keyifle etrafı seyrettik. Datça girişinde tarihi yeldeğirmenleri var,yola yakın olanı restore edip cafe yapmışlar. Hoş bir yer.Bizde mola verip çay içtik ,ben resim çektim.


Ordan Eski Datça tabelasını gördük yolda,hemen daldık ama daldıkça aslında ne kadar hoş bir yere geldiğimize karar verdik. Ben makinemi çıkarıp hemen fotoğraf çekmeye koyuldum, küçük bir tur attık, sonra Uzunbey hadi yemek yiyelim diye bizi bir cafeye soktu.Ede cafe, küçük ama zevkli bir yer, biz köfte istedik, Çağıl tandır söyledi, biraz da zeytinyağlılardan istedik.. Köfte güzeldi,zeytinyağlılarda öyle ama tandır çok güzeldi,Çağıl pek yemeğini paylaşmaktan hoşlanmaz bu yüzden ucundan azıcık tattım,o da ikinci porsiyonu istediği için verdi :) Biz bira içtik Uzunbeyle, Çağıl kola içti.Güzel ve keyifli bir yemekti,zaten ortalıkta film platosu gibiydi :)) Seyretmeye doyamadık. Temmuz -ağustos zamanı yabancılar uğrarmış,onun haricinde sakindir dediler.. Uzunbeyle gelecek sefer buraya kaçmaya karar verdik , gideceğimiz zaman netten bakıp ,seçeceğiz en azından..Eski Datça da Can Yücel'in evi varmış ama bilmediğimizden gezemedik.. Artık bir daha ki sefere.. Sokağını gördüm ama evi olduğunu bilmiyordum..
Ordan çıkıp ufak bir Datça turu yaptık, badem -iç badem ,kabuklu filan-bal ve sabun aldık. Ede kafede sormuştuk nerde denize girelim diye, Hayıtbükünü ve diğer koyları tarif ettiler bize..Yola çıktık, daracık ve uçurumlu bir yol gören Uzunbey yola daldı,keşfet dediysek bu kadar da değil diyorum çünkü yol bizim Faralya yolu gibiydi hatta tek araba geçebilecek kapasitede .. ve toprak yol.. Geri dönmek için bile ileri gitmemiz gerekti.. normalde yollardan korkmam ama bu tarz yollardan hoşlanmıyorum çünkü sol taraf uçurum.Arabanın manevra yapacağı kadar bile genişlik yok.Resimlere baktığınızda manzarayı görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız.Neyse çok güzel manzaralı bir mahalleye gittik ki evler,taş evler ve villalar..Yani bizim geçmeye korktuğumuz yoldan millet ekmek almaya gidiyor.. Yolun biraz genişlediği yerden tekrar asfalt yola döndük ve Mesudiye ardından da aşağıdaki yol ayrımına kadar ilerledik.Fazla zamanımız olmadığından ilk beğendiğimiz yerde denize girelim dedik,ilk koy Hayıtbükü ,bizde orada kaldık,sırasıyla Ovabükü ve diğer koylar arka arkaya gidiyormuş,gezip keşfetmek lazımdı ama zaman yok işte.Akşama otele dönüp ertesi günü yola çıkacaktık.
Hayıtbükünde kabin yok mavi renkli balık restaurantı gibi bir yerin görevlisi bize geniş tuvaletlerini önerebileceğini söyledi.. Neyse orada üstümüzü değişip ,plaja indik. Kıyı bu tarzıyla İğneadanın 90 lı yıllarını andırsada biraz ,oturanlar hep şehirli gibi geldi bana.. Biz yine plaj servisimizi bize tuvaleti gösteren beyden sağladık ama etraf fazla kalabalık değil ve sessizdi.. Bir gün önce 6 sıra şezlonglu bir yerde güneşlendiğimizden (bakınız resimler) ordaki dinlenmemiz bize çok keyifli geldi.Ben Türk kahvesi ve bira içtim akşama kadar, falda baktım kendime ama doğru düzgün bir şey çıkmadı.Deniz gerçekten güzeldi,yine çocuklu ailelerin gidebileceği gibi plaj ve deniz kıyısı kumlu idi.Yalnız denizin içi kayalık ve derin yani çocuklar kıyıda girer ama denizin içinin kaya olduğunu düşünün.Bizim deniz ayakkabılarımız var,fethiyeden alışkınız taşlara, bu yüzden ben her yere taşırım ayakkabıları..Zaten 2-3 adımda su derinleştiğinden hemen yüzmeye geçebiliyorsunuz.. Akşama kadar orada güneşlendik,kitap okuduk, keyif yaptık.. Çıkarken o lüks olmayan pansiyon varimsi yere fiyat sorduğumuzda kişibaşı 80 demiş denize sıfır olan bizim tuvaletlerinde kıyafet değiştiğimiz yer.. Uzunbey bana, seni böyle asortik görüyorlar bu yüzden böyle fiyat verdiler diye dalga geçti..Bence de yabancı gördüler ama gidip ,sakin bir tatil yapılabilir bir yer Hayıtbükü.. Gerçek fiyatının da bu olduğunu sanmıyorum açıkçası.. 40-50 liraya yer var dedi bir arkadaşım sonra.
Dönüşte yolda bir zeytin satış mağazasına girdik.Olive Farm.Zeytinlerin organik olduğunu söylediler..Satış ofisi çok güzel dizayn edilmişti.Turlar için yapılmış,kocaman bir satış bürosuydu.. Sele zeytin,papatyalı ve lavantalı sabun ve pembe zeytin aldık. Seleler fena değil ama pembeleri evde denedim hemen de o fabrikaya bu zeytini yakıştıramadım.. Turistler anlamayabilir ama pembe zeytini ben olsam satıştan çekerim,hiç tadı tuzu yoktu. Bursa tarafında yüzüne bile bakmazlar bu zeytinin..
O akşam otele dönüp yemeğe indik, otelde 2 Türk aile vardı , geri kalan belli bir yaşın üstündeki yabancılardı.. Otel zaten küçük ve en güzel odası da bizimkiydi.. Aile odası denen 1+1 odalardan ayırmışlar bize..Önünde kocaman bir teras,hepimiz bayıldık ve geceleri ordan etrafı seyredip, müzik dinledik..Genelde geceleri dışarı yazın çok çıktığımızdan bizim tatilimiz yemekten sonra odamıza gidip dinlenmek oluyor :) İlk gece yaptığımız gece turunu saymıyorum.. O keşfetmek içindi.
Ben geceden çantalarımızı hazırladım,eğer erken kalkarsam ki bir gün önce çok yorulmuştuk, havuza inerim diye düşündüm ama sabah kalkınca kitap okumayı tercih ettim. Erken uyandığımızı söylememe gerek yok sanırım..Alışkanlık.
Kahvaltı sonrası yola çıktık,Çağıl okulda görevliymiş sahne arkasında..Malum yıl sonu gösterileri..Bizde direk eve gittik.O gün ben işe gitmedim.Evde getirdiklerimizi yerleştirip dinlendim biraz.
Resim: Eski Datça'da ay-yıldız kapı tokmağı ..
Not: Bugün hava biraz daha iyi dünden.Dün evde nefes alacak durum yoktu.Bugün esinti var ve ben balkonda çiçeklerim arasında yazımı yazıyorum yani işimle ilgili olanı .. Uzunbey'e söylesem bir müddet home-ofis çalışsam nasıl olur acaba :)) Bunu kahvemi içerken düşünmeye karar verip yazıya dönüyorum.. Ha birde biraz önce eve geldi , bana herhalde son satırları yazıyorsun gibi bir soru sordu.. Allah allah güzel bir yazı mı olsun yoksa sağdan soldan üç cümle alıp birleştireyim mi dediğimde verecek cevap bulamadı ama sinirleniyorum ben böyle şeylere işte.. Herhalde bu mahallenin en esintili yerinde ben oturuyorum bugün :)) Ne güzel :) Tam uyku havası aslında.. Yazıyı bitirip uyusam mı acaba..?