Perşembe, Ağustos 30, 2007

Bir Kedi arkadaşım var ve bu aralar bir kaç ihtiyacı var !!
Önce sizlerle paylaşmak istedim..Sonra da sizlerden neler yapılabilir, ya da ne yapabiliriz gibi fikirler bekliyorum..
Çevrenizde bu konuda gönüllü çalışabilecek kişiler varsa bildirmenizi , parasal destekte bulunabilecek insanlara da bu konuyu iletmenizi rica ediyorum..Özel de yazabilirsiniz..
asortikkrep1@gmail.com

Pazartesi, Ağustos 27, 2007

Mavi (bir türlü link vermedi bloger .. http://www.qumania.com/) aradı bugün.Doğru dürüst konuşamadım da aslında..O gece nereye yemeğe gittiniz dedi..Ben o gece işsel bir toplantıya gitmek zorunda kaldım aslında..Kokteyl vardı Çalış'ta.Önce dokuza kadar oraya gittim.Bir şarap tanıtımcısı vardı bana bir şişe de kırmızı şarap hediye etti :) Daha doğrusu ne seversin dediler kırmızı dedim :)) Sonra eve döndüm ..Çağıl bizimle gelmeyeceğini söyledi.Başbaşa yemeğe gidelimmiş.Bizde çıktık Uzunbey'le..Bana kalsa karar vermek zordu aslında ama yeni bir müşterimiz var..Üzümlü diye Şirince tarzı bir köy var burada..ama burası İngilizlerin çok olduğu bir yerleşim yeri.Orada şarapevleri var,aynı Kayaköy gibi..Yemek de yiyebiliyorsun.Üzümhan diye şarapevine yemeğe gittik.Biz şarap değilde rakı içtik aslında.Tek kadeh..Ertesi gün çok erken kalkmamız gereken bir gündü.Yalnız sahibi çok tatlı biri..Yaşı büyük gönlü gençlerden..Eski bir rum evine alt kata kütüphane üst kata da bir şarapevi açmış.Eski Üsküdarlı olduğundan muhabbet muhabbeti açtı ve sohbete doyamadığımızdan eve gelişimiz biri buldu.Hava da çok güzeldi ve güzel bir geceydi.

Aslında bugün size anlatmak istediğim farklı bir olay.Dün biz hastanelerde dolandık durduk.Uzunbey sabah alışverişe gitmiş motorla.Benzinlikten bir araç yola fırlayacak gibi olmuş.O da frene asılmış ve motordan düşmüş.Başında kask olduğundan bir şey olmamış ama sol kolunun üstüne düştüğünden sol omzunun köprücük kemiği parçalı kırılmış.Beni aradı ve hastaneye gidiyorum gel dedi..Hastane çok yakın bana ..on dakikayı bulmadan hastanedeydik..Dışardan görünen kanlı bir bölge yok ama omzu görünüşte farklı..Acilde ortopedist olmadığı için dün neticeyi tam olarak öğrenemedik.Pazar günleri de özel hastanelerde yok.Olsa da bazıları işe yaramaz.Özellerden birinin santralini üç kere cep telefonundan aramama rağmen açan olmadı.Anlayın yani bu kalabalık şehir kaç doktora emanet.Daha önce Çağıl için gittiğimiz özel doktor dışarıda son model jeeple geziyor ama muayehanesi Nuh Nebi' den kalma dekorasyonda..Diplomaların tozu senelerdir alınmamış..En son gittiği kurs belgesi benle yaşıt ama beyefendi son model jeeplerde..Neyse 8'li askı denen bir zerzavat taktılar ve eve geldik.Ertesi gün yani bugün daha iyi methiyeler duyduğum bir ortopedistin olduğu diğer özel hastaneye gittik.Öğlene kadar acil sırası bekledik :))
Doktorla konuşmamız sonucu ameliyata gerek olmadığına ama 45 gün boyunca araba kullanmak dahil yaşantısına dikkat etmesi gerektiğini belirtti.Sekizli askı bu sefer başka bir aparattan takıldı.Bununla duş almakta yok.Ben takıp çıkaracağım ve sıkı sıkı bağlayacağım tekrar.Konumu ise şu son moda bolerolar var ya kısacık onun eninin dar olduğunu düşünün yani sırtında yatay bir sekiz var.Şimdilik ucuz kurtardık bence..Hem yoğun iş tempomuz, hem de büroda taşınma işlerimiz varken ameliyat olayı bizi çok zorlardı..Daha kötü olasılıkları aklıma bile getirmek istemiyorum.Çünkü yola düştüğünde araçlar geçebilirdi..Sadece sağ elini kullanabiliyor ve bilgisayar kullanabileceği için de işleri takip edebileceğiz..ama her yere ve her gün işe gidip gelirken, günlük işlerini yaparken yanında olmak zorundayım.Umarım uslu bir hasta olur ve yasakları delmeye kalkmaz..Gözüm üzerinde...

Zor bir gündü..Daha önce de zor günler geçirdik.Sadece kendine yeterince dikkat etmezse endişesindeyim..Dün gece de uyuduğumuzu söyleyemeyeceğim.Hem sıcaktan hem sıkıntıdan sabaha kadar kalktık kalktık dolaştık.Bugün bir ara gelip yatak odasına da klima taktırdım.Ağrısı olunca şimdiye kadar rahatsız olmadığımız sıcak bile fazla geldi.

Şimdilik bu kadar.Sadece haftasonu yazmadığımdan neden yazı yok sorularına cevap olsun diye ve bu aralar telefonlarda dikkatim dağınık konuşmam yüzünden açıklama yapmak istedim.Bir de sizinle paylaşmak..

Age35 ,bana yorumlarda bir soru sormuş..Ona cevap verirken geçmişi hatırladım..Buraya da eklemek istedim ki ne demek istediğim daha net anlaşılsın..Devlet bence azınlıklarla (!)uğraşacağına bunlarla uğraşsın.Bunu da bakanlık linklerinden buraya gelip beni okuyanlar görsün inşallah..Ne değişecek bilemem..Hala modern ve çağdaş binalarda idealist insanlar tarafından bu ülke ve bu sektör yürüyor..Hani söyleyeyim dedim..Politikalar değişiyor olabilir ama düzen değişmiyor..Kimse de hangi politikadan olursa olsun bu düzeni değiştiremez, para tatlı çünkü.

Mesela geçen haziranda Uzunbey motordan düştüğünde bizim işe daha yakın olan özel hastaneye gittik, acil gittik ya ortopedist meşgulmüş saat 11 ,bize 2 de randevu verdiler..Bizde devlet hastanesinin aciline gittik,ayağı şişti sabahtan iki saat içinde..Acilde tanıdığımız bir doktor var istersen ortopediste gösterelim dedi..İriyarı sert görünüşlü esmer bir adam..Zaten içeride beş dakika durduk.Beni belgeler için dışarıya çağırdı görevli..Döndüm ve doktora sordum ne durumda diye..Hani ben refakatçıyım, belki tansiyonu düştü ve hasta anlayabilecek durumda değil..Bana dönüp, anlattım ben ona..Çık dışarı dedi..Taş çatlasa içeride 5 dakika durmamışızdır..Ben sinirli bakınca da Uzunbey boşver çık diye işaret etti..Bundan gelecek hayır bu kadar deyip bende Allaha havale ettim.Bunlar cahil insanlara bağırıp çağırmaya alışmışlar hastanelerde..Aslında her kuşun eti yenmez numarası çekmek lazım ama..İşim çok,uğraşamadım.Yine de punduna getirip sormak lazımdı..Niye ...bizi dışarı atıp bir ilçe sakinine hastaneye yaptırdığınız tenis sahasına mı gideceksiniz..Düşünebiliyormusunuz ? Bizim sosyetik doktorlarımız ya da giden başhekim bilmiyorum artık kim istediyse bu absürd bağışı ..Yeni açılan hastaneye ne yaptırayım diye bağış yapmak isteyen birine tenis kortu yaptırıyorlar..Ben yapanların yalancısıyım..Aha ! işte orada, hastanenin bahçesinde yeni yapılan adliyenin bitişiğinde duruyor öyle..İsteyen görüntüleyebilir..Ata sporumuz tenis ya..Oynamadan duramıyoruz.Şimdi diyeceksiniz ki bu doktorun günahı ne o mu istedi bu kortu..Olsun sanki o sert sert etrafa ve hastalara bağırabilme hakkına sahipse -kendince-özellikle bana sataşıp dalaşmak için kaşınıyorsa ben ne yapayım..Çok sesi çıkan, hep bağırarak etrafı sindirmeye çalışan erkeklerden herkes korkmaz,özellikle dalaşmak için bende ona sataşacaktım işte.Hatta bir daha gördüğümde tetiklemezsem namerdim.Nerde karşılaşırsak karşılaşalım,söyleyeceğim.

Bir toplantıda izin almadan kapalı yerde sigarasını yakan doktor hanıma da istemeden (!) benimde sigara içen ( iç hastalıkları uzmanı ya da röntgen çeken doktordu şimdi aklıma gelmedi)bir doktorun inandırıcılığını yitirdiğini ve aslında fuhuş yapmış zabıta amiri kadar güvenilirliği kaldığını söylemem tesadüfen gelişmiş bir olaydı aslında.Hem kapalı mekanda hem de sormadan yakmasaydı o da sigarayı. .Çok kötü bir örnek bence:)) Hala sigara içmeyi karizma sanan kadınlar var ya! Ne diyeyim ben sana. Demode şey.Sen kişiliğinle etkile bizi..Boşver sigara tüttürmeyi. Hatta puro iç..Ahşap kutularda masanda sakla.Ucunu kesen aleti de özel kutusunda taşı.. ama nerde sen de o kültür.

Benim hastane anılarım bitmez..Çok gezen çok bilirmiş ya..Belki bir gün buralarda da devlet hastanesine gelen hastalara psikolojik yaklaşımları yumuşak, açıklayıcı bilgiler veren, mikroplu gibi davranıp yüzüne bile bakmayan doktorların verdiği ilacı kullanmak zorunda kalmayan hastalar olarak iyi doktorlara kavuşuruz..Hiç kimse ama çok kişi ile muhatab oluyorlar ve zor bir yaşam onların ki demesin..Sanki herkesin yaşantısı güllük gülistanlık bu ülkede..Onu bilir onu söylerim..İçinde insan sevgisi olmayan kişiler eğitim ve sağlık sektöründe çalışmasın lütfen..

Çarşamba, Ağustos 22, 2007

Geçenlerde Uzunbey birilerine bahçe ile ilgili şunları anlatıyordu..Ben eskiden sardunyaların bu kadar güzel bir çiçek olduğunu bilmezdim ve sevmezdim.A.Krep çok sevdiği için ben de sevdim..Sanırım böyle bir cümleydi ya da buna yakın...O sevdiği için artık sevmeye karar vermek..Ya da onun mutlu olduklarınla mutluluğun sınırlarını çizmek.
Birşeyler paylaşmak, gerektiğinde seni idare edeceğini bilmek.Niye ve neye kızacağını bilmek, nasıl sakinleşeceğini de..ve korkmadan düşüncelerini paylaşacağın biri.. Hala birşeylerin içinde kıpırdaması..Paylaşmamak.Paylaşmaktan korkmak..Hep onun tarafından haklı bulunma endişesi..Kızgınlığını bastırmak..Onsuz yalnız kalmak ve ona benzeyen birine bakıp yaşlanmak.

Sevmek sanırım bir evlilikte en kolay olanı..Zor olan paylaşmak..Hem de saygıyla.

Bugün 17. senemizin ilk günü :))

Resim: Renoır

Salı, Ağustos 21, 2007

Dün internette gezerken şuna (özellikle 20 temmuz yazısı) ve şuna rastladım.


Resim: Dali


Pazartesi, Ağustos 20, 2007

Fethiye'nin aşıklar yolu..Pretty ve mühendiz beyle geçerken oturup etrafı seyrettik cumartesi günü..Daha yeni sayılmalarına rağmen ahşap masaların altlarındaki kayalıklara bilumum çöpler atıldığından etrafı o şekilde görmelerinden aslında rahatsızlık duydum.Şişeler ve çekirdek kabukları kötü gözüküyordu çünkü.
Geçtiğimiz haftasonu Gemiler Koyundaydık.Tam bu manzaranın karşısında şezlonglarda oturup istersen masada istersen ağaç altında banklarda yemek yiyebiliyorsun.Küçük bir de iskelesi var teknelerin yanaştığı..Giriş ücretli ve kişi başı 2.500 ytl. Yani arabada kaç kişi varsa hepsine giriş ödeniyor.Uyuzluk derecesinde bir o kadar da kalabalık ve genelde tanıdıklar çok olduğundan rahat denize giremiyorum.Uzunbey burayı çok sever ve arada sırada o istiyor diye gidiyoruz.Etraf çocuk sesleri ve bir o kadar da onlara bağıran anne seslerinden geçilmiyor..Bizde çocuk büyüttük ama başkalarını rahatsız ederim diye oturduğum yerden bağırmadım hiçbir zaman.Ya da insan bir kere bağırır ya da çocuğuna tembih eder her aklına geldiğinde seslenme diye..Anneee bak dubaya çıktım, anneeeeee bak nasıl atlıyorum, anneeee simidimi getir diyenlerden akşama kadar kurtulupta başımızı dinleyemedik.Ben her zaman bir şey okurum güneşlenirken ve o gün dinlenemeden döndük sahilden.


Burası da Kıdrak Plajı.. Tam yanı Likya World.Çağıl'la benim en sevdiğim plaj.Girişi diğer kamp yerleri gibi ücretli..Bir araba ücreti 7.200 ytl.Burayı Ankara çevresi olan bir firma işlettiğinden burunlarından kıl aldırmazlar..Çok kalabalık olur ama masaları oldukça azdır.Yerliler kilimlere oturup piknik yapabiliyorlar ama ben kilodan zaten yere oturamadığımdan ve yemek yemek eziyet olduğundan artık mangal yapmaya gitmiyoruz.Sadece denize gidiyoruz.Bozuk şartları da düzeltme eğiliminde olmadıklarından yakında girişi kapatıp plaja el koymayı düşündüklerini sanıyorum.Halk girmese de olur ki !! Onlar masaların kırılmasını, duşların akmamasını ya da şezlongların az olmasını önemsemediklerinden de ne zaman gitsem sinir oluyorum.. Bu koyları ya da günübirlik piknik yerlerini bakanlık verdikten sonra da ne olur bir kere kontrol etse.. Bunlar şimdi turizm mi yaptıklarını sanıyorlar..Eziyet aslında..Kesin bu koyla ilgili planları var bunların yoksa insan bindiği dalı keser mi?


Fethiye' de kum olan sahil hem az hem de çok dar..Ölüdeniz harici ender kumlu yerlerden..Karşıda görülen dağda Babadağ..Hani şu atlayışların yapıldığı..Aslında tepesi gözükmüyor..Yoksa atlanılan yer bu kadar alçak değil.Yine Kıdrak.

Burası da meşhur Ölüdeniz Belceğiz Plajı..Giriş ücretsiz ama buradaki şezlongların tanesi 5 ytl..evet 3 kişi gittiğinizde 15 ytl sadece şezlong parası veriyorsunuz..Oysa Sarıgermede 2.50 ytl şezlonlar..Bence Sarıgerme plaj olarak daha temiz ve düzenli idi.Demek istenirse olabiliyor..Plajı mafyavari bir şirket işlettiği için mahkeme kararı olduğu halde plajın işletmesini bırakıp gitmediler ve daha da kimse çıkaramadı Ölüdenizden.Zaten bu ülke böyle ..Aslında herkes kimin ne olduğunu biliyor eğer başedemiyorsa kesinlikle dokunmuyor..Olan da bürokrasinin ve devletin gücünün yettiğine oluyor.Yani halka.

Burası da şat..Çalış plajı..Mavi ve eşi ile kahve içtik önce burada..O da geçtiğimiz hafta buradaydı..Mavi yolculuğa çıktığından ancak dönüşünde buluştuk..Çalış Plajını aslında seviyorum..Çünkü evime çok yakın ama burada beach club olayları daha yeni başladığından plajda soyunma kabini ve tuvaletler olmadığı için kullanma açısından olumsuz..Sadece ücretli şezlonglar var..Eğer çalıştaki otellerden birinde kalmıyorsanız sadece orada denize girebiliyorsunuz..Duş almanız ve tuvalete gitmeniz eve ya da pansiyona gitmeden olanaksız.Otellere rica ederek tuvalete gidebilirsiniz ama soyunma kabini olmadığından mayonuzu değiştirmeniz problem.
Bunları niye yazdım.Benim her zaman bu ve bu gibi eksiklikleri yazan biri olmadığımı bilirsiniz ama turizm yaptığınızı iddia ediyorsanız bunları da yapmanız gerekli..Hem ne kadar az para harcayayım ama bir o kadar da çok kazanayım hesabı yap hem de turizmden şikayet et.Bilinçli bir tüketici olmakta aslında en az turizm yapanların niyeti kadar önemli..Ne istediğinizi bilin ve karşılığını isteyin.Daha ucuza kalmak için kaliteden taviz vermeyin.Parasını verdiniz diye de tüm imkanları sonuna kadar tüketmeyin..Bu sefer olmasa da gelecek sefer bunun maliyetinin yine sizin cebinizden çıkacağını unutmadan hareket edin.
...... ........ ....... ........

Çarli sık sık tv ye çıktığından beri yakaladıkça seyrediyorum ..Eğitim, özellikle oss ve oks konusunda danışmanlık yapıyor.Tv den resmini çekip ona da yolluyorum.Bu arada Pretty'lerle komşu olacaklar..Buraya geldiğinde yine konuştuk..Tam onların evin önüne yapılan yeni evlerde oturacaklar.Geçen gittiğimde gezdirmişlerdi Arzuyla..Sanırım eylülde onlarda taşınacak.






Cuma, Ağustos 17, 2007


Dün Pretty Woman 'la Fethiye' de buluştuk..Ve de Mühendizbey'le :))
Sabahtan elbise provasına gittim..Her yerim siyah sim oldu. Lavobo da kollarımı yıkadım ama tüm günü temizleyemediğim simlerle parlayarak geçirdim.Öylede yoğunduk ki dün günü bitirdiğimizde saat 10 olmuştu.
Elbise provası iyi geçti.Yalnız göğüsten robalı yapmayı düşündüğümüz elbisenin son konuştuğumuzda modelini değiştirdiğimizi unutmuşum ben.Gittiğimde başka modeli görünce önce ayılamadım sonra giyince aslında böyle daha iyi olduğunu düşündüm ve yine işlerim bir şekilde kendi seyrinde doğru yola girdi..
Provadan doğru Pretty'lerin kaldığı otele gittim.Onları alıp yemeğe gittik.Sonra da deniz kıyısında yeni açılan bir cafe var..Orada kahve içip sohbet ettik..Ölüdeniz dolmuşlarında onları bırakıp işe döndüm..Bir yandan çekirdek kampanyamız devam ediyor..Diğer yandan kendi işimiz olan turizmle ilgili başka bir kampanya başlatıyoruz.Eylül'de bir organizasyonumuz , gelecek hafta ise bürokrasi ile ilgili büyük bir toplantımız var.Bu arada eylülde işyerimizi de taşıyacağız sanırım.Düğünü yazmıyorum çünkü son yazılarım zaten düğünle ilgiliydi artık herkes biliyor :)
Bugün Pretty'ler tura gidecekler, eğer fırsat bulursam akşama arayacağım..Ya da yarın 3 ' e kadar buradaymışlar bir şekilde görüşmek istiyorum.
Dün Çağıl' ı dershaneye yazdırdım.Çünkü evde planlı ve programlı çalışmıyor.Sadece dershaneye giderse ektra ders görmüş oluyor.İstediği bölüm iddialı olmayı gerektiriyor..Bu kadar erken hareket etmezse bu işi kotaramayacağından korktuğumdan bundan sonra peşindeyim zaten.Maceralarımız bu blogda :))
Bugün 17 ağustos.. Yaşadıklarımız hala gözümün önünde..Depremden sonra üç gece arabada yatan biri olarak 13 katlı evimize ancak dördüncü gün girebilmiştik..ve hemen o sabah görümcemin depremde merdivenden düşmesi sonucu karşıda bir askeri hastaneye onu görmeye giderken geçtiğim Avcılar hala içimi ürpertir.E-5 yolu ile aynı seviyeye inmiş müteahhit evlerinin çatıları ,yıkılmış evlerin uçuşan perdeleri yolda İzmit ve çevresinin ne durumda olduğunu hayal bile ettirtmemişti..ve hastane de beş dakkada bir gelen helikopterlerle taşınan depremzedeleri görünce ancak olayın vehametini anlamıştık.Deprem sonrası yaşanan krizleri de bu ülke çabucak unuttu..Ölenleri de, depremzedeleri de.. Oysa maneviyatın gerçek değer olduğunu anladığımız günler çok çabuk geçti. Eskisinden hızlı girdik tekrar maddi güzelliklere..Yine yarıştık evlerimizdeki eşyalara paralar dökmek için, bir giydiğimizi bir daha giymiyoruz yine.Falancanın oğlu marka araba almış bizde alalım yarışları tam gaz gidiyor.Oysa hala o krizlerde işsiz kalmış arkadaşlarımız var..Ne çabuk unutuldu erkeklerin evde oturduğu günler..Kadınlar daha çok idareci olmadığından ve çok yüksek maaş almadıklarından işten atılma oranları daha azdı.Kapanan bankalardaki insanlar farklı işlerde şimdi.Nasılda düşmüştü ev fiyatları..Oysa sadece yedi yıl geçmiş üstünden..İnsanlar unuturmuş.Unutuldu gerçekten.
Yarın 18 ağustos.. Anneannemin senesi..Annem, teyzem ve dayımlar gidip duasını okuttular Demirköy' de..Bir kaç gün önce okunabilirmiş dua.Bu yüzden geçtiğimiz hafta okundu.Hepsi aynı anda ordayken.Aslında yıllar geçmiş gibi, bir yandan da sanki dün gibi..Karmaşık işte.
Yoğun günler içindeyim..Herşey koşturmaca da.Ağustos bittiğinde yazı da bitirmiş olacağız bir yandan.Farkına varmadan geçiyor işte günler.Eylül buraların en iyi zamanlarından..
Tadını çıkarmak lazım.

Salı, Ağustos 14, 2007


Senden Başka.. Son zamanlarda en çok severek izlediğim diziler arasında..Çarşamba akşamları zevkle ve çoğunlukla gülerek izliyorum..Aslında hikayeden çok oyuncuların ayrı ayrı başarılı oyunlarını görünce yüzümde gülümseme eksik olmuyor..

Elif' i oynayan Saadet Işıl Aksoy'un güzelliğine ve oyununa ,aynı zamanda aşağıdaki resimdeki Hayriye'nin( Ezgi Mola'nın) oyununa bitiyorum..İkisinin arasındaki diyaloglarda ise yüzümde bir gülümseme beni eski okul zamanlarımıza götürüyor.. Tontişim diye diye süslenip,gezmesine de bayılıyorum Ezginin..Hırsız Polistede oynamış ama ben çok az seyrettiğimden hatırlamıyorum pek.

Dizideki Orhan' da Atv 'de ki ses yarışmacılarından..Hani şu Barışın birinci olduğu yarışma..Onu da çok iyi seçmişler bence..Rolune tam uygun tipi diziyi zevkle izlememizi sağlıyor..Diğer çocuk zaten Çemberimde Gül Oya' dan Serdar Yeğin..Yani ben öyle hatırlıyorum.Yaz akşamları kaçırmak istemeden seyrettiğim tek dizi diyebilirim :)

Cumartesi akşamı Çağıl arkadaşlarıyla buluştu..Bizde sinemaya gittik.Uzunbey Harry Potter izlemediğinden ilk serilerini izlediğimiz Zor Ölüm 4.0' a gittik.Çok güzeldi..Macera flimlerini sevdiğimden buna da bayıldım..Bazı sahneleri biraz abartı idi ama ne yapalım beyazperde bu. İlk fırsatta Harry Potter' a gitmek istiyorum.
Çağıl artık büyüdü ve geceleri arkadaşlarıyla buluşmaya başladı.Genelde özel zamanlarda bile olsa artık yalnız çıkıyor ve geç saatte eve geliyor..Minübüs saatleri bittiğinden ben arabayla merkezden alıyorum..Çünkü Çalış yaklaşık 4 km merkeze..Yalnız cumartesi gecesi 2 bira içmiş dışarıda..92 doğumlu olduğundan ve dışarıya yalnız çıkmaya başladığından ilk çıkmalar için iki bira içmek , ya da dışarıda bira içmek için onu biraz genç buluyorum.Çocuklar küçükken iyi de böyle biraz büyüdüklerinde en tehlikeli çağlar başlıyor.Çocuklarınızla yaşadıklarınız bir şey değil, şimdi bence keyfini çıkarın..Her dışarı gittiğinde eve gelene kadar uyumadan beklemek ve dış dünyanın kurallarını bir zarar görmeden ona doğru anlatmak bu aralar yaşadığım en büyük sıkıntı..Çünkü eskisi gibi sadece dinleyip yorum yapmıyorlar, söylediklerinizi dinlemek bile istemiyorlar..Çünkü onlar herşeyin olduğu gibi göründüğünü düşünüp ,herşeyle başa çıkabileceklerini sandıklarından artık fazla söze gelemiyorlar..İşte bu sınırlı ve sayılı diyaloglarda bazen de monologlarda bu düzeni de anlatmak,bir şekilde hazırlamak gerekiyor..Tüm bunların yanında bir de aşık olduklarında destek olmak ve nasıl başa çıkabileceğini de paylaşmakta başka bir durum.Yine de kalbi bir kız için çarpan bir erkeğe uzun süredir sırdaşlık yapmamıştım..Gece arabayla eve dönerken yol bitmesin istedim ve ömür boyu benle her duygusunu paylaşsın istedim içimden..ve ondan bloğa yazmak için de izin istedim..Çünkü oğlumun ilk ciddi kalp çarpıntılarını , yaşadığımız anları ve paylaştıklarımızı unutmak istemedim.
Bazen çok açık ve samimi yazdığımı düşünenler oluyor..Uzun süredir deşifre olmuş biri için belki de çok samimi yazıyorum..ama samimi yazmamak için bir neden de bulamıyorum..Çünkü karşılıklı konuştuğumuz zaman aynı kelimeler ve aynı samimiyette bu düşüncelerimi insanlarla paylaşıyorum zaten ben.Karşımdaki kimseyle konuşur gibi yazıyorum..Benimle tanışanlar yazılarımdan farklı olmadığımdan bunu garipsemiyorlar..Yani yine yazıyorum ya da yine söylüyorum..Aynı yazdığım gibiyim..Hatta neşeli bir şeyler anlatıyorsam sık sıkta kahkaha atıyorum.Ya da kederli kelimelerde gözlerim yaşarıyor..Bence yazılardaki tek eksik yanım da bu..Kelimelerle ağlayıp, kelimelerle gülememek.


Cuma, Ağustos 10, 2007

Dün burda almayı düşündüğüm kumaş için Bursa Pazarına gittim.Birde ne göreyim dersiniz..Beğendiğim koyu turkuaz renkli kumaş 2.5 m. Oysa benim almam gereken 4 m.Başımdan aşağı kaynar sular döküldü ve çok canım sıkıldı.İşten güçten sonra alırım diye düşündüğümden ya da azdı ben farketmedim turkuaz kumaşı kaçırdım.Aynı kumaşın siyahı vardı ve onu almak zorunda kaldım.Kumaş yukarıdakiler gibi kendinden simli ve muhtemelen bu şekilde duracak.Herkes siyah peşinde koşar ben siyaha kalınca o kadar üzüldüm ki mağazadakiler şaşırdı.Oysa aksesuarlarım bile kafamda belliydi.Lame çanta ve ayakkabı alacaktım turkuazın altına..Herkes siyah giyer diye düğünde siyah giymek istemiyordum.Çıkmışken hemen ayakkabımı da aldım ve en azından en gerekli parçaları tamamladım.Ayakkabılarım tek bant ve üzeri taşlı, bilekten bağlı..Çok yüksek topuk olmasın dedim ve orta yükseklikte bulunca da bir daha bulamam diye hemen aldım.Çok hoş siyah ve pullu gece çantam var küçüçük.Üstüne de yine pullu aynı desenden şalım var ama ben yine buradan çok değişik bir etol diyelim işli tüllü boncuklu bir parça buldum.Ancak böyle özel bir gece için giyilebilecek bir şey.Panço düşünün tülden üzerine siyah boncuk işlenmiş.Ancak düğünden sonra görüntüleyebilirim.Kullanıp kullanmamaya orada karar vereceğim Anneme ve Burcuya sorup :) Ben biraz da iri olduğumdanmıdır nedir öyle güzel durdu ki aslında çok beğenerek aldım.Üstümde de o gün askılı siyah bir t'shırt vardı penye.Omuzlarım geniş olduğundan tam bana göre yapılmış sanki.Denemeden almam çünkü böyle şeylerin hep daha büyüğünü almak gerekiyor bana çünkü xlarge giyiyorum ya :))

Şimdi kumaş almaya giderken ki halimi de anlatmam lazım.Ben çocukken annem hem çok güzel giysiler alır hem de çok güzel kıyafetler dikerdi bana.Öyle alışınca ve ondan uzakta birşeyler diktirmeye kalkınca karar verirken çok zorlandım.Zaten kendime göre renk takıntım var ama genelde satıcılara gösterince ne dediğimi anlıyorlar..Mesela yeşili çok seviyorum ama bende hem her tonu güzel durmuyor hem de daha da iri gösteriyor.O yüzden mavi benim favori rengim.Siyah ve aslında herkese yakışmaz ama koyukahve..Belki saçlarımdan ya da kumrallığımdan olsa gerek.Birde kumaş takıntım var.İlla en iyisi olacak.Annem terzilikte iyi olunca kumaşı da kıyafete göre seçerdi ben adlarını bilmem pek ama dokunup alırım kumaşı.Yani modele göre kumaş.Birde başkasıyla aynı model ve aynı renk olmamak için de dikkat etmek gerekti..Çok yakınların aynı renkte olması bana göre hoş değil..Çünkü tuvalet giyeceğiniz için o rengin temsilcisi gibi duruyorsunuz.Bu yönden Burcu'yu da uyardım hep.O böyle şeylere takmaz.Aslında doğru olan onun ki..ama özel bir gecede bence insanın da kendini özel hissetmesi için lazım böyle küçük hesaplar.Bu arada siyah bu sıralamada aynı durmayan tek renk bence.Onun için insanlar hep siyahı seçiyor.Yalnız burada tek bir husus var ki o da eğer kumaş kaliteli değilse ya da modeli kişiye uygun değilse kıyafet sırıtıyor.

Kötü bir huyum var.Belki bunun için erken de gidebilirim bu dünyadan.Bir şeye gerçekten kızdıysam öfkem iki gün gitmiyor.Hatta kalbim ağrıyor.Bu ne biçim bir iş bilmiyorum.Geçen gün burda anlatmak istemediğim ama aslında başkalarının çok önemsemeyeceği bir şey yüzünden Uzunbeye sinirlendim.Aslında ben sinirlendiğimde bunu hemen söyleyip rahatlayan biriyim.Yani karşımdaki kim olursa olsun bunu belli ederim ve sınırını belirlerim.Yalnız ilk defa gittiğimiz bir yerdi ve çok sinirlendiğim halde hiç bir şey diyemedim.Bu da beni iki gün rahatsız etti.Öyle bağırıp çağırmam yanlış anlaşılmasın ama sesimden ve yüzümden anlarsınız sinirlendiğimi hatta söylerim bu şekilde ne demek istiyorsun böyle böyle olması gerek diye.O an orada o problemi çözemedim ya iki gün hasta oldum ta ki konuşana kadar o meseleyi.Burada yazdıklarımın aynısını ona da söyledim. Zaten bağırıp çağırmaktan pek hoşlanmam bu kendimi ezdireceğim manasına gelmiyor yalnız dikkatinizi çekerim.Sadece ben sevdiklerimle ve beni tanıyanlarla pek kavga etmem.Sınırlarımı bilirim, herkesin sınırını bilmesini de sağlarım.ama hala bu konuda anlamayanlar için de pek kendimi sınırlamam.Saniye de sakin halde dururken en öfkeli ve en taşkın halimle konuşabilirsiniz o an.Eğer sesinizi yükseltmezseniz de sesimi yükseltmeden, bağırmadan ama en sert halimle de cevap veririm.Genelde çok yumuşak ve uyumlu göründüğümden yabancılar bu konuda duvara çarpmış gibi olurlar. Babama çekmişim.
Beni hoş tutmak istiyorsanız bana hoş davranacaksınız..Tersi halinde gidebileceği en uç noktaya kadar gider..

Neyse.. Saçlarımı boyattım bu arada..Çikolata renginde yine ama bu sefer 2 ton açığına da gölge attırdım..Düğün için yaptım ama kuaförüm o kadar beğendi ki hep böyle yapalım dedi..Sadece kuaförüm de değil gören tüm arkadaşlarım ve ben de beğendim .. Uzunbey bile sen değişmişsin dedi ilk kez gördüğünde :))

Annemle konuştum şimdi..Demirköy' e gidiyormuş..Annaannemin senesi geliyor da..Akşam onu ve dedemi rüyamda gördüm.Bizi izliyorlardı..Hiçte ölmüş gibi gelmiyor bana hala..Sanki gitsem onu görecekmişim gibi..Eskiden buraya ilk geldiğim zamanlarda annemle konuşur ve kapatır hemen onu da arardım arkasından, bazen elim telefona gidiyor ama yok ki diye sonradan kendime geliyorum..Oysa son zamanlarda annemle yaşıyordu zaten.Bu hatırladıklarım eskiler..
İlk evi aldığımızda açıp ona haber vermek istediğimde artık onun olmadığını anlamakta çok kötüydü..Özlüyorum onu çok.Bunu üzülmesin diye de annemle paylaşamıyorum.Sadece Burcu ile Çarliye söylüyorum o kadar.

Evdeyim hala..Bu sıcaklarda çok erken gidemiyorum zaten işe..Kalktığımda duş almam gerekiyor terden..Evden çıkana kadar da yine terliyorsun aslında.Bu hafta olmadı ama gelecek hafta her gün denize gitmeye çalışacağım sabahtan..Ağustosa geldik,temmuz zayıf geçti deniz konusunda.Pazardan pazara bir şey anlamadım.Bronzlaştım gerçi..Haziranda misafirler sağolsun bana da yaradı tatil yapmak.Çok sıcak olmasın ama hep denize gireyim istiyorum aslında.Doymuyorum denize doyamıyorum.

Atahan iyileşmiş, Burcu resimlerini göndermiş.Zaten konuşuyoruz her gün ama resimlerinden sevdim onu yine..Dün yarım saat konuşmuşuz.Son zamanlarda yoğun diye hep geçiştiriyorduk da.


Ankaradakiler susuz ya..Ben de Beylikdüzünde otururken sular sık kesiliyor diye depo yaptırmış ve hidrafor taktırmıştım eve.Hidrafor makinelerin de depodaki suyla çalışmasını sağlayan bir araç.Sonra fazla su kesintisi olmamıştı Allahtan ve çok az kullanmıştık depoyu..Balkonumda dururdu depo ve hidrafor...Eskilere dönüyoruz yine yavaş yavaş.Eskiden yani biz çocukken İstanbul'da eski evlerde doğalgaz boruları olurdu..O zamanlar bilmem neden önce doğalgaz kullanılmış sonra vazgeçilmiş-muhtemelen yöneticilerin yine beceriksizliğinden- yine yurdum hali borular kalmıştı yadigar.Devir daim yaşanıyor yıllar..Çocukken insan dünya çok çabuk değişecek sanıyor ama bir bakıyorsun aslında değişen nesiller, dünya ancak çok yavaş değişiyor..ne yazık ki bunu anlamak bazen insanın ömrüne bazen de ömrünün yarısına mal oluyor.




Salı, Ağustos 07, 2007

İşte son günlerde bütün vaktimizi alan çalışma.. Bugün itibarıyla artık kampanyamız başladı..Aslında bu kampanyayı ilk olarak Manisa'da Spil Dağında Dr.Fahrettin Er başlatmış ve onu aradığımızda bu kampanyayı Fethiye'de de başlatacak olmamız çok hoşuna gitti.Bize de destek verdi. Mavi kuş olarak küresel ısınma olayında hiç değilse insanları bilinçlendirme yolunda bir adım bile atmış olmak bize mutluluk verecek.Tabii en büyük desteği aslında biz çocuklardan bekliyoruz ve okullar açıldığı gibi onlara koşacağız.

Kampanya için tek yapılması gereken yediğimiz meyve çekirdeklerini yıkayıp, üç gün gölgede kurutup,toplama noktalarına bırakmak.Daha sonra bu çekirdekler Orman İşletme helikopteri ile Fethiye'de ki paraşütçüler sayesinde Fethiye'nin her bölgesine atılacak.Tutan çekirdekler ağaç olacak tutmayanlar ise ormandaki canlılara yem olacak.Böylece bir nebze bile olsa doğanın dönüşümüne katkıda bulunmuş olacağız :))

Manisa' da ki kampanyaya ek olarak biz yediğimiz zeytin çekirdeklerini de atmayı düşünüyoruz..Çünkü zeytinin Fethiye' de tutma oranı yüksekmiş..

Cumartesi, Ağustos 04, 2007

Buralardayım..Kaç gündür bilgisayara doğru dürüst oturamadım.Kampanya hazırlıklarının sonuna geldik.İnşallah teknik çalışmalar pazartesiye bitecek.uradan zaten yayınlayacağım..

Hergün iş ve ev arasında arasıra Berna ile kampanya hazırlıklarında ve biraz da fırsattan istifade kaçamaklarla haftayı geçirdim.

Bu hafta Aysetun'un doğumgünü..Yani cumartesi ama biz perşembeden kutladık Fethiye evinde..Yine de doğumgünün kutlu olsun arkadaşım..Gerçek dostlardandır..Hatta abla gibi de sahiplendi hep beni..İyi ki burada seni tanımışım :))

Yarın yani bugün oluvermiş bile..Eğer isterse adını yazacağım için şimdi Mavi diyelim bir konuğum var blog dünyasından ve sabah buluşacağız..Aynı zamanda temizlik günü..Akşama da düğün var Ölüdenizde.. Yoğun bir gün olacak..

Resimdeki ben değilim..Buraları çok sıcak ve kilimayı açmadan oturamıyorsun ne araba da ne de işte..Yine de ilk fırsatta denize kaçacağım hafta arası hatta Uzunbey bana geç gel dedi :)) yani denize git anlamına geliyor bu..İzni de kopardığıma göre artık ilk fırsatta her gün denize gitmeye çalışacağım.

Pazar günü Atahan Çanakkale' de sünnet olacak..
-Yanında olamayacağım tatlım..ama gönlüm seninle ve hayırlı haberlerini bekliyor olacağım pazar günü..Umarım annen bunu sana okur :))
Artık kısmetse düğünde beraber olacağız..