Salı, Ekim 13, 2009

Likya Şarapçılık Bağbozumu Gezisi

Fethiye Yakabağ House ‘dan Sinan Anadol’un gerçekleştirdiği Likya Şarapçılık Bağbozumu turundaydık 10 ekim cumartesi günü. Fethiye’den oldukça kalabalık bir grup yola çıktık. Yolda Saklıkent kavşağında buluştuk önce. Daha sonra konvoy şeklinde Seki üzerinden Antalya Elmalı’ daki tesislere ve bağlara geldik. Fethiye grubu daha önce evde şarap yapımı kurslarına katılmış Yakabağ’da. Bu yüzden aralarında oldukça tecrübeli kişiler var. Antalya evde şarap grubu da katılınca Elmalıda oldukça kalabalık bir topluluk olduk.

Önce tesislerde bizi Likya Şarapçılığın sahibi Tarık Özkan Bey karşıladı. Şirketin sahibi olan Özkan Ailesi her ferdiyle üzümlere emek verdiğini daha karşılarken hep beraber orada olmalarıyla kanıtladı. Tarık Bey’in eşi Zeynep Özkan başta olmak üzere günün her vakti aileden birileri bazen hep beraber bazen de teker teker olmak üzere bize eşlik etti.Önce Burak Özkan ve çalışma arkadaşları ile bağlar gezildi, bağbozumu olduğundan bazı üzüm çeşitleri toplanmıştı ama elverdiği oranda her cins bize yavaş yavaş tanıtılarak bağlar gezildi.Tesis yanındaki bağlar yeni bağlardı. Soru- cevap şeklinde bir yandan da üzümler hakkında olabildiğince bilgilenmeye çalıştık.

Yolda konvoy şeklinde ilerledik..Önde bir minibüs arkada 6-7 arabaydık.
Elmalı-Fethiye arasındaki yol gayet güzel ve manzara nefisti..
Tesislerde iki tane bekçilik yapan St.Bernard köpek vardı.Ares'e bol bol havladıklarından pek gözlerine görünmedik..Birde yavru vardı ki kendini sevdirmedi gitti. Başkaları da köpeklerle gelmişti ama bağlarda salıp gezen biz olduk. Bu durum Ares'in çok hoşuna gitti. Yürüyenler arasında dolanıp herkesi kokladı, bir ara bizi kaybetti, bulduğunda çocuklar gibi şen üzerimize atladı.
Resimler çektik, üzümlerden yedik ve neden buradalar ve neden bu işi yapıyorlar onlardan dinledik.
“İngilizce wine kelimesi Hitit dilinde Wiyana’dan türemiştir. Hititlerde Wiyanawanda, Likya’lılarda Oenoanda (Oinoanda) olarak adlandırılan şarap kenti, antik kent merkezine sadece 16mil.kuşuçumu mesafede Likya bağlarını kurmuştur. Bu proje Özkan ailesi işletmesi ile Şarap Kentinin yeniden hayat buluşudur. Şato usulü, yerinde kendi bağlarından üretim yapan işletme, 1100 mt. Rakımda gündüzleri sıcak, geceleri serin olan mikro klima’da geç hasat edilen üzümlerden şarap yapmaktadır.

2007 yılında modern bir şaraphane Elmalı da kurulmuş olup, Doğal akış felsefesine uygun olarak projelendirilmiştir. Fransız ve İtalyan teknolojilerinden yararlanılarak yapılan tesislerimizde Isı kontrollü, paslanmaz çelik tanklarda üretim yapan işletme, donanımlı bir laboratuardan, şişe yıkama sistemine; tam otomatik dolum ve etiketleme hattına sahip son derece hijyenik şartlarda çalışır. Likya-Kızılbel serisi bu yıldan sonra bağlardan işlenecek şaraplarla üretilecektir. Genç bağlardan iyi şarap elde edilemeyeceğini düşünen Özkan Ailesi, bağlarının 8 yaşına gelmesini sabırla beklemiştir. Proje’nin başlangıcından itibaren aileye destek veren ve danışmanlığını yapan Prof.Dr.Hasan Çelik kontrolünde yaklaşık 250 dönüm alanda Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere, Malbec, Pinot Noir, Pinot Meunier kırmızı üzümleri ve Chardonnay, Sauvignon Blanc beyaz üzümleri yetiştirmektedir. Ayrıca 200 yaşlarında olduğu tahmin edilen yörede keşfedilen bir asma’ dan üretilen çubuklarla Türkiye bağcılığına yeni bir kaliteli üzüm kazandırmak için 5 yıldır çalışılıyor.”

Bağlarda dolanırken susayan Ares'e Uzunbey su içirdi bol bol..
Antalya Elmalı’ya çok yakın mesafedeki bağları gezip yolun karşı kıyısına tekrar döndüğümüzde biraz da şarapların teknik yapım kısmıyla ilgili bilgi ve evde şarap grubu için Dr. Mustafa Temimhan’dan sunum aldık. Her seferinde tesisin bahçesindeki tek katlı ama mütevazi oturma alanlarında dinlendik, sohbet edip diğer grup üyeleriyle ve çalışanlarla tanıştık. Gerek Burak Özkan, gerek Doruk Özkan bu aşamalarda hep yanımızdaydı. Sorularımıza bitmeyen enerjileriyle cevap verdiler.
Tarık Özkan Bey zaman zaman gruba tanıtımlara devam ederek bizi bilgilendirdi.



Doğal akışlı az pompa kullanımına uygun planlanmış tesisler..



Canlı müzik eşliğinde tadım yapılan yer.

Sinan Anadol (solda) ve Antalya Evde Şarap Yapımı Grubunun Başkanı Mustafa Bey açıklama yaparken..

Elmalı'da gezdiğimiz camiinin bahçesindeki çınar..

Caminin ustası Mimarsinan'ın çırağıymış, gerçekten güzel bir camiydi..

Leblebiciler Çarşısı..



Çarşıda susamlı helva ve yanında Ramazan' da yapılan geleneksel cevizli helva da satılıyordu. Uzunbey her ikisinden de aldı. O susamlı helvayı ben cevizliyi sevdim..Camii tarafından girilen sağdaki ilk bakır eşya dükkanına da uyuz oldum.Kurt olmadan kuzu kapmaya çalışmasına yani.. İki turist görünce bu esnaf niye kendini bir şey sanıyor merak ediyorum.O zaman bizim İstanbul Kapalıçarşı esnafına ödül vermek lazım insanlıkları için. Esnafında görgüsüzü çekilmiyor doğrusu. Hacı babasından biraz ders almalı aslında.. (Biz alışveriş yaparken Hacıamca uzaktan durumu daha iyi idare ediyordu da..) Öyle güzel evler vardı ki Elmalı sanırım küçük bir Safranbolu olma yolunda ilerliyor.. Çevredeki çoğu ev restore edilmiş, pencerelerine çiçekler konmuş, çevre düzenlemesi yapılmış, gayet güzel bir durumda insanları bekliyorlardı.


Daha sonra öğle yemeği için Elmalı’daki Ömer Paşa Camiini ve Leblebiciler çarşısını gezdik. Alışveriş yaptık, çarşıdan çeşit çeşit leblebiler ile bakır hediyelik eşya ve mutfak malzemesi aldık.Susamlı helvalardan ve cevizli helvalardan tattık. Daha sonra 1893’ten kalma Kandilzade Hasan Sıtkı Bey Konağına yemeğe gittik. Yemek Türk mutfağından oluşan menüsüyle kalabalık bir grup olduğumuzdan neşeli ama acıktığımızdan oldukça hızlı bir şekilde geçti.Yemekte kaşık salatası ve nefis un helvasıyla farklılık gösteren konakta yemek kadar ilgimizi çeken kısım ise duvarlarda uygulanan boyama ve süsleme teknikleri ile ahşap işçiliğiydi. Kilimler ve yerel objelerle dekorasyonu tamamlanmaya çalışılan konakta Türk sanat müziği eşliğinde güzel bahçesinde keyifli zamanlar da geçirilebilir.






Bu ağaç çok güzel bir ağaçtı,ne yazık ki adını bilmiyorum. Mavi çiçekleri olduğunu söyledi resmini çekerken gördüğüm hanım.. Tabii ki adının peşine düştüm ama çelik almadığım içinde kendime kızıyorum şimdi.

Yemekten sonra direk tesislere döndük ve Dr.Mustafa Temimhan evde şarap grubu için ayrılan üzümlerle birlikte kısa bir eğitimle tekrar hangi aşamaların önemli olduğunu anlattı. Tesise döndüğümüzde şarap tanıtımlarına da klasik müzik eşliğinde geçmiş olduk aslında. Bir yandan müzik bir yandan şarap tadımları ile günün önemli kısmını geçirmeye başladık.

Şaraplar arasında kendilerinde açıkladı gibi iki yıl önce de butik şarap üretimine geçtikleri Likya Kızılbel markası ile bu yıl pazara sürdükleri ilk ürün ile Fransa'da yapılan Challenge International du Vin'de yarışmaya katıldıklarını ve 36 ülkeden 4 bin 721 şarabın yarıştığı yarışmada Türk şarabı gümüş madalya ile ödüllendirildiğini anlattılar. Akdeniz Bölgesi ve Antalya'nın ilk şarabı olan Likya Kızılbel ilk yılında böyle büyük bir başarıya imza atarak, hem bölgenin geleceği ile ilgili bir mesaj vermiş hemde markasını ilk yılından uluslararası bir marka haline getirmeyi başarmış. Yalnızca kendi satış noktası ve lüks restoran ve otellerde satılan bu ürün aldığı madalya ile bir çok ülkeye yüksek fiyata şarap ihracatı yapabilme şansını da yakalamış.
Tadımda Sauvignon Blanc 2008, Chardonnay & Sauvignon Blanc 2008, Chardonnay 2008, Merlot& Syrah & Öküzgözü 2007, Cabarnet Sauvignon & Boğazkere 2007 ve benim en çok sevdiğim Öküzgözü & Boğazkere ile kapanışı yaptık. Biz izin isteyip ayrıldığımızda grup daha tadıma devam ediyordu.
En son Avusturyanın başkenti Viyana’da düzenlenen ''AWC Wienna İnternational Vine Challenge'' adlı yarışmada iki madalya kazanan şaraplarıda (''Arykanda Sauvignon Blanc'' ve ''Arykanda Chardonnay) tadım da ikram edildi. Beyaz şarap çeşitleriyle hayli iddialı olan bu şaraplar grup tarafından da oldukça beğenildi.
www.likyawine.com

Öğlen yemeğe gitmeden önce Fethiye'de yazlığa gelen ama Ankaralı bir hanımla tanıştım.Bana oğlunun Golden cinsi köpeğinin resimlerini gösterirken Ankara'da çektiği siyah gelincik resimlerini gösterdi. Ben ilk defa gördüm hem de Ankara'da olduğunu bilmiyordum.
Yanılmıyorsam Batıkent taraflarında Yaşam şehir de oturduğunu ve orada yürüyüşte çektiğini söyledi resimleri..Bloglar hakkında da bilgisi vardı,tahminen okuyor olabilir buradan sevgilerimi gönderiyorum kendisine :)

Yine camiinin karşısından bir ev..

Evde şarap yapımı ile ilgili notlar, üstüne tıklayıp büyütebilirsiniz.. Bu 2 numara..

Bu da 1 .bölüm (büyümezse mail atabilirim)



Benim aldığım kalaydan sosluk..
Çok güzel ama bir o kadar da yorucu bir gündü.. Şarap yapmak meşakkatli bir iş ama keyifli. O gün bir sürü insan üzüm , maya ve kükürt alıp bu işe devam yolunda adım attılar. Ben de sıramı bekliyorum.. Şimdilik benim için erken..
Şaraplar güzel, dostluklar baki kalsın .. :)

7 yorum:

beste dedi ki...

Cok hos bir gezi olmus. O kocaman bakir tencere diyelim helva icin miydi? Sosluk cok sekermis.Fransa'da uzmanlar haric sarabin icindeki uzumu pek bilmiyor insanlar hep yoresi ve tadi biliniyor.Ne guzel is sarapla ugrasmak, baglar, onlari gezmek hem koklu bir gecmis hem umut var gelecege tada yonelik. Gezen ve anlatan sagolsun...

Ova (Excuse My Reading) dedi ki...

of off.. aynen şirince ye benziyor. şahane! hele baştaki üzüm :) direk löp yemelik xD

Sunthing Special dedi ki...

Biz başladık bakalım şarap yapmaya ama fermantasyon başlamış biz ofiste yokken, taşmış bidon, sabah bi geldim, mutfak adeta şaraptan bir kan gölü :) Cinayet mahalini temizleyen katiller gibi hissettim bi an...Hala ortalık buram buram şarap kokuyo. Bakalım nası bişi çıkıcak ortaya

Tijen dedi ki...

Aaaa asortik hatuncuğum nereyedeyse buluşuyormuşuz yahu! Ben de olacaktım o gezide ama bir işim çıkınca katılamadım. Bak şimdi çok üzüldüm!

Adsız dedi ki...

Sevgili Asortik Krep,
O ağacın adı:Clerodendron(=Kısmet Ağacı)
Çiçekleri kokuludur.Yakında (ağaç yapraklarını dökünce yani)gelebilir bir kolide..Aklımda olan bir kaç bitki eşliğinde tabii ki...
Mine Özgür

Mehmet Vuran dedi ki...

Çok güzel bir günmüş. İçinde bağ olur da, şarap olur da güzel olmaz mı hiç :) Giderken de konvoy düğün alayı gibi olmuş.
Buradan bir arkadaşımla beraber bizim de gelme durumumuz vardı ama sonra iptal olduydu.
fotoğraflar ve anlatım için teşekkürler...
Likya wine'ın da yolu açık olsun
Selamlar...

Asortik Krep dedi ki...

Beste, sanırım helvaları onda yapıyorlar,çünkü imalathane kısmına girip çektim başka bir ocak yoktu..
Ben de şarabı ileride evde yapmak istiyorum kendime kadar,zevk için..
Yazıyı beğendiğinize sevindim çünkü fazla yorum katmadan acele ile yazdığım bir yazıydı..Aslında gezi yorumlarıyla beş sayfa tutar :) Başka şeylerde paylaşmak isteyince kısa tutmak zorunda kalıyor insan :)

Merope, hem gezdik hem de üzümleri atıştırdık arada.. Ben az yedim daha sonra şarap olarak içmek için.

Sunthıng, çok emek isteyen bir iş ama güzel bir şey çıkacak eminim..
Kolay gelsin.

Tijen, bende üzüldüm şimdi..Burada başka bir toplantıya gelirsin olmazsa..

Mine Hanım, ismini çok sevdim Kısmet Ağacı :))