Cuma, Ocak 28, 2022

Biz büyüdük de kirlendi Dünya.

1986 ' da Büyükçekmece böyle bir kış gördü en son. Bu bahçe en az 50 cm, diğer tarafta kar  daha da yüksek. Biz tedavi yüzünden annemde kaldığımızdan, annem de Ateşi eve almadığından, biliyorsunuz bahçede yaşıyor. Gerçi en lüks ahşap firmasından bir evi, bizim kalorifer borularının geçtiği duvara dayanmış kulübesi yüzünden şimdiye kadar sıkıntı çektiğimizi söyleyemem. Ama Büyükçekmece'ye kar gelince tabii ki annem dayanamayıp Ateşi içeri aldı. Onun yanıma gelmesi beni çok mutlu etti şimdi ne yalan söyleyeyim. Gerçi salona ve yatak odalarına girmesi yasak. O zaten çok akıllı olduğundan asla mutfağa girmez. Burası eski plan bir ev olduğundan kocaman bir antremiz var. Çocuğum bizi bir şekilde idare ediyor işte. Ara ara kaçamak yapıp yanıma kaçıyor. Birde Mavişle beni paylaşamıyorlar. Bazen iki elim ikisinde oturuyoruz.  

Açık açık yazayım diyorum, bazen vazgeçiyorum ama bazen de aman artık kimsenin ne düşündüğü önemli değil, benim zor zamanıma sevinecekse sevinsin onlar bile umrumda değil moduna geldiğimden kendimi yazmaya ikna ediyorum. Ben burayı 17 yıldır yazıyorum. Hayatımın en zorlandığım, mutsuz ve umutsuz - şimdikinden bile umutsuz hissettiğim zamanlar mıydı ? Evet. - yazarak kendimi kurtarmıştım. Çünkü kendimi çok yalnız hissediyordum ve yazmak bana iyi geliyordu. Yine yazmak bana iyi geliyor, yazacağım da. 

Bir türlü yazamadığım şey günlerdir zor günler geçiriyor oluşum. Ben zorluk yazamıyorum, sanki onu yazarsam hayata havlu atacakmışım gibi geliyor. Bunu söylemek bile kendimi kötü hissettiriyor. Ama zor mu zor.. Niye yazıyorum..? Benim gibi bunu yaşam savaşı vermeden, daha başında farkedip hastalanmamanız adına yazıyorum. 

Bu üçüncü savaşım.. En son 11 ay kemoterapi görmüştüm. Şimdi biliyorsunuz tekrar tedavi başladı. 21 günde bir büyük kemo, sonraki hafta küçük kemo, sonraki hafta da dinlenme olur. Sonra tekrar başlar. Bu ilk kür. Salonda yatak açık, daha toparlanamadım.  Şimdi ilk iş toparlanıp, ikinciye hazırlanmak. Ağrı sızı davalarından kitap okuyamıyorum. Tv ve cep ile idare ediyorum. Kardan son randevu ertelenince de biraz tatil gibi oldu bana. 

Kapıya bile çıkılmıyor. Basında ne yazarsa yazsın, insanüstü bir gayret ve desteğe ihtiyaç vardı. İmamoğlu yalnız kalsın diye vatandaş olarak yalnız bırakıldık. Trafik kazası hariç kapanmayan Mimarsinan köprüsü üzerinde insanlar sabahladı. Yalnız ve güzel ülkem, yalnız ve güzel İstanbula dönüştürüldü. Halk karda sabaha kadar yürüse de bunları görüyor. Buraları 20 yıl sonra geldiğimde nasıl kurtarılmış bölge kalmış yavaş yavaş yazacağım. Hele bu kış çok vaktim olacak inşaallah. 

Her yerde yükselen ev kirası ve ev fiyatları hakkında yazılar okuyorum. Küçük yerlerde insanlar gelmeyin artık diye isyan ediyorlar.Oysa şehirde işi olmayan şehirde kalmamalı artık. Burada bahçeli evler içinde yaşayan ama buralı olmayan insanların daha çok olduğu bir bölgede oturuyorum. 
Hepimizin kocaman bahçeleri var. Bir çoğu evde yaşıyor, bahçeye çıkan olmadığı gibi, ilgilenende çok az. Sosyal hayatları yok, ancak memleketlisi varsa görüşüyor. Çoğunun memleketinde tarlası var, yazın o güzel bahçeleri bırakıp memleketlerine giden var. Söylemek istediğim eğer bu şekilde yaşayacaksan şehir hayatını sen zaten orda kal. Memleketinde İstanbulda yaşıyorum demekle İstanbul' u yaşamış olmuyorsun. Yanlış anlamayın bu evler öyle ucuz evler değil, tripleks, villa tipi evlerden bahsediyorum. Çoğu ya özel okul ya da iş yeri, klinik olan yerler. Kapılarından geçiyoruz - şimdi gezdiremiyorum Ateşi - bana köpeği kaldırımdan yürütme diyecek kadar malına düşkün ama bahçesine bir 
  tane çiçek ekmeyecek kadarda doğayı seven ev kuşları. 
Yazın yolda su patlamış ama içten.. Bizimki dahil, iki bahçeyi su bastı. Ben üç kere ekip çağırdım, kazdırdım, bir evin kuyusu içinde taşıyor, bizimki bahçede ama eve uzak. Para vermesinler diye konuşup sorunu çözemiyoruz, oysa belediye ekibi yapacak kazıyı. Konuşup sorunu çözemedik. Sular bahçeleri bastı, onlar evin altından motorla su çıkardı, bizde sular evin kapısına yaklaştı, üç gün onların başvurmasını bekledik. Burada anlatmak istediğim, malın mülkün olacak, şehrin içinde yaşayacaksan o şehrin gereği gereken şartlarına da para harcayacaksın. 
Şimdi yavaş yavaş bahçeli evleri Araplara satıp, daha ucuz semtlere kaçıyorlar. 
Bu arada burada yaşadığımız ilk ramazan bayramı arifesi iki genç adam ellerinde kutularla bahçeye girdiler. 
Ben genelde bahçede olduğumdan karşıladım ama tabii ki tipler kayık, ya da ben sevmiyorum diye bana öyle geldi bilmiyorum. Ben bir şeyler sattıklarını düşündüğüm için nasıl yardımcı olabileceğimi sordum. Onlar ellerindeki kutulardan bana yarım kiloluk çok güzel bir tatlı kutusu bırakıp, bayram ikramı gibi bir şey söyledi. Biz İstanbulda büyüdüğümüz için öyle bayram mayram bilmeyiz. Bedava olursa da adamı bir dövmediğimiz kalır. Ya ilaçlıysa, bayıltıp eve girerse, hırsızlık yapmak için ön araştırma yapıyorsa diye adamları bir kovmadığım kaldı. Ateş çok havlayınca onlarda zaten çok oyalanmadı. Ama İngilizce konuşmamızdan hatırladığım, komşuyuz ve size geldik kısmını çıkarınca aslında yanımızdaki villaya yeni taşınan Arap komşularımız olduğunu tahmin ettim ve çıkınca o tarafa gitmelerinden anladım. Bu arada annem tatlıya bayıldı, ben insan olarak kendimden utandım, sokakta  oynarken kırk yıl önce annemiz işten gelene  kadar bizimle ilgilenen, bizi aç bırakmayıp evde kek yapıp, karnımızı doyuran eski İstanbullu komşularımızdan utandım, babaannem eski İstanbul' u anlatırken ve o İstanbul benim çocukluğumdaki İstanbul' a 80 yıllık bir mazi basarken ben daha babaanne olmamış 50 li yaşlarda İstanbul'un bu kadar değişmesinden utandım. Biz biraz daha büyüseydik de biraz az kirlenseydi Dünya... 

Perşembe, Ocak 20, 2022

Babam..


Bir resimlerin kaldı, birde içimde bitmek tükenmek bilmeyen özlemin... Babam..❤️
20.01.2019 / 20.01.2022 

Üç yıl oldu. O kadar yalnızlıkmış ki babasız olmak, zaten en büyük korkularımdan biriydi her zaman. Onunla geçirdiğim yıllar için her zaman şükrediyorum. Annemle sık sık onu konuşuyoruz. Ne kadar iyi bir koca ve baba olduğunu, onu tanımakla ve yaşamakla ne kadar şanslı olduğumuzu. Öğrencileriyle konuşuyoruz, aslında ne kadar sert bir öğretmen olduğunu ama ne kadar aslında herkese sahip çıktığını. 
Biz gerçekten çok şanslı çocuklardık, hem öğrencisi hem çocuğu hem de onunla dertleşecek kadar  hayatı paylaşabildiğimiz için çok mutluyum. Gerçekten tanımanızı isterdim. 
Her şeyden önce müthiş bir kız babasıydı. Herkes kız babası olamaz. Bizi inanılmaz özgüvenli yetiştirdi. Prensip dendiğinde bizim için akan sular durur, hem saygı duyarız hem de saygı gösterilmesini isteriz. Çünkü her şeyden üstündür. Prensipler sadece insani duygular için değişir. Birinin ihtiyacım var dediğinde onu asla yalnız bırakmamayı ben ondan öğrendim. Asla zor zamanları olan birini yalnız bırakmaz, ona en büyük anlayışı hep babam gösterirdi. Herkes için en güvenli insan dağ gibi duran babamdı. Ben bu kadar korkulan ve bir şey olduğu zamanda ona sığınılan insan görmedim hayatım boyunca. Yani düşünün 40 yaşlarında buluştuğum  sınıf  arkadaşım şu an gelse korkudan yanında sigara içemem, ama hayatımın diğer zamanlarında keşke hocam yanımda olsaydı diye aramışımdır diye duygularını paylaşmıştı. Bizim okulun yatılı bölümünden sorumlu müdür yardımcısıydı, 300 yatılı erkek çocuğuna hem hocalık hem babalık yapardı. 
 Artık kalmadı ama eski İstanbul kültürüyle büyümüş bir insan olduğu için her zaman onu bu minvalde gördük. İzmit depreminde gecenin üçünde dışarı çıktığımızda apartmanda herkes sokaktayken o balkondan ceket - kravatla  bize bakıyordu :) 
On yaşında beni bale seyretmeye, İstiklalde sinemaya, İnci' de profiterole,  fındıklı Beyoğlu çikolatası yemeye götüren ilk erkekti. Dans etmeyi ondan öğrendim. Plaklara ve kitaplara düşkünlüğümde ondan. 4 yaşında odamda özel kitaplığım vardı ve kitapçıya beraber gidip kitap seçerdik. 
Gazete kültürü ölünceye kadar devam etti. Hatta son gazetesini mutlu olsun diye ben aldım. Başucunda durdu ama okuyamadı. 
Anneme fiziksel olarak ne kadar benziyorsam, hissel olarak da babama o kadar benziyormuşum. Annem beraber yaşadığımız şu dönemde bunu sık sık itiraf ediyor. 

Yaşam kültürü denen bir şey var. Bu anlamda ben tam babamın kızıyım. Bundan da hep gurur duydum. İçki içmeyi, para harcamayı, girdiğim  ortamlarda nasıl davranmam gerektiğini ondan öğrendim. Beni hem serbest bırakıp hem de bir o kadar takip ettiğini de ancak çocuğum olduğunda farkettim. 
İyi bir baba olduğu kadar ondan çok daha iyi bir dede oldu. Üç torununa da aynı babalığı gibi bunu sonuna kadar da yaşattı. 
Onu sayfalarca yazabilirim. Onunla en iyi anlaştığımız dönem benim evlendiğim zamanlardı. Düşünün ki en iyi kahve arkadaşım babamdı. Evden çıkar, onunla kahve içip dertleşmeye yanına gider, haftada en az iki defa buluşurduk. ( Ben Bakırköyde o Büyükçekmecedeydi.) On yaşımdan beri Türk kahvesi yapardım onun için ve kahve keyfi benim için o ölene kadar çok önemli bir ritüel olmuştur. Fethiye' ye gittikten sonra da onunla balkon buluşmaları yapmak en sevdiğim zamanlar olmuştur. Orada da beni yalnız bırakmaması, her sıkıntımda yanımda olması, aynı zamanda bunu her çocuğuna uygulaması açısından benim için gerçekten idol olmuştur. Onun kadar iyi bir ebeveyn olduğumu iddia edemem ama gerçekten çok şanslı bir çocuk olduğumu iddia ederim. Bana hayatı böyle yaşattığı için de ona çok teşekkür ediyorum.

Baba.. Babam.. Seni o kadar çok özlüyorum ki bunu sayfalarca burada anlatsam bitiremem. Şimdi her özlediğimde elimde fotoğrafların  seni düşünüyorum. 
Ve her geçen gün seni çok daha iyi anlıyorum. 





Pazartesi, Ocak 10, 2022

Karavan Fuarı..

 

Bir şeyleri oturup beklemeye niyetim yok. Kendime göre yaşayacağım, bu yaz için planlarım olduğu doğrudur (kısmetse) 
Bugün biraz toparlanınca fuara kaçtım. Dinlene dinlene gezdim 🙂
Karavan Fuarı TÜYAP / BEYLİKDÜZÜ 
O kadar enerjisi düşük bir fuardı ki gezerken ara ara çıkayım mı diye düşündüm. Standlarda bir merhaba diyen  yok, broşür veren yok, ancak isterseniz veriyorlar. Bu davranışlarla bence firmanın fuara katılmasına gerek yok. Anlatırken heyecan duymayan biri zaten nasıl iyi tanıtabilir ki ? Bu bir yaşam tarzı. Ama son zamanlarda tatil yapmanın da bir ekonomik alternatifi. Belki  bu son ekonomik şartlardan belki de yaşam için  bir alternatif.. Bunları düşünüp ona göre insanları bilinçlendirebilecek bir fuar olmalıydı.Ruhu olmayan bir fuardı. " 
Ben kararımı verdim sanırım, favorilerim var 🙂




























Perşembe, Ocak 06, 2022

Hiçbir yerlerdeydim ben, hiçbir yere ayrılmadım..

Kaç zamandır elim yazmaya gitmedi. Uzun zamandır üç aylık kontrollerle götürdüğüm tedavi, yine yeniden kemoterapi seanslarına başlamamla devam ediyor. Şerefsiz hortladı yine. Sevin hastalığınızı diyorlar, ona misafir gibi davranın. Beni her gün zorlayan, her sabah kalktığımda değişik duygular yaşatan bir şeyi sevmek normal mi? Tabii ki sevmiyorum, çünkü her gün onunla al takke ver külah hayatı yaşıyorum. 

Yılbaşı öncesi belli oldu aslında. Bu üçüncü raund. Daha fazla ayrıntı yazmak istemiyorum. Zaten yazmaya da gerek yok. Bu kadarını bilmeniz yeter. Sadece hayatınızı sevin, başkalarının nasıl hayatlar yaşadığını ve neler hissettiğini bilemezsiniz. Mutlu olmaya bakın. 

Yaşadığınızın keyfini çıkarın. Ben öyle yapmaya çalışıyorum. Biraz normal hayattan ve herkesten uzaklaştığım doğrudur, çünkü hem pandemi devam ediyor hem de insanların sıradan günlük dertlerini dinlemeye bazen gücüm yetmiyor, anlayamıyorum da. 

Bu şekil bu ara böyle hoşuma gitti. Belki biraz, benimde kendimi dinlemeye ihtiyacım var. Zaten şu ara kendime bakım yapmam gereken bir zamanda da etrafla ilgilenemiyorum doğal olarak. Yine korkmuyorum, yine zor zamanlarım olabilir, yine üstesinden gelmeye çalışacağım. Sadece bu sefer hayallerimi ertelemeyeceğim, ilk fırsatta kafamdakileri uygulamaya geçeceğim. Ha bu arada kendimi oyaladığım yazılar göreceksiniz, sosyal medyayı bırakmayacağım, kısaca hayata devam edeceğim. Bazen de deli iç dökmeleri de yaşayabilirim. Şimdiden bu tutarsız yazılar için açıklamamı yapayım. Ne yapayım hayat da böyle değil mi zaten ? Ne zaman ne olacağı belli olmayan bir yaşam aslında. Sadece biz istediğimizi yaşadığımız hissine kapılıyoruz... 

Not 1: Bu bloğu sevdiğim doğrudur, sonuna kadar burda olmak dileğiyle.. Yeni yılınız eski yıllarınızdan güzel geçsin. 

Not 2: Kış kaktüsü çiçeği  bu yazıyı tetikledi aslında, yoksa hiç bir şey yazma ihtimalim  yoktu. Hayat ne kadar ilginç ki küçük bir çiçek hala bir yerlerde sönmüş bir duyguyu ateşleyebiliyor.. Kendimde bu yaşam sevincini seviyorum. Geçmişte kaybettiğim güven duygumun yerini dolduruyor. Ve olabildiğince onu beslemeye çalışıyorum. 

Hala şiir seviyorum, hala ressamların eserlerini takip ediyorum. Hala Dünyayı sonuna kadar takip ediyorum. Bizi esas yoran Dünya değil, insanlar aslında ve onların yaptıkları.. 




 

Cumartesi, Ocak 01, 2022

Kuş ölür, sen uçuşu hatırla..

Bazen gece eve döndüğünde gelecek senenin geçen seneden daha güzel günler getireceğine inanmaktır yeni yıl 🌲🌲🌲 #yeniyil  #2022