Pazartesi, Temmuz 25, 2016

Kuş olup karışsan ya gökyüzüme...


                                                  
Bayram geçti gitti, yazmayı çok özlemişim. Hele bloğumu nasıl özlemişim, yazmakla anlatamam dedim başına geçtim. Bayramda  Çağıl geldi,  iki senedir üniversiteyi bitirip çalışma hayatında ve ancak böyle özel zamanlarda gelip bizi ziyaret edebiliyor..Zaman çabuk geçiyor diyoruz ya, geçiyor işte. Buraya geleli on altı sene olmuş, onbir senedir blog yazıyorum. Çağıl Levent'te büyük bir firmada internet reklamcılığı üzerine çalışıyor.Mecidiyeköy'de ev tuttu bir arkadaşıyla, İstanbul'da yaşıyor artık. Bu benim ev yapımı vişne likörüm. Bayram ritüelimiz oldu artık.                                      
Ares ; mutlu mesut bizimle yaşantısına devam ediyor. Evin oğluşu, Ateş'in babası, artık evde Ateş'le kalıp işe gelmese de, eve gittiğimiz andan itibaren peşimizde.





Kabak Koyu, arada kafa dinlemeye gidiyoruz, biz aşağı inip koyun kalabalığında değilde , yukarıda kaliteli ve yemekleri çok güzel olan Olive Garden da dinleniyoruz, yemek yiyiyoruz, kitap okuyup dönüyoruz.



Uzun zamandır yazmamışım ya, paslanmışım ben :)
                                                     
Evimizin yeni kızı, daha doğrusu tek kızı oldu şimdi. Mia , bir evin ikinci kedisi konumundan bir yaşında bizim evin tek kızı,ikinci kedisi konumuna geldi.Ameliyatlı olduğundan sıkıntı yok ama henüz Erika ile barış sağlayamadığımızdan biraz sorun yaşıyoruz.

 

Bu arkadaş tavşan ailemizin fertlerinden. Ben kümes hayvanlarından çok hoşlanmıyorum ama evin beyi bu aralar bu işlere iyice sardı. Evin arkasında tavşanlarımız, otoparkımızın karşısında kümeslerimiz var.Orada cins civcivlerimiz ve tavuklarımız mevcut. Civcivlere buralarda cibi deniyor Yörük dilince benimde hoşuma giden bir kelime olduğundan bol bol kullanıyorum.
Bu arada herkes birbiriyle uyumlu yaşamayı öğrenmek zorunda bizim evde. Çoğunlukla da bu kurallara uyuyorlar.Beyaz tavşan günlerce ön bahçede dışarıda kaldı, otların tamamını yiyince tekrar kafese aldık onu.Bakımları bana ait değil, çünkü hem bilmiyorum hem de çok ilgilenmiyorum açıkçası.

Bunlar genelde yabancı cins isimleri olan cibiler. İnternette sayfaları var ve yüksek fiyatla satılıyorlar.

Bunlar dönem dönem giriş yapan uşaklar :)


Bu prenses bu aralar  eve alışma turlarında. Sessiz bir ev kızı. Zaten yaşı küçük olduğundan hayatı keşfetme yarışında. Daha önce bir dairede yaşadığından her şey ona yeni.Her hayvanın kendine ait huyları var, zamanla alışıyorsunuz.

Bu kız çok artiz :)

İstanbuldayken Aziz Nesin Vakfına gittik Burcuyla. Kendi kütüphanesine bayıldım. Muazzam bir kitap kokusu, resimleri bulup ayrıca yazmak istiyorum.Yolu düşen uğrasın, düşmeyen özellikle düşürsün, kişisel müzesini bir gezin derim.

Muğla Büyükşehir Belediyesi Zeytin Dostu Derneği desteğiyle verilen çok güzel bir zeytinyağı tadım kursuna katıldım.Küçük yerde yaşamanın avantajı, ücretsiz ve çok güzel bir kurstu.


Bahçe de avize çiçeği coştuğunda.Birde duvarın arkasına melisa dikmişim ki bir bahçede olmazsa olmazım.
Evin yeni üyesi  Mia...
Yürüyüşe çıktıklarında böyle gezdirdim bir dönem...
Fatmagül... Bu çiçeğin tohumu anneannemin bahçesinden anneme sonra da taa Akdenize bana geldi.Trakya'dan Akdenize yani.
Kitaplığımdan bir görünüm.Ayracı İstanbul'dan aldım.
Bir Kabak Koyu kaçamağından...

Aynı döneme ait kitapları beraber okumayı seviyorum.
Mia bahçeyi seyretmeyi seviyor bu camdan.

Bunları yazmışım bir zaman önce, sonra ülke düzeni değiştirilmeye çalışılmış..Ara vermişim, canım yazmak istememiş.İçimden yazmak gelmemiş.
Gönderiyorum, çünkü yeni yazı yazacak hevesim yok.İnsanlardan soğuyorum yaşananları duydukça.Bu arada kendimi toplarsam yazı yazarım . Kursağımızdan geçecek üç yudum lokma için şu insanların birbirine yaptıklarını anlayamıyorum.