Çarşamba, Ocak 27, 2010

Herşey seninle güzel..

Pazar sabahı Çağıl dershaneye gitti, bizde Uzunbey'le 2. el pazarına gittik. Kapıda ayrıldık çünkü ben her tezgahı dolaşıp fotoğraf çekiyorum, sohbet ediyorum, standları karıştırıyorum işi biten önce arayıp ne zaman çıkacağız diye soruyor genelde.. Bazen benimle gezmek sıkıcı oluyor çünkü herkes beni genelde tanığından bana soru soranlar ,selam verenler, benim konuşmak istediklerim yüzünden yanımdakine eziyet edebiliyorum.(Çağıl görse bu cümleyi hava atıyor bak şimdi diyecek ama gerçek bu)Hava şansımıza o gün çok güzeldi, pazartesi, salı sertleşse de pazar günü pırıl pırıl bir güne uyandık. Pazarı gezip Mutlu restauranta kahvaltıya gittik çünkü fevzi ve çocuklarla buluştuk, onlar hemen çıkamayacaklarını söylediler evden. Bu yüzden orada oyalandık. Kar görmeye Nif'e gitmeye karar vermiştik, telefon açıp Kırkpınar denen mekana kar var mı diye sorduk,var dediler bizde fevzileri evden alıp yola çıktık. Yaklaşık 42 km uzakta Nif'e bağlı bir mevki Kırkpınar,daha öncede kiraz zamanı gitmiştik,yazdım. Zaten kirazı meşhur.Uzun süredir gördüğüm en güzel kirazlar sanırım burada.. Karamürsel ,İzmit tarafının kirazları meşhurdur ya bunlar onlardan güzel :)) Tekirdağ'dan güzel mi hatırlamıyorum,uzun zamandır Tekirdağ'dan kiraz yemedim çünkü.
Oraya Fethiye-Denizli yolundan gidiliyor.. Çocuklar sabırsızlanıyor, kar görmek istiyor, arabada heyecanlanıyor ama yolda kar yok, Nif göründü yemyeşil, yollar ve güneş süper.. Tamam camlardan soğuk olduğunu anlıyoruz ama kar yok, son dönemece kadar da kar mar görmedik,tam homurdanmaya başlamıştık ki Kırkpınar(Kırkmahar'da deniyor) görüldü.. İnsanlar kar görmeye arabalarla gelmişler,sağda solda mangallar,arabalar çekilmiş yol kenarına, müzik açılmış, mangallar yakılmış, çocuklar karda oynar vaziyette görüntüler.

Bizde Kırkpınarda önce arabayı çekip yolun kenarında karla oynamak için indik. Uzunbey o gün çocuklardan daha dinamikti, kızak kaydı, kartopu attı, Ares'i karlara gömdü, Fevzi ve çocuklar kızak kayarken o da onlara kartopu attı. Ares tepeden kayan kim varsa peşine takılıp yakalamaya çalışıyor.Çocuklar her buluşmamızda Ares'e temkinli yanaşsalarda gün sonunda nerdeyse kanka olacak şekilde ayrılıyorlar :)

Uzunbey ve Ares..

Fevzi ve çocuklar.. ( Arkadaş sık sık bloğumu okur hatta bir keresinde FKM 'de Kemal Kılıçdaroğlu geldiğinde cepten bağlanıp resimlere bakıp dedikodu yapmıştık beklerken yine de benimle dalga geçmekten vazgeçmez bu konuda ama bilirim o benim iyi bir okuyucum :)

Ares susadıkça kar yedirdiler ona. Ben bu sefer kızakla kaymadım.. Şarap ya da yiyecek götürmedik çünkü Kırkpınar Restaurantta yemek yedik oyundan sonra. Yalnız makinanın pilini bitirdiğimden yemekleri çekemedim.Bir gün ayrıca resim çekmeye gideriz artık :)
Kavurması,yoğurdu, tandırı çok meşhur ve güzeldir..O bölgenin bir kirazı bir de bu restaurantı meşhurdur. Genelde yerlisi bilir ve gider, kışın kar görmeye gitmek yazın da bunalınca serinlemek için gitmek bir gelenek gibidir. Yazın gittiğimizde Ortaca'dan gelen bir yürüyüş grubu ile de karşılaşmıştık.

Arabayı çektiğimiz yerde başka arabalarda vardı. Çok yakın olmamıza rağmen ağaçlar ve doğa seslerimizi birbirimize iletmeden yutuyordu..

Karlı görüntüleri de bir başka güzel.

Kızakla kaydığımız yer.

Ares orman görünce bir başka keyifleniyor yanında bir de kar var, halini düşünün artık ..

Bol bol resim çektim önce, sonra da yemeğe kalsın diye ara verdim ama becerememişim.Pili bitirdim.

Kırkpınarda karşılaştığımız bebek :) Ares yanında nasıl da büyük duruyor.

Carlos' muş adı.. Uzunbey atladı hemen Çakal Carlos mu diye :) İçerisi doluydu.Bizde dışarıda oturduk. Yemeğimizi yedik ve eve döndük.Ares arabada daha sızdı, bütün gece yatak odasında yattı hiç kıpırdamadan.

Bu plakları Rahşan'dan aldım. Hepsi çok güzeldi,yani elinde daha bir sürü var. Ben seçerken bir adam yanaşıp hepsini alacakmısınız dedi, tam sekiz tane aldım. Pink Floyd'un resmi güzel değildi, çekememişim, o da dahil..

Rahşan'lar eskiden plakçının yanında otururlarmış İstanbulda, babası da her çıktığında yeni bir plak alırmış.. Çok güzel , genelde yerli sanatçılar daha vardı ama ben bunları seçtim.Yalnız bir Nilüfer vardı , içini bulamadık.

1980 lerin hiti.. Hatırladınız mı..?

Nedense en çok bu plağa sevindim :)
Ray Charles. Buna şaşırdım..
Modern Folk Üçlüsü, çocuklarımız için.
Tangolara bayılırım ,daha önce de çok yazdım, Esin Engin..

Joan Baez..

Yeni kaktüs saksıları..Tanesi 1 lira.

Bu dört kitabı on liraya aldım, içlerinde ressamların tanımadığım resimleri var, bazen internetten hepsini görmek mümkün olmayabiliyor..

Bu taşları ben kaktüslere koyayım diye uzunbey almış.

Bu kitabı listeme almıştım ben ,pazarda saksılara bakarken yanındaki kitabı görmemiştim. Sunthing'in babası gösterdi , ben de aldım .. 1 lira.
Listemdeki bir kitabı bulmanın sevinci paha biçilmez :)

Pazar günü 2. el pazarından çıkıp kahvaltıya gittik, (resimler karışık) dönüşte eve uğradık ki pazar günleri bizim Çalış pazarımızda var aslında, benim eve de çok yakın.Giderken bu üç tekerlekli motoru görünce resmini çektim.(aynı zamanda elektirikli scoter- sessiz ve egzoz dumanı olmadığından sevdiğim bir araç. Bir zamanlar bizde iki tekerleklisi vardı ama bunlar daha yeni tasarımları ve ben çok seviyorum.. Turistler için kiralanıyor burada, yani diyelim ki otel denize uzak bunlardan kiralayıp kullanıyorsunuz..Motor gibi iki tekerlek kullanamayanlar için süper bir alet.
Kahvaltıya Mutlu Restauranta gittik Koca Çalışa, bu güzellikler yeni doğmuş.. Babaları ve anneleri farklı, çoğu babaya çekmiş, kıvırcık tüylü.. Bir tanesi daha çok anneye benziyordu. Hepsini sevmek istedik ama anne izin vermedi, bizde geldik gittik babayı sevdik, o da Ares'le koşturdu..

Kahveyi en son içtik aslında.. Falıma baktım, ilginçti..

Ares kumsalda..

Kahvaltı 2. kısım..

Kahvaltı 1. kısım, aslında ikisi bir geliyor ama biz ilk tabakları boşaltıp ikinciye yer açınca böyle görüntüledim.. Çok yavaş ve keyifli bir kahvaltıydı.

Fethiye ve ada görüntüsü.. Sabah erken saatler, daha kahvaltı yerleri boştu.

Güneş gözlüğüm olduğundan ben güneşe doğru oturdum. Doğal olarak yanmışım o gün. Ertesi gün yanaklarım ve yüzüm pembe pembe dolaştım. Şimdi bir açıklama yapayım ki pazar günü hava çok güzeldi ama pazartesi ve salı atkı hatta eldivenle gezdim. Bugün de hava yumuşak..
Bu aralar yavru köpek mıncıklamak hastalığım var, hatta Ares'e kız arkadaş arıyoruz sanırım zamanı geldi.. Onun yavrularını görmek istiyorum..
Çalış plajı, 2. el pazarı sahil..
Ben resim çekerken elini uzatan bir İngiliz hanım bir şeyler anlatıyordu yanındakine..

Göcekten gelen örgü ve yumak satan hanımlar..

Bu da onların standı..
takılar..

Bu standın sahibesiyle ilk defa tanıştık, fotoğraf çekmek için izin istedim..O da nerede kullanacaksınız dedi. Ben internette dediğimde, siz bloğu olan hanımsınız galiba dedi :)) Ben hangi blog dedim.O mavi dedi, haklıydı benim mavi bir bloğum var koyu mavi :)) ama orada ne düşündüysem hayır dedim :)) Hani A ile başlayan dedi herkes gibi Asortik demek garip geldi, evet katılıyorum o kadar Asortik bir görünüşüm yok ama zaten hep yazıyorum asortik olan isteklerim olduğundan asortik bir krepim :)) yani kendi şartlarımı ve koşullarımı genelde
aradığımdan ve keyfime düşkün olduğumdan asortikliğim.. Yoksa asortik uyumlu giyinen demek ki o kısma da uyabilirim herhalde. Neyse biz tanıştık ve bende sizi sayaçtan görmüştüm aslında dedim..Google da 2. el pazarı diye arayan bir tane Muğla vardı sanırım sizsiniz dedim..O da evet dedi ve tanıştık Ankaralı Turizmde çalışan genç bir hanım. Eve gelip uzunbeye hava attım sayelerinde, artık beni her yerde tanıyorlar diye :) Kartvizitimi verdim, kahveye davet ettim ama adını öğrenmeden ayrılmışım yanlarından..
Kendisinin yaptığı el emeği olan keçe bebekler ve değişik objeleri vardı, zaten onun için dikkatimi çekti ve görüntüledim.
Eskiye oranla az resim çekiyorum ama ilginç tezgahlar daha az oluyor artık. Ekoşifa'cıların standında çok güzel bez torbalar vardı. Modelleri de çok hoş.Geçen hafta değil,ondan önceki hafta açılışları vardı ama resimlerini bulamadığımdan paylaşamadım sizlerle.. Bana da çok güzel file hediye ettiler. Mor renkli bir file.
Bu sokak otoparkın yanı ve orası yetmediğinden pazara ayrılıyor..

Pazarın girişi ve aslında minübüs yolu ama bu hafta yoğunluktan bir tarafı yolun kapanmış.

Pazarın genel görüntüsü..

Rahşan'ın standı..
Bugün evde kalmak istedim, dün komite toplantım iyi geçti, bende dinlenmek istedim biraz ama uzunbey beni bu zamanlarda evde kaldığımda kıskandığından illa yapacak bir iş bulur. Önce bahçe düzenlemesi için ustaları çağıracağını söyledi, bir şekilde sorti yapıp bu isteğini savurdum ama sonra telefon açıp ,dinlen biraz sonra küçük bir işimiz var çıkarız dedi. Normal şartlar altında ben evden çıktıktan sonra hem günü bitiriyorum hem de dinlenemiyorum.Bu yüzden evde kaldığımda dışarı çıkmaktan hoşlanmıyorum ama ne dediysem vazgeçiremedim. Kavga çıkarmak da adetim olmadığından kuzu kuzu çıktım onunla. Fazla sürmedi ama bana aslında uzun sürer diye bekliyordum dediğinde tamamen inandım ki benim evde kalmamı kıs-ka-nı-yor :)
İşimden keyif alıyorum ama içimdeki bu aralar kaçma isteğini bastırabilmem çok zor oluyor.Bu sabah erkenden annemi aradım ,uyandırmışım hatta uzun uzun konuştuk. Özlemişim, hem de hepsini.. Tatili atlatalım belki ziyaretime gelirler diye umuyorum..
Tam yazıyı bitirmeye çalışırken BİYONİK KEDİ aradı.. Sesini duymak çok güzeldi.O bloğa başlayalı tam dört sene olmuş.Buradan tebrik ediyorum ve onu çok özlediğimizi tekrardan buraya yazmak istiyorum. Herkesin tarzı farklı ama onun hiçbir şey düşünmeden içinden geçenleri olduğu gibi dürüstçe yazmasını çok özledim. O yazmadığından beri eksikliğini hissediyorum. Herkesin hayatta ayrı bir fark yaratma özelliği var ve o bence bu anlamda farklı biri. İnsana değişik başka açıları gösterebiliyor hiç düşünmediğiniz.. Sanırım artık bizi daha fazla yalnız bırakmaz ve hep buralarda olur..
Güzel bir link paylaşmak istiyorum.. 3D Picasso tablosu.. Bana genelde çok güzel mailler gelir ve bende arkadaşlarıma göre seçerek gönderirim onları.. Böyle bazen güzel mailler geldiğinde bazen de özel mailler geldiğinde burada paylaşmadıklarım da oluyor..(bazılarını çok sevip kimseyle paylaşmadıklarımda :) Genelde yollarım ama bunu geçmek istemiyorum..
Bugünkü şarkımız Bu kalp seni unutur mu da sık sık dinlediğim eski bir şarkı :
ama görüntüleri farklı diziden Asi'den..
ve caz.. Ray Charles- Song for you
Ha bir de buraya imza attım :))

Pazar, Ocak 24, 2010

Bak içime gör beni..

Uzun zamandır bu saatte yazmamıştım. Dün sabahtan küçük bir randevum vardı benim sosyal işlerimle ilgili, sabah kalktım ki Uzunbey işe, Çağıl dershaneye gitmiş.Normalde saatini geçirebilirmişim ama tam zamanında uyanmışım.Bu huyumu seviyorum :) Kalkıp, giyinip bir an evvel dışarı çıktım ki geç kalmayayım. Güneş gözlüklerimi de taktım bu arada..Anlayın yani havanın ne kadar aydınlık ve ışıyan bir yanı olduğunu.
Yürüyerek gidip yürüyerek döndüm,zaten çok yakın bir mesafe. Sonra da evde keyifle iş yaptım,bilgisayara girdim, annemle konuştum, makineye bulaşık yerleştirdim, kendi kendime bazı kararlar verdim..

Bazen hayal kırıklıkları yaşıyoruz ya hayata karşı, son günlerde öyle bir durumum oldu benim. Ağır geldi sanırım ya da ben hazır değildim bilmiyorum, gücüme gitti.Hayat bana bunu neden yapıyorsun dedim. Sonra da şartları değiştiremeyeceğime karar verdim. Evet moralim bozuk aslında ama öyle gözükmüyorum bu iyi bir şey.Canım sıkkın bir yandan bir yandan da keyfim yerinde.. Nasıl oluyor demeyin işte, kafam bir şeyle meşgulken bir şarkı dinliyorum o bana keyif veriyor, sonra yine dalıyorum hayata, tam arabaya biniyorum yine bir şarkı, bir mekana giriyorum yine bir şarkı bu böyle devam ediyor gün boyu.. Müzik beni çok etkiliyor. Bazıları buna duygusallık dese de bence bu bir kaçış.Benim pollyannacılık oyunum da bu sanırım.Dün akşam mesela Kapalıçarşının son bölümünün tekrarı vardı ben ordaki türküyü çok seviyorum.. Tam yukarı çıkıyordum tv de görünce merdivenlere oturdum kaldım. Kapalıçarşı esnafı olsam bu türküye klip çekerdim :) Kapalıçarşı' da.. Olgun Şimşek söylüyor ya ben onu zaten çok eskiden beri severim.. Mükremin ağbi yıllarında küçük bir öğrenci rolü vardı, taa o zamandan.. Türküyü de çok güzel söylüyor.

Bugün 24 ocak, ne yazık ki Uğur Mumcu'yu kaybettiğimiz gün. O seneyi çok net hatırlıyorum çünkü Çağıl bebekti.. Ben de yeni anne olmuştum, çok üzülmüştüm ve gelecek içinde çok kaygılanmıştım.Yine bir 24 ocak ve yine kaygılıyım. Öyle bir değeri kaybetmenin yanında tüm söylediklerinin bu kadar gerçek olmasına mı yoksa ülkenin bu kadar zamanda bu kadar yol almasına mı daha çok şaşırayım bilmiyorum. Hani masallarda vardır ya gitmiş gitmiş gitmiş birde bakmış ki bir arpa boyu yol gitmiş cümlesi..Bizim ülkemizi tanımlayan en güzel cümle bu sanırım son zamanlarda. Bu masalın sonunda bir yerlerden kafamıza üç elma düşecek ama umarım elmalar düşmeden bu millet uyanır!

Bugün 2. el pazarı var, Çalışta.. Sabahtan oraya gitmeyi düşünüyorum, sonra da kar görmeye ! Nif'e gitmeyi düşünüyoruz arkadaşlarla..

Fotoğraf pazar sürprizi.. Yazdan kalanlardan.. En doğal halim, saçlarım rüzgardan dağılmış ben gülerek hayata bakarken..

Cuma, Ocak 22, 2010

Kırık kalpler durağında inecek var..

Önce bilgisayarı anlatmam lazım, o gün bilgisayar açılmadı ya, bizde bilgisayarlar bozulunca önce Çağıl'a sonra tamirciye gittiğinden eve götürdüm, çocuk daha elini dokundurdu çalıştı bilgisayar. Bende ona kız olsaydım ve sana bu bozukmuş diye getirseydim kesin bu bana ilgi duyuyor diye düşünürdün değil mi dedim :) İki oldu açılmıyor diye getiriyorum, dokunduğunda açılıyor :))

Pazar günü bizim sitenin kahvaltı daveti vardı oraya gittik onunla ilgili resimler daha altta. Bu çiçekler Muğla gezimizden. Kaya da çok çıktığından Kaya Lalesi deniyor buralarda..Baharda herkes toplamaya gittiğinden artık pek sık göremiyoruz.. Ben bunları Köyceğiz civarında bir yerden topladım.O kadar güzeller ki dayanamadım.Zaten yürüyüş yolu gibi bir yerdeydi, kimse görmeden solup gitmelerine izin veremezdim..

Muğla'ya Ares' i de götürdük, giderken değilde dönüşte sıkılmasın diye iki yerde mola verdik. Diğer zamanlarda arabada bekledi uslu uslu. Sosyal sigortalarda işimiz vardı, buralarda özellikle devlet dairelerinde illerle kasabalar arasında çok fark var. Bence sık sık eğitimden geçmeli devlet çalışanları-taktın diyeceksin ama o kadar bariz kötü davranışlar var ki- hatta ben abartıyormuyum diye Uzunbey'le de konuştuk, aynı izlenimi o da edinmiş. Biz özel sektörde o şekilde kimseye davranmıyorsak onlarda öyle davranmamalı,bunun bir yolu olmalı, özellikle taşra için alışmışlar halkı bekletmeye, soru sorduklarında en alakasız köşeye kimi yollayım yarışı yapıyorlar sanki.. Lafım öyle davrananlara, davranmayanlara bir şey dediğim yok zaten ama gayri ihtiyari Fethiye Vergi Dairesiyle Muğla Sosyal Sigortaları çalışanlarını karşılaştırınca aralarında bariz farklar ortaya çıktı. (Yasenin lütfen genelleme yaptığımı düşünme burası için konuşuyorum) Bu farklar konuşma şekillerinden hitap etmelerine ya da açıklama yapmalarına kadar belli.. Benim işim görülsün de fark etmez diyenlere de konuşmak iletişimin temel taşlarından biri, hitap etmeyi bilmiyorsanız işinizi de zor yapıyorsunuz diyorum..Çünkü ya karşınızdaki anlamıyor ne yapması gerektiğini ya da iş çabuk bitmiyor,böylece daha çok kafası karışık insanla uğraşıyorsunuz.
Neyse kapıdaki halkla ilişkilerdeki suratsız hatun haricinde iyiydi, yine bol bol merdiven ve oda dolanıldı,tam bitti derken yeni bir iş çıktı ama umduğumuzdan erken bitince buz gibi soğuk ama kar olmayan Muğla'dan bir an önce kaçalım dedik. (Uzunbey dolandı bir ara ben kitap okudum :)) Her geldiğimizde uğradığımız alışveriş yerleri var,oraya gittik, aslında resimde çekmiştim ama bir daha ki yazıya artık. Ares dolaştırıldı ,biz alışveriş yaptık ve yemek yedik, tekrar arabaya bindik.Yolda Köyceğiz civarında biraz yürüdük ve gördüğünüz çiçekleri topladık.
Aslında bu günlerde keyfim yok, yani diğer şeylerle ilgili değil, hiç bir şey beni rahatlatmıyor.Yani keyif vermiyor, keyfim nasıl yerine gelir bilmiyorum, istediğimden de emin değilim. Akşam Korhanlar aradı hadi bize gelin diye,bebek görmeye gittik. Çok tatlı bir Ata bebeğimiz var ve ben ona o da bana bayıldı, gülücükler attı. Eldirek köyünde çok güzel bir manzara vardı gece ve boğaza benziyordu ama biz sohbet ettiğimizden dışarı fazla baktığımı söyleyemem.

Dışarıda fırtına gibi bir hava var, benimde 4.30 da FETAV da komite toplantım var. Sanırım bu taraflara çok yağış gelecekmiş, ortalık uçuşuyor şimdiden.


Perşembe sabah tostçuya gittik, buranın en iyi tostçusudur kendileri.. 3 tane istedik, garson ikisini koyup masaya üçüncü kime dediğinde köpeğimize diye sırıtan bendim :) Meyve suyu da yaz kış tercih edilen ürünlerindendir..Çayları yok ama, bir tostçuda çay olmamasını esefle kınıyorum, buranın mantığına göre karşıda bir büfe var ve o satıyorsa buna izin yok. Oysa diyelim ki o büfe çayı iğrenç yapıyor,sadece ondan içmek zorundamıyız? Kimsede oturup orada içmiyor zaten. Yerel anlayışları bu, sanki çay satsa onun müşterisini çalacak..
Pazar günü gittiğimiz site kahvaltısının yapıldığı yer. Çınaraltı diye Yanıklarda bir yer, Tuana Tatil Köyüne giderken.. İlk defa duydum :) Salaş bir görüntüsü vardı, fena değildi ama servis yavaş kaldı. Birde herşeyi getirip ekmeği ve çayı geç getirenlere gıcığım fena halde.. Yine de bir kere daha denenebilir.Ekmeği kendi yapmayan köy kahvaltılarına karşıyım..Buranın vardı.

Biz erken kalkıp yürüyüşe gittiğimizden işimiz bittiğinde daha kimse gelmemişti bile, bu yüzden Ares'i salıp bahçede çay içtik uzunbeyle.

Yanıklar çayının denizle birleştiği yerde Tuana Tatil Köyü var, Çınaraltına gitmeden deniz kenarında yürüyüş yaptık, iskelesinde gezindik, Ares koştu, oynadı, sonra da denize girdi..Kurumasını beklerken yine yürüdük biraz.

Yanıklardan Babadağ, Mendos, (soldaki dağ) Fethiye görüntüsü..

Tuana'nın iskelesi..

Bir kaç yazı öncesi koyduğum adalar resminin ters taraftan görüntüsü ..

Gördüğüm en büyük okaliptus ağaçlarından..

Gövdesi ve dalları devasaydı..

Yürüyüşten..
Yağmur fırtına şeklinde ara ara coşuyor.. Pencereden seyredip duruyorum. Kendime yemek söyledim, bir yandan da yazıyı tamamlamaya çalışıyorum.Elektirik gitmeden günü tamamlarsak ne mutlu bize..
Yağmurdan kimse gelmiyormuş ve toplantı iptal ediliyormuş mesela, ne sevinirdim..
Çok kaçak gördüm kendimi birden :)