Cumartesi, Kasım 28, 2009

Götür beni gittiğin yere..

İyi bayramlar :) Beş gün çabucak geçiverdi..Bu akşam Çağıl'la Fethiye'ye dönüyoruz..Burcu'larda son dakika bize burada katıldı..Çok güzel zaman geçiriyoruz.Gerçekten beraber olmayı özlemişiz..
Bugün son günümüz.. Bilgisayara oturacak zamanım olmayabilir, Fethiye'den görüşmek üzere..
Sevgiyle kalın :)
Nefes filminin müziği - arabesk sevmem ama- kendi tarzında Ferhat Göçer çok güzel söylemiş..

Perşembe, Kasım 26, 2009

bende emanet..

Uzun bir gece yolculuğundan sonra sabahleyin İstanbul'a vardım.Bütün gece kafamda şarkılar mırıldandım :) Başka türlü yol bitmiyor da. Sabahleyin 24 kasım Öğretmenler günü olduğundan annemle babam Atatürk büstüne çelenk koymak için gitmişlerdi. Beni de yolda karşıladılar ve alışveriş yapıp eve döndük.Gelmeden önce tüm gün evde hazırlık yaptığımdan ve bilgisayarı son dakika açıp sadece bloğu ve maillerimi kontrol ettiğimden o panikle fotoğraf makinemin kartını unutmuşum bilgisayarımda.Babamın bilgisayarı var diye kendi bilgisayarımı yanımda getirmedim.Sabahleyin Uzunbey farketmiş daha otobüste mesajlaşırken bana yazdı.. Kendine yeni al, 15-20 liralık bir şey dedi.Çağıl şimdi yolda ve ancak yarın getirebileceğinden 2 gün makinasız kalmak istemedim.Çok iyi de oldu çünkü bugün babamla sahilde gezdik. Şu resimde gördüğünüz kıyıda -bugün oldukça sakindi- babamla gezip birşeyler içtik. Sohbet ettik, resim çektim ben ama babamın bilgisayarına koyarken bilgisayar kapandığından çekindim.Bu yüzden wowturkey'den bir resimle idare edeceğiz bugün.

Dünyanın en keyifli şeylerinden biri babamla balkonda içki içmek herhalde. Dün Çarli ve Arzu ile yemek yedik.Onlarda öğretmen olduklarından masada 4 öğretmen ve ben öğretmenler gününü kutladık. Bugün de gündüz vişne likörü ve bu gece de şarap içtik yine babamla..

Çağıl yolda, bana mesaj çekiyor arada durakladıkça.. Özledim onu, herkes özlemiş zaten,bayramda artık İzmit'te yaşayan teyzemin oğlu ve ailesi de (eşi ve iki oğlu)geliyorlar teyzeme, dayım aradı Silivri'den oda Çağıl'ı ve bizi görmeye annemlere gelecek bayram için. Teyze kızım -hani Ispartada düğünü olan kolej öğretmeni- o zaten burada yaşıyor..Onun da oğlu var Çağıl'dan küçük, yani bir terslik olmazsa bir çok akrabamızı da görebileceğiz bayram olduğu için. En çok Çağıl için değişiklik olacak, oda benim kuzenlerin çocuklarıyla ve dayımın oğluyla iyi anlaşıyor.. Uzakta olmanın en kötü tarafı sanırım bu. Birde akrabalara yakın büyüdüysen ve her bayram büyüklerin evlerinde kalabalık aile toplantılarına alışıksan gurbette bayramları sevmiyorsun.

Ben kalabalık bir ailede ve kendi memleketimde büyüdüğümden kalabalık evlere çok alışığım. Normalde evlendiğimde de kalabalık bir aileye gelin gitmek isterdim hep..Ne yazık ki eşimin ailesi bu konuda benim kadar şanslı değil.Onlar iki kardeş ve anneleri tek çocuk.Babasının kardeşleri de vefat etmiş.Bu yüzden o da benim alışık olduğum düzene ayak uydurdu ve bizim etrafımızda hep arkadaşlarımız, eşimiz,dostumuz çok oldu. Ben normalde kalabalık evleri çok sevmeme rağmen hep tek çocuk istedim ama evimde kalabalıklardan,akrabalardan ve insanlardan uzak kalmak istemem asla.Sanırım oğlumda bana benzemiş :)

Eğer okuyorsa - arada bazen baktığını biliyorum- bizi İstanbula gönderen Uzunbey'e buradan sevgilerimi iletiyorum.. Havası bile ruh halimi değiştirmeye yetiyor İstanbul'un.. :) Yeri gelmişken dün sabah gri ve puslu bir İstanbul sabahı karşıladı beni ama ben onun bu haline o kadar alışığım ki bir gün önce neredeyse askılı tişörtle gezdiğim Fethiye havasından sonra bile bana bu kötü gelmedi. Seyrettim adım adım ilerleyen trafikte İstanbul'u otobüsün camlarından ve etrafa uzun uzun baktım.Keyfini çıkardım insan ve araba kalabalığının..Plakalara baktım. Yolda ve araba kullanırken de çok yaparım ben bunu.Her plakadan hikayeler yazarım kafamda..Mesela benim araba 48 F XXX.
Önce iline bakarım, genelde il plaka numaralarını bilirim çoğunun.. Sonra aradaki harflerle kelime yaratırım kafamda.. Uzunbey'in mesela 48 GR XX. (gram)Kızdığımda Allahın Ankara'lısı olur benim için 06. Uyuz ve salak derim genelde..Salak daha çok. Kızarım iyi kullanmayanlara.Arada küfürde salladığım olur. Başkasının kullandığı arabada şöförden fazla kızmam karşıdaki hata yapana, şöföre saygısızlık gibi düşünürüm.

Babamın çalışma odasından yazıyorum,aklım Çağıl'da yolda.. Babamla arada sohbet de ediyoruz. Buraya gelene kadar çok güzel zamanlar geçirdim geçen hafta, o muhabbetler dönünce artık. Düğün dernek, kına gecesi, şarap tadımda karşılaştığım bloğumu okuyan Hasan Öğretmen :) Çalıştaki 2. el pazarında Mavikuş standında beni Hilkat Hanıma soran Canan Hanım :) Çok güzel insanlarla tanıştım yine.. Güzel hatıralarım oldu, ama yine de sahilde bugün gezdiğim ve gözümde hatıraları canlandırdığım zamanlar gibi değildi. Arada insanın kafasını şarj etmesi gerekli.Hem de bunu kendini arındırabileceğine inandığı bir yerde yapması kadar büyük bir lüks olamaz. İstanbul'u çok özlemişim sanırım o da beni özlemiş :)
İstanbul sevenler için küçük bir hediye..Son zamanlarda bu şarkıyı dinliyorum..
Bir nefes aralığında bile burada olmak bana iyi geldi.. Umarım sizde kendinize iyi gelenlerin peşine düşücek zamanlar yaratabilirsiniz ..
İyi geceler :)

Cuma, Kasım 20, 2009

Merak ettim, nerdesin :)

18 kasım benim bloglarda 4. senemin bittiği beşinci seneye adım attığım gün.. Umarım bloglardaki hayatım daha uzun süreler devam eder. Yazmayı ve paylaşmayı seviyorum aslında..Genelde dikkat ettiğim samimi bir dille yazı yazmak. Normal hayatımda da samimi olmaya çalıştığımdan bu konuda insanların çoğunun beni anladığını düşünüyorum.


Resimler çoğunlukla geçen pazar gününden.. Bir kaç zamandır kötüydüm, canım yazmak istemedi, normalde bakarsanız aslında hiçbir şey yok ama benim büyük bir iç sıkıntım vardı, geceleri rüyalar görüp duruyordum, neye baksam kafamdaki kötü düşünceleri atamadım. İnsanın içi sıkılıyorken başka şeylerden keyif alması çok zor. Bir mailleri açıyorum bir bloğu her gün akşama kadar bakıp çıkıyorum.. İçimden yazmak gelmediği gibi ne zaman yazmam gerektiğini bile düşünmüyordum.Ne garip değil mi..? Belki de buralardan sıkıldım bu yüzden olabilir,uzun süredir İstanbula gitmeyince genel anlamda böyle oluyorum..Beni sıkan bir haber ya da olay bilmiyorum.Hala da çok açığa çıkmış değil. Sadece kendimi hayatın akışına bıraktım bir süre.Belki hala da o beklenti içindeyim bilmiyorum.Bu bekleyiş beni yoruyor çünkü. Normal şartlarda kendimi o düşünceden alamıyorum ve beni dalgınlaştırıyor.Neyse umarım beklentim boşa çıkmaz,-olumlu bir haber gelir- geçelim geçen haftaya.. Bu arada bir terslik olmazsa pazartesi akşamı yollardayım :) İstanbulda Burcu ile buluşmayı düşünüyoruz.. Çarli ile de konuştum o da bekliyor bizi.. Yani bir terslik olmazsa bayramda Çekmecedeyim :)

Resimler karışık ve zaman olarak tersden yine.. Bu yüzden yakaladığımı yazacağım.

Kapak resmi Zen'den çekildi.. Ben pazartesi iyice gergindim,bir gün önce yaptığımız yürüyüşün yorgunluğu da üzerimdeydi, Burcu ile yahoonun sohbetinden bilgisayarda yazışırken aklıma geldi ve izin istedim ondan aslında ben Zen'e masaja gitsem belki biraz düzelirim dedim .. O da iyi fikir hadi git dedi. Soluğu Zen'de aldım. Hem bana hem Burcuya fal baktı ve masajla resmen beni toparladı.. Pazartesi günü gerginliğimi ancak böyle atabildim..


Öncelikle Ahmet Bey'in bahçesindeki kaktüs resmine bakalım..Bende yavrusu olduğu halde gözüm bu büyük kaktüste, bir gün bıkarsa aportta bekliyorum :) Aslında bir parça verdi ama kedi ciğere bakar pozisyonda hala bekliyorum..

Kaktüsün büyük hali..

Fethiyenin Kaya dönüşündeki manzarası..

Kaya Fethiye'ye yedi km ve etrafı ağaç dolu virajlı bir yoldan gidiliyor. Eskiden at sırtında inilen eski bir patika yola da sahip.Yeni yoldan inerken eski taş yolu da ara ara görmek mümkün.

Sarnıç, tüm güzellikleriyle sonbaharı karşılamış, etrafa bakmaktan ve resim çekmekten kendimi alamadım.Faruk ve Selma orada yoktu ama yürüyüş dönüşü Ares özellikle Poppy ile oynasın diye uğradık, bizi Poppy karşıladı. Ares'le oynasınlar diye onu beklerken bende boş durmadım.


Sarnıç'ın kapısının karşısındaki Frenk İnciri..(Mısır İnciri) Meyve vermiş şimdiden sonra kızaracak..

Bu sarmaşıklar herhalde en çok Kayaköy'e yakışıyor..

Bahçenin sonbahar hali..

Ares koştururken..

Mozaik çalışması..

Poppy :)


Kayaköy Sarnıç ..



Yine Poppy ; Ares'in en yakın arkadaşlarından..

Pazar sabahına kadar aslında oldukça yoğun günler yaşadım ben..Yazmadıkça biriktiğinden şimdi aklıma gelenleri yazıyorum. Geçtiğimiz hafta Devin'i ziyarete gittim . Devin kolunu kırmış, ama iyi görünüyordu.. Aslında daha sık uğramak istiyorum ama olmuyor işte. Başka işlerim yüzünden arkadaşlarıma istediğim sıklıkta uğrayamıyorum.
Fırsat buldukça uzunbey'le yürüyüşe çıkıyoruz ya, pazarları da bunu adet haline getirdik aslında. O sabah seni nereye kahvaltıya götüreyim dedi bende Kaya'ya , sonra da Afkuleye doğru yürürüz dedim.
Yolda gazetelerimizi alıp Bülent'in yerine gittik.. Bu sefer arka bahçede oturduk, kahvaltıdan sonrada yürüyüşe gittik.
Afkule, çok hoş bir yer..Ayrıntıları verdiğim linkten okuyabilirsiniz.. Afkulenin yolu Ares'in poz verdiği gibi yürüyüş yolu, yürüyüş rotalarıyla belirlenmiş çizgiler var.. Bu çizgileri takip edip Afkule manastırına kadar gidebiliyorsunuz..
Afkule Manastırı..

Biz ordayken gelen bir kurt köpeğiyle Ares arkadaş oldu hemen..

2-3 km orman yolundan sonra 3 km lik bir parkur var yürünecek, yarı tırmanış yarı iniş, biz önce orman yolundan arabayla gidip -her araba girmeyebilir- yürüyüş yolu başlangıcında arabayı bırakıp yürüdük.. Bizden sonra yürüyenlerde vardı yolda karşılaştık ara ara.


Yürüyüş yolu işaretleri : kırmızı-sarı düz çizgi.. Bunları takip ederek yürümeniz lazım. Yürüyüşte yolu kaybederseniz en son işarete dönüp bir diğerini bulmanız gerekiyor..


Giderken gördüğüm tüm güzellikleri çektim..


Mantar görünce resmini çekmekten kendimi alamıyorum :)

Ares pozu :)

Kahvaltıdan bir profil..

Gözleme diyarı, Kayaköy..

Ares, biz kahvaltı ederken onu da bahçede saldık,başka masaları rahatsız etmeden gezdi ve masanın dibine oturdu daha sonra.

Kaya yolunda Likya mezarlığı, mahalle içinde etrafında çamaşır asılan ve çocukların koştuğu bir yer .. Arabadan çekim.

Yazmadığım günler de Zen'de masaja gittim, manikür pedikür yaptırdım, yemeğe gittim bol bol, özellikle Uzunbey' le öğle yemekleri kaçamağı yaptık hep.. Arkadaşlarıma uğradım, az iş yaptım, çarşambaları Mavikuşta toplandık, Gülderen' le yeni açılan bir kafeye gidip çiğ börek yedik ( dispanser karşısı Eylül Yeşili diye şirin bir yer,tavsiye ederim çiğ böreği çok güzeldi) , fırsat buldukça yürüyüşe gittik Uzunbey'le, kaktüs kardeşliğinden birilerine kaktüs gönderdim, Elçin'in yardımcı olduğu hastaneye Ankara'ya küçük bir koli gönderdim, kitaplar Fethiye sahaftan hediye, bende yap-boz ve bir kaç bir şey ekledim koliye, Burcuyla telefonda konuştuk uzun uzun, biletimi aldım bugün :) , biraz temizlik yaptım evde ve çokça gezdim. Kafamı dağıtmaya çalıştım, biraz becerdim de.
Şimdi biraz toparlayayım çünkü bu haftasonu çok yoğunum ve pazartesi akşamı gideceğimden ne zaman yazabilirim bilmiyorum.
Bu akşam beraber çalıştığımız bir arkadaşımızın kına gecesi var, bürodakilerle oraya gidiyoruz, işten çıktığımız gibi direk gideceğimizden yazıyı bitirmeye çalışıyorum.. Yarın sabah Çağıl'ın okulda veli toplantısı var, öğleden sonra Kaya' da Misafir Evinde Fethiye Evde Şarap grubunun tadım günü var.. Sanırım oraya gideceğim, yarın akşam da düğün.. Pazar sabahı car boot(2. el pazarı Çalışta-Çalış karnavalının etkinliği ) öğlende de Faralya'ya dr. grubuyla yemek toplantımız bu haftasonu . Pazartesi akşamı da kısmet olursa yola çıkacağım.
Not:
1-Leylak Dalı; iki gündür Fethiye Natur kitap evine uğruyorum , arkadaşım Fatoş koleksiyon yaptığını öğrenince sana ayraç hediye etti, onları da gitmeden sana kargo ile yollayacağım haberin olsun :)) Benim arkadaşlarım böyle işte, duyunca sevgilerimi ilet diye de selam yolladı.
2- Kaç gündür yazmadığım için arayan soran ve yaz diye haber yollayan herkese ve bıkmadan usanmadan bloğumu yazdığım günlerdeki kadar çok tıklayıp beni yalnız bırakmayanlara teşekkür ederim..
Yazmayı özledim, sizi daha fazla :)

Pazartesi, Kasım 09, 2009

Karanlıklar içinden gün doğar ya aniden..

Biz pazar günü geceden verdiğimiz kararla Uzunbey'le Antalya'ya alışverişe gittik. Çağıl zaten dershanede olduğundan Ares için de bir ayarlama yapamadığımız için onu da götürdük.

Herhalde Antalya'nin en sevdiğim yeri burasıdır :) Kim düşünmüşse iyi düşünmüş..

Sabah Çağıl' la çıktık, onu dershaneye bıraktık ve yola koyulduk.Yol yaklaşık 2.5 saat sürüyor, bir ara yolda mola verip Ares'i dolaştırdık Korkuteli' ne gelmeden.. Koşturdu, gezdi, bizimle oynadı. Sonra yine yola devam ettik. Sabah sabah bütün uyku sersemi şöförler önümüze çıktı. Buralarda araba kullananlar şerit değiştirmeyi pek bilmediğinden direk önünüze kırıyorlar, sağ şeritte gidiyoruz önleri de bomboş.. Gidene kadar tam 3 kaza atlattık.(İkisi Fethiye'de birisi çevre yolundaydı..) Bence ehliyeti olanları boş yolda değilde bir kere İstanbul gibi şehir trafiğinde bir kere de uzun yolda sınamaları lazım. Herhalde yarısı ehliyetleri bırakıp gider. Antalya'da ise bir tane 34 plakalı Uzunbey'i çıldırttı :)) Ben kızıyorum diye kötü küfür etmedi ama biraz sert konuştu.. Ne biliyorsun İstanbullu olduğunu dedim ona, belki bu bölgeden, plakası İstanbul.. (İstanbullu ya kendisi de kızıyorum ona trafikte istanbullulara kızınca) Hem o kadar kötü trafikte kullanınca buralarda gezintiye çıkmış gibi oluyor bunlar dedim. Sanki eski günleri hiç yaşamamış gibi..Tabii 10 dakikada eve gidince eski günleri unutuyor insan burada. Gerçekten 10 dakikada eve gidebiliyoruz biz. Neyse bir yol sormayla deepo ya gittik.



Giderken değil ama dönüşte Şafak Dinlenme Tesislerine uğradık. Karnımız tok olduğundan sadece çay keyfi yaptık ama ikimizde kavurma yemek için acıkmayı istemiştik aslında arabada konuşurken :) Geç öğle yemeği yiyince acıkmadık.
Facebooktaki sayfalarında benim bloğa link vermişler, onları yazmıştım Davraz gezisinde.. Bu yüzden Uzunbey bana seninkiler deyip durdu.

Biz dün sadece Deepo 'ya gittik. Koçtaş'a gitmedik, zaten Beylikdüzünde yeni bir Koçtaş açılmış ve ben gezmeyi sevdiğimden yapı marketleri İstanbul'a gittiğimde gezerim diye girmedik, Deepo' da da çok yorulduğumuzdan akşamüstü döndük. Otoparkta arabada bıraktığımız Ares'i arada çıkıp gezdirip, su verip tekrar alışverişe döndüğümüzden yorulduk. Uzunbey ve Çağıl için alışveriş yaptık, ben kendime bir kaç şey aldım sadece.. Kim demiş sadece kadınlarla alışveriş zordur diye,Uzunbey erkekler konusunda bence iyi bir örnek..Benim beğendiklerimi o beğenmez, onun beğendiklerini ben beğenmem ama dün hiç problem çıkmadan alışveriş yaptık biz :)) Genelde ortak beğendiklerimizi aldık diyebilirim,bir tek kotlarda zorlandık. O Çağıl içinde alışveriş yaptı. Çağıl boyda ve kiloda Uzunbey'i yakaladığından fazla zorlanmadık, aldıklarını da beğendi.Benim aldıklarımı beğenmedi sanırım .. Ben reklam kollu kazakları çok severim ve geniş omuzlara yakıştığını düşünürüm.Çağıl' a gömlek üstüne giyebileceği spor bej bir kazak aldım, akşam dalga geçti benle biraz ama sanırım giyecek, giymezsen giyme dedim ama aslında tabii ki önemsiyorum giymesini.. Birde süveter aldım kahverengi.Diğerlerini babası seçti.


Alışveriş güzeldi,yemek yedik beraber ve döndük.Dönüşte Ares sorunsuz arabada durdu diye onu Antalya çıkışında piknik yapılan ağaçlık yerler var orada gezdirelim dedik, hem de sanki hava yavaş yavaş kapatıyordu,yağmura yakalanırsak gezdiremeyiz diye orada ağaçların altına arabayla girip olabildiğince yoldan uzaklaşıp çünkü Ares arabalara karşı hiç korumalı davranamıyor, ev köpeği ya arabalardan kaçmayı bilmiyor, sanırım bende hiç öğretemedim.Bu konuda önerilerinize açığım. Şehir içinde hep bağladığımızdan açtığımızda da yakalamak zor oluyor ve eğer araba görürse kaçmıyor, hatta gidip önüne dikiliyor. Neyse yeterince uzaklaşıp açtık kapıyı, dışarıda koşturduk, yürüdü, gezdi, su içti. Bu sefer kapıyı açıyoruz içeri girmiyor :) Yani girmek istemiyor.. Zamanımız vardı ama onu biraz daha oynatıp arabaya bindik. Resimdeki mantar dünkü orman altı gezimizden. Sanırım millet mantara çıktı çünkü bunu çok alakasız bir yerde gördüm, düşürmüşler yola.Cinsini ve zehirli olup olmadığını bilemiyorum,adını da.

Ares bana poz verirken .. Antalya.


Deepo- Antalya. Çok geç kalmadan döndüğümüz iyi olmuş aslında. Biz Korkuteline varmadan hava öyle bir karardı ki saat beş civarı gece dokuz havası gibiydi..

Cumartesi günü bir kahvaltıdan bahsetmiştim, rahatsızlanan bir öğretim görevlisine tekerlekli iskemle alabilmek adına bir yardım kahvaltısıydı.. Kalepark'ta yapıldı.Saat 10.00 da buluştuk Berna ile. Çok kalabalıktı ve güzel bir kahvaltıydı. Yedi sekiz dernek birleşip toplantı yapılmıştı desteklemek için.


Alınan sandalye bu ve okul büyük bir kısmını zaten karşılamış.


Kalepark çok güzel Fethiye manzaralı bir yer. Aslında daha önce de gitmiştim ama fotoğraf çekememiştim.



Ben Fethiye Ressamlar Derneğinden arkadaşlarla oturdum.Berna da onlardan olduğundan beraber oturduk. Sağdaki boş yer benim koltuğum..Bir ara hava o kadar sıcaktı ki üstümdeki triko hırkayı çıkarıp kısa kollu güneşlendim. Nefis bir güneş vardı.



Geriye giderek yazıyorum çünkü resimleri o şekilde yükledim. Bu güzel kız Misket,

Back to Black'in köpeği.. Biz çarşamba günü cuma günü için sözleşince cuma sabah ona gittim. Oturduk, ona kaktüs götürmüştüm ve beraber kahvaltı ettik.


Misket çok tatlı ve uslu bir köpek, Black öyle demese de öyle bence.


Bu güzel şey de Kömür.. O da çok usluydu ben orada olduğum zamanlarda :)


Çarşamba günkü 2. el pazarının girişi..Üstü kapalı olduğundan hava kapalı olsa bile endişelenmiyorsunuz.. Nitekim hava süper değildi ama pazar kalabalıktı.


Kumaş boyamalar..

İşlemeler..


Şallar ..



Birde bu değişik ve hoş geldi, aslında beş-altı resim daha vardı ama bir şekilde kaybolmuş. Tekrar yüklemeye çalışmadan geçiyorum.

İzini bulamadığım bir şey var kafamda.. Yani düşündüğüm yerde yok sanki.. Bir türlü yerine oturtamıyorum. Uzun zamandır böyle değil ama o düşünce beni rahatsız ediyor işte. Nerede olduğunu bilmediğim her şey için geçerli bu , bazen bir eşya, bazen davranış.Yani beklediğim davranış olmazsa bu beni rahatsız ediyor. Kendimi rahat hissedemiyorum. Herşey yerinde ve benim alıştığım durumda olmalı. Ne kadar zor bir durum bu anlatamam.Kaybetmek kadar beni rahatsız eden hiçbir şey yok ..

Not: Antalya'daki dostlar için güzel bir etkinlik..

Beethoven Gecesi /Beethoven Night
Sanat Yönertmeni/Art Director: Fazıl Say - Yapım/Organization : Kadir Dursun/ Forte Production
Yer:Antalya Kültür Merkezi
Tarih:09 Kasım 2009 Pazartesi 20:00

.... ..... .....

Günün şarkısı.. Emre Altuğ'dan.. Karanlıklar içinden