Pazar, Mayıs 27, 2012

Hiçbir dilde söylenmemiş, hiçbir dilde yazılmamış, sözler ve şarkılar içindeyim*

Resimlerden anlaşılacağı üzere tatildeyim.Uzunbeyle Kaş'a tatile kaçtık.İş kısmını bilgisayardan halledecek şekilde ama.Bizim tatil anlayışımız farklı olsa da ancak bu şekilde kaçabiliyoruz.Cuma öğlen ben direksiyona o bilgisayara geçerek yolda hem işimizi yaptık hem de arada Tlos gibi yerlere uğrayarak Kaş'a akşam saatlerinde geldik. Yolda bir ara arabanın elektirik sistemi bozuldu.Döğer diye bir köy var,tam elektirikçinin önünde durduk,sistem çalıştı. O sistem çalışmazsa biz tatil yapamayız :( Yani hemen interete girilen bir yere gitmemiz gerekir.Neyse çalışınca ara yollardan kaş-kalkan yoluna  koyulduk.Ben o yolları seviyorum, daha öncede çok gidip geldim.İki paralel yol düşünün, çamurköy yolundan bağlanarak birbirini kesiyor.Herkes bilmez,yolda Uzunbey bana tatlı tatlı sataşıp durdu, araba kullanmayı seviyorum ve şöförken pek etrafa bakmam, ciddi ciddi araba kullanırım ve yol çok güzeldi,tarlalar arasından,kuş seslerinden , yağmur çiselerken geçtik ama biz gittikçe hava açtı.Cuma akşamı müthiş bir esinti vardı, dalga seslerinden ve rüzgar sesinden odada bile etkilendik.Bugün hava çok güzeldi.


Otel yarım pansiyon, bizim için de öğle yemeğinde gezmek için iyi oldu,Kaş'a indik.Hatta gece de kahve içmeye gittik.Yarımadanın ucunda ve tam Meis'in karşısındayız.Uzunbey sabahleyin bana sen burayı yüzersin diye gaz veriyordu :)) Yüzemem diye değil de  tutuklanırım o zaman diye cevap verdim :P


 Öğlende Zeytin diye güzel bir restaurantta yemek yedik.Deniz ürünleri güveci yedik ve bira içtik.Yemek güzeldi ama ben kediyi besledim diye bir ara garson sandalyaye vurup kediyi kovalayınca keyfim kaçtı.O saate kadar iyiydi, vurdunuz mu yoksa diye gayri ihtiyari yüksek sesle sormuşum.Yok biz ya su atarız ya da sandalyeye vururuz dedi ama kedi benim ayağımın dibindeydi.Ben kendimi  kovulmuş gibi hissedince hemen kalktık.Bir daha da gitmem.Türklerin bu uyuz davranışlarına gıcık oluyorum.İstemezsem ben kovalarım,sana ne oluyor.Yerde güzel güzel benim verdiğim ekmek parçacıklarını yedi kedicik.Zaten yemedikleri zaman toplayıpta kalkarım,bırakmam hiç bir zaman.


 Meis'e karşı kahvaltı ...




 Kaldığımız oda kalkan-kaş yoluna bakıyor.
 Meis Adası
 Babamla annem bana hem anneler günü hediyesi hem de yaş günü hediyesi için kargo gönderdi.-Burcununda hediyeleri vardı içinde,onlar sonra resimlenecek-İçinden nefis şeyler çıktı,hatta ikinci bir kargo bile aldım bu arada.Bunlar K.Atatürk yazılı saat,bileklik ve yüzük.Her gün takıyorum.

Hem gündüz hem gece gidince yoldan fotoğraf çektim.
Yarımadanın yolları böyle.Daha çok villalar ve oteller var.
Kaş 
 marina

Gece hava kararmaya yakın, eski kaş evi, titrettiğim halde çok güzeldi..Bol saksılı sardunyalı ev.

Bugün 20 kişinin bulunduğu havuzda tatile geldiğimize bizi pişman edecek bol çocuklu ama kendileri çocuklardan daha fazla ses yapan ve şu anda otelin merdivenlerinde  bu saatte bile - (00.20)etrafa biz tatildeyiz mesajı veren şehirli tatilcilere bütün otel müşterileri gıcık oldu. 2-3 aile.Şu an çiğdem çitliyorlar oda kapımın önündeki merdivenlerde :)) Birde sanırım büyükşehir dolaylarından kalabalık bir grup var,akşam restauranttan alacakları meyveleri sabah yolda yerlermiş diye muhabbet eden :) Biz bugün uzunbeyle böyle tatiller için yaşlandık mı yoksa huysuz tipler mi olduk diye konuşuyorduk.Onun haricinde iyiyiz.Bol kitap okuyup, bol bol dinlenmeye çalışıyoruz. Kaş izlenimlerine devam...

*Edip Cansever :)

Güncelleme: Kaş aquapark otel;  1- Otel hakkında fazla yazmamışım ama diyebilirim ki yemekleri bir insanı doyuracak amaçlı yapılmamıştı, diyet yaparsanız kesin gidin çünkü aç kalkıyorsunuz, tek etli yemek çeşidini ilk kez bu otelde gördüm.Kahvaltı bir büfede bile daha fazla çeşit vardır.Yemekten kaldı.
2- Havlum arıtmanın üstüne düştü,iki gün sonra zorla alabildim, önbüro müdürü bana havlularla anılarınız mı var dedi,bende çeyizimden değil ama ıslakken sarılmak iyi oluyor dedim.Çok ilgili! ve saygılı! olduklarını da belirtmeden geçmeyeyim.
3- Manzara süper ama bebek arabası veya tekerlekli iskemle gibi araçlarla gidilmemesi gereken bir yer.
4-Sadece yalnız kalmak ve manzara seyretmek,sakin güneşlenmek için ideal.Bu para içinde pahalı.

Perşembe, Mayıs 24, 2012

ayrılsak ölürüz biz

Ben çocukken bu heykeli çok severdim.Zincirlikuyudan her geçişte hayran kaldığım heykeli büyüdüğümde kimin yaptığını araştırırken tanıştım İlhan Koman'la. Çocukluk ya bizim apartmanın bahçesine de yapar mı diye de düşünmedim değil :) Boğa burcunun sanata düşkünlüğüne bir örnek  bu sanırım : D  Neyse lafı  uzatmayacağım. Çok güzel bir sergiydi, gerçekten hayranı olduğum  bir sanatçının ayağımıza gelmesi de bir şanstır.Fethiye kültür ve sanat günleri içerisinde fethiye limanına gelen Hulda teknesinde sergiyi gezdik.Serginin açılışını da dünyaca ünlü bir yazar yaptı, louis de bernies  iki senedir imza günleri ve sohbet toplantıları için ülkemize geliyor ve  son kitabı "Kanatsız Kuşlar " Kayaköy de geçtiğinden burada olmasından da keyif alıyoruz. 
Yukarıdaki heykel Akdeniz Heykeli, sergiyi gezerken Ümit Hanım bu heykel Hisarönünden  Akdenizi kucaklasa ne güzel olur diye hayal kuruyordu :)  Ben düzeltiyorum Babadağ'a yapılacak teleferik projesi var, aynı Brezilyadaki heykel gibi bence Babadağ'dan Akdenizi kucaklasa daha iyi olur...

Fazla yazmayacağım, uzun yazı, bir sonraki olacak.Bu sadece sergi için bir kayıt olsun istedim ve merak edenler için buradayım demek istedim.Günler ardı ardına etkinliklerle geçiyor,sezona başlıyoruz,misafir ağırlıyorum arada ve koca çalışta karavanı kamp alanına götürdük.Bazen karavan günlüğü gibi olacak yazılar,oradan notlar yazacağım arada.
Sergiye ve sanatçıya bu gezide tekrar tekrar hayran kaldım ama  bu esere aynı Akdeniz heykeli gibi bayıldım.Bu tekne İlhan Koman'ın kendi teknesi,serginin devamlı bir şekilde yüzerek insanlara ulaşması da ayrı bir güzellik.Bu Derviş, bildiğiniz bir derviş aslında.İlhan Koman  bu eseri ahşaptan çocuklar teknede oynayabilsin diye yapmış.Şimdi bu kadar estetik ve işlevsel ahşap bir obje olmasının yanı sıra çocuklar için yapılması ve tekne hareket ederken bıraktığınızda devrilmeden hareket edebilmesi bence dünyanın en güzel ,en işlevsel sanat eserlerinden biri olmasına hak kazanıyor. Adına da kendine de hayran kaldım.









Devinimlerle hareket eden ,kendine özgü yapısallıkta eserlerin hangisine bakacağıma,hayran kalacağıma şaşırdım.Etkilendim, tekrar tekrar şaşırdım.
Bu resmi çekerken bir arkadaşımda deli divane elinde fotoğraf makinası teknede koşturup hangi bir tarafı çekeceğini şaşırıyordu.Nefis bir tekne diye söylendiğini duydum.Bu resmi çekerken neyi çektiğimi sordu :)) Bilmiyorum bana sıcaklık verdi bu görüntü dedim ve çektim.Beni etkileyen, yaşayan bir teknenin yaşayan eserlerle içindeki uyumuydu herhalde.Tekneyi yaptıran insanın eserleriyle bu kadar özdeşleşmesi de bu yüzden sanırım.Bence Koman her yere imzasını atmış, içine girince onu iliklerinde hissetmenizde bu yüzden.
fethiye bandosu








Kültür ve sanat günleri konuklarından her sene bizi onurlandıran Zehra İpşiroğlu  bir köşede dinlenirken.






Kitap günlüğü..

Bu aralar bu kitabı okuyorum. "Akp neden kazanır Chp neden kaybeder" ... Bence herkesin okuması gereken bir kitap,ancak okuyanlar yorumlamalı. Kitabın resmini bloğa yükleyemedim, blog -picasa albümü-benim bazı resimlerime sansür getiriyor, facebookta da aynı durumu yaşıyorum.

Bitirdiğim kitap ise eski muğla chp milletvekilimizin imzalı bir anı kitabı.
Sami Gökmen'den "Keskin dönemeçli yollarda Derin izler".

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

Yalnızca bana ellerimi dolduracak kadar aşk bırak*

                                      
Kitap mimi ve eski radyolar sergisi ...
Hypo beni kitap konusunda mimlemiş,(-ti geçen haftalarda) kitaplar anlatılırken radyo resimleri uygun olur diye düşündüğümden ikisini beraber yazıyorum. Fethiye Kültür ve Sanat Günleri çerçevesinde Aziz Sanat Galerisindeki radyo sergisidir.Fethiyedeki koleksiyonlardan alınmış,karma bir sergidir.Gezerken geçmişin tozlu raflarından birer birer indirip anıları, onları kurcalayasınız gelir ama yapmazsınız.Çünkü bir sergide en olmadık şey eserleri ellemektir. Ben en üsttekine bayıldım,benden çok önceki dönemlerin radyosu ama en çok onu beğendim.Tahminen 50 li yıllar, bu yıllara ait takıntım var benim, o dönemin modası, filmleri dahil her şeyini seviyorum ben o yılların.


Mim de ilk soru:  1-Ne sıklıkta kitap okursunuz? 
Ben uzun zamandır istediğim kalitede  kitap okuyamıyorum ama ilk okuma yazma öğrendiğimden sonra kimse beni okumaktan alamadı, ne bulursam okurdum.13 -14 yaşında teyzem ki öğretmendir , yaşından büyük şeyler okuyorsun diye çok uyarmıştır. Ben her yerde kitap okuyan bir çocuktum, elimden kitap düşmezdi.Çalışmayıp Çağıl'ı büyüttüğüm zamanlarda da okudum, kendime iş kurduğum bir önceki işimde de.Ta ki burada çok yoğun çalıştığım döneme kadar bu böyle devam etti.Yine de çoğu insana göre daha çok kitap okuyorum ama kendime göre asla eskisi gibi okuduğumu söyleyemem.
Geçen gün Çağıl'ın odasını temizlerken eski çizdiği resimleri saklamışım, bana resim yapmış, sen, elinde kitabın, karşında televizyonun diye de yazmış :) Oğlum beni böyle resmetmiş.Beni tanımlayan bir resim bence de. Hani yolda giderken her tabelayı okuyan tipler vardır ya ben onlardanım işte, Otobüste yandakinin değil,otobüsün arka koltuğunda oturan çantasından kitap adı gözüken tipin, kitabının adını okurum.Yanımdakinin mesajını, karşıda sesini duymadığım adamın dudaklarını okurum. İmla hatalarına ve yanlış yazılan kelimelere takığımdır, hemen görürüm.Edit edilecek bir yazı varsa ben okurum mutlaka,yani bana okuturlar.Her tarz okurum, dergi çok severim, kendime ait hızlı okuma tekniğim vardır, onu uygularım ve uzun da olsa ancak hızlı okursam bir yazıyı anlarım.Benim yanımda ya da uzaktan hızla geçen numara ya da yazıyı okuyup ezberleyebilirim.Yanımda yazılan mesajı uzaktan okuma hastalığım yüzünden Çağılla çok kapışmışızdır eskiden.Genelde alıp baktığımı iddia eder.Bir kaç kere kanıtlamak zorunda kaldım.Bu yüzden mesaj geldiğinde telefonunu ters çevirip vermemi istiyor artık :))
İlk geldiğimde o kadar çok okuyormuşum ki kütüphane müdürü bir gün beni yolda durdurup tanışmak istedi.Sizi günlerdir izliyorum, nasıl bu kadar çok okuyabiliyorsunuz dedi. O zamanlar burada yeniydim, kimseyi tanımıyordum.Kitaplarımı buraya gelirken dağıtmıştım.Bu yüzden kitaplarınıza ihtiyacım var dedim.O zamandan beri çok sular aktı, eskisi gibi okumadığımı söyleyebilirim.Niye bu kadar uzun yazdım, 1- bunları yazmak hoşuma gidiyor, 2- Tekrar eski okuma hızıma dönmek istiyorum.Bunu yapabilecek kütüphanemde mevcut.- Daha sonra resimleyeceğim.
Son olarak eğer kitabı beğendimse sabahlarım ve bitiririm.Ertesi gün bitmediyse işimi ilk bitirdiğimde kitaba otururum.  En çok deniz kenarında güneşlenirken ve gece okurum.Bu yüzden çoğu insan beni okurken görmez.Hayatta en çok okuma zamanı bol olan insanları kıskanırım ve kocaman kütüphanesi olanları :))




2-En sevdiğiniz yazar/lar?   


Bu kısım iki aşamada irdelenmeli aslında. Kendisiyle tanıştıktan sonra Gülsen  Varol :)) ama biz tanışmadığımız diğer yazarları da katmak zorundayız daha adil bir liste olması için :)) 

 Jules Verne, ilk çok sevdiğim yazardır, tapardım ve kitapların onun yaşını yanlış yazdığını düşünürdüm okurken,o adam geçmişte yaşayıp geleceğini nasıl görürdü bu kadar,  8 yaşında her yazdığını okudum.
Agatha Christie,polisiyelerin kraliçesi,ortaokul yıllarında her kitabını bulup okurdum.O yıllarda daha mı çok okunurdu bilmiyorum ama her evde vardı.Bu yüzden hemen her kitabını okudum ama elimde çok az var.Bu yüzden ona özel bir okuma günleri yapıp tekrar elden geçirmek istiyorum.
Victor Hugo, ilk değişik yazar arayışlarında karşıma çıkandı :) 
Alexandro Dumas, okuduktan sonra  şovalyelik,arkadaşlık,dostluk öğretilerini öğrendiğim yazardır.Şovalyeleri severim, centilmenliğe bayılırım,onun yüzünden :) 
Yaşar Kemal, İnce Memed' i okuduğumda dokuz yaşındaydım.Onu unutmam mümkün değil. Trakyadan Anadolu topraklarına yolculuk yapmak çok güzeldi.İlk defa ağa diye bir şey duymuştum.Ne olduğunu anlamaya çalıştım yani neden hala vardı..? -  (41 yaşındayım hala var..! )
Bedri Rahmi, denemelerini çok severdim,ortaokul yıllarında sanat konusunda beni çok eğitmiştir.
Nostradamus, boğayım diye sanırım kehanetleri severim,ara ara okurum.
Ernest Hemingway, 12-13 yaşlarında  etrafta okuyacak bir şey kalmadı, yaşıma göre okunacak şeyleri yalayıp yutmuştum,  babam sağolsun her çarşı ziyaretinden kitaplarla dönerdi, Lüleburgaz'a, Çatalca'ya büyükleri ziyarete gittiğimizde mutlaka kitapçılara giderdik,kitap okuma alışkanlığımı babama borçluyum.Bir gün babamın getirdikleri ,teyzemden okuduklarım bitti,arkadaşlarımın okudukları zaten bir kaç saatlik kitaplardı, babamın o zamanlar hemen her evde bulunan kocaman kütüphanesine yanaşmanın zamanı geldiğini düşündüm.Babama gittim,bana artık yeni kitaplar alma ben seninkiler gibi kitaplar okumak istiyorum dedim.Böylece büyüdüğümü anladım.Çünkü babam bana her zaman yaptığı gibi gidip yeni kitaplar almadı,elime eski bir kitap verdi kendi kütüphanesinden,hala bendedir,en sevdiğim kitaptır.Bana aldığı,okuduğu masal kitaplarının hemen hepsi ezberimdedir ama en sevdiğim yabancı yazar Hemingway 'dir, okuduğum kitabı da "Çanlar kimin için çalıyor 'dur.
 Nazım Hikmet 'le tanıştığımda lisedeydim. Her kitabını ,hayatını,onun şiirlerini ,hakkında bulduğum her şeyi okudum.En sevdiğim şairdir.
Virginia Woolf severim, Adgar Allen Poe hikayelerine bayılırım, Mark Twain  okurum,ironiyi onda sevdim.


Biyografileri çok severim.Şiirlere bayılırım.Masalları küçükken kendim okudum,babamda her fırsatta anlatırdı.
Günümüz yazarlarından Ayşe Kulin'i, Buket Uzuner'i, Aziz Nesin'i, anılarına ve yazdığı kişilere hayranlığımdan Mina Urgan'ı, Emre Kongar'ı , Oscar Wilde gibi  her sözü önemli bir yazarı, sadece kitap değil senaryo da yazan ve yöneten Orson  Welles gibi bir adamın her yazdığını severim.Hayranıyımdır, en çok sevdiğim filmi Yurttaş Kane 'dir. Şarkılarına taparım :)

Şairleri severim, eskiden kitaplarını alırdım,şimdi nerede bulursam okuyorum. İlk okuduklarım okuldakiler hariç evdeki kitaplardan ve annemin özel şiir defterlerinden başlayarak ... -Evet anne o defterleri hep okudum ben :)) biliyordun sanırım ama bir şey demiyordun-
Ümit Yaşar Oğuzcan, annem sayesinde çok sevdiğim bir şairdir, on  yaşlarında keşfedince ,yanına fotoromanlarda okuyunca ortaokul yıllarına çok güzel hazırlanmıştım :) Evde annemle babamın plakları vardı, en çok "sahibinin sesi " plaklarını hatırlıyorum.Annem Ayla Dikmen severdi, babam yabancı müzikleri ama çok hoş centilmen bir adam olduğundan hep annemin sevdiği plakları alırdı :) Yani aklıma gelenler Ajda Pekkan,beyaz Kelebekler vb.gibi  ama eski şarkıları aman petrol zamanları değil.
 Eski Türkçe nostaljik parçalar...

Şu an bu eski radyolar içinde dinlediğim şarkılar da bunlar...Shirley Bassey-If you go way*


http://www.youtube.com/watch?v=olIc5C5w1vo&feature=related  Bu resimlerede böyle şarkılarla bakılıyor işte.Şimdiki dımtıs ritmler için değil.

Bir dönem , yine ben lisedeyken babam bana bir gün bir kitap hediye etti, hala durur- ve annemle  babam bana hediye ettikleri tüm kitapları adıma imzalar, tarih atar, bende Çağıl'a Atahan'a Çarli'ye ve Burcuya aldığım tüm kitaplara bir kaç kelime bir şey yazar ve imzalarım.Kitap Emin Çölaşan'ın Turgut Nereden Koşuyor"  u dur. Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı sevdiğim diğer yazarlardır

Neyse şairlere devam... Nazım benim için başyapıt.
Bedri Rahmi ,yazmıştım zaten.
Ahmet Arif, Ataol Behramoğlu, Attila İlhan, Can Yücel, Özdemir Asaf,Nevzat Çelik, Cemal Süreya, Edip Cansever, Sebahattin  Ali, Küçük İskender, Oruç Aruoba severim.(Başlıklarda da bol bol görüyorsunuz zaten.)
Çok yeni yazarları takip edebilecek kadar yeni listelerim yok.Benim listem son on senedir hep geriden takip ediyor, ne yazık ki.!


3-En beğendiğin Kitap/lar?
Yazarları yazarken bir çoğunu yazmıştım zaten..
Bremen Mızıkacıları-Grimm Kardeşler 
Çizmeli Kedi- Charles Perrault 
Binbirgece Masalları 
Şimdiki çocuklar harika- Aziz Nesin
Çalıkuşu-Reşat Nuri G.
İki yeşil su samuru- Buket Uzuner
Adı Aylin -Ayşe Kulin 
Çanlar kimin için çalıyor- Ernest Hemingway
Önce İnsanım sonra Gazeteci- Emin Çölaşan
Memleketimden İnsan Manzaraları- Nazım Hikmet Ran
Rüzgar gibi geçti- Margaret Mitchell
Bir Dinazorun Anıları-Mina Urgan
Da Vinci'nin şifresi -Dan Brown
Erguvaniler- Tayfun Er
Gurur ve Önyargı- Jane Austen
Anna Karenina- L. Tolstoy
Madam Bovary- G.Flaubert  
Soruya bakınca direk aklıma gelenleri yazdım.

Sık okumasam da  bu  tarz listelere bakıp takip ederim.
Bukowski sevmem mesela ama okurum, elif şafak sevmem ama okurum,bir de böyle bir yönüm vardır.Eskiden her şeyi okurdum,şimdi seçerek okuyorum.



4-Yerli ve yabancı hangi kitapların yazarlarını daha çok tercih edersin?
Listelerimden de bellidir,yerli tabii ki. Türkçe, İstanbul v.b gibi  bazı konularda odaklandığım içindir sanırım.Türküz ya belki de bu yüzden :)


 "Çayı yudumlar, rakı içerler, mezeleri bilirler." Hypo çok güzel anlatmış aslında.





5- Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi? 


Kurt Seyt ve Shura ile Kurt Seyt ve Murka- Nermin Bezmen, Sherlock Holmes.



6- Daha çok hangi tarz da okumaktan hoşlanırsın?


Anı- biyografi.


7-En son hangi kitabı okudun?


Karen Fogg' un E-Postalları- Doğu Perinçek




8-Şu anda hangi kitabı okuyorsun?

Zülfü Livaneli' ne imzalattığım Serenad kitabını okuyorum.


9-Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi? 


Seviyorum,takip etmeye çalışıyorum.




10- Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?  
Kitaplar sayesinde çok keyifli zamanlar yaşadım,yenilikler gördüm,öğrendim, okumayı çok sevdim ve bunun hep faydasını gören biri olarak oğlum çok kaliteli bir okur olsun istedim,  şimdiyse onun okuduklarını takip etmeye çalışıyorum... :))  

Hayattan daha çok okuyabileceğim bir yaşam beklentim var, daha çok okuyabildiğim zaman daha mutlu olacağımı düşünüyorum. Okumayı sevmek güzel ,sadece bunu düşünmek, yeni bir kitabı almayı hayal etmek, sevdiğin bir yazarın kitabını beklemek, onlara dokunup raflara yerleştirmek, yeni gelmiş bir koliyi açmak, bir çocuğa ilk kitaplarını almak, yeni çıkmış bir kitaba internetten bakmak, yazarın hayatını okumak, arkadaşlarınla konuşmak ve en güzeli bir kitabı okuduktan sonra onunla ilgili düşüncelere dalmak.

Bu kadar kitaptan bahsedip nasıl bir ortamda okumayı sevdiğimi de yazmam lazım. Hafif gün ışığı vuran bir odada, rüzgar tülleri oynatırken,dışarıdan gelen kuş ve yaprak sesleri arasında kanepede ama yarı oturup,yarı sırtüstü kitap elimde, bazen yüzüstü yatarak,   bahar da her yer yem yeşilken,çiçekler mis gibi kokarken  okumayı severim ben , tabii bu ortamı yakalamak benim için biraz zor oluyor :)) Genelde geceleri ve yatakta okuyorum :) Birde kuaförde ,arabada beklerken ve plajda okurum. Okurken trans haline geçerim,etrafta ne olup bittiğine pek bakmam,hızlı okuduğumu yazmıştım daha önce.
En sevdiğim kitap kapakları göndermeler yapan, içindekini yansıtan, ince esprileri olan ,güzel başlıklı kitaplardır.
Bir ara kütüphanemde hiç eski kitap yok diye üzülüyordum, buraya taşınırken bir kısmını vermiştim kitaplarımın.Sonra evdeki kitaplardan kurtulmak! isteyen bir kaç arkadaşımdan çok eski kitaplar geldi, babamdan aldım, kitap veren arkadaşlarımdan mutlaka okumadığım bir kaç kitap alıp kütüphaneme koyarım.2. el pazarlarda mutlaka kitaplara bakarım.Yeni kitaplardan çok listemde ama okumak istediğim kitapları bulunca kaçırmam.
Her zaman çok entellektüel okuyuculara özenmişimdir ama hiç bir zaman o seviyede bir okuyucu olamadım ne yazık ki... Yine de her şeye rağmen okumak güzel.























Bu mimden dolayı Hypo'ya teşekkür ederim. Kitap okumayı sevdiğini bildiğim kişilere bu mimi paslamak istiyorum.

Mutfakcamı Burcu,

Ruhdağı

Lalenin Bahçesi

Leylak Dalı

Punto 

Estambul 

Mehmet

Birde yeni blogculardan ama İstanbullu olacak Hypo'ya inat.! :))

Nurtella 

Eğer cevaplamak isterse,mim kabul edip etmediğini hatırlayamadım, Endişeli Peri...

Ah bu listeden neler çıkacak neler... :))))

Yarın -15 mayıs -doğum günü olan Cafederin Zehra için de özel olarak yazmak istedim...

-doğum günün kutlu olsun :))