Perşembe, Temmuz 31, 2008

çekirdek kampanyası

İşte günlerdir size yazmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım güzellik :)) Hatırlarsınız aralık 2007 de çekirdek kampanyamızın ilk çekirdeklerini 2 .Karagözlerde yanan orman alanına atmıştık. Geçtiğimiz gün Orman İşletme Müdürünü ziyarete gittik Berna ile bize ilk söylediği sizin çekirdekler ağaç olmuş diye bir cümleydi. O kadar sevindik ki anlatamam ve atlayıp şehrin hemen kenarında bulunan yanan orman alanına gittik.Hatta ayağımızda terlik , çıkabildiğimiz kadar yükseğe çıkıp hem ağaçlarımızı hem de güzelim manzarayı çektik.. Sonra da dün basın toplantısı yapıp orada çekirdek toplayan herkese teşekkür edip ayrıldık.

Bu ağaçlar benim ve Berna'nın torunları gibi.. Oraya orman işletme Müdürlüğü aslında çam fideleri de dikmişti, arada bizim attığımız çekirdekler bazen bir yarıktan bazen de çamların yanındaki setten kendini dışarı atmış.Benim gezebildiğim kadar en az böyle 15 şeftali ağacı yakaladım.. Daha yükseklere çıktıkça ağaçların tutma olasılığı da yükseliyordu.Diğer çekirdeklerden eser yoktu, demek ki hayvanlar yedi diye de düşünüyorum. Arada çiçek ve karpuz tohumları da atıldığından tanımadığımız bitkilerde vardı.. Ben görebildiğim kadarıyla bayağı bir resim çektim. Tüm emeği geçenlere tekrar buradan teşekkür ederim.. Fidanların boyları 15-25 cm arasında değiştiğinden, nerede olduğunu anlamanız açısından da arkadaki manzarayı ve diktiğimiz tepenin dikliğini görmeniz açısında da manzara resimlerini sizinle paylaşıyorum.
2.karagözler
Karşıda gördüğünüz çıplak tepe yakın zamanda ağaçlarla dolacak :))
Resimleri çektikten sonra Boğaziçi restauranta gidip Berna ile basın toplantısını planladık ve bir şeyler içtik. Kampanyaya devam kararı aldık dernekçe .Yalnız toplama alanlarını küçülttük ki daha verimli olabilelim. Artık sadece FETAV' da, Mavi Kuş'ta, Fethiye Evi' nde ve Likya World'de toplayacağız.. Daha sonra da helikopter ve paraşütlerle dağlara atacağız.Böylece dağlardaki bir sürü hayvan da bu çekirdeklerle ve tutan fidanların yabani meyveleriyle beslenebilecek. Orman Müdürünün bize anlattığı ve yanında makina olmadığı için çekemediği bir görüntü var ki o da helikopterden çekirdekleri attıklarında sincapların çekirdeklere koşup onları toplaması.Ne yazık ki bu resimleri çekememiş ama kendi gözleriyle seyredip bize anlattı.

Yakın plan yanan orman alanı..


Resmi tıklayın ve büyütün.. Dikkatli baktığınızda yanan ağaç kökünün dibindeki fidanı göreceksiniz :)

Bu da bir başkası..


Genelde yanan yerin görünümü böyle..Arada hala eski yanan ağaçlardan kalan parçalar var, onların arasında çam fideleri ve bizim fidanlarımız..

Manzara o kadar güzel ki bakmaya doyamıyorsunuz.. Karşısı Ecesaray Marina..

Burası da Letonya'ya giderken Samanlık koylarından biri..

Tepeden 2. Karagözler.. Eğimi görüyormusunuz..? Yürümek ve fotoğraf çekmek biraz zordu ,onun için daha yukarılara çıkamadım.. Çıktığım yükseklikte zaten az değil..


Bazı yerde çamlarla şeftaliler yanyana ..

Bazıları da dal parçacıklarının yanında ezilmeden korunabilmiş..Çünkü buralarda hala yabani domuzlar ve diğer hayvanlar gezebiliyor.Aslında doğayı sadece kendimizin sandığımız büyük bir yanılgı içindeyiz , çoğunluk hala hayvanların doğasına ilerleyen binalarla ,büyüyen şehirlerle ne kadar içine girdiğimizin farkında değil.
Bu konuda en kızdığım konu ise kendine çeşitli payeler biçerek (çevreci, ekolojik danışman vb.gibi ) aslında örnek olması gereken insanların çekirdek kampanyası gibi uygulamaları önemsemeyişi ve herkesi kendi fikirlerine uygun yaşamaya zorlaması.. Oysa bizim burada yaptığımız ne doğaya müdahale etmek -hatta aç kalan hayvanlara besin sağlıyoruz bir bakıma- ne de ekolojik dengeyi sarsmak. Genelde bu insanlar kendileri bir şey yapmadıkları gibi yapanları da eleştirmekten geri kalmıyorlar. Bizim kampanyalarımıza bir zır cahillerden ( ben onlara böyle diyorum çünkü onlar ne toplumu düşünerek hareket eden tipler ne de kendilerine bir faydaları var , yapmak istedikleri şanı şöhreti bu gibi kampanyalara saldırarak yapıyorlar) diğerleri de biraz masabaşında oturup ,okuyan, -kesinlikle yanlış anlamayın okullarında okuyanlar değil- oturdukları yerde sallayanlar ve biraz toprakla haşır neşir olmuş ama nasıl kendime bir şeyler yontarım, isim yaparım, şu derneğe başkan olurum , ben ekolojik bilmemne hakkında çok bilgiliyim diye ne kadar bilgili olduğunu gösterip başkalarını küçümseyen tipler. Genelde nette bu tip insanlardan tepkiler gördük.
Bana göre ise bu biraz vizyonla ilgili bir şey.. Vizyonu açık olup kafasına yatmayanlar yine de saygı gösterebiliyorsa ve susuyorsa bu insanlara da ben saygı duyarım. Genelde tepkileri bu üç statüde değerlendirdiğimi söylemeliyim.Zaten dördüncü grupta ya çekirdekleri verdi ya da gerçekten destek oldu .. Başından beri söylüyorum.. Bir dönem insanlar oturdukları yerlerden sallamış, bilgisayar ve net yokmuş, biraz kitap okumuş, biraz sağdan soldan görmüş ve bazıları kendilerine ve bulundukları yerlere göre sıçrama yapmışlar.. İşte bu insanlar genelde bir şey ortaya çıkınca ya da yeni fikir ortaya atan birileri düşündüğünde kavrayabilecek nitelikte olmadıkları gibi destekleyebilecek olgunlukları da olmadığından hemen o fikri eleştirmeye ve alakasız şekilde saldırılara da geçebiliyorlar. Birde farkettiğim şu ki bu insanlar sağı solu eleştirmekten ne bir ağaç dikmiş, ne de bir doğaya destek olabilecek hareketi var.Hatta okumuş insanların rüzgarımı kesiyor diye ağaç kesmelerine, ya da gölge yapıyor diye ağacı köklemelerini anlamıyorum.Galiba millet olarak yaptıklarımızla, düşündüklerimiz hatta duruma göre davranışlarımız o anki konumumuza ve çevremize göre değişiyor.Sanırım son ülke durumlarımızın açıklaması da bundan ibaret.
Bu fidanlar bence yukarıda anlattığım tarzda olanlara kapak olabilecek cevabı bizlerden daha net veriyor.. Doğa anlayabilene gerçek cevapları da veriyor aslında ama bunu anlayacak kapasitede olanları bulmak zor bu dünyada..

Bir gün yerden ağaçların tohumlarını topluyorum ki bir köylü yanıma yaklaştı, niye onları topluyorsun dedi. Bende onları toprağa meyve çekirdekleriyle serpeceğimizi anlattım.İyi de dedi etraf zaten ağaç dolu.Ona bir zamanlar bizim de şehirlerde ağaçlar arasında büyüdüğümüzü ama artık insanların ağaç görmeye başka yerlere gittiklerini söyledim.Buranın etrafı beş kat dağ ve orman. Eğer etraf ağaç dolu diye sende yeni ağaçlar dikmezsen ileride senin çocuklarının çocukları da bizler gibi başka memleketlere gitmek zorunda kalacak dedim.. Kısık sesle haklısın dedi ve gitti.

Genelde insanların başkalarına yardım etmesiyle ilgili düşüncelerim şöyle :
Ödümüz kopuyor sanki bir başkasına bu dünyada bir faydamız olacak diye.. Dernekte ve genelde sosyal olaylarda yaklaşımımız bu.Oysa ayda beş ytl ye ya da on ytl ye bir öğrenciye burs verebiliriz..Beş kişi on ytl verse ayda bir öğrenciye en azından harçlık oluyor, ya da parası olmadığı için yürümek zorunda kaldığı minibüs parası olabiliyor bu miktar..Oysa birbirimize ballandıra ballandıra anlattığımız şunu aldım, bunu yaptımların yanında bunun iç huzurunu ve güzelliğini nasıl anlatabilirim ki. Diyeceksiniz ki sen ne yapıyorsun..Ben okuduğum ve kullandığım herşeyi bir yere ulaştırıyorum. Hatta ulaştıramayanlara aracı oluyorum.. Artık fazladan harcadığım her kuruşu şöyle değerlendirebilirdim gibi düşünmemek için paramın hesabını ona göre yapıyorum..
Hiç bir şey yapamıyorsanız sadece etrafınızda olanlara karşı bile kendinizi kapatmayın yeter. Belki sizin sayenizde birileri onlara ulaşabilir..Unutmayın.
Arada yazmadıklarıma gelince, size yazmaya zaman bulamadıklarım..
1-Annem burdayken sabahın 9 unda , açık kalan balkon kapısından eve hırsız girip annemin masa üstünde duran küçük çantasından para , benim cd çantamı da takı çantası sanarak alıp kaçtığından ve biz üst katta annemin odasında konuşup gülüşürken bu olay olduğundan iki gün sinirlerimiz bozuk gezdik.. Balkon demir kapım hep kilitliydi ama artık paronayaklık derecesinde cam kapıyı da kilitleyip yukarı çıkıyorum.Sanırım Uzunbey giderken kapıyı açık unutup evden çıktı zannettiğinden içeri girdi yoksa sabahın dokuzunda bu ne cesaret diyorum içimden..İyi ki görmedik, olan annemin parasına ve benim karnaval cdlerime oldu.Annemin büyük çantası ve benim çantam yine masadaydı sanırım sesimizi duyduğunda ilk yakaladıklarını alıp kaçtı.Hiç bir iz yok ve aldıkları olmasa anlamayacağız bile girdiğini.. Yaz aylarında burada diğer illerden gelip hırsızlık yapıp gidenler var.. Yoksa hala güvenli yerlerdendir burası..
2- Bugün evdeyim, temizlik yapıyorum, blog yazıyorum, Burcu ile günlük yarım saatlik telefon konuşmamızı yaptık :)
3- Netten yeni tanıdığım ve sohbet ettiğim bir karı-koca, her ikisininde bloğuna ( asortikkrep-X Ha nım)adımın yanına kendi ismimle link koymuş :)) Görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü..Neyse hemen gece gece mail attım da düzelttiler.. Sanki bir an herkes görebilecekmiş gibi geldi de biraz panik oldum.Neyse ki düzelttiler..
4- Hava buralarda çok sıcak, bir yandan da değişik.. Yani geçtiğimiz senelerdeki gibi değil.
5- Geçtiğimiz pazarda Kıdrak'a gittik.. Çok güzeldi yine..
6- Bu aralar acaip derecede canım ahşap boya yapmak istiyor. Bir sürü yapılacak işim var ama bir türlü oturamıyorum. Kitap okumakta istiyor ama okuyamıyorum yorgunluktan..Akşamları geç geliyoruz, ancak dinlenebiliyorum.
7-Avon'dan aldığım şampuanlar ve banyo köpükleri çok güzel :)) Teşekkürler Burcu..
8- Çağıl'ın masasındayım, biraz sonra da bu sıcakta odasını süpüreceğim :)
9- Denize gitmek istiyorum..
İşte bu düşüncelerle kalkıp evi temizleyeceğim şimdi :))
Son ekleyeceklerim.. Nerde yaşarsak yaşayalım, mutlaka bir şekilde doğaya bir faydamız dokunabilir. Hiç ağaç dikmemiş biri olmak kadar doğadan uzak kalmayalım hiçbirimiz.. ve her zaman farkında olalım başka insanların yaşadıklarından.

Pazartesi, Temmuz 28, 2008

Güngören Katliamı

Yazacak kelime bulamıyorum.. Gözlerime ve duyduklarıma inanamadım. Açtıkları belalar ve üzüntüler kadar kendileri de bulsunlar.. Bunun ardında ne olursa olsun artık ciddiye alınacaklarını mı zannediyorlar.. Yazıklar olsun.



Bu bir Ahmet Selçuk İlkan yazısıdır...


Ahmet Selçuk İlkan, benim Fahriye Abla şiirini okumasıyla tanıdığım kendisi hakkında çok şey bilmediğim ve Uzunbey'in eski şiir kasetlerinde gördüğüm bir sanatçıydı. Zaten Uzunbey çok sevdiği için komitede Ümit Hanım söylediğinde gelsin diye çok istemiştik.. Karşıladığımız ilk saatlerden gidişine kadar hayatımda böyle beyefendi ve gerçek bir sanatçı tanımadım desem yeridir. Biliyorsunuz bu yazıyı yazmak için çok bekledim..Bizimle beraber olduğu tüm zamanlarda hiç bir davetimize hayır demediği gibi şartlar olumsuz dahi olsa ağzını açıp bir şey demedi.. Burası İstanbul şartlarında bir yer değil hatta imkanlar olsa da bunu gösterecek kültür, bilgi, birikim mümkün değil ama bir insan her şeye evet demez ki! Gelelim Ahmet Bey, olur, gidelim Ahmet Bey tamam, cezaevinde program yaparmısınız evet, hele ki cezaevi programını görseydiniz oturup ağlardınız.. Hayatımda ilk defa sayesinde bizde cezaevine girdik ve program yaptık orada.. İçeride eski müşterilerimden birini de gördüm ama selamlaşmadık, o selam verseydi bende verecektim ama bakmadı bile bana, bende tanımamazlığa geldim.

Yukarıdaki resimde Yörük Müzesinin sahibi Enver Yalçın'ın Ahmet Bey'e hediye ettiği poşu ve kaskete bayılan Ahmet Bey bütün gün kasketiyle dolaştı..

Bu resim cezaevi çıkışında basına demeç verirken.. Aslında cezaevinin içinden de görüntüler var ama kullanmayacağımıza söz verdiğimizden bu kadar görüntü koyabiliyorum.
Aslında Bedia Akartürk'te konuğumuzdu festivalde, Ahmet bey özel konuğumuz olduğundan biz ilgilendik ama bir sabah sizi kahvaltıya götüreyim mi diye sormuştum, onlarda yapacak bir şey yok, değişiklik olsun artı bizi kırmasınlar diye :)) olur dediler, sonradan komitede de dillendirdiğim üzre kötü bir minübüsle ki çok pişmanım niye bekleyip daha iyi bir araç bulmadığımıza , atlayıp Yörük Müzesine kahvaltıya gittik.O günde bir sıcak ki sormayın gitsin.Biraz bekledik, iyice acıktılar, fakat öyle bir kahvaltı geldi ki anlatamam Enver Bey döktürmüş bizim için :)
Bedia Akartürk bu arada elinde yelpaze devamlı yelleniyor ve ilk gelen yoğurtlu biberlere bayılarak(bu arada sevenleri için yazayım acıya bayılıyor) bir kaç bir şey yediğinde başladı şakımaya..Nasıl mest olduk anlatamam..Tabii ekip bu kadar değil aslında..Ahmet beyin yazdığı şarkı sözlerini söyleyen ve o şiir okurken arkada çalan yetenekli ve genç ekip arkadaşları var yanında..Onlara giderken ben rica etmiştim enstrümanlarınızı alırmısınız diye..Başladılar Bedia Hanım söylüyor onlar çalıyor, müzikli sohbetli bir kahvaltı yaptık ki eğer zaman bulabilirsem videosunu da koyacağım bloğa..
Bu arkadaşların özel olarak adlarını aldım.Hatta biri ileride meşhur olabilir, çok güzel sesi var.. (Emrah Samet) Biri de çok sempatik ve antenleri son derece açık, klavye çalan,düzenlemeler yapan ,(Hakan Açıkalın) keman çalan ve sessizliğiyle aslında sakin görünen ama bir o kadar da hiçbir şeyi kaçırmayacak dikkatte ( Volkan Somalı) Hepsi de o kadar beyefendi gençlerdi ki onlarla beraber olmaktan da her zaman keyif aldık ve bizi kırmadan ne diyorsak yaptılar :)
İşte bu arkadaşlar da orada aşka geldi ve kimi çaldı kimi söyledi, resimler çekildik, birşeyler yedik ve otele döndük.
Akşam sahnede hepsini çektim ve unutmadan Ahmet Bey'in menajeri Arzu Hanımı yazmalıyım ki tatile gelen bir arkadaşım samimiyetinde beraber çalışmamızı bitirdik. Buradan teşekkür ediyorum kendilerine herşey için..
Bedia Akartürk müzede gezerken..

Ahmet Selçuk İlkan, Bedia Akartürk, Enver Yalçın müzede..


Ahmet Bey ve Menajeri Arzu Hanım..

Emrah Samet, sesi çok güzel olan ve iyi şarkı söyleyen genç sanatçımız :)) Ahmet Beyle..

Keman çalan genç ve sessiz sanatçımız..Volkan Somalı , Ahmet Beyle..

Yolda kah şarkı söyledik kah sohbet ettik, giderken yol uzun geldi,dönüşte Bedia Hanım ben denize gitmek istiyorum diye sıcaktan yakınıyordu.

Akşam sahnede Ahmet Bey herkesi mestetti..Çoğu şarkı sözlerinin yazarı oymuş, bildiklerimin yanında bilmediğim daha bir sürü şarkının hem de.. Hatta rekor onda sanırım 600 şarkı sözü ile..Hepsi de süper hit şarkılar ha!
Nilüfer; tövbekar, benim için öldün artık, aşk kitabı
Muazzez Abacı; anılar, benim için üzülme, bir de sen olsan,unuttum diyemem
Onur Akın; seveceksin İnadına,
Bülent Ersoy; artık ne duamsın ne de bedduam,
Coşkun sabah; bir gülü sevdim, anılar, hatıram olsun
Ebru Gündeş; ben aşkı ölümsüz bilenlerdenim
Emel Sayın; gözler kalbin aynasıdır
Fatih Kısaparmak; seviyor sevmiyor, papatya falı, bu dağlar ne rüzgarlar gördü
Zeki Müren; bir gülü sevdim
Bunlar internet sitesinden benim seçtiklerimden bir kaçı sadece..
Tam bir kaç kelime söylüyor, arkadan müzik giriyor ve eskilerin önemli bir melodisi kulağımızda bizi nerelere alıp götürüyor anlatamam.. Bakıyorum herkes bizim gibi etkileniyor ve bir seyreden bir daha eminim bu programı unutamıyor.Arada son zamanların hit şarkıları da var ama ben hatırlayamadım.
Hakan Açıkalın sahnede :) Çağıl'la iyi anlaştıklarından genelde Hakan Ağbisine o eşlik etti, Çağıl'a çok iyi davranıp ,ağbilik yaptığından dolayı da bu yakışıklı arkadaşımıza ayrıca teşekkür ederim.

Gösterinin gecesi Türkiye maçına denk geldiğinden sakin geçmesini bekliyorduk aslında.. Müziği ve sahneyi gören takıldı kaldı, bir maç gecesine ve turizm merkezine göre aslında bayağı kalabalık oldu, daha boş beklerken takılıp hayran hayran seyredenleri görünce işte doğru sanatçı diye kendimizi de kutladım içimden :))

Gösteriden sonra şiir kitaplarını imzalayan ASİ (Ahmet Selçuk İlkan) standlarda da oldukça ilgi gördü.
Sahnede son dakikada ekibin diğer üyesi de aralarına katıldı ama adını not almayı unutmuşum :)) Güzel sesi olduğunu söyleyebilirim ama :)

Ezginin günlüğüne tshırtleri imzalattık ve sattık.Ahmet Beye otelde imzalatmıştık..
Bu da kitap imza günlerinden konuk yazar-çizerlerimiz... Cihan Demirci, Ercan Akyol, Kamil Masaracı
Güzel konuştular ve gerçek mizah yazarı görmek buralarda çok hoştu :) Cihan Beyin kitaplarından Çağıl çok hoşlandı.Ercan beyde milliyette karikatür çiziyor zaten..
Ahmet selçuk İlkan için http://www.ayriliklarinsairi.com/
Gerçek bir sanatçıydı ve Bedia Hanımla onu ağırlamaktan , tanışmaktan çok mutlu olduk.Sadece sanatçı olarak değil kişisel olarakta örnek alınabilecek duyarlılıkta insanlar bulmak çok iyi geldi.. En az kendileri kadar ekibiyle tanışmaktan da çok mutlu olduk. Bedia Hanımın çok genç göründüğünü ve sesinin de hala çağlayanlar gibi çıktığını da belirtmeden geçemeyeceğim..
Biz ailece Ahmet Selçuk İlkan ve diğer konuklarımızı çok sevdik. Hatta Ölüdenizde maçtan dolayı bir sürü kişinin izleyemediğini düşündüğümüzden onlar için belki başka bir zaman ve ya yerde tekrar bir fırsat çıkmasını bekliyoruz..

Kendime ve Uzunbey' e 4 kitabını da imzalattım :)) İmzalı resmi de şimdi Uzunbey'in bürosunda asılı..
Gerçek sanatçılardan biriyle hatta Bedia Hanım içinde ekliyorum ikisiyle tanışmak çok güzeldi :
Resimler benden :))

Cumartesi, Temmuz 26, 2008

AslıCin 'de gördüm o da cold case falan izliyormuşta aklıma geldi..Bu aralar devamlı cnbc-e izliyorum ben.Yani kışında izledim ama şimdi tekrarları var ya.. Cold case benim favorim ama Dexter da onlar yokken idare ediyor :) Çağıl bana izlettirdi, şimdi onu da takip ediyorum.Birde Hallmarkta eski ingiliz polisiyelerinden kır cinayetlerini anlatan birşeyler gördüm..Onları da bir takibe alayım diyorum.
Closerdaki kadın bana çirkin ve aptal görünümlü geliyor bu yüzden konuları güzel ama tam anlamıyla sevemiyorum.Yine de seyrediyorum.Bir zamanlar siyah-beyaz tv zamanında kadın bir komiser vardı adını bir türlü hatırlayamadım o da süper değildi ama seksiydi, closerdekinin hiçbir özelliği yok.. Hatırladığım en eski polisiye Tatlı ve Sert :)) Uzun süredir eskiler tadında da bir şey izleyemiyorum tv. de ..
Hiç değilse yazın Agatha Christie nin kitaplarından çevilen polisiye film koysalarda izlesek, hatta eski amerikan filmleri olsa şöyle dedektifli hiç fena olmaz..Mavi Ay'a bile razıyım :))

Bugün evdeydim, merdiven altını giriş balkonu ve arka balkonu temizledim.Mutfağa hiç girmedim.Bu akşam girmeye çalışacağım :)
Üst kata çıkmaya da zaman bulamadığımdan çamaşır faslı bu akşam ve yarına kaldı. Ev temiz aslında ama ufak dağınıklıkları şimdi toplamazsam sonra başa çıkamıyorum.Bana yardıma gelen kadın bu hafta müsait olmadığından bugün yalnızdım ama artık her hafta alacağım, evi de bu mahallede olduğundan rahat olacak, diğeri ikide bir erken kaçıyordu minübüsün saatini kaçırmasın diye.. Sabah dokuzda çık akşam çoğunlukla akşam sekizde gel eve pek bir faydam dokunmuyor.Bahçeli evlerde tozlar ve kapıdan giren pislik evi apartmanda oturduğun gibi temiz tutmanı engelliyor.. Bahçe ve balkondaki çiçeklerden de ne kadar düzenli tutsan da topraklar etrafı kirletiyor. Şikayet etmiyorum aslında. Sadece işimin neden kolay bitmediğini anlatıyorum.

Çağıl'ın bilgisayarı elden geçtiğinden bütün gün oturamadım bilgisayara.. Şimdi de akşam yemeği faslı için aşağı iniyorum.. Yarın pazar herkes evde. Aslında anlatacaklarım vardı ama bir sonraki yazıya kaldı ..

Ek1 : İlle de Roman Olsun' u çok sevdim ama zamanını kaçırabiliyorum . Melek Hanımın kıyafetlerine bitiyordum Cemil İpekçi hazırlıyormuş :)
Anne-kız çıkan Balat'ın gülleri favorim.
Gülçin'in sesi gerçekten Kibariyeden güzel ama zaten ben Kibariye dinlemem, Gülçin de çıksın onu da dinlemem ama oy kullanırsam Mimarsinanlı grup Trakyalı Tufan Ailesi var ya onlara oy vereceğim..Keman çalan ve şarkı söyleyen diğerinden daha iri olan erkek sanatçı benim ilkokuldan sınıf arkadaşım Mimarsinandan :) Eskiden yaşadığım yerleri seviyorum..Hayatıma ve kişiliğime yansımasını da..

Eskiden Çatalca'nın bir köyünde kır evimiz vardı , haftasonları oraya kaçardık biz Çağıl küçükken.. Sonra Akdenize yerleşmeden satmıştık orayı..Köyünde ilk yabancıları hemen hemen biziz. Tanıdık, eş dost yazlıkçı olmamıza rağmen düğünlere çağırırdı bizi.. Bizde giderdik Uzunbeyle ,şöyle bir görünüp dönerdik.. En son orda bir düğünde görmüştüm onu , saz ekibinde keman çalışyordu.. O beni tanımadı tabii nerden nereye ama ben bir de düğün davetlileri arasında misafir gelenlerden lise arkadaşımı da görmüştüm..O da şaşırmıştı sen burda ne arıyorsun diye.. Hayat beni bu konularda hiç şaşırtmaz , nereye gitsem bir tanıdık bulurum kendime :))

Ne güzel günlerdi o günler anlatamam.. Bazen Akdenize gitmesekte oralarda kalsak, organik tarım yapsak ya da başka bir bağımsız iş oralarda daha mı iyi olurdu diye düşündüğümde olur.. Ordaki komşumla ağlaşıp ayrılmıştım evi sattığımda..Hala da telefonlaşırız bazen. Benim baba tarafım Çatalcalı ya, dede toprağı olduğundan severim oraları çok.İstanbul'a gittiğimde Annemlerle gezelim diyoruz biraz.. Özledim yine taşını toprağını Trakyanın.

Ek 2 : Vakıfbank'ın yeni logosunu gördünüz mü..? İğrenç olmuş.. Bu zamanda dünyanın parasını ve emeğini harca ve böyle logon olsun.İnanılmaz.

Biraz sonra Kıdrak'a denize gitmeye çıkacağız.Hava o kadar sıcak ki biraz geç çıkalım yoksa çok yanarız diye oyalanıyoruz.Tabii ki bu fikir benim değil, ben zaten haftada bir kere gidiyoruz ne kadar erken gidersek kardır diye sevinirim de geçen hafta da 3 ten sonra gittik sekizde döndük denizden, iyi gelmişti..

Emekli olduğumda bu zamanlarda geziye çıkmayı düşünüyorum..Bu sıcaklarda buralarda çalışmak ve yaşamak zor..

Cuma, Temmuz 25, 2008

Çarli' ye..

Benim şovalye kardeşimin bugün doğumgünü..Yani Çarli'nin. Çağıl şimdi bu aralar ona benzemeye başladı ve babası ile Çarli arasında gidip gelen özelliklerine baktıkça genelde bende onun kulaklarını çınlatıyor oldum.Mesela dalgalı saçları ve belli esprilere gülmesi hatta olaylar karşısında tutumu bu aralar hep Çarli gibi.

Ben onlar çocukken çok ablalık yaptığımı söylerler, doğrudur çok ablalık yaptım.Belki de haddinden fazla..Bu yüzden bana " küçük anne" diye isim bile takmışlardı.Hala da herşeylerini takip ederim ama uzaktan..Kendimden biçerim zaten fazla karışmak ve yönlendirmek benim tarzım olan bir şey değil. Bana çok karışılmasını istemediğim işlere bende karışmam. Bu onları izlemiyorum anlamına gelmemeli aslında. Onlar benim canım.

Daha küçücük bir çocukken hep çok akıllı olduğunu düşünürdüm..3 ayda okumuştu birinci sınıfta, hiç dersleri kötü olmadı, hiç serseri gibi davranmadı, o hep ölçüsü olan biriydi..Halen de öyle.Bazen o kadar kıvrak esprileri vardır ki yakalarken zorlanırsınız.En çok onunla satranç oynamalarımızı özledim çocukluğundan.Hep yenmek isterdi beni, bana tavlayı öğretende kendileridir ayrıca.Bu yüzden ne kadar teşekkür etsemde azdır. Satranç, dama ve kızma birader arkadaşım benim. Bazen inanamıyorum ne kadar büyüdüğüne .. Babama benzetiyorum bazen seni.. Onun bazı özelliklerini taşıyorsun ama fiziksel yönden de kendime benzetiyorum. Bu yüzden Çağılında sana benzediğini düşünüyorum.

Aynen Burcu gibi seninle de çok yakın oturmak isterdim biliyormusun. Çünkü bazı olaylara o kadar farklı açılardan bakabiliyorsun ki ara ara benimde bu açıdan bakmaya ihtiyacım oluyor.Birde çok çalışıyorsun aynen diğer gördüğüm babalar gibi. Bu yüzden de her istediğimde sana ulaşmam çok zor oluyor.Şaşırdın değil mi ? Evet benimde sana çok ihtiyacım oluyor.Seni daha sık aramak ve daha sık aranmak istiyorum ama işinden dolayı bunu yapamıyorum.

Gördüğüm hala en centilmen erkeklerden birisin ve benim şovalyemsin.. Seninle içki içmeyi, aynı sofralarda oturup sohbet etmeyi, evine gelince bana evi gezdirmenizi (Arzu ile her ikinizinde) bunaldığımda orada olduğunu bilmeyi ve nasıl biliyorsan sana ihtiyacım olduğunda beni aramanı çok seviyorum. Hep böyle ol.. Sevgi dolu ve canayakın.

Bu arada tanıdığım en temiz kalpli erkeklerdensin...

Nice yıllara kardeşim. İyi ki doğdun.. İyi ki kardeşim oldun :))

Resim: Renoır

Perşembe, Temmuz 24, 2008

Begonvil güzeldir...

OKS Saat 18.00 itibariyle açıklandı herkes sonuçlara baksın lütfen :))

Aysetun'un oğlu Ankara Anadoluyu kazanmış..Çok sevindim ama artık Ankaraya dönecekler yine diye içimden de biraz üzülüyorum.Onlara burada çok alışmıştım..

Beraber çalıştığımız Sadiş'in kardeşi de buradaki Anadolu Öğretmen Lisesinde..

En büyük haberde Deniz Hanımın kızı burada kalmış,Mehmet Erdoğanda diye müjde verdim Bernaya, neden bizi bu kadar ilgilendiriyor çünkü Deniz hem iyi bir arkadaş ham de Mavi Kuş'un eli ayağı, denetimcisi,uygulayıcısı..O gidecek diye hepimiz üzüntüden konuşamıyorduk bile..

Annem geçtiğimiz cuma gittiğinden beri yaptıklarımı yazmamışım..O gün onu beş arabasına bindirdim otogardan ve hemen FETAV daki arkadaşımın doğumgününe yetiştim.Kadriye Hanım genç bir arkadaşım ve genelde sizlere yazdığım turizm fuarlarına o gidiyor..Bir kalabalık olduk ki orada, tüm sevenleri gelmişti diyebilirim..

Cumartesi günü temizlik günümdü, yardımcıya pek yardımcı olabildiğimi söyleyemeyeceğim..Gece Annem gittiğinden sabahladım.Benim çok kötü bir huyum var, birisi gelirken ve giderken pek uyuyamıyorum.Bunun yüzünden cumartesim hayalet gibi geçti..

Pazar günü Uzunbey bizi Kıdrak'a götürdü..Kendimize yine küçük katlanan bir masa almıştık,zaten biliyorsunuz katlanan şezlonglarım var,onları, mangalı, etimizi aldık ve piknikli denizimize gittik. Çok kalabalıktı ve hep Türkler vardı bu sefer.

Pazartesi uzun zamandır ilk defa işbaşı yaptım ama çok sakin geçti..Salı günü Berna ile buluşup Kalenin oraya çekim yapmaya gittik..Berna resim sergisi açacak kendine ..Bende ona şimdiye kadar farketmediği bir kaç anıt ve kalıntı göstermek istedim..Hatta fethiyenin eski sokaklarında ve evlerinde dolaştık, ir sürü resim çektik.Onları bir sonraki yazıya sakladım.

Bugünde beraberdik, önce orman işletmeye sonra da size daha sonra anlatacağım bir yere gittik..Boğaziçinde birşeyler içtik ve öğlende mavi kuşa uğrayıp beraber yemek yedik.

Mavi Kuş bu ara sadece perşembe günleri açık, sekreterimiz izinde..Bizde bu sakinlikte ve sıcakta biraz ara verelim dedik..Çünkü kimse sıcaklarda dışarı çıkmıyor, bizim gibi akıllılar hariç :P Hatta biz şapkaları takıp fotoğraf çekiyoruz öğlen sıcağında :)

Dün akşamüstü biraz Hisarönüne gittik Uzunbeyle..Ortalık fena sakin.Bu sene turizm çok kötü. Siz insanların kağıt üzerinde ne dediğine bakmayın.Yaşadığımız sene burada yaşadığımız en kötü yazlardan biri..Yaprak kımıldamıyor. Daha şimdiden işlerinin kötülüğünden iki kişi intihar etti..Bizler için büyük üzüntü her ne kadar belli etmemeye çalışsakta.Çünkü biliyoruz ki bugün onları etkileyen çarklar yarın bizler için dönecek. Kimsenin tvlerde verdiği demeçlere inanmayın, gerçek birbirimizin kulaklarına fısıldıklarımızda.

Yarın yine zen' de güzellik randevum var :) Yüz bakımı zamanım gelmiş.. Annemle gidecektik güya, yine beni atlattı, onun bakıma ihtiyacı yok ama ben çok istiyordum beraber gitmek.

Yarın da erkek kardeşimin doğumgünü..Şimdi birde onun için yazı yazacağım.

http://www.keyodemesi.com/ son keşfimiz :)



Resim: Kalenin arkasında çektiğim resimlerden...fethiye

Pazar, Temmuz 20, 2008

abladan öğütler

Bugün Mutfakcamı Burcu'nun doğum günü..

Bizdeyken hep onu izledim ona farkettirmeden..Ezberledim tekrar unuttuğum yüzünün bazı kıvrımlarını..Gülünce gözlerinin güldüğünü ve daha güzel göründüğünü de unutmuşum..Oysa o insanları pek takmaz benim kadar.Bu yüzden eğer gülmek istiyorsa güler ya da neşeli ise gerçekten neşelidir..Gözlerinin yeşili içinde kaybolmak size kalmış, yaklaştığınız oranda yaklaşılırsınız çünkü.
Bana benzer,yüz hatlarımız aynı ama renklerimiz farklı..Tipimiz de benzer normalde ama ben daha iri kıyımım :)) onun için de beni turist sanırlar hep :)) Bu sabah Burcu ile yaptığımız üj-bej görüşme içinde yazacağı bu cümlenin beni kırabileceğini düşünüp yazmadığını söyledi bana..Bence mahsuru yok, yaz istersen sadece iri de dedim..Yok yazmak istemedim dedi..Ben konuyu devam ettirip ama benim şapkam yüzünden beni turist sanıyorlar dedim.O herhalde adamlar çok irisiniz :) ben sizi onun için turist sandım mı diyecekti.. dedi..Gülüştük her zaman ki gibi..Doğru söylüyor zahir.Her ne kadar akdeniz rahatlığı olsa da kibar adamlar da var içlerinde.
Onunla yakın yaşamak isterdim..Hatta onunla yakın olmanın ne kadar keyifli olabileceğini düşünüp hayal kurdum onlara bakarken.Atahan' ın büyümesine ortak olmak isterdim çok, olmadı..Bu saatten sonra ne o buralara gelebilir, ne de ben gidebilirim.Hayat ne garip bazen sevdiklerimiz uzakta olunca da yaşayabileceğimizi sanıyoruz.Bence yanılıyoruz.Yaşayamıyoruz aslında.Bu kocaman bir eksiklik olarak kalıyor hayatlarımızda.Hatta farkında bile olmuyoruz çoğu zaman bu kalıntılardan.Bir gün bir düğünde sevdiğimiz şarkı çalarken, ya da esintili bir ormanın derinliklerinde yürürken içimizde olan boşluklar var ya , hani diyoruz ya neden mutlu değilim şu an.İşte onlar bizim aslında o an mutlu olmamızı gerektiren yapı taşları hayatlarımızın..Eksik kalıyor işte..Eksikte kalacak.

Bu yaşlara gelince küçüğüm, hayatı sorguluyorsun daha çok.Sen konuşurken ya da kahve içerken baktığımda sana işte derinden bunları düşündüm..Benim yaşıma gelecek yaklaşık daha on senelik bir dilimin var hayatında..Biraz daha farklı bakacaksın hayata ister istemez..Kırklı yaşlar o kadar da büyük gelmeyecek kulağına.Orta yaşlar dediğinde aklına düşecek seninde yakınlarda orta yaş olabileceğin ve çocuklar artık sana teyze diyecek sokaklarda.. Ne kadar genç durabilirsin ki hayata..Aynaya baktığında günden güne değişen bir yüz görebilirsin ama unutma ki aynalar ne gösterirse göstersin içindeki sensin.Hiç bir zaman içindekini es geçip göründüğün yaşa girme ve hayatı olduğu gibi kabullenme.Hangi yaş grubuna yaklaşırsan yaklaş, gönlünde büyüttüğün filizlerin ucunu takip et..Et ki onlar seni istediğin yöne sürüklesin.UNUTMA Kİ BU FİLİZLERİ TAKİP ETTİĞİN ORANDA GENÇSİN.

Nice yıllara kardeşim .. Beni hayatta hiç bir dönemde yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim ve hep bana doğruyu söylediğin içinde.

Bir daha ki hayatımda artık biliyorum ki sevdikleriyle yakın olmalı insan..

Resim : Renoir

Cumartesi, Temmuz 19, 2008

HARİKAYDI - GERÇEKTEN ..







Mutfakcamı Burcu ve Atahan Bey İbrahimbey otelin havuzunda..





Dün saat beş itibarıyla son konuğum Annemi de uğurladım.. Atahan ve Burcu'nun gidişinden sonra zor geldi..Onlar burdaykenUzunbey sağolsun bana hiç dokunmadı ve işten kaytardım..Yani yaklaşık iki haftadır işle pek ilgim yok.İyi de oldu, ihtiyacımda vardı böyle bir şeye..Maillerime ve bloğuma da baktığımı pek söyleyemem..Zaten kalabalık olunca ev, bilgisayara bakmaya zaman kalmıyor, birde kimimiz bilgisayardan kimimiz tv den vazgeçtik birbirimiz için..

Yukarıdaki resim Atahan'ın doğumgününde havuza gitmek istemesinden dolayı gidilen otelde çekilmiştir :))




Bu resimde Burcunun bloğunda anlattığı kano gezileri..Bu kanoları Ölüdenizin içinde kiralayıp geziyorsun..Burcular geçen sene bu işi çok sevince her sene yapmaya başladılar..
İşte Mutfakcamı Burcu :)) O da ablası gibi her şeyin resmini çekti tatilde..Suat'ın yeri 1881 de kahvaltı edip denize girdik.

Atahan'la Çağıl..Kah oynadılar, kah yüzdüler sahilde..

Bu şahane şey Annemin Kırkyama'da öğrendiği ve yaptığı masaörtüsü..Bana hediye getirmiş :)
Arada tekne turuna niyet ettiğimiz iki gün boyunca denizde fırtına çıkması ve gidemeyişimizi saymazsak istediğimiz her yere gittik sayılır..Deprem öncesi 2 gün boyunca fırtına çıktı böyle ve geceleri köpekler uluyup durdular..Burcu bana abla bunlar neden bağırıyor dedikçe moral bozmamak adına birbirlerini huzursuz ediyorlar desemde içimde huzursuz olmadım da değil.
Evimin sağlamlığına güveniyorum ve ben 99 depreminden beri kaderci biriyim..Buranın deprem özelliği önce öncü depremler geldiğinden herkesi ki zaten uyanmışlardı sallantıdan, uyandırıp kaldırdık Uzunbey'le ve aşağı giriş kata aldık..Zaten o gün o kadar sallantıyla geçti..

Bu tontoş şeyde yine annemin yaptığı ve bize göstermeye getirdiği bir süs.



Bu da benim tüm tatil boyunca kafamdan çıkarmadığım şapkam ..Zaten koyu renk saçlı olduğumdan güneş tepemde dolaşmayı da sevmediğimden ,turistler gibi gezdim bu sıcaklarda.. -gözlüklü ben-
Mavi şapkalı Burcu Hanım :)) Bej rengi de Asortik Krep Anne :))

Ölüdenizde..
Rüya gibiydi ve bitti..

Salı, Temmuz 01, 2008

tekne turu..

Tekne turunun dönüşünde 1. Karagözler denilen mahalle..

Festival sırasında mı artık daha önceki hafta mı tekne turu yapmıştık yine..Ondaki fotoğrafları koymasam olmazdı.Dünkü haftasonu gezimizi de Sarıgermeye yaptık,fotoğraf çekmedim,çünkü arabada bıraktım makineyi bilerek..Orada kumsal çok geniş ve bir girdiniz mi denize oturduğunuz yeri görmek mümkün değil.Bu yüzden fotoğraf makinesini taşımadım yanımda..Ceplerim eski olduğundan onlar için çok endişelenmedim ama makinemi riske atamadım.Bir o kadar da güzel bir yerdir, yine çekemedim..
Deniz kenarında gezi tekneleri ..

Burcu ve Annem bu akşam yola çıkacaklar..Cumartesi benim temizlik günümdü zaten,onlara da hazırlık oldu, bir hafta temizlik yapılmaz ve rahat rahat gezeriz diye düşündüm..Kalabalıkta yemek işi bayağı zaman alıyor ama benim mutfağım açık mutfak olduğundan çok problem olmuyor,karşındakiyle sohbet ede ede iş yapıyorsun..

Geldiklerinde zaten bana pek iş yaptırmıyorlar, sonra da benim zorla yaptırdığımı söylüyor burcu :)) Hala inanamıyorum geleceklerine..Tam bir sene oldu, onları burada görmeyeli,en son zaten şubatta görüşmüştük burcuyla..Çarlileri de çok özledim ,babamı da aslında..Akşam anneme telefon açtım ,çarli açtı annemlerdeymişler..
Şehitler Anıtı.. Fethiyeden şehit olan askerlerimiz için yapılan bir anıt..


Bugün işteyim, işlerimi toparlamak için, yapılacak ve alınacak bir kaç işim var..Mecbur kalmadıkça bu hafta işe gelmem diye düşünüyorum..Biraz sonra da dışarı çıkıp alışveriş yapacağım.


Günlük gezi teknelerinden biri dönüşte..

Yazmadığım bu arada her gün işteydim cumartesi hariç, geçen cuma akşamı da Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivalinin teşekkür yemeği vardı biz komite üyelerine..Başkan bize festivalde satılan yastıklardan hediye etti,üstüne de herkes imza attı..Biz 3 kişi olduğumuzdan 3 yastık almış olduk :) Yemek güzeldi, güldük, söyledik, çaldılar, eğlendik.Biz berna ve eşi hamit ile yanyana oturduk..Festivalde deniz'den sonraki ekürim (eküri : fransızcada ahır demekmiş :) Türkçede ise at yarışları ve ganyanda çok kullanılan bir kelime olduğundan o gruptan,onun arkadaşı anlamında kullanılıyor, neyse ben seviyorum,belki de söylenişi fransızca oluşundan dolayı güzel geldiğinden çok kullanırım ben- kaynak ekşi sozluk-) Belki de iyi anlaştığımızdan o gece beraber olmak ve geceyi kutlamak bize çok eğlenceli geldi..Geceyi çok güzel Türk havası oynayan bir rus dansözle kapattık.

1.Karagözler..

Alışverişimi yaptım, şu an evden Çağıl'ın bilgisayarından yazıyorum.Annem otobüse bindi İstanbul'dan..İzmir üzerinden geliyor bu sefer, burcu da gece binecek.

Yemek yapacağım bu akşam, kendime çay koyup ,yemek yapmaya gidiyorum aşağıya..

Resimlere doyamayacağınızı biliyorum..Fethiye güzel şehir ama insanın sevdikleriyle olması daha güzel :))



Eskiden benim büromunda olduğu kısım..

Şovalye Adasının önü..

Arkada Kızıl Ada..

Uzaktan kale ve Fethiye..

Fethiyenin arkasındaki iki dağdan daha alçak olanı.. Mendos

Maliye tarafları..


Yeni devlet hastanesinin görüntüsü.. Benim evin civarları..

Babadağ ve Fethiye..


Mendos dağı..

Şovalye adasından yakın bir görüntü..

Uzaktan Şovalye adası..

Çalış Plajı.. Ortadaki sarı bina daha önce yazdığım İbrahimbey butik oteli



Geziden bir enstantane..



Akvaryum koyundaki restaurant.. Göcek adalarında..




Babadağ'ın Akdeniz tarafından görüntüsü ve bir katamaran..


Biz daha sakin ve nufus bakımından az olan teknelerle geziye çıkmayı seviyoruz..Onlarda ise son ses müzik ve danseden turistler var :))


Bir ara yarışırken Ahmet Bey turistleri seyrediyor..

Ya Simavilerin Domuz Adası ya da Uzanların zeytin adası.. Hangisinin bilemedim. Bu körfezde iki tane zengin adası var da..
Oldu mu zaten böyle ya adan olacak .. Herkesten kaçmaya buraya geleceksin..Yoksa zenginlik gönülde olsun..Diğerleri fasa fiso bence..

Yassıca adalarda tekneler..

Göcek
Yassıca adalar..





Burası yassıca adaların yemek molası verilen yeri..Sadece gündüz gözlemeciler var.. Resimlerde görülen uzun toprak kısım..




Bürodaki misafirim..Köpük :))

Burası da Çalış plajında Bambu bar.. Akşam görüntüsü..