Pazartesi, Ekim 29, 2012

Yürümek yasaksa koşarız biz*


 Cumhuriyetimizin 89. yılı kutlu olsun.  100. yıllara.. 

*Başlık: Behzat Ç.  :)

Not: 1-Ankara'dakilerden bir ricam var,lütfen benim için de yürüsünler.
2- Resmi ben yapmadım ama yapanlar sağolsun,paylaştım-
3-Son dakika...Türkiyenin çeşitli illerinden yürüyüşe katılacak otobüslerin kalkmasını engelleyenlerden  bahseden haberler geliyor bu saatlerde (saat : 01.16) Ankara'ya gidemeyenler de olduğu yerde kutlayacak bayramı.

Pazar, Ekim 28, 2012

Aşk deyince adın "Kalbime" geliyor...*

Bizim  evde likör içilmeden bayram kutlanmaz diyordu Uzunbey bayramın ilk günü.. Hakikaten de öyle.Arife sabahı kaybolan nüfus kağıdımın cezasını ödemeye gittim maliyeye.Çünkü tam bir ay oldu nüfus müdürlüğüne gideli,cezası da bir ay içinde ödenmeliymiş. Yani siz siz olun nüfus cüzdanınızı kaybetmeyin.Çünkü bunun için hükümete  tam olarak 73 lira ceza ödüyorsunuz.Vergi veriyoruz ama biliyorsunuz bizim vergilerimizle  Suriyeden gelenler bakıldığı için biz kendi işlerimizi yapması  için yine hükümete para ödemek zorundayız.Görevliye sordum.Biraz sıkılarak 2003 ten beri böyle dedi, ben daha önce kaybetmediğim için bu uygulamayı bilmiyordum dedim.Biz vergimizi veriyoruz neden bu işler için tekrar para ödüyoruz dedim.Muhatabımın o olmadığını bile bile.Ona da iki lafın arası yani bu hükümetin işi dedim, sesini çıkarmadı,yani öyle. Onbeş gün içinde ödersen 55 lira dedi,yine para ödüyoruz yani kurtuluş yok.Ben farketmemişim, bir ay gözüme çarpmış, maliyeye girdim ki etraf bomboş.Ne geldin gibi bütün bakışlar bende.Hatta kağıdı görmeden sordu da birisi.. Bende size meraklı değilim ama bir ay zamanı var işte.Tatil girdiğinden son gün arife,o gün ödedim geçtim.Bayram yazısı böyle mi olur diyenlere, 29 ekimi zorla kutlayan bir ülkeye çok bile.
Alışveriş yapıp eve döndüm,her şeyi aldığımı sandım ama likörü unutmuşum.Kaç senedir kendim yapıyordum,bu sene hiç keyfim yok, vişne almama rağmen yapamadım,vişneleri de çürüttüm yapmadan buzdolabında.Oysa iki elim kanda olsa yapardım eskiden.
Bu arada ilk defa Nazen marka likör aldım,ahududu ama Hare'nin yanından bile geçmedi.Hoş bayramın 1. günü  Migrosta likör kalmamıştı biliyor musunuz.. Sondan 2. ciyi biz aldık.Seçme şansımız olmadı yani.
Çağıl kuzenleriyle olmak adına bayramı istanbulda geçiriyor, ben hepsini özledim şimdiden.Bu bayram yalnızdık yani..
 Datça için ilk gece yazdığımdan aslında fazla anlatamadım orayı ama ben çok beğendim.Datça, yazları çok sıcak olmadığından -Fethiye kadar- belli bir yaş grubunun tercih ettiği bir yer olmuş.Belli bir düzeye hitap ettiğini de yazmam lazım.Bayram sebebiyle yazlığa  gelen  çoktu.Anladığıma göre şehirlere dönülmüş,bayram geçirmeye ve sezonu kapatmaya geri dönülmüş ya da yeni dönülecek.Çok hoş insanlardı ama,  birbirini tanımaları ve karşılaştıklarında sohbet etmeleri sıcak insanlar olduğunu düşündürdü bana. Özendim, nedense ilk defa emekliliğimi düşündürttü :)  Sonra konuştuk Uzunbeyle, Fethiye temmuz-ağustosta çok sıcak,insan kaçmak istiyor adeta. Bu yüzden sıcaklarla arası olmayanlara Datça iyi bir adres gerçekten.Biz gittiğimizde şansımıza hava çok güzeldi, iki gün boyunca denize girip durdum ben. Datça'yı sevdim, yolda giderken sevdiğim şarkılar çalarken yolculuk etmek de iyi geldi ve nedense bu sefer zor geldi buraya dönmek.
2-3 gün yetmediğindendir diye düşündüm.
 Datça'da okumaya başladım.
 Kahvaltı ettiğimiz bahçe odanın hemen altındaydı. Otel Royal Han.
 Datça yolundan marmaris görüntüsü,hava pazartesi sabahı bozuktu ama biz otelde ancak sabah kalkınca havanın bozduğunu anladık taş duvarlar yüzünden.Fethiye ise o gece şimşeklerden dolayı geceyi kötü geçirmiş,çok yağmur yağmış.Muğla da serindi, biz zaten öğlene kadar işimizi bitirip çıktık,alışveriş yaptık, öğlene doğruda yola çıkmıştık.Giderken ben kullandım,uzunbey internete girdi,ara ara öyle kötü yağdı ki bir ara silecekler yetişmedi.Dalaman da köfteci efe'ye girdik,garson arabadan içeri bize şemsiye tutmak zorunda kaldı, içeride yediğimizden fotoğraf çekemedim.Yağmurdan göremiyor ya ben şöför koltuğundayım,garson önce yan tarafa gidip kapıyı açtı,uzunbey indi şemsiyeyle onu götürdü sonra gelip beni aldı :)) Biz eşitlikçi bir aileyiz :)) Önce beyler ..
 Tuz-biber ta Demirköyden, ben isteyince teyzem alıp göndermiş annemin kargosuyla.
 Terlikler annemden bayram hediyesi...
 Önlüğü annem bana dikmiş, kullanmaya kıyamazsın, yerel dokuma kumaştan.
 Tatlıyı ben yaptım,milföy ve cevizli, fena olmamış,ilk denemeydi.
 mutfak lambam
 bu da yeni..
 İlk biz yedik,kalite kontrolü bizden yani..
 İlk gün evden çıkmadık, bir gece önce uzunbey geç gelmişti,ben yorgundum falan, bahçede çalıştık biraz.Zaten hafif yağmurluydu.Gün  yağışlı geçti. İkinci günün sabahı Koca Çalışa kahvaltıya gittik Escape'e , daha sonra da ev gezmelerimizi yaptık akşama kadar, Rana'nın doğum günüydü,bir pasta alıp gidelim dedik yanına..
 Burası Koca Çalış Plajı..
 Ares'in oyun arkadaşı var orada,  Tekila..
Kahvaltı çok güzeldi.
 Ares
 Ares
 Tekila,
 Oynayıp koşturdular o gün,                                                                                                                      

Çalış
Ekin ablada el yapımı bardak altlıklarını görünce çektim, dondurma saplarından yapılmış, geridönüşüm olduğundan hoşuma gitti.
Bu da Gülderen'in bahçesi,  şedokslar top büyüklüğüne ulaşmış.
3. gün akşamı uzunbey son dakika çalıştı.4. gün sabahı da gitti.Geldiğinde hep beraber cafederin zehra ve ailesiyle Aksazlara pikniğe gittik, Fevzilerde geldi.Akşam döndük.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları...
Yarın ziraat bankası arkasında saat : 10-17.00 arası Fethiye Kadın Kolları olarak kermesimiz var.
13.00 de FKM önünde toplanacağız.
18.00 de stadın önünden Fener Alayı var.

 İYİ BAYRAMLAR :)

* Başlık: Ceyhun Yılmaz



Cumartesi, Ekim 27, 2012

Vazgeçmek mümkün mü..?

Bu gece sizden  destek istemek için yazıyorum.Bu resimler benim değil, sahiplerini gezdiğim bloglardan yazacak zamanım olmadı.Eğer bilen varsa ya da bu resim benim diyorsa lütfen yorumlara yazsın ve beni anlayışla karşılasın.Çünkü bu resimlere size olanı biteni anlatmak adına ihtiyacım var ve eminim resimleri gördükten sonra sizde benim gibi düşüneceksiniz.
Öncelikle  burası neresi anlatayım.Burası benim cennet köşesi diye tabir edebileceğim bir yer... İğneada. 

Kırklarelinin Demirköy ilçesine bağlı bir belde.Sadece bu özellikleri yok, longoz ormanları var mesela, faunası  ve florası dünyaca ünlü ve normalde milli park ama bu ülkede bunlar bir yerde nükleer veya termik santral kurulmasına engel değil.Burada da olmadı ve hükümet yeni nükleer ve termik santral kurmak için burayı kendine 3. yer olarak seçti.Oysa İğneada arabayla İstanbula  2.5 -3 saat mesafede.Yani orada olabilecek bir kazanın ülkenin en önemli ve büyük şehirlerinden birini ne kadar çabuk bir sürede etkileyebileceğini sanırım hiç hesaba katmıyorlar.Oysa bence bu bile çok önemli,tabii ki ülkeye zarar vermek istemiyorsan.

Diğer yandan denizle gölün birleştiği uzun ve sarı kumdan oluşan nefis doğal kumsallara sahip.

 Değişik turizm turları yapılabilecek çeşitliliğe sahip doğal bir yer.
 Balıkçılığı ile Karadenizde önemli bir liman.
Eşsiz  Longoz Ormanları.. 

 ve bu güzelliğe hem nükleer hem de termik santral yapılması uygun görülmekte.
 haber... ve bu habere yapılan bir yorum size tüm olayı özetleme adına çok iyi bir açıklama olacaktır.
İğneada'da 3. Nükleer santral yapılması demek: 

1) Istanbul'a 120 km kuş uçuşu mesafede
 bir Nükleer tehlikenin bulunması

 2) 2007'de Milli Park İlan Edilen, 
ve İğneada'ya 6.5 km mesafedeki Longoz (Su basar) 
ormanlarının radyoaktif sızıntılardan yok olması

 3) Altın kumlara sahip İğneada'nın, balıkçılarının,
 ve doğal tarım ve hayvancılık ile uğraşan 
herkezin sonu demektir. Hayırlı Olsun.







 Yeşilliklerin arasında bir nokta ama önemli bir nokta bence geç olmadan yapabileceğiniz bir şey var..

Lütfen imza kampanyasına katılınız ve bulabildiğiniz her sosyal mecrada bu imza kampanyasını paylaşınız...

http://imzakampanyam.com/kampanya_detay.php?u=igneadaya-nukleer-ve-termik-santral-istemiyoruz# 

 Küçük bir bilgi...














Sizce de bir imzayı haketmiyor mu..?

Not: İğneada Longozuyla ilgili bilgi.

-Longoz : Longoz nedir?
Dünyada çok az sayıda bulunan longozlar, çevre açısından büyük değere sahip. Tabanı çeşitli ağaç ve bitki türleri ile kaplı olan, temiz ve doğal göl ve sulak alanlara longoz deniliyor. 

Orhan Uyanık (İğneada Doğal Eko Sistemi Koruma Bölgesel Yaşamı Destekleme Derneği eski Başkanı) ise yazıda şöyle tarif ediyor : "Derelerin denize döküldüğü yerlerde yoğun ormanlar vardır.Dere ağızları,yağışların azaldığı mevsimlerde denizden gelen dalgaların taşıdığı kumla kapanır.Böyle olunca da dere suları geriye döner ve orman tabanına yayılır.İşte ; bir çok ağaç çeşidinin bulunduğu bu ormanlara da Longoz yani subasar ormanı denir."

İğneada longozu bildiğim kadarıyla Türkiyenin en büyüğü.İkincisi Sakarya Acarlar Longozu.

İğneada' Longozunda...
544çeşit bitki.Bunlardan 11 'i dünya üzerinde yok olmak üzere.. 3 tür bitki ise endemik.Yani Dünya da sadece İğneada longozunda yaşıyor.
46 
tür memeli, 17 tür sürüngen barınıyor.
İçindeki göllerde 28 tür balık yaşıyor.
Türkiye' de 500 'e yakın kuş türü var. Bunun 219 çeşidi burada yaşıyor.
Avrupa'da Polonya dışında sadece İğneada 'da longoz bulunuyor.Bu kadar da az bulunan ve önemli bir longoz.Öyle ki İğneada'da ki 2500 dönümle Avrupanın en büyük longoz ormanları için Dünya Bankası ve Küresel Çevre Fonu 8.2 milyon dolar hibe etti ve 4 bölgeyle birlikte İğneadayı "Mutlak Koruma Alanı " ilan etti.

Şimdi bunlar gazetede İğneadalı çevreci Orhan Uyanık'ın verdiği bilgilerden ama benim size söylemek istediğim..Biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz, kabaca bu dünyanın dengesini sağlayan ekosistem bu hayvan ve bitki türlerinin yokolmasıyla beraber zamanla dengesini kaybediyor.Bu çevreye verilen zararlar çoğaldıkça, herkesin ağzına almak istemediği o son belirtilere doğru- ki bunun arıların yok olmasıyla başlayacağı söyleniyor - süreç hızlanıyor.Ne kadar çok ağaç kesilirse, ne kadar çok bitki ve hayvan yok edilirse bu süreç o kadar fazla hızlanacak.Küresel ısınma moda olan bir deyim haline geldi, her yerde kullanılıyor.Nedense Türkiye'de bu çok önemli iki kelime magazin gibi çabuk tüketilmeye başlandı.Sizle paylaşmak istediğim bir başka bürokrat geyiği de kesilen ağaçların yeniren yenisi dilkilecek :P yenisi yetişinceye kadar bu doğa ne olacak..? Orada yaşayan hayvanlar, bitkiler ne olacak.Faunası, florası bozulmayacak mı oranın..?

Fauna :Jeolojik bir dönemle ya da yöreyle ilgili, insanlar dışındaki hayvanların tümünün yaşamı.
FLORA :
Bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yaşamı.