Salı, Aralık 22, 2020

Kızbabası..


Gecenin bir saati kendini yalnız hissedersin ve keşke o şimdi yanımda olsaydı dersin. Uzak olsa atlayıp gidersin, küssen barışırsın, canın sıkılsa ararsın. Ama yokluğuyla başedemiyorsun ki .. Yok... Yok işte. Bu ocakta  iki sene olacak yokluğu. Gitti, bizi bıraktı gitti. Onu çok özlediğinde bir işaret beklersin, çok özledin ya.. Ona ait bir şey görmek, dokunmak, duymak. İşte bu gece, resmi de tam karşımdayken, tam ondan bir işaret beklerken gördüm o paylaşımı.. 

Ah bir zengin olsam.. Yaba dibi dibi dibi dibi dibi dam. Ona yakın yaşlarda bir arkadaşım paylaşmış, muhtemelen onların gençlik zamanlarının meşhur şarkısı.. Hem izledim, hem teşekkür ettim hayata. Bana böyle yol gösteren, umut veren bir babam olduğu için. Burası kadın sayfası biliyorum ama hayata bizleri, bizim gibi kızları yetiştiren, kimseye boyun eğdirmeyen, kendi ayakları üstünde duran kadınlar büyüten kız babalarına gelsin. Herkesin harcı değil “ kız babası” olmak. Hem de hiç değil. 
Bir şarkıyla bile umutlanmamı sağlayan, beni gittiği uzak diyarlardan sevgiyle selamlayan babama teşekkürlerimle... Toplumda çoğalmalarını dileyerek... Babam çok severdi bu filmi. “ Damdaki Kemancı”
Ah bir zengin olsam... 😊











 

Çarşamba, Aralık 02, 2020

Mutluluk bile haddini aşarsa, azap olur.

Bugün hava İstanbul’da o kadar soğuktu ki sokaklarda - bizim mahallede - kimsecikler yoktu. Önce Ateşi biraz gezdirdim, sonra da arabaya onu da alıp sahile indim. Soğuk ve ortalıkta insan yok, lokantalar kapalı, arabadan inemesekte deniz havası aldık ve eve döndük. Dönerken sanki başka bir boyuttaymışız gibi de geldi. Benim çocukluğumda sahil kışın böyle olurdu, sessiz, sakin, yazlıkçılar gidince sahil tarafında kimse kalmazdı bir kaç aile dışında. 30-35 sene önceki  o haline benzettim. Bilim kurgu filmlerindeki Dünyanın insansız haline benziyor. Yaşadığımız durum çok zor... Bunu düşünerek eve döndüm. 

Şimdi Balkanlar’dan kar yağışı yurda giriyormuş, yeni okudum 😊 #günlük #büyükçekmece #gezinti #sahil *Başlık: Seneca 






 

Salı, Kasım 24, 2020

Öğretmen babam..


Baba, babam..  Öğretmen babam.

Bu sensiz geçirdiğim ikinci 24 Kasım Öğretmenler Günü. Nasıl anlatsam bilemiyorum.. Seni her düşündüğümde  “bu da geçer yahu” deyişin aklımda. Bu sefer “bu da geçmiyor” baba.. Bu sızı hiç geçmiyor, ilk günkü gibi orda yaşıyor baba.


 Biliyor musun, ben senin her öğrencini gördüğümde gidip sarılasım geliyor, başını aynı senin omuzuna yaslayıp sarıldığım gibi. Geçen yeni bir eve taşındım, karşı apartmandaki kadın senin öğrencin çıktı, bana seni anlattı baba. Çarşıya her indiğimde bana İstanbul’a geldiğimde gezdirdiğin sokaklar, yeni keşfettiğin bir dükkan, yeni bir tat karşıma çıkıyor.. Sokakta ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Burada yaşadığımı görse ne kadar mutlu olurdu diyorum kendime. Biz seninle hayatı çok güzel paylaştık. Ben konuşmak istediğimde hep seni buldum, hayat hep böyle gidecek sandım. Gitmiyormuş onu öğrendim baba...  


Senden kalan her şeyi saklamak istiyor insan. Saklayamıyor doğal olarak ama gözlüklerini aynı çekmece de saklıyorum... 

Uzun müddet banyoya girince diş fırçanı aradı gözlerim, bir insan diş fırçasına bakıp mutlu olabilir mi ? Oluyormuş.

Mutfakta ben seviyorum diye aldığın  mavi renkli ceviz kıracağını kırılmasın diye kullanamıyorum ... 

Senden kalan giysilerden bir kaç parça ayırmıştım kendime, çok özlediğimde giyiyorum. 

Kitaplarını, eski resimlerini karıştırıyorum, program yaptığın notların elime geçiyor bazen. 

Senin sevdiğin insanları görmek artık beni de mutlu ediyor.. Babam olsa şimdi çok sevinirdi diyorum. 

Ben artık burdayım şimdi sen yoksun Baba...

Bazı insanlar öğretmek için doğarlar, sen de onlardan birisin. Yokluğun bile hayatı öğretici ; “ Öğretmenler Günün Kutlu Olsun “ baba.


Not: Annemin, erkek kardeşim Çağlar’ın ve eşi Arzu’nun, Teyzemin ve çocuklarının, halamın ve eşi Hasan Eniştemin ve tüm öğretmenlerin  öğretmenler günü kutlu olsun. 

#24kasımöğretmenlergünü #babam #annem #ailem

 

Cuma, Kasım 20, 2020

Özet.. 16. Yıl



Herşey bir kasım ayında kızkardeşimin bana zorla blog açmasıyla başladı. Allahtan zorla yazdım, zorla olmasa beni nasıl tutacaklarmış bilmiyorum. Blog bana o zamanlar yeni yerleştiğim Fethiye’de bir kaynak, blogcular ve okuyucular can yoldaşı oldu. İlk başlarda adlarımızı gizliyorduk, ben mesleğimden dolayı çok açık yazmadım adımı ama çok da saklamadım. Başlayalı 15 sene oldu. 16. Seneye giriyorum. Eskiden daha çok yazardık ama bir ara ayda bire bile düştü yazılarım ama hiç vazgeçmedim. 
Çok şey öğrendim, çok güzel insanlarla tanıştım, sorun da yaşadım. Projeler yaptık, birbirimizi mimledik, normal hayatımızda da tanıştık. Sonuçta blog benim vazgeçilmez bir parçam oldu bu 15 senede. Ona yazmak beni hep rahatlattı. Terapi gibiydi... Hala da öyle. Buraya yazmaktan, paylaşmaktan mutlu oluyorum ve elimden geldiği kadar devam ettirmeye çalışacağım. Bu 15 senede çok şey değişti. Artık Fethiye’de yaşamıyorum. Bir çocuk, iki köpüş oğul büyüttüm. Evliydim, artık bekarım. (İkinciye yazıyorum sayfaya, üç sene oldu ) 
Blogda çok merak edilen mesleğim gazetecilikti.. 16 sene kendi gazetemde çalıştım. Sonra iki sene iki marka firmada gayrimenkul danışmanlığı yaptım. İki sene önce yumurtalık kanseri oldum. Tedavi için yarı zamanlı İstanbul’a geldim. Ben gelip ameliyat oldum, aynı zamanda babamında kanser olduğunu öğrendik. Onu ne yazık ki 4 ayda kaybettik. Ben ilk savaşı yendim. Senesine kanserim nüksetti. Şimdi ikinci meydan savaşındayız. 11 ay 21 günde bir kemoterapi aldım. Şimdi ara kontroldeyim. Tedavim devam ediyor. Artık İstanbulluyum - yeniden - Yazmak hala bana iyi geliyor ve bloğumu seviyorum. İlerisi için benden bir şeyler kaldın istiyorum. Torunlarım okusun 😃
Sonuna kadar yazmaktan vazgeçmeyeceğim.


 
 

Perşembe, Kasım 19, 2020

Sonra...


 Sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız, tesadüfler bile bir araya getiremeyecek, sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.

#nazımhikmet

Çarşamba, Eylül 09, 2020

Babam..








Sevgili Babam.. Sen gittiğinden beri Dünya eskisi kadar güzel değil.Her şeye rağmen doğum günün kutlu olsun. (8 eylül)  Öğrettiklerinle yaşamı karşılamaya devam.. 💝 Seni unutmadım.

 

Salı, Eylül 08, 2020

Altın vuruş..


Bir insanın yüzünü görmeden yüreğini sevebilir misin ? -Seversin dedi. Uzun uzun sohbet edip elindeki telefonu kenara koyan kadın. İkisi kuzen oluyorlardı ve senelerdir  görüşmemişlerdi. Onları bu yaz biraraya getiren şu Kazdağlarındaki etkinlikti. Su ve vicdan nöbeti.Hani dağlarda altın aramak için ağaçları kesen şirkete karşı tüm yurttan gelip protesto eylemi yapan kalabalıklara katılmak için bu şehirde buluşmuşlardı. Gece de konser vardı.. Konsere gidip gitmemekte kararsızdı. Artık sevmeyi bıraktığı adam dağdaki etkinliğe kendi şehrinden koca bir ekiple katılacağını yazmıştı ve sosyal medya hesabına eklemişti. “Ben konserde olacağım, sende gel... “
Ahh o üç noktalar olmasa.. mıydı acaba? Olsundu ya.. Senelerdir sesini duymamıştı. Yüzünü de görmemişti. Onu görmeyeli, onu sevmekten vazgeçeli çok olmuştu. “Onun orada olacağını hiç tahmin etmemiştim diyemem” diye düşündü. Gündüz tam alana giriş kapısının karşısına geçip arkadaşıyla meyve yerken hep alana diğer şehirlerden gelen gruplara baktığını itiraf ederken buldu kendini. Tabii ki düşündü, hatta gelmesini istedi için için. Görse tanır mı beni acaba diye kalbi küt küt attı. Hem meyvesini yedi hem sohbet etti hem de kapıdan giren her grubu bir dedektif olayını nasıl incelerse öyle inceledi.
Gerçekten Ege’nin o şirin kasabasından oluk oluk insan gelmişti. Etkinliğe gelen en kalabalık gruplardan biriydi ve onların arasında görmek istediğini görememenin kırıklığı içinde oturduğu yerden kalktı. Yanında etkinliğin organizasyonunda görev alan arkadaşıyla beraber etkinlik bitene kadar dolandı. Fotoğraflar çekti. Dağ tepe yürüdü, insanlarla konuştu. Gerçekten yurdun her bölgesinden yediden yetmişe insan kalabalığında onu görememenin hayal kırıklığını unuturcasına dolandı akşama kadar. Gün batarken bir dönemin kapandığını çoktan kabullenmişti, istemeden, onu görmeden ölmek istemediğini biliyordu ama bunu “o” bilmiyordu. Ona anlatabileceği hiç bir medya da yoktu. Birbirleriyle görüşmüyorlardı ki. Zaten yüzünü de görmemişti ama sesini yüzlerce insanın içinden tanırdı.. Hiç unutmadı.
O gece uyumadan bu denizin iki tarafına gerdanlık gibi uzanan boğazında gözleri hep kalabalıklara takıldı. Belki o da onu aramıştı. Şehirde kaldığını öğrenirse belki gitmez, onu bir şekilde arardı. Nasıl bulacaktı ki? Diye düşündü bir an. Eski telefon numarası haricinde hakkında hiç bir şey bilmiyordu. Sonra aklına son dakika Facebook geldi. Açıp baktı. Gözlerine inanamadı. Etkinlikten sonra konserde olacağını yazmış, inanılmaz.. Gerçekten mi?  Kuzenine sorduğu soruyu yenilerken içinden gerçekten o konsere gidip gitmeyeceğine karar veremedi. O mesajları ona attığını biliyordu. Çünkü onu okuduğunu, takip edeceğini ona da söylemişti ama ayrıldıklarından beri hiç yazmamıştı. Hiç görüşmemişlerdi, sadece onu okuyordu. 
Kararsızlığının ileride pişmanlık yaşatmasını istemedi, kalktı, giyindi, kuzeninden izin istedi. Arabasıyla yabancısı olduğu o şehirde sora sora konser alanını buldu. Sanatçılar sahnedeydi, konseri izledi, o gelse bile onu nasıl bulacağını bilemedi. Oturdu, giriş kapısının karşısında bekledi. Kimse gelmedi. “Gelmeyecek” ise  niye konsere geleceğim diye yazmıştı ki? Aptallığına güldü, ancak gerçek sevgiye inanan bir aptal böyle bir sanal buluşmaya gelirdi. Şarkıları dinledi, oturduğu yerde ağladı, içki olsa kafayı da çekerdi ama kendi haline kendi üzüldü. Bu dünyada yalnız olmaya ve yalnızlığı dibine kadar yaşamaya gelmişim diye düşündü. Bir daha asla asi gece kuşlarının fısıltılarına inanmayacağım dedi içinden. Konser devam ederken son şarkıyı dinlemeden kaldığı otele gitti. Keşke hikayeler hep böyle bitmese diye düşündü içinden, kuzenine iyi geceler dilerken.

Perşembe, Temmuz 23, 2020

Hayatımı hiç nokta konulmadan yazılmış bir çocuk romanı olarak yeniden kurmak istiyorum *


 Buraya gelirken bir amacım Ateşi almaksa diğeri de plak koleksiyonumu götürmekti. İstanbul’da bahçede yaz geceleri yeni pikabımla #plakgeceleri yapmayı düşündüğümü şimdiden arkadaşlarımla paylaştım. Bu gece özlediğim gibi bir bakayım diye düşünerek açtım  ki hatırladığımdan daha çok plağım var 😃 Ve hepsi benim için çok kıymetli..#bavul babaannemden 😍 #33lükplak #45likplak #müzeyyensenar #esinengin #ruhisu #ajdapekkan #modernfolküçlüsü #pinkfloyd #queen #whitneyhouston #billyhaley #gönülakkor #barymanilow #dixielandjazz #johnwilliams #elvispresley #joanbaez #raycharles #glenmillerorchestra  şu an ilk aklıma gelenler.. #pikap #plak 
*başlık: Didem Madak 

















Cumartesi, Temmuz 11, 2020

Eski bir Levissi şarkısı ..


Geçmişte bir dönem Kayaköy’de bir Rum evinde yaşamış olabilirim. Sanki pencerelerinde sardunyalar olan bir evde yaşamışım. Ahşap merdivenlerini tıkır tıkır seslerle inip, en alt kattaki mutfakta Türk kahvesi de pişirmişim. Merdivenlerinde oturup belki de ağladım. Gizli ahşap dolaplarında bulunan banyolarında yıkandım. Yukarı çekince açılan pencerelerinden arkadaşıma seslendim. - Bekle bende çeşmeye su almaya geliyorum diye. Manilerle Kuyubaşında yarışmalar yaptım. 
“Bir acayip nesne gördüm
İçinde hapis olmuş ande ab. 
Attı zerrin topunu, fetheyledi afitap.”
Ordan geçtim balkona, akşamüstü komşularla pencereden konuştum. Yağmurda kiremit çatıya vuran damlalardan ritm tuttum. Tavandan gelen fare seslerini dinledim. Bazen aldım udumu elime geçmiş günlere selam durdum. Ondandır böyle şarkılar duyunca dağılmam değil mi? 
Eski bir Levissi Şarkısı...
“Bir elma düşürdüm “ 

#kayaköy #çatalca #rumevi #şarkı #anılar