Pazartesi, Temmuz 04, 2022

Beni benden öğren, herkese aynı değilim *

Bazen bunalınca girip eski yazılarımı okuyorum. İçinde hatırlamak istemediğim, artık hayatımda olmayan kişiler olsa da bana iyi geliyor. Sanki o yıllar yaşanmamış ve bazı kişiler ölmüş gibi. Zamanın bize uyguladığı bir yöntem mi bu acaba. Belki de çok üzdüklerinden zihin siliyor. Neyse sanki yokmuşlar gibi hissetmek benimde işime geliyor. Yeter çünkü, geçmişte olmaları bile yeterince kasıyor, artık özgür olmalıyız. Düşünmüyorum. Bazen bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi bile geliyor. Ne güzel duygu bu.

 Bu ara sıkıntılı günler geçirdim. Hala toparlanmakla uğraşıyorum. Her kemoterapi de vücuttan atman gerekenler birikiyor, bu yeni bir ilaç, etkilerini yeni tanıyorum. Önceden okumadım ki psikolojik olarak etkilenmeyeyim çünkü her bünyede etkisi   farklı oluyor. Yine de zorlayıcı. 12 gün olmasına rağmen hala toparlanamadım. Yine bazen sevmediğim cümlelerden duyuyorum, sinirlenmemeye çalışıyorum. Kemoterapi alınca hele böyle ağır ilaç alınca duvar gibi oluyorsun. Zor gülüyorsun, ağır konuşuyorsun, yavaşlıyorsun - gücün  düşüyor-  " Benim arkadaşımda şunu şunu yaşıyor " Senin arkadaşının kanseri başka, bu hastalık aynı ailede bile farklı seyrediyor, her kanser farklı ve kişiye özel, lütfen artık karşılaştırma yapmayalım. Bu sadece karşınızdaki insanla laf olsun diye konuştuğunuzu gösteriyor. İnsan gibi doğal , günlük hayattan, kendi yaşantınızdan, başka konulardan konuşun. Sizin kuracağınız cümleler bizi rahatlatmıyor, bazen psikolojimizi de bozuyor. O kadar beni düşünüyorsan açık havada bile karşımda sigara içme ! Uzakta iç, yüzüme geldiğini görerek devam ediyorsun. Ben de hem bana akıl öğretmenden, hem de beni önemsemeyip, dumanı bana gelen  sigarandan çok rahatsız oluyorum. Hareket edebildiğimde kalkıp uzaklaşıyorum ama çoğunlukla kaçamıyorum. Bu bence senin arkadaşının yaşadığı tecrübelerden çok daha önemli. 

Birde şu insanların ben hiç ölmeyeceğim kibri var.  Şu an şu dakika, bir kaza geçirebilirsin, deprem olabilir, çok sevdiğin biri ölebilir - gerçi o eskidenmiş, ben insanların artık kendinden çok sevdiği biri olabileceğine inanmıyorum- çocuğu, annesi babası dahil...  Bu kibir, dünyayı ben yarattım havaları kime ? Ölüm diye bir şey var. O kadar insan pandemi de öldü. Ne kadar çabuk unuttunuz her şeyi. Hayat şartları diyorsun, ben başa çıkıyorum, benim kadar kazanamayan ne yapsın diyorsun ? Kiralar diyorsun, ben ödüyorum, benim kadar yaşam şartı yüksek olmayan ne yapsın diyorsun. Benzin diyorsun, lüks arabası kapıda bekliyor, tatile çıkarken moda diye güneye giderken yol arkadaşı arıyor kendine benzine ortak. Ama davranış sadece görünüşte, diğer günlük yaşantıda vazgeçilen bir lüks yok. Senin çocuğun okulla yurt dışına gitse o da hemen ben nasıl gönderirim derdinde. 

Yoruluyorum ben artık bunlardan. Boş geliyor, yazmak, söylemek de. Çünkü dışarıdan gerçekten yapmak isteyip, istemediğin çok belli oluyor. İşlerde öyle. Hastanelerde, sağlık çalışanları, para kazanıp işini yapmaya çalışanlar. İşine saygısı olmayanlar, vatanını seven, sevmeyen, kendisine saygı duyan duymayan. İnsan biraz büyüyünce bunları daha net görmeye başlıyor, olgunluk buysa ya da tecrübe bu çok acı. Hani yaşlılık yüksek bir dağa çıkmakmış, geri baktığında sen zirveye çıktığında tırmananları görürmüşsün ama onlar tırmanmaya çalıştıkları için seni görmezmiş. Hastalık durumlarından kendimi insanları izlerken buluyorum. Bir çeşit yaşlılık gibi. Bazen söylemek istiyorsun, söylesen de anlamıyor karşındaki. Susuyorsun ve izliyorsun mütemadiyen. 

* Başlık : Nazım Hikmet