İtirafımdır, hak etmeyen birine zamanında paye vermişim. O canımı yakmaya çalışırken oturup seyrediyorum. Değmezmiş, hak etmemiş. Anıları bile hak etmiyor. Hayatımda hiç bu kadar biri hakkında yanılmamıştım. O kendince tatmin içinde zevkle yaşarken ben ona acıyorum ve bir zamanlar onunla geçirdiğim zamana. Yazıklar olsun. Hak ettiğini bulsun, benden uzak olsun. Loser.
Pazar, Kasım 19, 2017
Cumartesi, Ekim 07, 2017
Cuma, Eylül 22, 2017
Ruhun yükünü yürekler mi taşır..?
Hayatımdaki en mutlu ve güzel zamanlarımdan biri lise çağlarımdı. Eh arkadaşlarım ve arkadaşlıklarımda öyle.Geçen sene lise arkadaşlarım Fethiye'de buluşmak istedi.Buluştuk,çok güzel iki gün geçirdik. Kabak Koyunda bir kampta kaldık. Bu sene ben çağırdım, onlar Burhaniye Ören'de yaşayan bir arkadaşımın ısrarıyla Kaz Dağlarında buluşalım dediler. Önce bir kampta kalacaktık ama o taraflar Fethiye gibi sıcak iklim olmadığından kamptan vazgeçtik. Arkadaşım Ören'de bir otelden yer ayırtıyor. Sanırım gelecek hafta Kaz Dağları yolcusu olarak hafta sonunda yollarda ve gezmelerde olacağım kısmetse.Direk otobüs seferi baktım.Cuma günü orada olalım ve bir gün fazladan beraber olalım dedik bu sene.Hepimiz aynı otelde kalacağız. http://www.karakasotel.com/tr/galeri
Oteli arkadaşım ayarlıyor ama başka önerilerde olursa yazın lütfen.
İşlerim hareketli, bana da biraz değişiklik iyi gelecek.Oradan İstanbul'a geçmeyi düşünüyorum. Bu aralar değişen bir şey yok, kimseyi takmıyorum.Ne yaparlarsa yapsınlar. Birilerini düşünmeden yaşamak güzel şeymiş.Kendi keyfimi memnun etmeyeli seneler geçirmişim.Sanki senelerdir bu şekilde yaşıyor gibiyim.Çabuk alıştım.
Akşamları gelince Ateş'i gezdiriyorum.Artık bahçe yavaş yavaş serinlemeye başladığından çok geçe kadar oturamıyorum. Biraz zaman bulduğumda bahçeye çıkıp iş yapmam lazım.Uzun süredir ilgilenemedim.Bahçede her yeri elden geçireceğim.Çok işim var anlayacağınız.
Delege seçimleri var partide,arada görevli gidiyorum.Onun dışında her gün emlak işimdeyim. Ofiste iş yaparken zaman çabuk geçiyor.Biz bağımsız çalıştığımızdan bu şekilde çalışma bana iyi geldi.Bugün yeni bir portföy aldım :) Facebook'ta adım soyadımla emlak sayfam var, oradan paylaşıyorum elimdeki portföyü.
Hazır uykum gelmişken yazıyı bırakıyorum.Yoksa eskisi gibi sabahlayacağım ,hiç uykum gelmiyor...
Oteli arkadaşım ayarlıyor ama başka önerilerde olursa yazın lütfen.
İşlerim hareketli, bana da biraz değişiklik iyi gelecek.Oradan İstanbul'a geçmeyi düşünüyorum. Bu aralar değişen bir şey yok, kimseyi takmıyorum.Ne yaparlarsa yapsınlar. Birilerini düşünmeden yaşamak güzel şeymiş.Kendi keyfimi memnun etmeyeli seneler geçirmişim.Sanki senelerdir bu şekilde yaşıyor gibiyim.Çabuk alıştım.
Akşamları gelince Ateş'i gezdiriyorum.Artık bahçe yavaş yavaş serinlemeye başladığından çok geçe kadar oturamıyorum. Biraz zaman bulduğumda bahçeye çıkıp iş yapmam lazım.Uzun süredir ilgilenemedim.Bahçede her yeri elden geçireceğim.Çok işim var anlayacağınız.
Delege seçimleri var partide,arada görevli gidiyorum.Onun dışında her gün emlak işimdeyim. Ofiste iş yaparken zaman çabuk geçiyor.Biz bağımsız çalıştığımızdan bu şekilde çalışma bana iyi geldi.Bugün yeni bir portföy aldım :) Facebook'ta adım soyadımla emlak sayfam var, oradan paylaşıyorum elimdeki portföyü.
Hazır uykum gelmişken yazıyı bırakıyorum.Yoksa eskisi gibi sabahlayacağım ,hiç uykum gelmiyor...
Salı, Eylül 12, 2017
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. *
Ben Ateşi gezdirirken hava kararmadan çıkıyorum. Bu gece çok yorgundum.Geldiğim gibi çıkamadım. Bu kadar kararmadan döndüm zaten. İki tepe arasında bir bölgedeyim. İlk tepenin karşısında oturuyorum.Akşamları nasıl bir serinlik geliyor anlatamam .. Ağaçlardan hem de.Orman diyemeyiz. O kadar sık değil. Köyde yaşıyorum ben, adına mahalle diyoruz ama. Çünkü Büyükşehir olduk biz. Geceleri öyle sessiz ki ... Bu sessizliği çok seviyorum. Ateş bahçede, geceleri hala bahçe kapılarımız evde açık. Şarjı bittiği için kanepede oturup yazıyorum oysa bahçede oturuyorum uykum gelene kadar. Tv açmıyorum. Radyo açıyorum. Voyage fm ya da slow radyo dinliyorum. Telefonum kısıkta evde. Ben bir tur mağara muamelesi yapıyorum bu aralar eve. İnsan bazen kimseyi görmek , konuşmak istemiyor. Geçecek biliyorum. Çünkü gündüz çok çalışıyorum. Geceleri bana kalsın istiyorum ve eskiden arkadaşım dediğim benim için bir zamanlar değerli arkadaşlarım aramıyorlar bu ara. Hiç birini aramıyorum. Onları da bazı anılarla ve hayatımın içindekilerle gömdüm. Pişman mıyım ? Asla.
Hayat :) seni hala önemsiyorum ben. Öyle gözükmese de bu aralar uzak duruyorum, biraz daha yorulmak, kırılmak, üzülmek istemiyorum. Kendimi toplamaya ihtiyacım var. Bir kaç bir şey daha yaşamak istemiyorum.. Kendimi koruyorum. Ya da öyle zannediyorum. Şu an buna ihtiyacım var.
* Başlık :Didem Madak
Pazartesi, Ağustos 07, 2017
Tehlikeli sayılmam artık. Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum.*
Ben çocukken annemle babam bu müzikle dansederdi.. Ondandır müziği duyunca karmakarışık olmam. Beni hüzünlendirir, yerden yere vurur, içsem ağlatır. Allahtan içmiyorum bu ara. Hem bu ara insanlardan da çok sıkıldım. Onların suçu yok belki benim kabahatim fazla değer vermek. Onları önemsemek.. Müziği dinleyenler yorumlara o dönemin güzel şarkılarını yazsınlar.. Biraz geçmişe gidip gönlümüzü onaralım. Açık yarayla gezilmiyor. Bu gece yazıya otosansür uygulamadım. Belki de ilk defa bu kadar açık ve net yazıyorum. Çok uzun olmuş, çok zaman geçmiş gibi bir o kadar da değişti... Sanırım küllerimden yeniden doğuyorum...Anka olmak kolay değilmiş.
*Başlık : Didem Madak
Salı, Temmuz 11, 2017
"O, tam da benim yazmak istediğim bir şiirdi" *
diyelim ki sessiz gecede poyraz sis çökmüş o heybetli dağlara yurdun da kar altında, gözlerin gök- yüzünde bir dolunay diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini seslere çarpmış sesin ama ulaşmamış nefesin diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik bu hayat seni bir oyuncak sanıyor diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak yasak, yarın yasak, düş yasak sana diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında bir çay bile ısmarlamıyor hayat! diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık sis çökmüş güvendiğin dağlara... kederli bir süvari ol orda! sen orda bırakma atını mahmuzlamaktan bıkma bu puştlar panayırında berrak nehirler aramaktan! yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın (o tomurcuklar ki bahçedir bir gün insanlığa güllerden hep ilenç mi? sevinçler de devşirmeli bu ayaz mevsimlerden!) çünkü her insan bir limandır baş ucunda tekneler çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın kimi kesik, kanıyor şah damarından kimi bozgunda yetim dervişan kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan (yamalı yerlerinde kanıyor hayat tutunduğun yerlerinden soluyor hayat...) bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın salıver düşlerini ateşlere abansın! tutunduğun yerlerinden solarken hayat bıkma atını mahmuzlamaktan bıkma sendeki insan için derin uçurumlar arşınlamaktan... yaslı bir kışa rehin düşse de günler bir gün rüzgar esecektir suların serinliğinden bir gün kırlangıçlar da geçecektir göğün genişliğinden yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın çünkü senin de bir ütopyan varsa, i n s a n s ı n... Yılmaz Odabaşı Başlık: #şiirsokakta |
Cumartesi, Haziran 24, 2017
Söyleyin.. Ne kadar mesafe engeldir yürekten sevenlere ?
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram tadında olsun İyi Bayramlar :)
Cuma, Haziran 23, 2017
Salı, Haziran 06, 2017
Salı, Mayıs 02, 2017
Bir kedi sokulganlığıyla sokulun Bahar'ın içine...
Zaman nasıl geçiyor.. Çok hızlı. Referandumu yoğun bir çalışmayla yaptık.Bizim için güzel sonuçlar aldık.Fethiye % 65 HAYIR çıktı. Ülke genelinde de biz kazandık ama kanıtlayamadık. Olsun, ben umudumu yitirmiyorum.Çalışmaya devam ,başka şansımız yok. Kendi kaderimizi kendimiz tayin edeceksek çalışacağız.
Çalışma derken ,parti çalışmaları bitince birkaç gün dinlendik.Sonra aynı hızla çalışmalara devam...
İş kısmında ise büroya ve arkadaşlara alışmaya çalışıyorum.Değişik bir sektör ama hani içinizde ben bu işi yaparım duygusu olur ya ..İşte içimde o duygu var.Heyecanlıyım.Ben buraya 17 yıl önce geldim. Bir başlangıç yaptım. Yine yaparım. Çalışmayı seviyorum.Sevinerek söyleyebilirim ki insanlar beni bu özelliğimle tanıyor.Gündüz işte ,genelde eski işim gibi büroya girip çıkıp hareketli bir şekilde günü geçiriyorum.Bu işi tercih etmemin sebebi bu zaten.
İşe başlarken eğitime gidiyoruz.Ben hem ailemi görmek için hem de özlediğim için İstanbul'da eğitimi tercih ettim. Geçtiğimiz haftalarda 6 gün için gittiğim de..
Annemlerle az görüşebildik. Çünkü bir gün gidebildim. Çağıl'ın evine yakın olduğu için onda kaldım. Eğitim Taksim'de bir oteldeydi. Çağıl'ın evi Mecidiyeköy'de. Çocuk beni her sabah otele bıraktı, işe öyle gitti. Işi Levent'te. Ben 12 yaşımdan beri Istanbulda yalnız seyahat eden biriyim. O yaştan beri Avrupa Yakasında gitmediğim yer yoktur, her yerini bilirim. Uzun zamandır Akdeniz'de yaşıyorum ama geldiğimde babamlar arabayı bana verdikleri için de her geldiğimde araba kullanırım. Yani her yere genellikle yalnız giden biriyim. Yine de insanın oğlunun üç durak için bile ona eşlik etmesi güzel bir şeymiş. Beni bırakıp, ters yönde işe gitmesi beni şımarttı.Uzun zamandır böyle şımartılmamıştım :)) Sizinle de paylaşmak istedim. 💓
Burası çok sevdiğim Arkadaşlarımın evleri.. Nif'te. Bazen gidip bir mola veriyorum orada.Evin Hanımı çok zevkli bir hanımdır. Sizde resimlerde farkedeceksiniz...
Evin antika sobası.. Böyle eşyaları çok seviyorum ben.
Bahçe lavabosu.
Bunlarda Kaya Lalesi.Anemon.Martta açmaya başladı bu sene... Gidip resimlerini çektik.
Yine Kaya'da eski bir evin kapısını bekleyen kedi...
Kayaköy
Kayaköy
Kayaköy- Papatyalar
Uzun zamandır yoktu Hatice Teyzenin bahçesi.. Geçen gün uğradım ve hemen bir kare bile olsa çektim.
Çilek güzelleri Fethiye'den..
Mor salkımlar açtı. Mis gibi de ortalığı kokuttu.
Bir bahçe temizliği yaptık dün, iki kişi zor temizledi..Uzun süredir bahçelerden uzaktım.Bu evde içimden gelmiyordu çıkmak.Oysa ne çok özlemişim. Şu saatten sonra bol bol Bahça :) ve Bahar halleri göreceksiniz bu blogda.
Perşembe, Nisan 20, 2017
Tesirsiz ne kadar söz varsa ruh cebimde biriktirdim ki zaten ben küçükken de meraklıydım suya yazılar yazmaya.*
Bir daha ne zaman yazarım bilemiyordum. Bu köprülerden çok su aktı.Hayatım değişti, ülke de değişti.Uzun zamandır buralardayım, Fethiye'deyim. Yıllardır yaptığım işi bıraktım. Gayrimenkul Danışmanıyım artık. Nisan başından beri Remax'te çalışıyorum. Yeni işime kanalize oldum. Asılıyorum. Çok çalışmaya çalışıyorum. Çok şey yaşadım son aylarda, tabii ki ayrıntılardan bahsetmeyeceğim. Okudukça eskiler yorumlar zaten.Yeniler içinde yeni başlangıçları okuyun, çok güzel şeyler yazmak istiyorum artık diyeceğim...
Fethiye'de bir değişiklik yok.Hep aynı güzellikler.
Bahçede kaktüs ve sukkulentlerle yaşamaya devam.
Mia , benimle... Erika hastalandı ve yaklaşık üç haftadır ortada yok.Sanırım ölmek için evden uzaklaştı.Sanki her gün geri dönecek diye bir his var içimde ama gelmiyor.
Ateş, Ares'in oğlu. Onunla beraberiz. Ares yok...
Yine kahve keyiflerine ve hayata devam...
Yakın zamanda görüşmek üzere...
*Başlık: Ali Lidar
Etiketler:
Akdeniz,
ali lidar,
danışman,
emlak,
gayrimenkul,
remax,
sonzamanlar
Cuma, Şubat 17, 2017
Mutluluk Nasıl Dayanıksız*
Genelde kendi yazmadıklarımı burada az paylaşıyorum ama o kadar güzel bir yazıydı ki görmeyenler için kayıt olsun dedim.Sanırım yine buralarda olmaya ihtiyacım var bu aralar.Yazmak bana iyi geliyor.
*Başlık: Cemal Süreya 999.Gün Resim : Kabak Koyu - Alınca'dan görünüş. ....
Hayat, bazı kadınlara saçlarını kestirdiği için pişman olup ağlama lüksü vermez… Hatta bazı kadınlar sırf saçlarıyla uğraşmamak, onlarla uğraşarak vakit harcamamak için kısa kestirir saçlarını… Ağlamak lükstür bazı kadınlar için… Zamanında o kadar çok ağlamıştır ki katılaşmıştır gözyaşı… En büyük acılarını tek bir damla gözyaşı karşılamaya yetebilir… O kadar çok hayal kırıklığı yaşamıştır ki… O kadar sık kar yağmıştır ki o en güvendiği dağlara… Hiçbir şey şaşırtamaz onu… Gardı hep elindedir… Kendi sorunlarını tek başına çözer… Çünkü bilir ki ne zaman yardım istese bir karşılık bekler yardım eden ama ondan yardım istense elinden geleni esirgemez kimseye… Kendi yaralarını kendi kapatır… Zaten kendinden başkası onun kadar üzemez onu… Ve yine kendinden başkası onun kadar mutlu edemez… Gerektiğinde hangi konuda kimden fikir alabileceğini bilir… Ama kendi doğrularına ters düşen hiçbir fikir ona göre değildir…
Kavanoz kapağını açmak için bir erkeğe ihtiyaç duymaz bazı kadınlar… Çünkü kapağın havasını alınca kolaylıkla açılabileceğini bilir… Çünkü balıklar önüne tepside sunulmamış, o tutmayı öğrenmiştir… Kimsenin kimseyi kendisi kadar düşünemeyeceğini bilir… Çünkü insan, doğası gereği bencildir… Dostluk, kardeşlik nutukları iyi günlerin meyveleridir… Hayatta her zaman ama her zaman tek başına olduğunu öğrenmiştir… Erkek ve kadının her konuda eşit olduğunu savunup hesap ödemeye gelince geri duran kadınlardan değildir. Masaya gelen hesaba ilk önce elini atmaktan hiç çekinmez… Masada erkek varken garsonla muhatap olabilir, siparişini kendi söyleyebilir.
Onunla uğraşanlar olur ama o sadece kendisiyle uğraşır… Zaaflarını, eksiklerini kapatmak için… Hep bir adım daha ileriye gitmek için… Hataları olur ama onlara zaferleri kadar sahip çıkar… Çünkü bilir ki zafere giden yoldur onlar… Pişmanlıklarını gurur tablosuna dönüştürmeyi öğrenir… Biriyle birlikte olduysa kendi istediği içindir, sadece istenildiği için değil… Sevdiği için evlenir… Zengin koca hayalleri kurduğu için değil… Duygularına boyun eğmez, onları kontrol etmeyi bilir… Mantığıyla çelişen duygularını ekarte edebilir… Düşer, kalkar… Düşürürler, kalkar…
İşte bu yüzden ağlamaz bazı kadınlar, saçlarını beğenmedi diye… Bu yüzden mutlu etmek de zordur onları, üzmek de…
Burcu Ergin
*Başlık: Cemal Süreya 999.Gün Resim : Kabak Koyu - Alınca'dan görünüş. ....
Hayat, bazı kadınlara saçlarını kestirdiği için pişman olup ağlama lüksü vermez… Hatta bazı kadınlar sırf saçlarıyla uğraşmamak, onlarla uğraşarak vakit harcamamak için kısa kestirir saçlarını… Ağlamak lükstür bazı kadınlar için… Zamanında o kadar çok ağlamıştır ki katılaşmıştır gözyaşı… En büyük acılarını tek bir damla gözyaşı karşılamaya yetebilir… O kadar çok hayal kırıklığı yaşamıştır ki… O kadar sık kar yağmıştır ki o en güvendiği dağlara… Hiçbir şey şaşırtamaz onu… Gardı hep elindedir… Kendi sorunlarını tek başına çözer… Çünkü bilir ki ne zaman yardım istese bir karşılık bekler yardım eden ama ondan yardım istense elinden geleni esirgemez kimseye… Kendi yaralarını kendi kapatır… Zaten kendinden başkası onun kadar üzemez onu… Ve yine kendinden başkası onun kadar mutlu edemez… Gerektiğinde hangi konuda kimden fikir alabileceğini bilir… Ama kendi doğrularına ters düşen hiçbir fikir ona göre değildir…
Kavanoz kapağını açmak için bir erkeğe ihtiyaç duymaz bazı kadınlar… Çünkü kapağın havasını alınca kolaylıkla açılabileceğini bilir… Çünkü balıklar önüne tepside sunulmamış, o tutmayı öğrenmiştir… Kimsenin kimseyi kendisi kadar düşünemeyeceğini bilir… Çünkü insan, doğası gereği bencildir… Dostluk, kardeşlik nutukları iyi günlerin meyveleridir… Hayatta her zaman ama her zaman tek başına olduğunu öğrenmiştir… Erkek ve kadının her konuda eşit olduğunu savunup hesap ödemeye gelince geri duran kadınlardan değildir. Masaya gelen hesaba ilk önce elini atmaktan hiç çekinmez… Masada erkek varken garsonla muhatap olabilir, siparişini kendi söyleyebilir.
Onunla uğraşanlar olur ama o sadece kendisiyle uğraşır… Zaaflarını, eksiklerini kapatmak için… Hep bir adım daha ileriye gitmek için… Hataları olur ama onlara zaferleri kadar sahip çıkar… Çünkü bilir ki zafere giden yoldur onlar… Pişmanlıklarını gurur tablosuna dönüştürmeyi öğrenir… Biriyle birlikte olduysa kendi istediği içindir, sadece istenildiği için değil… Sevdiği için evlenir… Zengin koca hayalleri kurduğu için değil… Duygularına boyun eğmez, onları kontrol etmeyi bilir… Mantığıyla çelişen duygularını ekarte edebilir… Düşer, kalkar… Düşürürler, kalkar…
İşte bu yüzden ağlamaz bazı kadınlar, saçlarını beğenmedi diye… Bu yüzden mutlu etmek de zordur onları, üzmek de…
Burcu Ergin
Çarşamba, Ocak 18, 2017
Pazartesi, Ocak 02, 2017
Sakinliğimi çalanlar beni deli olmakla suçluyor*
Geldim gidiyorum...Birkaç günlüğüne ve yılbaşını geçirmek için İstanbul'a geldim.Eski yazılara baktım biraz, bu sefer pek oturmadım bilgisayara,onun için yazıyı giderayak yazıyorum.Zaten artık ne yazabiliriz ki... ? Dileklerimizle nefretimiz birbirine bu kadar karışmışken.Öldürmek için sebebi olmanın ne önemi var? Bunu anlayamıyorum işte.
Kendimi kötü hissettiğimde şiir okurum ben, bu sefer bulamadım aradığımı..Bir türlü kafayı dağıtamadım, rahatlayamadım. Bozkıra dönen ruhumu denize inen sokaklara çıkaramadım. Hiç bu kadar karamsar olmak yakışmıyor derken toparlayamadım.Çiçek bahçelerinde gezinmek bile ruhumu aydınlatmadı bu sefer.Hayat alacaklarını sıraya mı koydun ? Hesaplaşma için biraz erken değil mi..? Hiç değilse sıra sıra bulutlardan; biraz mavilik biraz beyazlık ödünç alabilseydik, bir martı gibi kanatlarımızdan güç alıp uçabilseydik, biraz umudumuz olsaydı, temiz havayı içimize çekebilseydik.. Yeni dağlar keşfedip önümüzü açabilseydik...Anka gibi küllerimizden doğabilseydik.. Biraz gözümüzü açabilseydik...
Karmaşık gibi gözükecek yazdıklarım ama karmaşık değil sadece söylemek istediğim
2017 kötü başladı..Evet, siz yine de umutlarınızı rafa kaldırmayın! :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)