Cumartesi, Kasım 28, 2009
Götür beni gittiğin yere..
Perşembe, Kasım 26, 2009
bende emanet..
Dünyanın en keyifli şeylerinden biri babamla balkonda içki içmek herhalde. Dün Çarli ve Arzu ile yemek yedik.Onlarda öğretmen olduklarından masada 4 öğretmen ve ben öğretmenler gününü kutladık. Bugün de gündüz vişne likörü ve bu gece de şarap içtik yine babamla..
Çağıl yolda, bana mesaj çekiyor arada durakladıkça.. Özledim onu, herkes özlemiş zaten,bayramda artık İzmit'te yaşayan teyzemin oğlu ve ailesi de (eşi ve iki oğlu)geliyorlar teyzeme, dayım aradı Silivri'den oda Çağıl'ı ve bizi görmeye annemlere gelecek bayram için. Teyze kızım -hani Ispartada düğünü olan kolej öğretmeni- o zaten burada yaşıyor..Onun da oğlu var Çağıl'dan küçük, yani bir terslik olmazsa bir çok akrabamızı da görebileceğiz bayram olduğu için. En çok Çağıl için değişiklik olacak, oda benim kuzenlerin çocuklarıyla ve dayımın oğluyla iyi anlaşıyor.. Uzakta olmanın en kötü tarafı sanırım bu. Birde akrabalara yakın büyüdüysen ve her bayram büyüklerin evlerinde kalabalık aile toplantılarına alışıksan gurbette bayramları sevmiyorsun.
Ben kalabalık bir ailede ve kendi memleketimde büyüdüğümden kalabalık evlere çok alışığım. Normalde evlendiğimde de kalabalık bir aileye gelin gitmek isterdim hep..Ne yazık ki eşimin ailesi bu konuda benim kadar şanslı değil.Onlar iki kardeş ve anneleri tek çocuk.Babasının kardeşleri de vefat etmiş.Bu yüzden o da benim alışık olduğum düzene ayak uydurdu ve bizim etrafımızda hep arkadaşlarımız, eşimiz,dostumuz çok oldu. Ben normalde kalabalık evleri çok sevmeme rağmen hep tek çocuk istedim ama evimde kalabalıklardan,akrabalardan ve insanlardan uzak kalmak istemem asla.Sanırım oğlumda bana benzemiş :)
Eğer okuyorsa - arada bazen baktığını biliyorum- bizi İstanbula gönderen Uzunbey'e buradan sevgilerimi iletiyorum.. Havası bile ruh halimi değiştirmeye yetiyor İstanbul'un.. :) Yeri gelmişken dün sabah gri ve puslu bir İstanbul sabahı karşıladı beni ama ben onun bu haline o kadar alışığım ki bir gün önce neredeyse askılı tişörtle gezdiğim Fethiye havasından sonra bile bana bu kötü gelmedi. Seyrettim adım adım ilerleyen trafikte İstanbul'u otobüsün camlarından ve etrafa uzun uzun baktım.Keyfini çıkardım insan ve araba kalabalığının..Plakalara baktım. Yolda ve araba kullanırken de çok yaparım ben bunu.Her plakadan hikayeler yazarım kafamda..Mesela benim araba 48 F XXX.
Önce iline bakarım, genelde il plaka numaralarını bilirim çoğunun.. Sonra aradaki harflerle kelime yaratırım kafamda.. Uzunbey'in mesela 48 GR XX. (gram)Kızdığımda Allahın Ankara'lısı olur benim için 06. Uyuz ve salak derim genelde..Salak daha çok. Kızarım iyi kullanmayanlara.Arada küfürde salladığım olur. Başkasının kullandığı arabada şöförden fazla kızmam karşıdaki hata yapana, şöföre saygısızlık gibi düşünürüm.
Babamın çalışma odasından yazıyorum,aklım Çağıl'da yolda.. Babamla arada sohbet de ediyoruz. Buraya gelene kadar çok güzel zamanlar geçirdim geçen hafta, o muhabbetler dönünce artık. Düğün dernek, kına gecesi, şarap tadımda karşılaştığım bloğumu okuyan Hasan Öğretmen :) Çalıştaki 2. el pazarında Mavikuş standında beni Hilkat Hanıma soran Canan Hanım :) Çok güzel insanlarla tanıştım yine.. Güzel hatıralarım oldu, ama yine de sahilde bugün gezdiğim ve gözümde hatıraları canlandırdığım zamanlar gibi değildi. Arada insanın kafasını şarj etmesi gerekli.Hem de bunu kendini arındırabileceğine inandığı bir yerde yapması kadar büyük bir lüks olamaz. İstanbul'u çok özlemişim sanırım o da beni özlemiş :)
İstanbul sevenler için küçük bir hediye..Son zamanlarda bu şarkıyı dinliyorum..
Bir nefes aralığında bile burada olmak bana iyi geldi.. Umarım sizde kendinize iyi gelenlerin peşine düşücek zamanlar yaratabilirsiniz ..
İyi geceler :)
Cuma, Kasım 20, 2009
Merak ettim, nerdesin :)
Resimler çoğunlukla geçen pazar gününden.. Bir kaç zamandır kötüydüm, canım yazmak istemedi, normalde bakarsanız aslında hiçbir şey yok ama benim büyük bir iç sıkıntım vardı, geceleri rüyalar görüp duruyordum, neye baksam kafamdaki kötü düşünceleri atamadım. İnsanın içi sıkılıyorken başka şeylerden keyif alması çok zor. Bir mailleri açıyorum bir bloğu her gün akşama kadar bakıp çıkıyorum.. İçimden yazmak gelmediği gibi ne zaman yazmam gerektiğini bile düşünmüyordum.Ne garip değil mi..? Belki de buralardan sıkıldım bu yüzden olabilir,uzun süredir İstanbula gitmeyince genel anlamda böyle oluyorum..Beni sıkan bir haber ya da olay bilmiyorum.Hala da çok açığa çıkmış değil. Sadece kendimi hayatın akışına bıraktım bir süre.Belki hala da o beklenti içindeyim bilmiyorum.Bu bekleyiş beni yoruyor çünkü. Normal şartlarda kendimi o düşünceden alamıyorum ve beni dalgınlaştırıyor.Neyse umarım beklentim boşa çıkmaz,-olumlu bir haber gelir- geçelim geçen haftaya.. Bu arada bir terslik olmazsa pazartesi akşamı yollardayım :) İstanbulda Burcu ile buluşmayı düşünüyoruz.. Çarli ile de konuştum o da bekliyor bizi.. Yani bir terslik olmazsa bayramda Çekmecedeyim :)
Resimler karışık ve zaman olarak tersden yine.. Bu yüzden yakaladığımı yazacağım.
Kapak resmi Zen'den çekildi.. Ben pazartesi iyice gergindim,bir gün önce yaptığımız yürüyüşün yorgunluğu da üzerimdeydi, Burcu ile yahoonun sohbetinden bilgisayarda yazışırken aklıma geldi ve izin istedim ondan aslında ben Zen'e masaja gitsem belki biraz düzelirim dedim .. O da iyi fikir hadi git dedi. Soluğu Zen'de aldım. Hem bana hem Burcuya fal baktı ve masajla resmen beni toparladı.. Pazartesi günü gerginliğimi ancak böyle atabildim..
Pazartesi, Kasım 09, 2009
Karanlıklar içinden gün doğar ya aniden..
Herhalde Antalya'nin en sevdiğim yeri burasıdır :) Kim düşünmüşse iyi düşünmüş..
Sabah Çağıl' la çıktık, onu dershaneye bıraktık ve yola koyulduk.Yol yaklaşık 2.5 saat sürüyor, bir ara yolda mola verip Ares'i dolaştırdık Korkuteli' ne gelmeden.. Koşturdu, gezdi, bizimle oynadı. Sonra yine yola devam ettik. Sabah sabah bütün uyku sersemi şöförler önümüze çıktı. Buralarda araba kullananlar şerit değiştirmeyi pek bilmediğinden direk önünüze kırıyorlar, sağ şeritte gidiyoruz önleri de bomboş.. Gidene kadar tam 3 kaza atlattık.(İkisi Fethiye'de birisi çevre yolundaydı..) Bence ehliyeti olanları boş yolda değilde bir kere İstanbul gibi şehir trafiğinde bir kere de uzun yolda sınamaları lazım. Herhalde yarısı ehliyetleri bırakıp gider. Antalya'da ise bir tane 34 plakalı Uzunbey'i çıldırttı :)) Ben kızıyorum diye kötü küfür etmedi ama biraz sert konuştu.. Ne biliyorsun İstanbullu olduğunu dedim ona, belki bu bölgeden, plakası İstanbul.. (İstanbullu ya kendisi de kızıyorum ona trafikte istanbullulara kızınca) Hem o kadar kötü trafikte kullanınca buralarda gezintiye çıkmış gibi oluyor bunlar dedim. Sanki eski günleri hiç yaşamamış gibi..Tabii 10 dakikada eve gidince eski günleri unutuyor insan burada. Gerçekten 10 dakikada eve gidebiliyoruz biz. Neyse bir yol sormayla deepo ya gittik.
Giderken değil ama dönüşte Şafak Dinlenme Tesislerine uğradık. Karnımız tok olduğundan sadece çay keyfi yaptık ama ikimizde kavurma yemek için acıkmayı istemiştik aslında arabada konuşurken :) Geç öğle yemeği yiyince acıkmadık.
Facebooktaki sayfalarında benim bloğa link vermişler, onları yazmıştım Davraz gezisinde.. Bu yüzden Uzunbey bana seninkiler deyip durdu.
Birde bu değişik ve hoş geldi, aslında beş-altı resim daha vardı ama bir şekilde kaybolmuş. Tekrar yüklemeye çalışmadan geçiyorum.
İzini bulamadığım bir şey var kafamda.. Yani düşündüğüm yerde yok sanki.. Bir türlü yerine oturtamıyorum. Uzun zamandır böyle değil ama o düşünce beni rahatsız ediyor işte. Nerede olduğunu bilmediğim her şey için geçerli bu , bazen bir eşya, bazen davranış.Yani beklediğim davranış olmazsa bu beni rahatsız ediyor. Kendimi rahat hissedemiyorum. Herşey yerinde ve benim alıştığım durumda olmalı. Ne kadar zor bir durum bu anlatamam.Kaybetmek kadar beni rahatsız eden hiçbir şey yok ..
Not: Antalya'daki dostlar için güzel bir etkinlik..
Beethoven Gecesi /Beethoven Night
Sanat Yönertmeni/Art Director: Fazıl Say - Yapım/Organization : Kadir Dursun/ Forte Production
Yer:Antalya Kültür Merkezi
Tarih:09 Kasım 2009 Pazartesi 20:00
.... ..... .....
Günün şarkısı.. Emre Altuğ'dan.. Karanlıklar içinden