Pazar, Ekim 14, 2012

İlk görüşte aşk yoksa bile, ilk gülüşte aşk kesinlikle vardır.*

Kaz dağlarından gelince iki gün İstanbulda kaldık.İlk gün dinlendik ve ben çok kötü hastalandım,üşütmüşüm.Ertesi gün hem akrabamız hem de çok yakın arkadaşımız Nermin Abla ile Sultanahmette buluşacaktık.Bir yağmur,  bir kötü hava biz rotayı Sultanahmetten eskiden gittiğimiz gibi Cankurtaran Öğretmen evine çevirdik ama önce ben gezmediğim için annem beni 1453 müzesine götürdü.



 Birebir küçültülmüş hali..Dünyanın üstü kapalı ilk 3. boyutlu canlandırılmış müzesiymiş. Grafikerlerine ve tasarımcılarına hayran oldum.Çok emek harcanmış.Yalnız kadınlar tuvaletlerinde hijyen için elini tuttuğun kırmızı bir ışık var, onun gerçekten hijyen ortam sağlayıp sağlayamadığını da merak ettim.Böyle bir şey olabilir mi acaba ,sonradan annemle konuştuk..!
 Sonra Fatih'e uğrayıp Nermin Ablayı aldık ve Cankurtaran Öğretmen evine yemeğe gittik.Bu arada öğretmen evlerinden bazıları kapanıyor, büyük olanlar kalacakmış ama mesela Büyükçekmece kapanacak, oysa Beylikdüzü Belediyesi hükümetle aynı parti olduğu için yeni ve büyük bir öğretmen evine kavuştu, ne derlerse desinler işte ancak bu  kadar tarafsız ve adiller!
 Oturduğumuz yerden manzara buydu. Biz buraya sık sık gelirdik eskiden.Kime niye rahatsızlık verdi ki , öğretmen evleri kapatılıyor, ben cevabını biliyorum ama sizde bir düşünün istedim.
 Büyükçekmece sahil.
 Annem bir gün toplantıya gidince bende dernekten sahilin sonuna doğru yürüdüm.
 Kahve içtim  gün batarken , çocukluğum ve okul günlerim geçti gözümün ününden.Her hali güzel, ama özlemişim havasını, suyunu memleketimin.
 Çağıl, annem ve ben Demirköy'e geçtik ertesi gün. Orman içi virajlı yollardan gittiğimizde teyzem bekliyordu bizi.
 Anneannemle dedemin eski evinin bahçesinde, onların diktiği cevizin altında oturdum,elma toplayıp,ceviz yedim.Komşularla sohbet ettim, tam gittiğimizde bir kötü haber aldık, orada yaşayan avukat eniştemiz vefat etmiş.Gitmişken onun cenazesine de katıldık, orada yaşamayan kızına arkadaşlık ettik tören boyunca.Biz çocukken  benim anneannem ki onun anneannesinin teyzesi olduğundan her bayram görüşürdük orada. Kısmet işte her şey, babalarımız askerlik arkadaşıydı, babasıyla annem sınıf arkadaşıydı ilkokuldan, küçük yerlerde ilişkiler hep böyle iç içe...Üzüldüm tabii ki.Biz anneannemle dedemin mezarını ziyarete gidecektik ertesi gün, o gün geldiğimizde eniştemi mezarlıkta  tam onların karşısındaki yere emanet edip geldik eve.
 Böyle yeşillikler içerisinde bir yer Demirköy,bir yandan değişmemiş gibi ama bir yandan da değişmiş.Nasıl bir cümle oldu bilmem ama özlemişim oraları. Teyzem biz geleceğiz diye çok güzel yemekler yapmış,büyük teyzemizin kızı ile sarmalar, börekler, tepsi yemekleri hazırlamış.Ev ekmeği almışlar, bizim orada fırınlar çok güzel ekmek yapar, kasaplarda güzel etler olur, geçerken alışveriş edilir özellikle.Kasap yapımı sucuğu meşhurdur, bende gelirken aldım.Annem et aldı gelirken.Ertesi sabah çok güzel bir kahvaltının ardından bu sefer anneannemle dedemi ziyaret edip mezarlıkta yola çıktık, Annem ve Çağıl'la Dupnisa Mağarasını görmeye gittik.Birde teyzemin eltisi geldi bizimle İstanbula kadar.
 Buraya- Fethiye'ye ben geldiğimde  Demirköy'den bir ağbimizinde tayini çıkmıştı , komşumuz, annemle babamın öğrencisi, benim eski ilkokul öğretmenimin kardeşi, eşiyle geldiler beni ziyarete.İlk işim onu aramak oldu zaten.Ben geldim burdayım deyince inanamadılar.Zaten cenazede de buluştuk.Cenaze sonrası Çağıl'la beni alıp zorla yemeğe götürdüler, her geldiğimde mutlaka görüşürüz.O bizim Fethiye günlerimizin akrabası,dostu, ağbimiz, arkadaşımız.Gittiğinde çok üzüldük Uzunbeyle,ona çok alışmıştık çünkü.O da bizi çok sever. İğnadaya yemeğe gittik, resimler çekildik, sohbet sohbeti açtı, zaman nasıl geçti anlamadık. Çağıl'a bakıp bakıp kocaman adam olmuş bu deyişi vardı ki anlatılmaz.Düğün yaptı geçen kış oğluna,o karda kışta yollar kapanmasa gidecektik Uzunbeyle Demirköye.
 Burası park.
 Bu da çeşmesi Demirköy'ün.Çok da büyük değil zaten.Daha bir derli toplu geldi bu sefer.
 Burası da meşhur Dupnisa Mağarasının yolu.

 Mağaranın girişi.
 Annem daha önceden gezdiği için Çağılla bizi kapıya kadar götürüp bıraktı.Biz Çağıl'la yaklaşık 350 merdiveni kısa bir zamanda çıkıp gittik annemlerin yanına.












 Dupnisa Mağarası,gerçekten gidip görülesi bir yer.

 Çıkınca patika bir yoldan tepeden aşağıya iniyorsun,trekking turları  için ideal bir yer.




 Çıkışta suyun yanında Elif'in yeri diye  bir yer  var.Önceden telefon ederseniz yemek yapıyor :)) Yoksa gözleme ,çay,ayran bulabilirsiniz.İzinsiz açtım tencerenin kapağını, bir gruba yapmış,dükanda allahtan dolma yok,yoksa çok güzel duruyordu.



 Demirköy yolu yapılmaya başlanmış, bir yandan sevindim ama bir yandan da çevre ile ilgili bir durum mu var ki bu yolları yapıyorlar diye de düşünmedim değil.Doğal ve yeşil bir yapısı olan Istıranca Dağlarının maden ve taş ocakları yüzünden talan edilmesini istemem çünkü.!***
 Yollar yapıldığı için gelişimiz öğleden sonrayı bulan Lüleburgazda aslında Yüreğimin İklimi ile buluşabiliriz diye düşünmüştük.Biz geç kalınca onun müsait olduğu saati geçtik,bu yüzden arayamadım.Giderken de çerkezköy üstünden arka yoldan gidince başka arkadaşları da arayamadım.
 Lüleburgazda eski ordu evini de kapatıyorlarmış..! Hayret, neden acaba : P
 Amcam, mimar, Lüleburgazın yeni mahallelerinden birinde oturuyor.Başka akrabalarım olmasına rağmen bu sefer onlara haber verdik,çünkü geç evlendiğinden ve aramızda  yaş farkı fazla olmadığından- 8 yaş- eşi daha da genç, onların yeni bebeği oldu.  Kuzenimi  görmeye gittim bu sefer.Ben başka hediyeler aldım ama annem çok güzel bir elbise yaptırmış bir arkadaşına.Bende bayıldım,sizler için koydum,örnek olsun diye.
 Nermin Ablada bunları gönderdi,çok sevdik,hemen giydirdik üstüne :))
 Odasının kapı süsü güzeldi, o bir yaşına bastı bu arada :)  Çarşamba gidip perşembe döndük Demirköyden. Geldiğimiz gece Burcu bizi yemeğe aldı. O gece  teyzemin kızı Berna ile de görüştük, alışveriş yaptım, kendime çok güzel ayakkabılar aldım :) Cuma günü aradım taradım dönüş biletimi bulamadım.Bende her zamanki gibi  servis için Ulusoyu aradım,servise binip yenibosnaya gittim.Dokuz arabasını beklediğimi ve biletimi kaybettiğimi söyledim.Saat sekizdi.Sorun olur mu dedim,olmaz dediler, iki kere daha gittim,dokuz arabası görünürde yok dedim, onların önünde kalkan araba saatleri yazılı biri de bana dokuzda araba yok demedi.Sonra artık dokuzu beş geçe alan görevlisine fethiye arabası ne zaman gelecek dedim, o bana fethiye arabası yok ki demez mi..? E beni geldiğimden beri bekletiyorlar gelince anons yapılacak deniyor falan.Ah ulusoy, başımdan aşağı kaynar sular boşandı.Dört valizle garajda kaldım ben. Hemen uzunbeyi aradım önce,ona durumu anlattım, gelmeye çalışacağım,  ben seni sonra ararım dedim.Düşünün bir şey olacak ben ona ulaşamayacağım,  haberdar edene kadar ertesi gün onu otogarda düşünemiyorum :))


  Neyse görevliye gidip açıklama istedim.Açıklama şu,  ben senelerdir -12 sene- dokuz arabasıyla gidip gelirim, beşte de vardır ama o izmir üstünden gider. Bütün firmalar dokuzda araba kaldırır, bende dokuzda bindim fethiyeden ulusoyla  ama gelirken sefer saat yedide, bana fethiyede bileti satarken bu ayrıntıyı söylemedi görevli,bende bilete bakmadım.Bileti imzaladığım için itiraz edemiyorum,kamera var dükkanda bana söylemeden saat yedi bileti sattığını kanıtlarım ama bilet alınırken imza atıyoruz, yani ben otobüsü kaçırmış oluyorum.O bizden telefon numarası falan alıyorlar ya boş işler onlar,kimse beni aramadı otobüs kalkış saatinde.Hatta ben cep vermedim diye özellikle cep numaramı aldı görevli.Fethiye arandı, bizim sefer saatlerimiz değişik diye uyarmadığı için ben dokuzda sanıyorum arabayı,sekizde yenibosnaya geliyorum,beni hepsi hatırlıyor,biletim kayboldu diye sormuşum ama kimse yarım saat sonraki sefere bakmadığı için beni uyarmıyor,böylece alibeyköy ve kadıköy tarafında yetişme olasılığını kaybediyorum,çünkü otobüs çoktan yola çıkmış.Ne yapsam diye kafayı yerken beni gönderin diyorum bir başka yere,bilet alın diyorlar,alırım diyorum ama kırgınım, ben her sefer saatini bilmek zorunda değilim, günde bir kere otobüs seferi var her markadan o da dokuzda ,madem değişmiş,satarken uyarmaları lazım beni.Bilette kahrolasıca bir şekilde kayboldu,yoksa servis saati için mutlaka numaraya bakarken bilete bakarım ben.Yani hayatımda ilk defa otobüs kaçırıyorum.

Neyse görevliye beni başka bir şirketle görüştürün ,belki başka bir sefer vardır dedim.Kamil koç arandı hemen,saat dokuzu çeyrek geçiyor. Onbuçukta  alibeyköyden geçecek bir otobüs olduğunu söylüyor, yer ayırmadıklarını ama otobüsün yüzde yetmişbeşin dolu olduğunu söylüyor.On gündür dışarılardayım,eşim cumartesi bekliyor beni,işlerimizi ona göre ayarlamışız,gitmem lazım,ben birde böyle durumlarda takıntılıyım,gidemezsem en çok ben triplere girerim. Tamam dedim, çıkıp taksi tutacakken onların arabasıyla beni göndereceğini söylüyor,bende taksi gibi bir şey düşünüyorum o panikle,sonra anlıyorum ki alibeyköyden sefere çıkacak bir otobüsü kastetmişler.Otobüse biniyorum, ona çeyrek kalaya kadar -onbeş dakika ama bana yarım gün gibi geldi- bekledik.O arada neden taksiye binmediğimi düşünerek ve pişman olarak ,içimden dua ediyorum.On buçuktan önce alibeyköyde olalım diye.Birde ulusoy değil, beni kamil koç tesislerinin önünde indirecek,bende 4 koca valiz var :) O gün cuma gecesi, biz yenibosnadan alibeyköye gideceğiz ve köprü trafiği çoktan başlamış. Şöförün ismini özellikle sordum, Fehmi Bey-içinde iki yolcu olan -biri bendim- otobüsü yanındaki muavine danışıp hangi yoldan gidersek trafiğe yakalanmayız gibi bir mantıkla ve sol şeritten, tam vaktinde nasıl yetiştirdi bilmiyorum,hızlı ve bazen trafik ışıklarını denk getirerek en kestirme şeridi kullanarak tam onu yirmi geçe alibeyköye girdik, muavin benimle inip bavullara yardım etti, ben girdiğim gibi bileti alıp otobüse bindim. Gerekli telefonlar edilip hemen uykuya dalmışım ben, gözümü açtım denizdeyiz :))
 Ben o heyecanla otobüsün nereden gittiğini sormamışım bile.Feribotta gözümü açınca anladım ki izmir üstünden gidiyoruz.Tekrar mesajlar çekildi,bir-iki saat gecikeceğimi bildirdim ve susurlukta uyudum,aydın da uyandım.Daha sonra da muğla üstünden öğlene doğru eve döndüm.
 Darıca
 Aydın
 Sakar Geçidi  - MUĞLA
Ortaca -Dalaman 

En zor geldiğim seferdi... Her defasında ayrılmak zor geliyor ama iyi ki burcu izinliyken  ve onlarla geziye gitmişim.

* Başlık:  İnternetten

***Güncelleme: 18 ekim 2012. Daha bu yazıyı yazalı ne kadar oluyor ki..? Demirköy yolları ile korktuğum başıma geldi.Yolları genişletmeleri boşuna değilmiş.Termik santral yapmak istedikleri İğneadaya ulaşımı kolaylaştırmak.

Son gelen haberlere göre ...

DUYURU
Demirköy’ e yapılan yol ve Beğendik limanı 
termik santrale kömür indirmek için yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Kırklareli, Demirköy İlçesi, Beğendik Köyü sınırları içerisinde "Emba Elektrik Üretim A.Ş." tarafından kurulması planlanan "Trakya Entegre Termik Santrali (1232 MWm/1200 MWe/2665,6 MWt)" Projesi ile ilgili olarak Çevresel Etki Değerlendirme süreci başlamış ve ÇED Raporu halkın görüşüne sunulmak üzere açılmıştır. 31,10,2012 Tarihinde çarşamba saat 13 oo te Beğendik köyünde şirket yetkilileri köy kahvesinde toplantı yapacaklar. Bu toplantı usulen yapılacaktır
HİÇ KİMSE KATILMSA DAHİ TOPLANTI YAPILMIŞTIR TUTANAĞI DÜZENLEYEBİLİYORLAR. TOPLANTI YAPILMIŞTIR TUTANAĞI FİRMA YATKİLLİLERİ İÇİN YETERLİ BİR TUTANAKTIR
Avrupa nın en zengin biyolojik bölgesi ıstrancalar ve eşsiz Longoz Ormanlarının Trakyanın tek su kaynaklarının merkezine 2265 MWt lık bir büyüklükteki termik santral belki Türkiye nin en büyüklerinden olacak. Bütün Istrancalar kömür dumanından güneşi dahi göremeyecek. Geri dönüşümü ve telafisi mümkün olamayan böyle bir projenin karşısında şu anda tüm Türkiye’de ve Trakya’da Sivil Toplum Kuruluşları kenetlenmiş olduğundan Dayko Vakfı olarak da konuyu yakından takip etmekteyiz.
Termik santralin yer seçimi sınır komşumuz Istarancaların Bulgaristan tarafını da ilgilendirdiğinden. Oradaki Sivil Toplum Kuruluşlarla da görüş ve temaslarımızla bilgilendirme çalışmaları yapılmaktadır.

DAYKO – Doğal Yaşamı Koruma Vakfı



6 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

:=))
:))))
okuu oku bitiremedim ..
ama bitirdimmm :)

çok güzel bir gezi..
mağaralara hayranımdır.. müthişti..

öğretmenevi- orduevi hakkında yorum yapmıcam :((
...........
..........................
söyledim farzet !!!!!!!

Maceralarla dou bir gezi olmuş
ne çok şehir yer gezmişsin :)

artık kışa bomba gibi hazırsın..
ne diyelim SEFAN OLSUN Asortikim :)

Yüreğimin İklimi dedi ki...

Asortik bence güzel bir seyahat olmuş:))) adrenalini severim ben. Lüleburgaz kongre meydanını ve orduevini gördüm resimlerinde, kapanacağından hiç haberim yoktu senden öğreniyorum şimdi.Annenin yaptırdığı bebek elbisesinede bayıldım. Benim birlikte çalıştığım bayanlardan biride demirköylü, kimbilir belki teyzeni tanır:)))))
sevgiler

Asortik Krep dedi ki...

Nunu, insan hem burada hem orada olmalı, bir yolu olmalı.. :)) Gezim çok güzeldi,annem ve burcuyla olmak çok güzeldi.

Yüreğimin iklimi, teyzem yazlık olarak kullanıyor o evi, esas beykent büyükçekmece de oturuyor ama kesin tanırlar çünkü bizimkiler oranın yerlisi :) Sadece teyzemi değil,dedemi,annemi ve babamı da tanırlar :)Ben sana yazarım mailden, ya da faceten ekle beni.

laleninbahcesi dedi ki...

bence zaten nilk gülüştedir aşk...
Sizin sayfanıza gelince gözüm gönlüm bayram ediyor... Sonra sanki, başlığın etkisiyle, bir şarkı gibi okuyorum yazıyı.

sevgimle

Çınar dedi ki...


Sayende ben de gezdim gördüm tanıdım ve gerçekten çok beğendim. Teşekkürler

Sevgiler

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

Gecmis olsun baya bi sikinti cekmissin, vardir bi hayir mi desek ;))