Salı, Aralık 08, 2009

Mazi kalbimde bir yaradır..

Nerden başlamalı, nasıl anlatmalı bilmiyorum. Güzeldi işte. Pek dışarılarda dolanmadım, arkadaşlarımı arayamadım, alışveriş merkezlerine gitmedim, daha çok annemin balkonda geçirdim diyebilirim bayram tatilimi. Gerçi gitmeden önce burada deli gibi bir hızla geçirilmiş son dört gün var ki istanbula gidebilmem bile bir mucize..Çok yorgun gittim.Bu yüzdendir kıpırdayamamam. Burcu bana sataşıp dursada hiç iş yapmıyorsun diye kıpırdayacak durumda değildim :)


Fotoğraf Babamla gittiğimiz sahil gezisinden.



Bahçeden gelip geçerken beğendiğim ama çelik almayı unuttuğum sukulent.. Gelirken yanıma almayı unutmadıklarımda annemin yaptığı domates sosu :) yeni örgü bir yelek, babamın bizim için Tüyap'tan aldığı bir çanta broşür ve katalog, Dayısının Çağıl için getirdiği kitaplar ile Burcu'nun bana hediye getirdiği Avonlar,kedili kağıt notluk.

Annemlerin apartman genelde kendi evlerinde oturan insanlardan oluşan 6 dairelik bir aile.. Hepsi çok hoş ve güvenilir insanlar. Yönetici hanım herkesin kapısına aynı model paspas alıp, ahşap dekor alıp boyamış - hepsi de ya örgü örer ya ahşap boyama yapar, çok becerikliler bu tarz konularda. Uzun zaman gitmediğimde onları da özlüyorum, her gittiğimde annemlere çıkana kadar gören kapıya çıkıp hoşgeldin der ve hepsine sarılıp, yavaş yavaş annemlere çıkarım. Genelde İstanbulda komşuluk yok diyenler için istenirse olur diyorum.

Annem bunları dikmiş balkondaki koltuklara.. Burası bazen sigara odası çoğu zamanı geçirdiğimiz yer. Çok kalabalık olsak da yemekleri orada yeriz genelde.

Annemin çiçekleri bir başka güzeldir...


Yazılacak çok konu var aslında ama genelde içtik, Burcu bana sataştı, ben Burcuya sataştım, konuştuk, sofra hazırladık, sohbet ettik,
tv seyrettik, özellikle evlilik programları aynı Türk filmi gibiydi :)


Akrabalarımla görüştüm, hepsini de özlemişim. Burcu çok zayıflamış.Bunu söyledik diye bize uyuz oldu ama biz onu çok sevdiğimiz için kızmadık ve vazgeçmedik. O uyuz oldu ya havada benim kilomla ilgili espriler uçuştu durdu tüm bayram boyunca :) Çok genç duruyor ama biz balıketli Burcu sevdiğimizden bize çok zayıf geldi. Dinlemekten sıkıldı bir ara ben de ona bak ben bundan sonra zayıflamanı istemiyorum artık diye ültimatom verdim :)



Gittiğim günün ertesi gün annemle alışverişe gittik çanta, ve ayakkabı gibi bir kaç parça bir şey aldım. Beylikdüzünde Outlet Park diye bir yer buldum, ben buraya geldikten sonra açılmıştı ve ben hiç gitmemiştim. Bu sefer direk oraya gittik annemle eskisi gibi beraber alışveriş yaptık :) Çok güzel mağazalar ve markalar vardı. Bundan sonra mutlaka uğrarım. Teknosadan da fotoğraf makineme kart aldım ama zorla aldım diyebilirim.Bu Teknosalar satış yapmamak için elinden ne gelirse yapıyor. Makina için kart gerekince anneme Teknosa var mı bu yakınlarda diye sordum. O önce alışverişini yap ,sonra alırız dedi. Alışveriş merkezine girince aramadan Teknosa görünce çok sevinmiştim oysa. Girdim tek kişi var koca mağazada.Birde bu bilgisayar ve makine işlerinde usta değilim.Hep yanımda Uzunbey ve Çağıl olduğundan bu alışverişler bana kalmaz.Yani desteğe ihtiyacım var. Neyse tek elemana gidip kart için yardım etmesini istedim. 3 değişik marka kart vardı. Ben bir tanesini alabileceğimi belirttim ama satış görevlisi olmazsa geri almayacaklarını söyledi. Açılan ambalajlı ürünleri geri almıyorlarmış.İyi de bunu nasıl deneyeceğim, olmazsa ne yapacağım diye sorunca da bileceksiniz diye akıl verdi. Tamam da ben hiç bu tarz alışveriş yapmadım, hem siz Tek-no-sa yani teknolojik marketsiniz , bilenlere değil bilmeyenlere daha çok yardımcı olmanız gerekli dedim. Bunun onun derdi olmadığını kibarca bana anlattı,aslında ben bilmiyorum internetten bakalım belki yazıyordur dedim.İnternetten bakmanın onun görevi olmadığını ama bana yardımcı olmak adına baktığını söyledi falan.Yani bak yardımcı oluyorum hala konuşuyorsun havalarında bir alışverişti. Başka şansım yok çünkü buradan başka nerede bakabiliriz fikrim yok. İçimden de neden bu tarz bir mağazada böyle politikaların güdüldüğünü, bana yardımcı olamayacaksa yani orda kibarca ve tavırsız cevap verecek zihniyette olmadıklarını sorgulayıp duruyorum. Ben aynı konumda hiç bir müşterime bu şekilde davranmadım, en çaresizlerini bile en azından en yakın yola yönlendirdim. Allahım neden ben diye içimden söyleniyorum bir yandan.Eleman hala bana sana lutufta bulunuyorum havalarında netten bir şey bulamadığını söyledi. Nerden aklına geldiyse içeride bir listemiz var, makinanızın markasına uyup uymadığını oradan bakabiliriz dedi.. Ya da bilgisayardan baktı bana öyle söyledi bilmiyorum.Kapalı bir yere girip çıktı ve "Nikon marka makinalara uyuyormuş alabilirsiniz" dedi.
Ne yani ben şimdi 20 dakikadır bu iki saniyelik olay için mi dil döktüm bu kadar, lutufta bulundu bu yüce meşe kişilik. Neden bir satış elemanı ilk yapması gereken olayı 20 dakika sonra uygular ki ..? Bıkıp gideceğimi mi düşündü acaba..? Neyse pahalı bir şey değil ama açıkçası olmazsa diye herşeyi göze alıp kartı aldım. Orada açıp taktım hemen. Oldu. Oldu da koca mağaza da tek kişi bırakıp onu da bu su geçirmemişlerden seçince ha müşteriye küfretmişsin ha bu mağazayı açmamışsın Teknosa..! Birde diyelim ki o marka o listede çıkmadı, ben mecburiyetten aldım. Ambalajı açmadan kartı nasıl denememi bekliyorsunuz..? Hayır bunun bir yöntemi varsa biz de bilelim. Yoksa ben neden gidip kek gibi Teknosa'dan alışveriş yapayım ki..? (Bu arada müşteri haklarına göre en az 15 gün içinde teslim edebiliyorum diye bir seçeneğim olmalı normalde )Hem ambalajı açtırma, hem odun gibi servis ver, hem mağaza açıp içine eleman koyma, ondan sonra böyle mağazaları açıp açıp milletin internetten alışveriş yapmasını seyret dur.. Benim gibi bir müşteriden aldığın 20 lirayla iş döndürmeye çalış, fazla elemana para vermemek için böyle müze gibi dükkanlar aç. Budur sana yakışan. Sinir içinde çıktım dükkandan, annem sıkıntıdan üçüncü telefon görüşmesini yaparken bitti işim.

Bu mermer heykeller ,yontu mu demeliyim acaba..? Büyükçekmece Belediyesinin davet ettiği Dünya sanatçılarının yaptığı eserlerden oluşan bir park. Ben en çok bu ikisini beğendim..
Babamla gezdiğimiz gün çekmiştim.


Biz çocukken burada bungolavlar vardı ve kamp yaparlardı ağaçların altında karavanlı turistler..Albatros çok değişti.. Şu halide çoğu yere güzel ama ne kadar doğal bir yer olduğunu
hatırlamak adına yazdım bunları. Bekarken buradan denize girmeye giderdim evimize uzakta olmasına rağmen hatta Pınarkentten girerdik Uzunbey'le denize.. Diğer tarafları çok sığdır sahilin ben de derin yerlerde girmeyi severim.
Eskiden benim denize girdiğim yerler şimdi şehrin içi olmuş ve kıyı uzun yürüyüş yollarıyla birbirine bağlanmış.
Yürüyüş sonrası bir cafeye oturduk babamla. Oraya bir kaç yaz önce anneannemle de gitmiştik,ben yürürken koluna girmiştim. Rahatsızdı dizlerinden ama benimle yürümeyi severdi, o gelince aklıma fazla oturamadım.Biraz da esiyordu babam az üşütmüştü kötü olmasın esintide diye kalktık.Oysa o camekanlı bir yerde oturalım dedi ama beni nedense en son anneannemle oturduğumuz o denizkıyısındaki yere götürdü ayaklarım.


Annemin yaptıklarından..

Annem bu sene de Bakırköydeki kursa devam ediyor ama aşmış artık onlar, kurs değilde atölye gibi çalışıyorlar :)

Burcu geldiğimden beri - Enne de istedi şimdi hakkını yemeyelim - İstanbul yaz diyor ama bu sefer çok farklıydı benim için.Ne farkı vardı derseniz açıkça sayamam ama farklıydı işte. Mesela aklımda bir sürü konu, günlerdir yazacağım bu konuyu ama iş yazmaya gelince bir türlü yazamadım. İçimden hep eskileri yazmak geçiyor ama yazsam ne yazacağım.. Yani yazmak istediklerim paylaşmak istediklerim değil aslında. Onları kendime saklamak istiyorum nedense.
Bu yüzden sanırım kimse bu yazıda istediklerini bulamayacak..
Son zamanlarda sevdiklerim, sevmediklerim,sıkıntılarım, hatıralarım, kısacası düşüncelerim içimde saklı. Bunları paylaşmak istemiyorum. Hatta eski yazılarıma baktığımda bunu neden yazmışım ki deyip kendime kızıyorum. Arşivimin hem dürüstçe yazılması hem de herkese açık olması beni biraz geriyor.Çünkü orada okuduğum zaman neden o kadar sinirlenmişim ki, çok yüklenmişim ya da bunu yazmasam daha iyi olurmuş dediklerim var. Yine de silmiyorum ya da kaldırmıyorum.Hatalarımla ve tüm düşüncelerimle bu hayatı yaşamak istiyorum. Birde büyümek istiyorum :) Sanki hayat yeterince hızlı değil .Yani hızla büyümüyoruz da içimde hep büyüme ve olgunlaşma isteği var. Bu konumları doğuran ne..? Gelecek nelere gebe ama içimde bunların tetiklenmesini sağlayan bir sebep olmasa böyle hissetmezdim diyorum kendime.

Sevilmeyi seviyorum, ilgi görmeyi, aranıp sorulmayı.. Duygularıma dokunulmasını ve paylaşmayı,sanırım bu yüzden burdayım. Yine de kendi içimde yazdığımda rahatlıyorum. Yazmayı seviyorum. Sevdiklerimi özlüyorum. Çok sevdiklerimi daha çok :) Yalnız kalmak istemiyorum hayatta.Bunları niçin şimdi buraya yazdığımı da bilmiyorum aslında.Sadece paylaşmak istiyorum diyelim ve korkuyorum. Bu korku içimde zaman zaman eziyete bile dönüşüyor .Bunu paylaşmak zor. Bu söylendiği kadar kolay paylaşılan bir şey değil ve öyle isteklerim var ki bu istekler bazen içimi kemiriyor.

Hiç de beklediğiniz İstanbul yazısı değil, söylemiştim. Bu güzelliklere daha farklı şeyler yazmak da isterdim.
Toparlamaya çalışayım.Son zamanlarda aslında insanlar yönünden çok beslendim ben. Çok güzel insanlar tanıdım. Çok güzel günler yaşadım. Paylaşımlarım oldu. İstanbul' da son günlerin üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı gibiydi ruhum için..Beş gün bile iyi geldi.
Yediklerimiz içtiklerimizi yazmasam aslında daha iyi olur :) Baklava ,bal ,börek çok sevdiğim Osmanlı Tulumbası :)) Annemin güzel yemekleri, çok özlediğim ve alışık olduğum sofra muhabbetleri, şarap keyiflerimiz, Burcu' ların son dakika gelebilmesi, Çarli'lerle görüşebilmek, Atahan'ın tatlılıkları, Çağıl'ın peşinde abi diye gezmesi, Çağıl 'ın eskiye oranla farklı yaklaşımları, Burcu' nun nescafeleri, Fhm'yle muhabbetler :)
Bir gece Çağıl'ın canı sıkıldı, Burcularda yatmıştı. Saat 12 ye geliyordu.. .Çağıl'la gidip bira aldık bakkaldan.. Burcuların hakkını da aldık ama onlar hep bunu kullanıp onlarsız keyif yaptığımızı iddia ettiler :P Oysa biz dertleşip konuştuk uzun uzun balkonda Çağıl'la.O gece yoldan gelmeselerdi onları da kaldıracaktık ama kıyamadık.Onlarsız kafayı çekme olayının da aslı budur :)
Çarli ve eşi öğretmenler gününde gelip bizimle yemek yediklerinde de çok mutlu olduk. Zaten senede 2-3 kere gidip yoğun iş temposu yüzünden onları az gördüğümde üzülüyorum.. O kadar az gidebiliyorum ki İstanbul'a birde denk gelmediğinde görüşememek kötü oluyor.Bu yüzden bu gidişimin öğretmenler gününe denk gelmesi benim için de sevindirici oldu. Çarli 'ye öğretmenler günü için güzel bir beyaz şarap hediye götürdüm.. Umarım beğenmiştir.O da Çağıl'a bir sürü OSS kitabı getirmiş. Annem Arzu'ya çok şık bir atkı örmüş , bana da .. Ben daha oradayken kullanmaya başladım..Ayrıca tüm hediyelerimin resmini koyacağım denk geldikçe.. Burcununkileri daha az koyduğumu farkettim ama yetişemiyorum.Her seferinde unuttuklarım oluyor,buradan özür diliyorum.
Teyzemlerin Beykent'teki evlerinde balkondaki kuşları.Daha çok kanarya vb. gibi kuşları var. Dalları da mevcut görüldüğü üzere..Eniştem çok sevdiğinden, ben kendimi bildim bileli kuşları vardır.Kuşları sevmeyen var mıdır zaten..? :)
İyi ki gitmişim İstanbul'a. Yetmedi ama en azından içimdeki boşluğu giderdi. Sevdiklerimi aşırı özlediğimde içimde olan boşluğu doldurmak kolay olmuyor . Bu da böyle bir İstanbul ziyaretiydi.. Sanki şimdi düşündüğümde hiç gitmemişim hissi veren ama aslında gittiğim için içimi bir başka besleyen güzel bir rüyaydı işte.
Geçen gün yine çok güzel bir mail aldım.Genelde bütün güzellikleri paylaşırım ben ama bazılarını o kadar çok seviyor ve bayılıyorum ki aklıma paylaşmak bile gelmiyor. Gelene kadar da ben unutuyorum yazmayı, oysa bunu büromda bile açıp açıp, gözlerimi kapatıp dinliyorum.. Bu güzelliği (andre rieu Toselli Serenade)dinleyince ne olduğunu anlayacaksınız.. Büroda kanaryam da bu sesleri duyup coşuyor, gelen insanlar nereye geldik diye şöyle bir bakınıyor. İçeriden Ares geliyor .. Siz doğayı çok seviyorsunuz sanırım diyorlar..Evet çok seviyorum :) Belli oluyor mu..? :)
Bu gecenin şarkısı Tango olsun.. Babam genelde keyifli olduğunda bize Tango mırıldanır, bazen de dansa kaldırırdı evdeyken Annemle beni.. ama ben bu gece size hüzünlü bir Tango öneriyorum.. İncesaz'dan- Mazi kalbimde bir yaradır..

19 yorum:

Aysetun dedi ki...

Keyifli vakit geçirdiğine sevindim Asortik. Belirli dönemlerde yaşadıklarımızı ve gerçek hislerimizi kendimize saklamayı tercih ediyoruz.
Biliyormusun "Mazi kalbimde bir yaradır" çokta güzel bir kitaptır, zamanında yazarını Vincent Ewing diye bildiğimiz Genç Kızları yazan,ama gerçekte Nihal Yeğinobalının olan.

Demli Hayat dedi ki...

Çok içten olmuş....

meltem dedi ki...

ne kadr güzel, ne kadar dolu dolu, ne kadar lezzetli günler geçirmişsin
içilen içkilerin tadı hoş sohbetler varsa güzel oluyor bencede:)
çok keyif aldım yine yazını okurken
öpüyorum sevgiler

not: burcu çok zayıflamış:P

enne dedi ki...

Ben galiba böyle bir yazı geleceğini biliyordum. Uzun süre İstanbul hakkında yazamamanın sebebi belki de yazdığında orayı ve anılarını bir şekilde geride bırakacağını düşündüğün içindir. Oysa sen onların geçmişte kalmasını istemiyorsun, noktayı koyamadın diyelim. (Nasıl tahlil ama?) Ben de yazın Fatsa'dan döndüğümde aynı duyguları yaşamıştım, sanki bir parçamı orada bıraktım da, gidip alamadım uzun süre. O orada, ben burada yaşadık. Seni çok iyi anlıyorum Asortikcim, inşallah sevdiklerinle birlikte, yan yana geçireceğin çoook zamanlar olur ileride. Moralini bozma, sağlıklı olmanız, her gün haberleşmeniz ve ilk bulduğunuz fırsatta bir araya gelebilmeniz de süper. Ayrıca 2010 yılında tatiller öyle uzun ve güzel ki, çok daha sık görüşeceksiniz inan bana.

Özlem dedi ki...

tam bir aile yazısı.senin yazdığın her şey okunur canım benim hem zevkliydi hem biraz dertleşmiş gibi hemde içinde ki sıkıntıyı bir nebze atmış gibi ,biz seni böyle seviyoruz zaten ki bunu unutma:)))
teknosada hiç bir şey bilmeyen o zibidiye gelince bu kadar duygusuz ve duyarsuz olmaları gerçekten vahim.

Unknown dedi ki...

ablacığım senin adına sevindim güzel ve sevgi dolu bir bayram olmuş.ayrıca ben bayıldım annenin o kırmızı çiçeğine :) benm de olsun istedim biran :)) yaptıkları da harika elleri dert görmesin...
bu arada evet bazen haklısın paylaşmak istemediğin için içimde kalsın diyorsun ama bazen paylaşmak dertleşmek iyi gelir değil mi :) sevildiğin doğru hem de çok ben bile uzaktan seni çok seviyorum :) bu arada enne hanım da fatsalıymış merak ettim kendisini sevgiler çok uzun oldu :(

enne dedi ki...

Burcu Selam;
Sanırım senin bir sayfan yok, ya da ben bulamadım. Bulsaydım ziyaret edecektim hemşehrimi:) Fatsalıyım ama 25 yıldır İstanbul'da yaşıyorum. Sadece yazları gidebiliyorum Fatsa'ya, doyamadan geri geliyorum. Ortak tanıdıklarımız var mı acaba?

Hülya dedi ki...

Aile iliskileriniz cok guzel, keske benimde yanina gidebilecegim annem ve babam olsaydi :(
Ama bebisim olacak insallah ablasi haziran ayinda artik ona sImsIkI sarilacagim : )

BosandaSemeriniYe dedi ki...

Alisik olmadigimiz bir Istanbul yazisi olmus, dogru:)
Ama, annenizin cicekleri gozlerimi doldurdu:(Bana pamuk annemin, cicekli balkonunu hatirlatti:(

Asortik Krep dedi ki...

Aysetun, kitabı not ettim, alacağım :) Sağol..

Demli Hayat, öyle olması gerekiyordu :) İçimdekileri olduğu gibi yazmayınca hasta oluyorum ben.

Meltem, evet Burcu çok zayıflamış ama bu bana söylenen güzel kelimeleri kıskanmaması için bir sebep değil :P
-Okursa beni topa koyacak..! :)))

Enne, ne hissettiğimi çok güzel anlatmışsın :) Teşekkürler..

Özlem, bence işini seven insanlarla çalışmalılar yoksa eziyet çeker gibi çalışıp eziyet çektiriyorlar.. ama esas suç firmanın.

Burcu, uzun yorum olmaz diye bir kanun mu var :)
Kırmızı çiçekten sana İstanbula gidince göndereceğim..Yada annem gelirken bana isterim,buradan gönderirim tamam mı..? İlk fırsatta. Bende seni seviyorum :)
Enne'nin bloğundan mail adresini alıp görüşebilirsin,sanırım senin bloğun yok,bir alt yorumda Enne'de bunu istemiş sanırım..

Hülya , beni sabah sabah hüzünlendirdin.. Kıyamam, böyle şeyler söyleme..Anne baba olamayız sana ama abla-kardeş olalım eğer istersen..

Boşanda semerini ye, benim istediğim zaten buydu sadece dışarıda yürümek daha çok isterdim diyelim,yürümeyi özlemişim çekmecede..İstanbuldaysanız annem size balkonda çay ikram etmekten keyif alacaktır :))
Bulgurlu börek bile yapar eminim :))
Birdaha gittiğimde beraber yeriz isterseniz :))

BosandaSemeriniYe dedi ki...

Asortik Krep'cim,

Malesef Istanbula, fersah fersah uzagim! Okyanus asiri benim yerim.
Benim yerim, ellerin yani artik:(

Berceste dedi ki...

Gencligimiz ayni sahilde gecmis demek ki :P Ben sig sulari tercih ederdim denize girmek icin ama! O zamanlar girilebilitesi de vardi sularin...Neyse...
Sakinligin tadini cikartmissiniz, zira yazin hic de boyle sakin, bos ve guzel olmuyor artik o sahil. Denizin icindeki Leylek leylek havada dedigim o cirkin seyde de yemek yiyen insanlar var :((( Ismail Safak dondurmalari ile ozdeslesmistir o sahil benim gozumde :)

Annenin patchworklerine bayildim. Ellerine saglik. Benimkiler pek bir yavan kaldilar bunlarin yaninda ;-)

yalnızlar kraliçesi dedi ki...

yine ne içten yazmışsın. duygularını ne güzel dile getirmişsin. sevgiyle kal, hep sevdiklerinle...

Adsız dedi ki...

Sevgili Asortik Krep,
1- Annenizdeki o kırmızı çiçekli bitkinin adı:Episcia..Maalesef türkçe ismi yok..
2-O kahve fincanı var ya..hani Nescafe içmişsiniz..Onun aynısı benim fidanlıktaki fincanlarım ve tabaklarım..
Çok tanıdık geldiler de yazmadan duramadım :)
Sevgiler buradan..(Ist. Samandıra)
Mine Özgür

Asortik Krep dedi ki...

Boşandasemeriniye,teklifim her zaman geçerli, yani zamanı açık bırakıyorum :)

Berceste,İsmail Şafak açıktı biliyormusun o gün..? Oysa yazsonu kapanırdı tüm dondormacılar sahilde.. O sahile çakma lokantayı bende sevemedim bir türlü, zaten tam benim yüzdüğüm yere yaptıklarından uyuz kapmış biri olarak hem de.Bana mail atıp nerede ne zamanlar yaşadığını yazarmısın..? Ben otuz yaşıma kadar oralardaydım biliyorsun..

Kraliçem,özledim sizi :) Sağol..

Mine Hanım,çiçeğin ismini unutmamaya çalışacağım.. Annemin günlük kahve fincanları için yazmışsınız ya ,zevkli kadınlarsınız ne diyeyim :)) Benim gibi gündüz bol bol içen biri için çok büyük ama.
İlk o tarafa geldiğimde sizi görmek istiyorum ya da özellikle buraya bekliyorum :))

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

Çekimlerinizi çok başarılı buldum.Özellikle deniz kenarında çekilene bayıldım diyebilirim.:)
Bu arada şarkıyıda dinlemeden gitmeyeceğim.

laleninbahcesi dedi ki...

ben ırda osmanlı tulumbası mı* gördüm???. Şimdi de incesazdan mazi kalbimde yaradır dinlemeye gidiyorum. Dün Kadköy de sokak çalgıcıları çalıyordu.

Asortik Krep dedi ki...

İçimden geldiği gibi, teşekkürler..
Deniz kenarı daha güzel aslında ışık kötüydü..

Lale, osmanlı tulumbası burada yapan yok ve sokak çalgıcıları da geçmiyor :( Keyfini çıkar..

Adsız dedi ki...

Maalesef ben devam edemiyorum bu blog işine ama seni arada açıp açıp okuyorum.. Yine beni çocukluğuma,ilk gençlik yıllarıma götürdün güzel Büyükçekmece görüntüleriyle..Albatros'un o kamp olarak kullanıldığı güzel yıllar,ne özenirdim o karavanlara,ne değişik gelirdi bana.. Annenin patchworkleri de çok güzel olmuş bu arada,ellerine sağlık.. O kırmızı çiçek kayınvalıdemde de var,çok hoş durur,salkım salkım.. Velhasıl seni izlemeye devam ediyorum,sevgiler sana Almaata'dan:)Ebru Elçin